@zeyneepaslann
|
Uzun bir süre sonra tekrar ben geldimm. Sizi beklettiğim için üzgünüm. Daha fazla vakit kaybetmeden bölüme geçelim o zaman.
Lütfen yıldıza dokunmayı unutmayalım.
Yorumlarda buluşalım🩷
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Doğan güneşin ışıkları penceremden içeri süzülürken gözlerimi heyecanla araladım. Gece boyunca yerimde duramamıştım. İçimde büyüyen heyecan o kadar büyüktü ki gözlerimi kapatıp uykuya dalmama bir türlü izin vermemişti. İstemsiz bir şekilde sürekli sırıtmaktan yanaklarımın ağrıdığını hissediyordum. Ama elimde değildi.
Ben bugün evleniyordum! Ben bugün aşık olduğum adam ile evleniyordum!
Tek kelime bile kalp atışlarımın düzensizleşmesine, kalbimin sanki kilometrelerdir koşuyormuşçasına göğüs kafesime çarpmasına neden oluyordu.
Yataktan kalkarak kendimi duşa attım. Hızlı bir duşun ardından yüz maskemi sürüp bedenimi nemlendirmeye geçtim. Sonunda bütün işlerimi bitirip giyindiğimde odadan çıkarak mutfağa doğru adımladım.
Annem çoktan uyanmış kahvaltı hazırlamaya başlamıştı. Sessizce arkasından yaklaşıp ona sarıldığımda ufak bir çığlık atarak hafifçe yerinde zıpladı. Bu hali kıkırdamamı sağlarken babam mutfağa girdi.
"Küçük cadı, yine mi karımı korkuttun?" diyerek annemi elinden kendine çekip kollarının arasına alarak sarıldı. Yaramaz kıkırdamalarım yerini içten ve samimi bir gülümsemeye bıraktı. Onların bu aşık hallerine bayılıyordum. Otuz beş yıllık beraberlikleri onların birbirlerine olan aşklarını asla azaltmamıştı. Birbirlerine hâlâ ilk günkü aşkla bakıyorlardı.
Yirmi sekiz yıllık hayatımda bir kere olsun birbirlerinin kalbini kırdıklarına denk gelmemiştim. Ters düşseler bile bunu bana ya da bir başkasına asla belli etmezlerdi. Babam bir kere bile salonda uyumamıştı mesela. Ne olursa olsun o yatağa birlikte girerlerdi. Onların ilişkilerini her zaman hayranlıkla izlemiştim. Büyüdüğümde babam gibi bir eşim olması için dua etmiştim her zaman. İlk evliliğimin uzaktan yakından hiçbir alakası olmasa da sonunda doğru insanı bulmuştum.
"Ay deli kız aklımı aldı, Ömer." Onaylamaz sesler çıkararak babamın kolunun altına iyice yerleşti. Gülerek başını salladım.
"Hadi siz geçin sofraya, bende çayları getireyim. Annem her şeyi hazırlamış zaten." diyerek onları içeri yollayıp çaydanlığı alarak arkalarından gittim. Herkesin çaylarını doldurduktan sonra masaya oturmuştum ki telefonumun mesaj sesi odada yankılandı. Masanın üstünde duran telefonu elime aldığımda Aslan'ın ismini görmemle yüzüme bir gülümseme yayıldı.
'Güzel sevgilim, uyandın mı?'
'Uyandım hayatım, günaydın.'
'Günüm şimdi aydınlandı.'
Yazdıklarıyla dudaklarımdan çıkan kıkırtıya engel olamadım. Telefondan başımı kaldırdığımda kısmış gözleriyle beni izleyen babamla göz göze geldim. Yüzümdeki gülümsemeyi silerek boğazımı temizledim. Elimdeki telefonu masaya bırakarak bakışlarımı önümdeki kahvaltı tabağına sabitledim. Babam sinirli bir insan olmasada karşısında liseli bir genç kız gibi sevgilimle konuşup kıkırdamak beni utandırmıştı.
"Böyle aşık aşık güldüğüne göre damat bey yazdı sanırım."
Babamın konuşmasıyla gözlerimi tekrar ona çevirmek zorunda kaldım. Tam cevap verecektim ki annem kurtarıcım oldu ve sözü devraldı.
"Ay Ömer! Rahat bırak çocukları canım, evleniyorlar bugün."
Babam bakışlarını anneme çevirdiğinde gözlerinin sevgiyle parladığını gördüm. "Tamam yavrum, demedim bir şey. Kızma sen."
İşte şimdi karşımda kıkırdayan annemdi. Gözlerimi onların cilveleşmelerinden çekerek tekrar tabağıma çevirdim ve doldurmaya başladım. Hızlı bir kahvaltının ardından telefonumun çalmasıyla gelinliğimi alarak evden ayrıldım.
Ahsen ve Melek beni kapıda bekliyorlardı. Ufak bir sarılma merasiminin ardından arabaya geçerek kuaföre doğru yola koyulduk. Irmak ile kuaförde buluşacaktık. Aslan'lar bizi işimiz bitince alacaktı. Ahsen'in sesiyle başımı ona çevirdim.
"Heyecanlı mısınız, gelin hanım?" Gülerek sorduğu soruya cevap verdim.
"Ahsen, o kadar heyecanlıyım ki! Kalbim yerinden fırlayacakmış gibi atıyor, avuçlarım terliyor."
Kızlar sözlerimle kıkırdadı. Birbirimize sataşarak geçirdiğimiz yolun ardından kuaföre vardık. Arabadan gelinliğimi ve kızların kıyafetlerini alarak kuaförden içeri girdik. Daha öncesinden randevu aldığımız için kalabalık değildi neyse ki. Kıyafetleri çalışan kıza vererek sandalyeye oturduk.
Makyajımı ve saçımı çok abartılı tutmak istemiyordum. Saçlarıma su dalgası yapıldı. Gelin tacı olarak saça sabitlenen küçük çiçek modelleri olan zarif bir aksesuar tercih etmiştim. Makyaj masasına geçtiğimde makyajımın pembe tonlarında olmasının daha iyi duracağına karar verdik. Yüzümü makyaja hazırladıktan sonra gözlerimle başladık. Pembe tonlarında bir farın ardından ince bir eyeliner çekildi. Takma kirpikler teker teker gözüme takıldı. Kapatıcı bir ten makyajının ardından yüzüme bol allık sürüldü. En sonunda dudaklarımı çerçeveleyip pembe bir ruj sürüldüğünde makyajım tamamlanmıştı.
Gelinliğimi giymek için kuaför salonunun arkasında kalan odaya girdiğimde Ahsen'de benimle geldi. Üstümü çıkarıp gelinliği giydiğimde arkamda kalan ipleri geçirip iyice sıkarak bağladı. Zaten ince olan belim iplerin sıkılmasıyla tamamen göz önüne çıktı.
Seçtiğim gelinlik tam hayalimdeki gibiydi. Yakası kalp şeklinde gelen straplez yakası bedenimi sarmalıyordu. Göğüs kısmını saran ince işlenmiş dantelden çiçekler tülden eteklerimin üstüne doğru inerken seyrekleşiyordu. Kendimi masallardaki prensesler gibi hissediyordum. Ayağıma geçirdiğim beyaz uzun ince topuklu ayakkabılarımla hazırdım.
Ahsen döndüğümde dolu gözleriyle beni izlediğini gördüm.
"Oğlumun haklı, melek gibisin Elzem. Çok güzel görünüyorsun ama bu sadece görüntünle alakalı değil. Senin çok güzel bir ruhun var. Aslan hiçbir zaman kaba, mutsuz biri olmadı. Ama yeterince mutluda değildi. Eksik gibiydi. Sen hayatına girdiğinde tamamlandı. Onun eksik olan parçası senmişsin meğer. Sana bir abla olarak çok teşekkür ederim. Kardeşimi bu denli mutlu ettiğin, onu tamamladığın için. Ailemize tekrar hoş geldin, kardeşim."
Birbirimize sarıldığımızda dolan gözlerimi tavana dikerek göz yaşlarımın akmasını engellemeye çalıştım. Bir süre birbirimize sarılarak durduktan sonra yavaşça ayrıldık. Ağırlaşan havayı dağıtarak kapıdan çıkıp kuaförün içine doğru ilerledik.
Kızlar beni gördüklerinde ayaklanıp gülümseyerek yanıma geldiler. Melek heyecanla konuştu.
"Elzem, harika görünüyorsun!" Gülümseyerek ona sarıldıktan sonra teşekkür ettim. Irmak'la göz göze geldiğimizde çoktan dolan gözleriyle beni izlediğini gördüm. Hızla yanıma gelip sarıldı.
"Çok güzelsin. Beni iyice sulu göz bir insana çevirdin." Ettiği sitem bizi güldürdü.
Ahsen'in giydiği zümrüt yeşili yırtmaçlı elbisesi üstüne tam oturmuş, güzel vücudunu ortaya çıkarmıştı. Ensesinden yaptırdığı küçük topuz ve hafif makyajıyla çok güzel görünüyordu.
Melek seçtiği gül kurusu tül detaylı elbisesi, hafif makyajı ve düz saçlarıyla masum güzelliğini ortaya çıkarmıştı.
Irmak ise mor oldukça mini elbisesi, buğulu göz makyajı ve düz saçlarıyla Melek'in aksine oldukça seksi görünüyordu.
Kızlar biz içerideyken Aslan'lara haber vermiş olacaklar ki daha onlar gelmeden korna sesleri bütün sokağı doldurmuştu. Anlaşılan çocuklar rahat durmamıştı. Heyecanla aynadaki yansımama baktım. Kuaförde olan kadınlar hep bir ağızdan iltifat etmiş beni utandırmışlardı. Arkam dönükken açılan kapının sesiyle derin bir nefes alarak döndüm.
Aslan karşımda siyah jilet gibi takım elbisesiyle bana bakıyordu. Onu gördüğüm anda deli gibi çarpmaya başlayan kalbim ile kesik bir nefes aldım. Yakışıklılığı karşısında dilim tutulmuştu. İkimizde hareket etmeden bir süre birbirimizi inceledik. İlk harekete geçen Aslan oldu. Elinde tuttuğu beyaz gülden oluşan gelin çiçeğimin içine pembe güller serpiştirilmişti.
Yavaşça bana yaklaştığında gözlerimi gözlerine kilitledim. Gözlerinin dolduğunu gördüğümde ise zorla geri gönderdiğim göz yaşlarım tekrar gözlerime hücum etti. Bir elini kaldırıp yanağıma koyarak hafifçe okşadı.
"O kadar güzelsin ki kendimi gerçek olduğuna inandıramıyorum. Seni hayal bile edemezdim, Elzem. Sen hayallerimin çok ötesindesin. Güzelliğin karşısında aklımı yitirmemek için kendimi zor tutuyorum."
Söyledikleriyle gözlerimden süzülen bir damla yaşı parmağıyla yakalayarak sildi.
"Biraz acı bana be güzelim. Aciz kalbim bu kadarını nasıl kaldırsın."
Adeta dilim tutulmuştu. Söyleyecek söz bulamıyordum.
"Aslan." Diyerek sıkıca boynuna sarıldım. Elleri hiç vakit kaybetmeden belimi buldu. Ne kadar süre öyle sıkıca sarılarak kaldık bilmiyorum ama sonunda yavaşça ayrıldık. Göz yaşlarımı son anda tutarak makyajımın bozulmasını engellemiştim.
Sonunda kuaförden çıkmayı başarabildiğimizde Aslan'ın yardımıyla arabanın arka koltuğuna oturdum. Arabayı Eymen kullanacaktı, Melek'te yanına geçmişti. Çiçeklerle süslenmiş gelin arabasıyla yola koyulduğumuzda Eymen'in yüksek sesle açtığı şarkıyı kahkahalar eşliğinde söylüyorduk.
Sürekli kornaya basıyor arkamızdan gelen konvoyu iyice gaza getiriyordu. Eğlenceli geçen yolculuğumuzun ardından nikah salonuna vardık. Kalbim atışlarım mümkünmüş gibi dahada hızlandı. Arabadan inerek nikah salonunda bulunan gelin odasına girdik. Herkes aşağıda bizi bekliyordu. Aslan beni kollarının arasına alarak sıkıca sarıldı. Geri çekildiğinde gözlerimin içine baktı.
"Benim olacağına inanamıyorum, Elzem. Rüya gibi. Ama umrumda değil. Rüyaysa uyanmak istemiyorum. Sonsuza kadar seninle olmak istiyorum."
Gülümseyerek dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum.
"Ben zaten seninim sevgilim. Bütün kalbimle, bütün ruhumla. Bu sadece küçük bir formalite."
Çalan kapıyla hafifçe birbirimizden uzaklaştık. Ahsen başını kapıdan uzatarak bize baktı.
"Nikah memuru geldi, herkes sizi bekliyor."
Odadan çıkıp salonun girişine geldiğimizde çalan romantik şarkı eşliğinde içeri davet edildik. Aslan'ın kolunda içeriye girdiğimizde büyük bir alkış koptu. Tuttuğum nefesimle gelin masasına ulaştık. Aslan sandalyemi çekerek oturmama yardımcı olduktan sonra kendiside oturdu. Nikah şahitlerimiz davet edildiğinde Irmak ve Hakan abi yanımıza gelerek yerlerine oturdular. Nikah memuru mikrofonu eline alarak konuştu.
"Sevgili misafirler, bugün Elzem ve Aslan çifti için burada bulunuyoruz. Evlenmek için belediyemize müracaat ettiklerinde evlenmelerine engel hiçbir sorun olmadığını teyit ettik. Şimdi sizlerin huzurunda tekrar sormak istiyorum."
Aslan'a baktığımda gerilen omuzlarından onunda ne kadar heyecanlı olduğunu anlayabiliyordum. Masanın altından bacağında duran eline uzanarak sıkıca kavradım. Gözleri bana döndüğünde gülümsedi. Nikah memurunun tekrar konuşmasıyla gözlerimi çekerek önüme döndüm.
"Siz, Elzem Tekin. Hiç kimsenin baskısı altında kalmadan, iyi günde kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta ölüm sizi ayırıncaya kadar Aslan Öztürk'ü eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"
Derin bir nefes alarak cevap verdim. "EVET!"
Salondan büyük bir alkış koptu. Nikah memuru bu sefer Aslan'a döndü.
"Siz, Aslan Öztürk. Hiç kimsenin baskısı altında kalmadan, iyi günde kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta ölüm sizi ayırıncaya dek Elzem Tekin'i eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"
Aslan nefes alarak mikrofona eğildi. "Sonsuza kadar. EVET!"
Yüksek sesle verdiği cevabın ardından salondan tekrar bir alkış koptu.
Nikah memuru şahitlere döndü. "Siz çiftimize şahitlik ediyor musunuz?"
Aynı anda konuktular. "Ediyoruz."
"Bende sizi belediyenin bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak, karı koca ilan ediyorum. Hayırlı, uğurlu olsun."
Eymen ve Yiğit ayağına basmam için bağırırken gülerek dediklerini yaptım. Topuklu ayakkabımın topuğunu Aslan'ın ayağına bastırdım. Ancak hiçbirimiz istediğimiz tepkiyi alamadık. Aslan'ın yüz ifadesi bile değişmemişti. Bana dönerek gülümsediğinde dayanamayarak karşılık verdim. Eymen ve Yiğit ise bozulmuş bir şekilde çocuk gibi surat astılar.
İmzalarımızı attıktan sonra ayaklandık. Nikah memurunun bana uzattığı nikah cüzdanını alıp havaya kaldırdığımda ıslıklar ve alkışlar bütün salonu inletti.
Gülerek Aslan'a döndüğümde beni kendine çekerek alnıma bir öpücük kondurdu.
"Hayatıma tekrar hoş geldin, Elzem Öztürk."
Elzem Öztürk... Artık resmî olarak onun karısıydım.
"Hoş buldum. Çok hoş buldum Aslan Öztürk."
Birbirimize sarıldıktan sonra ailelerimize döndük. Annem ve Esma anne birbirlerine sarılmış ağlıyorlardı. Babam ise dik omuzlarına karşın buğulanan gözlerini saklayamıyordu.
Hızlıca yanlarına gidip babama sarıldım. Beni kollarının arasına aldıktan sonra konuştu.
"Benim gözümün bebeği, evimin neşesi güzel kızım. Allah gözünden bir damla daha yaş akıtmasın. Yuvandan huzurun hiç eksik olmasın. Ben her zaman arkandayım."
Burnumu çekerek konuştum. "İyi ki varsın, iyi ki benim babamsın. Seni çok seviyorum."
"Bende. Bende seni çok seviyorum güzel kızım."
Babamdan ayrılarak anneme sarıldım.
"Prensesim benim. Hep mutlu olun inşallah güzel kızım."
Bir sürede annemle ağlaştıktan sonra Esma annenin yanına gidip ona sarıldım.
"Hoş geldin ailemize kızım. İyi ki geldin. Allah yuvanızdan huzuru, mutluluğu hiç eksik etmesin inşallah."
"Hoş buldum, anne."
Anne dememle bir çocuk gibi sevinen kadının yanaklarını sıkmamak için zor tuttum kendimi. Geri kalan herkesle bol sarılmalı ve ağlamalı bir tebrikleşme geçirdik. En sonunda herkes durulduğunda annemlere döndüm.
"Yemeğe gelmek istemediğinizden emin misiniz?"
Hepsi başlarını olumsuzca salladı.
"Yok, kızım. Siz gidin güzelce eğlenin. Biz yaşlandık artık kafamız gürültüyü kaldırmıyor. Bizde gider Esma'yla bir çay demler otururuz. Merak etmeyin bizi."
İçime sinmesede başımı sallayarak onayladım. "Tamam o zaman. Dikkat edin."
Onlar onaylayarak yanımızdan ayrılırken diğerlerine döndüm. Aslan elini belime atarak vücudumu kendisine yasladı.
"Hadi gidelim o zaman bizde. Eğlence başlasın." diyen Eymen'i herkes onayladığında çıkışa doğru yürümeye başladık. Aslan kulağıma eğilerek konuştu.
"Benim için eğlence yemekten sonra baş başa kaldığımızda başlayacak."
Kırkırdayarak ona baktım. "Sen çok edepsiz bir adama dönüştün."
Gözleri dudaklarıma değdiğinde hızla geri çekti. "Senin yüzünden. Güzelliğin başımı döndürüyor. Elimde değil, bütün irademi yıkıp geçiyorsun."
"Geceyi beklemelisiniz, üsteğmenim."
"İnan sabırsızlıkla bekliyorum, bebeğim."
Salondan çıkmış arabaya doğru ilerlerken konuşmamızı sokakta yankılanan silah sesi böldü.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Finale son 2 bölüm!
Lütfen düşüncelerinizi benimle paylaşın.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, öpüldünüz🩷 |
0% |