@zeyneepaslann
|
Geçen üç haftada işten fırsat buldukça, Melek, Ahsen ve Aslan ile mağaza mağaza dolaşmış sonunda söz elbiseme ve ev eşyalarına karar vermiştik. Ailem gelmişti. Onlar Aslan için bohça hazırlarken, Esma teyze ve Ahsen benim için bohça hazırlamaya girişmişti. Biz böyle şeylere gerek olmadığını söylesekte bizi dinlememekte oldukça kararlılardı. Sadece söz ve nikah yapacağımız için heveslerini kırmaya kıyamıyor, sessizliğimizi koruyorduk. Aslan'ın evini baştan sonra incelemiş, değişecek eşyalara karar vermiştik. Yatak odası ve salon komple değişmişti. İkimizde sade, göz yormayan eşyalar seviyorduk. O yüzden ev için mümkün olduğunda az eşya almıştık. Yatak odasını ışıkta uyuyamadığım için siyah ağırlıklı döşemiştik. Siyah perdeler ve yatak başlığı, koyu renk mobilyalar ile fazla boğucu olmaması için iyi bir ışıklandırma yapmıştık. Boydan ve geniş olan cam sayesinde gündüzde sorun olmayacaktı. Ev oldukça güneş alıyordu. Salonda eski salonuma oldukça benzemişti. Yatak odasının aksine daha açık renkler kullanmayı tercih etmiştik. Oldukça geniş ve rahat bir L koltuk tercih etmiştik. Yine ahşap mobilyalar ve ev bitkileriyle tamamladık. Televizyon ünitesinin arkasını ise yine ahşap çitlerle döşemiş ve yaparken oldukça eğlenmiştik. Küçük odayı ise küçük bir kütüphane haline getirmiştik. İki duvarı boydan boya raflarla kaplamıştık. Diğer tarafa ise iki tane puf ve sehpa koymuştuk. Aslan'da ben de kitap okumayı oldukça seviyorduk. Bu oda bizim için çok hoş vakit geçirebileceğimiz bir yer olmuştu. Nikah tarihini almıştık. 10 Nisan'da nikahımız vardı. Bugün ise sözümüzün olacağı gündü. O kadar hazırlık 3 hafta içerisinde nasıl yetişmişti, inanın bilmiyordum. Hepimizi oldukça yormuştu. Ama değecekti. Sabah annemin kolumu dürtmesiyle gözlerimi açtım. Heyecandan sabaha kadar gözüme uyku girmemişti. Sürekli hayal kuruyor ve sırıtıyordum. Bu şapşal hallerim bana bile oldukça komik geliyordu. Kendi yatak odamı anne babama vermiş, ben de misafir odasına geçmiştim. Kaç günlük yorgunluğun ve uykusuzluğun üstüne annem olmasaydı uyanmazdım. Kahvaltı masasına oturduğumuzda annemin aceleciliği uzun bir kahvaltı yapmamıza izin vermemişti. Sofrayı topladıktan sonra annem ile mutfağa girmiştik. Babam ise yılların verdiği alışkanlıkla zaten temiz olan evin tekrar tozlarını alıp, dağınık olan eşyaları düzenliyordu. Yıllardır anneme her konuda yardımcı olmuştu. Özellikle emekli olduktan sonra annem hiçbir temizliği tek başına yapmamıştı. Her zaman ikisi birlikte yapıyorlardı. Bu yüzden babam bu konuda oldukça bilgiliydi. Aslan'ı bu konuda babama benzetiyordum. O da temizliği ve yemeği kadın işi olarak görmüyor, elinden geldiğince her şeye el atmaya çalışıyordu. Hayat müşterekti. Annem ile akşam için hazırlıklara giriştiğimizde ikimizinde elinin hızlı olması çok işimize yaramıştı. Dün sardığımız sarmaları ocağa koyduk. Hızlıca poğaça, ıspanaklı börek, mercimek köftesi, kurabiye yaptık. Dün gece kedidili tatlısı yapmış dolaba koymuştum. Mutfakta işimiz bittiğinde kendimi hızlıca duşa attım. Duşta geçirdiğim zaman bakımlarım ile birlikte bir saati geçmişti. Çıktığımda buhardan bayılacak duruma gelmiştim. Üstümü giyinmeyi bitirdiğimde çalan kapıyla odadan çıktım. Ahsen Melek ve Irmak gelmişti. İşlerinin yoğunluğu yüzünden gelişi son güne kalmıştı. Ahsen ve Melek ise onu lojmanın girişinden almışlardı. Dördümüz birlikte hazırlanacaktık. Düşen tansiyonumun biraz yerine gelmesini beklerken oturup kahve içmiştik. Kahve beni kendime getirdiğinde kalkarak odama geçtik. Makyajımı Ahsen, saçımı ise Melek yapacaktı. Makyaj ile başladık. Kahverengi tonlarında bir göz makyajı yapmıştı. İnce bir eyeliner çekip, aldığımız takma kirpikleri abartılı olmayacak şekilde taktı. Ten makyajını çok ağır tutmamıştık zaten çok kusurlu bir yüzüm yoktu. Ruju ise kırmızı seçmiştik ama onu en son sürecektim. Melek saçlarıma maşa yaptıktan sonra ensemde çok büyük olmayan dağınık bir topuz yaptı. Elbisemi giymeme yardım etmişlerdi. Tamamlanmış bir şekilde aynaya baktığımda karşımda çok güzel bir kadın vardı. Kırmızı renk, saten, uzun yırtmaçlı bir elbise seçmiştim. Altına ise nude tonlarda bir topuklu ayakkabı giymiştim. Ne çok sade ne çok abartılıydı. Makyajım ve saçımla tamamlandığında çok güzel olmuştu. Ahsen koyu mavi kısa bir elbise seçmişti. Düz saçları ve buğulu göz makyajıyla çok güzel görünüyordu. Melek giydiği toz pembe elbisesi ve aynı tonlardaki makyajıyla peri gibiydi. Irmak ise siyah mini elbisesi ve koyu göz makyajıyla oldukça seksi görünüyordu. Kızlar gözleri dolu dolu bana bakıyorlardı. İlk sarılan Irmak oldu. Göz yaşlarını akıtmamak için kendini sıkıyordu. "Benim güzel kardeşim... Çok şey yaşadın ama artık mutlu olma zamanı. Artık o güzel gözlerinden akan sadece mutluluk göz yaşları olsun. Her zaman senin yanında olacağım, unutma olur mu? Ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın sen her zaman benim kardeşim olarak kalacaksın. Ne diyorduk? Biz kan bağıyla değil ama can bağıyla bağlıyız." Makyajımı akıtmamak için uğraşsamda gözümden düşen bir kaç damla yaşa mani olamamıştım. "Kan bağıyla değil ama can bağıyla bağlıyız. Seni çok seviyorum." Irmak kollarımın arasından çıkarken bu sefer sarılan Ahsen oldu. "Çok güzel oldun Elzem. Bütün hayatın aynı senin gibi güzelliklerle dolu olsun." Sıkıca sarıldıktan sonra sıra Melek'e gelmişti. "Elzem harika görünüyorsun. Bundan sonraki hayatında bu güzel gülümsemen hiç solmasın canım arkadaşım." Sarılmayı bitirdiğimizde içeri annem ile babam girdi. Kızlar çıkıp bizi yalnız bıraktılar. Annemin göz yaşları beni gördüğü anda akmaya başlamıştı. Babam ise dolu gözleriyle bana bakıyordu. "Ah benim güzeller güzeli kızım. Hiç haketmediğin şeyler yaşadın. Çok acı çektin, seni öyle gördükçe bizimde canımızdan can, ömrümüzden ömür gitti. Tek duam Allah sana kalbin kadar güzel bir hayat nasip etsin. Artık o güzel gözlerinden yaş akmasın. Bir anne babanın tek arzusu evladını mutlu görmektir. Aslan'la birbirinize çok güzel bakıyorsunuz kızım. Birbirinize bakışınızdan sevgi taşıyor. Allah birbirinize olan sevginizi, saygınızı azaltmasın." Dolan gözlerimle ikisinede uzun uzun, sıkı sıkı sarıldım. Onlarda benimle beraber üzülmüş, yıpranmışlardı. Ama hiçbir zaman arkamda bir dağ gibi durmayı bırakmamışlardı. Haklarını asla ödeyemezdim. Çalan kapıyla birlikte odadan çıktık. Heyecanla kapıya geldiğimde bir kaç saniyelik duraksamadan sonra kapıyı açtım. Kapıda bekleyen kalabalığa baktığımda gözüm Aslan'ı aradı. Göz göze geldiğimizde gülümsedikten sonra bakışlarımı çekerek herkesi içeri davet ettim. İlk önce Esma teyze girdi, elini öpüp sarılırken bana nazar duası okumayı ihmal etmemişti. Sonra sırası ile Hakan abi ve Asil, Eymen, Mert ve Yiğit girdi. Asil girerken bana sıkıca sarılıp iltifatlar etmeyi atlamamıştı ama hafiften tripli olduğunuda belli ediyordu. Sanırım onunla evlenmediğim için hala birazcık kızgındı. En son Aslan içeri girdiğinde elindeki çiçek ve çikolatayı bana uzattı ve yanağımdan öptü. Kızlar elimdekileri alıp içeri geçerek bizi yalnız bıraktı. Gözleri yüzümün her zerresinde yavaşça dolandıktan sonra dudaklarını ıslatarak konuştu. "Seni her gördüğümde aklımı başımdan almaya devam ediyorsun. Bu his hiç azalmıyor Elzem, aksine gün geçtikçe artıyor. Seni her gördüğümde güzelliğinle kalbimi titretiyorsun." Sözleri karşısında erimiş, cevap vermeyi bile akıl edememiştim. Gülümseyerek aşık aşık ona bakarken içeriden gelen sesler ile kendimize geldik. Aslan belime yerleştirdiği eliyle beni salona yönlendirdi. İçeri girip yerimize oturduğumuzda güzel bir sohbet başlamıştı ancak ben heyecandan konuşulanları anlamakta bile zorluk çekiyordum. Ellerim terliyor, kalp atışlarım hızlanıyordu. Yanımda oturan Irmak halimi anlayarak elimi tutup güç vermek istercesine hafif sıktı. Ben bu duygular ile boğuşurken Eymen ve Yiğit halimi anlamış birbirlerini dürterek hakkımda konuşup, gülüyorlardı. Onlara gözlerimi kısarak baktığımda, kendilerini durdurmaya çalışsalarda bu halim onları daha çok eğlendirmiş gibi tekrar güldüler. Bu iki manyak söz günümde elimi kana bulatacaktı. Olduğum yerde onlara iyice kinlenirken annemin bana seslenmesiyle gözlerimi onlardan çektim. Son gördüğüm Aslan'ın ve Hakan abinin çaktırmamaya çalışarak dirsekleriyle onlara vurmasıydı. Annem ile göz göze geldiğimde konuştu. "Haydi sen kahveleri yap güzel kızım." dediğinde ayaklandım. Benimle beraber Ahsen, Irmak ve Melek'te kalkmıştı. Eymen'in konuşmasıyla herkes ona baktı. "Yenge zehirlemezsin inşallah komutanımızı. Dağ gibi adam bir fincan kahveyle yıkıldı demesinler sonra." Yiğit ve ikisi kahkaha atarken karın boşluklarına yedikleri dirsek ile susmak zorunda kaldılar. Ben ise ikisinde iyice kinlenmiştim ve alacağım intikamı düşünmekle meşguldüm. Suratlarına sahte bir sırıtmayla bakarken konuştum. "Sen merak etme, yengecim." Beraber mutfağa gittiğimizde hızla cezveleri çıkardım. Ben Aslan'ın kahvesini hazırlarken, Ahsen ve Melek diğer kahveleri yapıyordu. Pişen kahveyi fincana dökerken Irmak elinde tuz kavanozu ile yanıma yaklaştı. "Elzem tuz atacağız değil mi? Ne olur atalım. Çok merak ediyorum Aslan'ın tepkisini." Ona bakıp genişçe gülümsedim. "Atacağız güzelim, atacağız ama Aslan'ın kahvesine değil. İçeride oturan o iki zevzek varya onların kahvesine atacağız." dediğimde kızlardan bir kahkaha yükseldi. Aslan'ın kahvesine bal koyduktan sonra tuz kavanozunu elime aldım. Bir tatlı kaşığı tuzu Eymen ve Yiğit'in fincanlarına boca ettim. Kızlar diğer kahveleri alırken o ikisinin fincanını ben aldım. Şirin bir gülümsemeyle onlara kahvelerini uzattığımda gülerek aldılar. En son Aslan'ın kahvesini servis ettiğimde yerime oturdum. Eymen ve Yiğit, Aslan'a bakarak kahvelerini aynı anda dudaklarının arasına götürdüler. Bir yudum aldıklarında değişen suratları ve büyüyen gözleriyle hızla su bardaklarına uzandılar. Ne yazık ki içtikleri suda tuzluydu. Renkleri iyice atarken öksürmeye başladılar. Biz ise kızlarla gülmemek için kendimizi sıkıyorduk. Olayı anlayan Aslan, Hakan abi ve Mert ise dudaklarını ısırıyor, onlarda gülmemek için zor duruyorlardı. Eymen ve Yiğit ise git gide daha fazla kızarıyor ama seslerini çıkaramıyorlardı. Herkes kahvesinden birer yudum aldıktan sonra Esma teyze konuştu. "Çocuklarımız birbirlerini görmüş, beğenmiş, sevmişler. Allah biliyor çok mutlu oldum, Elzem'i ilk gördüğümde kanım ısındı. Bugün ise burada onların duygularını resmileştirmek için oturuyoruz. Allah'ın emri peygamberin kavli ile Elzem kızımın, Aslan oğlumla evlenmesi için izin istiyoruz." Babam bir kaç saniye beni inceledikten sonra konuştu. "Elzem bizim gözümüzün bebeğidir, Esma hanım. Görüyorum ki kızımın gönlü var. Ben kızımın gönlünü kıracak bir adam değilim. Kızımı Aslan oğlumuza emanet ediyorum. Allah, ikisi içinde hayırlı eylesin." Babamı dolan gözlerimle dinlemiştim. Aslan ile ayağa kalkıp ailelerimizin ellerini öpüp sarıldık. Ahsen çantasından çıkardığı yüzük kutuları ile yanımıza geldi. Babam yüzükleri parmağımıza geçirdikten sonra ikimize baktı. "Aile olmak için bir yola adım attınız. Biz aileniz olarak sizin her daim yanınızdayız ama unutmayın ki evlilik iki kişiliktir. İyi gününüzde olacak, kötü gününüzde. Belki birbirinizin kalbinide kıracaksınız. Birbirinize asla sırtınızı dönmeyin. Özür dilemekten korkmayın, sevginizi hissettirmekten çekinmeyin. En önemlisi birbirinize olan saygınızı hiç bozmayın. Sevgi her şeyin ilacıdır çocuklar. Allah mutluluğunuzu daim etsin. Hayırlı olsun." diyerek kurdeleyi kesti. Gülümseyerek Aslan'a döndüm. O da bana dönüp bir adım yaklaşarak dudaklarını alnıma bastırdı. Sarıldıktan sonra herkesle tekrar bir sarılma merasimi gerçekleştirmiştik. Annelerimiz göz yaşlarını tutamamış ağlayarak bizi izlemişlerdi. Yapılan ikramlıklarda keyifli bir sohbet eşliğinde yenildi. Gözlerim sürekli Aslan ile kesişiyordu. Gülümsemekten yanaklarım ağrımaya başlamıştı ama umurumda değildi. Misafirler ayaklandığında bende kalkarak herkesi geçirdim. En son Aslan ile sarıldığımızda kulağıma fısıldadı. "Hayatıma tekrar hoş geldin, meleğim. İyi ki geldin." Gülümseyerek cevap verdim. "Hoş buldum, sevgilim. İyi ki." Birbirimizden ayrıldıktan sonra kapıyı kapatarak içeri girdim. Annem ve babamla sarılıp bir süre oturduktan sonra onları odaya yolladım, çok yorulmuşlardı. Mutfağı toparladıktan sonra kısa bir duş alıp yatağa geçtim. Bir süre yüzüğümü izledikten sonra hala sönmeyen gülümsememle uykuya dalmadan önce son sözlerim döküldü dudaklarımdan. "Allah'ım ne olur mutluluğumuz hiç bozulmasın. Yalvarırım onu benden önce alma yanına." |
0% |