@zeynep_813
|
uzun yandan yırtmaçlı ve göğüs dekoltesi bulunan ince askılı elbisenin içinde beyaz teni kendini belli etmişti. Saçlarını düz bırakmış ve sallanan küpleriyle oldukça ilgi çekiyordu. Funda'yla ikimiz ablamı baştan aşağı süzdükten sonra "Neden öyle bakıyorsunuz?” dedi güzel olduğumu biliyorum dercesine bir egoyla. Ama çok güzeldi gerçekten. "Abla sen çok güzel olmuşsun." Diyerek karşılık verdim. O da sırıtarak saçının bir tutamını kulağının arkasına itti ve"Biliyorum." Dedi yine büyük bir ego sahibiymiş gibi. Sonra yavaş adımlarla bize doğru ilerledi ve ikimize de sarılarak kısık bir ses tonuyla "hadi sizde hazırlanın." Dedi ve odadan çıktı. Funda'nın yüzündeki afallamış ifade gülmeme sebep olmuştu. "Ablan çok ciddi ve kararlı biri Sanem." Dedi. Bende gülerek cevap verdim "Biliyorum, bende ilk gördüğümde sen gibi bir ifadeyle karşılamıştım." Funda derin bir iç çekti ve hazırlanmaya başlamak için kendine lila renginde kısa bir elbise seçti. Bende kendime siyah, göğüs dekolteli straplez ve kısa bir elbiseseçtim. Hafiften kabarık inen elbisem bacaklarımı ortaya çıkarmıştı. Açık kalan boynuma gümüş bir kolye takarak giyinmemi sonlandırdım topuklularım ise önü açık gümüş kemerli bir ayakkabıydı... Son kez makyajımda siyah far ve kalem kullanarak gözlerimin ortaya çıkmasına izin verdim. Dudağımıda Ateş kırmızısı bir rujla doldurarak sonlandırdım... Funda ise daha sade bir makyaj tercih etmiş ve saçlarını düzleştirmişti... Artık ikimizde hazırdık. Odadan çıktığımızda annemler kapıda bizi bekliyordu. Babam Funda'ya da selam vererek hep beraber arabaya ilerlememiz için işaret etti. Arabaya bindik ve yaklaşık yirmi dakikalık bir yolculuğun ardından davet yerine gelmiştik. Arabadan yavaşça inerken bakışlarımı karşımda ki kocaman binada gezdirdim... Pencereleri uzun ince olan bu mekan sanki eski zamanlarda ki mekanları andırıyordu. Kapısı öyle genişti ki sürekli davetliler geliyor ve içeri giriyorlardı. Kapının önünde ki kırmızı halı hepimizi karşılıyordu. Hep beraber içeriye yöneldiğimizdebabam kapıda ki güvenlikelere ismini söyledi ve hemen içeriye girdik. İçerisi sarı ışıklarla süslenmiş ve büyük beyaz örtülü masalarla donatılmıştı. Her bir masanın üstünde beyaz orkide ve kırmızı şamdanlar vardı... Sanırım Kenan Demiroğlu nun en sevdiği çiçek beyaz orkide, en sevdiği mum da kırmızı şamdanlardı... Biz ortada boş bir masa ararken Kenan Demiroğlu gülerek yanımıza geldi. "Hoş geldiniz, masanız çoktan hazır." Diyerek en önde bulunan boş bir masayı işaret ederek bizi oraya götürdü ve babamla selamlaşarak her birimizle tokalaştı sıra bana geldiğinde bakışları birden sertleşmiş ve yüzünü daha da ciddi bir ifade doldurmuştu... Sebebini anlayamadığım bir şekilde sadece uzattığı eli sıkmakla yetindim ve bir sandalye çekip oturdum. Bakışlarımı etrafta gezdirirken Poyraz'ı gördüm... Üzerinde siyah bir gömlek kolları hafifçe kıvrılmış ve düğmeleri de göğsünün yarısına kadar açılmış... Siyah bol paça bir pantolon tercih etmiş ve beyaz spor ayakkabılarıyla kombinini tamamlamıştı. Saçlarınıhafiften dağnık bırakmış ve bileğine de bir kol saati takmıştı. Hafifçe dokunduğu burnunu çekerek masada ki arkadaşlarıyla durmadan konuşmaya devam ediyordu. Masada Volkan da vardı... O da beyaz bir gömlek, siyah bir pantolon giymişti. Hatta okulun bahçesinde gördüğümüz bütün motorcular... Demek ki bunlar Poyraz'ın grubuydu. Acaba hangisi Barış'tı... İkisini tanıyordum zaten ama geriye kalan üçü kimdi. Ablam daha fazla onlara bakmamam için öksürüyormuş gibi yaparak beni uyardı. “Öhöm, öhöm." Diyerek başını önüne bak dercesine oynattı ve sinirli bir ifadeyle telefonunu eline aldı. Funda hemen kolumu tutarak söze girdi "Bu Poyraz'ın yanındakiler okulda ki motorcu çocuklar değil mi?" diye sorduğunda başımı onaylayarak salladım ve yeniden onlara odaklandım. Bu kez Poyraz'la göz göze geldiğimde yutkunmakta güçlük çekmeye başladım. Ellerim titriyor, nefesim yine kesiliyordu... Çene kaslarını sıkmış ve yüzünden hiç eksik olmayan o sert ifadesiyle bana odaklanmıştı. Ardından etrafta duyulan alkış sesleriyle birliktebakışlarımı sahneye çevirdim. Kenan Demiroğlu sahnede bir teşekkür konuşması yaparak sahneden indiği gibi Poyraz'la birlikte yanımıza geldi. Poyraz'ın yanında gelen arkadaşları da bizi incelerken Kenan Demiroğlu babama dönerek "Bu gece beni kırmayıp geldiğiniz için çok teşekkür ederim dostum." Dedi ve gülerek babamın elini sıktı. Poyraz'ın yanında ki kahverengi saçlı esmer çocuk beni baştan aşağı süzdü ve bakışlarını bir an olsun ayırmadı. Kenan Demiroğlu yanımızdan ayrılırken Poyraz'larda kendi masalarına döndü. Esmer çocuk Poyraz'ın kulağına eğilerek beni işaret etti ve bir şeyler sormaya başladı. Funda'da bunu fark etmiş olacak ki... "Neden sana bakarak konuşuyor?" diye bir soru yöneltti. "Bilmiyorum..." diyerek cevap verdim ve bu kez bakışlarım Akın'ı gördü. Hızlı adımlarla mekanın üst katına doğru ilerledi... Onun ne işi vardı ki burada. Hemen Poyraz'a odaklandığımda o da Akın'ı izliyordu. Öfkesi bir an olsun gitmiyordu yüzünden... Akın üst kata çıktığında bakışları bu sefer beni buldu ve bana gel diye bir işarettebulundu sonrada hızla arkasını dönerek gitti. Neler olduğunu anlamaya çalışırken Funda hemen kulağıma fısıldadı “Dikkatli git ben seni yoklarım buradan." Dedi. Bir iki saniye sadece Funda'ya bakmakla yetindim. Benim gördüğüm her şeyi o da görüyor ve bana arka çıkıyordu. Bu da içimi rahatlatmaya yetiyordu... Başımı onaylayarak salladıktan sonra sandalyemden kalktım ve çekingen bir sesle "Ee ben bir tuvalete kadar gideceğim." Diyerek masadan ayrıldım. Ablamın yüzündeki ciddi ve anlamsız ifade benim gerilmeme sebep olmuştu bile. Funda da bunu anlamış olacak ki ablama dönerek "Tuvaleti gelmiş." Dedi ve ablamda sadece arkamdan bakmakla yetindi... Ben üst kata doğru ilerlediğimde arkadan Poyraz'ın sesini duydum. "Sarı civciv!" dedi ama ona aldırış etmeden hızlı adımlarla ilerlemeye devam ettim. O da hızla peşimden gelmeye devam ediyordu. Bu kez arkamdan başka bir ses geldi "Sanem Hanım!" arkamı döndüğümde hiç tanımadığım bir adamın bana seslendiğini fark ettim. Yüzümde anlamsız bir ifade yer alırkenPoyraz'da bu sesi duymasıyla birlikte adamın yakasından tutarak bir kafa attığı gibi adamı bir köşeye itti ve hızlı adımlarla peşimden gelmeye devam etti. Bu durum karşısında iyice şok olmuştum artık. Sonra kolumu birden kavrayınca içimde oluşan ve damarlarımda gezen o korkuyu hissetmekle olduğum yerde kalakaldım. Poyraz'ın yardımıyla yürüyordu sanki vücudum... Kulağıma eğilerek kalın ve tok sesiyle "Konuşacağız" dedi ve gözlerimiz aynı anda Akın'ı görürken Poyraz hızla bulduğu ilk odanın kapısını açtığı gibi kapıyı kapatıp beni duvara yasladı ve eliyle duvardan destek alarak üzerime doğru eğildi. Etraftaki sessizliğin gitmesini beklerken yerde olan bakışları yavaş yavaş beni bulduğunda kafasını yana doğru bükerek gözlerini kıstı ve çene kaslarını sıkmaya başladı. Ne yapmaya çalıştığına anlam veremiyordum... Yutkunarak konuşmaya çalıştım. "Ne yapıyorsun?" Gözlerini açıp bana doğru sert birifadeyle baktı ve gözleriyle dekoltemi işaret ederek "Gözümü alıyor bakamadım." Dedi. Aniden ağzım kocaman açılmış ve şok içinde Poyraz'a bakmakla yetinmiştim. Nefesim kesilmeye başlarken Poyraz devam etti. "Akın'la ne kırıştırıyorsun?!" dedi. Bu nasıl bir tabirdi böyle... Ne kadar patavatsızca konuşuyordu bu çocuk Allahım şuan hemen buradan gitmek istiyordum. "Ne kırıştırması ne saçmalıyorsun sen?!" diye karşılık verdikten sonra çene kasları yine belirginleşmiş gözleri öfkeyle yanmaya başlamıştı. "Akın'la ne işin var!" dedi yine bağırarak. Bende kaşlarımı havaya kaldırarak "Bu seni niye ilgilendirsin?" dediğim anda elini sertçe yanında ki duvara vurdu ve bana iyice eğilerek nefesi tenime işlemeye başlarken konuştu "O benim düşmanım ve benim düşmanımın yanında yer alırsan sende düşmanım olursun!" dedi "Senin için düşmandan farksızım ki, her gördüğünde bana kötü davranıyor ve bakıyorsun!" diye haykırdım. Bu sözleri benden... Nasıl buldunuz asklarımm nasılsınızz sizi çok ama çok özledim❤ |
0% |