@zeyneepaslann
|
Melek içeri yüzü bembeyaz olmuş bir şekilde girdi. Bu hali beni korkutmuştu. "Melek ne oldu? Rengin atmış, iyi misin?" Tedirgince bana baktı. Anlatıp, anlatmamak arasında kararsız kalmıştı. En sonunda konuşmaya karar verdi. Koltuğa, yanıma oturdu. "Ben marketten dönerken bir şey gördüm, Elzem." "Ne gördün?" diye sordum merakla. Onu neyin bu kadar etkilediğini merak ediyordum. "Aslan ve Sedef'i gördüm. Gülerek birbirlerine sarılıyorlardı. Çok yakınlardı." dedi sessizce. Söylediklerini idrak edebilmem bir kaç saniyemi almıştı. Aslan ve Sedef sarılıyorlardı. Dün sarıldığımda bana karşılık vermeye bile tenezzül etmeyen adam, bugün Sedef'le sarılıyordu. Güldüm. Bildiğin kahkaha atarak güldüm. Melek bana korkuyla bakıyordu. Bense gözlerimden yaş gelene kadar gülmüştüm. Ayağa kalkarak Melek'in kenara bıraktığı poşetleri alıp mutfağa geçtim. İçinde ki malzemeleri yerlerine yerleştirmeye başladım. Kapı çaldığında gidip açtım. Gülerek gelen Ahsen'e sarıldım. Arkamı döndüğümde Melek kocaman olmuş gözleriyle beni izliyordu. Beraber içeri geçtik. Ahsen nasıl olduğumu, günümün nasıl geçtiğini sorduğunda muhabbet etmeye başladık. Melek'in gözleri sürekli sorgularcasına bana dönüyordu. Bu bakışları Ahsen'in dikkatini çekince olan biten her şeyi ona da anlattım. Ahsen'in güzel yüzü sinirden kızarmıştı. "Biz onu zamanında güzel dövemedik o yüzden böyle oldu bu çocuk. Bu yaştan sonra abla dayağı nasıl yenirmiş bir görsün. O koca kafasını kırdığımda, beyni tekrar çalışmaya başlar belki." diyerek ayaklandığında onu zor durdurmuştuk. Zavallı Melek'im bu seferde korkuyla ona bakıyordu. Kızcağız bir günde on yaş yaşlanmıştı bizim yüzümüzden. Ahsen sinirle bana döndü. "Bana bak, benim salak kardeşim yüzünden üzüldüğünü görmeyeceğim. Yoksa gerçekten kırarım onun kafasını. Belasını Sedef'ten bulmazsa benden bulur." Ahsen'in çıkışlarının ardından geç saate kadar dertleşmiştik. Kızlar eve dağıldığında kendime düşünmeyi yasaklayarak yatağa geçip uyudum. Sonra ki günler ise kendimi işe vermiştim. Efsun abla olanları öğrendikten sonra işe gitmemi yasaklamıştı. İki hafta boyunca evden çalıştım. Kendimi tamamen işime vermiştim. Çalışan herkesi evde olsam bile darlıyor, sürekli bilgi istiyordum. Çalışmadığım saatleri ise Ahsen, Melek ve Eymen'le geçiriyordum. Aslan'ın olduğu ortamlara ise girmemek konusunda kararlıydım. Israrlar işe yaramayınca, Eymen bir keresinde beni kucağına alarak götürmeyi bile denemişti. Omuzunu ısırdığımda ise canının sağlığı için pes etmek zorunda kalmıştı. Şimdi ise üçü yine toplanmış, beni yarın meyhaneye gelmem konusunda ikna etmeye çalışıyorlardı. Ahsen bir ara üstüme yürümeye bile çalışmıştı. "Ya sen nasıl inat bir insansın. Bana bak yarın benim doğum günüm. Sana gelmeme şansı sunmuyorum. Gelmek zorundasın. Yoksa seninle bir daha konuşmam. Oğlumuda göremezsin. Hatta bu ikisini de konuşturmam seninle. Saat 19.30'da hazır olacaksın. Beni daha fazla çıldırtma. Sedef gelmeyecek zaten." dediğinde istemeye istemeye onaylamak zorunda kaldım. Yarın pazardı ve ben ertesi günü işe geri dönüyordum. Berber biraz daha sohbet ettikten sonra geç olunca herkes dağıldı. Bir kaç gündür aklımdaki düşünceleri susturabilmek için uyku ilacı alıyordum. Sağlıksız olduğunu bilsem de bir süreliğine buna ihtiyacım vardı. İlaç sayesinde güzel bir uyku çekerek, dinç bir şekilde uyandım. İlacın eksi yanı ise beni normalden çok daha uzun süre uyutmasıydı. Kalktığımda saat öğleyi geçmişti. Kendime kahvaltı hazırladıktan sonra duşa girdim. Her zamankinden uzun bir süre duşta oyalandım ve bütün bakımlarımı yaptım. 2 haftadır aldattığım cilt, saç ve vücut bakımlarımı yapmam ciddi zamanımı almıştı. Duştan çıktıktan sonra dolabımın karşısına geçerek elbise seçmeye başladım. Yarım saat oyalandıktan sonra kan kırmızısı mini bir elbisede karar kıldım. Nude tonlarında, yüksek bir topuklu ayakkabıyla kombinledim. Saçlarıma dalgalar verdikten sonra makyajıma geçtim. Her zaman yaptığımın aksine bugün daha yoğun bir makyaj istiyordum. Buğulu bir göz makyajı yaptım. Bol rimel, bol allık ve bol aydınlatıcı sürerek tamamladım. Dikkat gözlerimde kalsın istediğim için ruj olarak daha nude tonları tercih ettim. Parfümümü sıkıp, takılarımı taktığımda telefonum çaldı. Eymen arıyordu. Kulağıma götürerek cevapladım. "Efendim." "Hazır mısın, beyaz çikolatam?" dediğinde kıkırdadım. İlk başta Melek bu hitaptan rahatsız olur diye çekinmiştim. Ama o bizim yakın birer arkadaş olduğumuzun farkında olarak hiç umursamamıştı. Eymen'in onu ne kadar sevdiğini biliyordu. "Hazırım, çıkayım mı?" diye sordum. "Çık biz kapının önüne indik şimdi." dediğinde acele ederek evden çıktım. Apartmanın önüne indiğimde herkes gelmişti. Aslan'ın olduğu tarafa bakmadan Eymen'lere doğru ilerlerdim. Beni gören Yiğit ve Eymen ıslık çaldı. Kıkırdayarak yanlarına gittim. "Elzem hanım, güzelliğiniz göz kamaştırıyor." diyen Yiğit'i, Mert onayladı. "Gerçekten, çok güzel olmuşsun." dediğinde gülümseyerek teşekkür ettim. Herkesle selamlaştıktan sonra, Eymen'in arabasına bindim. Melek bugün dışarıdaydı, direk meyhaneye geçiş yapacaktı. O yüzden öne oturdum. Arkaya Mert ve Yiğit geçti. Kısa süren yolculuktan sonra meyhaneye vardık. Güzel, samimi bir mekandı. Masalar çok sık değildi en iyi yanı buydu. Özel alan kalıyordu. Masalara beyaz örtüler serilmiş, ahşap sandalyeler koyulmuştu. İçeride çok büyük bir şömine vardı. Kızlarla bir kaç fotoğraf çekildikten sonra masaya oturduk. Aslan karşıma geçmişti yanımda Eymen, Melek ve Mert vardı. Karşı tarafta ise sırasıyla Aslan, Ahsen, Hakan abi ve Yiğit oturmuştu. Siparişlerimizi verdikten sonra başladık. Yüzümdeki gülümsemenin silinmesine hiç müsaade etmiyordum. Eymen ve Melek'le konuşuyor bol bol gülüyorduk. Aslan'la ise bakışlarımın bile kesişmesine izin vermiyordum. Madem istediği buydu, ona istediğini verecektim. Ayağa kalkarak lavaboya geçtim. İşimi halledip silinen rujumu tazeleyerek çıktım. Masaya gidiyordum ki ismimin söylenmesiyle duraksadım. Döndüğümde karşımda anlaşma yaptığımız bir şirketin sahibi duruyordu. "Fatih bey, merhaba." gülümseyerek selam verdim. O da aynı şekilde gülümseyerek konuştu."Elzem hanım, nasılsınız?" "İyiyim, teşekkür ederim. Siz nasılsınız?" "İyiyim ben de, sağ olun. Aslında sizinle görüşmek istiyordum bir toplantı planlamak için, ama bir türlü ulaşamadı asistanım." dediğinde şaşırdım. "Öyle mi? Ben 2 haftadır şirkette değildim, Fatih bey. Ufak bir operasyon geçirdim, evden çalışıyordum. Bu durumdan hiç haberim olmadı. Kusura bakmayın, lütfen. Nasıl telafi edebilirim bu durumu?" diye sordum, kibarca. "Anlıyorum, Elzem hanım. Çok geçmiş olsun. Yanlış anlamazsanız numaranızı alabilir miyim, size ulaşabilmek için?" "Tabii, telefonunuzu verirseniz yazayım?" dediğimde telefonunu uzattı. Numaramı tuşladım. "Yarın tekrar başlıyorum işe, Fatih bey. Ararsanız toplantı için bir gün belirleriz." Onayladıktan sonra gülümseyerek vedalaştık. Masaya döndüğümde herkes bana bakıyordu. Fatih bey ile konuşmamı ve numaramı verdiğimi görmüşlerdi. Önüme dönerken istemeden Aslan ile göz göze geldim. Kaşları çatık bir şekilde bakıyordu. Umursamadan bardağımda ki rakıdan bir yudum aldım. Ahsen bana bakarak konuştu. "Az önce garson istek şarkı aldı. Ben senin için verdim." deyip güldüğünde merakla bekledim. Çalan şarkıyı duyan Ahsen bana kaş göz yaptı. Bir kaç saniye dinleyince, hangi şarkı olduğunu anladığımda kahkaha attım. Ahsen kendi kardeşine benden daha kinliydi. Ona güvenipte verme aşkını Ne haline aldan ne gülüşüne Sanma ki anlar o gönül derdini İster evli olsun isterse bekar Ahsen ben ve Melek kahkahalar eşliğinde şarkıya eşlik ederek kadeh tokuşturduk. Şarkı "Böyle ölmedik ama bir de üstümüze el bombası atmayı deneyin." dediğinde tekrar güldüm. İçeceklerimiz bittiğinde ayaklandık. Masasının önünden geçerken Fatih beye başımı eğerek selam verdim. Aynı şekilde o da beni gülümseyerek selamladı. Eymen'in o kim sorularını duymamış gibi yaptım. Eve Ahsen'lerin arabasında döndüm. Yolda onların sorduğu o kim sorusunu bu sefer cevapladım ve konuştuklarımızı anlattım. Lojmanın önüne geldiğimizde yine Aslan hariç herkesle vedalaşarak eve girdim. Bana bakışlarını umursadım. Sonuçta böyle davranmamı isteyen oydu. Sevgilisi olan bir adama yapışmayacaktım tabii ki. |
0% |