@zeybik_yz
|
Kankişler yorum yapmıyorsunuz. Unutmayın ki beni yazıp paylaşmak için kamçılayan benimle bu hikayede olduğunuzu hissettiren yorumlarınız.
Yorum yapın hee öptüm 😽
...
Dost olmayı becerememiş insanların düşman olmaya çalışması... Gerçekten gülünçtü.
Konağın kahyası bizi karşılayıp içeri buyur ettiğinde dilan sinsi bakışlarıyla bile bile berzana yapışmış bana da zafer naralarını belirten gülüşünü göndermişti.
Halbuki bi anlasa, gözümde ne kendinin ne kocasının bir köpek kadar değeri yoktu. İstediklerini yapmakta özgürdüler. Umrum dışıydılar.
Yıllar sonra bu konağa misafir olarak gelmek farklı hissettirmişti. Eskiden hizmet ettiğim bu konakta şimdi hizmet görecektim. Hayat çok garipti değil mi?
Aslında biraz gergindim. Çünkü zozan hanımdan fazlasıyla çekiniyordum. Zozan hanım dilanın annesiydi. O zamanlar benden pek hazzetmiyordu. Dilanı benimle gördükçe beni hep örselerdi. Az ağlamamıştı beni.
Belki dilşad hanım hala konakta olsaydı daha az gergin hissedebilirdim. Dilşad hanım demirhanın annesiydi. Zozan hanımsa onun üzerine kuma gelmişti. Dilşad hanım ne kadar tatlı dilli, anlayışlı ise zozan hanımsa bir o kadar zalim ve vurdumduymazdı.
Anasına bak kızını al.
O beni örseledikçe dilşad hanım korurdu beni. Dilşad hanım ben evlenmeden bir buçuk iki sene önce konaktan ayrılmıştı. Yıllarca hozan ağaya onu boşaması için dil dökmüş ne yazık ki başaramamıştı. En sonunda ayrı eve çıkmayı kabul ettirebilmişti. Ayrı eve çıktıktan sonra hozan ağayı yanına almıyor diye duymuştum.
Aklımdaki düşüncelere set çekip ailemle! birlikte konaktan içeri girdim.
Neredeyse tüm aile buradaydı. Bir tek demirhanın kız kardeşleri ve annesi yoktu. Bir de demirhan yoktu.
"Gözümüz yollarda kaldı neredesiniz"
Zozan hanımın yalandan olduğunu bildiğim samimiyetsiz samimiyetiyle herkesle teker teker öpüşüp görüşmesi bitince sıra en sondaki bana geldi.
Sadece tiksinir gibi yüzüme baktı ve sessizce
"utanmaz, ne yüzle geldin kumanın konağına"
Bende onun gibi başımı dikleştirdim ama gözlerimin boş baktığına emindim.
"Kumam konağıma ne yüzle geldiyse o yüzle geldim zozan hanım!"
Ona cevap vermeme çok şaşırdı. Yüzünün aldığı halden belliydi. Çünkü eski feraye asla ağzını açmaz yediği tüm lafları yutardı. Ağzının içinde terbiyesiz diyip içeri geçti.
Derince bir nefes verip bende arkasından girdim içeri. Biz henüz yerlerimize otururken içeri dilanın öz ağabeyi azad ve demirhan girdi. Herkese baş işaretiyle hoş geldin derlerken azad abi beni fark etti.
"Yanınızda böyle bir güzellik var ve siz bana söylemediniz mi?"
Yanıma adımlarken bana olan söylemi çok sinir bozucuydu. Onunla birlikte demirhanın da bakışlarını yüzümde hissettim.
O hep böyleydi zaten, ben bu evde çalışırkende büyüyüp serpilmeye başlayınca bana farklı niyetle baktığını anlamam zor olmamıştı. Öyle dostça bir yaklaşım da değildi...
"Çok afedersin bir şey soracağım"
Sadece yüzüne baktım. O arada yan taraftam demirhanın buraya geldiğini görebiliyordum.
"cennetten düşerken canın acıdı mı acaba?.." bir elini saçımın ucuna uzatıp tutmasıyla demirhanın eline vurup elini saçımdan çekmesi bir oldu.
"Elin ayağın rahat dursun ulan densiz!"
"Etme eyleme abi böyle bir güzellik karşısınd-"
"Azaad!"
Azad abi eliyle ağzına fermuar çeker gibi bir işaret yapıp sustu. Azad'a abi diyor ama demirhana demiyordum. Demirhan daha büyük olduğu halde. Eskiden kalan bir alışkanlıktı.
Berzan sinirle bu tarafa bakıyordu. Oh oluyordu ona. Artık bana sadece uzaktan bakardı...
"Azad hiç değişmemiş hozan ağa. Küçükken de böyle milletin karısına, kardeşine sulanır dururdu."
Yalandan gülerek söylediklerine kimse gülmedi. Belli ki azad'da benim berzanın karısı olduğumu bilmeyen tayfadandı. Hayret ediyordum saklamayı nasıl başarmışlardı. Çevreden de mi duymamışlardı hiç?
Demirhanın yurt dışından yeni geldiğini biliyordum ama azad hep buradaydı. Milletin ağzı torba değildi ki nasıl duymamışlardı hala şaşırıyordum.
"Daha iyi misin feraye"
Karşımda duran daha doğrusu tepemde dikilen demirhanın seslenmesiyle başımı ona çevirdim. Hafifçe başımı salladım. Neden bilmiyorum bu adamın yanında dilim tutulmuş gibi hissediyordum.
"o günden sonra tekrarladı mı bayılman"
Hayır anlamında kafamı salladım bu kezde. Ayakta duran dev cüssesini benim onun yanında oturduğum için iyice küçük kalan bedenime yaklaştırdı.
"Geldim seni görmeye aslında. Bilirsin hasta ziyareti" hasta ziyareti derken göz kırpmıştı. Noluyordu bu adama yahu?
"İzinliymişsin o gün. Göremedim"
Bu seferde şaşkınlıkla açıldı gözlerim. Şaşkoloz şaşkoloz bakıyordum ona. Bi anda gülüp parmağıyla burnuma çok hafif bir fiske vurdu.
"Dilini mi yuttun feraye"
Galiba yutmuştum. Ben orada çalışmıyordum ki ne izninden bahsediyordu?
Aynen feraye şu an önemli olan senin izinli olup olmaman. Asla bu hulk'un seni ziyarete gelmesi değil!
"Sana diyorum demir, ilgini biraz da bize mi versen!"
Berzanın köprdüğünü görebiliyordum. Benim yanımda erkek sinek görünce dahi çıldırıyordu.
Sahip çıkmadığınız her değere bir gün bir başkası sahip çıktığında anlayacaksınız neleri kaybettiğinizi. Sırası var, acelesi yok!
Demirhan berzana dönüp baştan aşağı bir süzdü. O bir şey söylemeye kalmadan zozan hanım sofraya buyur etti herkesi.
Normalde kadınların ve erkeklerin sofrası ayrı koyulurdu. Hatta ayrı odalarda otururlardı. Lakin artık dünür oldukları için bir yemek yemeklerinde sakınca görmüyorlardı.
O yüzden hepimiz sofraya geçtik. Hozan ağa ve zozan hanım sofranın iki başına otururken dilan ve berzan zozan hanımın iki yan tarafına oturmuştu. Berzanın yanında annesi ve karşısında yani dilanın yanındaysa zeliş vardı.
Zelişin yanında dilanın kız kardeşi rojin ve ben otururken karşımda demirhan ve yanında azad oturuyordu.
"Allahın nuru üzerine tamamladığınız evliliğinizi en kısa zamanda erkek evlatla taçlandırasınız çocuklar. Cümlemize hayırlı olsun. Afiyet olsun haydi"
Böyle iğrenç usül bir evliliğe utanmadan Allahı peygamberi kattınız ya yuh yani.
"Bir şey mi dedin feraye"
Aa dışımdan mı konuşmuştum gerçekten. Bugünün stresinden ben ne dediğimi biliyor muydum ki. Hayır anlamında kafamı sallayıp önümdeki çorbaya döndüm.
"Feraye mi? Bir dakika, bir dakika lan bende diyorum nereden gözüm ısırıyor. Sen o feraye misin, hani şu bizim evdeki hizmetçi"
Azad'ın dengesiz tavrı ve sorusuyla bakışlarım yavaşça azada döndü. Bu apaçık bir şekilde aşağılamaktan başka bi şey değildi. Hayır asla utanmıyordum geçmişimden, geçimimi sağlamak için bu konakta çalıştığımdan. Lakin üslüp her şeydi.
"Hadsizliğin üzerinde yine, terbiyeni takın azad"
Demirhanın sert ses tonuyla azad susup döndü önündeki yemeğe. O zamanlar da böyle boşboğazdı.
Şimdi en iyi zamandı. Herkes yemeğe odaklanmışken konağın içini kontrol edecektim.
Yavaşça sofradan kalktığımda berzanın bakışları anında bana döndü.
"Nereye feraye"
"insülin iğnem çantamda kaldı. Unuttum onu yemeğe başlamadan hemen vurup geleyim"
Tamam der gibi başını salladı. Sandalyeyi geri itip çıktım masadan.
"Benim anlamadığım bir şey var berzan. Bu ikidir canımı sıkıyor."
Demirhanın berzana yönelik konuşmasıyla adımlarımı yavaşlattım.
"Neymiş o"
"Yanında karın varken başka bir kadınla bu denli ilgilenmen. Yabancı kadınlar senin ilgi alanında olmamalı diyorum "
Berzanın sinirlendiği ses tonundan belliydi. En son berzanın 'sen hayırdır bana böyle icazet veriyorsun demir efendi' dediğini duydum ama sonrasını duymayacak kadar uzaklaşmıştım.
Hızla konağın arkasına çıkan sadece ev ahalisi ve çalışanların bildiği kapıya doğru ilerlemeye başladım. Yemek yediğimiz alan ikinci katta diyebilirdik. Benim gideceğim kapı ise avlunun alt katındaydı. Eskiden orası demirhan için ayrılmıştı. Tüm zemin ona aitti ve kimseyi de almazdı alanına.
Şimdi durumlar nasıldı bilmiyorum. Eğer ki hala bu konuda eskisi gibi titizse kusura bakmasındı. Ufacık bi kaçma işim vardı. E onun katını kullanacaktım mecbur.
Yavaş ve temkinli adımlarla merdivenleri inip aşağı geldiğimde koca bir karanlık beni karşıladı. Tahmin ettiğim gibi kat boştu. Derin bir oh çekip içeri tarafa adımladığımda içerinin ışıklarını yaktım. Lakin loş bir ortam oluştu. Koskoca konakta normal bir lamba yok muydu Allah aşkına.
Neyse dedim içimden. Böylesi daha iyiydi hemen işimi halledip dikkat çekmeden çıkardım yukarı.
Loş ışıkların altında bildiğim yoldan ilerlerken küçük avluya geldim. Gördüğümde ilk önce çok şaşırdım. Fazlasıyla değişmişti. Burası önceden dışından bakıldığında üzeri duvarla kaplı bir alandı. Evin bir parçası gibi duruyordu ama aslında küçük beton bir bahçe gibiydi. Şimdi ise üzeri açık ve döşenmiş bir alan vardı.
Etrafta olan birkaç çiçekten ziyade asıl gözüme çarpan şey bir canavarı andıran simsiyah motordu. O kadar büyülü duruyordu ki... Bir anda aklımdan her şey uçup gitti. Motora yaklaşıp dokunduğumda kısa bir an eskilere daldım.
Bu motorun demirhanın olduğuna emindim. Çünkü hatırladığım kadarıyla kendisi fena bir hız tutkunuydu. Keza bana da o öğretmişti motor kullanmayı.
O motorunu temizlerken ya da motoruyla evden çıkarken hep hayran hayran bakardım. E tabii bu durumu fark etmemesi işten bile değildi.
Bir gün yine ben duvarın arkasından o motoruna binip gidecekken gizlice izliyordum. O zamanlar nefes kesici olduğunu düşünürdüm. Baştan aşağı simsiyah giyinir üstüne birde siyah deri ceketini alınca tam bir motor erkeği gibi dururdu.
Flashback
O kadar dalmıştım ki motorla hayallere. Demirhanın yanıma geldiğini ancak burnuma parmağıyla bir fiske vurmasıyla anladım.
"Denemek ister misin?"
Şaşkın şaşkın yüzüne baktım. Parmağımla kendimi gösterip
"Ben mi"
Sadece gülüp kafa salladı.
"Aa yok demirhan bey ben ne anlarım motordan hem evden çıkarsam azar yerim. E işler falan da var daha terziye gide-"
"Feraye"
"Hı"
"Nefes al"
Akılsız feraye! Heyecan ya da stres anlarım dilime vururdu benim. Derince yutkundum.
"Şimdi bana bahane sıralamayı ve bey demeyi bırak denemek ister misin onu söyle"
Ona bey denilmesinden hoşlanmıyordu. Bunu yine dile getirdiğinde aklımın bir kenarına kazıdım. Ve sunduğu teklif için korku ve heyecanla başımı aşağı yukarı salladığımda elindeki kaskı birden kafama geçirdiğinde neye uğradığımı şaşırmıştım. Sonrasında alelacele beni Kolumdan tutup motora götürdü.
"Bu kadar çabuk muu"
Parmağıyla kafamdaki kaska vurduğunda
"sesin gelmiyor bağırman gerek ama şimdi değil."
Motora bindiğinde bende arkasındaki yerimi aldım. Aşırı heyecandan kalbim ağzımda atıyordu. Benim gibi hayatını başkaları için çalışmaya adamış kazandığı da elinden alınan ne bir evi barkı ne de huzuru olmayan kızlar çok hayal kurup bir şeylere heves etmezdi. Ama bu hız ve motorlar fazlasıyla beni cezbediyordu.
"O klasik sahneyi mi yaşayalım diyorsun!"
"HANGİ SAHNEE "
Sesimi durmayacağını söylediğinden bağırdım ama fazla bağırmıştım sanırım.
"şimdi sakince mi kollarını bana dolarsın yoksa gaz verince panikle tutunmayı mı tercih edersiin"
O sahne şimdi gözümde canlanmıştı. Sakince kollarımı bedenine doladığımda gazı vermesiyle on yedi yaşımın en unutulmayacak anlarını yaşamaya hazırdım.
Flashback son
Birden kolumdan tutulup dev gibi bir şeyin peşinden sürüklenmemle neye uğradığımı şaşırdım.
"Ay, ay noluyo"
Sonunda karga tulumba sürüklenmem durunca belime dolanan kollarla sırtım duvara yaslandı ve üzerime dev gibi bir cüsse çullandı.
Yüzünü de göremiyordum çünkü başım bir göğüse yaslanmıştı. Önümdeki cüssenin biraz geri çekilmesiyle başımı kaldırıp beni tutan adama baktım.
"Napıyorsun sen. Neden beni sürükl-"
Ağzımın üzerine kapanan ve neredeyse tüm yüzümü kapayan el konuşmama engel oldu.
"Şşt sessiz olsana kızım."
Tam bir hışımla konuşmak için ağzımı açmıştım ki duyduğum sesler buna engel oldu.
"Gördüm diyorum sana, buraya geldi"
Rojin'in sesiydi bu.
"Saçmalama rojin. Ne işi olur kızın burada"
Ne yani beni mi takip etmişti.
"Onu bende bilmiyorum. Ama ablamdan intikam almak için bir açığını arıyor olabilir."
Azad'ın saçmalama demesine aldırış etmedi galiba çünkü adım sesleri geliyordu.
Önümdeki bedenin gelen seslerle bana iyice yapıçmasıyla nefes alamayacak kadar yüzüm göğsüne yapıştı. Sesimde çıkmıyordu ki bağırayım. Son çare ellerime sırtına vurduğumda anladı derdimi ve biraz geri çekilmesiyle derin bir nefes aldım.
"Yapıştın iyice nefes alamadım ama"
Kısık ve mahzun bir sesle konuşmamla ne yapacağını bilmezce baktı bana. Bulunduğumuz yer çok dardı ve geri giderse görünürdü. Kısık ama baskın tonla konuştu. O arada rojin odalara bakıyordu beni bulmak için. Kapıların açılıp kapanma sesi geliyordu.
Bir anda belime sarılan kol ve kalçamın altından sarılan diğer kolla bedenim havalandı.
Minik bir hiih nidası döküldü dudaklarımdan.
"Hiih napıyorsun amaa"
Kalçamın altındaki kolunu geri çekti sadece belime sarılan kalın kolla ayaklarımı yerden kesmiş bedenimi kendiyle duvar arasında sıkıştırmış beni havada tutuyordu.
"Ne yapayım kızım, öyle de nefes alamıyorsun. Göt kadar yer. Daha iyi bir fikrin var mı şu an "
Bu ne böyle taramalı tüfek gibi konuşuyordu ya. Hem fısıltısı bile yüksekti. Bu halde yakalanırsak biterdim ben. Hem ne işimiz vardı bizim bu halde burada yahu!
"Sakin ol ama çok gerginsin hem... Ne işin var senin burda gece gece"
Yüzü zaten yüzüme çok yakındı. Biraz daha yakınlaştırdı ama istemsiz bir hareket gibiydi. Saçlarım sakallarına karışmıştı.
"Gündüz mü gelseydim"
"onu mu diyor-"
Ağzıma kapanan el ile kelimeleri yuttum. Ağzıyla sus manasında işaret yapıyordu. Azad ve rojinin sesleri oldukça yakından geliyordu.
"Rojin delirdin artık. Ne diye açığını arasın kızcağız dilanın ne derdi olur. Hem onlar arkadaş değil miydi. Çıkalım hadi buradan. Demir abim görürse götümüzü keser lan"
"Of çok salaksın azad! Ne arkadaşından bahsediyorsun. Berzanın ilk karısı o feraye! Annemler sizi ayakta uyuttu!"
Gözlerim hızla kollarında durduğum adamın gözlerine çıktı. Şimdi benim hakkımda ne düşünecekti? Üzerine kuma getirildiği halde utanmazca kumasının aile evine gelen basit bir kadın olduğumu mu? Derince yutkundum.
Azad ve rojin tartışarak uzaklaştılar. Demirhan hala yüzüme bakıyordu. Kardeşinin üzerine kuma gittiği kadındım ben ve şu anda onun kollarındaydım. Gerçekten hiçbir şey demeyecek miydi?
Cesaretimi toplayıp hala gözlerime bakan adama doğru konuştum.
"Bir şey demeyecek misin?"
Kafasını hayır anlamında iki yana salladı. Gergince dudaklarımı dişledim. Şimdi bu adam konakta kıyameti kopartacaktı ve ben elimde olan kaçma fırsatını da kaybedecektim.
...
Hala kollarını gevşetip beni bırakmamıştı ve gözleri yüzümde geziniyordu. Biz bu halde ne halt ediyorduk Allah aşkına!
"Niye bu kadar sakinsin, şaşırmadın da"
Yavaşça beni aşağı doğru indirdi ve ayaklarım yere değdi ama kolu hala belimdeydi. Kalbim yakalanma korkusu ve içinde bulunduğum durumdan dolayı ağzımda atıyordu.
"Biliyordum çünkü feraye. O düğün günü sen çıkıp o itin karısı olduğunu söylediğinde senin deli olduğunu söylediler ve benim buna inanmamı beklediler"
Histerik bir gülüş döküldü dudaklarından.
"Berzanın ilk karısının vefat ettiğini söylemişlerdi bana ama sen o gün perperişan halde boşanmak için yalvarınca o gün öğrendim gerçeği"
Sakince kafamı salladım ve başımı yere eğdim.
"Ben sandım ki sen gelir dilanı alırsın. Taş üstünde taş koymazsın"
Alttan alttan ona bakıp sorduğum soruyla öyle bir baktı ki gözlerime.
"Dilanı aradan almamı ve evliliğine devam etmeyi mi isterdin peki"
Öfkeyle yükseldi göğsüm. Öyle ki ses tonuna yansımıştı öfkem.
"ASLA! Ben o evden gitmek için çırpınıyorum haftalardır. İkiside benim gözümde yok artık"
Sakince kafa sallayıp tebessüm etti ve üzerimden geri çekildi.
"Dilan akıllı kızdır bilirsin. Asla kendini istemediği bir evliliğe hele ki kuma gittiği bir evliliğe mahkum etmez. Ortalığı velveleye vermedim geldim konuştum dilanla. Tahmin ettiğim gibi bile isteye şuan ki konumunda olduğunu söyledi."
Onu dinlediğimi belirtircesine gözlerimi yumup açarak kafamı salladım. Uzun zamandır ilk defa benimle karşımda insan gibi konuşan bana açıklama yapan birisinin olması garip hissettirmişti.
" Velhasıl kelam dilan yuva yıkan aşağılık bir kadın olmayı seçtiğini kabullendiğinde benim gözümde bir değeri kalmadı. Bu yüzden dilan için artık benim kılım kıpırdamaz... Senin o günkü halin gözümün önünden gitmiyor feraye. Çok, çok perişan durumdaydın, çaresizdin. Benim kardeşim ve kocası olacak o it seni böyle çaresiz bırakmıştı"
Bir elini yavaşça çeneme koydu baş parmağı yanağımı çok hafif okşadı.
" Üstüne birde senin o konakta zorla tutulduğunu öğrendiğimde bende onları çaresiz bıraktım feraye."
Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Bu şekilde konuşması çok garipti. Demirhanı az çok tanıyordum. Yanlışa asla affı yoktu. Yanlışı yapan kanı canı da olsa tek kalemde çizerdi ama bu durum, karşımda bu şekilde konuşması ve beni korumaya çalışması yine de garipti
Söyleyecek bir sözüm yoktu. Ne demeliydim ne diyecektim hiç bilmiyordum. Ayrıca bahsettiği berzanı çaresiz bırakma olayı neydi bilmiyordum. Ama merak ediyordum. Onlarında canını sıkacak bir şeylerin olduğunu bilmek beni mutlu etmişti.
"Onları çaresiz bıraktım derken, anlamadım"
"Bu evlilik tahmin ettiğin gibi sadece bir bebek üzerine kurulu değil. Berzan, civan ağanın şirketini büyük zarara sokmuş. İçeriden yüklü miktar para çekmiş"
Kaşlarım çatıldı. Ne yapmıştı o kadar parayı.
"O kadar parayı ne yapmış diyorsun değil mi"
Kafamı salladım. İçimi okuyordu adam.
"Kumarda yemiş ne yapacak şerefsiz. Şirket batma noktasına gelince toparlamak için fon arayışına girmişler. Dilan zaten yakın takipteymiş sizin eve de gelip gidiyormuş sürekli. Şehnaz'dan berzana kuma aradıklarını duyunca gitmiş konuşmuş berzanla. İstediğin fonu babamın şirketi sana sağlayacak tek şartım benimle evlenmen demiş"
Şok içinde bakıyordum yüzüne. Ne demekti tüm bunlar ben nasıl bir oyunun içine düşmüştüm. Berzan beni bile bile bu ateşe atmıştı üstelik her şeyi de kendi ayarlamıştı. Şimdi anlıyordum civan ağanın bana tokat attığında berzana neden kendi ellerinle yaktın bu kızı dediğini. Çünkü her şey planlı gelişmişti.
"Olayın kısa özeti bu yani feraye. Lakin artık bunların bir önemi yok değil mi"
Beni böyle çaresiz, perişan hale soktuktan sonra ne önemi vardı ki olan olmuştu. Anlamadığım bir diğer şeyse hozan ağanın neden bunu kabul ettiğiydi. Benimki de laf tabii ki anlaşmalardan büyük bir çıkar elde etmese kabul etmezdi.
Bu devrin insanları paranın köpeği olmuştu!
Gözümden bir damla yaş aktı. Dudaklarım titriyordu.
"Ağlama feraye! Peşinden geldim buraya çünkü seninle konuşmak istediğim bir şey var"
Bakışlarımı yerden çekip yüzüne çevirdim.
"Boşanmak istiyorsun değil mi feraye?"
O nasıl soruydu. Ben boşuna mı yırtınıyordum.
"Her şeyden çok"
"Benim kardeşim yüzünden bir kadının bir adamın boyunduruğu altında ömür sürmesine ben müsaade etmem."
Sözlerini bitirip arkasına dönerken bana da hadi anlamında işaret yaptı. Anlamazca başımı salladım.
"Gidiyoruz feraye, boşanacaksın"
"Ne"
Elimi gözümdeki yaşı silip ona doğru yürürken hayretle sordum. Nasıl olacaktı o?
"Gelmem hiçbir yere, gideceğim ben bugün. Kurtulacağım buradan. Benimle oyun oynama demir!"
"Seninle oyun oynamıyorum feraye. Sadece eski motor arkadaşıma yardım eli uzatıyorum"
Göz kırparak söylemesi beni yumuşatmak istemesindendi. İçimden bir ses ona güvenmem gerektiğini söylüyordu. Neden bilmiyorum ama güveniyordumda.
Yavaşça kafa sakladığımda eliyle önden buyur işareti yapmasıyla önden ilerledim. Ben önde o dev gibi endamıyla arkamda çıktık merdivenleri. İçeri girmeden beni kolumdan tutup durdurdu ve telefonuyla birisini arayıp kulağına götürdü.
"İlk anlaşmanın feshini bildirin ve şimdi berzana haber uçturun"
Karşıdan bir cevap beklemeden telefonu cebine atıp ilerlemeye başladı. E tabii bende peşinden.
Kurtulacağımı hissediyordum. Düştüğüm bu delhizden Kurtulacağımı hissediyordum.
Odaya peş peşe girdiğimizde hepsinin yüzleri bize döndü. Berzan sinirle ayağa kalktı.
"Neredesin iki saattir sen feraye! Ne işiniz var birlikte"
Ben ona cevap vermedim. İkimizinde yerine hozan ağa ayağa kalkıp konuştu.
"Hakikaten oğlum, ikinizde yoksunuz ortalıkta hayrola!"
"Hayır baba hayır. Lafı uzatmayacağım"
Derken berzana döndü. Ortam o kadar gerginleşmişti ki benim bedenim içten içe titriyordu.
"Hayırdır demir ağa"
Herkesin ağzına takılmıştı, hayırdır 'dan başka şey çıkmıyordu ağızlarından.
"Feraye'nin üzerine nasıl dilanı kuma getirip nikahına aldıysan öyle de feraye'yi nikahından çıkaracaksın berzan!"
Dilan hariç herkesin yüzüne şok dalgası yayıldı. Berzan hiddetle öne atıldı.
"Sen ne diyorsun lan. Nereden öğrendin"
Gözleri demirin arkasındaki bana döndü ve buldum der gibi kafa salladı.
"Sen! Sen mi söyledin ulan. Seni boşamam için bu heriften mi medet umdun ha boşamam ulan. Aklını başına al boşa-"
Hızla üzerime gelip konuşurken bana tokat atmak için elini kaldırmıştı ki demirhanın yüzüne attığı yumrukla yere serildi. Herkesten sesler yükselmeye başladı. Dilan yerdeki kocasına yardıma koşarken hozan ağa demirhana bakıyordu sadece.
O da demirhan'dan çekiniyordu. O yüzden ses edemiyordu.
"senin yüzünden şeytan! Uğursuzluğun bırakmıyor. Öldüreceğim seni öldüreceğim! "
Şehnaz hanımın üzerime doğru atılmasıyla demirhan beni koluyla hemen arkasına aldı ve görüş açısından çıkardı.
"Ağır olun Şehnaz hanım. Asıl şeytan sizsiniz. Şimdi taşlandınız diye ses etmeyin!"
Şehnaz hanımında benimde ağzım hayretle açıldı. Zevk almıştım bu durumdan. Hiçbiri bana dokunamıyor hatta sesleri bile çıkmıyordu. Ve perişan olmaya çok yakındılar. Korkuyordumda aynı zamanda. Çok korkuyordum.
Berzan ayağa kalkıp tekrar bana doğru gelirken ısrarla çalan telefonunu açtı bu kez.
"Ne diyorsun ulan siktiğim"
Terbiyesizdi işte.
Karşıdan ne duyduysa gözleri şokla açıldı. Demirhan beni arkasından çıkardı yüzümü ona çevirdiğimde yüzünde öyle bir gülüş vardı ki. Çok rahattı.
"Ne yaptın sen demiir! Anlaşmayı yürürlüğe koyacaktın niye feshini verdin. Biteriz ulan biz!"
Omuzlarını dikleştirdi demirhan.
"Sen şimdi Feraye'yi boşuyorsun, bende arayıp iptal ediyorum. Aksi takdirde olacaklardan ben sorumlu değilim. Karar senin"
Açık ve netti. Demirhan güçlüydü. Güçlü ve sarsılmaz.
Berzanın gözleri beni buldu. Öyle bir hırsla bakıyordu ki gözlerime. Verseler beni paramparça edecekti. Bu kez her zaman olduğu gibi bakışları karşısında ezilmedim. Omuzlarımı dikleştirdim ve başım dik bir şekilde gözlerine bakıyordum.
"Boşadım seni feraye! Boşadım seni, boşadım seni"
Dilanın yüzündeki zafer dolu gülüş bana sadece komik geliyordu. Keza Şehnaz hanımında öyle. Benimse içimde bir umut yeşerdi. İçimde çiçekler açtı. İçimdeki kelebeklerim umuda doğru uçtu. Benim yüzümdeki gülümseme burktu mahsundu ama huzurun habercisiydi.
Bu kadar kolay olacağını tahmin dahi edemezdim. Önceden olsa berzanın beni paraya değiştiğine üzülür, karalar bağlardım ama şimdi şükrediyordum.
Berzan bu kezde hiddetle parmağını salladı
"sanma ki burada bitti feraye! Vereceksin hesabını. Seni tekrar alacağım ve sen o yanındaki adamdan aldığın yardımın hesabını öyle bir vereceksin ki"
"Destuur! Bundan sonra feraye'nin adını ağzına alırken bile destur çekeceksin berzan efendi... Anlaşmayı da geri çekmiyorum, çekin cezanızı. Ne demişler kalabalıkta hata yapanın tenhada affı olmaz "
Elini belime atıp beni çıkışa doğru yönlendirdiğinde durdurdum onu ve arkamdaki üç yılımı verdiğim adam ve ailesine baktım.
" Son bir sözüm var hepinize. Kimine duadır kimine beddua, ne yaşattıysanız misliyle yaşayın hepiniz " ...
Ayy ben bu bölüm demirhana düştüüm.
Bölüm hakkındaki görüşleriniizz??
Bölümü kaçta okdunuuz?
|
0% |