Yeni Üyelik
1.
Bölüm

GİRİŞ

@zeynepakbas_

 

 

 

*17 Aralık 1999-Şanlıurfa

 

"Hadi baba! Hadi!"

Ayakkabılarını giyerken tepesinde sabırsızlıkla bekleyen Gülşaha dikti bakışlarını Altay.Güldü.

"Tamam kızım. İki ayağımı bir pabuca soktun kaçıyor sanki düğün."

Arkadan Gülşah atladı sırtına. Kollarını boynuna dolayıp minik elleriyle babasının yeni tıraş olmuş sakallarını okşadı.

"Ya düğün biterse baba ya o gıcık kızlar Giray ile oynarsa?"

Altay'ın gülüşü büyüdü."Merak etme prensesim oynamazlar."

​​​​​​Bir koluyla kucağındaki Gülşah'ı tutup tek hamleyle ayaklandı Altay. Kucağındaki Gülşah'la birlikte evin salonuna doğru ilerlemeye başladılar.

"Baba."Dedi Gülşah. Minik kızın yanağına küçük bir buse bırakarak "söyle yavrum" dedi Altay.

"Annem ne zaman gelecek?" diyerek melül melül baktı babasından gözlerini. Az önceki gülücükler saçan dudakları aniden iki ana kıvrıldı. Hüzünlü bir bakış vardı gözlerinde minik Gülşahın.Altay yürüdüğü koridorda aniden ona sorulan soruyla bocaladı.Gülümsüyordu gülüşü yerini üzüntüye bıraktı. O da karısını çok özlüyordu.Bu kadar yoğun çalışmasını istemiyordu.Ne derse boşdu karısına. Her defasında otuziki saat blok nöbeti tutturuyordu, Leyla.

Toparlayıp"sabah gelecek kızım."dedi.

Minik Gülşah tebessüm etti.Ellerini birbirine vurdu."Annem sabah gelecek. Annem gelecek."

​​​Toprak rengi olan gözleri tek çizgi olacak şekilde güldü Altay.

Minik kızım elini tuttu."Hadi gidelim."

​​​​​Altay ne kadar yalnız gitmek istemese de arkadaşının düğünü olduğu için gitmek zorundaydı. Leyla olmadan bu tür yerlere hiç gitmek istemiyordu. Fakat bir yandan da hem arkadaşına hem de minik Gülşaha kıyamıyordu. Gülşah bu tür yerleri çok sevdiği için onu götürmek istiyordu. Ne kadar Ankaralı olsalarda Leyla'nın ilk görev yeri Urfaydı.Ve Gülşah Urfa da büyüdüğü için aşiret düğünlerini,halay dönen çocukları çok seviyordu. En çok da en yakın arkadaşı,komşusu Girayı seviyordu. Bir yandan da sırf başka kızlar Giray la oynamasın diye hep gittiği yerlere gidiyordu.Çok fena bişey di.

Minik kızın mutluluğuna bakarak tebessüm etti.İçinden karısı nöbette değil de yanında olması için geçirmeden de edemiyordu Altay.

Ama mesleğine karşı tutkusunu görünce de birşey diyemiyordu.

​​​​​Bilemiyordu da bu karısının son nöbeti olacağını..

****

"Sinan.Yine mi? Hem daha yeni geldin." Sezen'in gözleri yaşlı bakıyordu kocasına.Yeni gelmişti görevden. Fakat geldiği gibi tekrardan çağırılmıştı.

"Gitmem gerekiyor Sezen'imm.Acil görev, bombalı eylem istihbaratı gelmiş.Şu işi de hal edelim merak ettme ne senden ne de oğlumdan ne de karnındaki minik yavrumdan ayrılacağım." Karısı'nın yüzünü elerinin arasına aldı Sinan. Anlına uzunca bir öpücük bıraktı. Kokusunu derince içine soldu.

Karsının en sevdiği hareketi de yaptı. Göz kırpıp, saçlarını parmaklarına doladı.

​​​​​​"E Giraya ne diyeceğim. Düğüne onunla gitmenin sözünü verdin çocuğa şimdi gelince üzülecek."

Sırıtı Sinan."Sadece o mu üzülecek?"

Gözlerini kısıtı Sezen.Cilveli bakışlar atmaya başladı."Sence?" diye sordu.

"Bana öyle bakmaya devam edersen olacaklardan ben sorumlu olmam." Nefesini derince verdi Sinan. Buna karşılık derin bir nefes aldı Sezen.Sıkıca sarıldı karsına.

"Giray uysal çocuktur üzülmez. Sen üzülme de."Gülümsedi.

​​​​​​Koluna bir şamar vurdu Sezen." Var mıdır bir diyeceğin?Üzüleceğim işte."

Gülüşü büyüdü Sinan'ın." Haşa kraliçemiz bir söz söyler miyiz."

Tebessüm etti Sezen." Allah'a emanet ol Sinan."

"Sen ve çocuklarım Rabbime emanet olun kraliçe."Son defa sıkıca sarıldı karsına. Ve görev için çıktı evden.

Evden çıkarken bu son çıkışı olduğunu bilmeden..

Kocası'nın bir daha gelmeyeceğini bilmeden arkasından son defa baktı... Sezen.

***

Okul çantasını tek koluyla sıkı sıkı sabitledi Giray. Hafif çişleyen yağmur nedeniyle saçları alnına dökülmüştü. Ellerini saçını daldırıp geri itti.Havanın bozuk olmasına rağmen kuşlar cıvıl cıvır ötüyordu. Yavaş ama bir o kadar da seri adımlarla evine doğru gidiyordu.

Bugün babası ile birlikte bir düğüne katılacaktı. Sevmez de öyle şeyler ama mecburdu gitmeye.Bir de eğer Gülşah da düğünde ise kesin başı dertteydi. Tam bir belaydı.Hem de muazzam bir bela.Ancak Giray özçelik'i deli edebilecek bir bela.

Derin bir iç çekerek yürüyüşünü yavaşlattı. Ne kadar geç giderse eve onun için o kadar iyiydi. Onu ne kadar az görse iyiydi. Dengesiyle oynuyordu. Gözlerine bakınca kendinden geçiyordu. Ama unutmaması gereken kurallar yüzünden her zaman ondan uzak durmak zorundaydı.Of du. Hata siktirdi.Gerçekten sikitrdi. Nasıl başa çıkacaktı bu şeye. Hemde bu küçük yaşında.

Evin kapısına ulaşmıştı. Aklındaki düşünceleri her zamanki gibi aklının en kuytu köşesine koydu Giray.Konağın kapısını çaldı. Ona bakan bir çift Kara gözle karşılaştı.

"Hoş geldin oğlum."sıkıca sarıldı oğluna."Hoş bulduk anne."Sezen'in sarılışına karşılık verdi Giray. Her zamanki gibi asık suratlıydı.Ama annesine sarılınca bütün aksiliğini üzerinden attı.

"Saçların sırılsıklam oğlum.Ne bu hal?"diyerek elini oğlunun ıslak saçlarına daldırdı Sezen. Gülümsemeye çalıştı ama olmayınca tebessümle yetinmeye başladı Giray.

"Yok bir şey anne. Sadece birazcık yürümek istedim."

Kaşları çatıldı Sezen'in."Sadece yürümek istediğine emin misin? Bana bilerek yağmurun altında kalmışsın gibi geldi de. "Oflamakla yetindi Giray."Anneye oflanmaz oğlum.Koş hadi odana kurulan, hemen hazırlan gitmemiz gerek." Başını aşağı yukarı salladı Giray. "Babam nerede,gelemedi mi ? Onunla gidecektik hani."

Yüzü düştü Sezen'in. Oğluyla birlikte düğüne gitme sözü vardı. Asker olduğu için geldiği gibi acilen göreve çağrılmıştı. Ve bunu nasıl Giray'a söyleyeceğini düşünüyordu.

Annesinin sessizliğinden anladı Giray."Anladım."diye mırıldandı.

Uysal bir çocuk olduğu için her şeyi anlayışta karşılıyordu Giray. Bu tür şeylere artık alışmıştı. Babasının günlerce eve gelmediği oluyordu.

Ne kadar üzülse de annesine hiçbir zaman belli etmiyordu bu durumu.

Ama Sezen bunun farkındaydı.

Sezen oğlunu kollarının arasına çekip sıkıca sarıldı."Üzülme oğlum. En yakın zamanda tekrardan gelecek."

Başını aşağı yukarı salladı Giray. Direkt odasına doğru ilerledi. Annesinin dediğini yaptı. Kurulan da bir çırpıda. Üzerine siyah bir boğazlı kazak giyinip altına da aynı renkte pantolon giyindi. Yaşı küçük olabilirdi ama içi kararmıştı. Genellikle de siyah giyindiği için her şey karanlıkta onun için.

Anesinin sesini işiti.

"Giray hadisene oğlum.Geç kalacağız bak."

Annesinin seslenişi ile hızla alnına dökülen saçlarını taradı.Tamamıyla hazırdı şimdi.

"Geliyorum anne."

****

Evet sonunda o iki saattir hemen yetişmek istediği düğündeydi Gülşah.

Olacaklardan habersiz..

Uzun masalar,çeşit çeşit yemekler, ucu görünmeyen halay. Etrafta dört dönen çocuklar. Urfa'nın aşiret liderleri.

Çalan muazzam bir dilde söylenen halay şarkısı, bağırıp halay dönen insanlar, rengarenk gülüşler bayılıyordu.

Gülşah kıyafet konusunda ise her zamanki gibi oldukça tatlı görünüyordu. Giydiği beyaz elbise ve saçlarındaki kırmızı kurdele onu tamamlamıştı.Tek eksiği annesinin yanında olmamasıydı. Ama babası yanındaydı ve birazdan gelecek olan Giray.

Bu yaşta giray'a karşı bu kadar büyük bir duygu beslemesine verilecek tek söz bile yoktu. Ve hala yoktu. Bu da tabii ki de Altay'ı delirtmek için yeterliydi.

Gözleri o kadar insan arasında tek birini arıyordu ve aradığı kişi de hala ortalıklarda görünmüyordu. Ofladı derin derin. Masada oturan diğer üyelerle konuşmaya Dalan Altay'ın gözünden kaçmamıştı bu denli oflaması.Bakışlarını kızına çevirdi."Ne oldu prensesim?"

"Yok."diye mırıldandı.

Duyduğu tek cümle yüzünden her zamanki gibi göz devirde Altay ama yine de sordu.

"Ne yok kızım?"

"Giray Yok baba.Göremedim daha onu."derken sesi oldukça hüzünlü çıkmıştı.Kucağına aldı Altay kızını. Yanaklarına sulu sulu öpücükler bıraktı.Kulağına fısıldar şekilde konuştu.

"Gelecek merak etme.Şimdi çıkar şuralardan bir yerden."diyerek daha konuşmasına devam ediyordu ki kucağından kendini aşağı atan kızın karşısında oldukça şaşırdı.

"Geldi baba!Geldi!"diye bağırarak olduğu yerde zıplamaya başladı Gülşah.

Kızının bu halleri karşısında güldü Altay. Hatta bayağı derinden güldü.

Gülşah gördüğü suret ile direk o yöne doğru koşmaya başladı. Arkasından seslenen babasının sesini bile aldırış etmeden.

Saatlerdir beklediği suretin karşısına dikildi Gülşah.

Sırıtmaya başladı.

Ne olduğunu anlamaya çalışan Giray aval aval baktı karşısındaki minik kıza. Ne olduğunu anlaması saniyesini bile almamıştı, fakat bu denli güzellik karşısında aval aval bakmakla yetindi.

"Geldinn.geldin."diyerek olduğu yerde zıplamaya başladı Gülşah.

"Nerede kaldın girito.Saatlerdir seni bekliyorum."

Malığını sürdürdü Giray. Anlık halay çeken insanlara değmiş olacak ki kendini bir çırpıda toparladı.

"Evet geldim.Sana ne ki kırmızı kurdeleye ne yapacaksın beni?"

Aval aval bakma sırası güllüşah'daydı.Ters ters baktı.

"Sensin be kırmızı kurdeleye.Salak dangalak."diyerek oldukça ters bakışlarını atmayı sürdürdü.

"Ne diye yanıma geldin o zaman? Gitsene diğer arkadaşlarının yanına ne Nemrudun kızı."diyerek oldukça makul bir soru yöneldi Giray.

"Olmazzz"dedi Gülşah.

"Ben seninle oynamak istiyorum. Hadi halay çekelim bana da öğret halay çekmeyi."

Kaşları çatıldı Giray'ın."Sence de halay çekmek için fazla küçük değil misin?"

Omuz silkti Gülşah."Ben küçük değilim sen fazla büyüksün."

"Emin misin Nemrudun kızı."

​​​​​​"Ben Nemrudun kızı değilim."

"Nemrudun kızı değilsin ama oldukça nemrutsun."

"Kes be sesini salak. Sensin Nemrudun oğlu."

"Tamam kesiyorum sesimi ve gidiyorum."İşte bunu beklemiyordu Gülşah.

"Girayy"diyerek mız mızlanmaya başladı.Minik elleriyle Giray'ın elini tuttu.

Bu hallere karşısında minik kıza tebessüm etti Giray.

"Annem yok !Sen bana halay çekmeyi öğret Girito."Kısmış olduğu gözleriyle ağlayacak gibi görünüyordu Gülşah.

"Tamam dur! Üzülme."

Sırıtmaya başladı Gülşah.

"Öğretecek misin?"Kısık gözlerle bakmaya devam etti.

"Öncesinde sana bir şey vereceğim."dedi Giray.

Aval aval baktı Gülşah."Ne vereceksin?"

Cebinden çıkardı karagülü minik kıza uzattı."Al bu senin."

Giray'ın uzattığı gülü minik elleriyle aldı Gülşah."Bu benim en sevdiğim çiçek.Hem de kara kara senin gibi."

Benzetmesi karşısında kaşlarını çattı Giray."Benim gibi mi?"

Onaylar bir mırıltı çıkarttı Gülşah.

Oldukça hoşuna gitmiş olacak ki sırıtmaya başladı Giray. Gülşah'ın onu Karagül'e benzetmesi hoşuna gitmişti. Çünkü Gülşah'ın en sevdiği çiçek Karagül'dü ,ve en sevdiği şeyi giray'a benzetmişti. Ve bu da ona yetmişti.

Derince elindeki çiçeği kokladı Gülşah.Ve şöyle dedi;

"Eğilir misin?"

"Neden eğileyim?"

​​​​​​"Seni öpmem için eğilmen gerekiyor.Nemrudun oğlu."

Sırıtmaya başladı Giray. Ve minik kızın boyu ile aynı hizaya gelecek şekilde dizlerinin üzerine çöktü.

Gülşah yanağına küçük bir buse kondurdu. Ve ekledi."Teşekkür ederim Girito."

Aval aval bakmaya başladı Giray. Diğer cebinden çıkarttığı Karagüllü kolyeyi Gülşah'a uzattı.

Aval aval kolye ye bakmaya başladı.

"Bu ne?"

"Kolye Gülşah."

"Tolye mi?"

"Evet kolye."

"Ne tolyesi."

"Senin kolyen."

"Benim mi?"

"Evet Gülşah.Artık senin."

T harfini söyleyememesi karşısında gülmeye başladı Giray.

Kırpıştırdığı gözleriyle böm böm bakmaya başladı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu Gülşah.

"Benim mi bu"diye sordu Gülşah.

"Evet kırmızı kurdele. Artık senin."

"Ne duruyorsun o zaman.Hadi takalım."olduğu yerde zıplamaya başladı Gülşah. Bir elindeki karagül'e bir de Giray'ın elindeki kolyeye bakıp duruyordu.

Giray karşısındaki minik kızın sabırsız halleri karşısında hafifçe güldü.

"Bu aralar yine çok bilmiş konuşuyorsun sen Nemrudun kızı."

Bilmiş bilmiş baktı Gülşah.

Sırıttı.

Giray minik kızın saçlarını hafifçe kenara alıp elindeki Karagül desenli kolyeyi kızın küçük boynuna taktı.

Gülşah'ın en sevdiği çiçek Karagül olduğu için ona böyle bir hediye almak istemişti. Ve o da bugün bu düğüne geleceğini bildiği için kendiyle getirip takmak istemişti Giray.

Oldukça güzel duruyordu minik kızın boynunda.

"Oldu mu? Taktın mı?"

"Taktım Gülşah çok güzel oldu."

Kıkırdamaya başladı Gülşah.

"Tut bakalım elimi. Sana da öğretelim halay çekmeyi."

Ona uzatılan ele sıkıca tuttu Gülşah. Şen kahkahalar içinde koşarak oyun oynadılar, halaylar çektiler. Ve en sonunda eve dönüş olmuştu.

Arabada uyuyakalmıştı Gülşah.Eve gelince kızının üzerini değiştirip sarı civcivli pijama takımını giydirmişti kızına.Ve her zamanki gibi annesinin yokluğunu aratmaması için kıvrılmıştı minik bedenin yanına.

****

Günün ayması ile beraber minik adımlarla hole doğru yürümeye başladı Gülşah.

Acılı Bir feryat işitti.

"LEYLAA"

Adımları hızlandı. Acılı feryadı eşitliği tarafa doğru yöneldi Gülşah.

Bu çığlığın ne anlama geldiğini bilmiyordu.

Kapıda gördüğü üniformalı adamlar babasının kollarına girmişti.

​​​​Bu üniformaların ne olduğunu biliyordu Giray'ın da babasının aynı üniformasından vardı. Asker di onlar. Askerlerin kapılarında ne işi vardı? Babası neden Leyla diye bağırıyordu.

"Eşiniz ve daha niceleri PKK terör örgütünün düzenlediği Şanlıurfa devlet Hastanesi'nindeki bombalı eylemde Doktor Leyla Yener şehit düştü. Şehit cenazesi törenin ardından toprağa verilmek üzere memleketi Ankara'ya uğurlanacak."

"Allah'tan rahmet, siz kederdeli ailesine başsağlığı dileriz."

Altay'ın dudakların dökülen cümle şöyleydi.

Vatan sağ olsun..

Tek cümle her şeyi anlatıyordu.

Kopan bütün çığlıklar,atılan büyük nidaları dinliyordu Gülşah.

"Gitme Leyla. Bizi bırakma Leyla. Kızını bırakma Leyla."

"LEYLAA."

Üniformalı bir asker Gülşah'ın yanına geldi. Minik kızı kucağına alıp sıkıca sarıldı.

"Yalnız değilsin.Yalnız değilsiniz kızım."Sıkıca göğsüne bastırdı minik kızı.

Babasının feryatlarını dinliyordu.

"Gitme Leyla.Bizi bırakma Leyla. Kızını bırakma Leyla."

"LEYLAA"

****

Bir diğer evde de feryatlar kopuyordu.

"SİNANN"

"Benim bırakma Sinan.Oğlunu bırakma Sinan.Doğmamış kızını bırakma Sinan.SİNANN."

Olan her şeyi hissizce bakıyordu Giray.

Astsubayın ağzından dökülen tek cümleler vardı.

"Eşiniz ve daha niceleri PKK terör örgütünün düzenlediği Şanlıurfa devlet Hastanesi'ndeki bombalı eylemde Uzman Çavuş SİNAN ÖZÇELİK şehit düştü."

Her şey bu cümlelerden ibaretti.

Ve Sezen'in dudaklarından dökülen tek cümle şöyleydi.

Vatan sağ olsun.

​​Geriye sadece Şafak karanlığında kavuşamayan insanlar, sevdiğini toprağa veren eşler ve Şafak karanlığında mahkum olan iki beden kalmıştı.

Karanlık Güneşle aydınlanırdı.

Gün ayardı ama hiçbir şey eskisi gibi olmazdı.

Acılar dinerdi fakat sonsuza kalmazdı...

 

 

 

 

 

 

 

Yıldıza basmayı ve satır arası yorumlarınızı eksik etmeyin.🖤

 

 

 

Instagram:zeynepakbas_02

 

 

 

​​​​​​

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

​​​​​​

 

 

 

 

 

 

 

 

 

​​​​​​

 

 

 

 

​​​​​​

 

 

 

 

 

​​​​​

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

​​​​​​​​​​​​​​​​​​

Loading...
0%