2. Bölüm

2.bölüm

zeynep süzgün
zeynepask45

Karakol komutanı binbaşı Poyraz gelen haber ile askerlerine yeni gelecek askerler için yatakhaneye yeni iki ranza koydurmuş,karakoldaki askerlere sabah eğitimini yaptırdıktan sonra birikmiş dosyalara bakmaya başlamıştı odasında.Yanında olmazsa olmazı badisi kan kardeşi yüzbaşı Fırat vardı.Hem dosyalara yardım ediyor hemde gelen askerler nasıl biridir diye muhabbet ediyordu...

Poyraz binbaşı kan kardeşine alışık olduğundan dinliyor gibi yapıyor önündeki dosyaları dolduruyordu.

 

"Gelenlerin arasında rütbeli var mıymış Poyraz'ım?"diye sormuştu Fırat yüzbaşı.Merak etmişti kendisinden başka yüzbaşı gelip gelmeyeceğini.

 

"Bilmiyorum bende..Dört kişi gelecek dendi sadece."diyen Poyraz binbaşı yeni bir dosyaya bakmaya başlamıştı...

 

Bu sırada Gölge komutan gelen telefon ile hızını arttırıp Hakkari il sınırına giriş yapmış şehir içinde olduğu için biraz hızını azaltıp birkaç saatte sınır karakoluna ulaşmıştı.Karakola az bir mesafe kala askerlerini uyarıp maskelerini takmaları ile karakolun kapısındaki askere kimliğini verip açılan kapıyla hızlı bir manevrayla arabasını park edip inmişlerdi. Bahçedeki askerlerin gözleri hızla üzerlerine dönmüştü. Üzerlerinde hala siyah üniformalar olduğundan arabasının bagajına yönelip açmış silahlarının olduğu çantaları alıp binaya girmişlerdi.Gelenlerin bilgisini alan Poyraz binbaşı ve Fırat yüzbaşı odadan çıktıklarında onlara doğru yürüyen dört maskeli ile durmuşlardı.

 

Binbaşının odasının yan tarafında bulunan toplantı odasına giren dörtlü arkalarında kalan şaşkın iki adamı umursamadan hızla kapıyı kilitleyip hazırlanmaya başlamışlardı.Silahlarını kuşanan dörtlü girdikleri gibi odadan sessizce çıkmış hala kapıda duran iki adama baş selamı verip binadan çıkarak kendilerini bekleyen helikoptere binmiş gözden kaybolmuşlardı...

Arkalarında bıraktıkları bir karakol dolusu meraklı askerler ile...

 

Karakoldan ayrılan helikopter ile Poyraz binbaşı komutanını arayıp bilgi almak için kısa bir konuşma yapmış lakin cevap alamamıştı.Sadece öğrendiği gizli bilgi olduğundan üstelemeden konuşmayı sonlandırıp işine dönmüştü...

 

Gölge komutan ve ekibi silahlarını kontrol ederken bir yandan da bir anda çıkan görevi konuşuyorlardı. Gelen aramada acil çıkış yapmalarını gidecekleri koordinatları söyleyen komutanları bir askerin esir tutulduğunu söylemişti. Hepsi biliyordu ki kurtarma görevine kendileri gidiyorsa sağ kalan kimse kalmayacaktı, zaten komutanları da sağ getirmeleri için isim vermemişti...

 

Eğlenceli olacaktı....

 

Pilotun geldik demesiyle helikopterin kapısını açıp sırayla iplerle yere iniş yapmışlardı.Zira sarp kayalıklardan oluşuyordu geldikleri yer.Helikopterin güvenle uzaklaşması ile Gölge gidiyoruz deyip en önden yürümeye başlamıştı....

 

Gölge önde yürürken sağ tarafında üç adım gerisinde Kara sol tarafında altı adım gerisinde de Deli yürüyordu.Atmaca Gölge'nin hizasında daha yüksek bir konumda yürüyor keskin gözleriyle etrafı kontrol ediyordu...

Dört saat sonra geldikleri kamp ile durup mevzilenmiş izlemeye başlamışlardı.

 

"Atmaca ne görüyorsun?"

 

"300 böcek 1 hamam böceği ve 1 adet aslan parçası"

 

"Durumu?"

 

"Hasar almış dayanır uuuw attığı kafayı gördünüz mü lan?"demesiyle hepsi gülmüştü zira görmüşlerdi.

 

"Helal olsun iyi koydu"demişti Deli.

 

"Birkaç saate hava kararır.Eğlenceye başlarız.Atmaca her zamanki gibi ben aslan parçasını aldığımda etrafımızı temizlersin.Deli Kara yapacağınızı biliyorsunuz.."

 

"Siz aşağıda eğlenirken ben burda yatıyorum..Eğlenmiyorum ben böyle amk"diyen Atmaca ile gülmüşlerdi.Her geride kaldığında söyleniyordu...

 

"Sözüm olsun kardeşim bir dahakine Kara kalır senin yerine"

 

"Ben niye kalıyorum Gölge ya ?"diyen Kara ile diğerleri gülmüştü.

 

"Sırayla kalırız geride madem..Söylenmeyin haydi beyler. Alalım aslan parçasını"diyip yerinden ayrılmıştı Gölge.Konuşurlarken hava hafiften kararmaya başlamıştı zira...

 

Aralık ayında ve bulundukları kamp alanı dağın başında yüksek bir kesimde olduğundan güneşin batması ile hava daha bir soğumuştu. Cani pislikler yaralı ve günlerdir aç bıraktıkları askeri üzeri çıplak bir şekilde kampın ortasında bir direğe bağlamışlar yetmezmiş gibi birde su dökmüşlerdi üzerine.Islak bedeni ile soğuk havada titremesine rağmen dimdik durmaya çalışıyordu asker...

 

İki ay önce çıktığı gizli görevde görevi veren komutanın kendisini satması sonucu yakalanmıştı.Yakalandıktan sonra duyduğu konuşmalar ile kesin olarak anlamıştı görevi veren komutanın hain olduğunu ama iş işten geçmiş esir edilmişti.Kaçmaya çalışmıştı lakin kalabalık olduklarından başarısız olmuştu.

 

İki gün önce tekrar kaçmaya çalışmıştı.Kaçmayı başaramamış olsada Ankara'da görev yapan sağlam adamlardan olduğunu bildiği bir komutanına haber yollaya bilmişti geberttiği teröristten aldığı telefon ile. Bu yüzden de ceza olarak soğuk havada ıslak halde direğe bağlamıştı itler onu. İçinden pes etmemek için askeri marşları söylüyordu asker.Biliyordu ki haber verdiği komutanı kısa sürede bir tim yollayacaktı..Sadece dayanması gerekiyordu biraz daha...

 

Gözleri kapalı içinden askeri marş söylerken aldığı kan kokusu ile hızla gözlerini açtığında dibine kadar gelmiş siyahlar içinde birini görmeyi beklemiyordu.Karşısındaki kişinin sadece gökyüzünü kıskandıracak gözleri açıktı.

Arkasına geçen kişi ile gözlerini etrafta gezdirdiğinde gördüğü cesetler ile hayret etmişti.

 

Nasıl fark etmemişti yanına geldiğini?

 

Bu kadar teröristi gebertirken nasıl olduda duymamıştı anlamıyordu. Asker olduğunu anlamıştı ama kendi de askerdi. Kendisi bile ellerini ayaklarını çözen kişi kadar sessiz hareket edemiyordu.

 

"Kimsin sen?"diye sormuştu aldığı tek cevap karşısındaki kişinin parmağını yüzüne götürüp sus işareti yapması olmuştu.

 

Gölge çözdüğü askere sus işareti yapıp gideceği yönü işaret etmiş eline de belinden bir bıçak çıkarıp verdikten sonra askerin gösterdiği yöne gitmesi ile işine dönmüştü...

 

Tam bir saat sonra üçü de kanlar içerisinde yanlarına askeri de alıp Atmaca'nın olduğu yere yönelmişlerdi.Atmaca yuvalandığı yerden çıkıp yanlarına geldiğinde sessiz ve hızlı adımlarla kamptan uzaklaşmışlardı..Birkaç dakika sonra da patlama gerçekleşmiş alevler geceyi aydınlatmıştı...

 

Gölge hızla gözleri ile kontrol etmişti soğuktan titresede kendilerine uymaya çalışarak yürümeye çalışan askeri. Altında yırtık ıslak kamuflaj pantolonu üzerinde hiç bir şey yoktu askerin.Kaslı bedeni aldığı darbeler yüzünden yeryer morarmış aldığı birkaç kesik yüzünden üzerine dökülen suyla nemlenmiş kuruyan kanları görebiliyordu. Kaslı bedenine rağmen biraz zayıf gibi durması ile aç bırakıldığını kolaylıkla anlamıştı Gölge. Zira komutanının attığı fotoğraftaki askere göre yanında yürüyen adam biraz zayıftı.

Hızla gözleriyle etrafı kontrol edip kulaklıktan konuşmuştu.

 

"Atmaca küçük bir mağara bul"

 

"200 metre ilerde var zaten hayırdır Gölge?"

 

"Tamamdır, uç yolumuzun açık olduğundan emin ol"demesi ile Atmaca onaylayıp önden yürümeye başlamıştı.

Birkaç dakika sonra küçük mağaraya girmişlerdi.

 

"Deli ateş yak. Kara Atmaca ile güvenceye alın mağarayı, birde helikopter iste."diyip oturan askere yönelmişti Gölge.

 

Yanına çanta almadığı için lanet ediyordu.Göreve giderken çanta almaz mermilerin çoğunu kullanmaz en fazla iki günde işlerini halletmiş eve geri dönmüş olurlardı.Lakin bu sefer yiyecek falan almadığına pişmanlık duyuyordu.

 

"Dayanman gerek asker,birazdan ısınırsın"diyip üzerindeki uzun kollu üniformasının ceketini çıkarıp titreyen askerin üzerine örtüp adamın göğüs kafesini bedenini ısıtmak için ovmaya başlamıştı.

 

"İyiyim ben..Kimsiniz siz?"diye sormuştu asker.

 

"Gölge ben..Ateş yakan Deli dışarıda da Kara ve Atmaca var. Sen ?"demişti Gölge bir yandan askerin sağ kolunu tutmuş masaj yapar gibi ısıtmaya çalışıyordu.

 

"Yüzbaşı Bulut KURTULUŞ..Memnun oldum Gölge"diyip hafif gülümsemişti Bulut.

 

"Eyvallah yüzbaşı.. Isındın mı birazdaha gitmemiz gerek"

 

"Isındım sağol"dediğinde oturduğu yerden kalkmıştı Gölge.

 

"Önemi yok.. Kara helikopter?"diye sormuştu askerinde kalkması ile kulaklıktan.

 

"İki saat uzaklığa gelecek."

 

"Atmaca?"

 

"Etrafta böcek yok."

 

"Gidelim öyleyse..Deli yüzbaşının yanında ol.Kara arkadan takipte kal.Atmaca yolumuzu aç kardeşim.Sessiz oluyoruz"diyip yanan küçük ateşi söndürüp çıkmıştı mağaradan.

 

"Ceketini giyin Gölge"

 

"Sende kalsın yüzbaşı.Haydi beyler eve gidiyoruz"diyip adımlarını hızlandırıp öne geçmişti Gölge.

 

"Biz alışkınız yüzbaşı soğukta atletle dolanmaya..Giy üzerine sorgulama..Ben Deli "diyip selam vermişti Deli.

 

"Memnun oldum bilader..Bulut"diyip gözlerini tekrar önden giden kadına çevirmişti Bulut yüzbaşı...

Ceketinden gelen kokuya mest olmuştu... Tıpkı şehit olan karısı gibi kokuyordu..

 

 

 

 

Bölüm : 21.11.2024 20:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...