@zeyneepaslann
|
Sabah uyandığımda doğru düzgün dinlenememiştim. Sağ tarafıma dönememeye dikkat ederek uyuduğum için sol kolum uyuşmuştu. Yavaşça yataktan kalkarak banyoya gittim. İşlerimi hallettikten sonra salona geçerken çalan telefonumu duydum. Esma teyze arıyordu. Aramayı cevapladım. "Günaydın, Esma teyze." "Günaydın, güzel kızım. Hadi bize gel kahvaltı hazırladım. Öğlen sana çabuk iyileşmen için çok güzel çorbada yapacağım." "Esma teyzem neden zahmet ediyorsun? İyiyim ben." dedim mahcup olarak. "Ay ne zahmeti, sen de. Hadi kalk gel bakayım, çabuk. Kızdırma beni." sahte bir sinirle söylendi. Gülerek onayladım ve telefonu kapattım. Üstüme dikişlerimi rahatsız etmemesi için bol bir elbise giydim. Saçlarımı zorlanarakta olsa topuz yaptım. Kapıyı kilitleyerek üst kata çıktım ve kapıyı çaldım. Kapıyı açan Ahsen sarılarak, içeri davet etti. Salona geçerken beni inceledi. "İyi gördüm seni." "İyiyim zaten merak etme. Çok hafif bir sızlama var ama olur o kadar." diyerek Esma teyzeye sarılıp koltuğa oturdum. Asil bana bakıyor ama yanıma gelmeye çekiniyordu. "Yakışıklım beni öpmek yok mu?" diye sordum ona dudağımı sarkıtarak. "Canın acımaz mı?" dün ki olay onu tahmin ettiğimden daha çok etkilemişti, görünüşe göre. "Acımaz tabii, niye acısın? Hem sen öpersen benim olan acılarım da geçer." dediğimde hemen yanıma gelip yanaklarıma öpücük kondurdu. Ben de onu ıslak ıslak öptüm. Esma teyzenin davetiyle hep beraber masaya geçtik. Çok güzel bir masa hazırlamışlardı. Bir kuş sütü eksik denilecek türdendi. Börek, patates kızartması, sucuklu yumurta, peynirler, reçeller her şey vardı. Asil kendi sevdiği şeyleri banada öneriyor ve yememi istiyordu. Beğenip beğenmediğimi anlamak içinse suratımı inceliyordu. Bu halleri o kadar tatlıydı ki ona baktıkça dişlerim kamaşıyordu. Ahsen'i işe uğurladıktan sonra masayı toplamak istemiş, ama Esma teyzenin tehditleriyle içeri geçmek zorunda kalmıştım. Üstelik tehdit etmekle kalmamış popomu cimciklemişti. Ben de içeri geçerek Asil ile oynamıştım. Birlikte boyama ve yapboz yapmıştık. Onunla oynamama çok mutlu olmuştu. Onu öyle mutlu görmek beni de mutlu etmişti. Uyuma zamanı geldiğinde onu odasına götürdüm. Sol tarafımda olacağı şekilde yatırdım. Elime bir kitap alarak ona okumaya başladım. Uyuduğunda onu izlerken ben de mayışmış gözlerimi kapatmıştım. Yüzümde gezinen ellerle gözlerimi araladım. Asil uyanmış bana bakarak yanağımı seviyordu. Yavaşa doğrularak yanaklarını öptüm. "Günaydın bebeğim, uyanmışsın." "Uyandım, melek. Hadi gel yemek yiyelim. Benim karnım çok acıktı." diyerek elimden tutup beni kaldırmaya çalıştı. Gülerek ona uyum sağladım, beraber salona geçtik. Salona girdiğimde gördüğüm kalabalıkla duraksadım. Görevden dönmüşlerdi. Gözlerim Aslan'ı arasada göremedim. Gülümseyerek herkese 'hoşgeldiniz' diyerek sarıldım. Yeni geldikleri için ameliyat olduğumdan haberleri yoktu doğal olarak. Onlara kısaca özet geçtim. Mutfağa su içmeye geçtiğimde balkonda olan biri olduğunu farkettim. Kapıyı açtığımda Aslan karşımda duruyordu. Gülümseyerek sarılmak için ona doğru ilerledim. Yaramı çok zorlamamaya çalışarak, sarıldım. "Hoşgeldin, iyi misin? Yaralanmadın değil mi?" diye sordum heyecanla. Bana sarılmadığını ise sonradan farkettim. Geri çekilerek yüzüne baktım. Onu tanıdığımdan beri sıcacık bakan yeşil gözleri eskisi gibi değildi. Soğuk ve boş bakıyordu bana. Bu tavrına hiçbir anlam veremedim. Kaşlarımı çatarak konuştum. "Aslan, sorun ne?" "Bir sorun yok." sesi bile eskisi gibi değildi. Karşımda ki adamı tanımıyormuş gibi hissediyordum. "Bir sorun yok mu? 12 gün önce öperek gönderdiğim adamla, şu an karşımda duran adamın aynı kişi olduğunu mu söylüyorsun?" dedim gözlerine bakarak. Derin bir nefes alarak balkondan dışarı baktı. "Elzem ben istemiyorum." dediğinde afalladım. "Anlayamadım, neyi istemiyorsun?" diye sordum. "Seninle daha fazla görüşmek istemiyorum." dedi duygusuz bir sesle. Beklediğim asla bu değildi. 12 gün önce sarılarak uyuduğum, öperek uğurladığım adam gitmiş, yerine bambaşka biri gelmişti. "Neden?" diye sorabildim sadece. "Görevdeyken düşünme fırsatım oldu. Ben senden sadece etkilenmişim, daha fazlası yok. Sana hissettiğim her şey, basit bir çekimden ibaret." Ben ona bakıyordum ama o suratıma bile bakmıyordu. Karşıda ki bir noktaya kitlenmiş, duygusuzca konuşuyordu. "Basit bir çekimden ibaret?" diye sorarcasına tekrarladım sözlerini. "Evet, öyle. Daha fazla çevremde olmazsan sevinirim, Elzem. Sana karşı hiçbir hissim yok. Olan çekim bile uzakta kalınca kayboldu. Beni rahatsız etmezsen sevinirim." Söyledikleriyle dolan gözlerimi çevirdim. Gözlerim balkonun demirlerine yasladığı, bileklerine takıldı. Giderken ona verdiğim bileklik yoktu. O ip bileklik maddi olarak değil ama manevi olarak gerçekten önemliydi benim için. Görünüşe göre o hiç önem vermemişti. "Tamam, istediğin gibi olacak." deyip hızla balkondan çıktım. Ahsen'e seslenerek eve geçtiğimi haber verdikten sonra hızla çıktım. Eve girdiğimde göz yaşlarımı daha fazla tutamamıştım. Ben salak gibi 12 gündür onu hayal ederek uyuyordum. Gün sayıyordum gelmesi için, bütün dualarımı onun için ediyordum. Ona aşık olduğumu söyleyecektim. Ben onun için basit bir çekimden ibaretken, ona aşık olmuştum. Salona girdiğimde masanın üstünde yavaş yavaş solmaya başlamış çiçeği gördüm. Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülürken, güldüm. Çiçeği aldığım gibi çöpe fırlattım. İlk aldığı çiçekleri saklayabilmek için kurutmuştum. Yatak odamdan onlarıda alıp çöpe attım. Beni bu şekilde aşağılayan bir adamdan kalan hiçbir şeyi istemiyordum. Ondan uzak durursam sevineceğini söylemişti bir de. Hayal kırıklığıyla kalbim sızlıyordu. Melih beni aldattığında bile böylesine yoğun bir acı hissetmemiştim. Yatağa geçerek uyumaya çalıştım. Uyursam geçerdi. En azından bir süre bu acıyı hissetmezdim. Uzunca bir süre ağlamaya devam ederken uyuyakalmıştım. Sabah uyandığımda geçmesini umduğum acı hala benimleydi. Banyoya geçip aynada kendime baktığımda, karşımda ki kadını tanıyamadım. Saçlarım dağılmış, gözlerim şişmiş ve kızarmıştı. Dudaklarım ise kurumuş, kabuk tutmuştu. Hızlıca elimi yüzümü yıkayıp, kendimi biraz normale döndürmeye çalıştım. Dalgınca yürüyerek salona girdim. Halının katlanan kenarını farketmeyince sendeledim. Dengemi sağlamayı başaramazken, cam sehpanın üstüne düşmemle cam kırıldı. Düşerken dikiş yerim sehpanın kenarına denk gelmiş, inanılmaz bir acıyla kanamaya başlamıştı. Yerden zorda olsa kalkmayı başardım. Koltuğun üstünde olan telefonumu alarak Ahsen'i aradım. Acının etkisiyle nefesim kesilmiş, gözlerimden yaşlar akıyordu. Telefonun açılmasıyla konuştum. "Ahsen bana gelir misin lütfen. Doğalgaz kutusunun üstünde yedek anahtarım var onunla girebilirsin." zorla konuşarak sözlerimi tamamladım. "Geliyorum." diyerek telefonu kapattı. Konuşamayacak durumda olduğumu anlamış, soru sormamıştı. 1-2 dakika içinde kapı açıldı. İçeri Ahsen, Hakan abi ve Aslan girdi. Beni gördüklerinde hepsinin gözleri büyümüştü, şok ile bana bakıyorlardı. Kollarımda bir kaç kesik olduğunu görmüştüm ama genel halimden haberim yoktu. Çünkü kafamı koltuğun sırt kısmına yaslamıştım. Onlar gelene kadar ise gözlerimi açamamıştım. Ahsen kendine geldiğinde "Ne oldu sana?" diye çığlık atarak yanıma geldi. Tişörtümü sıyırarak yarama baktı. "Hakan, bana evden sağlık çantamı getir hemen. Dikişleri patlamış dikmem gerekiyor." Hakan abi hemen arkasını dönüp gitmişti. Aslan ise hala olduğu yerde durmuş, kanlar içinde ki bana bakıyordu. Gözlerimi onda tutmadan, ne olduğunu soran Ahsen'e döndüm. "Yeni uyanmıştım, halının kenarı katlanmış fark edemedim. Sehpanın üzerine düştüm." diye açıkladım durumu. Yoğun acı daha fazla konuşmama izin vermemişti. "Tamam zorlama kendini, çok kötü değil. Halledeceğim." diyerek beni sakinleştirmeye çalıştı. Hakan abiyle birlikte diğer çocuklarda içeri girdi. Hepsi bana şok içinde bakıyordu. Göremesem de patlayan dikişlerimden çok kan aktığını anlamıştım. Eymen hemen yanıma koştu. Ahsen dikiş setini çıkardığında ise göz yaşlarım hızlandı. Dikişten aşırı korkuyordum. Ameliyatta baygın olduğum için sorun olmamıştı ama şu an elindekileri gördükçe dehşete düşüyordum. Ben korkuyla elindekilere bakarken, Ahsen anlayıp konuştu. "Korkmana gerek yok, uyuşturacağım. Hissetmeyeceksin." dedi ama bu beni sakinleştirmeye yetmedi. Ahsen uzanmamı söyledi ama korkudan yapamıyordum. Eymen koltuğa oturdu ve beni omuzlarımdan tutarak çevirdi. Başım kucağına denk gelecek şekilde yatırdı. "Tamam beyaz çikolatam, korkma. Ahsen hemen halledecek. Gözlerini kapatıp, elimi tut. Kısa sürecek." Onu zorda olsa onayladım. Elimi kaldırıp, elini tuttum. Ahsen uyuşturmak için iğne yaparken, acıyla inledim. Sonrası dedikleri gibi hızlı geçti. Ahsen dikişlerimi yeniledi ve kolumda ki kesiklere pansuman yaptı. Onlar dikiş atılacak kadar derin değillerdi. Eymen'in kucağından kalkarak oturdum. Ahsen'in işe geçmesi gerekiyordu ama Melek yanıma gelecekti. Herkes geçmiş olsun dileyerek ve bir şey isteyip istemediğimi sorarak çıktı. Bir tek Aslan kalmıştı. Ona bakarak duygusuz bir ses ile konuştum. "Bir daha yardıma ihtiyacım olduğunu düşünsen bile, gelme. Dünden sonra ölsem bile, sana herhangi bir konuda ihtiyacım olmaz. Şimdi gidebilirsin." Bakışlarımı ondan çekerken ellerini yumruk yaptığını görmüştüm. Umurumda bile değildi. İstediği kadar sinirlenebilirdi. Benim kinci tarafımla henüz tanışmamıştı, tanışacaktı. Melek geldiğinde hızlıca camları temizledi. Sonra bütün gün oturup dertleştik. Ona olan her şeyi anlattım. Melek o kadar nahif bir kızdı ki, benim yaşadıklarım için bile gözleri dolmuştu. O mutfakta yemek yaparken yardım etmeme izin vermese de yanında oturmama ses etmemişti. Ekmek almaya inip, geri geldiğinde ise rengi atmıştı. Kaşlarımı çatarak, endişe ile ona baktım. Ne olduğunu sorduğumda verdiği cevap ise içinde bir şeylerin kopmasına sebep oldu. |
0% |