@zeynegul
|
Küçük bıçağı tam ustasının kafasının yanına sabitledi.
"Bakıyorum da hala acemiyiz " Dedi usta dalga geçer gibi.
Nafya yüzünden akan terleri umursamadan derin nefes alarak "Eğer acemi olsaydım, o bıçak bir santim yanında değil, beynini deliyor olurdu " Ustasının dalgasına karşı.
Usta gururlu bir şekilde sırıttı çünkü az önce ki gösteriyi yapan onun öğrencisiydi.
Usta hızlı bir şekilde kafasının yanında ki bıçağı çevik bir hareketle alıp, Nafya'ya doğru hızla fırlattı. Amaç dikkati gelebilecek olan tehlikelere karşı ne kadar açık olduğuna bakmaktı.
Nafya ona doğru hızla gelen bıçağı sol bacağını kaldırarak, sert bir tekme attı.
Bunu gören usta "İşte şimdi intikamın kadar ağırsın".....
1973 (Çese kenti) (Japonya)
Gittiği yoldan dönen küçük kız, seke seke evin yolunu tutuyordu. Elinde üç tane buğday ekmeği bulunarak ilerliyordu.
Komşularının çoçuğunun yanından geçen kız, ona sıcak bir şekilde gülümseyerek selam verdi.
Bu onun son gülümseyişi olucaktı.
Tek katlı evine yaklaştığında küçük kalbinde bir acı hissetsede gülümsemesini bozmadan ilerlemeye devam etti.
Eve yaklaştığında evin kapısının açık, Çese halkının evin önünde toplandığını fark etti.
"Acaba bugün benim doğum günümde, ondan mı böyle herkes toplanmış" diye mırıldandı sevinçle çünkü genelde halk en fazla bunun için buluşurdu, Nafya'ların evinde.
"Çekilin, çekilin" diyerek aralarından geçti minik fiziğiyle.
Komşular ona tereddütle baktı. Babasının en yakın arkadaşlarından olan adam Nafya'ya doğru yaklaştı. Küçük kızı tutmak için ama onun o yüzünde ki masum, habersiz gülümsemeyi gördüğünde gözlerinden akan yaşı kafasını eğerek sildi. "Ne oldu? " dedi kız, halka bakarak.
"Birşey yok" dedi adam gülümsemeye çalışarak.
Halk onun gülümsemesine şaşırdı.
Küçük kız, büyük zekasıyla birşeylerin döndüğünü anlamıştı.
Nafya derin bir nefes alarak, adamın yanından son hızla koşup, kapısı açık kalan evinin önünde durdu. Ayaklarını sürterek kendini durdurdu.
Gördüğü şimdi ise kendisiydi.
Halkın çığlıkları arasında o sadece donuk kalan yüzüyle kendine bakıyordu, yüzü artık hep bu yüz şeklini alıcaktı daima.
Nefrete bakıyordu.
Karşısında duran ayna onun yansıması değildi.
Yerde ki korkunç görüntü onun yansımasıydı.
İçindekilerini bitirişine bakıyordu küçük kız.
Ailesinden geriye kalan, cansız bedenlere bakıyordu, gözünü kırpmadan ve o bir daha kırpamadı da zaten.
Ve o içindekilerin başlangıcına bakıyordu.
O kanlar...
O yerde uzanışlar...
Halkın korkunç çığlığı.
Ve Nafya'nın Nafya olmaya başladığı o zaman ve görüntü.
Tablo korkunçtu ama ne yazık ki bu tablo Nafya'nın içindekilerini çizemiyordu.
Küçük kız güçsüz bedeniyle bir kaç adım atmaya çalıştı.
Gördüğü görüntü, babasının anlında oluşan kurşundu ve annesinin tam kalbinin üzerinde bulunan kurşundu.
Nafya eğildi. Halk kızın sessiz atak geçirdiğini düşünerek göz yaşları içinde onu izliyordu.
Nafya'nın eli annesinin kalbine uzandı, halk kalbini ellicek sanınca Nafya sadece kurşunu yerinden çıkradı. Babasına döndü bu sefer, anlında ki kurşunu çıkardı şertçe.
Bunu yapanı tam kalbinden ve anlından vurucaktı. Buna o yaşta karar vermişti.
Elinde bir kurşun, diğer elinde de bir kurşun tutarak yavaşça yerden kalktı. Halk onun yüz ifadesini merak ederek ona döndü ama gördükleri donuk, tek damla gözyaşı akmayan küçük bir kızdı.
Nafya o tablonun bir figürü değildi, fırçayı eline aldı ve sert darbelerle resmi onların istediği gibi bırakmadı. Nafya o tablonun ressamıydı, figürü değil.
Dolamayacak gözlerini halka çevirdi "Bunu kim yaptı? " Tek istediği bu sorunun cevabıydı.
Halktan biri, küçük kızın verdiği cevapla ne yapabilir ki düşüncesiyle, anında cevap verdi "Psi çetesi"
Duyduğu ismi nefretle kanına geçiren kız artık ne gülücekti, nede ağlayacaktı, o tamemen duygusuz bir kızdı. Bir duygu dışında ; Nefret.
|
0% |