Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. Bölüm

@zeyneepaslann

Elzem'i ilk gördüğümde kucağında Asil ile yerdeydi. Arabanın altında kalmaktan kurtarmıştı Asil'i. Gözlerimin içine baktığında ise anlık olarak dünya durmuştu. Bir bakışla bu kadar yanacağımı düşünmemiştim hiçbir zaman.


Babamın şehit haberi geldiğinde hayat bizim için cehenneme dönmüştü. Hepimiz babama çok düşkündük. Artık onun hayatımızda olmayacağını kabullenmek çok zordu. Özellikle iki çocukla tek başına kalakalmış annem için.


O zamana kadar çalışmayan annemin artık öyle bir şansı yoktu. Bizi okutmak için her türlü işte çalıştı. Temizlik yaptı, bulaşık yıkadı ama bizi bir kere bile kimseye muhtaç etmedi. Ne yapsak ödeyemezdik hakkını.


Her gece odasında sessiz sessiz ağlardı. Bazen babamın fotoğrafıyla konuşurken yakalardık onu. Hayat arkadaşını kaybetmiş olmak, onu mahvetmişti. Ama bizim için ayakta kalmaya çalışıyordu.


Çektiği acıları gördükten sonra bu meslekteyken hayatıma birini almayı hiç düşünmemiştim. Kimseye öyle bir duyguda beslememiştim. Benim önceliğim vatandı. Kalbim vatan aşkıyla doluyken, başka bir sevdaya yerde yoktu, gerekte yoktu. Uzun yıllar böyle düşünmeye devam ettim.


Ta ki Elzem'i görene kadar. Benim dünyamı durdurması için tek bir bakışı yetmişti. Sonrasında Asil ile kurduğu iletişim ise ona hayran olmamı sağlamıştı. Yeğenim doğru söylüyordu, karşımızdaki kadın melek olmalıydı.


Yerden kalkmasına yardım etmek için uzattığım elimi tuttuğunda ise dünya dönmeyi tekrar bıraktı. Etrafımda ki her şey silindi. Sadece onu görebiliyordum. O karşımda dururken başka hiçbir şeyi görmek istemezdim zaten.


Daha sonra ise onu albayın odasına götürdüm. Orada daha önce evlendiğini öğrendim. Önemli olan tek şey şu an hayatında kimse olmamasıydı. Geçmişi beni ilgilendirmezdi. Kimseyi geçmişiyle yargılayan biri olmamıştım. Burada yaşayacağı için ise çok sevinmiştim. Üstelik karşı dairemde oturacaktı. Onu görmek için çok şansım olacak demekti bu.


Yarasını temizlemek için odama götürdüğümde inlemesiyle ona dönmüştüm. Çorabı bacağından sıyırırken hissettiklerim ise kendime kızmama sebep olmuştu. İlk kez bir kadının bacağını görmüyordum, ilk kez dokunmuyordum. Ama ilk kez bu kadar etkilendiğimi hissediyordum. Görünüşe göre bu kadın hayatımda olduğu sürece bir çok konuda 'ilk' olacaktı.


Sonradan odaya giren Sedef ise bütün sinirlerimin bozulmasını sağlamıştı. Ona hiç ümit vermemiştim, her zaman mesafeli davranmıştım. Ama bu Sedef'in umurunda bile değildi. Beni sürekli olarak darlamaya devam ediyordu. Sonradan Elzem'e olan davranışları ise bütün ipleri koparmama neden oldu.


Elzem ile her vakit geçirdiğimde ona olan hayranlığımda, hislerimde katlanarak artmaya devam ediyordu. Bakışıyla, gülüşüyle, güzelliğiyle ama en çok ruhuyla beni büyülüyordu. Bu yaşa kadar ördüğüm duvarların hepsini hiç zorlanmadan yıktı.


Hem ablamla, hem annemle, hemde arkadaşlarımla çok iyi anlaşmıştı. Herkes onu çok sevmişti. Hatta Eymen ona kendilerine özel bir lakapla sesleniyordu. Bu benim hiç hoşuma gitmiyordu gerçi. Elzem içimde uyuyan canavarı uyandırıyordu.


Bana ilk sarıldığında içimde havai fişeklerin patladığını sanmıştım. O güzel gülümsemesiyle bana sarılarak, istediği her şeyi yaptırabilirdi. İstese dünyayı ayaklarının altına sererdim.


Ona çiçek aldığımda yaşadığı mutluluğu, hatta daha fazlasını ona her gün yaşatmak istiyordum. Elzem hep mutlu olmalıydı, hep gülümsemeliydi. Bu kadar güzel gülen bir kadın hiç üzülmemeliydi. Ama ben başaramamıştım. Onu mutlu etmek bir yana dursun, ben onda kapanması zor yaralar açmıştım.


Beraber içtiğimiz gece, öpüştüğümüzde ondan bir daha ayrılamayacağımı anlamıştım. Hislerim onu bırakamayacak kadar yoğundu. Beraber geçirdiğimiz her vakitte, bu hisler sarmaşık gibi bütün ruhumu kapladı. O giderse benden geriye bir şey kalmazdı.


Ben hoşlandığını söylediğinde bunu daha güzel bir anda, ikimizinde kafası tam olarak yerindeyken konuşmak istemiştim. Onunla uyuduğumda ise bu dünyada, daha huzurlu hissettiğim bir an olmamıştı daha önce. Saatlerce onu izlemiştim. Telefonumun çalması uyandırmıştı onu. Ne deneceğini tahmin ediyordum. Bir askerin telefonu bu saatte çalıyorsa, gelen görev emri olurdu.


Bilekliğini çıkartıp bana verdi. Ona geri getirmemi istedi. Bu 'bana geri gel' deme şekliydi. Ne olursa olsun, gelecektim. 12 gün boyunca aklımda sadece o vardı. İlk defa çıktığım bir görevde aklım bu kadar doluydu. Bu dalgınlığım vurulmama sebep olacakken Hakan sayesinde kurtulmuştum. Herkes bu durumu şaşkınlıkla karşılıyordu.


Geri döndüğümüzde ise çok heyecanlıydım. Onu görmek için sabırsızlanıyordum. Çok özlemiştim. Albayın çağırmasıyla gidemedim. Görev planlaması çoktan yapılmıştı. Benim itirazım ise hiçbir işe yaramamıştı. Emir netti.


Ekiple beraber ablamların evine geçtiğimizde, sıkıntıdan yerimde duramamıştım. Asil'i görmek için odasına girdiğimde ise hiç beklemediğim bir manzarayla karşılaşmıştım. Asil ve Elzem birbirlerine sarılmış uyuyorlardı. Bu görüntü aklımda yüzlerce hayalin belirmesine sebep oldu. Hepsinde Elzem vardı, kucağında ise bizim çocuğumuz.


Ne kadar izledim bilmiyorum ama en sonunda dayanamadım, fotoğraflarını çektikten sonra çıktım odadan. Nefes alamıyordum, kendimi balkona attım. Bir süre sonra kapının açılmasıyla döndüm. Elzem gelmiş, boynuma sarılmıştı. Ona karşılık verememek çok zordu. Üstelik 12 gün bu anın hayaliyle yaşamışken.


Daha sonra ona söylemek zorunda kaldığım şeyler için kendimden nefret etmiştim. Bana her zaman parlayarak bakan gözlerinde artık sadece hayal kırıklığı vardı. Bu sefer gözlerini parlatan ise göz yaşlarıydı. Bakmaya dayanamadım, gözlerimi kaçırdım. Elzem ise arkasını dönüp gitti. Bileklerime baktığını ise göz ucuyla görmüştüm. Bileklik cebimdeydi. Ondan bana kalan tek ve son şey, hayatımdan bile önemliydi.


Ertesi gün kahvaltı ederken Ahsen'i aradığında bir şey olduğunu anlamıştım. Hızla aşağıya inip içeri girdiğimizde gördüğümüz manzara ise kanımı dondurmuştu. Daha önce binlerce kez kan görmüştüm, yara görmüştüm. Defalarca kez benim vücudumda açılmıştı. Ama onun kanını görmek, onun teninde yara görmek beni mahvetmişti. Canımın hiç bu kadar yandığını hatırlamıyordum.


Ahsen yarasını dikeceğini söylediğinde ise gözlerindeki korkuyu fark etmiştim. Yanına gidip onu sarmak, sakinleştirmek istemiştim deli gibi. Ama yapamadım. Gidemedim yanına. Zaten beni görmeye bile tahammülü olmadığını biliyordum. Gitsem bile yanında olmama izin vermeyecekti.


Benim yerime Eymen gitti, kucağına yatırdı, ellerini tuttu. Hayatımda ilk defa kardeşim dediğim adamı kıskanmıştım. Ben olmalıydım orada ama lanet olası görev yüzünden uzaktan izlemekle yetinmek zorunda kalıyordum.


Onun uyuşturmanın etkisiyle canı yanmıyordu ama ben izlerken canlı canlı yanmıştım. Herkes gittikten sonra söyledikleri ise hakkıydı. Ama imkansızdı. Onu bırakmama imkan yoktu artık. Kalbim onun ellerindeydi. Giderse yaşamaya devam edemezdim. Elzem olmazsa benim ruhum olmazdı.


Sonraki günler yüzüme bile bakmadı. Gözleri gözlerime denk düşmedi hiç. Biliyordum ne kadar gururlu bir insan olduğunu ve bu beni çok korkutuyordu. Ya her şeyi anlattığımda beni affetmezse diye çok korkuyordum.


Her şeyin bittiği gün ona gidecekken, Eymen'i aradı. Söylediklerini duyduğumda ise başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü. Onu Mehmet abiye gönderdim, o güvenilirdi. O yolu ise nasıl kaza yapmadan bitirdiğimi hala bilmiyordum.


Ediz'e numarasını verdiğinde ise kelimenin tam anlamıyla gözümü kan bürümüştü. Hayatımda kimseyi böylesine kıskanmamıştım. Bu haddim olmayan laflar söylememe sebep oldu. Bana attığı tokatla kendime gelmiştim.


Hıncını alamamış eve girerken tekrar bana bağırmaya başlamıştı. Onu eve sokup, içini boşaltmasını bekledim. Kriz geçiriyordu. İçinde daha fazla tutmaması gerekiyordu. Sonunda ona her şeyi anlatabildim. Beni hemen affetmesini beklemiyordum ama umut ediyordum. Günler sonra ilk kez o göğsümdeyken uyuyabildim.


O günün benim cehennemim olacağını bilmiyordum uyandığımda. Onu işten almaya giderken bu manzarayla karşılaşmayı hiç ummamıştım. Onu tekrar kanlar içinde görüyordum. Bağırarak yanına koştum ve onu tutup kendime çevirdim. Ağzından kanlar geliyordu. Kötüydü.


Son kelimleri ise 'affettim' oldu. O beni affetmişti ama ben kendimi nasıl affedecektim? Onu koruyamamıştım. Herkesi korumaya gücüm yetmiştide en sevdiğimi koruyamamıştım. Benden önce aranan ambulansın sesini duyana kadar öylece baktım kucağımda ki kadına.


Ona kanamak hiç yakışmıyordu. Ona ağlamak hiç yakışmıyordu. Ona ölmekte hiç yakışmazdı. Gözümden akan yaşlar yüzüne damladı. Kanına karıştı gözyaşlarım. Sonra aldılar onu kucağımdan, ambulansa bindirdiler.


O gidince gördüm yerdeki ceseti. İntikamını bile alamayacaktım. Ölüyü tekrar öldüremezdim. Götürecekleri hastaneyi öğrenip arabama geçtim. Hastaneye girdiğimde Elzem'i ameliyata alıyorlardı. Melek'in çalıştığı hastaneydi burası. Beni görünce korkuyla yanıma koştu.


Olanları anlattım. Bir süre sonra herkes hastaneye doluşmuştu. Hepsinin gözleri korkuyla bana bakıyordu. Ben ise yere oturup kalmıştım. Gözlerimi, Elzem'in kanıyla boyanmış ellerimden çekemiyordum. İlk defa kan görmek midemi bulandırıyordu.


Hakan ve Eymen beni kaldırıp lavaboya ellerimi yıkamaya götürdü. Ben düşünemiyordum. Sadece hissettiğim çok derin, çok güçlü bir acı vardı. Elzem'i görene kadar geçmeyecekti.


Benimle konuşmaya çalışan herkesi görmezden geldim. Ben teselli istemiyordum. Aşık olduğum kadını istiyordum. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Dua etmek dışında hiçbir şey yapamıyordum.


Saatlerce o ameliyathane kapısında gelecek güzel haberi bekledik.


Loading...
0%