@zeynep_813
|
Okurlarımın canı sıkılmasın diye bölüm atmaya geldim🤍 kendimi. "Ağlama sakın ha makyajın akacak o kadar özenmişsin." gülmeye başladım. "İyi ki varsın anne... O diplomayı alacağım ve seni gururlandıracağım." Diyerek bu kez de ben sımsıkı sarıldım ona ve artık gitmem gerektiğini anladığımda saate doğru bir bakış atarak yeniden anneme döndüm. "Artık gitmeliyim..." annem yeniden gülümsedi ve "Hadi kızım dikkat et" diyerek beni kapıdan uğurladı ve bende Funda'nın evine doğru yol aldım... Funda beni kapıda beklerken yerinde duramıyordu. Sürekli sallanıp bir oraya bir buraya gidip geliyordu. Beni fark ettiğinde ise koşarak yanıma geldi ve ellerimden sıkıca tuttu... "Off nerede kaldın çok heyecanlıyım. Her an heyecandan düşüp bayılabilirim." kıkırdadım. "Bende çok heyecanlıyım hadi gidelim yarım saatimiz var beni onaylayarak başını salladı ve okula doğru ilerledik. Okula geldiğimizde giriş kapısından da sürekli gelenler giriyordu bahçeye doğru. Okulumuzun bahçesi kocamandı ve içinde çardaklarımız da vardı okulun bir kısmı çardaklarda oturmuş heyecanlı heyecanlı konuşuyor, bir kısmı fotoğraf çekiniyor, bir kısmı da öylece duruyordu. Ama herkes çok mutluydu hepsinin yüzünden anlaşılıyordu bu duygu... Bizde Funda'yla birlikte boş bir bank bulduk ve hemen oturmak için oraya yöneldik. "Baksana herkes çok heyecanlı" aynı şekilde karşılık verdim. Gözlerim okulun giriş kapısına yöneldiğinde içeriye tam 8 tane motorcu ardı ardına hızla girmeye başladı. Hepsinin motoru da öyle havalıydı ki adeta buranın sahibi gibi hiç çekinmeden biz burdayız edasıyla... Funda hemen kolumdan çekiştirerek "Şunlara bak nasılda havalı giriyorlar" yüzümü buruşturarak cevap verdim "En havalı onlarmış gibi... Motorla neden okul bahçesine girersin ki. Yola parketmek diye bir şey var." "Olur mu? Kim gösteriş yapacak." Funda'nın bu sözü karşısında gülerek karşılık verdim gözlerim yeniden motorcu çocuklara kaydı. Motorcuların hepsi erkekti fakat biri kızdı. Motordan inen bir çocuk kaskını hemen çıkartarak dağılmış olan saçlarını eliyle geriye savurdu ve kaskını usulca motoruna bıraktı. Bu Poyraz'dı üzerine giydiği siyah tişörtü ve tişörtünün ardındabeliren kasları yine karizmasını ortaya koymuş, hafiften çekik olan gözleri yine soğukkanlılığını koruyor gibiydi. Arkasından inen kızda aynı şekilde kafasındaki kaskı çıkardığında o kişinin Alev olduğunu gördük ve Funda'yla aynı anda birbirimize şaşkın şaşkın bakışlar attık. Çünkü Alev bizim okulumuzdaki popüler kızlardan biriydi ve okulun sahibi de babasıydı. Fakat Poyraz'la ne işi olabileceğini düşünmeye başlamıştım. "Bu Alev mi ben mi yanlış görüyorum?" "Hayır yanlış görmüyorsun o Alev." "Nasıl ya, bu kızın bu motorcularla ne işi olabilir ki?" dediğinde iyice o tarafa odaklamıştım kendimi. "Hiç bir fikrim yok." bütün motorcular kasklarını çıkardılar. İçlerinden biri Volkan'dı... Volkan'ı gördüğüm anda elimle yüzümü kapatarak içimden derin bir of çektim. "Off O bana çarpan öküz de gelmiş." Funda sorgulayıcı bir ifadeyle "İyi de çok saçma onlar bu okulda bile okumuyorlar nasıl gelebiliyorlar ve neden?" aynı şeyi bende düşünmeye başladım. "Alev'inarkadaşlarıdır babası da izin vermiştir baksana nasılda indi motordan." Funda da bana hak vermişti. İçlerinden bir diğeri sarışın mavi gözlü ve kıvırcık saçlıydı, diğeri yapılı olan vücudunu gösterircesine motorundan inerken kumral saçlarını geriye atıyordu, biri ise hafiften esmer ve ela gözlüydü çok havalı biriydi. Diğerlerini tam inceleyemeden ortadan kayboldular. En sonunda bir kaçı daha okula girmeye başladığında "Sanem bizde tuvalete gidip makyaj tazeleyelim mi?" dedi Funda. Bende başımı onaylarcasına sallayarak yanıt verdikten sonra ikimiz birlikte tuvalete doğru ilerledik. Tuvalete girdiğimizde Funda'nın annesi aradı. "Ben annemi aramayı unuttum hemen bahçede konuşup geliyorum görüntülü arıyor, ortamı göstermem lazım." Dedikten hemen sonra gülümseyerek yanımdan ayrıldı. Bende biraz ruj sürdükten sonra tuvaletten çıktım. Kafamı yukarı kaldırdığımda karşımda Poyraz'ı görmemle birlikte olduğum yerde durdum. O da soğukkanlılığıyla bakışlarını üzerimden ayırmadan beni incelemeye devam ediyordu.Birden yaralı koluma kaydı gözleri ve tepkisiz bir ifadeyle bir süre inceledikten sonra gözleri gözlerimi buldu. Kafasını hafifçe bükerek çene kaslarını sıkmaya başlamıştı. Bende hiç bir şey demeden yanından gidiyordum ki birden söze girdi "Yazık olacak sana." kaşlarımı çatarak anlamsız bir ifadeyle gözlerine baktım. Yüzünde hafif bir sırıtma ve aşağılayıcı bir ifade vardı... Delici bakışları üzerimde öyle yoğun bir etki bırakıyordu ki asla böyle bakmaktan çekinmiyordu. "Anlamadım o ne demek?" ellerini siyah bol paça pantolonun cebine atarak derin bir iç çekti ve "Çok ciddi bir kıza benziyorsun. Son olanlardan dolayı diyorum" kaşlarımı yukarı doğru kaldırarak iğneleyici bir ses tonuyla "Son olanlar benim değil arkadaşının hatasıydı" bu kez kaşları çatılmış öfkeli bir hal almıştı beni yine baştan aşağı süzdükten sonra "Fazla gözükme bize yoksa hayatın kayar haberin olsun." Dedi. Bu nasıl bir tehditti böyle... Bu çocuk beni daha geçen Akın'ın elinden kurtarmışken şimdi neden böyle tehditler savurur olmuştu. "Sen beni daha geçenkurtarmadın mı? Neden şimdi böyle söylüyorsun?" aşağılayıcı bir şekilde gülerek bir iki adım bana doğru yaklaştı ve o gülüşü yavaş yavaş soldu yüzünde... Bakışlarını yine üzerimde gezdirerek söze girdi "O çocuk benim düşmanım, kavga etmek için yer arıyordum o gece de işime geldi. Yoksa bana ne ne yaparsa yapsın" öylesine kızgındım ki o an anlatamam. Böylesine rahat nasıl konuşabiliyordu ki... Ben hiç bir şey demeden sadece ona bakmakla yetinirken suskunluğumdan faydalanarak "Yani sari civciv şanslıydın. Fakat dün olan tavırların hiç hoşuma gitmedi... Bu yüzden seni uyarıyorum." Dediğinde arkadan gelen sesle kafamı o yöne çevirdim. Alev bize doğru geliyordu ve yüzünde sorgulayıcı bir ifade yer alıyordu. "Poyraz neler oluyor sevgilim?" yutkundum... Poyraz'la Alev sevgili miydi yani... Poyraz Alev'e bile bakmadan cevap verdi. "Bir sorun yok, bu kız yolunu şaşırdı herhalde bende onu uyarıyordum." Alev'in delici bakışları üzerimdeydi. "Hımm dikkat edersin bir dahakine" diyerek Poyraz'a döndü. "Hadi canım gidelim."Poyraz ise son bir kez beni süzerek Alev'e döndü "Tamam bebeğim." İkisi birlikte yanımdan uzaklaşırlarken omuzlarımı düşürerek elimi alnıma koydum ve sıkıntılı bir şekilde nefes aldım. Ben hiç bir şey yapmamış olmama rağmen tehdit ediliyordum şuan ve sesimi bile çıkartamamıştım... Neden bilmiyorum garip bir şekilde onlardan çok korkuyordum. Üzerimde büyük bir baskı kuruyorlar ve ben korkuyorum. Bu düşüncelerin daha fazla aklımı bulandırmaması için bahçeye Funda'nın yanına indim. Funda beni görünce yanına gitmem için bana el ettikten sonra hemen yanına gittim. Fakat Funda'ya bile bakmadan karşımda sohbet eden Poyraz ve Alev'e kaydı gözlerim. Poyraz'ın da gözleri birden beni bulunca öfkeyle bana bakmaya başladı. Alev hararetli hararetli bir şeyler anlatırken Poyraz gözlerini bir dakika bile ayırmadan bana odaklıydı. O bakışları öyle öfke dolu ki. Karizmasının ardında ki tehlike ben buradayım diyor. Funda bana seslendiğinde kafamı hemen ona çevirdim "Neler oluyor dinlemiyormusun beni?" Aklım o kadar çok doluydu ki Funda'yı bile duyamaz hale gelmiştim artık. "Duymadım ne dedin" Poyraz'a bakmaya başladı. "O çocuk neden öyle bakıyor?" Funda'ya her şeyi anlatmam gerektiğini düşünerek olan biten her şeyi anlattım. Şok olmuşçasına içinden saydırıp durdu. "Ya nasıl böyle bir tehdit savurabilir ki?" dediğinde okul müdürü kürsüye çıkıp diplomalarımız için bilgilendirme yaptıktan sonra herkes sırayla çağırılmaya başlandı. Sıra bana geldiğinde ise titreyerek çıktığım kürsüde kalbimi kocaman saran bir heyecan kaplamış ve bu heyecan stresle birlikte bedenimi ele geçirmeye yetmişti. Diplomamı aldığımda ellerim titriyor ve asla durmuyordu... Bir şeyleri başarmış olmanın verdiği gururla bir iki adım öne giderek konuşmaya başladım. "Herkese merhaba, bu diplomayı alırken hepimiz birçok çaba ve uğraştan geçtik biliyorum. Bu yolda çok yorulduk, yıprandık ama başardık. Bende şuan çok mutlu ve gururluyum..." ben konuşmamı yaptıktan sonra kürsüden inerken Poyraz'ın bakışları yine üzerimdeydi.Rahatsız oluyordum artık ve bu durumdan nasıl kurtulacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu... En sonunda herkes diplomasını aldı ve kep töreni yapıldı... Ardından herkes evlerine dağılmak için okuldan çıkmaya başladı. Motorla gelen herkes motorlarıyla beraber son hız çıkıp gittiler. Bizde Funda'yla birlikte okuldan çıktığımızda evlerimize dağıldık. Eve geldiğimde annemi kapının önünde siyah takım elbiseli bir adamla konuşurken gördüm. Annemin yüz ifadesi hiçte normal görünmüyordu çok telaşlı bir hali vardı... Yanlarına gittiğimde "Anne" dedim karşımda ki takım elbiseli adamı süzerek. "Sanem hoş geldin kızım." Dediğinde yüzündeki telaşlı ifade hala sürdürüyordu varlığını. "Kim bu adam?" diye bir soru yönelttiğimde adam araya girdi "Neyse ben gideyim artık iyi günler Handan Hanım" diyerek yanımızdan uzaklaştı son model siyah bir arabaya bindiği gibi gitti. Tekrardan anneme döndüm "Hadi içeride konuşalım." Diyerek omzumu sıvazladı ve içeriye yöneldi. Bende peşinden gittimayakkabılarımı çıkarıp salona ilerledim. "O adam kimdi anne?" annem sıkıntılı bir nefes vererek yanıma oturdu ve söze girdi "Eve haciz gelmiş Sanem." Dedi. Kaşlarım çatılmış olanlara anlam vermeye çalışan bir yüz ifadesiyle anneme bakıyordum öylece. Evimize nasıl haciz gelebilirdi ki?.. Bu nasıl olabilirdi? "Anne bu nasıl olur ki?" "Borcumuzu ödeyememiştim, aslında ödeyecektim fakat son zamanlarda sıkışmıştım. Biraz zaman istiyordum fakat kimseye anlatamadım." yavaşça başını öne eğerek ağlamaya başladı. "Anne neden ağlıyorsun ağlama... Keşke bana da haber verseydin belki bende bir işe girerdim hallederdik birlikte." annem ellerimi tutarak ağlayan gözleriyle gözlerime odaklandı. "Senin yardımınla ne kadar olacaktı ki güzel kızım. Seni yoramazdım bunun için evi boşaltmamız gerekiyor." Dedi. İçimden bir of çekerek "Ne zamana kadar peki?" diye sorduğumda annem bir kaç saniye sustu ve cevap vermeden öylece bana bakmakla yetindi. Ardından kafasını eliyledestekleyerek "Yarına kadar..." şok içinde anneme baktım. Yarına kadar... Çok erken bir zaman. O zaman bizim şuan hemen toparlanmamız gerekiyordu... Peki nereye gidecektik ki? Gidecek kimsemiz yoktu. "Ama anne o zaman hemen toparlanmalıyız." annem usulca kafasını sallamakla yetindi. Göz yaşlarını silerek burnunu çekti ve ayağa kalkarak hüzün dolu sesiyle "Ben yavaştan toparlanmaya başlıyorum sende toparlan kızım." "Ama anne nereye gideceğiz?" annem hiç bir şey bilmiyormuşcasına cevap vermeden sadece oflamakla yetindi ve mutfaktaki eşyaları toparlamaya başladı. Bende odama giderek yatağıma öylece attım kendimi... Düşüncelerim yine yoruyordu aklımı ve ben her geçen saniye tükeniyordum sanki. Hemen odamda ki eşyalarımı toparlamaya başladım bir kaç koliyi evin kapısının önüne koyduktan sonra anneme baktım. Öyle yorgun, öyle halsizdi ki her an yere yığılacakmış gibi bir hali vardı. Yanına giderek usulca sardım belinden... "Üzülme anne biz birliktenelerin üstesinden geldik, yine geliriz inan bana." Dediğimde gülümseyen yüzü, hüznünü gizlemeye yetmemişti. "Biliyorum güzel kızım, senden güç alıyorum bende." Diyerek saçlarımı öptü. Ve devam etti. "Kalan her şeyi sabah halledeceğim şimdi uyuyalım" ikimizde odalarımıza girdiğimizde uykumun olmadığını hissediyordum. Uykum yoktu, acım vardı, çaresizlik, ümitsizlik... Hissettiğim tek şey bu duygulardı şuan. Elimden hiçbir şeyin gelemiyor olmasıydı. O yüzden kalkıp birkaç eşya daha kolilere doldurdum ve öyle uyumaya çalıştım. Sabah olduğunda annemin yanımda saçlarımı okşayarak beni uyandırmasıyla gözlerimi aralayarak ona bakmaya çalıştım. "Kızım, dün baya eşya kolilemişsin uyumadın mi?" "Hayır anne uyudum, uyku tutmamıştı bir kaç eşya daha koliledim o kadar." aniden çalan kapı sesiyle ikimizde ayağa kalkarak kapıya yöneldik. Annemin kapıyı açmasıyla karşımda Poyraz'ı görmemle birlikte gözlerim kocaman açılmış, yüz ifademi şaşkınlıksarmıştı. Poyraz'ın şuanda bu saatte benim evimde ne işi olabilirdi ki? Diye düşünürken arkada duran siyah son model bir arabadan inen lavicert takım elbiseli kirli sakallı, uzun boylu ve kaslı bir adama kaydı gözlerim. Arabadan indiği gibi çıkardığı güneş gözlüğünü ceketinin cebine asarak güneşten kısılan gözleriyle bize baktı ve bize doğru gelmeye başladı. "Handan Hanım?" diye seslendiğinde annem yutkunarak "Buyurun benim." Dedi. Adam gülümseyerek elini uzattı "Ben Kenan, Kenan Demiroğlu." annemde çekinerek adamın elini sıktı ve hemen söze girdi adam. "Evinize gelen haciz sebebiyle evi boşaltmanız gerekiyordu, zamanınız doldu evden çıkmanızı rica ediyorum." Dedi. Annem hemen endişeyle "Ama yarına kadar vaktiniz var demişlerdi saat daha çok erken değil mi? Hem biz toparlanmaya başlamıştık." adam önce evin önünde ki kolilere sonra da bize baktı. "Anlıyorum ama yapabilecek bir şeyim yok buyurun lütfen" diyerek eliyle dışarıyı uzattı ve çıkmamızı bekledi. Annemle ben birbirimize bakarken gözlerimyeniden Poyraz'a kaydı... Beyaz tişörtünün ardından belli olan kasları ve her zaman ki karizmasıyla yüzünde beliren o aptal sırıtışı... Fakat onun burada ne işi vardı ki? Annem yavaş adımlarla dışarıya çıkarken hemen araya girdim "Anne hayır!" diyerek yeniden Kenan Demiroğluna döndüm. "Bize yarına kadar vaktimiz olduğu söylendi ve saat çok erken bu saatte gelmeniz gerekmiyordu hemen çıkamayız toparlanmamıza izin vermek zorundasınız." Dediğimde Poyraz sırıtmaya başladı. Aşağılayıcı bir ifadeyle kafasını iki yana sallayarak tehlikeli bakışlarını yine üzerimde gezindirdi. "Neden gülüyorsun haklıyım!" dediğimde Annem kolumdan tutarak sakin ol der gibi bir bakış attıktan sonra devam ettim "Çıkmıyoruz evden kolaysa çıkarın." Diyerek kapının önünde kollarımı göğsümde birleştirdim ve kendimden emin bir şekilde öylece durdum. Kenan Demiroğlu konuşmaya başladı. "Güzellikle söyledik fakat bu iş zorlaşıyor" diyerek adamlarına işaret ettikten sonra bir kaç tane adam eve doğru hızlı adımlarla gelerek benikolumdan çekiştirdikleri gibi dışarı çıkarttılar. "Ya bıraksanıza beni! Yeter." annem hemen yanıma geldi ve kolumdan tutarak beni destekledi. Adamlar bütün eşyaları tek tek çıkarırken bense adamların elinden kurtulmaya çalışarak bağıra bağıra "yapmayın!" diyordum. En sonunda adamdan kurtularak evime öyle bir koştum ki... Bu kez beni engelleyen Poyraz olmuştu. Belimden kavrayarak hızla kendine doğru çekti beni ve öfkeli gözleri gözlerime ateş edercesine bakmaya başladı. "Bırak beni, lütfen söyle dursunlar lütfen, o evde çok anım var lütfen!" annem ağlamaya devam ediyordu... Poyraz ise her zaman ki gibi hiçbir tepki vermeden öylece bana bakıyordu. Göz yaşlarım yanaklarımı doldururken bağırmaya devam ettim. "Ya ne olursunuz yapmayın lütfen!" bağırışlarımın hiçbir anlamı yoktu farkındaydım fakat bütün mahalleli başımıza üşüşmüştü. En son yere yığıldığımı hatırlıyorum. Poyraz beni bırakıp arkasını döndü ve motoruna ilerleyerek kaskını taktı. Bende hemen ayağa kalkmayaçalışarak yanına gittim. "Poyraz lütfen durdur şunu bunu neden yapıyorsun?" dediğimde kaskını usulca motoruna bırakıp yine öfkeyle bana odaklandı. "Ben değil babam yapıyor." Dedi. Ağlayan gözlerimle sesim titreye titreye cevap vermeye çalıştım. "Ama neden, neden yapıyor, biraz zaman istedik sa-" dememe kalmadan sözümü keserek "Off ben nerden bileyim ilgilenmiyorum. Onun işlerine karışamam!" dedi ve kaskını yeniden takarak hızla motoruna bindi ve uzaklaşmaya başladı. Peşinden koşarak onu ikna etmek için çabalamakta kararlıydım. "Poyraz! Yalvarırım durdur şunu lütfen." Poyraz beni dinlemeden gittiğinde yine yere yığılarak nefes nefese ağlamaya devam ettim. Sonra bir el ellerimi tuttu sıkıca kafamı çevirdiğimde Funda'yı gördüm... Endişeli bir ifadeyle beni ayağa kaldırmaya çalışıyordu. "Sanem hadi güzelim kalkmaya çalış, ağlama lütfen" yavaşça ayağa kalkmaya çalıştım ve anneme doğru ilerledim. Ardından bütün mahalleli bizi ve evimizden çıkarılan tonlarca eşyayı izliyordu. Sonra bir korna sesidoldurdu mahalleyi... Herkes oraya odaklandığında araba birden durdu. İçinden siyah takım elbiseli uzun boylu ve yapılı bir adam indi... Bu kişi... Bu kişi benim BABAM'dı! Sekiz yıldır ne kadar görmemişte olsam hiç değişmemişti... Onu karşımda öyle gördüğümde aklım durdu, sesler kesildi, etrafımda ki her şey bir anda yok oldu ve tek odak noktam babamın burada olması oldu. Göz yaşlarım dindi... Annemle birlikte şok içinde babama odaklanmıştık. Hatta bütün herkes... Babam ağır adımlarla bize doğru gelirken gözleri beni bulduğunda yüzünde gülümsemek istermişcesine bir ifade besliyordu. Pişmanlığını hissetmek oldukça mümkündü. Ardından anneme kaydı gözleri... Anneme bakarken öfkeyle değil de suçluluk duygusuyla bakıyordu. Annem şok içinde yere yığılırken koşarak yanına gittim. "Anne iyi misin?" annem yavaşça başını salladığında iyi olduğunu hissetmiştim. Babam Kenan Demiroğluna bakarak "Kenan!" diye bağırdı tok ve kalın bir ses tonuyla. Kenan Demiroğlu hemen babama döndü ve anlamsız bir ifade belirdiyüzünde "Bülent?" babam usulca yürüyerek konuşmaya başladı "Neler oluyor?" dedi. Siniri her halinden belliydi... Ama bizi bu halde nasıl bulmuştu? "Evi boşaltıyoruz, borçlar sebebiyle." babam iyice sinirlenmişti. "Bana söz vermiştin." Dediğinde annemle ikimiz olanlara anlam vermeye çalışıyorduk... Fakat anlamsız geliyordu herşey. "Evet ama bu söz sen Türkiye'ye geldiğinde bitti sevgili dostum." Neeee babamla Kenan Demiroğlu dost muydu? Allah'ım bunlar birer rüya mı yoksa ben mi aklımı kaçırıyorum. "Bunu sonra görüşeceğiz." Diyerek babam annemle benim yanıma geldi ve dizlerinin üstüne çökerek anneme baktı "Handan... İyi misin lütfen sakin ol" annem hala şoktaydı ve konuşamıyordu... Babam hemen annemin kolundan tutarak kalkmasına yardımcı oldu ve "Hastaneye gitmemizi ister misin?" dedi. Annem istemeyen gözlerle bakarken başını istemsizce salladı. Babam arabaya doğru götürdü bizi. Annemi koltuğa oturttuğunda benim yanıma gelerek ani bir hareketle sımsıkı sardı beni. O an ki şoklasarsılan bedenimi ayakta tutmakta zorlanıyordum. Babam bana sarılmıştı... Şuan beni kollarının arasında tutuyor ve saçlarımı okşuyordu. Bu anı kırk yıl düşünsem gerçekleşeceğini tahmin bile etmezdim... En son babam beni serbest bırakarak arabaya geçmem için işaret etti ve bende ağır adımlarla arabanın arka kapısını açarak usulca yerleştim. Kalbim deli gibi atıyordu ve nefesim kesik kesikti... Nefes alırken titreyerek alıyordum. Sanki her an bir şey olacakmış gibi korkuyordum... Şuan babamın arabasındayız babam oturduğu koltukta anahtarı takıp hemen arabayı çalıştırdı ve direksiyona yerleştirdi ellerini... Arabanın aynasından gözlerime baktığında hüzün vardı sadece... Hüzünlü yüzümü inceliyordu. Ardından anneme kaydı bakışları. Anneme öyle derinden bakıyordu ki korkusu her halinden belli oluyordu. Aniden çevirdiği direksiyonu kırarak coktoum Ortamda ki dorin seccizliğin hızla uzaklaştı mahalleden... Ardımdan hemen Funda'ya bakmaya çalıştım. Öylece bizi izlemekle yetinmişti... Ona haber verecektim evet ama şuan olmazdı... Çünkü halaşoktayım. Ortamda ki derin sessizliğin ardından babam konuştu "Sanem." Dedi... Gözlerim kocaman açılmış, beynim zonkalamaya başlamıştı. Babam yıllar sonra "Sanem" diye seslenmişti bana. İsmimi ondan duymak, onun ses tonuyla ismimi duymak beni iyice heyecanlandırmıştı. "E-efendim" dedikten sonra yine hüzünlü gözlerle baktı bana. "Şimdi sizi eve götüreceğim, annen hala halsiz görünüyor. Orada biraz dinlensin sonra her şeyi açıklayacağım..." diyerek yola bakmaya devam etti. Bende titreyen ses tonumla "T-tamam" demekle yetindim sadece. Ne diyebilirdim ki o anda... İnanın şoktayım her şey birer rüya sanki. Bunların yaşanıyor olması bana kocaman bir hayalmiş gibi geliyor. Babamla aynı arabadayız... Babam benle konuştu, bana sarıldı... Gözlerimin dolduğunu hissettiğim anda başımı dışarıya doğru çevirdim. Gittiğimiz yolları izledim öylece... Kafamda bir şarkı sözü yankılanmaya başlarken gözlerimi sıkıca kapatarak mırıldanmaya başladım o sözleri... Direniyorum acılarına yine dünya... Yalanmış aşklarında... İnadına yaşıyorum ama sorma! Kıyamet ortasında! Nasıl buldunuz bu bölümü...❤ |
0% |