@zeyneepaslann
|
Karanlık ve soğuktu. Kulağıma sesler gelsede algılamakta zorlanıyordum. Bedenimde keskin bir acı vardı. İlaç kokusundan anladığım kadarıyla hastanedeydim. Algılarım tam olarak açılmamıştı. Gözlerimi zorlukla aralamayı başardığımda gözlerime dolan ışık tekrar kapatmama neden oldu. Gözlerimi ışığa yavaşça alıştırarak tekrar açtım. Karşımda doktor ve hemşire duruyordu. Konuşmayı denesemde kuruyan boğazım izin vermemişti. Zorlanarak "su" dedim. Yan tarafımda bir hareketlilik oluştuğunda gözlerimi o tarafa çevirdim. Aslan su şişesini açıyordu. Yanıma gelip başımı hafif kaldırıp içirdi. Yumuşayan boğazım daha iyi hissettirmişti. Doktor konuşunca ona döndüm. "Elzem hanım, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" "Ağrılarım var. Ben ne olduğunu tam olarak..." hatırlamıyorum diyecektim ki olan her şey aklıma doldu. Gözlerimi acıyla kapattım. O an hissettiğim korku ve acı aklıma geldiğinde ürperdim. Yanımdaki makinadan sesler yükselmeye başladığında yanımda hareketlilik hissetsemde gözlerimi açamadım. Bir süre sonra ise bilincimi kaybettim. Gözlerimi tekrar araladığımda ise normal odaya alınmıştım. Başımı yana çevirdiğimde yanımda başını duvara elimin üstüne yaslamış uyuyan Aslan'ı gördüm. Gülümseyerek ona baktım. Gözümü her açtığımda yanımdaydı. Beni hiç yalnız bırakmamıştı. Yavaşça kalkarken göz göze geldik. "Elzem, uyanmışsın. Nasılsın, doktoru çağırayım mı?" endişeyle sordu. "Aslan, sakin ol. İyiyim. Sadece biraz su." Hemen yerinden kalkıp şişeyi alarak kapağını açtı. Yine içmeme yardımcı oldu. Aklıma yine o günün gelmesiyle Aslan'a döndüm. "Aslan, o öldü mü?" diye sordum. Başını sallayarak onayladı. Üzülmemem beni kötü bir insan yapar mıydı? Bilemiyordum ama umrumda da değildi. Kim hakkımda ne düşünür umursamıyordum, çünkü kimse benim o an hissettiklerimi hissetmemişti. Beni sadece yaşayanlar anlayabilirdi. Bir daha böyle bir şey yaşama ihtimaliyle hayatıma nasıl devam ederdim düşünmek bile istemiyordum. Gerçekten öleceğimi düşünmüştüm. Çok korkunç bir histi. Gözümde o an tekrar canlanınca gözlerim doldu. "Aslan, ben hiç üzülmedim." Bana yaklaşarak alnıma bir öpücük kondurdu. Elleriyle yanaklarımı okşadı, gözleri yüzümün her zerresinde dolaştı. "Aklından neler geçirdiğini biliyorum. Hayır, Elzem. Üzülmemiş olman seni kötü biri yapmaz. Eğer ölmemiş olsaydı onu ben öldürebilirdim. Aklımı kaybettim Elzem, seni kanlar içinde gördüğümde. Kucağımdayken bilincin kapandı, ameliyatın 6 saat sürdü. 10 gündür uyuyorsun. Sen oradayken nefes alamadım. Özür dilerim seni koruyamadığım için. Sana geç kaldım. Eğer biraz daha erken gelebilseydim, sen bu acıları yaşamayacaktın. Affedemiyorum kendimi." gözleri dolu dolu konuşuyordu. "Aslan umarım yanlış anlamışımdır, kendini suçlamıyorsundur. Çünkü senin hiçbir suçun yok. Irmak ve Efsun abla beni uyardı, ben ciddiye almadım. Belki sana ya da diğerlerine söyleseydim böyle olmazdı. Ama zamanı geriye alamayız. Eğer geriye alabilme şansım olsaydı onunla hiç evlenmezdim. Hata en başından beri ben de. O yüzden kendini suçlayıp beni daha fazla üzme." Derin bir nefes alıp onayladı ve konuyu değiştirdi. "Ailen, Irmak ve Efsun abla geldiler. Ahsen, Melek, Eymen, Mert ve Hakan'da her gün geliyorlar. Hepsini eve yolladım dinlenmeleri için. Annem ilgileniyor evde onlarla." "Keşke sen de dinlenseydin biraz. Neden 10 gündür burada olduğunu düşünüyorum?" "Çünkü hiç gitmedim. Melek burada oda ayarladı duşu falan orada hallettim. Kıyafetleriyse ablam getirdi gelirken. Gidemedim Elzem, sana yine geç kalmaktan korktum." Bu olay onuda çok etkilemişti. Ben senin suçun yok desemde beni dinleyecek gibi değildi. Bu günleri beraber atlatacaktık. Aslan'ı bırakmaya hiç niyetim yoktu. Karar vermiştim olayların öncesinde. Onu istiyordum, benim olacaktı. "Aslan, evlensek mi biz?" diye soruverdim. Zavallım gözlerini kırpıştırarak bana bakakaldı. Tekrar konuştum. "Tam burada evet diye bağırman gerekiyor." Çatık kaşlarla bana bakıyordu. "Elzem bunu nasıl yaparsın?" diye sordu. Ne yapmıştım ki? Alt tarafı evlenelim demiştim. Bu sefer gözlerimi kırpıştırarak ona bakan ben olmuştum. "Ne yaptım ki?" diye sordum. "Rolümü çaldın! Ben teklif edecektim. Yüzük almıştım." diye söylendi huysuz bir sesle. Kahkaha attım. "E tamam, hadi et o zaman." dedim. Cebinden yüzük kutusunu çıkarttı. Derin bir nefes aldı. "Elzem ben daha önce evliliği aklımdan bile geçirmemiştim. Sen geldiğin anda benim bütün tabularımı yıktın. Üstelik bunu tek bir bakışınla başardın. Tek bir bakışınla aklımı başımdan aldın. İstiyorum ki; her gözümü açtığımda gördüğüm sen ol. Hayatımın her günü seninle geçsin, ömrüm senin yanında son bulsun. Nefesin nefesim olsun, kalbimiz birlikte atsın. Elzem birbirimizi öyle sevelim ki, bizi ölüm bile ayıramasın. Hayatı benimle paylaşır mısın?" Gözlerinden akan yaşlarla ona bakıyordum. "Evet, hayatımı seninle paylaşırım." dediğimde kopan alkışla ikimizde irkildik. Kapıda doktor ve hemşireler vardı, üstelik bizi videoya çekmişlerdi. Utançla Aslan'a baktığımda o bana yaklaşıp alnımdan öptü. Sonra yüzüğü parmağıma taktı. Efsun ablanın dediği gibi yaşadığımız her saniyenin değerini bilmeliydik. O gün anlamıştım ki ölüm hepimizin ensesindeydi. Geçireceğim bir gün bile varsa bu sevdiğim insanla olsun istiyordum. Erken davranmak umurumda değildi, geç kalmaktan iyiydi. Doktor kontrollerimi yaptıktan sonra, bir sorun çıkmadığı sürece yarın taburcu olabileceğimi söylemişti. Bu beni mutlu etti, hastanede kalmaktan nefret ediyordum. Sonunda çıkıp bizi yalnız bıraktıklarında Aslan'a döndüm. Gülümseyerek beni izliyordu. "Keşke sana daha önce gelebilseydim, sevgilim. Sen bu acıları yaşamadan önce, bulabilseydim seni. Artık yanındayım. Sana açtıkları yaraları, seni severek iyileştireceğim." Dudaklarıma uzanıp küçük bir öpücük kondurdu. Geri çekilecekken tuttum ve öpüşmemizi derinleştirdim. Onu çok özlemiştim. Dili dilimle buluştuğunda hafifçe inledim. Geri çekildi. "Yaralısın, bebeğim." deyip yanağımdan öptü. "Elzem, ben evlenmek istemezsin diye korkmuştum. Başından kötü bir evlilik geçti ve daha yeni eski kocan tarafından vuruldun. Sen de travma bırakabileceğini düşünmüştüm." dedi. "Aslan siz o kadar birbirinizden farklı karakterlersiniz ki. Bana onu anımsatan tek bir hareketin bile yok. Üstelik ben o zamanlar ki gibi, saf değilim. Her şeyi daha aklım başımda değerlendirebiliyorum. Üstelik sana aşık oldum. Seni de, bana hissettirdiğin duyguları da kaybetmek istemiyorum. Geçmiş, acılarımla, kararsızlıklarımla, hatalarımla birlikte geçmişte kalsın istiyorum. Biz yeni ve mutlu bir gelecek yazalım beraber. Ben artık seninle beraber sevmek, sevilmek ve mutlu olmak istiyorum. Baksana hayat çok kısa. Ne zaman, ne olacağını bilemiyoruz. Vaktimizi dolu dolu geçirelim." "Yazalım bebeğim. Bizim mutlu bir geleceğimiz olsun." Biraz daha sohbet ettikten sonra bedenim ilaçların etkisiyle tekrar uykuya yenik düşmüştü. Sabah olduğunda ise son kontrollerim yapıldıktan sonra çıkışıma izin verilmişti. Melek ve Ahsen sabah gelmiş bana kıyafet getirmişti. Çıkışıma izin verildiğinde ise Aslan çıkış işlemlerini hallederken onlar giyinmeme yardımcı olmuşlardı. "Geldiğimden beri başınıza bela oldum değil mi?" diye sordum utanarak. Ahsen başını onaylamazca salladı. "Bizim sana can borcumuz var. Ne yapsak ödeyemeyiz. Ayrıca sen benim arkadaşımsın, isteyerek yapıyorum. Kendini yük olarak görmekten vazgeç." dedi Melek'te onu onayladı. Beni ilk gördüklerinde ikiside ağlayarak sarılmışlardı. Ağlarken parmağımda ki yüzüğü gördüklerinde ise çığlık atarak ödümü patlatmış, sonrasında olan her şeyi anlattırmışlardı. Yürüyebileceğimi söylesemde izin vermemiş, beni kucağına alarak çıkartmıştı. Yürürken herkesin bize baktığını görüp utanarak yüzümü boynuna bastırmıştım. Bu hareketim ise onu güldürmüştü. Kısa bir yolculuktan sonra eve girdiğimizde herkes beni bekliyordu. Beni yine kucağında yukarı çıkarıp salona hazırlanan yatağa yatırdı. Bu sefer ailelerimizin de görmesi beni daha çok utandırmıştı. Aslan sabah haber vermiş sadece bana kıyafet getirmesi için Ahsen ve Melek'i çağırmıştı. Diğerleri ise evi gelişime hazırlamak için kalmıştı. Annem, Efsun abla, Irmak ve Esma teyze beni gördükleri gibi ağlamaya başlamışlardı. Onları sakinleştirmesi ise çok zor olmuştu. Sonrasında ise beni bez bebeğe çevirerek günlerce hareket etmeme dahi izin vermemişlerdi. Esma teyze sabah herkesi işe yolladıktan sonra Asil'i alarak bize iniyordu. Annemle ve Efsun ablayla çok iyi anlaşmışlardı. Bütün günlerini ise yemek yapıp beni doyurmakla geçiriyorlardı. Aileme Aslan'la evlenmeye karar verdiğimizi anlatmıştım. Annem ve babam erken olduğunu düşünselerde kararıma saygı duymuşlardı. Tamamen iyileştikten sonra İstanbul'a beni istemeye geleceklerdi. En çok sevinenlerden biri ise Esma teyze olmuştu. Beni gördüğü ilk günden beri gelini olmam için dua ettiğini söylemişti. Adak bile adamıştı. Biz evlendikten sonra kurban kesecekti. Bunu o kırmızı yanaklarıyla heyecanlı heyecanlı anlatması ise beni çok güldürmüştü. En çok üzülen ise şüphesiz Asil olmuştu. Olanları duyduğunda kıyameti koparmış dakikalarca ağlamıştı. Söyledikleri ise beni hala güldürüyordu. "Dayı! Onunla ben evlenecektim! Bana bunu nasıl yaparsın? O benim meleğimdi. Neden meleğimi çaldın?" diyerek sitemlerini sıralamıştı. Ve günlerce bizimle konuşmamıştı. Saatlerce onu çok sevdiğimi ve bunu hiçbir şeyin değiştiremeyeceğini anlatarak gönlünü almıştım. Aslan'a ise barışmak çok pahalıya patlamıştı. Asil neredeyse bir oyuncakçı açacak kadar çok oyuncağa sahip olduğunda affetmişti. Efsun abla bir hafta sonra İstanbul'a dönmek zorunda kalmıştı. Irmak üçüncü hafta dönmüştü. Ailem ise bir ay yanımda kalmıştı. Sonunda onları daha iyi olduğuma ikna ettiğimde beni Esma teyze ve Aslan'a emanet ederek dönmüşlerdi. Aslan ise yine göreve gitmişti. Bana ise korkuyla evde onu beklemek düşmüştü. |
0% |