Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@zeynep_813

Hadi okuduğunuz saati yazında hepimiz hatırlayalım... Hoş geldiniz❤


Söylediğim sözlerden sonra durdum ve yolu izlemeye devam ettim... Araba durduğunda ise babam "Burası." Diyerek arabadan indi bende kapıyı açarak beyaz uğur böceği desenli pijamalarımla ve pofuduk pembe terliklerimle beraber arabadan indim. Babam ise ön kapıdan annemi usulca çıkardığında hemen annemin koluna girerek ona destek olmaya çalıştım. Annem hala şoktaydı, yarı baygın haldeydi... Annemi karşımda duran kocaman 2 katlı villaya doğru götürüyorduk... Burası babamın evi miydi yani. Babam bu kadar zengin mi olmuştu... Ev öylesine lükstü ki dışı beyaz ve altın sarısı renginde sağ ve solda iki şer tane bulunan uzun sütunları bulunuyordu. Giriş kapısı kocamandı ve kahverengiydi. Bahçesi ise bir sürü papatya ve lalelerle doluydu... İçeriye doğru ilerlediğimizde bizi orta yaşlarda esmer bir abla karşıladı... "Buyurun efendim hoş geldiniz." Diyerek bizi içeriye aldı. Babam hemen bana dönerek "Anneni şu karşıdaki odaya götürecekler. Biraz dinlenmesi gerekiyor..." dedi. Bende başımı onaylarcasına sallayarak etrafabakınmaya başladım. Evin parkeleri beyaz mermer desenliydi... Salonda üç tane siyah deri koltuk bulunuyordu ve hemen çaprazımda ise bahçeye çıkan kocaman bir balkon duruyordu. Mutfak salonla birleşikti ve dolapları da siyah, mermeri ise beyaz renkteydi... Ev çok lükstü. Sol tarafımda boylu boyunca uzanan bir merdiven bulunuyordu. Basamakları siyahtı... Babam aniden omzuma dokunarak "Sende dinlen biraz hadi gel bakalım." Dedi ve beni salonda bulunan koltuklardan birine oturttu... Derin bir iç çekerek söz aldı. "Sanem, nasılsın kızım iyi misin?" dediğinde gözlerine bakarak titrek bir ses tonuyla "İ-İyiyim sen bizi nasıl buldun?" diye bir soru yönelttim hiç düşünmeden... Önce bakışlarını kaçırdı sonrasında ise açıklamaktan korkuyormuşcasına konuşmaya başladı "Sizi bulmak kolay oldu kızım çünkü bir gün bile sizi izlemekten alı koymadım kendimi." yüzüme şaşkın bir ifade yerleşti. Kaşlarımı çatarak babamı dinlemeye devam ettim.


"Bak kızım on yaşında ki sen neler hatırlıyorsun, neyi nasıl hatırlıyorsungayet iyi anlayabiliyorum fakat biz annenle kavga ederek ayrılsak ta hala birbirimize deli gibi iki aşık olarak ayrıldık. Çünkü benim ailem anneni her zaman sorun olarak gördü, hiçbir zaman onu istemediler. Biz bunu hiçbir zaman size yansıtmamaya özen gösterdik. Ama en sonunda işler iyice çığırından çıktı ve babannen yataklara düştü... Abimle bende onun en iyi hastanelerde tedavi görmesi amacıyla yurt dışına götürmeye karar verdik annende bunu anlayışla karşıladı fakat bir gün annenle çok büyük bir kavga ettik. Birbirimizi hiç göremez olmuştuk... Annende bunun üzerine ayrılma kararı aldı. Bende onun ne kadar harap bir hale geldiğini görünce mecburen kabul etmek zorunda kaldım. Ablanı benle göndermeyi kendisi istedi çünkü ablan o zamanlar burs kazanmak için sınava girmişti ve sonucunu bekliyorduk. Ablan bursu kazanınca annen onun en iyi okullarda okuması için benle olmasına izin verdi. İşte böyle güzel kızım. Senden hiçbir an kopmak istemedim bunu bil... Elim her zaman üzerinizdeydi sadece Türkiye'ye dönemezdim bunun sebebide annene zarar gelmesini, size zarar gelmesini istemememdi... Hepsi bu."


yüreğime saplanan onlarca bıçak varmış gibi yine kesildi nefesim. Göz yaşlarım yanaklarımı doldurmaya başlarken diyecek tek bir kelime söylemeye dilim varmıyordu. Ne diyebilirdim bu durum karşısında? Nasıl bir tepki vermeliydim ki?.. Ablam... Acaba o neredeydi şimdi onu öyle merak ediyordum ki... Aklımdaki her şey silinmiş sadece ablam doldurmuştu düşüncelerimi... Göz yaşlarımın arasında konuşmaya çalıştım "Peki ablam... O nerede?" babam sıkıntılı bir nefes verdi ve "O şuan evde değil ama akşama doğru burada olur" dedi. Nasıl yani ben şimdi akşam ablamı mı görecektim... Yüzümü kaplayan hafif bir gülümsemeyle babam yanıma gelerek omzumu sıvazlamaya başladı. "Onu göreceğin için ne kadar heyecanlı olduğunu, içinde ne kadar garip hisler beslediğini anlayabiliyorum..." içimde ki heyecan sesime yansımıştı "Peki o beni hiç sordu mu? Ben anneme çok sordum onu..." babam gülümseyerek cevap verdi. "Sormadığı, ağlamadığıtek bir gün bile hatırlamıyorum." Dedi. O kadar garipti şuan içim... Kıpır kıpır dım heyecan her saniye yüreğimi sararken gülümseme yüzümden ayrılmıyordu.


Birden iki çift ayak sesi doldurdu ortamı... Annem yanımıza gelmişti. Babama öfkeyle bakmıyordu ama çok derinden, çaresiz ve tükenmiş bakıyordu... Babam da aynı şekilde karşılık veriyordu annemin bakışlarına. "Bülent, bizi nasıl buldun?" babam ağlamaklı bir ses tonuyla cevap verdi. Onu ilk kez böyle ağlamaklı görüyordum... Küçükken de bir kere bile ağladığına şahit olmamıştım. "Hiç bırakmadım ki Handan." annem ağlamaya başladı... Ardından babam bir iki adım anneme doğru ilerleyerek sımsıkı sardı annemi. Boğazıma oturan bir yumruyla ikisine odaklanmakta güçlük çekiyordum. Annemle babam severek ayrılmışlar aslında... Bunu bilmek bana yıllar sonra iyi hissettiren tek şey sanırım. İkisi birlikte öylece sarılmaya devam ettiler ve uzun uzun konuştular... Bir süre sonra onlara yeniden baktığımda ikiside gülüyordu. İkisinin de hala birbirlerine deli gibi aşık oldukları yüzlerinden öylesine belliydi ki... Mutlu hissediyordum içimde. Yıllardır kendi içimde verdiğim savaş bitiyor olabilir miydi?.. Sessizliğimin yerini kalabalık bir melodi doldurabilir miydi?..


Daldığım bu derin düşüncelerden sıyrılmama sebep olan çalan telefonum olmuştu. Arayan kişinin Funda olduğunu gördüğümde anında telefonu açtım. "Sanem! Oh şükürler olsun ki açtın... Neredesin iyi misin?" sesinde ki telaş ve korku belli ediyordu kendini. Anneme bir göz işareti yaparak yanlarından biraz uzaklaştım ve cevap verdim. "İyiyim Funda inanmayacaksın ama babamın evindeyiz." Funda gerçekten de inanmayan bir ses tonuyla "Kızım bu nasıl oldu hala inanamıyorum?" dedi. "Oldu işte... Babam her şeyi anlattı ve şuan çok garip hissediyorum." Funda hemen heyecanlı bir şekilde karşılık verdi "Off hemen buluşmamız lazım her zaman ki parkta buluşalım mı?" diye sorduğunda annemden izin aldım. Annemde onaylayarakFunda'ya geri döndüm "Tamam geliyorum birazdan." "Tamam" diyerek telefonu kapattı. Hemen üzerimi değiştirmem gerekiyordu fakat giyecek kıyafetim yoktu şuan... Annemin yanına giderek


"Anne ben ne giyeceğim?" diye bir soru yönelttim babam baştan aşağı beni süzdükten sonra arkada duran esmer ablaya işaret etti. Ve devam etti. "Bu abla sana bir kaç kıyafet verecek, onu takip et hadi." bakışlarım önce annemi buldu. İzin vermeyecekmiş düşüncesiyle önce ona baktım. O da onaylayarak bana bakti ablayı takip ettim ve beni bir odaya götürdü... Odanın duvarı turuncuydu, duvarlarda motor posterleri bulunuyordu, dolabın rengi kar beyazıydı ve üzerinde de kar tanesi desenleri vardı. Tam karşımda bir yatak ve yatağın hemen yanında da küçük bir komodin yer alıyordu. Üzerinde ise küçük bir abajur... Komodinin tam yanında da yine beyaz bir çalışma masası vardı. Üstüne atılmış bir kaç tane kağıt ve motor çizimleriyle doluydu... Penceresi hafif açık bırakılmış veperdenin uçuşmasına izin verilmiş gibi ferah bir odaydı. Hemen yanımda ki ablaya dönerek "Burası kimin odası?" diye sorduğumda gülümseyerek "Ablanızın." Dedi. Yutkunarak odayı tekrardan baştan aşağı süzmekle yetindim. Ablam motor hastası falan mıydı yani? Çünkü her yerde motor posterleri bulunuyordu... Yanımda ki esmer abla yeniden söz aldı "Bu arada benim adım hayat." Diyerek ablamin dolabına doğru yöneldi ve "Buradan istediğinizi giyebilirsiniz." Diyerek odadan çıkmaya yeltenmişti ki hemen durdurarak çekingen bir tavırla cevap verdim "Ama ablam sorun edebilir." Hayat abla sadece gülümsedi ve "Emin olun etmez." Diyerek odadan çıktı. Bende çekine çekine de olsa dolaptan pembe bir şort ve yeşil bir badi alarak üzerime giydim... Ablamın motor hayranı olduğu belliydi fakat dolabında ki kar tanesi desenleri de gözümden kaçmamıştı... Bir süre aynada kendimi inceledikten sonra odadan çıktım ve annemlerin yanına gittim. İkisi de hala konuşuyordu... "Anne ben çıkıyorum." Diye seslendikten sonra babam hemenyönünü bana çevirdi. "Kapıda Asaf abin duruyor, seni o götürüp getirecek dikkatli ol kızım geldiğinde uzun uzun yine konuşacağız." Diyerek bana gülümsedi bende aynı şekilde karşılık verdikten sonra evden çıktım. Kapısı bana doğru açılmış olan siyah son model arabaya bindiğim gibi evden ayrıldık. Funda'yla buluşacağımız parka vardığımızda "Burada durabilirsiniz." Dedim. Araba hemen durdu ve kapım açıldı... Bende teşekkür ederek parka doğru ilerledim ve Funda'nın bir bankta sallanarak telaşlı bir halde beklediğini gördüm. Koşarak yanına gittiğimde gözleri beni buldu ve koşarak boynuma atladı.


"Kızım çok korktum!" "Bende... Bende çok korktum ama geçti." yüzündeki telaş yerini huzurlu bir gülümsemeye bırakmıştı. "Baban sizi nasıl bulmuş ya bu nasıl oldu?" babamın bana anlattığı her şeyi bende Funda'ya anlattım. O da bana artık hak vermişti... Biz Funda'yla uzun uzun konuşurken çoktan hava kararmaya başlamıştı bile. Ama buna aldırış etmeden sohbet etmeye devam ediyorduk. Biz sohbet ederken parkıbir kaç tane motorcu doldurmaya başladı... Evet yine motor ve yine motorcular. Oturduğumuz yerin dibinden hızlıca geçen motor yerdeki su birikintisini üzerimize öyle bir sıçrattı ki her yerimiz su içinde kaldı. Sonra motor yavaşça durdu ve motordan inerek motoruna doğru yaslandı ve ellerini birleştirerek bizi izlemeye devam etti.


"Off salak mısın sen ya dikkat etsene!"


Diye bağırdığımda hala tepkisiz bir şekilde bize bakarak kaskının arkasından gelen boğuk sesiyle gülmeye başladı... En sonunda elimi alnıma koyarak "Yok siz motorcular hepiniz aynısınız. Ne kadar umursamazsınız" motorcu yavaş adımlarla bana doğru gelerek kaskını ağır ağır çıkardı ve çene kaslarını belirginleştirerek bakmaya devam etti. Bu Poyraz'dı... Yine beni sinir etmişti ve yine soğuk soğuk bakıyordu. Ardından tok ve kalın ses tonuyla


"Beni başka motorcularlakarıştırmamanı tavsiye ederim sarı civciv. Ben onlar gibi anlayışlı değilimdir." kaşlarım havaya kalktı ve Poyraz'ı baştan aşağı süzerek cevap verdim


"Onlarda anlayışlı değiller. Ayrıca sana çok kızgınım evimiz için hiçbir şey yapmadın." yüzünde yine o aptal sırıtışı yer aldı. Ve gözlerine de öfke yerleştikten sonra bedenim yine korkuyla sarsılmaya başlamıştı... Korku ben geldim diyordu.


"Banane ki senin evinden, sen dua et sana zarar gelmedi." Dedi. Poyraz nasıl bir kafadaydı böyle... Anlaması güçtü. Gözlerim kızgınlıkla onu incelerken o umursamadan devam etti. "O kadar güçsüz ve salaksın ki sürekli yoluma çıkıp konuşuyorsun boş boş ve bundan hoşlanmıyorum sarı civciv." bakışlarımı iyice diktim üstüne... "Herkese istediğin gibi davranamazsın!" sinirlendiği her halinden belliydi kolumu birden sıkıca kavrayarak "Haddini bileceksin ben herkese istediğim gibi davranırım ve buna sen engel olamazsın." Dedi. Funda Poyraz'ı engellemeye de çalışsaPoyraz onu umursamadan sadece beni incelemekle yetindi. "Bırak canımı acıtıyorsun." Dedim acı içinde... Ama beni dinlemedi bile... "Kendini bu kadar önemseme yoksa sana kim olduğumu gösteririm duydun mu!" hiçbir şey demeden kara gözlerine bakmakla yetindim. Boynunda ki damarlar öyle seyrilmişti ki öfke bütün bedenini esir almış gibiydi. Ardından başka bir motor sesi parkı doldururken hepimiz o yöne odaklandık. Bu sefer ki bir kızdı... Motorcu kaskının ardından salınan upuzun siyah saçları rüzgarda savrulurken usulca indi motorundan ve kaskını çıkararak masmavi gözleriyle bize odaklandı... O kadar tanıdık geliyordu ki yüzü anlam veremeyeceğim derecede garipti... Bize doğru ilerlediğinde Öfkeyle Poyraz'a odaklandı.


"Poyraz! Bırak kızı" diyerek Poyraz'ın bakışlarını üzerine topladı. Poyraz çene kaslarını sıktığı gibi kolumu sertçe bıraktı ve "Sana yerini öğreteceğim." Diyerek motoruna bindiği gibi yanımızdan uzaklaştı... Siyah saçlı kız Poyraz'ınuzaklaşmasını incelerken bize doğru bir iki adım daha geldi ve beni baştan aşağı süzdü... Gülümseyerek konuştu


"Pembe yakışmış... Pembe sevdandan vazgeçmeyeceğin küçükken de belliydi." Diyerek benim vereceğim tepkileri izledi. Bu... Bu kız benim ablamdı... Evet bu oydu. Pembeye ne kadar aşık olduğumu bilen tek kişi. Beni tanımıştı yani... Çok güzeldi ablam şuan. Çok farklı, simsiyah saçları kendini belli ederken masmavi gözleri de ışıl ışıl parlıyordu... Bembeyaz teniyle siyah pantolonu ve siyah tişörtünün ardından ne kadar soğuk durduğunu belli ediyordu. Gözlerim dolduğunda "S-sen... O musun?" dedim. O da hafifçe gülümseyerek ellerimi tuttu. Kalbim sıkışmış ve nefesim yine kesilmişti... Heyecandan kendimi kontrol edemiyor gibiydim sanki. Ablam ellerimi mi tutuyordu şuan... "Sakin ol... Artık buradayım Sanem." Dediğinde göz yaşlarımı tutamayarak sımsıkı sardım onu. Önce bir kaç saniye öylece ben sarıldım ardından o da yavaşça ellerini sırtımda gezdirerek sapsarı saçlarımıokşamaya başladı. Sonra yeniden gözlerine bakarak konuşmaya çalıştım. "Seni çok özledim abla..." o da hüzünle gözlerime bakarak "Bende seni çok özledim Sanem." Dedi ve bu kez de o sımsıkı sardı beni. Biz öylece sarılırken Funda araya girdi. "Çok duygulandım şuan ağlamak istiyorum." Ablam hemen bakışlarını Funda'ya çevirdi ve "Arkadaş mısınız?" diyerek Funda'yı baştan aşağı süzdü. Funda ise hemen atılarak cevap verdi "Evet çok yakın arkadaşız, yakın zaman da liseden mezun olduk." Dedi. Bunu duyan ablam gülümseyerek ikimize de öylece bakmakla yetindi... Ardından çalan telefonum ortamda ki sohbeti bölerken arayanın annem olduğunu gördüm ve hemen açtım. "Alo anne?"


"Sanem hadi eve gel artık çok geç oldu." Diyerek cevap vermemi bekledi telefonun ucunda "Geliyoruz." Dediğimde şaşkınlığı ses tonuna da yansımıştı. "Geliyoruz derken?" diye bir soru yönelttiğinde ablama gülümseyerek bir bakış attım ve yeniden anneme döndüm. "Gelincegörürsünüz." Dedim ve telefonu kapatım cebime attım. Sonra ablam motoruna doğru ilerleyerek bize işaret etti. "Motorla gidelim." Ablamın teklifinin ardından bakışlarım Funda'ya kaydı... Motor iki kişilikti ve Funda'yı da eve yalnız göndermeyi istemiyordum. "Abla sen motorla gel biz Funda'yla birlikte yürüyeceğiz." Ablam kaşlarını hafifçe çatarak omuz silkti ve motoruna binerek


yanımızdan uzaklaştı... Funda da bana dönerek konuşmaya başladı "Ablan çok havalıymış çok güzel..." dedi. Bende sırıtarak "Bencede..." dedim. Ve ikimiz birlikte evlerimize döndük... Ben eve geldiğimde ablam çoktan evdeydi ve kapıdan içeriye girdiğim anda gördüğüm manzara gözlerimi çoktan doldurmuştu bile. Annemle ablam sımsıkı sarılıyordu birbirine... Annem ağlarken ablamın sadece gözleri dolmuştu. Beni fark ettiklerinde gülümseyerek karşıladılar ve annem salona doğru ilerlerken ablamda odasına yöneldi... Babam ise yanıma gelerek "Sanem birazdan çıkacağız Kenan amcanlara davetliyiz konuşacak konularımız var akşam yemeğini orada yiyeceğiz." Diyerekannemin yanına gitti. Yüzümde ki ve içimde ki mutluluk yerini strese ve kaygıya bırakmıştı çünkü Poyraz'ı görecektim... Onu görmeye hazır hissrtmiyordum. Çünkü beni korkutuyordu... Bakışları öylesine soğuk ve yıkıcı ki. Ona bakarken bedenim sanki işkence görüyor gibi. O bana bakarken de bedenimi yakıyor, yıkıyorlarmış gibi... Aldığım bu haberlerden sonra ablamın odasına giderek kapıyı tıklattım ve içeriye doğru bir adım attım... Ablam yatağında müzik dinleyerek öylece uzanıyordu. Yanına gittim ve usulca oturdum...


"Ne dinliyorsun?" bakışları biraz soğuktu... Dudağını bükerek kaşlarını havaya kaldırdı ve "Billie Ellish (bellyache)" diyerek kendini müziğin ritmine kaptırdı. Ardından müziği sona erdiğinde kulaklığını çıkarıp bir kenara koydu ve "Sanırım yemeğe gidiyor muşuz?" dedi. Bende istemsizce başımı sallayarak "Evet, maalesef." Dedim ve destekledim. Ablam başını hafifçe bükerek sorgularcasına bir ses tonuyla "Senin Poyraz'la ne işin vardı?" diye bir sorusordu. Bu soru karşısında ellerimi birleştirerek yerimde kıpırdadım, bakışlarımı ablamdan kaçırmaya çalıştım. "Hey! Sana soruyorum."


"Bir şekilde tanıştık işte. Hem onu boş ver de gidecek miyiz yemeğe?"


diyerek konuyu değiştirmeye çalıştım.


Ablamın yüzündeki sorgulayıcı ifade


usulca kaybolurken içim


rahatlamıştı.


Derin bir iç çekti ve devam etti "Gideceğiz mecburen." ayağa kalktı ve saçlarını tepeden at kuyruğu yaparak dudağına bir parlatıcı sürdü. Ben onu öyle incelerken bakışları beni


bulduğunda "Sende sürmek istersen sür, çekinmeden hareket et burada." Dedi ve parlatıcıyı bana uzattı. Önce bir kaç saniye duraksadım... Sonra ablam benim bu durgun tavrımdan hoşlanmamış gibi parlatıcıyı


dudağıma sürmeye başladı ve bende onu inceledim. Bana sevgi gösteriyordu şuan, benimle


ilgileniyordu... "İşte oldu... Hadi gidelim artık." odadan hızla çıktı... Bende peşinden çıkarak odanın kapısını kapattım ve annemlerin yanına gittim. Herkes çoktan kapınınönündeydi ve beni bekliyorlardı. Annem omzumu sıvazlayarak kocaman bir gülümsemeyle bana bakarken hep beraber evden çıktık. Poyraz'ların bulunduğu villa hemen yan tarafımızdaydı... Bu kadar yakındık demek ki. Evin önüne geldiğimizde bu ev de beyazdı fakat kapısı ve sütunları siyahtı ortasında ise kocaman bir süs havuzu bulunuyordu... Bahçesindeki çimenlerin üzeri ise beyaz ışıklandırmalarla süslenmişti. Hemen eve doğru ilerledik ve kapıyı çaldık... Kapıyı açan yaşlı bir teyze bizi hemen içeriye aldı. Evin salonuna ilerlerken her yerin mermer desenli ve siyah beyaz olduğunu fark ettim. Salonda iki tane kırmızı koltuk ve kocaman bir masa vardı. Masa öyle güzel hazırlanmıştı ki. Sanki sarayda misafir ağırlıyorlarmış gibi... Masada kırmızı şamdanlar ve beyaz orkideler bulunuyordu... Kenan Demiroğlu bizleri karşıladıktan sonra hep birlikte masaya oturduk. Ama Poyraz ortalıkta görünmüyordu... Bu benim için iyi bir şeydi aslında. Onun şuan gelmesini hiç istemiyordum ki arkadan gelen "Hoş geldiniz!" sesiylebağıran kişinin Poyraz olduğunu görene kadar. Hemen bir sandalyeye oturarak zorla gülermiş gibi sırıttı. Sonra gözleri beni bulduğunda gülümsemesi anında soldu yüzünde... Beni incelerken bakışlarımı önümde duran tabağıma çevirerek


bakışlarından kaçmaya çalıştım. Göz ucuyla yeniden bakmaya kalktığımda ise hala beni izliyordu. Bakışlarıyla bile korkutuyor, tehdit ediyordu bu çocuk beni. Yıkımın ta kendisiydi işte... Hepimiz yemeklerimizi bitirirken Kenan Amca bana dönerek konuştu "Sanem... Sanırım sizin evde sana ait olan ve senin için çok önemli olan bir eşya varmış. Onu alabilirsin." Dediğinde hangi eşya diye aklımda sorgularken annem bunu anlamış olacak ki hemen araya girdi "Patenlerinden bahsediyoruz." kocaman bir gülümseme kapladı yüzümü... Tam teşekkür edecektim ki Kenan Amca devam etti "Hem Poyraz'da sana eşlik edecek."


Dedikten sonra yüzümde ki gülümseme hızla solarken bakışlarım Poyraz'a kaydı. Elinde tuttuğu çatalı öylesine sıkıyordu ki damarları kendini çoktan belli ediyordu.Kafasını ağır bir hareketle iki yana salladıktan sonra çene kaslarının seyirdiğini gördüm. Benimle gelmeyi hiç istemiyordu ve bu fikre oldukça öfkelenmişti... Bende onu hiç istemiyordum açıkçası. Onunla vakit geçirerek kendime eziyet etmeyi hiç istemiyordum. "Hadi siz gidin çocuklar." Diyerek Kenan Amca bizi uğurlamaları için kapıda ki yaşlı teyzeye işaret etti ve yerine oturdu. Poyraz ise öfkeyle masadan kalkarak beni beklemeden dışarı çıktı. Bende hemen onu bekletmemek için dışarıya çıktım. Evin arkasına doğru hızla ilerlediğinde koşarak onu takip etmeye devam ettim. Birden durarak üzerime doğru gelmeye başladığında olduğum yerde sıçrayarak duvara yapıştım.


"Babama senle gelmem için sen mi söyledin!" diye bağırdı birden. Korku yine bedenimi sarıyordu... Üzerimde ki etkisi beni etkisiz hale getirmeye yetiyordu. "Ne alakası var ben niye senle gitmek isteyeyim ki?" beni baştan aşağı süzdü,söylediğime inanmadığı her halinden belliydi."Her neyse motorla gideceğiz." motoruna doğru ilerlerken kolundan tutarak onu durdurdum. Bu hareketim karşısında öfkeyle bir bana birde kolunu tuttuğum elime bakıyordu. Elimi hızla kolundan çekerek bileğimi bükmeye başladı.


"Sen kimsin de bana dokunuyorsun!" diye bağırdığında acıyla "Yapma canım yanıyor..." demekle yetindim. "Bana dokunma sakın ve yürü!" diye emrettiği sırada bileğimi sıkmayı bırakmıştı. Bakışlarımı acıyan bileğime çevirdiğimde kızarmış olduğunu fark ettim. Poyraz ise hızla motoruna binerek gaza bastı. Fakat ben hayatımda hiç motora binmemiştim ki... Korkuyordum ve bunu ona söylersem vereceği tepkiyi az çok tahmin edebiliyorum. O motora hala gaz verirken bense öylece duruyordum. Birden motoru durdurup kaskını öfkeyle çıkardı ve


"Binsene lan!" diye bağırdı. Kalbim hızla çarparken bacaklarımın titremesine engel olamıyordum... Titreyerek konuşmaya Çalıştım."B-ben motora hiç binmedim o yüzden kork-" dememe kalmadan sözümü keserek bir kez daha bağırdı "Banane lan, banane bin hadi delirtme beni, gecemin içine..." derken bir saniye gözlerini kapatıp sustu ve daha sakin bir ses tonuyla devam etti "Çabuk bin şu motora ne bokun varsa alıp gelelim." Söz ağızından bir kez çıkmıştı ve karşımda ki yıkıcı adam çok kararlıydı. Beni o motora bindirecekti... Benim başka bir çarem yoktu. Bu yüzden korkumu bir kenara bırakıp yavaş adımlarla motora ilerledim ve usulca oturdum. Poyraz yeniden kaskını takarken çekinerek bir soru yönelttim "Ee başka kask var mi acaba?" beni umursamadan taktığı kaskının içinde boğuk gelen sesiyle cevap verdi. "Yok, şimdi sıkı tutun!" dedi. Bu çocuk nasıl bir çelişkiydi böyle... Az önce bana dokunma diye bileğimi büken adam şimdi sıkı tutun diyordu... "Az önce sana dokundum diye bileğimi büktün, şimdi de sıkı tutun mu diyorsun?" diyerek tepkisini ölçmeye çalıştım. Neyse ki ses tonu çok sert gelmiyordu... "Sen bilirsin, az önce ki bana yaptığın emri vaki bir hareketti şimdi ben sana emri vakiyapıyorum. İster tutun ister tutunma sen zarar görürsün korkak civciv."


Korkak civciv mi? Eskiden sarı civciv diyordu şimdi ise korkak civciv olmuştum... Ah ah ben bu çocuktan hangi akılla yardım istedim ki diye düşünürken Poyraz gaza öyle bir bastı ki korkudan sımsıkı sarıldım beline... Kafamı sırtına yaslayarak destek aldım ondan. Ellerimle sardığım beli tam bir duvar gibiydi... Karın kaslarını hissedebiliyordum siyah tişörtünün ardından. Kafamı yasladığım sırtı ise dağ gibi destekliyordu başımı... İçimde ki garip bir his bütün bedenimi ele geçirirken midemin bulandığını hissediyordum. Yol boyunca gözlerimi hiç açmadım. En sonunda motor ani bir frenle durduğunda ellerim hala Poyraz'ın belinde, kafamsa hala sırtındaydı... Bir süre öylece durduktan sonra kaskını çıkarttı ve beline sardığım ellerimi hızla çekti kendinden. Hemen doğrularak ona anlam vermeye çalışırken motorundan indi ve bende hızlıca indim motordan... "Hadi al ne alakacaksan, beni bekletme uyuz olurum." Dedi. İçimden "Zatenuyuzsun" dediğimi duymuş gibiydi... Kaşlarını çatarak bana iyice yaklaştı ve yine titremeye başladı vücudum. Eliyle çenemi hafifçe yukarı kaldırarak bakışlarımı üstüne toplamaya çalıştı. Kalın ve tok olan ses tonu yüzünde ki aptal sırıtışa eşlik ediyordu. "Çok cesaretlisin sarı civciv, ve bu hiç hoşuma gitmiyor." yavaşça uzaklaştı benden. Sonra devam etti "Hadi bekliyorum seni ne alacaksan al." Dedi. Bende hızla arkamı dönüp evin kapısını açtım lambayıda yaktıktan sonra odama giderek dolabımda duran patenlerimi hemen aldım ve sımsıkı sarıldım onlara... Onları bir daha alamayacak olmak içimi çok yakardı gerçekten ama neyse ki böyle bir şey olmadı... Hemen lambaları kapatıp yeniden dışarıya çıktım fakat Poyraz yoktu... Motorda kendisi de yoktu. Etrafıma bakınırken kimseyi görememiştim. Saat epey bir geç olmuştu ve sokakta da kimse yoktu. Evet yine gecenin geç saatlerinde sokakta tek başına kalmış bir Sanem... Çok güzel ya. Bu çocuk az önce beni bekleyeceğini söylemişti... Gerçi bu Poyraz Demiroğlu... Tehditkar, yıkımın vücut bulmuşhali... Ondan her şey beklenir. En son çare patenlerimle birlikte alt sokağa yürümeye başladım. Etrafıma korkuyla bakınırken gülme sesleri geliyordu kulağıma. Kaşlarımı çatarak sesin geldiği yöne doğru ilerlemeye başladım. Kafamı önümde duran duvardan uzatarak karşımda gördüğüm manzarayla birlikte şok içinde öylece kala kaldım. Kalbim hızla atarken beynim zonkuluyor ve gördüklerime bir anlam vermeye çalışıyordu... Şuan tam karşımda Poyraz ve Alev öpüşüyordu. Bu nasıl olabilir? Bu kızın burada ne işi var ve neden... Poyraz Alev'in saçlarıyla oynayarak ona gülümsüyorken Alev'de ona karşılık veriyor ve Poyraz'ı öpmeye devam ediyordu... Poyraz'ın bakışları bir süre sonra beni bulduğunda gözleri yine öfkeyle dolmuş yüzü tehlike arz ediyordu... Hızla Alev'in üstünden çekilerek bana sinirle söylenmeye başladı


"Aldın mı?" hala şoktayken cevap vermeye çalıştım. "Aldım, gidebiliriz." Alev bize sinirli bir şekilde bakarken


Poyraz Alev'e döndü "Ben Alev'i evebırakacağım. Sen eve git" ne diyordu bu çocuk. Ben eve tek başıma bu saatte nasıl gidecektim acaba...


"A-ama ben bu saatte tek başıma nasıl gideceğim." Dediğim sırada Poyraz beni umursamadan Alev'in elini tuttuğu gibi motora bindirdi ve hem Alev'in hem de kendi kaskını taktı. Hani bu motorda başka kask yoktu... Şuan iyice sinirlenmiştim "Orası beni ilgilendirmiyor istediğini aldın ve şimdi ne halin varsa gör. Bir daha da beni aptal eşyaların için meşgul etme!" öfkeyle bağırdım "Benim patenlerim aptal değil ayrıca ben senle gelmek için talepte bile bulunmadım!" Alev sırıtarak beni baştan aşağı süzdü ve "Off bırak şu varoşu hadi gidelim artık çok sıkıldım." Diyerek Poyraz'a yalvaran gözlerle baktı. Poyraz ise bana son kez bakarak hızla uzaklaştı motorla... Al işte yine gecenin bir yarısı sokakta kalmıştım... Nereden gidebilirim diye etrafıma bakınırken tam karşımda Akın'ı görmemle olduğum yerde sıçradım. Şimdi daha da kötüsü geliyordu... Akın tam karşımda kollarını göğsünde birleştirmiş banasırıtarak bakıyordu. Bir iki adım öne gelerek kahkaha savurdu "Poyraz, Poyraz, Poyraz... Kadınlar konusunda tam bir şerefsizdir." Dedi. Saçmalıklarına anlam vermeye çalışırken geriye attığım adımlarım çoktan duvara toslamama sebep olmuştu bile. "Ne demek istiyorsun sen?" diye sorduğumda Akın kendinden emin bir söz tonuyla "Poyraz'a güvenerek buraya geldin ve yarı yolda bırakıldın Poyraz böyledir işte birilerini yarı yolda ağlarken bırakmaya bayılır." Dediklerinden sıkılmış bir ifadeyle "Off banane bunlardan ayrıca sende ondan farksız değilsin. O gece bana yaptıklarını hatırlatırım." Dediğim sırada bana anlamsız bakışlar atmaya başladı ve bilmemezlikten gelmeye çalıştı. "Ne diyorsun be! Seni ilk kez görüyorum." Benle dalga geçiyordu şuanda ve burada daha fazla onunla konuşmayacaktım. Yoksa birazdan daha kötü şeyler olacaktı hissediyordum... "Her neyse ben gidiyorum." Diyerek yanından geçtiğim sırada hızla kolumdan kavradı ve "Dediklerinden hiçbir şey anlamadım, daha önce karşılaştık


Nasılsınız sevgili okurlarım? Umarım iyisinizdir... Hadi her birimiz birer kalp bırakalım bu hikayeye, hepinize cevap vereceğim. Her zaman aklımdasınız❤


Loading...
0%