Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@zeyneepaslann

Ertesi gün uyandığımda dün yaptığım temizliğin etkisiyle bütün kaslarım ağrıyordu. Rahatlamak için duşa girdim. Duştan çıktığımda kendime kıyafet seçmeye başladım. Havalar hafif serinlemeye başlamıştı. Krem rengi palazzo pantalon çıkardım. Üstüme aynı renklerde bir büstiyer giydim. Son olarak kahve rengi blazer ceket aldım.


Hızlıca saçlarıma dalgalar verip dağıttım. Altın rengi takılarımı taktıktan sonra makyaj masama geçtim. Makyaj yapmayı çok seviyordum. Ama bugün ağır bir makyaj istemiyordum. Göz altlarımı kapattım. Kahverengi bir kalemle eyeliner çektim. Yüzüme bolca allık ve aydınlatıcı sürdükten sonra dudaklarımı çerçeveledim. Parlatıcımı sürdüğümde hazırdım.


Dolap bomboştu yiyecek, içecek hiçbir şey yoktu. Aynı şekilde evde bomboştu. Benim için evin en önemli eşyaları halılardı. Halı olmadığı sürece ev çıplak geliyordu gözüme. Çarşıya inip halı, tablo ve biblo almam gerekiyordu.


Henüz çarşıyı görme fırsatım olmamıştı. Çıkmışken biraz dolaşmayı düşünüyordum. Evden çıkıp kapıyı kilitlerken karşı dairemin kapısı açıldı.


Aslan çıktığında beni görünce şaşırmıştı. Yine sivil kıyafetleriyleydi. Üzerinde siyah pantalon, siyah gömlek ve siyah deri ceket vardı. Çok yakışıklı görünüyordu. Siyah kesinlikle onun rengiydi.


"Elzem, günaydın. Bir yere mi gidiyorsun?" evin kapısını kilitlerken konuştu.


"Evet, çarşıya inecektim. Dolap bomboş, kahvaltı edip alışveriş yaparım diye düşündüm."


"Ben de çarşıya gidiyorum. Benimle gelmek ister misin? Sana göstermek istediğim bir yer var."


"Olur, geldiğimden beri otel ve askeriye dışında hiçbir yere gitmedim. Çok merak ediyorum buraları. E kendime rehber de bulmuşken, kaçıramam."


Ufak bir kahkaha atarak, merdivenleri işaret etti. "Rehberiniz olmaktan şeref duyarım Elzem hanım. Önden buyurun, lütfen."


Ufak oyununa ayak uydurarak kıkırdadım. "Teşekkür ederim Aslan bey bugün de çok centilmensiniz."


Merdivenlerden inerken bana döndü. "Sizin gibi bir hanımefendiden bunu duymak beni onore etti. Ama kahve sözünüzü unutmadım."


Apartmandan çıkarken cevapladım. "Ben de unutmadım. Dönüşte alışveriş yapacağım, akşam işin yoksa beklerim."


Arabasına ulaşmıştık. Simsiyah, kocaman bir jeep. Kesinlikle arabası onu yansıtıyordu. Aslan binmeden önce kapımı açtı. Ona dönüp şirince gülümsememe ise göz kırparak cevap verdi. Bunu yapmayı acilen bırakması gerekiyordu. Her göz kırttığında içimde ki kelebekler kendinden geçiyor, çıldırırcasına uçuyordu.


Ben emniyet kemerimi takarken Aslan'da bindi. "Evet centilmen rehberim, beni nereye götürüyorsunuz?


Gülerek bana döndü. "Sürpriz. Gittiğimizde görürsün."


"Biliyor musun? Ben sürprizlere hiç dayanamam. Hadi sen şimdi bana nereye gittiğimizi söyle, ben gördüğümde yine şaşırırım." gözlerimi kırpıştırarak ona bakıyordum.


Gözlerini kısarak bana baktı. "Bu sevimli hareketlerinle beni kaldırabileceğini sanıyorsan, yanılıyorsun."


Ona bakarken yüzümü buruşturdum, ve camdan dışarıya bakmaya başladım. "Kırıcısınız beyefendi."


Güldüğünde ona bakmamak için kendimi sıkmam gerekmişti.


"Beni sürekli güldürmene çok şaşırıyorum, biliyor musun?"


Cümlesi merakla ona dönmemi sağlamıştı. Onu tanımak istiyordum. "Neden? Normalde gülmez misin?"


"Yani işim gereği ciddi olmam gerekiyor. Emrimde askerler var hepsinin canı bana emanet. Eğitimde ve operasyonda bana saygı duymaları, hatta benden çekinmeleri gerekiyor. Bir süre sonra bu katı duruşum özel hayatıma da yanısıdı."


"Anlıyorum. Bildiğim kadarıyla çok sıkı, disiplinli bir eğitim alıyorsunuz. Sonrasında hayatının bir parçası olması çok normal. Ama vakit geçirdiğimiz süre boyunca seni hep gülümserken gördüm."


Araba kullanırken bir kaç saniye dönüp bana baktı. Ben daha konuşmanın başında tamamen ona dönmüş, onu izlemeye başlamıştım. Aslan'ın yanındayken utanma duygumun yerinde yeller esiyordu. Ama yeni tanıştığım bu cüretkar kadından oldukça memnundum.


"Beni şaşırtanda bu. Yılların alışkanlığını 3 günde nasıl bozduğunu merak ediyorum."


Omuz silktim. "Ben bir şey yapmadım ki."


Başını sallayarak onayladı. "Evet isteyerek yapmadığının farkındayım. Doğal hallerin ve hazır cevap kişiliğin beni güldürüyor."


Suratım asıldı. "Lütfen beni bir palyaço olarak görmediğini söyle."


Cümlelerim onu yine güldürmüştü. "Hayır, tabii ki seni bir palyaço olarak görmüyorum. Sana baktığımda karşımda çok güzel bir kadın görüyorum."


Asılan suratım eski haline dönmüştü. "Bu içimi rahatlattı."


"Geldik. Bak bakalım etrafına beğenecek misin?"


Onu izlemeye ve konuşmaya o kadar odaklanmıştım ki ne geçtiğimiz yollara dikkat etmiştim ne de arabanın yavaşladığını fark etmiştim.


Etraf yemyeşildi. O kadar güzeldi ki kendimi bir kartpostalın içinde gibi hissediyordum. Bir restoranın önünde durmuştuk. Arabadan inerek içeri doğru yürüdük. Restoran ahşap ağırlıklı döşenmişti. İnsanın içini ısıtan, yöresel bir havası vardı.


Cam kenarı bir masaya geçip oturduk. Çantamı yandaki sandalyeye koyarken, bir adam "Aslan'ım"diyerek yanımıza geldi. Aslan ayağa kalkıp adamla sarıldı.


Bana dönerek bizi tanıştırdı. "Elzem, Salih abi buranın sahibi. Abi Elzem... arkadaşım." beni kim olarak tanıştıracağını bilemediği için duraksamıştı.


Ayağa kalkarak Salih bey ile el sıkıştım. "Memnun oldum Salih bey."


"Ben de memnun oldum kızım. Bey demene gerek yok Salih abi desen kafi. Evet ne istersiniz benden?"


Ben Aslan'a döndüm. "Beni sen getirdin, yiyeceklerimizi de sen seç."


Aslan bana gülümseyip Salih abiye döndü. "Salih abi sen bize serpme kahvaltı getir. Ortaya menemen ve pişi. Birde termosla çay alalım."


"Tamamdır, hazırlatıyorum hemen." diyerek yanımızdan uzaklaştı.


Aslan'a döndüm. "Sık sık geliyorsun sanırım buraya. Salih abi seni iyi tanıyor gibi."


Aslan üzerinde ki ceketi çıkartırken cevap verdi. "Evet, fırsat buldukça geliyorum. Gittiğim yerlerin güvenli ve temiz olduğundan emin olmak istiyorum. Bu yüzden yemek yediğim yerler konusunda oldukça seçiciyimdir."


Masayı çok hızlı bir şekilde hazırladılar. Peynir tabağı, reçeller, zeytinler, söğüş tabağı, menemen, pişi ve çay. Termosu alarak ikimizede çay doldurdum ve kahvaltıya başladık.


20 dakika sonrasında ise patlama noktasına gelmiştim. Her şey o kadar güzeldi ki yedikçe yemiştim. Çay bardağımı elime alıp arkama yaslandım.


Aslan'da elinde çay bardağıyla beni izliyordu. Hafif yanaklarım kızarmıştı. "Bugün ki planın ne? Neler yapmak istiyorsun?"


"Aslında bugün tamamen alışveriş yapmayı düşünüyordum. İlk önce ev için bir şeyler almam gerek, sonrada market alışverişi yapmalıyım."


"O zaman çok işimiz var kalkalım istersen." Çantamı alarak ayaklandım. Kasaya doğru ilerlerken Aslan bana arabanın anahtarını uzattı. "Sen arabaya geçer misin? Geliyorum ben de."


Kaşlarım çatılmıştı. "Aslan hesabı ben ödeyebilirim."


"Tabii ki ödeyebilirsin. Ama seni buraya ben davet ettim. Bana bir kahve borcun daha olsun, olur mu?"


"Peki." diyerek çıkışa yöneldim. Eğer çok ödemek istiyorsa ödeyebilirdi. Bunun için kavga edecek halim yoktu. Ben teklifimi yapmıştım.


Arabanın kilidini açarak bindim. Ben kemerimi takarken Aslan'da gelmişti. Anahtarı uzattım. Alıp arabayı çalıştırdı.


"Radyoyu açmamı ister misin?"


Onayladım. "Olur, müzik dinlemeyi çok severim."


"O zaman bu şarkı benden sana gelsin. Bakalım şansımıza ne çıkacak." diyerek radyoyu açtı. Arabayı Muazzez Ersoy'un güzel sesi doldurdu.


Görünce aşık oldum


O güzel gözlerine


Başkasını istemem


Benim gözüm sende


Yalvarırım ne olur


Başka birini sevme


Ben sensiz yaşayamam


Benim gözüm sende


Aslan'la göz göze geldiğimiz de bakışları çok yoğundu. Şarkı bittiğinde bu sefer ben konuştum. "Bu şarkıda benden sana gelsin o zaman." diyerek radyo kanalını değiştirdim. Bu sefer Ebru Gündeş'in güçlü sesini duyduk.


Kalbinde ki derdine


Derman olmaya geldim


Sakın artık üzülme


Sende kalmaya geldim


Yıllar var ki hasretim


O gül yüzüne


Kararlıyım bu gece


Senin olmaya geldim


Şarkının sözleri yanaklarımın kızarmasını sağlarken hızla kanalı değiştirdim. Bu sefer Barış Manço'nun sesini duyduğumda ağlayacak duruma gelmiştim.


Alla beni pulla beni al koynuna yar


Gözüm senden başkasını görmez oldu yar


Gönlüm senden bir şey ister nasıl desem yar


Alla beni pulla beni al koynuna yar


Radyoyu kapatıp arkama yaslandım. Suratım bir domates kadar kırmızıydı ve yanımda kahkaha atan adam durumu hiç kolaylaştırmıyordu. Gülerdi tabii. Adama 2 tane şarkı armağan etmiştim ve ikiside yatakta son buluyordu.


Sinirlenerek ona döndüm. "Aslan artık gülmeyi keser misin? Hayır yani şarkıları ben çalmıyorum ki. Denk geldi işte ne yapabilirim?"


Gülmesini durdurarak konuştu. "Tamam, tamam haklısın. Özür dilerim, sinirlenme lütfen. Denk gelişe güldüm sadece."


Gözlerimi devirdim. "Kendini hala gülmemek için sıkarken hiç inandırıcı görünmüyorsun, haberin olsun."


Kollarımı göğsümde bağlayarak yola döndüm. Biraz sonra araba durdu. Aslan ise sonunda ciddileşmiş bana bakıyordu. Ona hiç bakmadan emniyet kemerimi çıkarmaya çalıştım. Çalıştım diyorum çünkü Aslan elimi tutarak ona bakmamı sağladı.


"Küstün mü sen bana?" elimi çekmek istesemde izin vermedi.


Başımı cama çevirdim. "Ne münasebet? Neden küsecekmişim sana?"


Gülecek gibi oldu ama kendini durdurmayı başardı. "Evet sen bana baya baya küsmüşsün işte. Özür dilerim. Kendimi nasıl affettirebilirim?"


"Eh onu da sen bul." diyerek arabadan indim. Aslan arkamdan gelip kapıları kapattı. Çarşı çok kabalıktı, resmen insan seliydi. Aslan yanıma gelerek elimi tuttu.


Şaşkınlıkla ona baktım. "Çok kalabalık, kaybolmaman için." Eminim öyledir. Diyen iç sesime bu sefer hak verdim. Ama sesimi çıkarmadım, hoşuma gitmişti.


Çarşıya girip dükkan, dükkan gezdik. İlk önce halıları aldım. İstediğim ölçülerde kesip eve bırakacaklardı. Sonrasında salon için tablo, biblo ve vazo aldım. En son boy aynası alırken çarşıda işimiz bitmişti. Bütün alışveriş boyunca Aslan bana çok yardımcı olmuştu. Bir kenarda beklemek yerine yanımda durup, her şeye yorum yapmıştı. Aldığım bütün ürünleri birlikte seçmiştik.


Bir sonra ki durağımız ise market oldu. Ev tam takır kuru bakırdı. Bu yüzden A'dan Z'ye her şeyi almış yüklü bir alışveriş yapmıştım. Aslan markette de beni yalnız bırakmamıştı. Unuttuğum atladığım her şeyi sepete o eklemişti.


Bütün poşetleri arabaya yükledik ve eve doğru yola çıktık. Alışveriş gerçekten bütün günümüzü almış, bizi çok yormuştu. Askeriyeye giriş yaptığımızda arabayı apartmanın önünde durdu. Poşetleri taşımak için Aslan'ın 2 kere inip çıkması gerekmişti.


Son poşetleri uzattığında içeri davet ettim. "Hadi gel, kahve sözlerimden birini tutayım."


Eli saçlarına gitmişti. "Elzem aşağıdayken Mert aradı, acil gitmem gerekiyor. Sonra içsek sorun olur mu senin için?"


"Olmaz. Tabii sonra içeriz o zaman." dediğimde kısaca vedalaşıp kapıyı kapattım. Eşyaları hızlıca yerleştirip odama geçtim. Saten gecelerimi giydiğim esnada kapı çaldı. Geceliğimin kısa sabahlığını üstüme alarak kapıyı açtım.


Aslan karşımda elinde çiçeklerle dikiliyordu. Beni gördüğünde baştan aşağı süzdü. Bense şaşkınlıkla ona bakıyordum.


Beni süzdükten sonra kaşları hafif çatılmıştı. "Elzem kapıyı böyle açmamalısın."


Benim gözlerim ise hala çiçeklerdeydi. "Onlar ne?" diye sormam onu güldürmüştü.


"Senin için. Bugün bana küstüğün için gönlünü almak istedim. Hem aldığımız vazonun içi boş kalmamış olur." diyerek çiçekleri uzattı.


Çiçekleri elinden alarak gülümsedim. "Teşekkür ederim. Bu güzel çiçekler hatırına affedildin."


Gülerek duvara yaslandı. "Yarın Asil ve annem arkadaşına kalmaya gidecek. Ablam herkesi kahvaltıya davet etti. Seni arayacaktı ama ben sorarım dedim. Gelir misin?"


"Olur, gelirim."


"Tamam o zaman, yarın görüşmek üzere. Tatlı rüyalar." aynı şekilde karşılık verip içeri geçtim.


Vazoya su doldurup çiçekleri içine koydum. Benim için değerlilerdi kurumalarını istemiyordum. Hayatımda aldığım ilk çiçeklerdi.


Yatağa geçip gözlerimi kapattığımda yüzümde ki gülümseme hala solmamıştı. İçimde deliren kelebekleri sakinleştirmeye çalışmadım. İstedikleri kadar delirebilirlerdi, haklarıydı.


Loading...
0%