@zeynegul
|
Elimden akan kandan pıt pıt sesler çıkıyordu. Bu zaman akışı hiç istediğim gibi ilerlemiyordu. Ben böyle hayal etmemiştim, beklediğimden daha görünür oldum. Çekmecesinde üzerinde duran siyah bandajı elime bağladım. Bu ceza bana yetmezdi, daha fazlasını hak ediyordum. Hayatım bu siyah bandaj gibiydi işte, tüm yaraları faydası olmayan bir beze sarmaktı. Han a dönmüştük. Desen kendi acısını anında öldürmüştü şimdi daha acısı vardı, acısını öldürdüğü için pişman hissetmek. Den daha sıkı yemek yemeğe başlamıştı. Gözlemlediğim kadarıyla duygularını yemeğe veren biriydi, sinirliyse daha çok yer, mutluysa yavaş çiğner, hüzünlüyse ise sadece tabağı önünde tutardı aslında yemezdi. İki hafta geçmişti bu olayın ardından. Kimse kimseyle pek muhattap olmuyordu. Ve benim ustamla konuşup , gözümün önünde yaşanan ilk cinayeti bildirmem gerekiyordu. Yüzüme sertçe suyu çarptıktan sonra yüzümü önümde duran küçük havluyla kuruttum. Bir lanet gün daha başlangıcı... Havluyu akan nehirin yanına koyuyorum özensizce. Bahçenin merkezinde duruyordum. İşte gün vücuduma gelen okla başlıyordu. Kendi çevremde dönerek okun uç kısmından hızla tuttum. Önümde ki görevli bana şokla bakınca, kaşımı imayla oka doğru kaldırıp, ona fırlattım. Madem ben deneniyordum, onlarıda denemek benim hakkımdı. Burada korumalar birbirlerinde aksaklık var mı diye kontrol etmek zorundalardı. Bilirsiniz malum kişiyi benden korumalarını gerekecek. Geri iade ettiğim okla birlikte güvenlik yere eğildi. Bana iyi şeyler demem için beklentiyle baktı. Ona yandan bakarak " Ölmediğin için takdir mi bekliyorsun? " Dedim açıkça. Görevli şokla bana baktı, yüzünde herşeyi beklerdim ama bunu beklemezdim gibi bir ifade vardı "Haklısınız " Dedi saygı çerçevesinde başını eğerek. Haklı? Kim ben mi? Ne konuda? Haklılığa bu kadar önem mi veriyorsunuz? Peki madem korudunuz kişiyide öldürdüğümde umarım bana haklı dersiniz çünkü eğer şuanki o eğik başın bana diklenirse, o başı tamamen yerle birleştiririm. Onu ti'ye almadan önünden geçtim çünkü geleceği biliyordum. Hepsi beni öldürmek için birbirlerini yırtıcaklardı. Belkide onu öldürdüğüm için boyunlarını eğeceklerdi.... Her iki anlamda... Bunları düşünerek Han'a doğru ilerledim. Kendi odama girdim. Dışarıda ki güneşe baktım... "Anne ... Güneş bizi sevdiği için mi böyle parlıyor yoksa bizi sevmediği için mi? " Annesi Nafya'ya gülümseyerek bakar. "Bak" Der dışarıda ki güneşi parmağıyla göstererek "Güneş bu kadar parlak olmasına rağmen kendini gösteriyor. Demek ki neymiş senin onu görmeni istiyormuş" Yalan anne. Güneş bana hiçbir zaman kendini gösteremedi ki. Şuan o güneş gibiyim. Parlaklığının kimsenin görmesine izin vermediği kişiyim. Bunların şuan ki hali benden daha acıklıydı. Amcama gitmem için, lanet olası kişiden izin istemem gerekiyordu. Koridorda hızlı adımlarla ilerleyip, kapısını çalmadan içeri girdim. Masasının üzerinde kağıtlarla uğraşıyordu. Bana bakmadan "Kimse sana kapıyı çalman gerektiğini söylemedi mi? " Dedi bana bakarak. Sırıttı. Elini kağıttan çekip, başının arkasına koyarak bana döndü "Benim için sıkıntı yok. İstediğin gibi pat küt gir " Kaşlarını alaylı bir şekilde kaldırarak " Ama eğer ki müsait olmadığım bir anda odaya böyle girersen... Senin için hiç iyi olmaz " "Burası senin odan değil" "Neyim peki? " " İşlerini yaptığın bir yer " "Eee yani... " " Demek oluyor ki bu odada müsait olmama durumunun sıfır olduğu anlamına geliyor " Dedim kaşlarımı kaldırarak. Elinde ki kağıtları kaldırarak sırıttı " Belki sevgilime mektup yazıyorum... Yada " Dedi alt dudağını ısırarak " Onun yazdığı mektubu okuyorumdur " " Sizin sevgiliniz olamaz " Dedim emin bir şekilde. " En fazla eşiniz olabilir. " Gülümsemesini gizlemek istermiş gibi sağa doğru kafasını çevirdi. "Ben şuanda gülünecek birşey söylemiyorum " Dedim ciddiyetle "Kuralları söylüyorum. " Gülümsemesini silip, bana ciddiyetle döndü " Kuralları pek umursayan birine benzemiyorsun " Dedi imayla kaşlarını kaldırıp. " Benim kurallara uyup uymamam kent için o kadar önemli değildir. Ama siz " Dedim bir adım rekabetle öne çıkıp " Uymak zorundasınız " Son kelimeyi bastıra bastıra söylemiştim. Yüzüme anlamını bilmediğim bakışlarla baktı uzunca. Hüzün, mutluluk, pişmanlık, diklenme... Hiçbir duygu yoktu gözlerinde ama bulamadığım yoğun bir duygu vardı. Sırıtmıştı. Şimdi ki sırıtmasını biliyordum, mutluluktan uzak bir sırıtmaydı bu. " Doğru beni kurallar yönetiyor " Ayağa kalktı. İşte bu da meydan okumaydı " Ama " Dedi ellerini masaya yaslayıp, hafifçe eğilerek "Seni de ben yönetiyorum. " Dalga geçercesine yüzüne baktım"Sizin için çalışmam beni yönettiğiniz anlamına gelmiyor. Bu tüm işçiler için geçerli " Dedim tekrar ciddi yüzüme dönerek. Yine bana anlamını bilmediğim o uzun bakışıyla bakıyordu. Bu bakışla ilgili tek bildiğim uzun olmasıydı. Rahatsız olarak gözlerimi başka tarafa çevirdim. Ellerini masadan çekip "Ne için geldin? " Dedi. Ona döndüm. Seni öldürmek için. "Amcama gidiceğimi söylemeye" "Peki izin mi istiyorsun? " "Hayır. Sadece bilginiz olsun diye " " Bilgim olsun diye... Niye eğer gittiğini bilmesem gözlerimin her yerde seni arayacağını mı sanıyorsun? " Dedi dalga geçercesine. " Sen bana gideceğini haber vermek için değil, izin istemek için odama giriyorsun " Dedi kaşlarını kaldırarak, kollarını birbirine bağladı. Sıkılmışçasına ofladım. " Tamam gidiyorum işte " Daha fazla uzatmamak için tam odadan çıkıcakken " Bir şartla izin veririm" Onun sözüyle kapının koluna atıcağım elim havada asılı kaldı. Ona döndüm. " Nedir ? " Dedim tek kaşımı kaldırarak. Masasından uzaklaşıp, önümde belirdi " Bana " Dedi bir adım yakınlaşarak " Bu odada kalmak için yalvarırsan, o zaman izin veririm . " Ona ne bakışla baktığımı bilmiyordum ama yüzüme bakarken eğlendiği belliydi. Tokat atmak istiyordum çünkü şuan da öldüremezdim. Amcam benden bilgi alamazsa öldürüldüğüme kadar düşünebilirdi, bu da hiç amcamla iletişime geçemeyeceğimi gösteriyordu çünkü ben ölsem kimsenin haberi olmazdı, buna gerek duymazlardı. "Pisliksin" Dedim kısık bir şekilde. Bunu söylemek yasaktı ama elimden hiçbir şey gelmiyorsa en azından dilimden gelmeliydi. Dalga geçercesine yüksek sesle güldü. "Pisliğim " Dedi bir adım daha yakınlaşarak. " Aptalsın" "Aptalım" Bir adım daha... " İğrençsin" "İğrencim" Bir adım daha... "Küstahsın " " Küstahım " Bir adım daha. " Kötüsün " " Değilim" Aramızda bir nefes boşluğu kalınca bileğimi tutup, arkamda ki kapıya yasladı. " Yapmıcam. Sana asla yalvarmıcam! Hemde böyle aşağılık birşey için! " Güçlükle bileğimi ondan kurtarmaya çalışıyordum ama sandığımdan daha güçlüydü. Kulağıma doğru eğilerek "Yapıcaksın" Dedi rekabetle. Bileğimi serçte ondan çekip, kurtardım. Yada o bıraktı. Yüzüne tükürüp, hızla o lanet odadan ayrıldım. Bahçeye doğru hızlı adımlarla ilerleyip, ağzım çıktığı kadar bağırdım. Bu kendini ne zannediyordu?! Doğru hepsi aynı... Üstsen kadın fark etmeksizin her türlü kadının bedenine sahip olabileceklerini sanıyorlar. Çoğu üsttün en az beş kadınla olduğu biliniyor ve hiç bir kadının ses çıkarmasının zerre hakkı yoktu, ki ses çıkaranda zaten ağır bir şekilde idam ediliyordu. Tanrı bilir bu pislik daha kaç kadına böyle davranmıştır?! Tanrı mı?... Tanrının hiç bir şey bildiği yok... Herkesin anne ve babası gibi yaratıp, ortalıkta bırakıyor. Benim ailem hepsinden farklıydı, hiç kimse ailesini bilmezken ben aksine tam bir aile sevgisiyle büyüdüm. Ama sorun şu ki bu dünyada elimde olan sevgiyi alan kişinin derisini süzücem. ⚔️ Üzerime doğru gelen tahta parçasını kendi etrafım da dönerek sert kılıcımın ucuyla ikiye böldüm. Bu sefer kılıç, bana tahta parçasını atan çalışanın boynundaydı " Daha iyisini yapabilirsin " Diyip kılıcımı geri çektim. Yada iyiydi, benim karşımda şansı sıfırdı. Yerimden ayrıldım ve kendimi toparlayıp çıkışa doğru ilerledim. Tam demir kapının önündeydim ki biri önüme geçti " Yasak efendim" Dedi bana bakmayıp dimdik duran çalışan. Şimdi de çıkmamam için bir çalışanı mı buraya dikmişti? "Senin işin ne? " Dedim sinirle. " İşim sizin buradan çıkmamanızı sağlamakmış efendim" " Eğer şimdi önümden çekilmezsen-" Diye sertçe çıkışıyordum ki, arkamdan iğrenç bir ses geldi. " Sana demiyorum ki çıkamazsın diye ,sadece şart koşuyorum " Arkamı döndüğüm de oldukça rahat olan kişiyi gördüm. Resmen benimle oynuyordu. Gözlerimi sabretmek için yumdum. " Yeter " Dedim kısık bir sesle, bir tek benim duyduğumu biliyordum. Tıpkı küçüklüğüm de ailemin cesedine baltağım zamanda ki gibi, kimse sesimi duymamıştı çünkü sesim çıkmıyordu. Gözlerimi açtığım da önümde duran kişiye içimden lanetler yağdırdım ki tanrı lanetlerimi dinliyor olsaydı önümde bir figür olmayacaktı. Neyse en azından bana acıdığını belli edercesine nefretimi canlı tutuyor. " Sana gitmem gerekiyor diyorum" Dedim dişlerimi sıkarak. " Bende sana gitmen için yapman gerekeni söylüyorum " Dedi elleri cebinde bir adım atarak. " Ne dediğinin farkındamısın? " Dedim ona acıyarak. " Evet farkındayım " Dedi kaşını kaldırarak " Hatta söylüyorum. " Diyerek etraftaki çalışanlatın dikkatini çekip, bize bakmasını sağladı. " Bu kızı odamda istiyorum! " Herkesin bakışları bana öyle bir döndü ki, ilk defa insanların bakışlarından rahatsız olup, gözlerimi kaçırdım. Alayla gülüp, yanına ilerledi " Gördüm mü bak . Kim ne yapabilir... Benim isteğime " Dedi kulağıma doğru. Yüzüne tükürürcesine baktım. Arkasına dönüp rahat tavrıyla yürüdü, arkasında kalan Yaka'ya kolunu kaldırıp, iki parmağını indirerek, gelmesini işaret etti. Ben ise utancımla baş başaydım... Hepsi bana öyle bakmaya devam ediyordu. Nasıl mı? Hayat kadınıymışım gibi... Yada yakında idam edilecek biri gibi. Herkes biliyordu ve bana lanet olsun ki tek şans bırakmıştı. Akıllı sanıyordu kendini... Ve malesef ki akıllıydı ... Ama unutma benim nefretim senin aklından daha fazla. "Yeter! Herkes işine! " İlerimde duran Desen telaşlı bakışlarla bana doğru ilerledi . " Gel odana geçelim." Dedi omuzlarımdan tutup çekiştirerek. Odasından son olaydan sonra hiç çıkmayan Desen benim bu halimi görüpte mi çıkmıştı?... Ne o küçük Nafya içlerde bir yerde gülümsediğini gördüm. Unutma senin bu dünyada bir arkadaşın olamaz. Ona en yumuşak bakışımla baktım. Temastan nefret etmeme rağmen bana dokunmasına izin vererek ilerledim... ( Aynı saat dilimi içerisinde) Yaka' yı odasına çağıran Aker rahat tavrından çıkıp, kaşlarını çatarak sandelyesine oturdu. O anda da Yaka hızla kapıyı açıp içeri girip kapıyı kapattı. " Ne oldu Aker? " Dedi Aker'in karşısın da duran sandalyeye oturarak. Aker ona bakmayarak önünde ki kağıtlarla uğraşmış gibi yapıyordu. " Nafya'yı niye bu odada istiyorsun? " " Sende onlar gibi mi düşünüceksin?! " Diye birden yükseldi Aker. " Niye sen herkesin öyle düşünmesini istediğin için yapmadın mı o şovu " Dedi Yaka önüne dönerek. Aker derin nefes alarak " Bak... Eğer tek birinden, sizde dahil yanlış bir söz duyarsam, size bu dünya yı dar ederim. Kimse o kız hakkında tek bir kelime bile etmeyecek . " " Sen zaten ettin edeceğini Aker . Şimdi de çıkıp, yaptığın şeyin aynısını bizim yapmamamız gerektiğini mi söylüyorsun? Ne bu sanki yaptığı mı yapma dediklerimi yap dermiş gibi? " Yaka ona tek kaşını kaldırarak baktı. " Benim aklımda bir şey var- " Yaka hızla sözünü kesti. " Aklında ki kızın utanç duygusunu test etmekmiydi? Eğer öyleyse baya başarılı oldun dosttum" Dedi alaycasına gülerek. " Yaptığımı savunmuyorum " Dedi Aker gözlerini kaçırarak. "Dediğim gibi birinden tek bir lafı bırak bakışlarında bile bir ima olursa ne olucağını biliyorsun. " Dedi ciddiyetle. Yaka ise alaycı gülümsemesini sürdürerek " Kız evet dese hepsi ona o gözle bakıcak. Hayır derse herkes onun idam edilmesini bekleyecek. Zekisin dosttum kıza başka bir seçenek bırakmıyorsun. İstediğini her türlü zorla yaptırıyorsun " Dedi Yaka dudaklarını büzerek. " Öyle düşünmüyorsun değil mi? " Dedi Aker. Yaka'nın ne düşündüğünü onun için önemliydi çünkü Yaka onun en yakınıydı. Yaka ne düşündüğüm ne önemi var dercesine güldü " Öyle düşünmüyorum " Aker'e döndü "Ama öyle olsa senin için hiçte fena olmaz . Hayır demezsin yani. " Aker gerçekten de güldü " Senden de yalan saklayacak halim yok... " ⚔️ " Dediğim gibi Nafya. Öyle yapıcaksın. Eğer bir sorun olduğunda da ne yapman gerektiğini biliyorsun" " Yapamıcam Desen, herkesin içinde böyle alçakça bir şeyi söyleyemem" Diyerek Desen'e döndüm. " Herkesin seni idam edilmen gerektiğini mi düşünmek istiyorsun! " Desen'in sert sesiyle kendime geldim. İdam.... Ben ... Daha hiçbir şey yapamadan ölücekmiydim? Benim ölümüm bu kadar basit mi olucaktı? Sen onca zaman bunun için yaşamadın Nafya! "Bak canım" Dedi Desen derin nefes alıp , Nafya'yı sakinleştirmek için elleriyle Nafya'nın yüzünü tuttu. " Ben nasıl kısa bir zaman içinde o odadan çıkmayı başardıysam, sende öyle davranıcaksın" Desen'e anlamsızca baktım. Bakışıma karşılık " Yani... Bazen olduğun o karakterden çıkıcaksın " Dedi net bir şekilde. "Sadece iki seçeneğin var " Devam etti ayağa kalkarak. " İdam mı? Olduğun karakter den bir günlüğüne çıkmak mı? " Bana bir saniye bakıp , arkasına dönüp, odadan hızla çıktı. Ben zaten sürekli olduğum karakter den çıkıp, sürekli rol yapıyordum. Yoksa öfkemi susturup, böylece onun dediğini yapmak zorunda kalmazdım. Zorunluluk.... Bu hayatta ki en büyük darbedir. ⚔️ Bahçede ilk defa gördüğüm kişilerin önünde olan ciddiyetle birşeyler konuşan kişiye bende ciddiyetle yürüdüm. O bunu yapmıştı. Herkesin önünde dile getirmişti, bende herkesin önünde dile getirecektim. Ayakta gardiyan gibi dikilen Desen'le ilk başta bakıştım. Ne yapacağımı anlamış olucak ki bana kaşlarını yapma dercesine kaldırdı . Herkes neden ben geldim diye bakıyordu ki, Gelişim bu kadar mı ses getiriyordu? Bana bakan yüzlere baktığımda ve üyelerin ayakta olduğunu gördüğümde ve ilk defa gördüğüm kişileri süzdüğümde, birde Desen'nin yapma dercesine baktığını hatırladığım da , buradakilerin önemli kişiler olduğunu kavramam saniye mi almadı. Oyun başlasın o zaman... Şimdi söyleyeceğim söz karşısında yüzünün alıcağı şekli keyifle izliyor olucak küçük Nafya... Göz hizzalarına daha çok geldim. Zerre tiksinmeden, hatta sesimin normalinden daha sade çıkmış bir biçimde " Benimle aynı odada kal" Dedim. Gözlerinde ki dehşeti görmek için tamamen ona odaklandığımda..... İçten bir sırıtıştan başka birşey görmedim. |
0% |