Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@zeyneepaslann

Herkesin Aslan'ı benim evimden çıkarken görmesinin üzerinden 2 gün geçmişti. 2 gündür Aslan'la hiç konuşamamıştık. Askeriyede yoğun olduğunu duymuştum Ahsen'den.


O gün ki konuşma rahatlamamı sağlamıştı. Düşünmemeye çalışsam da aklımın bir köşesinde benim evlenip, ayrılmış olmamı sorun edip etmeyeceği vardı. Verdiği samimi cevap aklımda ki soruları silmişti. Birbirimizi tanımamız için önümüzde hiçbir engel yoktu.


Çalan telefonumla düşüncelerimden sıyrılarak aramayı yanıtladım.


"Irmak hanım siz beni arar mıydınız? Hayret, kafanıza taş falan mı düştü acaba?"


Bir kaç gündür hiç konuşmamış olmamızın sitemiydi bu. Çünkü biz her gün mutlaka birbirimizi arardık.


"Yok tatlım benim başıma taş düşmedi. Ben taş olup, senin başına düşmeye geldim. Askeriye lojmanının önündeyim, gel beni al buradan."


Çığlık atarak konuştum. "Şaka yapıyorsun!"


"Ya kızım ne şakası gelip beni al buradan! İçeri girmeme izin vermiyorlar."


Yüzüne kapatıp, evin anahtarını aldığım gibi aşağıya indim. Lojmanın girişine doğru koşmaya başladım. Arkamdan ismimin seslenilmesi bile umrumda olmamıştı.


Irmak gerçekten yanında valiziyle orada dikiliyordu. Çığlık atarak ona doğru koştum. Aylardır görüşemiyorduk ve onu çok özlemiştim.


Irmakta bana doğru gelirken ortada buluştuk. Hızla sarıldığımızda Irmak beni havaya kaldırarak etrafında dönmüştü. Kahkahalarla gülerken bu kızın gücü her seferinde beni şok ediyordu. En sonunda ayrıldığımız da koluna hafif bir tokat attım.


"Neden haber vermedin? Havaalanından alırdım seni."


"Sürpriz yapmak istedim. İstifa ettim ve soluğu burada aldım. Biliyorsun ki kafama ne eserse onu yaparım."


Evet, biliyordum. Irmak aklına nasıl eserse öyle davranırdı. O ani kararların kadınıydı. Tam konuşacakken yanımıza yaklaşan beşli ile duraksadım.


Aslan'ın kaşları çatıktı. "Elzem niye koşuyorsun? Seslendim durmadın da, bir şey oldu sandık. Aklımı aldın."


"Ya çok heyecanlıydım, duymadım ki." diyerek masumca gözlerine baktım. Bakışları yumuşamıştı.


Hemen konuyu değiştirdim. "Sizi Irmak ile tanıştırayım. Benim en yakın arkadaşım. Irmak Aslan, Hakan abi, Eymen, Yiğit ve Mert."


Irmak hepsiyle el sıkışarak tanıştı. Mert ona şaşkınlıkla bakıyordu. Nedenini tahmin edebiliyorum. Irmak gösteriden ve göz dağı vermekten çok hoşlanırdı. Büyük ihtimalle el sıkışırken gereğinden fazla güç uygulamış, onları kendi çapında, ufak bir teste sokmuştu.


Hepsi yüzünü sabit tutmuştu sadece Mert acı değil ama şaşkınlık belirtisi göstermişti. Dudakları kıvrılmış, hafif gülümsemeye başlamıştı. Sanırım Irmak'ın yaptığı hafif güç gösterisi hoşuna gitmişti.


Onları kendi haline bırakarak Aslan'a döndüm. O zaten beni izliyordu. Onu ilk kez üniformasıyla gördüğümde baştan aşağıya süzmekten kendimi alamadım. Üniforma aşırı yakışmıştı. Tekrar yüzüne bakmayı becerebildiğim de gülümsemesini bastırmaya çalıştığını gördüm.


Sanırım onu nasıl süzdüğümü fark etmişti. Gerçi pek fark edilmeyecek gibi bakışlarım. Aman olsundu, o da beni süzmüştü.


Gözlerimi kısarak ona bakmaya başladığımda bana biraz daha yaklaştı. "Gördüklerin hoşuna gitti mi?" diye sordu.


Güldüm. "Evet, baya hoşuma gitti. Üniforma çok yakışmış." demem onu şaşırtmıştı. Dediğim gibi Aslan'ın yanındayken utanma duygumun yerinde yeller esiyordu.


Kaşları havalanmış, genişçe sırıtmıştı. "Teşekkür ederim, beğenmene sevindim." dediğinde kıkırdadım.


Sonra aklıma arkadaşım geldi. Göz ucuyla ona baktığım da Mert ile sohbet ediyordu.


Tekrar Aslan'a döndüm. "Aslan, Irmak bana kalmaya geldi ama içeri almamışlar. Nasıl yapabiliriz?" dudağımı ısırarak ona baktım. Daha çok yeni taşınmıştım, kuralları bilmiyordum. Eğer Irmak'ı içeri almazlarsa çok üzülürdüm.


Aslan bir gözlerime, bir dudaklarıma baktı. Bakışları içimde ki kelebekleri harekete geçirmişti. "Tamam, ben halledeceğim. Her girmek istiyorum diyeni içeri alamazlar. Ben kapıda görevli askerlerle konuşurum, siz eve geçersiniz, izin çıkartırım Irmak için."


İçim rahatlamıştı. Bunun etkisiyle gidip Aslan'a sarıldım. Ellerimi omuzuna koyduğumda elleri hızla belimi tuttu. Az önce içimde harekete geçen kelebekler Aslan'ı hissetmemle delirmişti. Kalp atışlarımın hızlanmasıyla derin bir nefes aldım. Burnuma kokusu doldu. Çok ferah, çok güzel kokuyordu.


Bir kaç saniye daha öyle durduğumda yavaşça ayrılırken, konuştum. "Teşekkür ederim."


Gözlerime bakarak konuştu. "Eğer hep böyle sarılacaksan, bana her istediğini yaptırabilirsin Elzem."


Cevap verecekken Irmak'ın yanımıza gelmesiyle durdum. "Elzem benim içeri girmeme izin vermediler. Nasıl yapacağız? Otele geçeyim mi ben?"


Benden önce Aslan konuştu. "Siz eve geçin, ben halledeceğim."


Irmak Aslan'a tartarcasına baktıktan sonra konuştu. "Tamam o zaman, biz gidelim. Teşekkür ederiz."


Aslan başıyla onayladı. "Tekrar teşekkür ederim, görüşürüz."


Gülümseyerek karşılık verdiğinde, diğerleriyle vedalaşıp eve yürümeye başlamıştık. Mert Irmak'ın valizine yardım etmek istemişti. Ama Irmak tekerlekleri kullanmaya gerek duymadan, kolayca valizi kaldırınca susmuştu.


Eve geçince Irmak'ı misafir odasına götürdüm. O duşa girerken ben mutfağa geçip bize kahve hazırladım. Bir süre sonra karşılıklı oturmuş kahvelerimizi yudumluyorduk.


"Hangi rüzgar attı bakalım seni buraya?" diye sordum.


"Melih beni aradı. Senin nerede olduğunu sordu, salak salak konuştu. Elzem seni hala rahatsız ettiğini bana nasıl söylemezsin?"


Gözlerimi kaçırdım. "Irmak sadece mesaj atıp duruyor. Bir şey yaptığı yok. Ben sizi endişelendirmek istemedim."


Irmak çatık kaşlarıyla bana bakmaya devam ediyordu. "Hayır, Elzem anlamıyorsun. Benimle konuşan adam hiç sağlıklı bir ruh halinde değildi. İstanbul'da ki bazı arkadaşlarımla konuştum. İşten kovulmuş, sürekli içiyormuş. Elzem tavırları, konuşması beni korkuttu. Ne yapacağını kestiremiyorum."


Sözleri beni germişti. "Ben hiç konuşmadım ya da haber almadım. Ne durumda olduğundan haberim yoktu. Sadece mesaj atıyordu, ben de engelliyordum."


Irmak boşluğa dalmıştı. "2 gün sonra İstanbul'a gideceğim. Hem ailemi görmem gerek hem de bu Melih şerefsizini kontrol ederim. Biraz gözünü korkuturum."


Bu sefer ben de kaşlarımı çattım. "Irmak, hayır. Başına bela almanı istemiyorum. Bulamaz zaten burada beni."


Irmak derin bir nefes aldı. "Hiç sanmıyorum, Elzem. Keşke ben de senin gibi düşünebilseydim. Benim konuştuğum eski Melih değildi. Sesini, söylediklerini duymadın Elzem. Ayrıca o sünepe bana hiçbir şey yapamaz. Biliyorsun korkar benden. Biraz sıkıştırırsam bir süre peşini bırakır belki."


"Irmak bunu yapmanı hiç istemiyorum. Başına bela alacaksın. Senin için korkuyorum."


Irmak güldü. "Benim için korkmana gerek yok balım. Biliyorsun ki bana hiçbir şey olmaz." diyerek saçlarını savurdu.


Sonrası dertleşmekle geçmişti. Ona Aslan'ı anlattım. Hissettiklerinden bahsettim. Irmak ise sadece dinledi. Anlatacaklarım bittiğinde ona baktım.


"Yarın hepsini eve davet et. Bir de ben bakayım nasıl insanlar."


Irmak insan sarrafı denilen kişilerdendi. Biriyle azda olsa vakit geçirmesi yetiyordu. Eğer hissettikleri iyi değilse o insandan mutlaka bir zarar geliyordu. Yıllardır hiç şaşmamıştı. Mesela Melih'ten hiç hoşlanmazdı. Tanıştıklarından beri ondan nefret etmişti. Ama ben salak gibi onu dinlememiştim.


Şimdi ise Aslan'ı ve çevresini test etmek istiyordu.


Aslan'a mesaj attım. "Yarın akşam işiniz yoksa bize gelir misiniz hepiniz?"


Dakikalar içinde cevap geldi. "Olur ben herkese haber veririm. Kaçta gelelim?"


Irmak yemeğe değil, çaya gelmelerini söylemişti. Onu dinledim. "20.00 uyar mı?"


Hemen cevap geldi. "Uyar. Gelirken almanı istediğin bir şey var mı?"


Düşünceli tavrına gülümsedim. "Hayır, sen gel yeter."


"Orada olacağım. İyi geceler, tatlı rüyalar."


"İyi geceler."


Ertesi gün Irmak'la kahvaltıdan sonra temizliğe girişmiştik. Temizlik bittiğinde sıra ikramlıklara gelmişti. Ben kedi dili pastası yaparken, Irmak kurabiye yapmıştı. Aslan'ın ıspanaklı böreği çok sevdiğini hatırladığım da hızlıca börekte yaptım. Irmak'ta o sırada kısır yapmıştı. Irmak'la yemek yapmak çok zevkliydi. Her mutfağa girdiğimizde kendimizi durduramaz, bir orduyu doyuracak kadar yemek yapardık. Yine öyle olmuştu.


Her şeyi hazırlayıp, giyinmeye geçtik. Buz mavisi bir mom jean giydim. Üstüme beyaz bir bluz aldım. Saçlarımı topladım ve takılarımı taktım. Parfümümü sıktığımda hazırdım. Tam içeri geçerken kapı çaldı.


Kapıyı açtığımda herkes karşımda duruyordu. "Hoşgeldiniz." diyerek geçmeleri için kapıyı tamamen açtım. Herkes sırayla beni selamlayarak içeri geçti. Sona Aslan kalmıştı.


Gülümseyerek tekrar konuştum. "Hoşgeldin."


"Hoşbuldum, yalnız bu günün kahve borcundan silinmediğini hatırlatmak istiyorum."


Güldüm. "Aksini düşünmemiştim zaten. En kısa zamanda seni tekrar davet edeceğim."


"Tabii ne zaman istersen gelirim." dedi. Tam o sırada Irmak geldi yanımıza.


"Hoşgeldin Aslan." diyerek selam verdi.


"Hoşbuldum Irmak."


"E hadi dikildik kaldık burada, içeri geçelim." Hepimiz oturma odasına yöneldik. Irmak Ahsen ve Melek'le tanışırken ben mutfağa geçip tabakları hazırladım. Çayları koyarken kızlar geldi, hemen tabakları servis etmeye başladılar.


Ben de çay tepsisini alarak içeri geçtim. Herkese çayları verdikten sonra oturdum. Irmak herkesle iyi anlaşmış gibi görünüyordu. Ortama hızla uyum sağladı. Biten çayları tazelemek için tepsiyi alıp içeri geçtim.


Çayları dökerken arkamdan gelen hareketlilikle dikkatim dağıldı. Çaydanlıkta ki kaynar su elime döküldü. İnleyerek çaydanlığı tezgaha bırakırken Aslan hızla yanıma geldi.


"İyi misin, çok döküldü mü?" Bileğimden tutarak musluğun yanına götürdü. Elimi soğuk suyun altına tuttu.


Akan su biraz rahatlatmıştı ama hala çok canım yanıyordu. Aslan içeriye seslenip Ahsen'i çağırdı.


Ahsen geldiğinde beni görünce hızla yanıma ilerledi. "Su mu döktün?" diye sordu.


Aslan cevapladı. "Evet su döküldü. Hastaneye götüreyim mi? Kötü mü?"


Ahsen elime bakarken cevap verdi. "Yok, hastanelik değil ama krem sürmemiz lazım. Su toplar yoksa."


"Tamam, ben gidip alırım." diyerek mutfaktan çıktı. Bizde elime buz jelini koyarak içeri geçtik.


Irmak hemen yanıma geldi. "Ne oldu, yandın mı?"


"Evet ama iyiyim. Aslan krem almaya gitti." diyerek açıkladım. Kızlar bulaşıkları halletmek için mutfağa geçtiler, benim gitmeme izin vermediler. Aslan 10 dakika içinde geldi.


İçeriye girdiğinde kremi açarak yanıma oturdu. Elimi tutup kremi sürdü. "Daha iyi misin? Hastaneye gidebiliriz istiyorsan?"


Çok önemli değildi ama Aslan çok gerilmişti. Sakinleşmesi için gülümsedim. "İyiyim, o kadar kötü değil. Merak etme."


Derin bir nefes aldı. "Zarar görmenden hoşlanmadım. Lütfen dikkat et kendine."


Kıkırdadım. "Emredersiniz komutanım."


"Elzem." Uyaran ses tonuyla konuştu.


"Tamam, dikkat edeceğim söz veriyorum."


"Tamam, o zaman biz kalkalım. Kötü olursan ara. Saat kaç olursa olsun." Ayaklandı. Onunla beraber hepsi kalktı.


"Tamam, haber veririm. Görüşürüz." dedikten sonra kapıya kadar geçirdim. Herkes geçmiş olsun dileklerini ileterek ayrıldı.


Irmak'la kısaca konuştuğumda Aslan'dan hoşlanmıştı. Elim yandığında bana olan tavırları hoşuna gitmişti. Melih konusunda onu dinlememiş başıma gelenleri görmüştüm. Aslan'ı sevmesi bu yüzden beni mutlu etmişti. Aklımda Aslan ile gülümseyerek uykuya daldım.


Loading...
0%