@zeynep_813
|
Koştum geldim sevgili okurlarım... Ben yazarken çok farklı duygularla yazdım umarım sizede hissettirebilmişimdir. İyi geceler hepinizee ve iyi okumalar💞✨ Ablam hemen bana doğru gelip kolumdan tuttuğu gibi odaya götürdü ve nefes nefese ellerini saçlarının arasından geçirirken konuşmaya çalıştı "Poyraz artık sözlü bir adam Sanem, o gece sende kendi gözlerinle şahit oldun. Onu unut ve ondan uzak dur!" evet o gece çok kötü olmuştum ama hepsi birer oyundu. Yani Poyraz öyle söylemişti... "Hayır abla Poyraz onu açıkladı, bir planı olduğunu söyledi." dedim ablamı ikna etmek istercesine. Ama ablam başını iki yana sallayarak beni vazgeçirmekte kararlıydı, yanıma otutup ellerimi sıkıca tuttu ve yalvaran gözleriyle bana baktı. "Bak Sanem, Poyraz'ın planı ne olursa olsun o pisliğin teki ve seni asla mutlu etmez, aldatır, üzer, güvenini kırar inan bana Poyraz adam olmaz!" gözlerim dolarken burnum yine yanmaya başlıyordu. Yutkunmakta güçlük çekiyordum ve ablamın sözlerinin bedenimi fırtınanın ortasında sürükleyen bir rüzgara esir etmesini hissediyordum. Kalbim acıyordu... Bu hayatta mutlu olmak neden bu kadar zordu? Gerçekleri görmezden gelmek istemek koca bir yalandı ve bizler bu yalanı çok seviyorduk öyle değil mi?.. İnanmak istemediğimiz yalanları çok ama çok seviyorduk! Bizler böyleyiz işte... Kabullenmek istemiyor ve kendi hayal dünyamızda o yalanı gerçeğe dönüştürüyoruz. Peki gerçek hayatta da bu yalanlar gerçeğe dönüşebilir mi? Hiç denediniz mi?.. Ben denemedim ama inanın denemeye hazırım. Ben Poyraz'ı gerçeğe döndürmeye hazırım... "Ona inanmak istiyorum abla... Onu kendime bağlayabilirim, Poyraz'a güvenmek istiyorum onu düzeltebilirim." ablam başını öne eğip tekrardan gözlerime odaklandı ve pes etmişti bu gözlerinden belliydi. "Seni tutmayacağım daha fazla Sanem, çünkü aynılarını bende yaptım çok çabaladım aynı senin gibi sonucu kendin görmelisin ben daha ne diyebilirim bilmiyorum yaşa ve gör ablacığım. Ama Poyraz'ın en ufak bir hatasında canına okurum ve umarım ben haksız çıkarım, sen kazanırsın Sanem..." bu bir ablanın kız kardeşi için söylediği çok acı bir söz... Umarım ben haksız çıkarım demek... Çaresizliğin kaçıncı seviyesi? Ablama sımsıkı sarıldım ve artık uyumak için yatağa girdik. İkimizde uyumaya çalıştık... Sabah olmuştu evet. Odamızı sımsıcak bir gün ışığı dolduruyordu... Yavaş yavaş araladığım gözlerimle ablamı aradım ama çokta yataktan kalkmış odadan çıkmıştı. Yanımda duran komidinin üzerindeki telefonumu elime aldım ve Funda'yı aradım. Uzun zamandır görüşemiyorduk onu çok özlemişti... "Alo Funda, seni çok özledim bugün bir şeyler yapalım mı?" sesi heyecanlı ve neşeliydi. "Evet civcivim bende çok özledim seni, bugün buz pistine gitmeye ne dersin?" gülümseyerek cevap verdim. "Haklısın yarım kalan bir paten sürme aktivitemiz var. Yarım saat sonra orada buluşalım..." dedim ve o da onaylayarak telefonu kapattı... Bunun üzerine bende hemen yataktan kalktığım gibi üzerimi değiştirmeye başladım. Altıma yine siyah bir tayt tercih ettim çünkü paten kayarken eşofman veya paçası bol kıyafetler çok sıkıntı oluyordu. Siyah taytımın üstüne beyaz kat kat olan çoraplarımı da geçirip sanki çizme giymişim gibi bir görünüm yarattım. Üzerime de uzun kırmızı renkte olan oversize sweatimi de giyip saçlarımı at kuyruğu yaptım ve odadan çıktım... Annemler kahvaltı yaparken direkt konuya girdim. "Anne, baba ben aç değilim Funda'yla buz pistinde buluşacağız." annem kaşları çatık bir ifadeyle konuşmaya başladı. "Zaten bu evde yüzünüzü zor görür olduk, ablanda işim var deyip kahvaltı yapmadan çıktı şimdi sende kahvaltı yapmadan gidiyorsun hayırdır?" annem sürekli bir yerlere gidip onlarla vakit geçiremediğimiz için üzülüyor ve sorguluyordu ki haklıydı da... Bu aralar aile sohbetleri yapamıyorduk. Hayatımızda olan biten her şey anlık gelişiyordu, aslında çok farklı bir hayatımız vardı... Her şey çok hızlı ve akışkandı. "Haklısım anne ama Funda'yla hiç görüşemedik bu ara söz geç kalmayacağım." annem bir saniye önünde ki tabağa bakıp derin bir iç çekti ve istemeyerekte olsa kabul etti. "Asla geç kalmıyorsun küçük hanım, ablanada söyledim. En geç altı da evde olacaksınız" Küçük bir tebessüm ederek "Tamam anneciğim." dedim ve babama da göz kırparak evden çıktım. Şimdi olsa patenlerim elimde sallana sallana giderdim o buz pistine. Ama onlar artık yoklar... Onların olmayışı bile yüreğimi acıtıyor. Patenlerim yokken sanki ruhumda yok oluyor... Bunu bana yapan Poyraz'dı ama ben ona bile kızamamıştım bu konuda istediğim kadar. Nedeni de onun bende yarattığı ve asla anlamlandıramadığım etkisi... Neyse Sanem yine çok düşünüyorsun! Bu düşüncelerle şuanki ruh halimi bozmak istemiyorum. Buz pistinin önüne yaklaşırken yerinde duramayan Funda'yı görünce hemen boynuna atladım. İkimizde kıkırdarken Funda söze girdi. "Ayy ne iyi yaptıkta bugün buraya geldik civcivim. Nasılsın?" yüz ifademi küçük bir burukluk sardı çünkü son olanların hiçbirinden Funda'nın haberi yoktu. "Neler oldu neler bir bilsen..." Hemen kaşları çatıldı ve yüzünde sorgulayıcı bir ifade yer aldı "Neler oldu Sanem, anlat çabuk." yutkunurken konuyu dağıtmaya çalıştım çünkü Funda, Poyraz'la öpüştüğümüzü duyarsa vereceği tepkiyi tahmin edebiliyordum... Beni mahvederdi! "Sonra anlatacağım söz, bugün sadece paten sürelim olur mu?" merakla sordu "Kötü bir şeyler mi oldu Sanem?" derin nefes vererek saçımın bir tutamını kulağımın arkasına attım. "Yok yani off hadi Funda sonra konuşuruz." dedim ve salona doğru yöneldim Funda ise illa ki ağzımdan laf alacaktı... "Kaç bakalım ama her şeyi bilmek istiyorum Sanem hanım, bu halleriniz pekte iyi şeyler olduğunu göstermiyor." yine geçiştirmeye çalıştım. "Hadi Funda, çabuk gel!" salona girdiğimizde gözlerimi sımsıkı kapatıp, paten sürenlerin çıkardıkları o sesleri dinledim, buz pistinde kayan patenlerin buz parçalarını nasılda savurduğu, o pistte oluşan milyonlarca çizgileri... Her biri sanki benim yaşamımdan izler gibi, beni tamamlayan parçalar gibi... Tek bir şey eksik. O da patenlerim... Gözlerimi tekrar açtığımda ise Funda telaşla yüzümü inceliyordu. "İyi misin ne düşünüyordun?" birkaç saniye etrafı inceledim ve cevao verdim. "Ha ne? Hiç öyle özlemişim burayı." Funda gülümseyerek elimden tuttu ve beni buz pistine doğru götürdü. İkimizde dolaplardan birer paten alarak giymeye başladık ve yavaş yavaş buz pistine doğru yöneldik. Gözlerime inanamıyorum! Funda harika paten sürüyordu... Ama nasıl? En son bu kadar iyi değildi! "Funda mükemmelsin ne ara bu kadar iyi sürmeye başladın?" kıkırdayarak cevap verdi. "Birkaç kere annemle geldik buraya bir hoca çalıştırdı. Ama şuan izinde, geri gelecek paten hocamız olacak." bu duyduklarım gerçekten de harikaydı... Paten hocamız sayesinde yeniden çok iyi paten sürebilir ve yarışmalara katılabilirdim! "Bu harika bir haber çok sevindim." diyerek Funda'ya sarıldım ve saçlarının kokusu burnuma geldi... Funda hayatımda sahip olabildiğim en iyi dosttu. Biz böyle sarılırken birden alaycı şekilde kahkaha sesleri kulaklarımızı doldurur oldu. Bunlar Alev ve ekibiydi... Yine bizi bulmuşlardı! Ama Alev baya öfkeliydi. Hızla yanıma geldi ve iyice yakınlaştı bana öfkeli bakışlarını üzerimde gezdirerek sesinde ki hırsla konuşmaya başladı. "Sen ne hakla sevgilime yarsıyorsun seni yelloz!" kaşlarımı çatarak cevap verdim. "Kimseye yarsıdığım falan yok saçmalıyorsun." alaycı bir ifadeyle sırıttı "Poyraz'dan uzak dur yoksa fena olur duydun mu beni?! Biz artık sözlüyüz. Bunu o küçük beynine sok!" dedi işaret parmağını kafama bastırarak. Bu hareketi beni oldukça sinirlendirmişti ve elini hızla itip üzerine yürüdüm. "Benim kimseyle ilgilendiğim falan yok sende bunu p küçük beynine sok ve bana akıl vermeye kalkma." tek kaşını havaya kaldırıp ellerini göğsünde birleştirdi ve kendinden oldukça emin bir şekilde "Akıl vermeye kalkarsam ne olur ha?" dedi ve bana iyice yaklaşarak iğneleyici bakışlarını üzerimde gezdirdi, kısık bir ses tonuyla devam etti. "Ne yapabilirsin, hiçbir şey Poyraz seninle sadece eğlenir vakit geçirir ve istediğini aldıktan sonra da geri bırakır, bana döner bu hep böyleydi o yüzden boş hayallere kapılayım deme sakın!" bu kez ben kaşlarımı kaldırarak Alev'in üzerine yürüdüm. "Bende ona senin gibi istediğini verip kendimi küçük düşürmem merak etme." bu dediklerime Funda oldukça şaşırmıştı ve neredeyse gülme krizine girecekti. Arkadan gelen bir ses dikkatimi oraya toplamıştı "uhuuu kız kavgası bayılırım, çekirdeğimi iyi ki almışım." bu Taylan'dı yinr cıvık cıvık konuşuyordu işte. Ama yanında Kerem ve Volkan'da vardı. Bakışlarımı tekrardan Alev'e çevirdiğim sırada öfkeyle bağırdı "Bu dediklerini ağır ödeyeceksin!" diyerek saçımdan tuttuğu gibi beni çekistirmeye başladı. Bende ona karşılık vermeye çalışıyordum... Bizi ayırmak için araya Funda ve Alev'in arkadaşlarıda girmeye çalışıyordu fakat biz asla durmak bilmiyorduk. En son Alev'in elinden kurtulup patenimle karnına bir tekme geçirdim ve onu yere düşürdüm. O ise hızla yerden kalkarak üzerime iyice gelmeye basladı, kollarımı tutup tırnaklarını geçirmeye çalışıyordu... Bende onun saçından yakalarken tırnağıyla gözümün altını öyle bir çizdi ki hemen gözlerimi yumdum ve acıyla inlemeye başladım. Asla durmak bilmeyen Alev ise acı çeken halimden faydalanarak yeniden üzerime doğru geliyordu ki piste atlayan Kerem hemen beni kenara çekip önümde durdu. Alev'i ise Volkan tutuyordu... Ben hala acıyla inlerken Funda da bana yardımcı olmaya çalışıyor ve beni sakinleştiriyordu. Kerem nefes nefese bana dönerek "Hadi gidin." dedi ve Funda'ya seslendi. "Funda götür onu buradan." Funda telaşla onayladığında ikimizde salondan çıkıyorduk fakat Alev hala arkadan bağırıyordu. "Daha hesaplaşmamız bitmedi Sanem, görüşeceğiz!" Volkan her ne kadar Alev'i susturmaya çalışa da Alev asla susmuyordu. Neyse ki hemen kendimizi dışarıya atmıştık... Funda beni bir kaldırıma oturtup, buz pistinde güvenlik kulübesinde duran Ahmet amcadan bir buz istedi. O da hemen içeriden bir buz getirip bize verdi. Funda koşar adımlarla gelip buzu hemen yaramın üzerine bastırdı ve bu kez yine acıyla inledim. Yaram iyice sızlıyordu ve canım çok yanıyordu. Baya baya çizmişti ve kanıyordu... Gözlerim dolarken Funda hemen söze girdi. "Ya bir günümüzde şu buz pistindr iyi geçsin be iyi geçsin!" haklıydı... Buraya her geldiğimizde başımıza bir bela geliyordu. Şimdi ben bu durumu annemlere nasıl açıklayacaktım! Kahretsin. Funda hemen kolumdan tutarak beni ayağa kaldırdı "Hadi eve gidelim civcivim daha fazla sorun çıkmasın." kafamı onaylayarak salladım ve eve geldik... Funda kapıyı tıklatırken annem kapıyı açtı, benim o halimi görünce şok olmuş bir ifadeyle sesi titrerken konuşmaya çalıştı. "Sanem, ne oldu böyle?!" hemen bizi içeriye aldı ve buzu yüzümden çekip yarama baktı. Gözlerini acıyla yumarken telaşla konuştu "Kim yaptı bunu Sanem, kim yaptı?!" Funda hemen açıklamaya çalıştı. "Buz pistinde bir kız bize laf atıp Sanem'in yüzünü çizdi..." annem bana sımsıkı sarılarak cevap verdi "Kim Sanem, hadsiz onu polise şikayet edeceğiz derhal!" annemi olayları daha fazla büyütmemesi için engellemek istiyordum "Gerek yok anne bizde ona haddini bildirdik lütfen büyütmeyelim bu olayı." annem beni susturmakta kararlıydı "Ne demek büyütmeyelim kızım saçmalama her kimse haddini bilecek!" oflayarak yerimde öylece dururken annem devam etti "Bir daha o buz pistine adım atmayacaksınız duydunuz mu beni gitmeyeceksiniz!" öfkeli bakışlarımı anneme dikerek gözümden akan bir damla yaşı durduramamıştım. Kısık çıkan sesim ise üzüntüme eşlik etmişti... "Ne... Anne orası benim kendimi iyi hissettiğim tek yer, bunu nası-" diyecektim ki annem yüksek bir sesle sözümü kesti "Gidilmeyecek dedim bitti Sanem şimdi odana git!" anneme öylece bakarken dudaklarım titriyordu ve göz yaşları içinde evin kapısını hızla çarparak evden uzaklaştım. Bana söz hakkı bile vermemişti! Buz pateni yapmaktan vazgeç diyordu... Çocukluğumu unutmamı istiyordu yani. Bu asla olamazdı ve olmayacaktı da! Koşarak evimizin biraz altında kalan sahile yöneldim. Sahilde ki kayalıkların üzerinde yürüyerek bir kayalığın üzerine oturdum ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Göz yaşlarımın arasında nefes nefese kalmıştım ve canım hala acıyordu. Göz yaşlarım açık olan yarama düşerken canımı daha da çok acıtıyordu. Elimle yavaşça sildiğim yaşlarım parmağımı kana bulamıştı. Ağlamam iyice artarken ayağa kalkarak bir çığlık attım ve "Yaşamak istiyorum, patenlerimi istiyorum!" diye bağırdım sahilin ortasında. Herkes dönüp bana bakıyordu ama ben hiç kimseyi önemsemiyordum bile. Sessizliğim de bir yere kadardı işte... Artık sessiz çığlıklarımı ortaya çıkarmam gerekiyordu! Kayalıkların en ucuna kadar ilerledim ve aşağıya doğru baktım atlamak o an aklımdan geçti bir saniyeliğine de olsa... Artık kalbim acıyordu, bütün olaylar üst üste gelmişti. "Benden patenlerimi çalan ve çalmaya çalışan herkesten nefret ediyorum!" diye yeniden bağırdıktan sonra bir adım daha ilerledim. Ayağım burkulunca tökezleyip kayalıklara düştüm ve yine ağlamaya devam ettim. Ben ağlarken bir ses "İntihar etmek senin gibi biri için çok basit değil mi sarı civciv." geldi. Kafamı kaldırıp gözümün önüne gelen saçlarımdan bana doğru yürüyen Poyraz'ı görmeye çalıştım. Burnumu çekerek konuşmaya başladım. "Git burdan." ama o beni hiç umursamadan yanıma oturdu ve ellerini dizlerinde birleştirdi... Sahile bakarak konuşmaya başladı. "Çok kızgınsın hayata, ailene, bana... Ama bunlar da hayatın bir parçası." bana baktı ve gözlerimi uzun uzun inceleyerek devam etti. "Bunlarla yaşamaya alışmalısın Sarı civciv." aşağılayıcı bir ifadeyle sırıtarak "Senin öğütlerine ihtiyacım yok sende patenlerimi benden çaldın!" diyerek ayağa kalkmaya çalıştım. Bir iki adım ilerledikten sonra yere düştüm ve ayağımı tutup ağlamamı sürdürdüm. Poyraz ise önüme geçip çenemden tuttu ve başımı hafifçe kaldırarak gözlerine bakmamı sağladı. Çene kaslarını sıkarken oldukça çekiciydi evet ama ona olan kızgınlığım asla geçmiyordu. "Bu hayatta herkes bir bedel öder ama sen güçsüzsün Sanem, hayatta bir kere düşsen toparlanman oldukça zor oluyor senin." oflayarak cevap verdim. "Poyraz bak gerçekten hiç iyi değilim lütfen benimle uğraşma ve git." yüzümü incelerken sürekli gözleri yanağımda ki yaraya kayıyordu ve yutkunarak sordu. "Yanağına ne oldu?" sırıtarak konuştum. "Sanane." kaşlarını çatarak cevap verdi. "Sanem, ne oldu diyorum çıldırtma beni!" sinirle gözlerine odaklandım ve "Sevgilin yaptı oldu mu aldın mı istediğin cevabı." diyerek burkulan ayağıma odaklandım. Poyraz ise iyice gerilmişti. Çene kaslarını sık sık sıkıyor ve dilini dudağının içerisinde gezdiriyordu. Sanırım sinirlenmişti... Yoksa bana üzülmüş müydü?.. Elini yavaşça yarama doğru götürüp okşamaya başladı. O an küçük biri inilti çıktı ağzımdan... Hüzünle Poyraz'a bakarken "Acıyor..." diyebildim sadece. O ise kaşlarını çatıp elini yanağımdan çekti ve yumruk yaptı. Daha sonra beni hızla kucağına aldı ve yürümeye başladı. Bu hareketi karşısında oldukça şaşırmıştım. "Hey! Ne yapıyorsun Poyraz indir beni." beni asla dinlemiyordu ve yüzüme bile bakmıyordu. Surat ifadesi oldukça sertti... Ne yalan söyleyeyim korkmaya başlamıştım. "Nereye götürüyorsun Poyraz duyuyor musun beni?!" ağızından sadece tek bir kelime çıktı. "Sorgulama sarı civciv, beni sorgulayan herkesten hoşlanmam." oflayarak cevap verdim. "Benden hoşlanmadığını biliyorum ama..." sözümü kesti. "Herkesten dedim, belki de herkes değilsindir." yutkunarak Poyraz'ı inceledim sadece o an sadece bunu yaptım... Nasıl gidiyoruz💖 |
0% |