@zeyneepaslann
|
'Alyssa, uyan! Uyanmalısın. Uyanmalı ve gerçekleri bulmalısın. İnsanların sana ihtiyacı var, güzel kızım. Bazen gerçekler önündedir ama bakmayı bilmek gerekir. Sana güveniyorum.'
Zifiri karanlığın ortasında duruyordum. Yankılanan bir ses vardı ama kaynağını bir türlü bulamıyordum. Etraf öyle karanlık ve sessizdi ki neredeyse kalp atışlarımı duyabiliyordum.
'Gerçekleri öğren, Alyssa. Uyan ve senden saklananları bul.'
Hangi gerçeklerden bahsediyordu? Benden saklanan neydi? Neyi öğrenmeliydim? En önemlisi insanların bana neden ihtiyacı vardı? Etrafımda dönerek herhangi bir ışık görmeye, sesin kaynağına ulaşmaya çalışıyordum ama çabalarım yersizdi. Bu yerde ellerimi görmem bile imkansızdı.
'Öğren, Aly. Git ve öğren. Uyan.' diyerek bağırdığında korkuyla gözlerimi açtım.
İrkilerek yattığım yerden doğruldum. Nefesim boğazımda takılı kalmış, öksürmeme sebep olmuştu. Işığa alışamayan gözlerimi acıyla tekrar kapattım. Kırpıştırarak yavaşça tekrar araladım.
Beyaz bir odada yine beyaz bir yatağın üstünde uzanıyordum. Burası akademinin reviri olmalıydı. İlk bir kaç saniye hatırlamadığım anılar hızla zihnime doluştu. Çektiğim acıyı tekrar hatırladığımda yüzümü buruşturdum. Ciddi anlamda hayatımın en acı dolu anıydı. Ölmek istemiştim, hatta bilincim bir süre daha açık kalsaydı beni öldürmeleri için yalvarabilirdim.
Profesörlerin basit dediği ritüel bu şekilde acı veriyorsa, zor olanları hayal etmek bile istemiyordum. Yanımdan gelen sesle o tarafa döndüm.
"Merhaba Alyssa, uyanmışsın. Kendini nasıl hissediyorsun?" Konuşan kadın şifacı olmalıydı. Kırklı yaşlarının ortasında, orta boylu, siyah saçlı, siyah gözlü çok hoş bir kadındı. Kadını incelemeyi keserek cevap verdim.
"İyiyim. Ama olanları anlayamıyorum. Profesörler basit bir ritüel olduğunu söylemişlerdi. Neden bu kadar acı çektim?"
Şifacı konuşmadan önce derin bir nefes aldı. "Aslında dedikleri gibi bu basit bir ritüeldir. Normal şartlarda herhangi bir acı hissetmemen gerekiyordu. Nedenini tam olarak bizlerde bilmiyoruz ancak profesörlerimiz araştırıyorlar. Vücudunda herhangi bir yara, iz yoktu. Organlarında bir probleme rastlamadım ama buna rağmen üç gündür uyuyorsun. Kendini iyi hissettiğine göre bugün taburcu olabilirsin."
Taburcu olabileceğimi söylemesi beni rahatlatmıştı. Burada bu şekilde yatmaktan rahatsız olmuştum. Üstelik hissettiğim bir sorun yoktu. Üzerimdeki örtüyü kenara koyarak doğrulduğum sırada açılan kapı ile duraksadım.
İçeri giren Serena ve Ylena'nın gözleri hızla beni bulmuştu. Yanıma gelen Serena bana tekrar sarıldığında, şaşkınlığımı gizleyememiştim.
"Sonunda uyandın, Alyssa. Senin ritüel sırasında fenalaşıp revire kaldırıldığını duyduğumuzda, korktuk. Nasılsın?"
Hafifçe gülümseyerek cevapladım. "Teşekkür ederim, Serena. Korkulacak bir şey yok, iyiyim. Şifacı taburcu olabileceğini söyledi."
Evet, engellendiğimiz ana kadar oldukça iyi anlaşmıştık ama birbirimizi yıllardır görmüyorduk. Bu samimiyeti beni afallatıyordu. Üstelik lakabı 'soğuk prenses' olan birine göre bana fazla sıcakkanlı yaklaşıyordu.
"Ah çok güzel. Haydi gidelim o zaman. Bizimle aynı odada kalacakmışsın. Sen gittikten sonra öğrendik."
Ah! Harika. Sevgili dayım olayı ne zaman öğrenip, müdahale edecekti acaba? Yıllardır benden uzakta tutmaya çalıştığı biricik kızı ile oda arkadaşı olmuştum. Eminim ki buna çok sevinecekti. Ben bu okulda görünmez olmak istiyordum. İki prensesin yanında yürümek ise planlarımla hiç mi hiç uymuyordu.
Revirden çıkıp koridora ulaştığımızda bize dönen gözlerle gerilmemi engelleyememiştim. Yanımıza yaklaşan hizmetli müdür beyin beni çağırdığını söylediğinde biraz olsun rahatlamıştım. Kızların yanımda olmaması bana bakan gözlerin azalmasına neden olacaktı. Kızların ısrarıyla yemekhanede buluşmak için sözleşerek ayrıldık.
En son müdür beyin odasında yaşadıklarımı hatırladığımda anlık gelen rahatlık yerini tekrar huzursuzluğa bırakmıştı. Hissettiğim acı uzun bir süre aklımdan çıkmayacakmış gibi görünüyordu.
Müdürün odasının önüne geldiğimde hizmetli içeriyi işaret ederek yanımdan uzaklaştı. Gerginlikle kapıya bir kaç saniye bakışmamın ardından tıklayarak içeri girdim.
"Merhaba bay Darren. Beni çağırmışsınız." İçerisi oldukça kalabalıktı. Geçen sefer yanımda olan Büyü ve Işık profesörleride buradaydı.
"Evet, gel lütfen Alyssa."
İçeri girerek müdürün gösterdiği sandalyeye oturdum. İçeride olan herkes çok farklı bir şey görmüş gibi beni inceliyordu. Zannediyorum ki bunun ne denli rahatsız verici bir durum olduklarından bir haberlerdi. Herkes beni incelerken benim gözlerimde onları taramıştı. İçeride müdür, profesör Maya ve profesör David dışında 7 kişi daha vardı. En çok ilgimi çeken ise neredeyse altmış yaşında görünen profesör olmuştu. Bana gözlerinde farklı bir ışık ve ilgiyle bakıyordu. Müdürün konuşmasıyla gözlerimi adamdan ayırarak müdüre çevirdim.
"Alyssa öncelikle yaşadığın bu talihsiz deneyim için üzgün olduğumu belirtmek isterim. Böyle bir durumla daha önce hiç karşılaşmamıştık. O yüzden olacakları ön göremedik ne yazık ki. Kafanda soru işaretleri olduğunu görebiliyorum. Ancak bir çoğunun cevabı bizde değil. Neden bu denli bir acı yaşadığını araştırıyoruz. Öğrendiğimizde seninle paylaşacağımızdan şüphen olmasın. Seni buraya hangi güce sahip olduğunu söylemek için çağırdım. Sen bir ışık kullanıcısısın. Kutsal kadehten çıkan ışık öylesine yoğun ve parlaktı ki neredeyse profesör David kör olacaktı. Bu yüzden kesin olmamakla birlikte çektiğin acının enerjinin yoğunluğu ile ilgili olabileceğini düşünüyoruz. Üç gündür baygın yatıyordun. Bu yüzden başlayan dersleri kaçırdın ne yazık ki. Arkadaşlarından notları almayı unutma. Bir sorun olduğunda profesörlerimiz yardımcı olacaklardır. Kendini iyi hissediyorsan yarın derse katılmanı istiyorum."
"Kendimi iyi hissediyorum müdür Darren. Yarın dersime katılacağım. Ancak söylediğiniz gibi zihnim soru işaretleriyle dolu. Yaşadığım sıradan bir acı değildi. Ölmeyi diletecek kadar yoğun bir acı yaşadım. Nedenini bilmeyi gerçekten istiyorum. Kesin bir sonuca vardığınızda benimle paylaşırsanız mutlu olurum."
"Tabii ki. Dediğim gibi bilgi edindiğimizde seninle paylaşacağız. Çıkabilirsin." Dediğinde ayağa kalkarak selam verdikten sonra odadan ayrıldım. Kızların tarif ettiği yolu hatırlamaya çalışarak yürümeye başladım. Üç gündür yemek yememiş olmanın etkisi kendini göstermeye başlamıştı. Karnım sırtıma yapışmış gibi hissediyordum.
Geçen dakikaların ardından zorda olda yemekhaneyi bulmayı başarmıştım. Kapıdan girdiğimde beni koskocaman alanı doldurmuş bir ordu dolusu insan karşılamıştı. Derin bir nefes alarak içeride gözlerimi gezdirdim. Kızların oturduğu masayı bulduktan sonra oturmadan önce yemek alanına yönelerek hazır olan tepsilerden birini aldım. Beni görüp el sallayan Ylena'ya gülümseyerek, masaya doğru adımladım.
Selam vererek Serena'nın yanına oturdum. Karşımda iki erkek oturuyordu. Birisi sarışın ve mavi gözlüydü. Oldukça sempatik bir görüntüsü vardı. Diğeri ise siyah saçları, siyah gözleri ve keskin yüz hatlarıyla oldukça çekici ama sert görünüyordu. Asıl sorun ise bakışlarıydı. İnsanın elini ayağını titretecek kadar sert ve boş bakıyordu. Göz göze geldiğimizde ona daha fazla bakmak istemeyerek gözlerimi kaçırdım.
Ben bela istemiyordum. Bu adam ise üzerinde büyük harflerle 'ben tehlikeyim' yazan bir tabela taşıyordu. Yani benden uzakta durmasında fayda vardı.
İlk konuşan Serena oldu. "Hoş geldin. Seni çocuklarla tanıştırayım. Magnus Allen. Orman krallığından geliyor." Magnus büyük gülümsemesi ile bana bakıyordu. Bende ona aynı şekilde karşılık verdim. O kadar tatlı bir aurası vardı ki, karşı koymak imkansızdı.
Serena'nın konuşmaya devam etmesiyle işaret ettiği kişiye döndüm. "Aaron Velum. Gece krallığından geliyor anladığın gibi. Kuzenim Alyssa Bennet ile tanışın." Kuzenim... evet yıllardır selam vermemin bile yasaklandığı kuzenim. Şu ana kadar fark edememiş olsam bile görünüşe göre bu olay beni çok fazla etkilemişti. Serena'ya her baktığımda aklıma öz dayımın bile beni hor görmüş olması geliyordu. Zihnimdeki düşüncelerden uzaklaşmaya çalışarak karşımdaki adamlara odaklandım.
Magnus gülümseyerek memnun olduğunu söylediğinde aynı şekilde karşılık verdim. Aaron ise beni inceliyordu.
"Kirli kan. Sana böyle diyorlardı değil mi?" diye sorduğunda masada olan herkes adeta buz kesmişti. En çok ben. Bu kelimeler ne kadar zaman geçerse geçsin bende aynı hissiyatı bırakmaya devam edecekti görünüşe göre. Alıştım desem bile hayır, alışamamıştım. Alışamayacaktım.
Serena rahatsızlığını belli etmek istercesine kaşlarını çatmıştı. Tam konuşmaya başlayacaktı ki elimi bacağına koyarak onu durdurdum. Kimsenin beni korumasına ihtiyacım yoktu.
Hafifçe güldükten sonra konuştum. "Kirli kan. Evet bana tam olarak böyle diyorlar. Size dışlanmış prens dedikleri gibi. Malum insanlar konuşuyor, susturmak imkansız sevgili prensim."
Magnus ve Ylena söylediklerimin ardından küçük bir öksürük krizine girerken, Serena kollarını göğsünde bağlayıp sırıtmıştı. Aaron ise kaşları çatık bir şekilde beni incelemeye devam ediyordu. Sanırım söylediğim lakaptan rahatsız olmuştu. Bana yaparken sorun görmemiş ama kendine yapıldığında hoşlanmamıştı. Prensin muhteşem egosu zedelenmiş olmalıydı. Ne yazık, umrumda bile değildi.
Aynı şekilde gözlerimi ona diktiğimde dudağının kenarı hafifçe kıvrılmıştı ya da ben hayal görmüştüm. Bilemiyorum. Bana bakarak konuştu.
"Cesursun. Ama fazla cesaret aptallıktır, Alyssa. Hata yaptırır, bazen dönüşü mümkün olmayan hatalar. Sanırım dedikodulara fazla hakimsin. Peki benim diğer lakabımı biliyor musun?"
Beni korkutmak istiyordu. Suratıma hiçbir duygu yansıtmadan düz bir sesle konuştum. "Ölüm getiren. Size söylenen bu sevgili prensim. Peki bana bunu sormanızdan, beni tehdit ettiğinizi mi çıkarmalıyım?"
"Tehdit olarak mı algıladın? Seni korkuttum sanırım." Dalga geçerek sorduğu soruya bende aynı şekilde gülerek cevap verdim.
"Ah majesteleri, beni korkutmak için daha fazlasına ihtiyacınız var. Zira öyle şeyler gördüm ki, bir iki kelime beni korkutmanın yanından bile geçemez."
Sözlerime sadece gülerek karşılık verdikten sonra ayaklandı. Ve arkasını dönüp gitti. Gitmesiyle rahatladığımı hissettim. Garip enerjisi beni resmen boğmuştu. Masada ki herkes sessizliğini korurken bu beni çok mutlu etti. Gerçekten çok açtım ve prens yeterince vaktimi çalmıştı.
İştahla tepsimde duran yemekleri yedikten sonra sonunda doymayı başarabilmiş bir şekilde arkama yaslandım. Gözlerimi kaldırdığımda masadaki üçlünün beni izlediğini fark ettim. Hafif kızaran yanaklarımı saklamaya çalışırken konuştum.
"Ne? Neden öyle bakıyorsunuz? Ben üç gündür uyuyorum, acıkmamdan daha normal hiçbir şey olamaz." diyerek hafifçe çemkirmem hepsini güldürmüştü. Gülmeleri yanaklarımın alev alacak kadar ısınmasına neden olduğunda, kaşlarımı çatarak onlara baktım. En sonunda gülmeyi kestiklerinde arkama yaslanmıştım.
Bir süre oturup onların konuşmalarını dinlesemde, vücudum yorgunluk alarmları veriyordu. Anlaşılan üç günlük uyku bana yetmemişti. Kızlara odaya çıkacağıma söylediğimde onlarda benimle gelmek için ayaklandılar. Magnus ile ufak bir vedalaşmanın ardından ayrıldık.
Akşam olmuş güneş tamamen çekilmişti. Taştan koridorların arasını ışık kullanıcılarının yerleştirdiği ışık topları aydınlatıyordu. Odadan içeri girdiğimizde gözlerimi odada dolaştırdım. Üç yatak, üç çalışma masası ve üç dolap bulunuyordu. 2 yatak cam kenarına yerleştirilmişti. Cam kenarında olanlardan biri boştu. Bana ayırdıkları yatak bu olmalıydı. Odada banyoya açılan bir kapı olduğunu görmek ise beni mutluluktan ağlatacaktı neredeyse.
Hızla valizimden kıyafetlerimi çıkararak banyoya girdim. Aldığım uzun ve rahatlatıcı bir duşun ardından giyinip içeri geçtim. Yatağa ilerlediğimde kızların bana baktığını görüp onlara döndüm. Bir kaç saniye boş boş birbirimize baktıktan sonra konuşan Serena oldu.
"Alyssa, gücünün ne olduğu belli oldu mu?" Şimdi neden bu kadar gergin olduğu anlaşılmıştı. Bu sorunun beni incitebileceğini düşünmüş olmalıydı. Ama hayır, gurur duyuyordum. Annemin gücünü almış olsamda bir şey değişmezdi, yine gurur duyardım. Ailemden bana kalan her şey, beni sadece mutlu ederdi.
Gülümseyerek cevap verdim. "Işık. Bir Işık kullanıcısıyım."
Kızlar gülümseyerek iyi niyetlerini ilettikten sonra yataklarımıza yerleştik. Uykunun beni bulması çok gecikmedi. Bilincim tamamen kapandıktan sonra kulaklarımda yine o ses yankılandı.
'Senden esirgenen kaderini, saklanan gerçekleri öğren. Çok geç olmadan bulmalısın, Alyssa."
|
0% |