Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Bölüm

@zeynep_813

Bu bölümü yazarken çok farklı duygulara büründüm. İyi okumalar❤


dedim ve sustum bu kez. Ben hıçkırıp dururken Poyraz'ın kaşları çatıldı aniden. "Ne yıkımı?" sırıtarak utanıyormuş gibi yaptım ve gözlerimi yumdum... Birkaç saniye böyle sırıttıktan sonra Poyraz'a doğru iyice yakınlaştım ve dudaklarına odaklanıp, işaret parmağımı zar zor kaldırdım. Tam göğsüne yerleştirdiğim işaret parmağımla vurgulamak istersecesine bir ses tonuyla konuşmaya çalıştım. "Sen yıkımsın Poyraz Demiroğlu, her an her şeyi yıkabilir, yok edebilirsin." bu sözlerim Poyraz'ı derin düşüncelere götürmüştü. Şuan sadece çene kaslarını sıkıyor ve beni inceliyordu... Sessizliğimizi bozan şey Poyraz'ın çalan telefonu olmuştu. Direkkt cebinden çıkardığı gibi "Ne var!" diye açtı telefonu. Ee bende sarhoşum ya, hemen kıkırdayıp "Bu nasıl telefon açma şekli be!" diye söylenmeye başladım. Poyraz ise eliyle bana "sus" işareti yapıyordu fakat ben gülmemek için kendimi çok zor tutuyordum. "Hıhı, tamam sıkıntı olmaz ya iyi olmuş gitmen teşekkür ederim İnci." dedi ve telefonu kapattı. Ablam mı aramıştı yani?! Aman Allahım saat kaç olmuştu acaba. Ablam beni çok merak etti ve kesin bana çok kızacaktı! Off kahretsin. "Ablam mı aradı, ne diyor? Kesin bana kızacak benim gitmem lazım." diye söylenirken Poyraz birden belimden kavradı ve gitmemem için beni engelledi. Dokunuşları karşısında titreyen dudaklarımla cevap verdim ona, yutkunmak ise oldukça güçtü! "Barış'la hastaneye gitmişler, Barış kolunu incitmiş ambulans çağırmışlar ablanı da refaktçi olarak almışlar sıkıntı yok o yüzden." içim azda olsa rahatlamıştı. Ama midem iyice bulanıyordu... Birden elimi ağzıma götürerek öğürdüm, Poyraz bu hareketim karşısında "Laan Sanem yapma vallaha kustuğunu görmek istemiyorum." diye söylenmeye başladı. Ama ben durmadan öğürmeye devam ediyordum... Poyraz'dan biraz uzaklaşıp çalılıkların arasına kusmaya çalıştım ve kustumda! Rahatladığımı hissediyor, birazcı kendime geliyordum... Halsiz halsiz tekrardan Poyraz'ın yanına giderken sendeleyince elimden tuttuğu gibi destekledi beni. "P-poyraz gidelim mi?" gülümseyerek cevap verdi. Vay canına Poyraz gerçektende içten gülümsemişti ilk kez! "Gideceğiz ama benim istediğim yere." dedi ve hızla motora bindirdi beni. "Nereye?" diye sordum merakla... O da dudağının bir kenarını kıvararak kendinden emin bir ses tonuyla cevap verdi "Görürsün fazla sorgulama sarı civciv." dedi ve motoruna binerek bana doğru bir kask uzattı. Bu hareketine şaşırmıştım tabii... Çünkü en son Poyraz'la motora bindiğimde bana kask yok diye çıkışmıştı. "Hani kaskın yoktu?" diye sordum hemen o da kendini hiç suçlu hissetmeden cevap verdi "Şimdi var, hadi tak oyalanma, beni oyalayan insanlardan hoşlanmam." gözlerimi devirip kaskı kafama geçirdim ve Poyraz'ın hayranlık dolu bakışlarını üzerimde hissettim. Kaskın içinden boğuk çıkan ses tonumla "Ee hadi gitmiyor muyuz?" diye sordum "Yakıştı... Sen fazla binme motora" diye emretti. "Allah Allah yakıştı madem niye binmeyeyim?" başını tam karşıya çevirdi ve bir ara gaz verip kısık ses tonuyla konuştu "Motorunu çalarlar." gülerek cevap verdim. "İyi de benim motorum yok ki." o da sıkıntılı bir nefes verdi ve "Off anla işte be kadın anla!" gülümsedim ve sımsıkı sarıldım Poyraz'ın beline... O da son gaz devam etti motorla. Biraz ilerledikten sonra bizi küçük bir iskelesi olan çalılıklarla kaplı göle getirdi... Göl'e yansıyan gökyüzü öylesine güzeldi ki. İçimi küçük bir huzur kaplarken kalbimin hızı iki katına çıkıyordu. Motordan inip kasklarımızı çıkardığımız sırada Poyraz küçük bir tebessümle iskeleye doğru ilerledi ve bende onu takip ettim. İskelenin ucuna otururken derin bir iç çekti ve göle doğru uzun uzun baktı... Dizinin birini hafifçe karnına doğru çekip kolunu dizine yaslayarak destek aldı. Bende bağdaş kurup yanına usulca kıvrıldım ve yavaşça başımı ona doğru çevirdim. Gözleri yorgundu bu kez... Dudakları hafiften titriyordu. Kaşları çatık ve yüz hatları oldukça gergindi... Onun şuan ki ruh halini çözmek epey bir zordu... Gerçi Poyraz her zaman zordu! Boğazını temizleyerek konuşmaya çalıştı... "Hani sana kendimi tanımıyorum demiştim ya" kafamı onaylayarak salladım. Sanırım açıklayacaktı bir şeyleri... "İşte gerçekten de doğruydu Sanem." dedi ve yüzünü ban a doğru çevirdi... "Ben gerçekten kendimi tanımıyorum... Küçük bir kız kardeşim vardı ve yıllar önce ortadan kayboldu, babamın yaptığını hissediyordum hala da şüpheleniyorum ve kardeşimi bulamıyorum Sanem!" gözlerimin dolduğunu hissettiğimde oturuşumu düzelttim ve Poyraz'ın gözlerine odaklandım. Ona bakarken konuşmaya çalışmak çok zor, onu ona anlatmaya çalışmak... İşte o imkansız! "Yurt dışına kaçırıldılar annemle beraber bunu biliyordum. Babam öyle diyordu ama bunu nereden biliyordu... Her şey çok karışık. Sırf buyüzden ben yurt dışına gittim sadece bu yüzden ama orada da bulamadım." başını usulca öne eğip tekrardan konuştu ses tonu net ve üzücüydü... "Sana çok benziyordu benim kardeşim Sanem." yutkundum o an da... Ağlamak istiyor gibiydi Poyraz. Fakat ağlayamıyordu... Ve ben her şeyi biliyor ama tek bir kelime bile edemiyordum... En çokta bu acıtıyordu canımı. Her şeyi bile bile susmak! "Onlarda seninle olmayı çok istemişlerdir emin ol." birden sesi titredi. "Ya yaşıyorlar mı onu bile bilmiyorum Sanem, onu bile bilmiyorum" dedi vurgularcasına. Haklıydı... Bu onun için çok zor, onu anlayabiliyorum bende ablamdan ayrı büyümüştüm. "Ben, bende ablamla ayrı büyüdüm sekiz yıl sonra ilk kez bu yıl ablama kavuştum, imkansız değil inan bana." Poyraz biliyormuşcasına kafasını salladı. "Ablan seni çok merak ederdi zaten, hep senle olan anılarını Barış'a anlatır dururdu..." içten içe gülümsedim. Ablamın beni birilerine anlatması ve unutmaması beni iyice rahatlatmıştı fakat Poyraz'ın bu hali beni çok üzüyordu. "Neyse benim hikayem buydu işte... Ben yıllardır yaralı bir adamım." kısık bir sesle içimden söylendim... "Yaralı ve yıkıcı." Poyraz "Ne?" diye sordu... Hüzünle ona odaklandım. Dediğimi duymuş gibiydi... "Aman neyse ne seni çok ama çok iyi anlıyorum Poyraz." birkaç saniye beni süzdükten sonra duruşunu düzeltti ve neşeli bir ses tonuyla konuşmaya başladı "O yüzden mi öptün beni." bu sözleri karşısında utançtan hıçkırdım. O da bir kahkaha savurdu ve "Her utandığında hıçkırır mısın?" diye sordu... "Yoo, hem öpmedim ben seni." yine bir kahkaha savurdu "Ohoo bir de inkar ediyor." ellerimi birleştirerek yandan bakışlar atmaya başladım ona. Baya bir utanıyordum... Beni utandırıyordu pislik! "Sen öptün ya beni." elini şok olmuşcasına ağzına götürdü "Vay anasını bir de iftiracı." elimle Poyraz'ın omzuna bir tane geçirdim ve "Ya dalga geçme yanlışlıkla oldu sarhoştum." bu yaptığım hareket karşısında bir omzuna vurduğum elime birde yüzümü inceledi. Yavaş yavaş üzerime doğru eğilirken bedeninin gölgesi görüşümü bir tık daha kısıtladı ve gece gece sadece Poyraz'ın gözlerine odaklamamı sağladı. Bana dokunmasa da bana yakınlaşması içimi titretiyordu. "Bende sarhoşken yanlışlıkla bir şeyler yapabilirim Sanem o yüzden bunun arkasına sığınma hakkını elinden alıyorum." off ne diyorsun be adam! Etkilendiğimi itiraf etmem gerekiyordu... Yutkunduğum sırada benden uzaklaştı. Gözlerimi ondan alamadan her hareketini izliyordum. Ağzım açık bir şekilde hemde! Poyraz ise bana yandan bir bakış atarken sırıtmaya başladı. Kendinden oldukça emin bir sesle devam etti "Korkma, senin gibi bir kız ilk kez görüyorum normalde kızlar bana karşı koyamazlar ve sonunda onları elde ederim. Sen öyle değilsin, sen çok farklısın Sanem... Anlatılamayacak kadar farklısın. Sana ulaşmak, sana dokunmak imkansız! Kendini öyle bir sakınıyorsun ki insan dokunamıyor, incitmekten deli gibi korkuyor. O yüzden korkma çünkü tek korkan sen değilsin." gözlerim dolmuştu evet... Poyraz'ın benim için böyle düşünmesi gerçekten de çok etkileyiciydi... Şuan bir delilik yapıp onu öpmemek için cidden zor duruyordum. Ama hayır kızmayın olamaz biliyorum... "Ben... Diğer kızlar gibi olmak istemiyorum, herkes gibi olursam ne özelliğim kalır ki." Poyraz usulca kafasını salladı. "Ha bu arada merak etme Alev'le bilerek sözlendik. Babası çok ısrar etti yoksa benim planım farklı." kaşlarımı çatıp cevap verdim. "Merak etmiyorum zaten, ilgilenmiyorum." gülümsedi... "Neyse tamam, haber vereyim dedim çünkü oraya geldiğinde yüzünün halini gördüm hiçte iyi değildin." gözlerimi devirerek küçümser bir sesle "Off kendini bu kadar önemseme Poyraz o an mutsuzdum seninle bir ilgisi yok." bu sözlerime karşılık yine bana doğru iyice yakınlaştı ve dudaklarıma odaklandı. İşte tam o anda bir titreme bedenimi sararken yavaşça serbest bıraktı beni. Poyraz ise nefesini tenime işlercesine kısık bir sesle konuştu "İlk defa aşık olan bir kızın acemiliğine veriyorum bu hallerini Sanem." gözlerine her an ağlayacakmış gibi olan gözlerimle bakarken kendimi kantılmak istercesine cevap verdim. "Ben sana aşık değilim Poyraz." gülümsedi ve "Aşık olmak sözlü yapılan bir eylem değildir Sanem, gözlemlenen bir duygu beni bu konuda kandıramazsın." Allahım bir adam her şeyi yüzüme nasıl vurabilir, bütün doğruları nasıl böylesine açıklayabilir. Hemen olduğum yerden kalkıp arkamı döndüm ve hızlı adımlarla yürümeye başladım. Arkamda bıraktığım Poyraz ise bana seslendi "Sanem!" olduğum yerde durdum ve onu dinledim... "Beni kendi ellerinle kötü bir adama dönüştürme, yoksa kendimi ben bile tutamam." bu bir uyarıydı, sana iyi davranırım ama beni kötü adam yapma diyordu...


Yazarken ağladığım bölümlere eklendi bile... Peki siz, Sizde okurken ağladınız mı?..🥺


Loading...
0%