@zeynep56
|
Nasıl bir his biliyor musun? Oda geniş ama sığamıyorsun, bak kapı orada ama çıkamıyorsun, pencere açık ama nefes alamıyorsun.
Cemal Süreya...
Bölüm 1 "Amber çiçeği."
Nefes alamadığınız bir an olurdu ve nefes almak için çabalardınız ya da ne bileyim en yakın kişiye sesinizi duyurmak isterdiniz. Ama anneniz bir bağımlıysa ve o an panik atak geçiriyorsanız, ölümlerden ölüm beğenin çünkü ilacınızı vermek için yanınızda kimse yok demektir.
Annem koltukta sızmış bir kolunu aşağıya şarkıtmışti. Boğazımın yandığını hissettim. Ona kadar saydım nefes almaya odaklandım o an sadece nefes... Nefes almaya ihtiyaç duyuyordum. Bütün her şeyi siktir et. Zihnimi boşalttım. Dizlerimin dibine tam halının üstüne küstüm. Harika annem kendine gelince beni o gebertecek.
Neyse ki tekrar nefes almayı başardım. Sankii yüzlerce kilometre kosmuşum gibi hissediyordum. Sürünerek annemin yattığı koltuğa gittim annemin sarkmış kolunu kavrayarak nabzını kontrol ettim.
Nabzı yavaş olsa da atıyordu. Bu da bir şeydi. Ölmemişti sonuçta. Ve ben bu duruma sevinecek hale gelmiştim. Bazen kendime acıyorum.
Cama biri taş attı, sakince pencereye ayak ucumu kaldırarak kafamı uzattım. Ahmet'ti mahallenin küçük delisiydi. Ama onun da gözle görülür aile sorunları vardı.
Okulla gitmiyordu, ve ben babası denen şerefsizin göndermediğini çok iyi biliyordum. Kavga sesleri hiç eksik olmazdı ve her kavga polisle biterdi. Bana sorarsanız polisler bile bıkmış olabilirdi çünkü kadın şikayetçi olmuyor ve kocasının deli gibi boynuna yapisiyordu.
Birinci katta kaldığımız için Ahmet camın demirlerinin arasından bana beyaz bir zarf uzattı.
"Bu ne Ahmet?" Diye sorduğumda omuzlarını silkti, " ben de bilmiyorum Eftelya abla lüks bir araba durdu önümüzde çocuklarla top oynuyorduk sonra seni tanıyıp tanımadığımı sordu ben de tanıdığımı söylediğimde Bu zarfı sana getirmemi rica etti" Zarfı incelediğimde önünde hiçbir şey yazmıyordu ya da mühür falan da yoktu.
" Teşekkür ederim Ahmet. " Dedim.
"Rica ederim abla annem Akşam çaya çağırdı size geleceğimi söylediğim için" kısa bir an kafamı çevirdim ve annemin koltukta sızmış görüntüsüne baktım. Annemi ayiltmak epey zor olacaktı ama belki ona iyi gelirdi.
"Görüşürüz" dedim.
İçeriye geçip camı kapattım, mektubu televizyon masasının üzerine bıraktım. Annemin yanına gittim, önünde diz çöktüm önüne düşen saç tutamlarını kulağının arkasına sıkıştırdım. Omuzunu dürttüm. "Anne" zar zor hareket edip diğer tarafta döndü. Ya sabır.
Çöktüğüm yerden kalkarak banyoya girdim, oturduğumuz ev çok büyük değildi. İki oda ve Amerikan mutfağı vardı, o yüzden olduğunca mutfağı temiz tutmaya çalışıyorum.
Banyo rafından ilacımı aldığım gibi mutfağa girdim. Ara koridor oldukça uzundu. Sağ tarafta portmanto vardı.
Hapı yuttuğum da hava almak için dışarıya çıktım. Umarım ben gelinceye kadar ayılmış olursun anne.
♤
'Herkesin seninle aynı imkanlarla dünyaya gelmemiş olduğunu unutma' ...
Yazardan. Akın Akbulut...
Akın yıkık dökük evlerin bulunduğu mahalleye girerken, açaba yanlış mi geldim diye düşündü ama yanlış gelmesinin imkanı yoktu. Kız kardeşinin ölmediğini öğrendikten sonra onu aramaya başlamıştı. Her yerde. Yurt dışında bile ama böyle köhne bir mahallede yaşayacağı aklının ucuna bile gelmezdi.
Top oynayan çocukların olduğu yere arabayı park etti. Hepsinden büyük duran delikanlıya seslendi.
"Hey delikanlı bakar misin?" Çocuk elinde ki topu koltuğunun altına sıkıştırarak siyah arabaya doğru yürüdü.
"Bana mi seslendin abi?" dedi çocuk Akın güneş gözlüğünü çıkardı. "Evet. Eftelya'yı tanıyor musun?. "Ahmet'in kasları çatildi. "Evet tanıyorum. Arka sokakta oturuyorlar." Akın lafa atladı. "Amber çiçeği sokağı "Ahmet başını salladı. "Evet abi."
Yan koltukta duran zarfı çocuğa uzattı. "Bu zarfı Eftelya'ya ulaştırır misin?" Çocuk zarfı almadan önce. "Olur ulaştırırım." Dedi.
Akın mahalleden çıkmadan önce bakkaldan su aldı, şeker hastası olduğu için olduk olmadık yerlerde boğazı kuruyordu.
...
THE END.
Akın Akbulut.
|
0% |