@zeynep_813
|
Yeni bölüme hoş geldiniz sevgili okurlarım... Yorumlarınız çok değerli unutmayın iyi okumalar🧡 Poyraz hala sırıtarak koşmaya devam ediyordu... En sonunda bir ağacın arkasına saklanıp beni kışkırtmak için dudaklarını büzüp öpücük attı. Gözlerim irice açılırken elimde ki sopayı ona doğru savurdum "Kes yapma Poyraz çok terbiyesizleştin." Sırttı. "Ben hep öyleydim Sanem biliyorsun." birde söylüyor baya da açık sözlü beyefendi. Her neyse elimde ki sopayı birden tutup çekti ve yere fırlatıp kollarımdan tuttu, gözlerimin tam içine bakarken kahverenginin en güzel tonlarında kaybolup gittim sanki. İkimizde nefes alış verişlerimizi düzenlerken yutkunmaya çalışıyorduk. Poyraz dudaklarıma odaklandı aniden... "Gözlerin okyanus olsun boğulayım kadın, seninle kaybolayım!" Yutkundum ve gözlerim dolarken elimle yanağını okşayıp başımı hafifçe büktüm "Gözlerin toprağım olsun yaşat beni adam, seninle yaşayayım!" bu sözlerimiz birbirimizin ruhunu okşarken Poyraz'ın gözleride dolmuştu. Dudaklarını hafifçe aralayıp başını gökyüzüne doğru kaldırdı ve beni kendine çekip sıkıca sardı. Başını saçlarıma yaslarken derin bir iç çekip saçlarımı kokladı, bende onun belinden sıkıca sarılarak göğsüne yaslandım... Kalbi deli gibi çarpıyordu Poyraz'ı ilk kez böyle içten bir duygusallıkla görüyor ve şahit oluyordum. O kadar güzel hissediyordum ki şimdi kalbim çok rahat... İkimizde geri çekildikten sonra Poyraz dolan gözlerinde ki yaşları silmeye çalışırken burnunu çekti. Ve ellerini beline koyup beni baştan aşağı süzdü. "Ee hadi uyuyalım mı artık?" dudakları kıpkırmızı olmuş ve şişmişti... Göz altları da kızarmıştı. Böyleyken bile Poyraz sanki dünyanın en yakışıklı adamıydı... Gülümsedim. "Uyuyalım." elimden tutarak beni içeriye götürdü ve kapıyı kapattı. Tabii içeride tek bir yatak vardı. Ne yapacaktık hiçbir fikrim yoktu... "Ee tek bir yatak var ne yapacağız?" diye sordum. Poyraz ise kendini yatağa atarak ellerini karnında birleştirdi ve başını bükerek çene kaslarını sıkmaya başladı. "Tabii ki birlikte yatacağız." gözlerimi üzerine devirdim "Delirdin herhalde, ikimiz yan yana yatamayız." sırıttı ve dudaklarını ıslatarak alayla beni sakinleştirmeye çalıştı. "Allah Allah niyeymiş o sevgili değil miyiz?" kaşlarımı havaya kaldırıp ellerimi belime koydum ve Poyraz'ın rahat tavırlarını inceledim "Sevgili olmuş olmamız birlikte aynı yatakta yatacağımız anlamına gelmiyor." dudaklarını büzdü ve dalga geçmeye devam etti "Hadi ama Sanem senin şurada ki armut koltuklarda uyumana izin veremem." ağzım açık kalmıştı... Birde kendisi yatakta yatacak beni küçücük armut koltuklarda yatıracaktı. Centilmenlik desen var! "Pardon da orada yatacak olan kişi ben değil sen olacaksın, ben bir kızım ben orada uyuyamam." ellerini iki yana açarak bilmiyorum dercesine bir ifadeye büründü "Ee o zaman ikimiz yatmak zorunda kalacağız, bende oraya sığmam 1,92 adamım ben" diyerek göz kırptı. Ofladım ve "Bana bir battaniye ver şu koltukları birleştirir uyurum ben!" sesim öfkeliydi... "Sakin ol sarı civciv başka battaniyemiz yok." kaşlarım çatılmış iyice gerilmiştim. Poyraz'ın omzuna bir tane geçirdim. "Poyraz! Sinir ediyorsun beni " ofladı. "Amma da inatçısın ha işimiz var seninle." sinirle yüzüne bile bakmadan armut koltukları birleştirip üzerinde uyumaya çalıştım. Ama asla rahat değillerdi, bacaklarımın yarısı dışardaydı ve yastık bile yoktu başımın altında... Poyraz ise kendi yatağına uzanmış kolunun birini başının altına koymuş sırıtarak beni izliyordu. "Ne var ne bakıyorsun?" dilini ağzının içinde gezdirmeye başladı. "Ne zaman pes edeceksin ona bakıyorum." gözlerimi devirerek sert bir ifadeyle çıkıştım. "Pes ederim etmem sanane Poyraz." gözlerini düşünüyormuş gibi yaparak etrafta gezdirdi "Pes etmen işime gelir." arkamı döndüm. "Keste uyu artık ve böyle bir ihtimali aklından çıkar!" şaşırmış bir sesle "Bana yine kıçını mı döneceksin?" başımı omzumun arkasından Poyraz'a doğru çevirdim "Bir sorun mu var?" yine sırıttı ve çene kaslarını sıktı "Yoo ne sorunu olacak canım görüş alanıma geliyor ondan." sıkıntıyla nefesimi verdim ve "Görüş alanın başka yerler olsun o zaman Poyraz." yine düşünüyormuş gibi yaptı ve cıkladı "Yok tek görüş alanım sensin." dalga geçer bir sesle konuşmaya başladım "Ben miyim yoksa kıçım mı?" o da bir kahkaha savurduktan sonra pes etti "İyi geceler sarı civciv, iyi geceler." hiçbir şey demeden arkamı dönüp uyumaya çalıştım. Ama imkansızdı... Yemin ederim çok rahatsız oluyordum. Hem üşümeye de başlamıştım... Yönümü Poyraz'a doğru dönerek onu izlemeye başladım. Bir insan uyurkende mükemmel olabilir miydi? Oluyordu işte. Poyraz'ı her haliyle seviyorum... Bir ara öksürmeye başladım ve Poyraz kalın ama uykulu bir sesle ürkekçe sordu "Sanem, iyi misin?!" öksürüğüm geçtikten hemen sonra "İyiyim yok bir şey." diye cevap verdim. O da içini çekerek yine uykulu bir sesle gözleri kapalıyken konuşmaya çalıştı "Üşüyor musun?" yutkundum "Yoo hayır üşümüyorum." deli gibi donuyorum! Ben Poyraz'ı izlerken birden duvarda ki tablo yere düştü ve o an boşluğuma geldi bir çığlık atıp Poyraz'ın yanına koştum ve yatağın ucuna oturup elimle yüzümü kapattım. Poyraz olduğu yerde doğrulup gözlerini ovuşturdu. Yere düşen tabloyu gözleri kısık bir şekilde incelerken gözlerini bana çevirdi. Dudağının bir kenarı kıvrılırken "Yanıma gelebilmek için korkmuş gibi yapmana gerek yok her zaman seni bekliyorum Sanem." dalga geçiyordu resmen yine omzuna bir tane geçirdim. "Gerizekalı mısın Poyraz?! Bilerek yapmadım cidden korktum. " konuşurken titrediğimi ve ellerimi ovuşturduğumu fark eden Poyraz kaşlarını çatıp ellerimi tuttu. Buz gibi olduğunu anlayınca ciddileşti, yüzünde ki sert ifade kendini belli ediyordu. "Üşümüşsün Sanem, gir şu battaniyenin altına." diye uyardı. Birkaç saniye yüzüne bakmakla yetinsemde asla hayır diyemeyecektim çünkü gerçekten çok üşüyordum. Battaniyenin altına girdiğim sırada Poyraz yine kolunu başının altına koydu ve diğer eliyle ellerimi sıkıca kavradı. Onun tek bir eli, benim iki elimi de sarabiliyordu... Gözlerimin içine odaklandı... "Çok farklısın Sanem, bir sözünle esir, tek bir hareketinle teslim olurum yüreğimi deldin geçtin nereden geldin bilmiyorum ama iyi ki geldin..." yutkunurken Poyraz'a doğru iyice sokuldum ve titredim "Seni çok seviyorum Poyraz Demiroğlu." Poyraz'ın gözleri dolarken saçlarımı öptü ve "Bende seni çok seviyorum sarı civciv hadi uyu artık kalbinin sesini dinlemek istiyorum." gülümsedim. "Ne alaka ya öyle mi uyuyacaksın?" dudaklarını ıslattı ve "Belki inanmazsın ama ben o gece ormanda ayağını burktuğun gece yanındayken senin kalbinin sesiyle uykuya dalıyordum, küçükken babam eve içip geldiğinde her yeri dağıtırdı, bende koşarak anneme sığınırdım. Annem de sevdiğin birinin kalbinin sesini dinleyerek uyumaya çalışırsan kimse sana zarar vermez ve rahat hissedersin derdi. Annem beni öyle uyutmaya ve sakinleştirmeye çalışırdı. Bende ilk kez o gece senin kalbinin sesini net bir şekilde duydum, ilk başlarda korksam da neredeyse uykuya dalacaktım. O yüzden bırakta kalbini dinleyeyim." o an sadece sustum ve gözlerimi kapattım. Poyraz'ın kollarında uyukuya daldım... İçim çok rahat, kalbim kıpır kıpır hislerimi anlatmak zor ama anlamanızı istiyorum. Hayatımda hiç aşık olmamış biri olarak Poyraz'a tutulan bir Sanem var artık. İçimde ki sessizliği bozacak, Poyraz diye haykıracak bir Sanem... Sabahın ilk ışıklarında gözlerimi aralamaya çalışırken Poyraz'ın bir kolunun başımın üzerinde, diğer kolunun ise belimde olduğunu fark ettim. Saçları yine dağılmış ve çene kaslarının olduğu tarafta bir yastık izi oluşmuştu... Dudakları yine kıpkırmızı ve kalın, kirpikleri de uzundu. Bir kızda olması gereken uzunlukta kirpikleri vardı. Yine hayranlık ruhumu esir alırken ona biraz daha yaklaştım ve dudaklarına kaydı gözlerim. Birden yüzünü buruşturup gözlerini açtı ve derin bir iç çekip gözlerime odaklandı. Bana baktığı anda nefesimi tutup heyecanlanırken sadece onu izledim. "Günaydın sarı civciv." dedi yine uykulu ve kalın bir sesle... Tebbessüm ettim. "Günaydın..." ikimizde yatakta doğrulurken hemen telefonuma baktım ve annemden yirmi cevapsız arama vardı... Ablamdan ise otuz beş! Aman Allahım ne yapacaktım şimdi?.. Elimle saçlarımı geriye savurup sıkıntıyla ofladığımı fark eden Poyraz telefonuma baktı ve cevapsız aramaları görünce sıkıntıyla elini ensesine götürdü "Sorun yok bebeğim bir şekilde hallederiz." üzgün bir ifadeyle "Nasıl halledeceğiz Poyraz, annem çok kızacak ablam annemi oyalayamadı sanırım..." kollarımdan tuttu, gözlerime derinden bakarak beni rahatlatmaya çalıştı. "Dün gece Funda'larda kaldın hepsi bu bende sizin eve görünmeden eve geçerim." onu telaşla dinlerken sıkıca boynuna sarıldım. Böyle bir hareket beklemiyordu "Teşekkür ederim" dedikten sonra geri çekildim ve hemen sırıtmaya başladı "Ee bir öpücüğü hak ettim." kaşlarım hemen çatıldı tabii "Poyraaaz! Öpücük falan yok." dudaklarını büzüp küçük bir çocuk gibi kollarını göğsünde birleştirdi "Off çok kötüsün Sanem, ne var bir kerecik öpsen." gözlerimi devirerek telefonumu cebime attım "Seni yeterince öpüyorum Poyraz." gülümseyerek dudaklarını ıslattı "Yetene kadar değil sonsuza kadar öp kadın." kaşlarım havaya kalkarken içimden "salak ya" dedikten sonra ıslanan ama kurumuş olan elbisemi de alıp dışarı çıktım. Poyraz'da peşimden gelmişti... İkimizde bungalov evini kitleyip oradan ayrıldık ve bir taksi çağırdık. Taksinin içindeyken Poyraz'ın telefonu çaldı. "Alo, tamam siz bekleyin bende geleceğim." dedi ve telefonu kapattı. "Kimmiş?" diye sordum merakla... O da telefona bakarak "Barış, motorumu sanayiye götürmüş tekerlekler için." dedi. Başımı onaylarcasına sallarken eve çoktan gelmiştik. Taksiden İnerken Poyraz sımsıkı sardı belimden ve bizim evin arkasından dolanıp kendi evlerine gitti. Poyraz'ın gittiğine emin olduktan hemen sonra kapıyı tıklattım. Kapıyı açan annem oldukça sinirliydi... "Sen nerelerdesin Sanem?" şirinlik yapmaya çalıştım. "Anne Funda'larda-" diyordum ki annem sözümü kesti. Sert bir ifadeyle çıkıştı "Poyraz Demiroğlu olmasın yanında olduğun kişi!" gözlerim irice açılırken yutkunarak annemi izledim. "Geç çabuk içeriye!" içeri girdiğimde ablam endişeyle mahçup bir şekilde bana baktı "Sanem yemin ederim söylemed-" diye açıklama yapıyordu ki annem onunda sözünü kesti "Sen sus İnci, odaya geç ve bekle!" ablam öfkeli bakışlarını annemin üzerinde gezdirdikten sonra hızla odaya girdi ve kapıyı sertçe kapattı. "Sen Kenan Bey'in oğluyla nasıl çıkarsın Sanem!" sinirle bağırdım "Ne olmuş Kenan Bey'in oğluysa." diye vurguladım. Annem gözlerini kocaman açıp bana acınası bir halde bakmayı sürdürüyordu "O bizim aile dostumuz ve Poyraz senin kardeşin gibi hem o sözlü biri ayrıca o çocuk kötü bir çocuk." kendimi kanıtlamak istercesine sıraladım. "Birincisi Poyraz artık sözlü biri değil, ikincisi babasının dostumuz olması onu kardeşim gibi görmemi gerektirmiyor ve üçüncüsü anne, Poyraz çok ama çok iyi biri." annem bu sözlerimi yine acıyarak dinliyordu "Sen nasıl böyle kör bir kız oldun Sanem... O bir katil!" gözlerim yine kocaman açılırken kalbime bir şey saplandı sanki... O katil değildi, Poyraz katil olamazdı. "Ne diyorsun anne ne katili?!" beni ikna etmek istercesine kollarımdan tuttu ve gözlerimin içine baktı "Annesi ve kardeşini öldürmüş biri o Sanem, babası bize her şeyi anlattı." babası kendi yaptığı o suçları Poyraz'ın üstüne atmış ve annemlere anlatmış. Bu nasıl bir şey ya, hem Poyraz'ın annesi ve kardeşi hala yaşıyorken... Yani biz öyle biliyoruz Kenan Demiroğlu'nun onları yurt dışına kaçırdığını! Ama bunu Poyraz yapmış onlara o zarar vermiş gibi anlatması. Ve benim susmam gerektiği! Allahım ben ne yapacağım. "Anne Poyraz öyle biri değil yemin ederim o-" sözümü kesti "Yeter Sanem onu savunma artık odaya geç cezalısınız ablanla birlikte bunu hak ettiniz. Ben kızlarımı elalemin katil bebelerine aşık olsunlar diye doğurmadım!" gözlerim dolarken annemi suçlamaya devam ettim. "Bu yaptığına çok pişman olacaksın anne ama geç olacak!" koşar adımlarla ağlayarak ablamın odasına daldım ve kendimi yatağa atıp hıçkıra hıckıra ağlamaya devam ettim. Ablam sırtımı sıvazlayarak beni sakinleştirmeye çalışıyordu... "Ağlama demiyeceğim Sanem, annemi zor buldum yıllar sonra ama bu yaptıkları çok zoruma gidiyor!" kafamı kaldırıp kızarmış gözlerimi ablamın üzerine diktim. "Benimde çok zoruma gidiyor abla, Poyraz'a katil dedi ya, o babasının yaptıklarını hazmedemezken böyle bir suçla babasına neler yapar düşünemiyorum." ablamın yüzünü sert bir ifade sardı "O şerefsiz elinden gelse öldürür oğlunu da karısınıda annem hayatta inanmaz Poyraz'a." ağlamaya devam ederken göz yaşları arasında konuşmaya çalıştım. "İnanmasın ben gerçeği bildikten sonra Poyraz'ı terk edemem abla." ablam başını sallarken "Barış'ı da istemiyor." dedi kaşlarım bu kez çatıldı sanırım ablam bir anlık boşluğuna geldiği için itiraf etmişti "Sen Barış'ı istiyorsun yani." gözleri dolarken yanağından süzülen bir damla yaşı sildi "Benim istemem bir şey değiştirmiyor ki, ben onu yıllardır seviyorum... O beni sevmiyor belki ama sevseydi de annem asla olmaz dedi. Beni dün gece eve bırakırken yakaldı bizi, baya bir azarladı beni. Motorcu serseri biri benim kızıma sahip çıkamaz dedi." oflayarak sesim titreye titreye cevap vermeye çalıştım "Annem neden böyle yapıyor anlamıyorum. Biz hayatımızda ilk kez aşık olmuşuz buna da engel olmaya çalışıyor. Ama ben vazgeçemem abla seviyorum deli gibi seviyorum Poyraz'ı." ablam da bana katılıyordu "Haklısın vazgeçme, vazgeçmeyelim!" ikimizde göz yaşları içinde tebessüm ederken birbirimize sımsıkı sarıldık. Nasıl gidiyoruz bakalım🤍 |
0% |