Yeni Üyelik
3.
Bölüm

KAÇAK KOMUTAN

@zeynepakbas_

 

 

 

"Zaman önüne kattığı her şeyi süpürür. Geride iz kalır. Ömür dediğimiz şey ise bu arkada kalan hatıralardır..."

 

 

Hiçbir şey yapamadığımız anlar olurdu, hayatın durduğu,zamanın durduğu o anlar... Canımızı yakan o zorla anlar, saniyeler,dakikalar belki de saatler... Ya da en kötüsü tüm hayatımız boyunca iz kalacak o anlardan birindeydim ancak o iz bana değil kalbime,canıma işlenmişti.

 

 

Zaman durdu.

 

Gerçekten zaman durdu.

 

Çünkü ben,ruhumun vücudumdan uzaklaştığını hissettim. İzlediğim bütün filmler,okuduğum bütün kitaplar, kurduğum bütün hayaller, yaşadığım bütün anılar,buruk geçen çocukluğum.. Hiçbirisi ama hiçbirisi Kendimi şu an kadar bir rüyanın içindeymiş gibi hissettirmemişti.

 

Hiçbir Rüya Giray Özçelik kadar güzel değildi,olamazdı da.

 

Hayatımda ilk defa gerçeklerimi yaşıyorum yoksa Bir Rüya olacak kadar güzel aynı zamanda kabus olacak kadar ürkütücü bir kabusun içindemiyim diye düşünmek zorunda kaldım Çünkü karşımda yatan manzara Bunu bana düşündürdü.

 

Bir film izlerdiniz iyi ya da kötü olanlar yaşanırdı ve sonunda yapımcı geçerli bir son yazmadığı için her şey zihinde kabus olarak kalırdı.

 

Tanrı bana böyle bir acımasızlık yapmaz diye ümit ediyordum. Çünkü bunu kaldırabilir miydim bilmiyorum.

 

İyi ya da kötü anılarım vardı.

 

Annesini küçük yaşta toprağa veren Gülşah.

 

Annesi gibi Doktor olan Gülşah.

 

Babasını ardında bırakıp yüksekova'ya gelen Gülşah.Her şeye rağmen gururlu,mutlu,başı dik bir şekilde gelen Gülşah.

 

Sevdiği çocuğun babasını daha hiçbir şeyin farkında olmayarak toprağa vermesi.

 

Sevdiği çocukla çocuk yaşta ayrılması...

 

Yılların ve yaşananların bizi ayırması ve tekrardan bir araya getirmesi,hem de en korktuğum manzara dahilinde.

 

Evet buradaydı.O buradaydı.

 

Bende acılarımı tekrardan kanatacak bir manzara dahilindeydi. Tanrıdan ilk defa onu görmemek için içimden dua sıralıyordum. O bu halde olmazdı.Ben onun bıraktığımda böyle değildi.Karşımda hareketsiz yatan o değil.O olmamalıydı.Bunu bana yapmamalıydı.O her ne olursa olsun yaşamalıydı. Yaşamayı bilmeliydi.O Giray özçelik'ti. Bana en sevdiğim çiçeği karagülleri veren. Bana yine en sevdiğim Kara gülsen kolyeyi hediye eden, o mahzun çocuk bu olmamalıydı.

 

Şu an hareketsiz bir şekilde kanlar içinde yatan Gülşah'ın Giray'ı olmamalıydı. Tanrı beni böyle bir acımasızlığa mahsus görmüş olamazdı. Olmamalıydı.

 

Sallanıyordu.. sadece onda hareket eden boynundaki künyeydi. Beni hipnotize edecek şekilde sallanıyordu. Beni Rüya alemine sürüklüyordu.

 

Belki de ben bu olmamalıydım. Daha güçlü olmalıydım. İlk görev günümü rüya aleminde yaşamamalıydım.

 

Zaman hala durmaya devam ediyordu. Kulağımdaki uğultuları anlamıyordum. Onlarca ses iç içe girmişti.

 

Ben daha kimseyi tanımıyordum. Tek tanıdım kişi de şu an kanlar içinde seyrediyordum. Bunu yapmak zorundaydım, yapmalıydım.

 

Zaman devam ediyor Gülşah.

 

Daha cesur ol!

 

Zihninden uzaklaş. Bunu yapma!

 

Zihnine kimse karışamaz.

 

Orada Özgürsün ama kalk Gülşah.

 

Daha cesur ol!

 

Korkma! Bunu yapma! Sen cesursun bunu unutma.

 

Rüya değil bu. Gerçek Gülşah. İçindeki Çocuğu sustur. Güçsüz durma, korkma.

 

Doktor Gülşah Yener'i canlandır Korkma!Cesur ol! Zihninden uzaklaş. Bunu yapma. Bunu o mahsum kız çocuğuna yapma! Bunu Doktor Gülşah yener'e yapma. Kırmızı kurdelyen duruyor. Boynundaki kolye hala yerinde. Onları atmaktan korktun. Bari buna cesur ol. Kalk Gülşah. Zihninden uzaklaş. Bunu yapma.

 

" Gülşah Hanım! Gülşah Hanım!"

 

Tamam Gülşah.

 

Kendine gel.

 

Saçmalama.

 

Atlat şoku.

 

Kalk ve işini yap!

 

"Efendiimm.." diye mırıldandım.

 

" Siz iyi misiniz?" Bu ses Az önceki kızın sesine benziyordu. Kimdi? Adı neydi? Ben ne yaşıyordum lan?

 

"İyyim ben." İnanılmaz derecede titriyordum. Yapabilirdim. Kalkabilirdim. İlk Hastam oydu bana yılar sonra yaralı bir asker olarak gelmişti.

 

"Ne kadar dır baygınım ben?" diye sordum çöktüğüm yerden. "On dakika kadar oldu Gülşah Hanım." dedi hızla Bahar.

 

Ben on dakikalık bir sürede nasıl o kadar şeyi düşünüp hayal ettim. Vay anasının.

 

"Komutanım nasıl doktor hanım."diye sordu biri arkadan. Bahar baktım ki bu dercesine. Hızlıca açıklama yapmaya başladı. "Bu baygın yatan hastanın askeri Gülşah hanım. Komutan o.Sınıra tek yakın hastane burası olduğu için yaralıları buraya getiriler. Ordan biliyorum bende." Anladım dercesine başımı salladım.

 

Giray la ilgilenen başka bir doktor vardı.Hala baygın yatıyordu. En son kan takviyesi istemiştim. Dumru nasıl dı. Hızlıca yanına gitim. "Durumu ne? "

 

Önce beni baştan aşağı süzüdü karşımdaki esmer doktor. Sonra ise "Şu anlık stabil ama çok kan kaybetmiş." dedi. Bahar dönüp bu kim dercesine baktı.

 

Buna bekliyor olacak ki hemen açıklamaya başladı. "Kendisi Gülşah Hanım, Oğuz bey. Beklendiğimiz yeni doktor."

 

Ben gelmeden bunlar beni mi bekliyormuş? Gelmeden nam salmışım be. Beni süzmeye devam etti adının Oğuz olduğunu öğrendiğim doktor.

 

​​​​​​"Gerisiyle ben ilgilenirim Oğuz bey.Siz diğer hastalarla ilgilenseniz iyi olur." Tok çıkan sesim karşısında kaşlarını çatı. "Pardon?"

 

Neye pardon be adam. Adam burada baygın yatıyor. Koluna dikiş atmamız gerekiyor. Kan kaybetmiş o kadar gelmiş aşkı menundaki Behlül gibi 'pardon' diyor dağ ayısı.

 

Onu umursamadan Bahar'a döndüm. "Kan vermeye devam edin.Dikiş malzemesini getir bana yarsını temizleyelim kurşun sıyırmış." Başını olumlu anlamda sallayıp uzaklaştı Bahar.

 

"Doktor hanım komutanım durumu nasıl?" Bu az önce ki asker di.

 

"Lan Bekir durmu nasıl komutanımın." Bu da başkasıydı galiba şu an bana soru soran adama soruyordu. "Oğlum bir Sus da öğreneyim."

 

"Doktor hanım beni duyuyor musunuz?Lan kadın yine bayılacak galiba." Askere de madara oldun be Gülşah.

 

"Komutanınız durmu şu an stabil fazla kan kaybetmiş beyefendi.Siz az ötede duru musunuz." Oğuzun bana atığı bakışların aynısı attı bana. Baştan aşağı süzdü beni. Lan bu da neydi gelen süzüyordu giden süzüyordu. "Yeni doktor mu?" Bu soruyu Oğuza sordu. Başını aşağı yukarı saldı Oğuz evet dercesine.

 

"Lan beko durmu ne lan komutanımın gelsene buraya." Bu da arkadan bağıran diğer askerdi. Bu neydi lan nereye düştüm ben böyle.

 

"Yeni ünite kanı takıyorum Gülşah Hanım. Dikiş malzemesi de hazır." Dedi bahar.

 

Kimseye bakmadan Giraya yaklaşıtım tekrardan. Yüzünü temizlemişlerdi. Yakışıklı yüz çehersi tam karşımdaydı. Üniformasının üstünü de indirmişlerdi. Yarası derin görünmüyordu. Ben onu gördüğüm için mi bayıldım yoksa yaralı olduğu için mi bayıldım şu an bunu tekrardan düşünüyordum.

 

Boynundaki askeri künye esmer teninin üzerinde duruyordu. Emin olmak için elimi tekrardan uzatım künyeye. Oydu işte. Nemrudun oğluydu. Giray özçelik yazıyordu Şanlıurfa da yazıyordu.Elimi künyeden çekip yarayı temizlemeye başladım.

 

Şu an Baharın ve Oğuzun bakışlarının üzerimde olmasına rağmen onlara bakmıyordum. Yarayı temizlemeye devam ettim. Dizindeki yaranın kanamasını durudumuşlardı. Ama kurşun hala içindeydi.

 

"Ameliyathaneyi hazırlayın bahar."

 

"Ameliyathane hazır Gülşah Hanım." Dedi hemen bahar.Tireyen ellerimle yarayı temizlemek çok zor oluyordu. Adama bak be yunan heykeline benzemişit şu boya şu posa bak. Gülşah adamın içinde kurşun var sen bunu mu düşünüyorsun. Dedi hemen sol melek. Bu sol melek de her şeye karışıyordu yahu. Evet yani bunu düşünüyorum ne var sanki. Ama titreyen ellerime çare bulamıyordum. Neyse Gülşah yapa bilirsin. Hadi kızım.

 

"Doktor hanım eliniz titriyor.Bırakın siz biz gerisini hal edelim.Adam ölecek şimdi." Bu ses Oğuz denilen doktora ait olmalıydı ama ben inatla dönüp bakmıyordum. Yanlız o ne demişti? Adam ölüyor mu? Töbe yarabim töbe.

 

Elimdeki gazlı bezi yaşça bırakıp bir adım geriledim." Ben yapamayacağım siz devam edin. Bahar alın hastayı hemen ameliyata." Sesimi mırıltılı çıkıyordu.

 

Başını aşağı yukarı saldı bahar. Oğuzun sesli sabır çekişini duyuyordum ama dönüp de bişey diyecek gücü kendimde bulamıyordum. Hızlıca sedyeyi önümden çekip ameliyata doğru götürdüler. Ben ise yerimden dahi kıpırdayamıyordum. Hipograt yeminim aklıma geldi. Anneme verdiğim söz. Geçmiş gözümün önünden şerit gibi geçti. Ben hala yerimden dahi kıpırdayamıyordum.

 

'Sen yapa bilirsin güzel kızım. Bana verdiğin sözü unutun mu yoksa peki hipograt yeminin. Ha Gülşah? Unutun mu?' Annemin cansız sesi kulağımda çınlıyordu. Nefes almadığımı hissettim. Tutunacak bir yer aradım anacak bulmadım. Ben bu olmazdım. Yapa bilirdim. Onsuz bunca yıl yaşamışken tam buldum derken kaybedmezdim.

 

Derince bir nefes aldım. Yapa bilirdim. Her ne olursa olsun anneme verdiğim sözü tutmalıydım.

 

Kendine gel Gülşah.

 

Toparlan.

 

Sen bu değilsin,olmazsın da.

 

Verdiğin sözleri unutma.

 

Yapa bilirsin.

 

Geçmişten kop. Kötü düşüncelerden kop ve işini yap.

 

Sıkıca kapattığım gözlerimi araladım. Koşar adımlarla ameliyathanenin olduğu bölüme yöneldim. Sarı bölgeye götürmüş olmalılardı.

 

"Doktor hanım bişey deyin artık."Bu ses az önceki Bekir denilen askerin sesiydi. Beni durdurmuş yine Girayın durumunu soruyordu. Burda yatan onca yaralı asker varken neden sadece onunkini soruyordu?

 

"Siz kimsiniz beyefendi?" Sesim istemsizce sert çıkmıştı.

 

"Bekir ben doktor hanım." Dedi az önceki adam. Kimdi lan bu Bekir. Bekir deyip deyip duruyordu. Arkaya doğru bir bakış attım onun gibi bir çok asker daha vardı. Bunlar kimdi lan? Sürü gibi neye dizilmişlerdi buraya.

 

"Bekir bey anladım Bekirsiniz. Siz neden sürü halinde buraya dizilmişsiniz ben onu anlamadım." Ayakta bile durmak da zorlanırken uğraştığım şeye bak ya. Ben nereye düştüm böyle.

 

"Sürü mü?" Dedi arkadan biri Başını uzatıp bana bakarak. Başımı evet dercesine saladım."Sus Muzaffer." dedi arkadan biri daha. "Ama komutanım sürü diyor."

 

"Kes Muzaffer!" Dedi yine aynı adam.

 

Ben ise olanları öylece izliyordum. "Gülşah Hanım!" Bahar? Giray'a bişey mi olmuştu? Baharın burada ne işi vardı?

 

"Demek Gülşah." Dedi adının Bekir olduğunu öğrendiğim asker. Ya sabır.Beynim yanmıştı.

 

"Bahar ne oldu o iyi mi?" Telaşla dönüp bahara sorduğum soru nedeniyle hepsinin bakışları üzerime döndü.

 

"Sakin olun Gülşah Hanım. Askerlerin durumu iyi ameliyata aldık.Oğuz bey ameliyatında Size de haber vermek istedim."Dedi bahar sakin sakin. Bekir denilen arkadaşa döndü." Sıkıntı mı var Gülşah Hanım."Bu soruyu Bekir'e bakıp bana sormuştu.Yok dercesine başımı salladım ama bana bakmadığı için görmedi.

 

"Bahar hanım."Dedi Bekir imalı imalı.

 

"Bekir bey sorun mu var?" Dedi bahar ters ters.

 

Başını omuzuna yatırdı Bekir."Ne sorun olabilir?" Sabır çekti Bahar.

 

"Beni oraya getirme kardeşim." Bu az önceki muzaffer denilen adamın sesiydi."Lan sen sus lan." Dedi Bekir.

 

"Komutanım acaba buraya mı gelseniz." Dedi arkadan biri mahsum mahsum.

 

Ne oluyordu lan? Ne tuhaf timdi böyle.

 

"Kesin lan sesinizi." Dedi biri ve bana doğru yaklaştı."Durumu ne komutanımın?"

 

Başımı sağa sola saladım."Ben bilmiyorum."

 

"Gülşah Hanım ben sizi odaya alayım iyi görünmüyorsunuz siz."Bahar bunu diyene denk titreyen bedenimin ve sesimin farkında değildim.

 

​​​​​​"Giray beyin durmu hakında bilgi sahibi değiliz beyefendi. Doktoruyla görüşün lütfen." Bahar Benim yerime sorulan soruyu yanıtlayarak bana döndü. "Gidelim Gülşah Hanım." Başımı olumlu anlamda sallayıp yürümeye başladım.

 

"Siz o komutanı tanıyor musunuz?" Diye Beklediğim bir soru yönelti bana Bahar. Sorusuna Es geçerek, "beni ameliyathaneye götürür müsün Bahar"dedim.

 

Sorusunu yenilemedim. Başını olumlu anlamda salladı.

                           🖤

 

Ameliyatın kapısına önünde beklemeye başladım.

 

"Acil de doktor sayımız çok düşük. Benim diğer yaralı askerlerle de ilgilenmem gerekiyor Gülşah Hanım.Bir sorun olursa bana ulaşa bilirsiniz." Deyip yanımdan ayrıldı Bahar.

 

Daha ilk günden başıma gelenlerden ötürü diyecek tek bir söz bulamıyordum.Bu kadarı da olmazdı,olmamalıydı.Babam belki de haklıydı.Hakkari'ye gelerek çok büyük bir yanlış yapmıştım.Ya peki o.Onu görmem, üstü Üstelik bana yaralı olarak gelmesi.Aklımı kaçıracaktım.Durumu nasıldı? Ameliyatına girmeyi bile cesaret edememiştim.Ne olmuştu Benim verdiğim o kadar yemine. ​​​Yaşadığım onca şeye rağmen ilk defa bu kadar çaresiz hissediyordum.Her şeyi kaldırabilirdim fakat onu böyle bu halde yalnız başına görmeye kaldıramazdım.

 

Başımı yorgunca arkamdaki duvara yasladım.

 

Zaman benim ilacım değildi zaman benim yıkımımdı.

 

Zaman benim en büyük acımdı.

 

​​​​​​Kabolmuş bütün güzel anılarımın hapishanesiydi.

***

 

Gündüz olurdu. Bir adım geriye giderdik sonra bir adım daha ve sonra bir adım daha..

 

Şimdi geceydi.Diğer bütün gecelerden daha farklı bir geceydi. Camdan bakınca karanlık caddeye aydınlatan sadece sokak lambaları vardı.Bu şehir bu gece bir girdap bir Çıkmazı bürünmüştü sanki.

 

Hava ise ılıktı ancak Rüzgar soğuğunu hissettirmek istiyormuş gibi esiyordu.Gözlerimden sadece tek bir duygu geçiyordu. Korku.Ne olacağı veya nasıl olacağı korkusu.

 

İç sesim benim bunların hiçbirini hak etmediğimi söylüyordu.Ve haklıydı da yirmialtı saat yirmialtı saattir uyutuyorlardı Giray'ı.

 

Onu yıllar sonra görmüştüm ama kanlar içinde. Sesini duymak istemiştim uyutmuşlardı. Bir tek tenine dokunmak istemiştim yıllar sonra,onu da yapmıştım. Ancak Dokunduğum her bir yerinde derin yaralar morluklar vardı.Boynundan göğüs kafesine kadar inen derin bıçak yarasına dokununca nefesim kesilmişti.

 

Ona bunları kim yapmıştı veya kimler.Düşünmekten delirecektim. Bir günden fazladır uyutuyorlardı. Vücut direncini tekrardan yerine getirilmesi için.

 

Gözlerimden tekrardan benden bağımsız yaşlar süzülmeye devam ediyordu. Tek duydu vardı. Çaresizlik..

 

Büyük Bir çaresizlik içindeydim. Başımı camdan çevirip ona baktım. Uzun sürece ona baktım,Uzun Saniyeler belki dakikalar..

 

Hayatımdaki acı duygusunun yerini sorguladım. Acıdığım insanların düşündüm.Acıyıp onlara yaradım etmek için acının yollarını gözden geçirdim. Bütün bunları düşünmem Bana onca duyguyu hissettirdi.

 

​​​​​​Ellerimi havaya kaldırdım. Boynundan göğüs kafesine kadar inen yaraya dokunmaya başladım. Ellerim titriyordu. Gözlerimden yaşlar Akın ediyordu. Boynundaki yarayı yavaşça öptüm.Öpünce sanki geçecekmiş gibi..

 

'Özür dilerim böyle biri olduğum için. Özür dilerim seni hiç hak etmediğim için. Özür dilerim..'

 

zlerim kapandı kendimi uzun bir zaman sonra uykunun kollarını hapsettim.

                               🖤

 

Odaya giren güneş ışığıyla şiş olduğunu hissettiğim gözlerimi araladım. Giray hala uyuyordu. Üzerimdeki önlüğü çıkartıp sandalyeye bırakıp odadan çıktım.

 

Lavaboya yöneldiğim sırada arkadan birinin, "Gülşah Hanım" demesi ile durdum. Yanıma yaklaşan Bahardı. "Bahar Ne oldu?"

 

"Asıl size ne oldu Doktor hanım bu haliniz ne iki gündür çıkmıyorsunuz askerin odasından acile çalışmaya bile aralıklı saatler de geliyorsunuz. Siz iyi misiniz?" Bahar'ın art arda sıralamasını oldukça sakin dinliyordum. Şöyle bir bakınca tatlı,tontiş yanakları olan, yeşil gözlü,kumral saçlı bir kadının art arda bu kadar şeyi sıralaması karşısında hayretler içinde baktım."Bitti mi?" Bahar başını ciddiyette aşağı yukarı salladı."Evet."

 

"İyiyim ben Bahar. Teşekkür ederim,ve Evet o askeri tanıyorum." İki gün önce sorduğu soruyu şimdi cevapladım.

 

Mırıldandı önce."Tahmin etmiştim aslında."

 

Yarım ağız tebessüm edip ona baktım bir şeyler dememe fırsat vermeden,"ben hemen size kahvaltılık bir şeyler getiriyorum şu halinize bakın iki günde eridiniz Vala,"deyip hızlıca uzun koridordan uzaklaştı.

 

Tatlı ve oldukça da düşünceli bir kızdı. Arkasından tebessümle bakıp lavaboya gittim işlerimi hızlıca halledip Giray'ın odasına doğru ilerlediğim sırada kapıda duran askerleri görünce duraksadım.

 

Adama iki dakika boş bırakmaya gelmiyordu. Hemen sürü halinde odanın kapısında bitiyorlardı. Bana da saçma sapan onlarca soru sormuşlardı.

 

Hızlıca odaya gittim. "Yine burada ne oluyor?"

 

"Siz söyleyin Doktor hanım.Ne oluyor komutanım nerede?" Dedi adını iki gün önce Alaz olduğunu öğrendiğim asker.

 

Giray yoktu. Yatak boştu. Uyanmış mıydı uyanıp da nereye gitmişti bu adam.

 

"Giray nerede?" Sesim yüksek çıkmıştı.

 

"İşte ben de size onu soruyorum Doktor hanım.Komutanım nerede?" Dedi alaz. Odanın içinde orta yaşlarda kısa boylu bir kadın girdi. Giray'ın oda temizliğini yapan kadındı bu.

 

"Hastayı mı arıyorsunuz?" Diye sordu. Ben ve Alaz aynı anda"evet" dedik ve bunu derken de dikkatlice kadına bakıyorduk. "Az önce ben kahvaltılığı getirdiğimde uyanmıştı. Sandalyenin üzerinde duran önlüğün yaka kartına bakıyordu. Bana'bu kim' diye sordu.Ben de hastaneye yeni atanan Doktor deyince hızlıca yataktan doğrulup üzerine hırkasını bile almadan çıktı." Kadının tek nefeste söylediklerine çatık kaşlarla izliyorduk hepimiz." Çıktı mı dediniz siz?"

 

"Evet" deyerek onayladı beni.

 

"Gülşah doktorun burada olduğunu öğrenince adam hastane den kaçmış lan." Bunu gülerek Bekir diyordu.

 

"Kes Bekir." Bunu diyen Hakan abiydi Aralarında en büyük olan asker. Başını sakince salladı Alaz.

 

"Yani adam kaçtı?"

 

"Öyle görünüyor." diye onayladım. "Rahat batıyor komutanınıza anlaşılan."

 

"Hayır siz batıyorsunuz komutanıma."

 

"Ben mi batıyorum?" kaşlarımı çatıp bir adım yaklaştım. "Nasıl yani neren atıyormuş?"

 

Kaşlarını çatıp bir adım da Alaz yaklaştık. Bize bakan time döndü. "Neresi batıyor Doktor hanımın arkadaşlar."

 

"Adam kaçmış resmen. Alaz komutanım haklı vallahi." Dedi aralarında Muzaffer.Diğerleri de onayladı.

 

"Es bak tim de haklı buluyor ama." Dedi Alaz.

 

Kaşlarımı bir kez daha çatıp geri çekildim."Hepiniz dışarı çıkın!" Diye bağırdım. Delirecektim. Beynin erorr du yemin ederim. Hata dabıl Erorr.

 

Tereddütle bana bakıp ikiletmeden hepsi çıktı ve kapıyı kapattılar.Rahatladım yemin ederim. O neydi öyle. Düşman başına.

 

Odanın içinde yalnız kalınca boş yatağa baktım."Ben batıyor muydum komutanına? Hayır ya adama rahatlık batıyordu."

 

Çıldırmak üzereydim. Gerçekten kaçmıştı. Hem de benden. Bir de yaralı haliyle.

 

Beyin erorr...

 

Komutan Giray Özçelik, Doktor Gülşah Yener'den kaçmıştı...

 

 

 

 

 

 

 

​​​​

 

​​​​​

 

 

 

 

​​​​

 

 

 

 

Loading...
0%