Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1.BÖLÜM: TOPLANTI

@zeynepakbas_

Hayatta iniş çıkışlar olurdu. Bazen dünyanın en şanslı insan gibi hissediyorken bazen dünyanın en bah'sızı gibi hissediyorsun.

Ben Mardin en bah'sız ama bir o kadar da en şanssız kızıydım. Çocukluğum acılarımla doluydu. Gençliğim de öyle olmaya devam ediyordu.

Böyle olmasını hiçbir zaman ben istememiştim ,fakat hayatta olan şeyler senin elinde olmayacağını anlayınca büyüdüğünü fark ediyorsun.

Onu tanıdığımdan bu yana kalbimdeki bütün şehirler ve caddeler onunla dolmuştu. Bir tek o vardı. Ve hep olarak kalacaktı.

Benim ülkem olacaktı ,benim şehrim olacaktı ,benim Dünyam sadece onun için var olacaktı.

Ben bunları düşünürken o beni hiç düşünmeden param parça etmişti.

Çok düşünürdüm.

Bir kadın aşka sürgün edilebilir miydi? Sırf sevdiği için onu sevmeyen bir adam yüzünden kendine hüküm giydirebilir miydi?

Karanlık yıldızsız gecede aklımdaki düşünceler yüzünden kendime karşı suçluluk duygusu hissettiğim için kendimi gecenin bir yarısı uykunun kollarını hapsetmiştim.

Ta ki Leyla teyzenin odamın kapısını tıklatmasıyla uyku mahrumu gözlerimi araladım."Günaydın hanımağa'm." derken sesi oldukça ilgili geliyordu.

"Günaydın Leyla teyze."dediğimde sesimdeki kısıklık yüzünden bana sorgulayıcı bakışlarını atmaya başladı.

Fakat sesimde korku yoktu, sesimde endişe yoktu, sesimde sadece ağladımdan dolayı kısıklık vardı, ve bunun yanında tabii ki büyük bir güç de vardı.

Gözlerimin içine bakmaya başladı Leyla teyze. Gözlerindeki endişeye göre biliyordum. Benim için telaşlandığını gizlemiyordu. Fakat sessiz kalmayı tercih ettim.

Sorgulamadı,o da sessiz kalmayı tercih etti. Nedenini o da biliyordu.Sadece o değil herkes biliyordu.Fakat ne kadar sorgulamak istese de üzüleceğimi düşünerek sessiz kalmayı tercih ediyordu. Göz temasını kesip,"kahvaltı hazır kızım.Hazırlan da gel" dedi. Hep bana bir anne şefkati ile yaklaşırdı.

Başıma olumlu anlamda aşağı yukarı salladım."Geliyorum." Tebessüm edip odadan çıktı.

Uyku ve uyanıklık arasındaki çizgide gidip geliyordum ve bu döngüden çıkıp yataktan doğruldum. Gecenin yorgunluğu hala bedenimdeydi. Kendimi yataktan atıp banyoya doğru ilerledim. Banyo ilerlerken de kendimi sövmeyi ihmal etmedim tabii. Gerçekten sövülecek durumdaydım.

Gece duştan çıktıktan sonra karanlık gecede aydınlık olan sigara'nın ucundaki ateşken ben ağlayarak acılarmın üzerine giderek nedenini kendime karanlığa hapsettim ki? Değer mi diye sorsalar bir an bile tereddüt etmeden değer derdim ama.

Banyoda aynaya bakıp kendimle yüzleşmeden direk duşakabin'e girdim. Sonbaharın sonunda olmamıza rağmen soğuk suyu aralayıp, soğuk bir duş aldım.Dün gece niye yorgunluğunu bir tek böyle atabilirdim.Soğuk beni dinç tutuyordu.

İşlerimi hallettikten sonra aynadaki görüntümde yüzleştim.Gözlerim şişmiş ve kızarmış görünüyordu. Giyinmeden yüzümü canlandırmak için dolabı açıp rastgele bir kapatıcı ile gözlerimin altını kapattım ve rimel sürdüm.Dudağım hafif renklendirmek için kahve tonlarında olan ruj sürdüm. Aynadan son defa kendimle yüzleştiğimde yüzüm böyle daha sağlıklı görünüyordu.

Banyodan çıkıp giysi dolabıma doğru yöneldim. Bugün aşiret ağlarıyla toplantı vardı ve ben toplanmalarını istemiştim. Uzun süredir üzerine çalıştığım bir proje hakkında onlardan yardım fakat onlar konunun yardım olduğunu düşünmüyorlardı aksine Eroğlu aşireti ile olan mevzudan dolayı toplandıklarını düşünüyorlardı.

Bilmelerine gerek yoktu şimdilik.

Dolaptan ayak bileğime kadar uzanan siyah elbiseyi giyindim. Saçlarımı tarayıp kurutmadan salıp bıraktım. Kurutmakla uğraşamazdım. Şallarımın olduğu bölümden kırmızı şalımı alıp boynuma aldım. Bu şallı takıp takmamak arasında kalsam da annemden bana kalan şal olduğu için takmaya karar verdim. O da toplantılarda hep bu şalı takarmış o yüzden takmak en doğru karar oldu benim için.

Ayaklarıma siyah stiletto ayakkabıları giyindim.Çekmeceden duran silahlı çantanın içine atıp ajanda ve dosyaları alıp odadan çıktım.

Temkinli ve yavaş adımlarla Konağın merdivenlerinden inerken arkamdan adamın seslenişi ile duraksadım. Bu ses Bedran'a aitti."Bu ne güzellik böyle."demesi ile yanımda bitip yanağıma sulu bir öpücük kondurması bir oldu. Tam bir yılışık ve maldırelaydı kendisi.

Ters bakışlarımı atsam da tebessüm ettim. Ne kadar yılışık ve mal olsa da kardeşimdi ve kardeşler ablaları için de genel olarak hep geri zekalı oldukları kanıtlanmış bir gerçekti. Bedran'da bunun en büyük örneğiydi.

Koluma girip benimle birlikte merdivenlerden inmeye başladı. Üzerine giydiği siyah gömleği ve siyah pantolonun içinde oldukça şık görünüyordu. Kehribar gözleri ile birlikte kumral saçı da çok güzel görünüyordu. Baran'la aynı gözlere sahipti. Kim bilir yine hangi kızı tavlamak için böyle hazırlanmıştı.

"E nereye böyle?"dedi.

Benim ona sormam gereken soruyu bana sormuştu.Gerçekten maldı."İşe."kısa ve net yanıtım bana ters bakışları atmasını sağladı.

"Sana da soru sorulmuyor be."dedi ve ekledi. "Sen bugün yine tersinden kalkmışsın."

Salona yönelmeden durduğumda o da benimle birlikte durdu. "Asıl sen söyle nereye böyle hazırlanmışsın?"

Düşünmüş gibi yaptı."Hiç öyle."

"Öyle mi?"

"Evet öyle."dedi.

"Bedran! Sınama beni kardeşim."

Pes etmiş duruyordu."Tamam ya kız arkadaşımla buluşmaya.Oldu mu?"

Tam da tahmin ettiğim gibiydi bu çocuk hiç bir zaman akıllanmayacaktı.

Gerçekten Allah beni ne ile sınıyordu diye düşünmeden edemedim yoksa böyle bir belayı başıma vermezdi. Babamdan çok ben uğraşıyordum onunla.

Sabır Allah'ım.Gerçekten sabır.

"Lan serseri yine mi?"

"Abla dur bir kızma bu sefer kesinlikle olacak gibi." Dedi yılışık yılışık.

​​​​Hiç akıllanmayacağı bariz belliydi.

​​​​​​"Tamam Bedran tamam."

Afallamış bir şekilde bana bakıp,"sen tamam mı dedin?"diye sordu.

Ters bakışlarımdan anlamış olacak ki daha fazla konuşmadan salona gitti.

Dua etmekten başka çarem yoktu."Allah'ım beni sabır yağmuruna şemsiyesiz koy."

Babam masanın başına oturmuş gazetesini okuyordu. Biz salona girince başını gazetesinden kaldırıp gülümsedi. Babam bizi hep gülümserdi. Yanına yaklaşıp yanaklarına sulu Sıla öpücükler bıraktım."Günaydın."derken o da saçlarımdan öptü. Günaydınla karşılık vererek babamın yanındaki sandalyeye oturdum. Bedran da karşıma kurulmuş tabağına kahvaltılıklarını doldşturmaya başlamıştı bile.

Önümdeki kahvaltılıklardan tabağıma bir şeyler doldurmaya başladım. Yorgun olduğum için fazla iştahım yoktu ama yemem de gerekiyordu. Malum sürekli bela çekiyordum. Hep bir acı ,aksiyon, tantana içerisindeydim.

Kaçak çayımdan büyük bir yudum aldığım sırada bana kaçamak bakışlar atan babamı fark etmemiş değildim.

"Dün gecen nasıl geçti kızım? Göremedim seni geç geldin eve." Beklediğim soru gelmişti.

Ah Baba ah. Ne yani şimdi bu neden sordun ki? Tabii ki bunu sormadım. Soramazdım. Çünkü yine konunun baran'la bağlanacağını biliyordum o yüzden o toplara girmeye hiç gerek yoktu.Girince kurtulamıyordum.'En iyisi mihradayım deyip geç.' diye öneride bulundu sol Melek. Sağ Melek de durur mu çarptı hemen cevabı' yalan mı söylesin babasına?'sol Melek tam yeni bir öneride bulunacaktı ki 'kızlar susar mısınız kafamın içi zaten toplama merkezi birde sizinle uğraşmayayım.'

"Mihralaydım baba."Sesim oldukça kısık çıkmıştı. Bu adama da hiç yalan söyleyemiyordum. Yalan söylediğim anlarda sesim hep kısılır, dudaklarımdan engel olamadığım bir hıçkırık kopardı.

Sıkıştığımı anlayan babam konuyu değiştidi."Toplantıya tek katılacağına emin misin?"

Yerdim ya.

Başıma olumlu anlamda aşağı yukarı salladım."Eminim."

Daha fazla kalmayıp ayağa kalktım. "Size afiyet olsun ben şirkete geçip oradan toplantıya geçeceğim."

Babam başını onaylar şekilde salladı. "Dikkat et keçamın.(kızım)" Sesindeki tedirginliği gizlemiyordu. Tebessüm edip odadan çıktım.

Konan bahçesinde kapıya doğru yürürken telefonuma gelen bildirimle durdum. Mesaj kayıtlı bir numaradan değildi.

​​​​​​"Günaydın hanım ağa bugün toplantıdan önce sizinle konuşmam gereken bir konu var! Müsaitseniz yüz yüze konuşalım."

Salak herif sen kimsin seninle buluşayım. Okudum mesaj yüzünden sinirlerim bozuldu.

"Kimsin?"

Anında görüldü oldu sanki bu anı bekliyormuşcasına.

"Robin Botan! Ben size numaramı vermemiş miydim?"

Aptal! Demek ki kaydetme gereği duymamışım ki kaydetmemişim. Neyin kafasıydı bu?

"Toplantıdan önce yoğunum boş vaktim yok!"mesajı attıp telefonun çantama attım.

Böyleleri hep beni mi bulurdu? Gerçekten düşünmeden edemiyordum.

​​​​​​****

Şirketin camdan olan asansörün önünde açılmasını beklerken arkadan gelen sesle bakışlarımı arkaya doğru çevirdim.

Bu ses Robin Botan'a aitti.

Yüzsüz, yoğun olduğumu söylememe rağmen gelmişti.

"Toplantıdan önce sizi görmek istedim." Dedi çapkın bakışlar atarak.

Te Allah'ım ya. Buradan psikiyatri servisine geçecek gibiydim. Gerçekten enteresan bir çevrem vardı. Ah be Berfin bu hallere düşecek kadın mıydın? Dileğim,sinirden Ölmeden günü atlatmaktan yanaydı.

Ters bakışlarımı ihmal etmiyordum. "Size yoğun olduğumu söylemiştim diye hatırlıyorum." Bakışlarımdan dolayı çapkınığını yok edip ciddi durmaya başladı.

Ha şöyle azıcık ağır ol ağır. Bir de ağayım diye ortalıkta dolaşıyordu. Ya sabır.

"Doğru hatırlıyorsunuz hanımağam fakat konuşmamız gerekiyor." Sesi iğneleyiciydi. Benimle ne konuşacaktı?

Asansörün açılması ile içine girdim, ardından o da girip dokuzuncu kata bastı.

Katı da biliyordu. Bu ne anasını satayım. Gerçekten sınanıyordum.

Ona ters bakışlar atıp önden ben çıkarken ardımdan Robin çıktı. Ona dönmeden çantamı masama koyup oturdum.

Gömleğinin kollarını dirseklerine kadar katlamış adamın iki eli de cebindeydin. Her hareketimi dikkatle inceliyor,beni baştan aşağı süzüyordu. Bakışlarında rahatsız edici bir şeyler vardı.

"Oturabilirsiniz. Ne anlatacaksanız anlatın dediğim gibi vaktim yok!" Derin bir nefes verdim."Dinliyorum."

"Öncelikle biraz sakin olur musunuz?" Sesinde korku vardı. söyleyeceği şeyler karşısında alacağı cevaptan korkuyor olmalıydı.

"Sizi dinliyorum."

"Eroloğlu aşireti ile aranızdaki husumeti tüm Mardin biliyor."Diyerek söze girdi. Gerginliğini gizlemiyordu. Söylediklerini kaşlarımı çatarak dinlemeye başladım. Sanki bilmiyordum. Gelmiş ne anlatıyordu goril kafalı. Gözlerini kaçamak bakışlar atıp"kısa kes!" dedim.

Ben Baran'ın dışında kimsenin gözlerini uzunca bakmamıştım. Evet gelmişlerdi yine Baran pıtırcığı meleklerim. Bana yaptıklarını unutmuş gibi birini düşünüyordum. Gelmeden yok ettim aklımdaki düşünceleri gerçekten çekemeyecektim.

Karşımda kıvranan adam derin bir nefes içine çekip tekrardan söze girdi.

"Dediğim gibi aranızdaki husumeti bütün Mardin biliyor." Sabır...."Ve sizinle de şirketimizle birlikte ortak olmak istiyorum. İhalelere birlikte katılmamıza fayda var." Duyduklarım kasılmamı sağlarken sessizce dinlemeye devam ettim."Toplantıdan önce sizinle bu konu hakkında konuşmak istedim, yani anlayacağın-"

Sert ses tonu ile" hayırdır "derken kaşlarımı çattım. Keskin bakışlarımı üzerinden ayırmadan devam ettim.

"Siz Sabah sabah yürek mi yediniz Robin ağa hangi cüretle karşıma çıkıp bana böyle bir teklifte bulunuyorsunuz?Aylar öncesinde sizi bu konu hakkında ters çevirdim.Yetmedi konağıma gelip beni istemeye kalkıştınız.Siz hayırdır?"Tek nefeste söylediklerim karşısında hayranlığını ve hayal kırıklığını gizlemiyordu.

Bu ne lan adam saçmalıyordu. Yalnız ben de güzel cevap verdim. Yürü be kızım tam gaz devam.

Anlamsız bakışlar sergiledi. Söylediğim şeyleri idrak etmeye çalışıyordu."Siz bilirsiniz Berfin Ağa. Şunun bilincinde olun yalnız başınıza Eroğlu'nu alt edemezsiniz."Son sözlerini söyleyip odadan çıktı.

Lan laz hödüğü alt etmek istediğimi kim söyledi. Ben neyle sınanıyordum.

Deli olacağım.

Beyin error...

****

Önümdeki bilgisayardan şirketle ilgili işler ile ilgileniyordum.Aralıksız akşamüstüne kadar çalıştığımı düşünüyordum. Kolumdaki saate bakınca beşe geldiğini gördüm.

İşlerle ilgilenmeyi bırakıp çantamdan aynayı çıkartıp saçlarımı düzelttim. Kahve tonlarındaki rujun rengi yüzüme çok güzel bir aura katıyordu.

Heyt be bu ne güzellik..

Ofis askılığında duran kırmızı şalı boynumu aldım. Siyah dar elbise tam da üzerime oturmuştu kırmızı şal ile birlikte güzel bir görüntü ortaya çıkarmıştı.

Siyah saçlarım her zamanki gibi salık bir şekildeydi. Çantamı alıp ayağımdaki siyah stilettolarla odanın ahşap zemininde oldukça sert adımlarla yürüyüp asansöre doğru yöneldim.

Zemin kata indim. Siyah mesaratime binip Mardin sokaklarında toplantıya gitmek için son süratle yola koyuldum.

Toplantıya eliboş gidemezdim. Gitsem bile hanımağalığıma yediremezdim eli boş gitmeyi. Bu nedenle toplantıya gitmeden önce bir şey almam gerekiyordu. Mardin'in eski dar sokaklarında çarşıya doğru sürdüm. Arabayı tatlıcının önünde durdurdum.

Bana bakan bir çift kahve gözler vardı.

En son tartıştığımız gece görmüştüm. İçimdeki hasretle ve onun yanına eklediğim intikam duygusuyla karşımdaki adamın her zerresine baktım.

Gözlerimde kırgınlık vardı, acı vardı, en çok da hayal kırıklığı vardı.

Evlilikten nefret ederken Bir tek onunla ilgili hayaller kurdum.

Mardin şahit oldu benim aşkıma. Sevdamı dağlara taşlara haykırdım. Herkes şahit oldu sevdama ama bir tek şu düşman olduğumuz aşiretin ağası olmadı.

Bir tek içinde artık küle dönmüş sevdamı o duymadı,o anlamadı.

Bütün hayallerimin en güzel yerindeydi Baran Eroğlu.

Bulunması, dokunması hele de kavuşması en zoruydu.

Hayallerimde hep başrolü oynayan, bakmaya bile kıyamadığım umudum Baran'ımdı.

Bir kadının gözünü ne kör edebilir?

Evlat acısı mı aşk?Aşk acısı mı?deseler ben kesinlikle sürgün olduğum Baran'a duydum aşk,duygularımı teşvik bile edemediğim adam kör etmişti derdim.

Ben yanıyordum kendimle birlikte çevremi de yakıyordum.

Bir tek onu yakmıyordum.

Bir tek ona yeniliyordum.

Hiçbir zaman bir erkeğe,birine boyun eğmeyen Berfin hanım Ağa bir tek sevdasına karşı boğum eğip, ne yapacağını kestiremiyordu.

Benim yenilgim ona karşı duyduğum saf ama tehlikeli sevdaydı.

Kimse anlamadı beni..

O anlayana kadar kimse anlamayacaktı da.

Gözlerimi her zerresinde dolaştırdığım amdan çekip yan tarafta duran adama çevirdim.

"Kolay gelsin Ali amca. Bana iki tepsi fıstıklı baklava hazırlar mısın?" Burukluğumun önündeki gülümseme ile konuştum.

"Siz nasıl emrederseniz hanım ağam hemen hazırlatıyorum."

Gülümsedi.

Gülümsedim.

Başımı onaylarcasına aşağı yukarı salladım. Baran'a bir an olsun bile bakmadım göz teması kurmak istemiyordum.

Dudaklarıma kondurdum sahte gülüşe bakıyordu. Oradan bakılınca o kadar mı anlaşılıyordu yapmacık olduğu.

Ne ben tek cümle kurabildim ne de o.

Aramızdaki gerginliği bölen Ali amcanın sesi oldu.

Şiveye hakim olan sesi ile,"buyurasız Baran ağam baklava tepsiniz hazır."dedi.

Yok artık o da mı almıştı baklava, bu kadar da olmazdı yahu. İnanmıyordum gerçekten.

Deliriyordum..

Başını aşağı yukarı salladı."Borcumuz nedir?" Sesi tiz çıkmıştı.

Adamın cevap bile vermesini fırsat vermeden kartı uzattı.

Tam dükkandan çıkacağı sırada"bekle!" dedim. İfadesiz ses tonuyla.

Anlamsızca bana baktı.

"Ne oldu Berfin?"

"Kartın"

Unutmuş olduğunu hatırlamış olacak ki geri dönüp yanımda durdu. Bir an bile yüzüne bakmaya yeltenmedim.Beni izlediğini biliyordum ama bakmayacaktım. Banane o baksın.Bana yaptıklarını unutacak değildim. Beni göz hapsine almasına izin vermeyecektim.

Onu delirtmek hoşuma gidiyordu.

"Yapma." diye fısıldadı Baran. Bana mı demişti?

Ne kadar bakmak istesem de soğuk kankılığımı öyle kuvvetli koruyordum ki bi kere bile gözlerine bakmıyordum. Bunun onu sinirlendireceğini biliyordum.

"Ne yapmayayım? Sen söyle." Bu cümleyi kurarken bile yüzüne bakmadım.

Tam konuşacağı sırada telefonun çalmasıyla sustu. Telefonunu arka cebinden çıkarıp boş gözlerle baktı. Hep o mu benimle oynayacaktı biraz da ben oynasam sorun olmazdı. Hadi be kızım fırsat bu fırsat zihnimden kendimi gaza getirirken bir anda Baran'ın elindeki telefonu alıp elimi yukarı kaldırdım.

Şaşkınca yüzüme baktı.

"Ben seninle konuşurken başka şeylere odaklanma! Karşında kim olduğunu unutuyorsun Baran ağa."

Sinirle nefesini soldu.

"Ver şu telefonu?"

"Ne telefonu?"

"Benim telefonum."

"Sen kimsin?"

"Ulan versene telefonu."

"Hangi telefonu?"

"Berf hasta etme adamı. Ver şu telefonu!"

"Neyi?"

"Berfin. Benim. Telefonumu. Ver."

" Sen kimsin? Ben kimim? Onlar kim? Telefon ne? Yeniyor mu? Kimin telefonu? Onlar kim? Hangi telefon? Sen ben sen ben kimim? Ben sensem sen kimsin? Biz var mıyız? Biz varsak telefonum var? Telefon mu? Kimin telefonu? Tel-"

​​​​​​" Ulan dur! Başlatma felsefeye ver şu telefonu! "Elimdeki telefonu hışımla çekip dükkandan çıkması bir oldu.

Manyak herif. Güzel delirtim ama. Yarım ağız gülümsedim. Tezgahın karşısında duruma Ali amca kocam açılmış gözlerle bana bakıyordu. Ona da gülümsedim.

Kendini toparlayıp" ben baklavanızı vereyim hanımağa'm."dedi.

Başımı sallayıp gülümsemeye devam ettim. Neden pişmiş pişmiş sırıttığını Ben de bilmiyordum.

Gerçekten deliriyordum..

Adam'ın elindeki tepsiyi alıp tebessüm ettim." İyi günler Ali amca.Kusura bakma başını ağrıtık."

"Canınız sağ olsun hanımağa'm."

Elimdeki tepsiyle arabaya yürüyüp, arka koltuğa bırakıp kapıyı kapattım. Baran ile tartışmamız göz önüne gelince engel olamadığım gülümsemeyi konduruyordum dudaklarıma.

****

Bu yaşıma kadar kimseye ​​​​eyvallahım olmadı. Ammena saygım vardı ama eyvallah'ım yoktu!

Her zaman kendi bildiğimi okurdum.

Benim için kendi doğrularımdan başka yok yoktu.

Tıpkı şu an olduğu gibi.

Gözlerimdeki ihtiraslı döngü beni gören misafirleri hipnotize ediyordu.

Siyahlara bürünmeme rağmen güzelliğimden bir gram bile ödün vermiyordum.

Boynumdaki kırmızı şal beni ağların karşısında bam başka bir kişiliğe büründürüyordu.

Bu yüzden bugün için seçmiştim bu şalı.

Ayağıma giydiğim stilettolarla mermer zemine ezip geçtim. Sanki ayağımın altında bir yılan varmışcasına.

Kendimden ağır adımlarla beni bekleyen ağalara doğru yürüdüm.

Ağalar asaletimi öyle derinden soluyorlardı ki..

Bakışlarına bir ramak bile çekmediler üzerimden.

Hepsi ne puşt herif ya, nasıl bakıyorlar dangalaklar. Gözleriniz oyup elinize verdiririm de neyse. Şu anki amacıma yönelmem gerekiyor. Tabii sol Melek hemen bir teori sundu her zamanki gibi,'bence güzel bir laf çak vur elini masaya görsünler.' Sağ melek de sesiz kalır mı 'olmaz öyle şey sen bakmadan geç otur konuna başla.'Ayy kızlar susun!Şu an kafamı karıştırıyorsunuz.Zaten kafamın içi toplama merkezi. Ha şöyle. Tamam. Teşekkürler.

Oturduğu yerden yanıma kalkıp gene Robin ağa"hoş geldiniz hanımağa'm. "dedi kendinden emin ses tonuyla.

Ne yılışık laftan anlamaz herif ya, daha sabah tersledim adamı, hala gelmiş otuz iki diş sırıtıyor koca kafalı antilop.

Başımı ağır ağır salmakla yetindim.

Oturacağım yere eliyle gösterdi. "Buyurun hanımağa'm. "

En baş köşe benimdi.

Çünkü Mardin'in ilik ve tek hanımağas'ı bendim.

Diğer aşiret ağları her zaman ne kadar karşı çıksalar da Mardin'in hanımı ağası bendim.

​​​​​​Onlara göre bir kadın nasıl olur da koskoca şehrin hanımağalığını yapar hem de bu genç yaşında.

Çok sitem ettiler.

Agir ağa yapma diye, kızını hanımağa'm yapamazsın diye, lakin babam hep en büyük destekçim olduğu için, bir müddet sonradan onlar da alıştı bu duruma.

Yanımda Duran destekçilerim de vardı.

Beni yerle bir edip ezip geçirmek isteyen de.

Sırf bu yüzden Eroğlu aşireti ile aramızdaki bu husumet oluşmuştu zaten. Daha önce de sanki aralarında bişey varmış gibi hiç konuşmazlardı tabi ben hariç, çocukken hep Baranla oynardım. Bir tek onunla anlaşabiliyordum zaten.Bana kıyamazdı.

Hangi oyun oynayalım desem önce biraz mızmızlanır sonra başını omuzuna yatırıp pes edip hadi oynayalım derdi.

Mardin'in tüm ağları aynı zamanda Diyarbakır, Şanlıurfa, Dersim (Tunceli),Muş'tan gelen ağlarla büyük bir toplantı salonunda davet verdim.

Davetin amacı bazı kararları kesinleştirmek, vakıflar, okular için verilmişti.

Onlar için karar kesinleştirmek için toplanmış olsak da benim amacım çok farklıydı...

Üzerimde kıyafete tezat olan vizon rengi sandalyeye yönelip, elimdeki baklava tepsinin masanın üzerine bıraktım.

Oturmadan önce bakışlarımı ağaların üzerinde gezdirdim.

Hepsinin Bakışlarında çok farklı manalar, çok farklı güdüler vardı.

Kimi düşmanım, kimi ise sevenimdi.

Çarpazımda oturan adam beni göz hapsine almıştı geldiğimden beri.

Hepsinin hareketlerini inceliyor hepsini ayrı ayrı tanımaya çalışıyordum.

Mardin'de olanaları tanıyordum ama tanımadığım olanlar da vardı.

​​​​​​Yüzümde ufak bir tebessüm belirdi.Çarpazımda oturan Baran ağa'ya takılınca gözlerim.

Yüzüme kondurduğum gülüşümle,"öncelikle hepiniz hoş geldiniz." dedim.

" Yardımlarda bulunan bağış yapan sizler bu okulların, kadın sığınma evleri, bu vakfın bir değil binlerce adım ilerlemesine katkınız yadsınamaz derecede yüksek. Katkılarınız için hepinize Tekrardan teşekkür ediyorum. Görüyorum ki Merhamet yardım denen duygu hala aramızda."

Konuşmamı dinleyen Ağalar arada derin içler çekiyorlardı.

Gıdıpla dinleyen, Ara ara gözlerini kısıp dinleyen bir diğer isim ise Baran ağa'ydı.

Garsonlar masa'nın etrafına pervane olmuşken, benim gözlerimin tek Odak noktası Baran ağa'ydı.

Hepsini ayrı ayrı tanımam gerekiyordu.

Masadaki sessizliği Bozan sağ tarafımda oturan Mardin'in bir diğer aşiretini ağası olan Botan aşiretini en büyük üyesi Robin Botan'ın babası Haydar Botan oldu.

​​​​​Haydar ağa ağzındaki baklavayı ağır ağır çiğnerken"sağolasın hanımağa.Baklava için. "dedi konuşmasını başlatan ilk cümleleri ile.

Başımı aşağı yukarı salladım, ağır ağır önüme döndüm.

Sağ tarafımda oturan Haydar ağa ve çaprazında oturan Baran ağa'nın bakışlarını üzerimdeydi. Sadece onların değil diğer ağlarım da öyle.

Yan tarafımda konuşan Robin ağa"sizi diğer şehirlerden gelen ağlar ile tanıştırayım isterseniz."diye sordu sesindeki çapkınlığı yok edip ciddiyetini sergileyen ses tonu ile.

Yüzümdeki ufak tebessümle başımı olumluca salladım.

Ufak bir tebessüm ettim diye hemen yükselme ha koca kafalı. Tabikide bunu sesli diyemedim. Kızlar galiba beni yine dürtüyordu.

Robin ağa bakışlarını sağ baş köşede olan Amed(Diyarbakır)önde gelen ağalarından olan Bezar ağaya çevirdi. "Diyarbakırlı ağamız Bezar ağa."

Saçlarına aklar düşen adam oldukça tatlı görünüyordu.

Bezar ağaya başımla selam verdim.

"Sizin gibi yardım eden içindeki vicdanını öldürmeyen insanları gördükçe gururlanıyorum." dedi.

"Asıl yardımlarınızdan dolayı ben teşekkür ederim, yardıma ihtiyacın olan insanların yardımlarına sesiz kalmadığınız için destekçi olduğunuz için hepimiz size minnettarız."Yüzümdeki tebessüm büyüdü.

​​​​​​" Yardım etmek boynumuzun borcu susup yardıma ihtiyacı olan insanlarımıza yardım etmemek bize yakışmaz. Size ve sizin gibi insanlara inancım daimdir. ​​​​​​Sizin de yaptığınız şeyleri görünce Gururlanmamak ve elde değil hanımağa."diyerek konuştu Bezar ağa.

Gözlerinin altında ilişen yaşının nişanesi olan kırışıklıklarına tebessüm ederek kalktığım yere tekrardan oturmak için yöneldim.

Tebessümümü tüm ağların üzerinde dolaştırdım.

Yanımdaki Robin ağa'ya dönüp" yeterli bu kadar fazla tanımaya gerek yok, zaten çoğunu tanıyorum gerisi ile babam ilgileniyor."diyerek yerime oturdum.

Gözlerim, bakışlarını bir an olsun üzerimden çekmeyen Baran ağaya doğru derince baktım. Gözlerindeki duyguyu ne kadar anlamak istesem de bana yabancı olan duygularla karşılaştım.

Sakin duruyordu. Bu kadar sakin durması normal değildi.

Bakışlarının hapsi olduğum adama gözlerimdeki şekate, yüzümdeki tebessümü de yerleştirdim.

Aramızdaki bu bakışma ne kadar sürdü bilmiyorum.

Sanki dünya Durmuş da bir tek ben ve o kalmışcasına birbirimizle bakıştık.

Yapma be kızım bu ortam da olur mu? diye bir öneri sundu sol melek. Şağ melek de durur mu çaktı hemen lafı.

Bu bakışmanın bir sonu olmadığını anladığım vakit gözlerimi mahkumu olduğum adamın üzerinden çektim.

​​​Sabit bakışmayı düz bir hale getirdim.

Bu bakışma böyle bir ortama layık değildi.Olmazdı da.

Başımı diğer ağalara çevirip ciddi, sert ifadeye bürünerek, yutkunup asıl meseleye girdim.

"Biliyorsunuz ki kimsesiz çocuklar, yardıma ihtiyacı olan aileler, şiddet gören kadınlarımız için bu kuruluşları, vakfları kurdum. Fakat bunlar yeterli gelmeyecek. Evet kadınlarımızın çığlıklarını duyabiliyorum, fakat dindirebiliyor muyuz? Evet çocuklarımız Bir Tohum ama o tohuma can veren biz kadınları."

Ağalar sessiz şekilde kurduğum cümleleri dinliyorlardı.Hatta şu an düşman olduğumuz Eroğlu aşireti'nin vekilleri bile dinliyordu.

Baran ağa'ya denilecek zaten bir söz bile yoktu çünkü o da pür dikkat ağzımdan çıkan her kelimeyi dinliyordu.

​​​​​​"Demek istediğim şu;okumayan,hor görülen, töreye kurban giden,saçma sapan konular nedeniyle gencecik yaşta şiddete maruz kalan kadınlarımız için temelden yeni bir okul kurmak, yeni alanlar kurmak ve sadece onlara ait kadınların yaşayacağı. Okumayan berdel, töre yüzünden daha çocuk yaşta evlendirilen kız çocuklarımız, kadınlarımız için onların yaşayacağı bir yer inşa etmek istiyorum."

Ağaların bana karşı bakışları şimdi oldukça değişmişti.

​​​​​​"Eroğlu aşireti ile aranızdaki bu husumeti yatıştırmak için, bir çözüm yoluna varmak, aynı zamanda çocuklar için yeni okullar denilmişti, burada şu an ne anlatıyorsunuz hanım ağa?" Diye zehrini akıtan cümleleri ile konuştu aralarından bir ağa.

Tehditkar bakışlarımı adama çevirdiğimde yaşlı adam elindeki tesbih masaya bırakmış bana bakıyordu.

​​​​​​"Hem ağan nerede senin? "

Gözlerimi kapatıp derince yutkundum. Sakinleşmeye çalıştım Bu gördüğüm toplantıdaki ilk tepki veren değildi.

Böyle adamlar her katıldığım toplantıda,her kurduğum davetlerde,her zaman çevremde olmuştu.

Derince yutkundum.

​​​​​​"Babam Biraz rahatsızlandı ve bu konu hakkında benim konuşacağım için gelmemesini ben de istedim."

Bakışlarımı yaşlı adama diktim. ​​​​​Yaşlı adam sıkıntılı bir nefes verdi. Adama bakmayı sürdürdüm.

​​​​​"Ben sizin söylediğiniz şeyler için herhangi bir yardımda veya destekte bulunmam hanım ağa!" Sesi iğneleyiciydi.

Adama derince bakmaya devam ettim. "Ben de sizin gibi düşünceleri istemem artık bu masada. Sen söyle hele niye önceden yardımda bulundun? İtibarın için mi yoksa öbür tarafta iyilik Sayın daha yüksek görünsün diye mi? Niye ağa niye? Bir de ağa'yım diye ortalıkta dolaşıyorsun. Yazıklar olsun sana, yazıklar olsun senin gibilere."

Sinire hakim olmuş sesimle, iğneli sözlerimle oturan bütün ağları germiştim.

​​​​​​"O nasıl laftır hanımağa nasıl böyle konuşuyorsun."

"Sen benim cinsiyetimi al ayağının altında ez ben de senin karşında ezileyim he." sert tonlamamalarıma rağmen sakin duruşum ortamı fazlasıyla geriyordu.

"Bizler bir kadının karnında can bulan varlıklarız. Onların okuması, özgürlüğü saçma sapan Töre denilen şeye kurban olarak gitmemeleri onların en doğal hakkı. Kadın diyerek kenara sıvışamazsınız. Bunları karşı cinsi aşağılamak için söylemiyorum. Karşı cinsten de zorluklar çeken insanlar var. Ben sadece bu topraklarda zulüm gören kadınların sesi, destekçisi olmak istiyorum. Sizin de bulunacağınız bağışlarda ve siz destekçilerim ile kadınlarımıza, çocuklarımıza daha iyi bir yaşam sunmak istiyorum."​​​​

Derin bir nefes daha aldım.

​​​​​​"Kimseye ihtiyacım olmadan da yapabilirdim bu okulları, yardım kuruluşlarını. Fakat benim istediğim, amacım kendi topraklarımın erkeklerini de bu işe alet edip daha çok kadına, çocuğa yardımcı olmak."

Baran ağa binlerce duyguyu kattığı gözleriyle pür Dikat söylediklerimi dinliyordu, diğer ağalar gibi.

Hala bu tür insanların böyle düşünüyor olması oldukça zoruma gidiyordu.

​​​​​​"Dilerseniz ben size yardımcı olabilirim." dedi Sağ tarafımda oturan Robin ağa.

Bu kurduğu cümle Baran'ı oldukça germesine rağmen sessiz kalıyordu.

Bu kadar mı gözden çıkartmıştı beni adi herif.

"Böyle konuştuktan sonra bu kararları verdiyseniz gerek yok Robin ağa."

Gözlerimi kısıp, "Sağ kolum olan Emir Bey ile irtibata geçebilirsiniz." diye konuşmamı ve toplantıyı sonlandırdım.

Robin ağa dışında kesin net bir şey söyleyen olmadı.

Benim her şey yetebilecek her şeyle başa çıkabilecek gücüm var!

Fakat Baran ağa'nın sevgisizliğini yene bilecek bununla başa çıkabilecek gücüm yoktu.

"Eğer bu konu hakkında düşüncelerinizi değiştirecek olursanız Emir Bey ile irtibata geçebilirsiniz." Ayağa kalktım.

"Hepinize iyi akşamlar." Yürümeye başladım.

"Bunu neden yapıyorsun Berfin?"

Baran Sessizliğini ilk defa bozdu.

Gülümsedim.

"Senin için çabaladım baktım değmiyor bende kadın, yaşam özgürlük için savaşmak istedim. Baran."

Artık gülümseyişim bile burukçaydı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu bölümü okurken lütfen bütün ön yargılarınızı yok edip okuyun.

Bütün amacımız, bütün savaşımız özgürlüğe mahkum olan kadınlarımız için, şiddet gören kadınlarımız için, çocuklarımız için.....

 

Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanarak yazdığım bir kurgu tabii ki kendimce eklediğim şeyler de var umarım önyargılarınız yok olmuş şekilde bu bölümü okursunuz.

Unutmayın ki size seven biri var buradaaaaaaa

Hepiniz Allah'a emanet olun kendinize çok çok iyi bakın bir dahaki bölümde görüşmek üzere hoşça kalınnnn.🍂🍂

 

Instagram:Zeynep.akbas

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

​​​​​​

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

​​​

 

 

​​​​​

Loading...
0%