Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@zeynep_813

anlamadım, daha önce karşılaştık mı?" dedi. Başımı sıkkınlıkla sallarken "Evet hatırlarsan bir alt sokakta bana dokunmaya çalışıyordun." Diye cevap verdim. Akın'ın bakışlarında bilinmezlik vardı ve yüzünde ki ifade çok belirsizdi... Acaba sarhoş olduğu için gerçekten hatırlamıyor olabilir miydi?.. Ama sanmıyorum. "Ben öyle bir şey hatırlamıyorum." Dedi kendinden emin bir sesle. "Neyse daha fazla istemiyorum konuşmanı." Diyerek kolumu elinden kurtardığım gibi yürümeye başladım. Evin yönünü bulmaya çalışırken bir tane dublex evin önünde duran motoru görmemle Poyraz'ın motoru olduğunu fark ettim. Başımı karşımda ki eve doğru kaldırırken perdenin arkasından yansıyan iki tane silüet gördüm. Bunlar kesinlikle Poyraz ve Alev'di... Acaba Akın Poyraz'ın kızlar konusunda söylediklerinde haklı olabilir miydi? Gerçi bananeydi ki... Onu, onunla olan kızlar düşünsün. Diye aklımdan geçirerek yoluma devam ettim. Bir süre sonra ablam beni aramıştı... "Sanem, nerdesiniz?" Ablama Poyraz'ın benimle olmadığını söylemek istememiştim... "Geliyoruzabla şimdi merak etmeyin."


"Tamam gecikmeyin" sıkıntılı bir nefes alarak telefonu kapattım ve yoluma devam ettim. Eve geldiğim zaman annemle babamın bahçede oturduklarını gördüm. Onları rahatsız etmemek için direkt ablamın odasına yöneldim. Kapıyı açar açmaz ablam koşarak boynuma atladı


"Korkuttun, saat çok geç oldu." Ablamın bu sözleri beni öyle rahatlatmıştı ki sıkıca sardım belinden... Sonra sıkıntılı bir nefes vererek "Poyraz'la gelmedim zaten..." dediğimde ablamın yüzüne öfke yerleşmişti. "Nasıl yani?!"


"Beni bırakıp Alev'le birlikte gitti." Ablam bu söylediklerime sadece öfke ve sinirle bakmakla yetinmişti. "Allah'ın belası!" sahiden ablamla Poyraz arasında ki bağ neydi? Onlar nasıl tanışıyorlardı... Aslında hemen yan villadalar fakat yinede merak ediyordum. "Abla siz Poyraz'la nasıl tanıştınız?" sorduğum soru ablamın bakışlarını tek bir noktaya odaklamış ve sadece susup kalmasına sebepolmuştu... Sahiden ne vardı aralarında. Ablamla olan ilk karşılaşmamızda "Poyraz bırak kızı" demişti. Merakım giderek artmaya başladığında ablam dudaklarını oynatarak "Eski arkadaşız." Dedi sadece... "Onu anladım da nasıl tanıştınız?" ablam sorularımdan rahatsız oluyordu ve kaçamak cevaplar vermeye çalışıyordu bunu anlayabiliyordum, anlayabiliyordunuz...


"Saat epey bir geç oldu hadi uyu


artık." Diyerek yine kestirip attı tek düze bir ses tonuyla. Sesi öyle net çıkmıştı ki itiraz kabul etmeyecekmiş gibi. Bana aldırış bile etmeden pijamalarını giydiği gibi yatağına uzandı ve telefonuyla oynamaya başladı. Odanın ışıklarını söndürdükten sonra yüzünü sadece telefonun ışığından görüyordum. Yüz hatları çok ciddi ve netti... Ablam asla bu ifadesinden vazgeçmiyordu. Sürekli keskin bakışlarla bakıyor, ciddi bir duruş sergiliyordu... Aslında ondan çekinmiyor da değildim. Ani bir hareketle hemen yanına uzandım ve gözlerine odaklandım. Önce benitakmadı ama sonra bakışlarını bana doğru çevirdi.


"Neden öyle inceliyorsun beni?" "Abla çok güzel ve ciddisin." Dediğimde yüzünde hafif bir gülümseme oluştu ama sadece bir saniyelik bir gülümsemeydi...


"Hayat bana bunu öğretti sende anlayacaksın." Dedi. Acaba ablam neler yaşamıştı da bunları söylüyordu ki... Son kez yine sordum o soruyu


"Abla merak ediyorum Poyraz'la nasıl tanıştınız lütfen anlat." Kaşları çatılmış, yüz hatları belirginleşmişti


"Neden sürekli bunu soruyorsun Poyraz'ı neden merak ediyorsun?"


"Hayır Poyraz'ı değil, aslında motor tutkunu olduğun her halinden belli oluyor bu nasıl oldu onu merak ediyorum Poyraz'da tam bir motorcu..." ablamın yüzü birazcık yumuşamıştı ve sıkıntılı bir nefes vererek uzandığı yerde doğruldu. Bakışları beni bulduğunda dudaklarını hafifçe araladı veanlatmaya başladı.


"Bir gün okul çıkışında bir sapık peşimdeydi ben korkudan ölüyordum tabii, o zamanlar babam eve gelmiyordu ofisten çalıştığı otele gidiyor orada kalıyordu bende evde tek kalıyordum bir süreçti tabii bu. Yine eve giderken saat akşam on falandı beni takip edip bir köşede iki kişi sıkıştırdı. Ben korkudan ölüyordum o an bittim dedim işte ya ölecektim ya ölecektim. İçim öyle titriyordu ki korkudan ne yapacağımı bilemiyordum. Sonra birden motor sesleri doldurdu etrafımı sardılar. Motordan önce bir kişi indi ve beni savunmaya beni korumaya başladı. Adı Barış... Poyraz'ın arkadaşı. Aynı zamanda eskiden aynı sınıftaydık biz lisede sonra o okulu bıraktı falan... Motorla onu orada görünce de baya bir şok geçirmiştim. Ardından Poyraz ve Volkan indi motordan Barış'a beni korumaması için çok konuştular. Ne hali varsa görsün dediler ama Barış beni bırakmadan savundu ve korudu. En sonunda çocuklar Barış'a saldırınca araya Poyraz ve Volkan'da girdi... Ve birbirlerini dövmeyebaşladılar. Sonra ortamı polis sirenleri sarınca herkes ne yapacağını bilemedi Barış hızla beni motora binmem için zorladı ve o çocuklar da kaçtılar polislere yakalanmamak için. Aynı şekilde bizde yakalanmamak için motorlarla beraber ordan uzaklaştık. Sonra bunların toplandığı bir alanda oturduk konuştuk falan. Barış bana çok farklı hissettiriyordu.... Kısacası aşık oluyordum ona, ve olmuştumda. Ama arkadaşları Barış senle oynayacak, seni bir kenara atacak diyerek hep kötülediler onu bana. Biz bir gün Barış'la olduk. Beni çok sevdiğini söyledi her zaman yanımda oldu... Bana motor kullanmayı da öğretti. Fakat sonra bir gün Barış'la buluşmak için gittiğim mekanda onu başka bir kızla gördüm ve kahroldum o an. Sanki Kalbimi sökmüşler ruhum bedenimden ayrılmıştı... O günden sonra ne ben Barış'ın karşısına çıktım ne de o... Poyraz'larla da öyle tanıştık işte.


Dedi ve sustu... Ablamın anlattıkları karşısında yutkunmaya çalıştım. Çok kötü bir his... Poyraz'ın arkadaşları da tıpkı onun gibiymiş demek ki. İğrençbir his bu... Ablam belki de bu sayede hayatında ciddi olmayı tercih ediyordu, ruhu çok yıpranmış bir kız bu hayata yeniden tutunmaya çalıştığında güçlü, ciddi ve kendine her zaman güvenen biri olarak geliyordu belkide. Ablam da bunun en güzel örneğiydi işte. Yaşamış oldukları ona hayatta sağlam durmayı öğretmişti. Yıpransa da yeniden kalkmayı başarmış kendini yeniden bulmuştu.


"Abla... B-ben ne diyeceğimi bilemedim, bu çok zor..." diyerek karşılık verdiğimde ablam hafifçe sırıttı ve yine ciddi bir ses tonuyla


"Haklısın, anlam vermek güç... Bu yüzden sende Poyraz ve arkadaşlarından uzak duruyorsun küçük hanım." Dedi ve yatağın içinde kıvranarak uyumaya çalıştı. Bende arkasından ani bir hamleyle sımsıkı sarıldım ona... Burnuma gelen kokusu çok tatlıydı... Ablam şeker gibi kokuyordu. Çok garip değil mi? Şeker gibiydi aynı... Aklımı karıştıran bir çok düşünce olmuştu şimdiden. Acaba Barış dediği çocuk nasıl biriydi... Nasılablamı böylesine mahvetmişti. Poyraz'ın arkadaş grubu ne kadar iğrençti acaba... Ayy merak etmemem gereken şeyleri hep merak ediyorum. Aslında hepimiz böyle değil miyiz? Neyse neyse hemen uyumam gerekiyordu... Uyku bedenimi esir alırken gözlerim de kapanmıştı.


Hayat zordu, hayatın kötü Yanlarıyla baş etmek daha da Zordu. Bir köşeye geçip sessizce Ağlamak tek çare gibiydi.


Fakat geçiyor muydu? Asla... Kendimizi avutmak için içimizde Verdiğimiz savaşlara hitabendi Döktüğümüz gözyaşları.


Kalbimizi söküp atan her kötü an Bizi her saniye çökerten şeydi. Fakat geçmiyordu, bitmek


bilmiyordu. Hayatın bizlere öğrettiği her şey


Neden kötü oluyordu? Neden güzellikler hep zor bulunan


Anlardan ibaret oluyordu... Hayat zorsa, kötüyse bir sebebi vardı Sonunda aydınlığa çıkacağın. Ama hayat güzelse, sorunsuz ise ne bir ışığa, ne de tutunacak bir amaca sahipOlurdu... Bu yüzden di bu zorluklar, bu yüzden di gözyaşları, bu yüzdendi...


Sabaha gözlerimi açtığımda güneş tam da gözlerimi kamaştırıyordu. Gözlerimi araladığım gibi ablama odaklandım ama yanımda yoktu. Bende usulca yataktan kalkarak odadan çıktım ve salona ilerledim. Annem, babam, ablam hepsi salonda masada kahvaltı için sandalyelerine oturuyordu... Annem beni görünce hemen gülümseyerek masaya oturmam için işaret etti. Hep birlikte kahvaltılarımızı yaptıktan sonra babama bir telefon geldi. Arayan Kenan Amca'ydı...


"Alo Kenan?" dedi babam ciddi bir sesle "Anlıyorum, çok güzel düşünmüşsün geleceğiz elbette." Diyerek telefonu kapattı... Annem sorgulayıcı bakışlarıyla babamı süzerken "Ne diyor?" dedi. Babamın yüzünde bir gülümseme yer aldığında


Cevap verdi "Akşam kutlama gibi bir şey yapacaklarmış, yemekli olacak bir mekan." Dedi. Annem şaşırarak "AllahAllah bu aralar bizi sürekli bir yerlere davet etmeye başladı hayır olsun." Haklıydı... Önce bizi evimizden kovdu sonrada iyilik yapmaya başladı. Belki de telafi etmeye çalışıyordu... Kenan Demiroğlunu tanımak zaman alacaktı.


Kahvaltımın bitimine doğru telefonum çaldı ve arayan Funda'ydi. Hemen oturduğum sandalyeden kalkarak bahçeye ilerledim ve telefonu açtım


"Funda?"


"Nasılsın diye sormak istedim." "İyiyim, sen?"


"Bende... Bugün buz pistine gidelim mi?"


Dediğinde yüzümü hafif bir gülümseme sararken, buz pistinde olmayı ne kadar çok istediğim geldi aklıma. O yüzden hiç düşünmeden kabul ettim. "Olur birazdan gelirim oraya." Diyerek telefonu kapattığım gibi annemlerin yanına gittim. Annem izin vermişti zaten... Bende ablamin odasına gidip üzerimi değiştirdim. Ablam yine telefonuyla uğraşıyorken onunda bizle gelmesi için teklif etsemmi etmesem mi çok kararsızdım. Gelmesini, eski günlerde ki gibi yeniden beraber paten kaymayı, buzun üstünde eskisi gibi oyunlar oynamayı, öylece mutlu olmayı çok istiyor ve özlüyordum.


"Abla, Funda'yla birlikte buz pistine gideceğiz sende gelmek ister misin?"


Ablam'ın kaşları öfkeyle çatılmış yüzünde ki hatlar belirginleşmişti. Sorumdan oldukça rahatsız olduğu belli oluyordu... Fakat kötü bir şey dememiştim ki... "İstemem!" dedi net bir şekilde. Ama neden bu kadar sinirlenmişti ki.


"Ama neden?" dediğimde iyice sinirlenmiş ve hızla yatağından fırlayarak çalışma masasına doğru ilerlemişti, orada ki motor çizimlerini eline alıp yeniden çizmeye başlamıştı. Kalemi öyle sert ve öfkeyle tutuyordu ki, kalem kırılacaktı sanki... Neler oluyordu anlayamıyordum...


"Abla..." diye seslendiğimde hiç aldırış etmiyordu. Son kez şansımı denemek için dudaklarımı araladım."Neden böyle davranıyorsun, eski günlerde ki gibi yeniden paten sürsek, eğlensek olmaz mı?" ablam bu kez oturduğu yerden hızla kalkarak bana doğru yürümeye başladı. Siniri bedenimi kitlemeye yetiyordu... Olduğum yerde kas katı kesilmiş kalmıştım. Eliyle tehditkar bir ifade savurarak konuşmaya başladı


"Sakın bir daha bana buz pateninden bahsetme Sanem. Sakın!" dedi ve bir kaç saniye öfkeyle bakmayı sürdürürken devam etti. "O günler eskidendi, bir daha asla olmayacak buz pateni yok!" bu sözleri, çocukluğumu yok eden en son şey olmuştu sanırım... Benim bu yaşıma kadar ki tek tutunduğum hayal ablamın buz patenenini bırakmamış olmasını ummaktı. Ama bu hayalim şuan yanarak kül olmuştu işte. tonuyla "Neyse hadi giyindiysen çık."


Gerçekler hayalleri ummaktan daha çok acıtıyormuş demek ki. Ben şimdi bunu öğrendim... Gözlerim


dolduğunda kendimi tutamadığım bir hıçkırık çıkıverdi ağzımdan. Ablam bu halim karşısında birazcık sakinleşmişti ve daha naif bir sesDedi ve yeniden çalışma masasına oturdu... Bense arkasından bir kaç saniye onu izlemekle yetindim. Ama en sonunda çantamı da alıp odadan çıktım. Altıma yine siyah bir tayt, beyaz spor ayakkabılarımı ve üzerimede beyaz bir badi giymiş saçlarımı tepeden at kuyruğu yapmıştım. Evden çıktıktan sonra hızlı adımlarla Funda'nın evine gittim. Funda ise çoktan beni bekliyordu bile aşağıda... Koşarak sarıldı bana.


"Hoş geldin hadi gidelim çok heyecanlıyım." Funda önceden benle buz patenine çok gelmişti ama hiç sürmeye çalışmamıştı. Bu sefer ilk kez bunu deneyecekti ve oldukça da heyecanlıydı fakat benim moralim çoktan bozulmuştu ve Funda'nın da bunu fark etmesi zaman almadı.


"Neler oldu, neden yüzün asik?"


"Ablama sende bizimle gelmek ister


misin diye sordum ama bana tepki gösterdi bağırdı falan işte." Funda'nın yüzü düşünce sırtımı sıvazlayarak beni desteklemeye çalıştı. "Üzülme belki o an sinirli bir anınadenk gelmiştir. Hadi biz gidelim..." dedi. Belkide haklı olabilirdi... Hemen Funda'yla buz pistine gitmek için yola koyulduk. Buz pistinin önüne geldiğimiz de Ahmet amca bizi karşıladı. "Hoş geldiniz kızlar." Dedi gülümseyerek. Bizde aynı şekilde karşılık verdikten sonra içeriye girdik... Yine bir kapıdan girdik ve upuzun bir yol bizi karşıladı... Pistte bir iki kişi daha vardı... Etrafı izlerken gözlerim Poyraz ve Alev'i görünce yüzümü şaşkın bir ifade sardı. Bu ikisinin burada ne işi olduğunu düşünüyordum şuan. İkisi birlikte öylece oturuyordu en öndeki oturaklarda... Funda'nın bakışları iğrenircesine onları incelerken yavaş adımlarla bizde piste doğru ilerledik. Oturağa oturduğumuz sırada Poyraz'ın bakışları beni buldu... Yüzünde ki sert ifade yine üzerimde korku oluşturuyordu. İkimiz de birbirimize soğuk soğuk bakarken omzumda hissettiğim bir el bakışlarımı kaçırmama sebep olmuştu. O buradaydı... Tam karşımda... Ve bir eli omuzumda... Akın, evet tam karşımda bana hafifçe sırıtıyordu. Funda Akın'ı görüncebana doğru ürkekçe yanaştı ve bir elimden sıkıca kavradı.


"Selam" dedi. Kaşlarım çatılmıştı.


Nasıl bu kadar rahat


davranabiliyordu, o gece olanları


hatırlamadığını iddia ettiğinde inanmamıştım ama gerçekten doğrumu söylüyordu... Hiç bir şey demedim sadece bakmakla yetindim. Akın'sa ondan çekindiğimi anlamış olacak ki yanıma oturdu ve daha derin bir iç çekerek konuştu "Bak, ben o gece olanları gerçekten


hatırlamıyorum, bu yüzden affet beni. Seni incitmek istemiyordum, o an çok sarhoştum farkında bile değildim neler yaptığımın." Dedi ince ve sakin bir ses tonuyla. Yüzümde daha yumuşak bir ifade oluşurken Akın'a doğru döndüm "Anlıyorum ama... Çok korkmuştum o gece o yüzden şimdi gitsen iyi olur." Akın bu söyleyeceklerimi önceden tahmin ediyormuş gibi bir hale büründü ve cebinden çıkardığı kar tanesi


desenleri olan bir tokayı bana doğru


uzattı. "Bu tokayı kabul et bari, sana


çok yakışacağını düşündüm. Bir özür


hediyesi olsun lütfen, ben bildiğin gibibiri değilim Sanem." Dedi. Adımı daha önce ona hiç söylememiştim ve nerden bildiği hakkında hiç bir fikrim yoktu...


"S-sen adımı nerden biliyorsun?" dediğimde sırıtarak kendinden emin bir ses tonuyla "Meslek sırrı." Dedi ve göz kırptı... "Ee hadi almayacak mısın? Lütfen affet beni." Diyerek tokayı yeniden uzattı... Bakışlarım önce Funda'yı bulduğunda kararsız gibiydi. Akın'a karşı öyle soğuk soğuk bakmakla yetiniyordu. Sonra gözlerim Poyraz'a kaydı... Her zaman ki gibi öfkeyle bakıyordu ama bu kez bana değil, Akın'a... Doğru ya onlar düşmanlardı. Akın'a yeniden baktığımda ise o da Poyraz'a öfke kusuyormuş gibi bakışlar sergiliyordu. Bu ortam iyice gerilmeye başlamıştı o yüzden ani bir hamleyle Akın'ın elinde ki tokayı aldım ve gülümsemeye çalışarak "Teşekkür ederim." Dedim. Bakışları yeniden beni bulduğunda yeniden güldü ve ayağa kalktı. "Ee biraz paten sürmeye ne dersin?" diyerek elini uzattı. Bu hareketi karşısında yüzümü kararsız bir ifade sararken bedenim istemsizcetitremeye başlamıştı. "Sen buz pateni yapabiliyor musun?" diye sordum yüzünde ki egolu ifade her şeyi açıklıyordu. "Tabii ki, buz pateni çocuk oyuncağı benim için. Hadi gel de sana neler yalabileceğimi göstereyim." Dedi bende kaşlarımı havaya kaldırarak "Hadi görelim bakalım." Dedim ve Akın'ın elinden tutarak buz pistine doğru ilerledim. Funda arkadan bizi izlerken "Birazdan geleceğim ve birlikte süreceğiz." Diyerek onu unuttuğumu sanmasın diye bilgilendirdim. O da başını onaylarcasına sallayarak bizi izlemeye devam etti.


Biz buz pistinde yavaş adımlarla kayarken Poyraz'ın bakışları bir an olsun bizden ayrılmıyordu. Sürekli gözleri üzerimizde dolanıyordu ve bu beni oldukça rahatsız ediyordu. Çünkü o öyle sinirle bakarken benim korkum bütün ruhumu ele geçiriyor ve beni deli ediyordu. Nefes alış verişlerim hızlanıyor, içim daralıyordu. Akın birden belimden sararak benimle birlikte sürmeye devam etti. Bu kez bedenim yine kasılmış, içim titremeye başlamıştı. Gözlerimi aniden kapatıpsakinleşmeye çalıştım ama içimde ki his gitmek bilmiyordu. Biri bana dokunurken ben titriyordum hemen, nefesim kesiliyor bacaklarım hareket etmiyordu... Olduğum yerde kalarak Akın'a döndüm. "B-ben biraz oturmak istiyorum." Akın yüzümde ki endişeyi anlamış olacak ki "Sen iyi misin?


Birden rengin attı." Dedi. Sorugularcasına... "İ-iyiyim biraz otursam geçer." Diyerek cevap verdim.


Akın'da diretmeden elimden tuttuğu gibi beni pistten çıkardı. Funda telaş içinde eline döktüğü suyla yüzümü yıkamaya başladı. Bu beni az da olsa rahatlatmıştı aslında... Poyraz'a baktığımda bakışlarında hiçbir değişiklik yoktu... Yine soğuk, öfkeli ve yıkıcı... Yıkımın ta kendisi. Alev sürekli Poyraz'ın bakışlarını üzerine toplamak için türlü türlü haraketler yapıyordu fakat Poyraz hiç aldırış etmeden beni ve Akın'ı izliyordu.


"Off hadi eve gidelim, dinlen biraz Sanem." Dedi Funda yine telaş içinde.


Ama bugün o ilk kez paten sürecekti o


yüzden onunla paten sürmedensürmedik daha." Dediğim sırada elimi sıkıca kavradı ve "Sen iyi ol, sonra çok süreriz zaten." Diyerek beni teselli etmeye çalıştı sonra ayağa kalkarak beni kolumdan tuttu. Akın'ın da biraz endişelendiği yüzünden belli oluyordu ki "İstiyorsanız eve bırakabilirim." Diye bir teklifte bulundu. Ama Funda kesin bir ses tonuyla "Gerek yok biz gideriz." Dedi ve hızla beni buz pistinden çıkarıp eve doğru yol aldı...


"Ah be civcivim. Ah be balım bu aralar kendine hiç dikkat etmiyorsun lütfen korkuyorum Sanem." Dedi.


"Haklısın, söz daha dikkat edeceğim." Diyerek yanıtladığım sırada çoktan eve gelmiştik bile. Funda kapıyı çaldığında kapıyı annem açtı. Gülümseyerek bize bakıyordu ki beni görünce yüzünde ki gülümseme kayboldu. "Sanem, ne oldu iyi misin?" diye sormaya başladı. Funda durumu açıklayınca annem biraz olsun sakinleşmiş ve rahatlamıştı. Babam henüz evde yoktu, ablamda odasında uyuyordu. Annem daha fazla endişelenmesin diye hemen konuyu değiştirmeye çalıştım. "Akşamgidiyoruz değil mi?" annem hiç gitmek istemiyormuşcasına cevap verdi


"Gidiyoruz, hadi hazırlan baban gelince çıkarız." Funda hemen atladı


"Nereye gidiyorsunuz?" dedi sevecen bir ses tonuyla. "Akşam Kenan amca yemekli bir davet veriyormuş sende gelsene Funda hem eğleniriz." Dedim hemen. Annemde bana katılarak "Aa süper olur, annenden izin alırsan gel Fundacığım." Dedi hemen. Funda bu fikre çok sevinmişti... Hemen annesi Nalan Teyzeyi arayarak izin aldı ve o da izin verdi... Bu akşam Funda'yla birlikte olacak olmak bana rahat ve mutlu hissettirmişti. "Ee Nalan da izin verdiğinde göre hadi üzerinizi değiştirin." Dedi ve yeniden Funda'ya döndü "Fundacığım senin için de bir şeyler ayarlasınlar Hayat ablan ilgilenir." Diyerek gülümsedi. Funda da aynı şekilde karşılık verdikten sonra ikimizde ablamın odasına gittik. Ablam çoktan uyanmış ve hazırlanmıştı bile... Aynanın karşısında küpesini takarken gözleri bizi bulduğunda hafifçe gülümsedi... Ablam çok güzel olmuştu, koyu yeşil


Loading...
0%