Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm

@zeyneepaslann

Ertesi günü Irmak'la evde geçirmiştik. Şarkı ve kahve eşliğinde bakımlarımızı yapmış, bol bol sohbet etmiştik. Özlem giderdiğimiz günün ertesi günü Irmak İstanbul'a doğru yola çıkmıştı.


Melih hakkında söyledikleri beni çok düşündürüyordu. Melih gerçekten Irmak'tan çekinirdi. Onu arayacak kadar kendini kaybetmiş olması beni çok şaşırtmış, açıkçası birazda korkutmuştu. Çünkü Irmak son seçenekti.


Üstelik neler söylediğini tam olarak anlatmasa da Irmak'ın benim için çok endişelendiğini farketmiştim. Onu bu kadar korkutan Melih'in hali, tavrı mı yoksa söyledikleri mi bilmiyordum.


Sabah Aslan'la konuşmuştuk. Elimin durumunu sormak için aramıştı. Tim ile beraber aldıkları bahçeli bir evleri varmış. Orada mangal yapılacaktı bu akşam. Beni de davet etmişti. Zaten burada tanıdığım başka kimse yoktu. Teklifi seve seve kabul etmiştim.


Evde canım sıkılınca, biraz yürüyüş yapmak için dışarı çıktım. Askeri lojmanlar çok büyük bir alana kurulmuştu. İşe başlamadan önce biraz çevreyi gezmek istiyordum.


10 dakika kadar yürüdüğüm de kaşıma büyük bir eğitim parkuru çıkmıştı. Askerler marş söyleyerek koşuyorlardı.


Biz dağlara atarız pusu


Haram oldu gece uykusu


Komandoya bir yudum su


Vermez misin Konya kızı?


Bir elinde el bombası


Bir elinde kasaturası


Sırtında da sırt çantası


İkinci bölük aslanları


Şırıl şırıl suyun akışı


Beline de bağlamış al nakışı


Komandonun bir bakışı


Yetmedi sana Konya kızı


Babam emekli Tarih öğretmeniydi. Milliyetçi bir adam olarak beni de bir Türk milliyetçisi olarak yetiştirmişti. Bir süre gülümseyerek izledim. Mert, Yiğit ve Eymen'de koşuyordu. Gözlerim Aslan'ı aradı ama bulamadım.


Biraz daha ilerlediğim de dönmek için geri dönerken ağaçların arşında birilerini farkettim. Biraz yaklaşınca Sedef ve Aslan'ı gördüm. Aslan ağaca yaslanmış, kollarını göğüsünde bağlamış bir şekilde dinliyor, Sedef ise bir şeyler anlatıyordu.


Sedef'in bir anda Aslan'ın dudaklarına yapışmasıyla gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Aslan bir anlık şaşkınlıktan sonra hızla itti Sedef'i. Kaşları çatılmış, rahatsız olmuştu. Sinirle konuşurken daha fazla izlemeye gerek duymadan arkamı dönüp ilerledim.


Aslan'ın isteğiyle olmamış bir durumdu. İtip, tepki vermesi benim için yeterliydi. İçimde yine de bir burukluk olsa da, bunu ona yansıtmaya hakkım yoktu. Sedef'in bu hareketi beni gördüğü için yaptığını anlayacak kadar zekiydim. Aslan'ın yüz verecek bir davranışı olduğunuda düşünmüyordum. Günlerdir yüzüne bile bakmayan bir adamı öpmek, onun kendi yüzsüzlüğüydü.


Bazı insanlar istediklerini elde etmek için her şeyi yapabilirdi. Sedef'te öyle biriydi. Aslan'ın bana ilgi gösterdiğini anlamıştı. Onu benden uzak tutamayacağı için, beni uzaklaştırmayı düşünmüştü.


Eğer arkamı dönüp gitmiş olsaydım, gördüğüm bir kaç saniyeyle yargılayıp aramızda ki her şeyi bitirebilirdim. Ama benim için önemli olan Sedef'in onu öpmesi değil, Aslan'ın karşılık verip vermeyeceğiydi. Nitekim vermemişti. Anlık şoktan çıktığı anda onu kendinden uzaklaştırmıştı.


Dalgın bir şekilde ilerlerken birine çarpmamla savruldum. Çarptığım kişi son anda kolumdan tutmuş yere düşmemi engellemişti. Anın şokuyla kapattığım gözlerimi açtığımda karşımda üniformalı bir adam duruyordu. Omuzunda ki iki yıldız onunda üsteğmen olduğunu gösteriyordu.


"Kusura bakmayın, göremedim sizi. İyi misiniz?" diye sordu aceleyle.


"Önemli değil, ben de sizi fark edemedim."


"Sizi daha önce burada görmemiştim. Birini ziyarete mi geldiniz?" diye sordu. Dikkatlice beni incelerken.


"Buraya yeni taşındım." diye cevap verdim.


"Öyle mi? Kimin yakınısınız?" dediğinde gerilmiştim.


"Kimsenin yakını değilim. İşim dolayısı ile buraya taşınmam gerekiyordu. Mahir bey yardımcı oldu, izin çıkartmak için."


Bunu söylememin sorun olup olamayacağını bilmiyordum. Ancak albay gizli saklı iş yapmayacak kadar zeki bir adamdı. Büyük ihtimalle gerekli izinleri halletmişti. Bir sorun çıkacağını sanmasamda, gerilmekten kendimi alamamıştım.


"Anlıyorum, hayırlı olsun o zaman. Ben, Ömer Tunç." diyerek elini uzattı.


Uzattığı eli sıktım. "Elzem Tekin. Memnun oldum Ömer bey."


"Ömer diyebilirsiniz." dediğinde ismimin seslenilmesiyle arkamı döndüm.


Aslan bana doğru geliyordu. Yanımda ki adama baktığında bedeni gerildi.


Ömer konuştu. "Nasılsın, Aslan?"


Aslan çatık kaşlarıyla cevap verdi. "İyiyim Ömer, sen?" diyerek cevap verdi ama konuşmasını beklemeden bana döndü. Onun gibi ince düşünceli bir adamın Ömer'e böyle davranması beni şaşırtmıştı.


"Akşam 18.30'da çıkalım mı? Uyar mı sana?" diye sordu.


Ona baktığımda gözümde canlanan sahneyi umursamamaya çalışarak cevap verdim. "Olur tabii, uyar bana."


Ömer konuştu. "Nereye gidiyorsunuz?"


Aslan ona ters ters bakarak cevapladı. "Akşam mangal yapacağız hep beraber, Ömer."


"A evet Sedef bahsetmişti. Beni de çağırdı. Aslında gelmeyecektim ama siz de gidiyorsanız gelirim."


Ne diyeceğimi bilememiştim. Sedef'in neyi olduğunuda anlayamamıştım. Aslan'a döndüğümde sinirleri bozulmuş gibi gülüyordu. Elimi koluna koyarak dikkatini çektim. Çünkü hiç hoş şeyler söyleyecekmiş gibi durmuyordu.


Aslan dikkatini bana vererek sakinleşmeye çalıştı. "O zaman görüşmek üzere. Aslan benimle gelir misin, işin yoksa?" diyerek çağırdım. Çok sinirli görünüyordu. Ben gittikten sonra ne yapacağını kestirememiştim.


İlerlemeye başladığımda peşimden geliyordu. Gördüklerimi söyleyip, söylememeyi düşünüyordum. Söylemeye karar verdim.


Yüzümü ve sesimi ifadesiz tutarak konuştum. "Sedef ve seni gördüm."


Aslan olduğu yerde durup, kaskatı kesilmişti. "Elzem neyi, ne kadar gördüğünü bilmiyorum. Ama benim isteğim dışında gelişen bir olaydı."


Devam edecekken kestim. Çok gergin görünüyordu, kıyamadım. "Biliyorum, Sedef benim orada olduğumu bilerek öptü seni. Senin onu ittiğinede gördüm. Eğer karşılık verseydin suçlu olurdun. Ama vermedin. Önemli olan bu, seni suçlamıyorum."


Konuşmam onu çok rahatlatmıştı. "Elzem, senden etkileniyorum. Birbirimizi tanımaya karar vermişken, benim için başka bir kadın olması mümkün değil. Ben Melih değilim. Seni aldatmam. İhanet etmem. Sedef beni yardımıma ihtiyacı olduğunu söyleyerek çağırdı. Başına bir şey geldiğini düşündüğüm için gittim oraya. Ama yalanmış, hislerinden bahsetmek için çağırmış. Ona karşılık veremeyeceğimi söyledim. Tam gidecekken öptü zaten. Böyle bir şey beklemediğim için afalladım. Kendime geldiğimde hızla uzaklaştırdım. İnan herhangi bir şey hissetmedim bile. Ben birden fazla kişiye his bekleyebilecek bir insan değilim. Benim hayatımda sadece bir kişi olabilir."


Söyledikleriyle gülümsedim. "Sana inanıyorum. Lütfen konu ne olursa olsun bana dürüst ol Aslan. Senden en büyük beklentim, dürüstlük."


Başını sallayarak konuştu. "Ben yalan söyleyecek biri değilim. Merak etme, sana her zaman dürüst olacağım."


Konuşurken eve gelmiştik. Vedalaşarak ayrıldığımızda hazırlanmaya başladım. Altıma kot pantolon üstüme ise rahat triko bir üst çıkardım. Saçlarıma hafif dalgalar verdikten sonra makyaja geçtim. Her zaman ki gibi hafif bir makyaj yapmayı tercih ettim. Göz altlarımı kapatıp, bolca rimel ve allık sürdüm. Aydınlatıcı ve parlatıcı sürdükten sonra parfümümü sıktım. Takılarımı takmayı bitirdiğimde kapı çaldı.


Aslan yine siyahlar içerisinde karşımda duruyordu. Ben onu sürerken o da beni süzdü. "Çok güzel olmuşsun. Her zamanki gibi."


Söyledikleri beni mutlu etmişti. "Teşekkür ederim sen de çok yakışıklı görünüyorsun. Her zamanki gibi."


"Teşekkür ederim. Lütfen önden buyurun." diyerek asansörü gösterdi.


Arabaya binip yola çıktığımızda, eve varmamız çok uzun sürmemişti. Aslan arabayı park edip bana döndü.


"Elzem, Sedef ve Ömer'de içeride. Ömer Sedef'in abisi ve biz ikisiylede pek anlaşamayız. Yüzsüzlükle kendilerini zorla davet ettiriyorlar ama daha fazla bu duruma izin vermeyeceğim. Sadece bu gece idare et olur mu? Bir daha aynı masaya oturmak zorunda kalmayacaksın ikisiylede."


Bunu dert etmişti. Benim için onun dışında kimsenin önemi yoktu. Ama tabii ki görüşmemek beni daha mutlu ederdi. "Önemli değil, Aslan. Umursamıyorum onu. Lütfen kendini bu kadar sıkma."


Ev 2 katlıydı. Hem ev, hem bahçe oldukça genişti. Ortada kocaman çardak vardı. Evin camları boydan boyaydı. Büyük bir kış bahçeside vardı. İçinde koltuklardan bir oturma alanı oluşturulmuş, 2 tane salıncak konulmuştu.


İçeri girdiğimizde herkesi selamladık. Hava aşırı serin olmadığı için çardakta oturacaktık. Erkekler mangal başındayken ben mutfağa kızların yanına geçtim.


Ahsen ve Melek ile sarıldığımızda Sedef'i görmemiş gibi yaparak salatayı hazırlamaya başladım. Kızlar bahçeye çıktığında Sedef'le yalnız kaldık.


Bana dönerek konuştu. "Aslan'a göz diktiğini farkettim Elzem. Boşa umutlanmanı istemem. Bugün benimle birlikteydi benden hoşlandığını söyledi. Bence sen aramıza girmeye çalışmak yerine yoluna bakmalısın."


Söylediklerine güldüm sadece. Karşısında salak olduğunu düşünüyordu sanırım. "Sedef senin onu bir anda öptüğünüde Aslan'ın seni ittiğinide gördüm. Üstelik Aslan bana bunun açıklamasını yaptı. Biz birbirimizi tanımaya çalışıyoruz. Lütfen bu basit numaralardan vazgeç. İstediğin sonucu elde edemeyeceksin."


Söylediklerim ile sinirden yüzü kızarmıştı. Saçma bir şekilde gülmeye başladı. "Onu yıllardır seviyorum, daha geleli 1 hafta bile olmamışken onu elimden alabileceğini sanıyorsan, yanılıyorsun." dedi.


Cevap verecekken yaptıklarıyla şoka girmiştim. Uzun tırnaklarıyla kollarını ve yüzünü çizerek yoldu. Saçlarını dağıtıp kendini yere attığında çığlık atmaya başladı.


"Yardım edin nolur!" Diye ağlıyor, çığlık atıyordu. Ben ise yaptıklarıyla dehşete düşmüş öylece onu izliyordum.


Bir anda herkesin mutfağa girmesiyle birkaç adım geriledim. Bu kız gerçekten hastaydı.


Loading...
0%