Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@zeynep_813

Sessizlik nedir? Sessiz olmak, sessiz kalmak. Kendi içimizde kendi kendimize konuşmak. Kelimelerin ağıza gelip dışarıya söylenememesi, haykırmak isteyip sürekli susmak hayat beni böyle karşılamıştı işte... Sürekli sessiz kalmak! Ben Sanem Baysal ve bu benim hikayem... Çocukluğumdan beri hep sessizdim hala kendi içimde öyle hissediyor gibiyim. Ailesi ayrı bir kız çocuğu olarak büyüdüm... Babam işlerinden dolayı sürekli yurtdışına giderdi bizde annem ve ablamla her zaman onu beklerdik. Sonra bir gün her şey durdu annem ve babam sürekli kavga etmeye başladı ve ucu gelmez bu kavgaların sonucunda ayrılma kararı aldılar. Ablam babam ile bense annem ile yaşamaya başlamıştık. Küçüklüğümüzden beri ablamla bir dakika bile ayrılmayan biz 10 yaşımızda birbirimizden koparılmak zorunda kalmıştık. Babam ablamı da alıp yurtdışına yerleşmişti. Bizde annemle beraber türkiyede kalmıştık ama üç ayda bir görüşüyorduk. Sonra bir gün bir şey oldu ve annemi sessizce ağlarken gördüm. Yanına gidip dizlerinin dibine oturup ağlayangözlerini izledim... Hüzün ve çaresizlikle akan göz yaşları dinmek bilmiyordu. Bir kaç saniye duraksayıp ağır ağır kaldırdığı başıyla gözlerime bakmaya çabaladı... Ellerimden sıkıca tutarak derin bir iç çekti ve


konuşmaya çalıştı "Bak güzel kızım ben az önce bazı haberler aldım ama üzülmek yok tamam mı?" annemin benimle bu şekilde konuşması beni iyice korkutmuş ve gerilmeme sebep olmuştu. Kalbimi derin bir sızı sarmış ve yutkunmalarım nefesimi tıkamaya başlamıştı."Artık ablanla


görüşmeyeceğiz anneciğim." dediğinde olduğum yerde kitlendi bedenim, ruhumu garip bir yalnızlık hissi sararken tutamadığım göz yaşlarım yanaklarımdan süzülevrdi istemsizce. Ablamı bir daha


göremeyecek olmak, bunu bilmek... Bu acıyla yaşamaya çalışmak zorunda olmak. Bunlar o zaman ki küçük kız


çocuğuna yapılan büyük haksızlıklardı. Biz küçükken ablamla


evimizin hemen alt sokağında bulunan bir buz pistine kaydolmuştuk. Orada buz pateni yapardık... İkimizin de küçüklüğümüzden beri en sevdiği şeydiyebilirim. O günden sonra hayat benim için hep eksik oldu, sessizlik her saniye bedenimi ve ruhumu sarmaya devam etti sanki bir daha hiç çözülmeyecek bir düğümmüş gibi... Şuan 18 yaşında bir genç kızım ve tam 8 yıldır ablamı göremiyorum. O benden üç yaş büyük ve şuan nasıl bir hale geldiğini öyle merak ediyorum ki saçları şuan uzun muydu acaba yoksa kisa mı?, boyu ne kadar uzundu?, makyaj yapmayı sever miydi?, okuyor muydu?, okuyorsa ne okuyordu?, hedefleri nelerdi?.. Bunların hepsini öyle merak ediyorum ki... Evet şuan bunları düşünürken odamda yatağıma uzanmış ve pencereyi izler haldeyim. Biliyor musunuz? Ablamdan sonra ben buz pateni yapmayı bir gün bile bırakmadım çünkü sadece orası ablamla olan güzel anılarımı hatırlatıyor... En çok orada eğlenirdik ve vakit geçirirdik. O günleri öylesine özlüyorum ki... Neyse şuan saat gece 12 ye geliyor. Ama ruhumu rahatlatmak istiyorum. Bu yüzden yatağımdan doğrulup karşımda duran dolabıma doğruyu ilerledim ve dolabımın alt rafina öylece koyduğum patenlerimi yavaşçaelime alarak inceledim. Şuan oraya gitmek istiyordum işte. Buz pateni yapmaya... Anneme fark ettirmeden çıkmaya çalışmalıydım aksi halde bu saatte dışarı çıkmama asla izin vermezdi. Yavaş adımlarla üzerime mavi bir badi ve altıma da siyah uzun taytımı giyerek beyaz patenlerimi alarak odamın kapısını yavaşça araladığım gibi hemen çıkıp kapıyı da ardımdan kapattım. İçimde garip bir his besliyordum bugün. Nedenini bilmeden... Sanki her an ağlayacak mışım gibi çarpıyor yüreğim ve titreyen nefesim eşlik ediyor tüm bu tepkilere. Sadece paten sürmek istiyorum şuan... O buzda kendimi serbest bırakıp gitmek istiyorum sonsuza dek. Yavaşça attığım adımlarım sonunda evin dışına çıkmayı başarmıştı. Hafif bir esinti saçlarımı yüzüme vururken kafamı kaldırıp gökyüzüne baktığımda Ay'ın ve yıldızların ne kadar parladığını fark ettim. Sonra ağır adımlarla yürümeye başladım. Sessizdim yine, yine kendi içimde bir şeylerden korkuyorum... Ablamı acaba bir daha hiç göremeyecek miydim? Ömrümün sonuna dek bu böyle mi gidecekti?Acaba beni görse nasıl bir tepki verirdi... Nasıl davranırdı? Sımsıkı sararak saçlarımı mı koklardı yoksa yılların verdiği yalnızlıkla beni yine yok mu sayardı? Sanırım ikinci seçeneğe yüreğim dayanmazdı... Rüzgar şiddetini arttırken çoktan buz pistine geldiğimi fark ettim ve başımı kaldırıp bu binaya yeniden baktım. Burada geçirdiğimiz onlarca anı yeniden canlandı gözümün önünde... Kapıda duran Ahmet amcayı gördüğümde yanına doğru giderek söze girdim "Ahmet amca ben içeride bir eşyamı unutmuşumda girebilir miyim?" Ahmet amca buranın güvenliğiydi. Bir süre inanmayan gözlerle baktıktan sonra "Peki ama çok geç kalma kızım" diyerek içeriye girmeme izin verdi. "Teşekkür ederim fazla gecikmem" diyerek kapıya yöneldiğimde içeriye doğru bir adım attım sonra yavaş yavaş buz pistine doğru elimde buz patenlerimle ilerlemeye başladım. Tekrar bir kapıdan girdiğimde iki tarafımda bulunan bir biri ardına dizilmiş bir sürü oturak ve upuzun bir yol ile karşılaştım. Yoldan ilerlediğim süre boyunca kalbim deli gibi çırpınıyorduve sebebini hala anlayamıyordum. Sanki bir yerden ablam çıkacak mış gibi... Şuan karşımda duran buz pisti öylesine parlıyordu ki... Sadece buz pistini aydınlatıyordu etraftaki ışıklar. Yavaşça sağ tarafıma yöneldiğim sırada en öne dizilmiş oturaklardan birine oturdum ve ayakkabılarımı çıkarmaya başladım. Elime aldığım buz patenlerimi incelediğimde üstünde ki kar tanesi desenlerinde ağır ağır gezdirdim parmaklarımı... Sonra bir damla göz yaşı akti gözlerimden... Acaba ablam'da buz pateni yapmaya benim gibi devam ediyor muydu? Acaba o da saklıyor muydu patentlerini?.. Bu düşünceler ruhumu esir alırken hemen olduğum yerde dikleştirdim omuzlarımı ve göz yaşlarımı usulca sildim. Patenlerimi giymeye başladığım an ben çok güçlüydüm işte. Gücümü de kendime olan güvenimi de ben patenlerimden alıyordum... Patenlerimi giydikten sonra piste doğru usulca ilermeye başladım. Piste çıktıktan sonra buzun üzerinde kendimi serbest bırakarak süzülmeye başladım. Gözlerimi kapatarak ruhumu saldım... Hislerime sadece patenlerim yön versin istedimkendimi huzursuz hissettiğim her anı geride bırakarak sürmeye devam ettim. Yavaş yavaş hareket ettirdiğim kollarıma bacaklarımla eşlik ederek hareketlerime yön vermeye başlaıyordum. Artık güvende


hissettiğim yerdeyim, şuan sadece ben


ve patenlerim var şuan sadece bu buz


pistinde yalnızım ve sürüyorum


öylesine... Her attığım adımda hafif bir


esinti kaplıyor bedenimi ve yüreğim


çırpınarak nefesime eşlik ediyor. Bir


an duraksayarak elimi cebime attığım


gibi kulaklığımı alıp "Cem yenel'den


SENİ O GÖKYÜZÜNE BEN KOYDUM"


Şarkısını açarak müziğin hareketlerime eşlik etmesine izin verdim. Şuan öyle iyi hissediyordum ki... İçimde büyüyen o garip his yerini yavaşça huzura çeviriyordu... Müzik te buzun üzerinde süzülmekte bana çok iyi gelmişti. Müziğim yavaş yavaş biterken adımlarımıda yavaşlatarak müziğe ayak uydurmaya başladım müziği değiştirmek için parmağımı kaldırdığım sırada pistte yankılanan bir sesle beraber olduğum yerde etrafıma bakındım. Korkuyla karışık şaşkınlıkla beraber yutkunduğum sırada bir iki kelime çıktı ağzımdan"Hey! Kim var orada?" Dediğimde yeniden bir ses daha geldi sanki teneke bir kutuyu fırlatmışlar gibi... Bir kaç saniye pistin ortasında öylece durduktan sonra patenlerimi çıkararak salondan ayrıldım. Çıkış kapısına ulaştığımda Ahmet amcayı görmemle birlikte biraz da olsa içim rahatlamıştı. "Gidiyor musun kızım?"


"Ee evet çok teşekkür ederim Ahmet amca"


dediğimde yolu işaret ederek cevap


verdi "Ne demek ama dikkat et ve bir daha da bu saatte gelmemeye çalış biliyorsun bu sokaklar bu saatte pek iyi olmaz" Ahmet amca çok haklıydı bu saatte gelmemem gerekiyordu geceleri bu sokaklar pek iyi olmuyordu gerçektende... Hemen başımı onaylarcasına sallayarak Ahmet amcanın yanından ayrıldım ve telefonumu kontrol ettim. Annemden hiç bir mesaj veya arama gelmemişti. Bu içimi rahatlatmaya yetiyordu çünkü beni merak etmesini şuan hiç istemiyordum. Telefonumu yeniden kapatarak aşağı sokağa doğru yöneldiğimde bir çocuğun duvarındibine oturmuş elinde salladığı bira şişesine odaklanmış ve halsiz halsiz sallanırken gördüğümde yeniden bir korkuyla kitlendi bedenim. Kalp atışlarım deli gibi hızlanıyordu her saniye. Beni fark etmemesini umut ederek kendimi çok belli etmeden yan tarafından geçmeye çalıştığımda göz ucuyla bana bakarak baştan aşğı süzdü ve ağır adımlarla ayağa kalkarak olduğu yerde sendeledi. Bense korkuyla adımlarımı hızlandırmaya başladığımda sallanarak beni takip etmeye başladı. İşte şimdi büyük bir belaya kurban gidecektim. Ben hızlanıyorum o hızlanıyor... En sonunda olduğum yerde arkamı dönerek bir anlık cesaretle bağırmaya başladım "Kimsin sen?! Neden beni takip ediyorsun?" Önce biraz duraksadı bakmakta zorlanıyor gibi bir hali vardı bakışları "benden korkmalısın" der gibiydi adeta üzerimde kurduğu bu baskıyı hissediyordum... Elinde ki bira şişesi birden yere düştüğünde olduğum yerde sıçaramamla korkum iyice artmıştı. Şuan neden bu saatte buz pistine gittiğimi sorguluyordum işte. Yine duramadım kalktım geldim.Zaten hep gittiğim bir yer neden bu saatte geliyorum ki ah salak kafam ah. Şimdi nasıl kurtulacaksın bu beladan Sanem... Hadi düşün bakalım. Adam yine sallana sallana üzerime gelerek ağzında bir şeyler geveliyordu. O geldikçe benim adımlarım geriye gidiyordu ve en sonunda bir binanın duvarına toslamıştım. Artık ne kaçacak bir yer ne de beni kurtaracak biri yoktu burada... Endişeyle konuşmaya çalıştım "Bak sen kimsin bilmiyorum ama gelme üzerime, rahat bırak beni!" diyordum fakat adam beni umursamadan üzerime gelmeye devam etti ve elini yanıma doğru uzatarak duvara yasladı. Artık büyük sıkışmıştım. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum ki adam kalın bir ses tonuyla nefesini tenime vermek istercesine konuşmaya başladı "Çok güzelsin..." işte bu söz karşısında tamamen bittiğimi anlamıştım artık kaçacak yerim hiç yoktu... İmkansızdı. Sarhoş bir sapık şuan tam karşımda gecenin bir yarısı beni kapana sıkıştırmıştı...


"Git lütfen!" diye söylendiğimde sesimi bastırarak cevap verdi "şşş senin gibi güzel bir kızın bu saatte burada ne işivar?" dediğinde titreyerek cevap vermeye çalıştım "Sanane rahat bırak beni!" sinirlenmiş gibiydi kaşlarını çatmış çene kaslarını sıkmış ve gözlerini üzerimde gezdirerek iyice odaklanmıştı bana. Elini kaldırıp sertçe duvara vurduğunda yine sıçradım olduğum yerde "Kimse bana sanane diyemez!" diyerek öfkeyle bana bakarken ellerimi kaldırarak onu itmeye çalıştım ama ellerimi sıkıca tutarak beni yine duvara yasladı ve eliyle ağzımı sıkıca kapatarak sessiz kalmamı sağladı. Gözlerinde ki öfke ruhuma işlemeye yetiyordu ve bedenim öylece titriyordu "Ne oldu? Bir sesin kesildi sanki bana böyle davranmanın bedelini ödeyeceksin çakma sarışın!" eli ağzımı öyle kapatırken nefes alış verişlerim artık zorlanmaya başlamıştı. Ben olduğum yerde çırpınırken karşımda ki tehlike yüklü adam beni hiç umursamadan belimi kavrayarak kafasını yavaşça omzuma doğru uzatırken bir nefes verdi ve ben ağlamaya başlarken aynı zamanda sesimi de duyurmaya çalışıyordum. Birden bir şey daha söyledi kısık ses tonuyla "Çok güzel kokuyorsun!"Allah'ın belası sapık. Olduğum yerde ağlayarak çırpınıyordum ve buna asla aldırmadan bana yakınlaşmaya devam ediyordu. Nefesi tenime iyice işlerken dudakları boynumu bulduğunda ağzıma kapattığı elini ıssırarak bağırmaya başladım ve arkadan gelen motor sesiyle birlikte hemen yardım istemek için bağırmaya devam ettim. "İmdat! Yardım et bana lütfen kurtar beni!" dediğim sırada adam motorun gazına öylesine basti ki yanımızdan hızla gitti. Artık ümidimi kesmiştim... Son umut parçamda hızla gitmişti. Karşımda duran tehlike yüklü adam "Sen ne hadle bağırmaya kalkıyorsun! Benimle geleceksin" diye söylenerek elimden sıkıca tuttuğu gibi beni çekiştirmeye çalışıyordu. Bense hala bağırıp çırpınıyordum. Artık bedenim halsizleşiyordu korkudan ve göz yaşlarım hızlanıyordu. Adam beni hızla yürütmeye devam ederken tam önümüzde beliren farları gözümüzü alan motor sesiyle beni çekiştirmeyi bırakarak motora odaklandı. Motorda ki adam motoru durdurdu, farlar kapandı ve motordan inerek kaskını ağır ağır çıkardı kafasından. Saçlarıdağılmış, hafif çekik gözlerinin ardında beliren kızgınlıkla kaskını motoruna bıraktı ve üzerinde ki deri ceketinin bilek kısmında ki kemerlerini düzelterek burnunu çekti. Gözleriyle önce beni baştan aşağı süzdü. Çok karizmatik ve ego sahibi biri gibiydi adeta. Ardından yanımda ki adama kaydı gözleri motorcu botlarıyla bir iki adım öne geldikten sonra konuşmaya başladı "Hayırdır Akın" ne yani beni götürmeye çalışan çocuğu tanıyor muydu? Tamam korkmalı mıydım bilmiyorum sonuçta o çocuğu tanıyorsa bu çocukta çok kötü biri olabilirdi... Allahım ne yapacağım ben, nasıl kurtulacağım bu beladan yanımda ki çocuk öfkeyle bileğimi sıkarak "Yürü be gidiyoruz!" diyerek beni yine sarsmaya başladı. Fakat motorcu çocuk "Hey! Akın bırak kızı" dediğinde, Akın olduğu yerde durarak öfkeyle motorcu çocuğa doğru yürümeye başladı. "Ne diyorsun lan sen sanane!" motorcu çocuk öylesine rahat bir tavırla bakıyordu ki Akın'a hiç korkmuyor hiç çekinmiyordu... "Ya kızı bırakırsın ya da seni burada mahvetmek zorunda kalırım seçim senin" diyerek Akın'ısüzdü ve yüzündeki sırıtmayla konuşmaya devam etti "Bu sarhoş halinle de daha da mahvolmak istemezsin." Akın yine umursamadan motorcu çocuğun üstüne yürüyerek hırslı ve kararlı bir ses tonuyla "Buna sen mi karar veriyorsun ha! Karışma işime hadi git şimdi." diyerek olduğu yerde öylece dururken motorcu çocuk aniden bir kafa geçirdi Akın'a. Akın olduğu yerde yere yığılarak


bağırmaya başladı "Bunu sen istedin işime karışmak neymiş göreceksin!" diyerek motorcu çocuğa bir yumruk attığı sırada bir çığlık attım ve öylece kalakaldım. Şuan buradan kaçarak uzaklaşmak istiyordum fakat korku bütün bedenimi ele geçirirken yapamıyordum kitlenmiş bir şekilde olanları izliyordum.


En sonunda motorcu çocuk bir kaç kere tekme ve yumruk atarak Akın'ı etkisiz hale getirdiğinde Akın en sonunda nefes nefese "Bu iş burada bitmez yine görüşeceğiz Poyraz Demiroğlu!" diyerek bana iğrenmişçesine bir bakış attı ve yanımızdan uzaklaştı. Demek motorcu çocuğun adı Poyraz'dı. Hemen olduğu yerde motoruna yaslanarak elleriniovuşturmaya başladı. Dudağının kenarı çatlamıştı ve ellerinde ufak yara izleri oluşmuştu. Hemen bir iki adım attığımda kafasını hafiften kaldırarak yandan bir bakış attıktan sonra kendinen emin bir ses tonuyla "Kimsin sen? Neden bu saatte bu


sokaktasın?" diyerek konuştu. Olduğum yerde kekeleyerek cevap vermeye çalıştım "Ben buz pateni için alt sokağa gitmiştim eve giderken de-" Dediğim anda öfkeli bir şekilde gözlerini üzerimde gezdirerek sözümü kesti çene kaslarını sıkarak "Neden bu saatte?" diye vurguladı.


"Evde çok daralmıştım ondan ama bu saatte bir daha gelmeyeceğim. Beni kurtardığın için teşekkür ederim." diyerek hızlı adımlarla yanından geçerek yürümeye devam ettiğimde arkadan seslendi.


"Dur!" gözlerimi sıkıca yumarak birazdan içinde bulunacağım duruma kendimi hazırladım. "Patenlerini unuttun" diyerek elinde tuttuğu iki çift pateni bana doğru uzattı. Yüzüne baktığımda çok garip bakışlarının olduğunu fark ettim sanki sürekli patlayacak mış gibi... Sanki sürekli bağırıp çağırıp ortalığı ateşeverecekmiş gibi. "Neden öyle bakıyorsun bir sorun mu var?!" dediğinde yine sıçrayarak cevap verdim "Ha yok şey... Özür dilerim." diyerek patenlerimi aldım. Poyraz'da arkasını dönerek kaskını kafasına takıp motoruna bindiği gibi gazladı ve uzaklaştı yanımdan...


Bende bir süre öylece motorun çıkardığı sesin kulaklarımdan uzaklaşmasını bekledikten sonra eve doğru yol aldım. Korka korka attığım adımlarım hala bedenimi titretiyordu. Yol boyunca hissiz gibiydim az önce yaşadıklarım aklımdan gitmiyordu. Çok kötü hissediyordum her an. Bu iğrenç an asla gözümün önünden gitmeyecekmiş gibi mahvediyordu beni. Neyse ki evime geldim ve anahtarimla kapıyı yavaşça açtım. açtığım gibi annem tam karşımda ellerini göğsünde birleştirmiş ve telaşlı bir ifadeyle gözlerime bakarken karşıladı beni.


"Nereye gittin bu saatte Sanem?" endişesi sesine de işlemişti... Dudaklarım titreye titreye cevap verdim. "Ee ben buz pistine gittimanne çok geç bir saatti biliyorum ama çok daralmıştım özür dilerim" annem bir süre sorgulayıcı gözlerle baktı elini omzuma atarak beni teselli edercesine "Ah Sanem ah yine kendi içinde bir savaş veriyorsun farkındayım ama bir daha bu saatte sakın bir yerlere gitme ve her gittiğin yerin bana mutlaka haber ver." onun bu öğütleyici konuşması karşısında bana çok kızmayacağını anlayarak huzurlu bir ifade yer aldı yüzümde. Annem öyle anlayışlı bir kadındı ki... Belki de bu anlayışlı halleri sadece ikimizin beraber yaşıyor olmasıydı. Bizim birbirimizden başka kimsemiz yoktu çünkü. "Tamam annem hadi uyuyalım artık çok uykum var" gülümseyen gözlerle bana bakarken hemen başını onaylarcasına salladı ve ikimizde odalarımıza gittik. Odama geldiğimde yatağımın üzerinde ki yorganı hafifçe açarak içine girdim. Hala kötü hissediyordum. İçimde ki sıkıntı bir türlü gitmek bilmiyordu... Anneme bu olayı asla anlatmamalıydım. Çünkü annem ne kadar anlayışlı da olsa aynı zamanda çokta sorgulayıcı bir kadındı. Uyumaya çalıştığım bu sürede çoktan uyku esir almayabaşlamıştı vücudumu. Sabahın hafif bir esintisiyle tenime değen rüzgarı hissettiğim sıra ağır ağır araladım gözlerimi. Derin bir iç çekerek yatağımdan doğruldum pencereme doğru bir iki adım attım. güneşli bir gün beni bekliyordu bugün. Güneş tam tepede, gökyüzü masmavi, bembeyaz bulutlarla kaplı, kuşlar uçuyor... Bu sabahları çok seviyorum güneşin tam tepede olduğu bu sabahları...


Annemin sesini duyduğumda yönümü kapıya çevirdim.annem içeriye girdi "Kızım günaydın. Bende seni uyandırmak için gelecektim... Funda geldi aşağıda, kahvaltıya bekliyoruz seni hadi" Funda gelmişti. Funda benim en yakın arkadaşımdı. Aynı sınıftaydık ve hiç ayrılmadık bu zamana kadar... Gülümseyerek anneme döndüm ve "Tamam hemen geliyorum." Diyerek elimi yüzümü yıkamak için banyoya gittim. Aynaya baktığımda ne kadar kendimi salmış bir halim olduğunu fark ettim bir süre yüzümü öylece inceledim. Saçlarım yukardan dağınık bir topuz halinde, göz altlarım ise şiş... Hemen kendimitoparlamam gerekiyordu. İçimde ne kadar sessiz de kalsam bunu dışıma vurmamalıydım, güçlü bir kız olmalı ve her zaman dimdik durmalıydım. Hemen yıkadığım yüzümü havluyla kuruladıktan sonra saçlarımı bu kez düzgün bir şekilde yeniden topladım ve aynada ki yansımama gülümseyerek annemlerin yanına gittim.


Funda beni gördüğü anda kocaman bir gülümsemeyle boynuma atladı "Günaydın civcivimm."


"Günaydın geleceğini söylememiştin"


"Süprizlerden hoşlanıyorsun


sanıyordum."


kıkırdayarak "Haklısın hoş geldin" dedim. "Hoş buldum" annem ekmekleri masaya koyarken bize doğru seslendi "Ee hadi gelin soğuyacak yumurtalarınız" ikimizde sandalyelerimize oturduktan sonra Funda hemen söze girdi o kadar neşeli bir hali vardı ki... Her zaman ki gibi çok enerjik ve sevgi doluydu. "Her şey harika görünüyor Handan Teyzeciğim ellerine sağlık"


"Ne demek güzel kızım" her birimiz


Nasıl buldunuz? İlk başlarda sıkıcı gelebilir ama sonra ki sahnelerimiz çok çok farklı emin olun. Sizleri hiçbir zaman heyecandan alı koymayacak bir kurgu bu...


Yorumlarınız çok ama çok değerli sevgili okurlarım şimdiden hepinizi kocaman öpüyorum iyi ki siz❤


Loading...
0%