Yeni Üyelik
23.
Bölüm

23. Bölüm

@zeyneepaslann

Sabah uyandığımda çıplak bir şekilde Aslan'ın göğsünde yatıyordum. Onun eli ise kalçamı tutmuştu. Hafifçe başımı kaldırarak ona baktım. Gözleri kapalı, yüzü huzurluydu. Yaklaşarak dudaklarına küçük öpücükler kondurdum.


Gözleri yavaşça açıldı. Öpüşüme duraksamadan karşılık verdi. Kalçamda duran elini sıkılaştırdı. Öpüşmeye devam ederken doğrularak üstüne çıktım. Ellerimi göğsüne yerleştirdim, hafifçe okşadım. Aslan hareketlerime çabucak uyum sağlamış, bir elini belime yerleştirmiş, diğer elini tekrar kalçama koymuştu.


Yorucu geçen dakikaların ardından kendimizi yorgunca yatağa attık. Aslan beni sarılarak kendine çekmişti. Dudakları saçlarımı bulduğunda bir kaç öpücük bıraktı. Biraz dinlendiğimizde beni yine kucaklayarak banyoya götürdü. Birlikte duşa girdiğimizde o beni yıkarken ben de onu yıkamıştım bu sefer.


Kurulanırken burada temiz kıyafeti olmadığını farkettik. Yırttığım gömleğinden kollarını geçirerek giydi. İç çamaşırları benim yüzünden ıslandığı için altına direkt pantolonunu giymek zorunda kaldı.


Ben ise altıma sadece kilot giymiş, üstüme ise yine mini bir tişört elbise geçirmiştim. Aslan arkamdan yaklaşarak belime sarıldı. "Bebeğim, ben eve geçip üstümü değiştireyim. Sonra ekmek alırım beraber kahvaltı yaparız olur mu?"


"Olur hayatım. Sen gelene kadar ben bir şeyler hazırlayayım o zaman." diyerek onayladım. Ufak bir vedalaşmadan sonra, o eve, ben ise mutfağa geçtim.


İşe çayı koyup, buzluğa attığım sigara böreklerini çıkarmak ile başladım. Patatesleri hızlıca soyup, dilimleyerek kızgın yağa attım. Onlar kızarırken reçelleri, zeytinleri, hazırladığım peynir ve söğüş tabağını masaya koydum.


Çalan kapıyla hemen ilerleyip açtım. Aslan dudaklarımı öperek içeri girdi. Mutfağa geçtiğimizde ben börekleri kızartırken, o ekmekleri ve aldığı simitleri dilimlemiş, omleti hazırlamıştı.


Her şey hazır olduğunda çaylarımızı koyarak oturduk. Sohbet ederek kahvaltımızı yaptıktan sonra Aslan masayı toplamama yardımcı oldu. Ben bulaşıkları makineye koyarken, bize kahve hazırladı.


Kahvelerimizi alarak salona geçtik. Aslan yüzümü incelerken konuştu. "Elzem, nasıl hissediyorsun güzelim?"


Pişman olup olmadığımı anlamaya çalışıyordu. "İyiyim, merak etme. Ayrıca pişman değilim. Seni seviyorum Aslan. Seninle yaşadığım hiçbir şeyden pişman olmam."


Yüzü gevşemişti, gülümsedi. "Seni seviyorum. Aramızda her şey çok hızlı gelişti ama bu hisler o kadar güzel ki. İlk görüşte aşka hiç inanmazdım. İnsanları tanıdıkça sevebileceğime inanıyordum her zaman. Ama seni kalbim tanıdı Elzem. Bana bir bakışınla kalbimin ritmini değiştirdin. Belki beynim o an anlayamadı, kalbimse seni gördüğü anda tanıdı."


Yerimden doğrulup ona sıkıca sarıldım. "Yaşadıklarımdan sonra birine kalbimin böyle çarpacağını hiç düşünmezdim. Aslan sen o kadar güzel bir adamsın ki. Yakışıklılığından bahsetmiyorum. Sen çok güzelsin, kalbinle, düşüncelerinle, kibarlığınla, cesaretinle, sevginle, bakışınla, o sapasağlam duruşunla. Senin gibi bir adama aşık olmamak zaten mümkün değildi."


Tekrar konuşacakken çalan telefon bizi böldü. Cebinden çıkarırken gözüm kaydığında arayanın Esma teyze olduğunu gördüm. Biraz geri çekilerek Aslan'a rahat bir alan sağladım. Telefonu açarak kulağına götürdü.


"Efendim anne?" diye sordu. Telefonun sesinin yüksekliği ve ortamın sessizliği sayesinde Esma teyzenin söylediklerini bende duyabiliyordum.


"Oğlum amcanlar ve halanlar geliyormuş. Hakan hava alanından almaya gitti. Elzem'den bahsetmiştim onlara, şimdi tanışmak isterler. Sen bir sor bakayım müsait mi? Bir de bahset biraz onlardan şimdi bu densizler ters bir şey söyler Allah korusun, kızcağızın kalbi kırılmasın." Sesi biraz telaşlı geliyordu. Sanırım gelenler, Esma teyzenin 'çok sevilenler listesinde' yer almıyordu.


Aslan'da gerilmişti. "Tamam anne, bir sorarım. Açıkçası Elzem'i hiç onlarla aynı ortama sokmak istemiyorum. Ben anlatırım, o karar verir. Haberleşiriz." diyerek aramayı sonlandırdı.


Merakla ona bakarken, bana döndü. "Güzelim duydun, amcamlar ve halamlar geliyormuş. Seni tanıştırmak istediğim ilk akrabalarım kesinlikle onlar değiller. Hepsi çok geri kafalı, patavatsız insanlar. Babamın hatırına, ona olan saygımızdan idare ediyoruz ama senin böyle bir zorunluluğun yok. Seni üzecek bir şey söylemeyeceklerini garanti edemem. Eğer istemezsen gitmeyiz, benim için hiç önemli değil."


Bana değer verdiğini, üzülmemi istemediğini anlayabiliyordum. Bu her seferinde beni çok mutlu ediyordu. "Bitanem, hayatım boyunca akrabalarından kaçamam. Hoşlanmasan dahi bir araya gelmek zorunda kalacağımız anlar olacak. Ayrıca beni değer verdiğim insanlar dışında kimse kıramaz. Benim için önemli olan sevdiğim insanların hakkımda ne düşündüğü. Esma teyze mahcup olmasın, gidelim."


Gerçekten öyleydi. İnsanların hakkımda ne düşündüğünü umursamazdım. Beni tanıyan, değer verdiğim insanların düşünceleri benim için önemliydi. Herkesin düşüncesini dikkate alıyor olsaydım, bu hayat bana ait olmazdı. Herkesi memnun etmek ise imkansızdı. Mükemmel bile olsan, kötü bakan insan mutlaka bir kusur bulurdu.


"Tamam, gidelim o zaman. Ama asla altta kalma Elzem. Ben de, ailem de onların karakterini biliyoruz. Bize ayıp olmasın diye susma sakın."


"Tamam hayatım, rahatlar mısın biraz?" diyerek onayladım. Geleceklerini duyduğundan beri fazlaca gerilmişti. Bu kadar rahatsız olmasının nedenini daha çok merak ediyordum. Nasıl insanlardı ki, sadece geleceklerini duymak bile Aslan'ı bu kadar huzursuz etmişti?


"Elzem, söylemem gereken bir şey daha var. Gelecek mi bilmiyorum ama yengemin bir kız kardeşi var. İsmi Sıla. Yengemin dolduruşlarıyla benimle evleneceğine inanıyordu. Her seferinde böyle bir şeyin mümkün olmadığını söylesekte, garip bir inatçılıkları var. Lütfen onu ciddiye alma olur mu?"


Söyledikleri bu sefer beni de germişti. Bu adamın kaç tane platoniği vardı, Allah aşkına? Ben Sedef'ten daha yeni kurtulmuşken, şimdi de başıma Sıla çıkmıştı. Artık evlendikten sonra mecburen eve kilitlemem gerekecekti Aslan'ı. Yoksa bu adamın yakışıklılığı başıma bela olacaktı.


"Hayatım biz senin aşıklarını ne yapacağız? Biri bitiyor, diğeri başlıyor. Bu kadar yakışıklı olmayı sana yasaklıyorum. Ben sürekli bunlarla uğraşamam." Kaşlarım çatık bir şekilde ettiğim sitem onu güldürmüştü. Oysa ben gayet ciddiydim. Sinirlerim bozulmuştu.


Kolumdan tutup beni kendine doğru çekti. "Güneş batıdan doğmadığı sürece sevgilim, benim gözüm senden başka hiçbir kadını görmeyecek." Sözlerinden sonra gülümseyerek ona sırnaşmıştım. Tatlı diliyle beni her seferinde mest ediyordu. Ona sinirli kalmak imkansızdı resmen.


Normalde hiç kıskanç bir insan değildim. Kıskançlığı, kısıtlamayı doğru bulmuyordum. Ama iş Aslan'a geldiğinde değişiyordu. Bana öğrettiği duygular arasında kıskançlıkta vardı ki bununla nasıl mücadele etmem gerektiğini bilmiyordum.


İçimden adete bir mağara adamı çıkmış gibi hissediyordum. Aslan'a birinin benim gözümle bakıyor olması bile, beni bu yaşıma dek hiç olmadığı kadar sinirlendirebilirdi. Bazen gerçekten onu bir odaya kapatmak ve sadece ben görmek istiyordum.


Çok yakışıklı ve çok sempatik bir adamdı, bu işimi oldukça zorlaştırıyordu. Dışarıya çıktığımızda kadınların hatta genç kızların ona hayranlıkla baktığını fark edebiliyordum. Bende çirkin bir kadın değildim. Hatta oldukça güzel olduğumu biliyordum. Özgüvenim her zaman yerinde olmuştu. Ama dediğim gibi işler Aslan'a geldiğinde karışıyordu.


Bir süre daha sarılarak oturduk. Aslan kıpırdanıyor, bir şey söylemek istiyor ama bir türlü konuyu açamıyordu. En sonunda sarılmayı bırakarak, doğrulup yüzüne baktım. "Aslan, yeter. Söyle artık ne söyleyeceksen, iki saattir kıvranıyorsun."


"Elzem biz seni istemeye ne zaman gelelim?" Sorduktan sonra rahatlamış gibi nefes verdi.


Bir süre düşündüm. Aslında uzatmak istemiyordum. İkimizde yaşını almış, olgun insanlardık. Üstelik hislerimizden emindik. "Çok uzatmaya gerek yok zaten ailelerimiz biliyor. Bu ayı yarıladık, bir sonraki ay yapabiliriz. Ben ailemle konuştuktan sonra tam tarihi haber veririm sana. Uygun olur mu?" diye sordum.


Gözleri parladı, uzatmak istememiş olmam onu mutlu etmişti anlaşılan. "Tabii ki uygun. Sen ne zaman, nasıl istersen öyle olacak her şey Elzem. Bana istediğin her şeyi söyle, hiçbir şey eksik kalsın istemiyorum."


"Aslan ben düğün istemiyorum. Nikahtan sonra sevdiğimiz insanlarla kendi aramızda eğleniriz olur mu? Kalabalığa da fazla masrafa da hiç gerek yok. Benim için önemli olan mutlu anımızı sevdiklerimizle paylaşmak."


"Nasıl istersen birtanem. Bende aynı şekilde düşünüyorum zaten. Biz bize olsak yeterli. Ev konusunda buradaki dairemde yaşabiliriz eğer sende istersen. Eşyaları değiştiririz, senin zevkine göre döşeriz. Eğer istemezsen başka bir yerden ev bakabiliriz."


"Burada yaşamaya devam edebiliriz. Değiştirilecek eşyalara beraber karar verir, yenilerine bakarız."


Bir süre daha olacaklar hakkında konuştuktan sonra akşam için sözleştik. Aslan evine geçerken ben ailemi aradım. Verdiğimiz kararı anlattım. İki hafta sonra buraya geleceklerdi, beraber isteme hazırlığı yapacaktık. Burada olmasının daha doğru olduğuna karar vermiştik. Bunu atlattıktan sonra beni bir heyecan sarmaya başlamıştı.


Odaya giderek akşam için hazırlanmaya başladım. Güzel görünmek istiyordum, özellikle Aslan'a aşık bir kadın varken. Abartılı görünmekte istemediğim için siyah kumaş bir pantolon çıkardım. Üstüne zümrüt yeşili saten bir gömlek giydim. Saçlarımı hafifçe dalgalandırdıktan sonra makyaja geçtim.


Gözlerime kahverengi tonlarında sürdüğüm fardan sonra, eyeliner ve rimel ile tamamladım. Her zamanki gibi bol allık ve aydınlatıcı sürdükten sonra dudaklarımı çerçeveledim, parlatıcı ile tamamladım. Takılarımı takarken çalan kapıyla ilerledim. Aslan beni almaya gelmişti.


"Güzelliğin beni her seferinde mahvediyor Elzem. Harika görünüyorsun." diyerek alnıma bir öpücük bıraktı. Gülümsemem büyürken ona sarıldım. Yukarı çıktığımızda kapıyı çalarak beklemeye başladık.


Kapı açılınca karşımda duran orta yaşlarındaki kadına baktım. Kadın beni baştan aşağı süzdükten sonra konuştu. "Gelin bu mu?"


Loading...
0%