Yeni Üyelik
25.
Bölüm

24. Bölüm

@zeyneepaslann

"Gelin bu mu?" diye soran kadına şaşkınlıkla baktım. Benim cevap vermeme fırsat olmadan Aslan konuştu.


"Bu derken yenge? Elzem benim sevdiğim kadın. Onunla konuşurken kibar olun, lütfen." Kaşları çatık bir şekilde söylediği cümlenin sonundaki 'lütfen' kelimesinin öylesine söylendiği çok belliydi. Zira bu cümleleri kurarkenki ses tonuyla resmen emir veriyordu.


Aslan'ın bu çıkışıyla afallayan kadın kısa süre sonra konuştu. "Yok oğlum yanlış anladın. Ben bir anda görünce öyle tepki verdim. Neyse hadi geçin içeri."


Sessizliğimi korumayı seçerek içeri geçtim. Aslan gereken cevabı vermişti, uzatmaya gerek duymuyordum. Ceketimi çıkarırken çığlık atarak bana koşan Asil'i farkettim.


"Meleğim gelmiş, meleğim gelmiş!" Eğilip onu kucağıma aldım. Yanaklarına ıslak öpücükler bırakırken, kıkırdıyordu. Oda aynı şekilde beni öptüğünde, biraz uzun bir süre hasret gidermiştik. Aslan yanıma gelip Asil'i kucağımdan aldı.


"Dayı hiç özlenmemiş sanırım, meleğinizi gördünüz, beni unuttunuz Asil bey." diyerek bizi kıskandığını belli etti. Asil ise Aslan'ın yalandan kırılan kalbini onarmaya çalışıyordu. Ah saf bebeğim...


Yanıma gelen Ahsen'le sarıldık. Oturma odasına girdiğimizde Esma teyze ayağa kalkarak yanımıza geldi. "Hoş geldin, güzel kızım." diyerek sarıldı.


Herkesle ufak bir 'hoş geldin' faslı geçirdikten sonra oturabildik. Yengesi Zuhal, amcası Murat, halası Gülnur, eniştesi Mustafa ve tabii ki Sıla ile tanışmıştım. Erkekler gözüme pasif görünsede, kadınlar için asla aynısını söyleyemeyecektim. Gözleri resmen felfecir okuyordu.


Özellikle Sıla. Esmer, kahverengi gözlü, uzun boylu bir kızdı. Ancak büyük gözlerindeki o aşağılayıcı bakışlar fark edilmeyecek gibi değildi. Bu kızın rahat durmayacağı şimdiden belliydi. Çünkü girdiğimizden beri gözlerini Aslan'dan ayırmamakta kararlı görünüyordu.


Aslan ise ona hiç dönmemişti, yanımda uslu uslu oturarak amcasıyla konuşuyordu. Asil kalabalıktan bunalmış gibiydi, yanıma gelip kucağıma tırmanarak oturdu. Asil kucağımda, Aslan'ın eli omuzumdaydı ve sevdiğim iki erkeğin arasında keyfim gayet yerindeydi.


Onu kucağıma iyice yerleştirdikten sonra dikkatimi Asil'e verdim. Birkaç gündür görüşememiş olmamızdan dolayı birbirimizi oldukça özlemiştik.


Ellerini saçlarıma atarak görüşemediğimiz günlerde yaptıklarını anlatıyordu. Dikkatle onu dinlerken patlayan flaşla irkilerek döndüm. Ahsen elinde telefonla bize bakıyordu. "Çok güzel görünüyordunuz, dayanamadım. Atarım sana fotoğrafları." dediğinde gülerek onu onayladım.


Yemek masasına geçtiğimizde Asil benden ayrılmayı reddetmiş, en fazla yanımda oturan Aslan'ın kucağına kadar uzaklaşmıştı. Bana olan düşkünlüğü beni hem şaşırtıyor hem çok mutlu ediyordu. Aslan ise kendinden önce Asil'i ve beni doyurma derdine düşmüştü. Masada olan her şeyi tabağıma dolduruyordu.


Konuşan halasıyla bakışlarımı çevirdim. "Ee sen ne iş yapıyorsun, Elzem?" Ses tonu oldukça irite edici olsada görmezden gelmeye çalıştım.


"Bir inşaat şirketinde, insan kaynakları müdürüyüm." Fazla samimi olmadan sorularını cevapladım. Yaşım, ailem, buraya neden geldiğim gibi bir çok soru sormuşlardı.


En sonunda yemek masasından kalktığımızda, Aslan ve Hakan abi her zamanki gibi masayı toplamaya yardım ederken, onaylamaz mırıltılar duyulmuştu. Bakışlarımı o tarafa çevirdiğimde yengesi ve halası onaylamazca bakıyordu.


"Oğlum siz niye topluyorsunuz? Ahsen'le Elzem yapar, kadın işi yapmak yakışıyor mu hiç?" Konuşan yengesiyle hepimiz gerilmiştik.


"Kadın işi değil yenge, hepimiz yemek yedik burada. Neden sadece ablamlara yüklenelim? Ayrıca Elzem'in yorulmasını istemiyorum. Onun için yapacağım hiçbir şeyden gocunmam." Sözleri beni tekrar gülümsetti.


Tekrar onaylamaz mırıltılar çıkarken umursamadan mutfağa geçtik. Masanın kalanını sadece erkekler toplarken biz Ahsen ile bulaşıkları yerleştirmiş, birazda dedikodu yapmıştık. Çayları ve tatlıları hazırlarken bir yandan sohbet etmeye devam ediyorduk.


"Geldi yine şeytanın Türkiye şubeleri. Gördün değil mi Elzem, nasıl sinsi sinsi bakıyorlar? Ben anneme söyleyeyimde bizi bir okusun. Bunların nazarı değer şimdi." Sözleri beni güldürmüştü. Ahsen'i bazen Irmak'a benzetiyordum.


Cevap verecekken mutfağa giren Sıla ile sustum. "Yardım edilecek bir şey var mı Ahsenciğim?" Sofrayı topladıktan 15 dakika sonra mı aklına gelmişti yardım etmek?


"Yok Sılacığım, biz Elzem ile hallettik. Sen içeri geçebilirsin." Birbirlerine yapmacık gülümsemelerle bakarken, Sıla onaylayarak içeri gitti.


Bizde arkasından çayları ve tatlıları alarak geçtik. Aslan'ın yanında oturan Sıla'yı gördüğümde ise bütün sinirlerim tepeme çıkmıştı. Yanında sevgili olan bir adama bu şekilde yapışması hiç normal değildi. Üstelik bu davranışından utanıyor gibi görünmüyordu.


Tatlıları dağıttıktan sonra karşı koltuğa geçerek oturdum. Aynı anda Aslan yerinden kalkarak yanıma gelmişti. Bu hareketi oldukça hoşuma giderken, bakışlarım Sıla ile kesişti. Gözlerinde olanca kin ve nefretle bana bakıyordu. Bu tavırları ise beni sadece güldürmüştü.


Asil tekrar kucağıma çıkmaya çalışırken aklına bir şey gelmiş gibi duraksadı. "Melek yaran iyileşti değil mi? Canını acıtıyor muyum?" Bu yaşta kurduğu cümleler beni her seferinde şaşırtıyordu. Yaşıtlarına göre çok zeki ve düşünceli bir çocuktu. Ona acımadığını söyleyerek kucağıma oturttum.


Yengesinin konuşmasıyla yine ona dönmek zorunda kaldım. "Ne yarası?" Sorduğu soru Aslan'la ikimizin gerilmesini sağlamıştı.


Asil bizim cevap vermemize fırsat olmadan konuştu. "Elzem vurulmuş, anneannem konuşurken duydum." diyerek bombayı patlatmıştı. Misafirlerden yükselen şaşkın seslerle olduğum yerde huzursuzca kıpırdandım.


Ahsen "Asil!" diyerek onu uyarırken yanımıza gelip kucağımdan aldı. Bakışları mahcupça bana döndü, açıklama yapmaya çalıştı. "Elzem kusura bakma, nasıl öğrendi inan bilmiyorum."


Gülümsedim. "Ahsen önemli değil. Asil daha çocuk ne olduğunun farkında bile değil. Mahcup olunacak bir durum yok." Tam olarak rahatlamasada onaylayarak Asil'i yatırmak için salondan çıktı.


Şaşkın ve meraklı bakışlar bana dönmüş, bir açıklama yapmam için bekliyorlardı. Aslan bana dönerek sessizce konuştu. "Kimseye bir şey açıklamak zorunda değilsin, Elzem."


Evet belki zorunda değildim ama saklamaya gerekte görmüyordum. Boğazımı temizleyerek konuştum. "Eski eşim tarafından vuruldum. Önce beni sonra kendisini vurdu." Fazla uzatmadan kısaca özetledim. Tekrar şaşkın sesler çıkaran insanlara baktım.


İlk konuşan Sıla oldu. "Sen dul musun yani?" Bakışlarım söylediği cümlenin verdiği şaşkınlıkla ona döndü. Dikkatini çeken tek şeyin 'dul' olmam olması beni ciddi anlamda şoka sokmuştu.


Aslan sert sesiyle konuştu. "Haddini bil Sıla. Konuşurken ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun."


Yengesi atladı bu sefer. "Tamam Aslan geçmiş olsun ama Sıla doğru söylüyor. Bu kadın dul." diyerek aşağılayıcı bakışlar ile bana baktı.


Bizim konuşmamıza fırsat olmadan bu sefer sözü halası aldı. "Yani sanada hiç yakıştıramadım Esma. Gül gibi oğlumuza gelin diye dul kadını mı layık gördünüz? Aslan hiç evlenmemiş bekar adam, ne işi var dullarla? İstese kızlar kapısında kuyruk olur."


Esma teyze onda daha önce hiç görmediğim sert bir ifadeyle görümcesine döndü. "İlk önce Gülnur, oğlumun söylediği gibi, gelinim hakkında konuşurken haddinizi bileceksiniz. Oğlum kimi severse benim için baştacıdır ama Allah biliyor ya Elzem'i tanıdığımdan beri çok dua ettim, gelinim olsun diye. Elzem öyle iyi kalpli, hanımefendi, güzel, eğitimli bir kız ki daha ilk tanıdığımda çok sevdim onu. Söz oğlumundur size laf söylemek düşmez. Kocamın hatırı için sizi bunca yıl alttan aldım diye gelinime söyleyeceğiniz laflara göz yumacağımı düşünmeyin sakın."


"Ayıp ediyorsun Esma, biz Aslan'ı düşündüğümüz için konuşuyoruz burada. Ne kadar sevsenizde dul kadın ayol bu. Artık ne yaptıysa eski kocasını nasıl çıldırtmış baksana. Oğlumuzunda başını yakacak."


Aslan sert ve soğuk bir sesle konuştu. "Hepiniz evimizi terkediyorsunuz, hemen. Benim sevdiğim kadına saygı duymayan insanların ne benim evimde ne ailemin evinde bir işi olamaz."


Tekrar şaşkın ve onaylamaz sesler yükselirken içeri Ahsen girmişti. Sıla Aslan'a bakarak konuştu. "Aslan bu kadın için bizi mi kovuyorsun gerçekten? Hiç mi düşünmüyorsun eski kocasına ne yaptıda adam hem onu hem kendini vuracak duruma geldi? Ablam doğru söylüyor seninde başını yakacak."


Bu sefer konuşan Ahsen oldu. "Bana bak Sıla, Elzem çok sakin ve hanımefendi bir kadın olabilir ama ben değilim. Biraz daha bu hadsiz cümlelerine devam edersen, senin saçını başını yolarım. Ayrıca kardeşim son sözünü söyledi. Onun sözü bizim sözümüzdür. Hemen evimi terk edin, hepiniz."


Onaylamaz sözlerine devam ederken hazırlanıp evden çıktılar. Benim tek bir kelime etmeme fırsat olmamıştı. Aslan, Esma teyze ve Ahsen benim yerime gereken cevapları vermiş, üstelik evden kovmuşlardı. Bütün bunlar olurken ben oldukça daralmıştım. Yanaklarım yanmaya başlamıştı.


Aslan elimden tutarak beni balkona çıkardı. Beni kendine çekerek sarıldı. Başımı göğsüne gömerken kollarımı beline sardım. Bir süre öyle kaldıktan sonra ayrıldık. Masaya geçerek otururken Aslan cebinden sigara çıkarttı. Bende içinden bir tane alarak yaktım.


Aslan bana bakarak konuştu. "Elzem, üzülmenden nefret ediyorum. Bunun sebebi olmaktan ise daha çok nefret ediyorum. Özür dilerim, böyle insanlar olduklarını biliyordum ama bu kadar ileri gideceklerini ben bile düşünememiştim."


Sigaramdan bir duman aldıktan sonra konuştum. "Aslan, başkalarının yerine özür dilemeyi bırakmalısın artık. Senin hiçbir suçun yok, üstelik sen beni uyardın gelmek isteyen bendim. Böyle insanlar her zaman karşımıza çıkacak. Daha önce söylediğim gibi, değer vermediğim kimsenin düşüncesini önemsemem. Onları yöneten kötü kalpleri.


Boşanmış bir kadın olmasam başka bir şey bulacaklardı. Bu ne ilk ne de son olacak. Kabul etmek istemesemde her yer birbirinin kuyusunu kazmak isteyen hemcinslerimle dolu. Beni üzen sadece bu. Birbirimizi en iyi anlayacak kişiler bizlerken, en çok yaralayanda yine biz oluyoruz. Oysa bir konu olduğunda ben ilk kadının tarafından bakmayı denerim. İlk ona destek olmak isterim çünkü yaşadığımız hayat yeterince zor. Oysa herkes benim gibi düşünmüyor. Bu beni her seferinde şaşırtıyor."


Gerçekten en çok alındığım bir kadının bunları söylemesiydi. Ben her hemcinsime daha anlayışlı yaklaşmaya çalışırdım her zaman. Bu ataerkil düzende bir kadın olarak yaşamak yeterince zorken, en azından biz birbirimize destek olarak hayatı kolaylaştırabilirdik. Ama çoğu zaman gördüklerim 'kadın, kadının kurdudur' sözünü haklı çıkarıyordu.


Sigaramız bittikten sonra içeri geçtik. Esma teyze, Ahsen ve Hakan abi bana suçlu bir çocuk gibi bakıyorlardı. Bu hallerine kıyamamıştım, onların hiçbir suçu yoktu. Hepsi benim yanımda olmuştu.


İyi olduğuma ve onlara kızgın ya da kırgın olmadığıma zorda olsa ikna ettikten sonra eve geçmek için çıktık. Merdivenleri indikten sonra Aslan ile sarılarak ayrıldık.


Saten geceliğimi giyip yatağa girdiğimde hissettiğim eksiklikle duraksadım. Dün Aslan ile uyurken sıcaklığı bana o kadar huzur vermişti ki ister istemez onu arıyordum. Biraz yatakta dönüp durduktan sonra uyuyamayacağımı anlayarak kalktım.


Üstüme sabahlığımı giyip, anahtarı ve telefonumu alarak evden çıktım. Aslan zilini çaldıktan sonra beklemeye başladım. Kapı açıldığında Aslan üstü çıplak, altında sadece eşofmanla şaşkınca bana bakıyordu.


"Uyuyamadım." diyerek içeri geçtim. Kapıyı kapattıktan sonra bana döndü. Bir anda kucağına aldığında kesik bir çığlık attım.


"Gel bakalım, uyutalım seni." diyerek yatak odasına girdi ve beni yatağının üstüne bıraktı. Diğer tarafa geçerken üstümdeki sabahlığı çıkararak uzandım. Aslan beni kendine çekerken göğsüne iyice yerleştim. Dakikalardır dönüp dururken gelmeyen uykum, ilk dakikalardan üstüme çökmeye başlamıştı. Teslim olarak gözlerimi kapattım."

 

 


Loading...
0%