Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16. Bölüm

@zeynep_813

İyi geceler sevgili okurlarım sizlere acı, hüzün ve göz yaşlarıyla dolu bir bölüm ile geldim. Bu bölümü yazarken ağladım hatta umarım siz ağlamazsınız ama hislerimi hissetmenizi istiyorum, hissederek okuyun olur mu?..🥺🤍


Sırıtarak dudağımın bir kenarı kıvrıldı ve işte o an bu sözleri söyledim "Sen daha geçen kendini tanımadığını söylememiş miydin ha? Şimdi ne oldu da öfkelenince kendini tanıyor oldun!" Evet farkındaydım yıkımı çağırıyordum bu laf ağır oldu dediğinizi duyar gibiyim. Ama yemin ederim içim çok dolu, içimdekileri serbest bırakmaya çok ihtiyacım var. Kelimelerimi savurmaya çok ihtiyacım var! Bu lafımdan sonra Poyraz tek bir kelime dahi söyleyemedi. Ama gözleri doldu, başını çaresizce önüne eğip burnunu çekti ve derin bir nefes vererek yanımızdan uzaklaştı. Motoruna binip son gaz ilerledi kaskını bile takmadan... Ben onun gidişini küçümser bakışlarımla izlerken Kerem'de yerden kalkarak kendini toparlamaya çalışıyor, Volkan'da öfkeyle beni inceliyordu. "Salak mısın kızım sen?! Poyraz'a bunu deme cesaretini nereden buldun?" dedi ve gözleri Kerem'e kaydı. Kerem ise sırıtarak bana bakıyordu... "Tabii ya Kerem, Oğlum siz bu çocuğu çıldırtmak için mi yaşıyorsunuz!" Kerem hemen ciddileşerek araya girdi. "Hoop orada dur Volki, Poyraz her şeye fazla tepki vermeye başladı." dedi ve susup bir kaç saniye gözlerime bakıp tedirginleşti, neden tedirgin olduğunu anlayamadım ama sonra Volkan'ın kulağına bir şeyler fısıldadı. Volkan'da sıkıntıyla "Biliyorum biliyorum düzelteceğiz be kardeşim." dedi. Benim duymamı istemedikleri bir şey vardı bu kesindi fakat Poyraz hakkında mıydı bilemiyorum... Volkan ellerini beline koyup gözünün bir ucuyla yeniden beni baştan aşağı süzmeye devam etti. "Siz niye sarılıyordunuz lan?!" dedi. Kerem'le ben göz göze gelirken ikimizde tedirgindik, çünkü ikimizinde aklından aynı şey geçiyordu... "Akın'ı Volkan'a da anlatmalı mıydık?.." Kerem bir gözünü kırparak onay verdikten sonra her şeyi anlatmaya başladı. Volkan öfkeden deliye döndü tabii. Ama artık bu planda üç kişiydik... "Ee var mısın, yok musun Volki?" dedim esprili bir ses tonuyla, Kerem'de bir kahkaha savurduktan sonra Volkan ikimizi de öldürecek miş gibi bakmayı sürdürüyordu. Elini omzuma atarak soğukkanlı bir ifadeyle "Sen orada bir dur bakalım bücür, bana öyle Volki falan sadece kardeşlerim diyebilir o samimiyeti bulamazsın bende haberin olsun." diye uyardı... Bende hemen kendimi düzeltip cevap verdim. "Off tamam be, benim canımı yaktığın günleri unutmadım zaten merak etme yanlış yapmam sana Volki..." bu kez hem pişman olmuş hem de gıcıklanmıştı bana karşı... Tam benim kolumu kavrayacaktı ki Kerem önüme geçti, Kerem'le ikimiz gülmeyi sürdürürken Volkan oldukça sinirli ve ciddiydi. "Neyse yarın dikkatli olacağız, Akın'ın ne planladığını çözmeliyiz ki planlarını bozalım. Bu işin ucu asla Poyraz'a dokunmamalı anladınız değil mi?" Volkan haklıydı, Bu işe Poyraz'a zarar gelmemesi için çözmek zorundaydık... İkimizde onaylayıp evlerimize dağıldık. Kerem beni evime kadar bıraktı, evin önüne vardığımızda "İyi geceler..." dedim kibar bir sesle. O da başını sallayarak aynı şekilde karşılık verdikten sonra arkamı dönüp ilerlerken birden "Sanem." diye seslendi... Başımı çevirip Kerem'e odaklandığım sırada ellerini cebine koyarak başını bir saniye öne eğdi ve tekrardan gözlerime odaklandı. Kelimeleri seçmekte zorlanıyor gibiydi, gözleri bir şeyler anlatmaya çalışıyordu fakat zorlanıyordu da... "Poyraz'a ne olursa olsun kızma olur mu?" dedi sadece. Kaşlarımı çatarak "Neden, o benim ona kızamayacağım tek bir an bile bırakmıyor ki." dediğim anda Kerem biliyorum dercesine bir ifadeyle yeniden konuştu "Ama sen yinede kızma ona çünkü o... Çünkü o öyle işte neyse konuşmayalım bunları iyi geceler." dedi. İkna etmeye çalışıyordu beni bir şeylere inanmam için ama neye, niçin inanmam gerektiğini anlatamıyordu... Bakalım bizi daha neler bekleyecek! Eve girdiğim dakikalarda loş bir ışık gözlerimi aldı ve etrafra kimsecikler yoktu... Ev çok sessizdi. Gözlerim direkt ablamın odasına kaydı ve direkt oraya yöneldim. Kapıyı hafifçe araladığımda ablamı da odada göremedim... Nerelerdeydi bunlar hiçbir fikrim yoktu. Ben odaya öylece bakarken Hayat abla arkamdan seslendi "Sanem Hanım, anneniz, babanız ve ablanız Kenam beylerdeler iş görüşmesi için orada toplandılar." dedi... Artık iyice sinirleniyordum ne bu sürekli iş görüşmeleri falan neler oluyordu? Kenan Demiroğlu yine neyin peşindeydi ve ailemle bu sıklıkla görüşür olmuştu?.. Bunun sonunun nasıl olacağını hiç bilmiyorum ama güzel bir sonla bitmeyeceği kesin! "Teşekkür ederim Hayat abla bende bir gideyim bakayım onlara." diyerek ablamın odasına çantamı bıraktığım gibi hızla evden çıktım ve Kenan Amcaların evine doğru yol aldım. Evi bir kaç saniye süzdükten sonra kapıyı tıklattım... Hizmetli ablalardan biri kapıyı açtığı sırada gözlerim direkt içeriye odaklandı. Her yer baya süslenmişti ve müzikler çalıyordu içerde. Kaşlarım hafiften çatılmış yüz hatlarım gerilmişti. "Annemler burada mı?" diye sordum hemen. Hizmetli abla ise gülümseyerek cevap verdi "Evet herkes burada buyurun." içeriye girdiğimde ablam bana çaresizlikle bakıyordu başımı hafifçe bükerek neler olduğuna anlam vermeye çalışıyordum. Ablam kolumdan kavrayarak kulağıma doğru sadece şu sözleri fısıldadı... "Poyraz ve Alev'e yüzük takıyorlar Sanem..." bu sözler nedenini bilmediğim bir şekilde yüreğimi yangın yerine çevirmiş bedenimi kitlemişti. Kulaklarım yanarken beynimin içi acımaya başlamıştı algılamakta güçlük çeker hale geliyor ve başım dönüyordu... Durmadan çarpan kalbim yanağımdan süzülen bir damla göz yaşına eşlik ederken dudaklarımı hareket ettirmekte zorlanıyordum. Burnumun yandığını hissettiğimde hıçkırıklarımı içimde tutmak için savaş veriyordum. Şuan hem kalbimle hem de bedenimle savaşıyordum... Bakışlarımı ablama çevirirken bana hüzünlü gözlerle baktığını hissettim. Elimin tersiyle yanağımda süzülen yaşımı silerken hızlı adımlarla bahçeye yöneldim... Herkes oradaydı, hem de gerçekten HERKES! annem ve babam alkış tutuyor diğer insanlar ise dans ediyordu. Alev tam karşımda kahkahalar savurarak duruyordu ve Poyraz... O da kahkahalar atarak Alev'e sarılıyordu... Şuan bitkinliğimi hazmedemiyordum, Poyraz'ın daha birkaç saat önce beni öpmeye çalışıp şuan Alev'le sözlendiğini hazmedemiyordum! Şimdi siz söyleyin bana ben ne yapayım? Yutkunarak onu incelediğim anda bakışları birden beni buldu. Yüzünde ki gülümseme hafifçe solarken öfkeli bakışları yüz hatlarını beliginleştirdi ve yüreğimi yakmaya devam etti. Bakışlarımı ondan alırken etrafta gezdirdiğim sırada Volkan, Kerem ve Barış'ı gördüm... Hepsi oldukça soğukkanlılardı her zaman ki gibi... Üçüde aynı pozisyonda elleri cebinde, başları dik ve soğukkanlı bir duruş sergiliyor Poyraz'ı ve Alev'i izliyorlardı. Birden onlarında bakışları beni bulduğunda hepsi öylece beni izledi. Ablam benim halimin iyi olmadığını anlayınca kafasını olumsuzca sallayıp kulağıma tekrardan fısıldadı. "Sanem, kendine gel bak her şey bir anda gelişti evet ama sen neden bu kadar kötü oldun ablacığım söyle bana ne olursun Sanem, ne olursun korktuğum şeyi söyleme bana..." yalvarırcasına... Dudaklarımı aralayıp ağlamaya başladım ve ablamın omzuna başımı koyup onları izlemeye devam ettim. Ablam ise sıkıntılı bir nefes vererek bir elini başıma koydu ve saçlarımı okşamaya başladı... Bizi gören Barış oldukça soğukkanlı bir edayla yanımıza gelip tam önümüzde durdu ve görüşümüzü engelledi... Fakat benim gözlerim kitlenmişti o tarafa. Barış önümdeyken Poyraz'ı göremiyordum evet ama kitlenmişti gözlerim, kitlenmişti kalbim, kitlenmişti bedenim ve kitlenmişti ruhum... Benim ruhumun kayıp anahtarı hiçbir zaman bulunamamıştı ki zaten ben hep esir hep zindandım bu kalbe! Barış ablamın kolundan tutup kulağına fısıldadı "Götür şunu çok dikkat çekiyor, annenler görmeden ön kapıya gidin geleceğim birazdan." ablam kafasını onaylarcasına salladıktan sonra beni yavaş adımlarla ön kapıya çıkardı ve merdivenlere oturttu... Tam önümde diz çökerek ellerimi tuttu... "Bak Sanem, kendine gel lütfen." derin bir iç çekip konuşmaya çalıştım. "Abla nasıl oluyor bu ben anlayamıyorum!" ablam çaresizlikle cevapladı "Sen neden bu kadar etkilendin Sanem?" oflayarak ellerimi saçlarımın arasındam geçirdim ve ağlayarak cevap verdim. "Bilmiyorum ya bilmiyorum, daha birkaç saat önce gittiğim buz pistine gelip sarhoşken beni izleyen daha sonra beni öpmeye çalışan bir adamdan ne bekliyorum bilmiyorum! Yeter ya yeter bitsin artık çıkmasın yoluma kalbim acıyor abla ne olur bıktım artık abla!" hıçkıra hıçkıra isyan ederken Barış yanımıza geldi ve düz bir sesle konuşmaya başladı "Poyraz böyledir Sanem, sen ondan çok şey beklemişsin..." ben Barış'a şaşkınlıka bakarken ablam öfkeyle cevap verdi. "Sizin bu vurdumduymaz tavırlarınız yüzünden bu haldeyiz zaten bunu her şekilde gözümüze soktunuz Barış biliyoruz ama bu bir sebep olamaz idrak edemediğin bu!" Barış tek kelime bile söyleyememişti. Bense kısık bir sesle Barış'a döndüm ve ona yalvaran gözlerimle baktım. "Ne olursun Barış bunları Poyraz'a anlatma bilmesin lütfen. Hem ben sadece bu duruma üzüldüm yoksa biliyorum." böyle dediğime bakmayın yüreğim yangın yeri... Ama Barış'ın Poyraz'a bunları anlatmaması için demem gerekiyordu. Bir iki saniye düşünüyormuş gibi yapıp cıkladı "Anlatmasam olmaz..." dedi ve dudağının bir kenarı kıvrıldı. Ablam Barış'ın bu harketine iyice sinirlenmişti. Hızla ayağa kalkıp Barış'ın kolunu sıktı ve tehdit vari bir ifadeyle "Hele tek bir kelime söyle işte o zaman seni bitiririm Barış, işte o zaman eskiden korkudan hiçbir şey yapamayan o İnci'den sen kork!" Barış hala sırıtıyordu. Ablamın bu halleri onun hoşuna gidiyordu... Ablamı baştan aşağı süzdükten sonra dudağını ıslatarak konuşmaya başladı. "Senin bu tavırların beni daha çok hayran bırakıyor onu ne yapacağız İnci Hanım, Korkmalı mıyım?" gülümsememem gerekiyordu ama kendimi tutamadım. Küçük bir tebessüm yüzümde yer alırken Barış'ın ablama hala hayran olduğunu anlamıştım. Ablam çok şanslıydı aslında... Sevdiği adamda onu seviyordu. Evet ablamda seviyordu! Sadece belli etmememeye çalışıyordu ama beceremiyordu. Ablam devirdiği gözlerini Barış'tan ayırırken kolunuda yavaşça bıraktı ve bana odaklandı. "Hadi Sanem kalk ablacığım eve gidiyoruz." dedi ve ikimizde eve doğru ilerledik. Kapıdan girdiğimizde direkt ablamın odasına girip yatağa doğru uzandık... Bağıra bağıra ağlamak istiyordum. Ablam saçlarımı okşarken kısık bir sesle konuşmaya başladı "Sanem, Poyraz'dan hoşlanıyor musun?" en korktuğum soruyu soruyordu işte tam da şimdi bu soru kalbimin hızını iki katına çıkarmıştı. Cevaplanması benim açımdan oldukça zordu. Çünkü cevabını bilmiyordum, hislerime yön vermekte zorlanıyordum. Ben neler hissettiğimi çözemiyordum! 


Hislerinizi yazın lütfen çok değerlisiniz asklarım❤


Loading...
0%