@zeyneepaslann
|
Kabusum telefonuma bilinmeyen numaradan gelen mesajla başladı. Kocamın iş arkadaşı ile yatakta çekilmiş fotoğrafları ve bir seks videosu. Yaşadığım hayal kırıklığını anlatmam mümkün değil. Başımdan aşağıya dökülen kaynar sularla nasıl izin aldığımı, işten çıkıp eve gittiğim anları hala net olarak anımsayamıyorum. Evde oturup işten gelmesini beklerken hala içimde 'belki' diyen kısım oldukça sinirlerimi bozuyordu. Ama yıllarca emek vererek oluşturulmuş güven duygusu hemen yok olmuyordu. Melih ile üniversite okurken ortak arkadaşlarımız aracılığı ile tanışmıştık. 19 yaşında bir genç kız olarak hayatımın odak noktası derslerimdi. Bir ilişki istemediğimi söylemem Melih'e pes ettirmemişti. Aylarca süren ısrarı sonucunda ona bir şans vermeye karar vermiştim. Bir kaç ay flört ettikten sonra bir ilişkiye başlamıştık. Ona sırılsıklam aşık değildim ama seviyordum. Sevdiğime inanıyordum. Onun bana olan aşkına inandığım gibi. Beni çok sevdiğine öyle ikna olmuştum ki, başka bir seçeneği düşünemiyordum. Aylarca hiç bıkmadan, reddetmeme rağmen peşimden gelmişti. Türlü hediyeler, jestler, sevgi sözcükleri. İlk ilişkinin verdiği heyecanla, onu kabul ettikten sonra biten bu davranışları garipsememiştim. Yorulmuş olabilirdi, eskiye dönecekti. Ah ne büyük yanılgı... Melih narsist bir insandı. Herhangi bir tartışmada haklı olduğunuza emin olsanız dahi günün sonunda kendinizi özür dilerken bulurdunuz. Ayrılmak için yanına gittiğim günlerde bir anda kendimi ayrılmamak için yalvarırken buluyordum. Bu o zamanlar dikkatimi çekmiyordu. Gerçek bir narsist tarafından manipüle edildiğiniz takdirde bunu fark edemiyorsunuz. İlişkimiz bir iyi bir kötü şekilde ilerlerken üniversiteden mezun olmuş çalışmaya başlamıştık. Melih iyi bir şirkette İnşaat Mühendisi olarak işe başlamıştı. Ben de aynı şirketin İnsan Kaynakları bölümünde işe başlamıştım. Bir iş çıkışı gittiğimiz akşam yemeğinde bana evlenme teklifi etmişti. O an ki mutluluğumu hala hatırlıyorum. Bir ömür onunla beraber mutlu bir hayat hayal ediyordum. Bu büyük yanılgılarımdan bir diğeri oldu. Sonra her şey hızlı bir şekilde ilerledi. Ailelerimiz tanıştı. İsteme, söz, nişan ve düğün. Bu süreçte bulutların üstünde hissediyordum. Her şey mükemmeldi. Ailesinin ev eşyalarımızdan gelinliğime kadar her şeye karışıp eleştirmesi bile gözüme batmıyordu. Melih ve ailesi için bu normaldi. Beni sevdikleri için eleştiriyorlardı. Kendimi düzeltmem gerekiyordu. Fethiye'de 1 haftalık tatil sonrası evimize döndüğümüzde gerçeklerle yüzleşmeye başlamıştım. Dönmemizin ertesi günü ailesi sabahın köründe kahvaltıya geldi ve bir ay bizde kaldılar. Yeni evli bir çiftin yanlarında bu kadar uzun süre kalınmasının doğru olmadığını söylediğim de ise aldığım tepki netti. 'Burası bizim oğlumuzun evi. Ne zaman gelip ne zaman gideceğimizi sana soracak değiliz. Sen gelinsin, hizmet etmek zorundasın.' Melih ise genel olarak sessizliğini koruyor konuştuğunda ise 'Onlar benim ailem saygı duymak zorundasın.' diyordu. Böylece evlilik sonrası ilk kavgalarımız başlamış oldu. Hiçbir şey hayal ettiğim gibi gitmiyordu. Bir yandan iş bir yandan Melih diğer yandan ailesi. Melih gün geçtikçe daha tahammülsüz ve agresif bir insana dönüşüyordu. Sudan sebeplerle çıkardığı kavgalar artık beni boğuyordu. Hayatımda hiçbir şeye yetişemediğimi hissediyordum. O hayat dolu, sürekli gülümseyen, pozitif kadın gitmiş yerine mutsuz, huzursuz ve negatif bir kadın gelmişti. Olan her şeye rağmen darbe beklemediğim yerden gelmişti. Belki çok mutlu bir evliliğimiz yoktu ama sorunlarımızın üstesinden gelebileceğimize inanıyordum. Aramızda ki güven, saygı ve sadakat bağı sarsılmadığı sürece olan her zorluğun üstesinden gelinebilirdi. Ama o her şeyi yıkmayı seçmişti. Yüzleşme anı geldiğinde ise karşımda hiç mahçup ve pişman bir adam yoktu. Bütün yüzsüzlüğüyle kurduğu cümleler hala aklımda. 'Senin yüzünden. Seni aldattığım için beni suçlayamazsın çünkü bunun sorumlusu sensin. Beni sen başka kadınlara ittin. Evlendiğimizden beri çok değiştin. Eskisi gibi beni etkileyen çevresine mutluluk yayan o kadın değilsin. Üstelik bana ve aileme gereken saygıyı ve ilgiyi göstermiyorsun. Kadınlık görevlerini düzgün yerine getiremeyecek kadar yetersizsin.' Kendi uçkuruna sahip çıkamamasının sorumlusu olarak beni görmüştü. Çünkü o hata yapmazdı. Eğer ortada bir yanlış varsa kesinlikle karşı taraftan kaynaklanıyordu. Boşanmak istediğimi söylediğimde ise tam anlamıyla çıldırmıştı. Bağırıp eline geçen her şeyi duvara fırlattı. Beni sevdiğini, benden asla boşanmayacağını sayıkladı. 'Eğer sen haraketlerini düzeltirsen bir daha asla böyle bir şey olamayacak. Boşanmak söz konusu bile olamaz. Beni bırakamazsın. Buna asla izin vermem. Gizem ile olanlar anlık bir durumdu. Ben çok sarhoştum. Üstelik sen benimle hiç ilgilenmiyordun. Bir anlık boşluğa düştüm. Gizem bunu değerlendirdi. Sen kocana sahip çıkacağın yerde ayrılmayı mı düşünüyorsun gerçekten? Unut bunu." O kendi kendine sinir krizi geçirirken ben eşyalarımı hazırlamış, uçak biletimi almıştım. En yakın arkadaşım Irmak'ın yanına gidiyordum. Irmak benim çocukluk arkadaşımdı. Turizm ve Otelcilik okuduktan sonra Marmaris'te bir otelde işe girmiş, hızla yükselerek otelin müdürü olmuştu. Marmaris'te yalnız yaşıyordu. Ertesi gün beni havaalanında karşılamıştı. O ana kadar kendime hakim olmuş, adeta bir robot gibi kendimi ifadesiz ve sakin tutmayı başarmıştım. Irmak'ı görene kadar. Onu görmek bütün duvarlarımı yıkmış, kendimi güvenli alana aldığım anda dağılmıştım. Irmak benim için güvendi. Ne zaman sendelesem kolumdan tutar, her düştüğümde kaldırırdı. Yanımda o varsa bana bir şey olmazdı. Kimsenin bana ulaşmasına izin vermezdi. Sert, deli dolu ve sevdiklerine karşı aşırı korumacı bir karakteri vardı. Önümüzde ki bir ay benim ağlama, Irmak'ın ise sinir krizleriyle geçmişti. Olanları anlattığım da sinirden gözü dönmüştü. İstanbul'a gidip Melih'i hadım etmek konusunda o kadar kararlıydı ki onu durdurmak çok zor olmuştu. 1 ay sonrasında artık kendimi toparlamam gerektiğinin farkındaydım. Melih ile birlikte çalıştığımız şirketten istifa ederek başladım. Sonrasında aileme olan her şeyi açıklayıp, bir boşanma avukatı tuttum. Ailem olanlara çok üzülmüştü. Ama doğru kararın ayrılmak olduğunu biliyorlardı. Her zaman yanımda olacaklarından emindim. Verdiğim her kararda ailem arkamda diyebilmek, bana inanılmaz bir güven veriyordu. Avukatım ile görüşüp elimde olan fotoğraf ve videoyu iletip vekâleti verdim. Böylece boşanma davası açılmış oldu. Melih anlaşmalı boşanmayı kabul etmedi. Dava çekişmeli olarak açıldı. En rahatlatıcı olan ise çocuğumuzun olmaması oldu. Birde velayetle uğraşmak, çocuğuma tüm bu süreçleri yaşatarak psikolojisinde geri döndürülemez hasarlar bırakmak, isteyeceğim son şey bile olamazdı. Bunlar olurken aynı zamanda terapi almaya başladım. Narsist ve manipülatif bir insanın hissettirdiği hislerden, empoze ettiği düşüncelerden kurtulmak hiç kolay değildi. Psikoloğumun önerisi ile psikiyatriye gidip ilaç kullanmaya başladım. İlaç ve psikoterapi seanslarıyla kısa sürede iyileşmeyi hedefliyordum. Boşanma davamız ise tek duruşmada bitmişti. Çekişmeli olarak açılsa bile, bana ihanet ettiğini kanıtlamam sonucunda direkt boşanmıştık. Melih'ten nafaka ya da tazminat talebim olmadı. Beni aldatan bir adamın parasını almaya tenezzül etmedim. Tek istediğim ondan bir an önce kurtulmaktı. Bana bıraktığı manevi hasarı, vereceği hiçbir para silemezdi. İstanbul'a geri dönmüş bir süreliğine ailemin evine yerleşmiştim. İstifa ettiğim için iş bulmam gerekiyordu. Bu sırada bir tanıdık vasıtasıyla bir iş görüşmesine gittim. Şirketin sahibi Efsun hanımla görüştüm. Efsun hanım 45 yaşında, bekar, çok güzel ve zeki bir kadındı. Şirkette İnsan Kaynakları bölümüne şu an alım olmadığını ama kendisinin asistan aradığını, eğer istersem bir süre asistanı olarak çalışıp kontenjan açıldığında kendi bölümüme geçebileceğimi söyledi. Asistanı olarak işe başladım. Bu sürede Melih tacizlerine devam ediyor, sürekli mesaj atıyordu. Ayrılmayı hazmedemiyor, sürekli tehdit ediyordu. Bir zamanlar sevdiğim insanı bu halde görmek çok can acıtıcıydı. Onu nasıl sevebildiğimi, nasıl bu kadar saf ve kör olabildiğimi sorguluyordum sürekli. Melih'in ki asla sevgi değildi. Sevgi incitmez, kırmazdı, seven insan bir başkasına dokunamazdı. İş yerinde her geçen gün artan tacizlerle durgunlaşmış, yıpranmıştım. Bu halim Efsun hanımın hemen dikkatini çekmişti. Beni iş çıkışı yemeğe davet edip sorunu sordu. O günden itibaren aramızda kopmaz bir bağ oluştu. İş yerinde patron ve asistan iş çıkışı ise abla kardeş olmuştuk. Her konuda bana destek oldu. Yorulsam, bıksamda devam etmemi sağladı. Kendi ayakları üzerinde sağlam bir şekilde duran şimdi ki kadın üzerinde ki emeği inkar edilemezdi. Birkaç ay Efsun hanımın asistanlığını yapmıştım. Sonrasında ise konuştuğumuz gibi kendi bölümüme geçiş yapmıştım. İnsan Kaynakları Uzmanı olarak görev yapıyordum. Efsun hanım ise çok meşguldü. Adıyaman'da şube açmakla uğraşıyordu. Bir gün Efsun hanım beni odasına çağırdı. 'Burada mutlu olamadığını görebiliyorum Elzem. Biraz uzaklaşmanın sana iyi geleceğini düşünüyorum. Adıyaman'da açacağımız şubede seni İnsan Kaynakları Müdürü olarak görevlendirmek istiyorum. Benim orada güveneceğim bir insana ihtiyacım var. Senin ise yeni bir başlangıca. Bir kaç ay dene orada ki işleri hallet. Sonrasında istersen orada kalırsın istersen geri gelirsin. Burada daima yerin var. Sana kapım her zaman açık.' Beklemediğim bir teklifti ama ama oldukça makuldü. İstanbul artık benim için eskisi gibi değildi. Burada ki mutlu anılarımın üzerini kalın bir toz tabakası kaplamıştı. Elimde ise sadece acı veren anılar kalmıştı. Geçmişimden ve Melih'ten uzaklaşmak bana iyi gelecekti. Cevap vermek için fazla düşünmeme gerek yoktu. 'Kabul ediyorum Efsun hanım. Haklısınız yeniliğe ihtiyacım var.' Yeni bir şehir, yeni insanlar, yeni başlangıçlar. Yaralarımla geldiğim bu şehrin bana ilaç olmasını umuyordum. 'Düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmadığını?' Şems-i Tebrizi |
0% |