Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Rüya

@zeynepasyasevilay

Çiçekli elbisem yeşil çimenlerin üzerine salınmıştı. Ben ise eğilmiş saçımın bir kısmının üstüne düşen aşk papatyasını kokladım. Papatyanın masum kokusu burnuma geldi. Kafamı kaldırıp uçsuz bucaksız göğe baktım " Gök yüzü çok güzel değil mi ? " Gözlerimin içine baktı "Senin gözlerin kadar değil " Gülümsedim ve ona daha yeni kokladığım papatyayı verdim.

 

Bir anda gözlerimi açtım sadece rüyaydı. Kafamı pencereye çevirdim hala karalıktı hava. Gözlerim yavaşça kapandı. Uykuya daldım.

 

Kafamda ki bereyi düzelttim sonra dilimi dışarı çıkardım "Hadi sende dene dedim." Oda benim gibi yaptı sonra ona hızlı bir bakış attım. Beni anladı. Bazı insanlar bir bakışı ile çözerdi her şeyi. Aynı anda kar yığının üstüne atladık. Sonra ellerimizi ve ayaklarımız açtık ve sağ sola salladık. Bir yandan da gülüştük. Gülüşmelerimiz etrafımızı sardı bize adeta bir duvar ördü. Korudu bizi. Sevgi , dostluk , arkadaşlık, korudu bizi her zaman ki gibi. Elimi tutu kaldırdı beni önümüzdeki meşhur kırmızı telefon kulübesine götürdü bizi. İçeri girdim ve bölmeden dışarı baktım. Garipti. Rastgele numaralar tuşlayıp kaçtık koştuk sonsuza kadar sanki sonsuz varmış gibi . Sanki bu koşuş bizi gökkuşağına götürecekti .Bu koşuş zamanı durduracaktı. Bu koşuş bir ömre bedeldi.

 

Gözümü açtım bu bir rüyaydı. Hava aydınlanmış güneşin yakıcı ışığı yüzümü eritmeye niyet etmiş gibi kahve gözerimi aydınlattı. Güneşin sert kızıl ışığı gamzelerimi doldururken gözlerimi kısarak açtım. Yataktan yavaşça doğruldum perdeyi kapattım derin bir oh çektim ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttım. Yere basarak yürümeyi denedim -sabah sabah ayaklarım uyuşuk oluyor- yavaş adımlarla ilerledim banyoya girip elime yüz yıkama jelimi alıp yüzümü köpürttüm soğuk suyla yüzümü yıkadıktan sonra havluyla kuruladım. Odama geçip yatağa oturdum ve yastığımın altındaki telefonu aldım biraz internette dolaştıktan sonra ayağa kalktım daha yeni beni rahatsız eden güneşi görmek için perdeyi araladım güneş gözlerimin kahvesine vurdu. Acımazsa. Arkamı dönüp dolabıma yöneldim dünden hazırladığım kıyafetleri giydim altımda gri eşofman üstümde koyu gri uzun kollu bir t- şort vardı t-şortu eşofmanımın içine sokup masamın üstündeki siyah kol çantamı aldım ve yanındaki istifa dilekçemi. Bu gün teşkilattaki son günümdü arkadaşlarıma veda edecektim. Artık her şey üstüme geliyordu yorulmuştum sürekli koşuşturmadan. Kararlıydım bugün istifa edecektim. Aynanın yanına gidip kendime baktım saçımı ellerimle taradım zaten düzdü. Çantama uzanıp maskaramı çıkardım kirpiklerimi renklendirdikten sonra geri çantama koydum. Adından dudak kremini çıkardım dudaklarıma hızlıca sürüp çantama attım. Lima kahvaltının hazır olduğunu söyledi lima yıllardır bu evdeki hizmetçimdi ona yemek yemeyeceğimi söyledim ve sarmal olan merdivenlerden aşağı kata indim ve ayakkabılarımı giydim. Artık hazırdım en azından fiziksel olarak. En yakım arkadaşım öldükten sonra toparlanamamıştım üstünden 1 yıl geçmişti ama yarası hala duruyordu. Kendimi çok yalnız hissediyordum hala özlüyordum onu. O öldüğünden beri çok fiziksel yara almıştım ama hiçbiri onunki kadar acıtmadı. Ne zaman teşkilata gitsem hep gözlerim onu arıyor bundan çok yoruldum artık onu unutmak istiyorum. Unutmak hep en kolay olanıydı. Her zaman her şey için. Düşüncelerimden sıyrılıp evde çıkmak için kapıyı açtım. Yerde bir zarf vardı. Kaşlarımı kaldırdım bu neydi şimdi ? Hızlıca eğilip elime aldım zarfın içini açtım. Mektuba benziyordu. İçindeki katlanmış kağıdı aldım ve içini okumaya başladım.

 

"Hoş geldin.

 

Unutacaksın."

 

"Ne!? Bu ne ?" Şaşkınlıktan ağzım açık kaldı unutacaksın derken ne demekti bu şimdi. Zarfın etrafına baktım belki isim yazıyordur diye. Ateş çetesi. Ne bu şimdi şarkı grubu falan mı ? hiç böyle bir şey duymamıştım. Kolumu kaldırıp saate baktım işe gitmek için 15 dakikam vardı son kez. Zarfı çantama atıp hızlıca evden çıktım. Unutmadan kapının yanındaki deri ceketimi aldım ve üstüme geçirdim. Evden dış kapıya uzana bahçenin yolundan yavaşça yürüdüm uzun süre istifamı düşündüm çok uzun süre hem de. Şöhretli dış kapıya ulaştım ve güvenlik kapımı açtı teşekkür edercesine başımı salladım ve arabaya yöneldim. Özel şoförüm kapımı açtı fakat ona bugün arabayı benim kullanacağımı söyledim başını salladı. Arabamı açtım ve koltuğa yerleştim çantamı yan koltuğa koydum ve olanları düşünmemek için kolaya kaçıp çalma listesi açtım. Düşünmemek en kolayıdır unutmak en kolayıdır fakat bazı şeyleri aşmak için unutmak en iyisiydi fakat en zoru da unutmaktı her saniye beyninin içinde dolaşır bazı şeyler aşmak zordur fakat kolaydır da. Bu ikilemde kalınca hep müzik dinlerim bir süreliğine de olsa unutturur acıyı. Yine o günlerden hemen şarkı açtım. Yıldızlara bak çalmaya başladı

 

"sonuna geldik

 

çocuk aklı ermez hiç

 

her ayrılığa"

 

sesli bir şekilde söyledim şarkı çalıyordu ve bende eşlik ediyordum ama zihnim hala doluydu.

 

"Rengi gözlerinden

 

Kokusu rüzgârından."

 

Şarkı zihnimi dolduruyordu.

 

"Yıldızlara bak."

 

Yıldızlara bak güzelim biz büyüdük dedim içimden.

 

Ve bir şarkı daha geçti

 

"Söyle kumralım benim adım neydi ?"

 

Ve bir tane daha

 

"Bugün benim doğum günüm

 

Hem sarhoşum, hem yastayım

 

Bir bar taburesi üstünde

 

Babamın öldüğü yaştayım

 

Bugün benim doğum günüm

 

Kelimeler büyüyor ağzımda

 

Bildiğim bütün hayatlar

 

Paramparça"

 

Bugün doğum günümdü paramparça bir şekilde kalbimin kırılan parçalarını toplarken geçirdiğim bir doğum günü ve bugün benim doğum günüm. Hayatımın geri kalanının değişeceği gün belki de bir yeniden doğuş idi bu. Tekrar zihnimi şarkıya verdim.

 

"On another love, another love

 

All my tears have been used up

 

On another love, another love

 

All my tears have been used up

 

On another love, another love

 

All my tears have been used up, up"

 

Başka bir aşkta zihnim doldu başka bir aşk ile.

 

"Durup baktın göz ucuyla

 

Başka biri vardı yanında

 

Sakin kalamazdım

 

Benim olacağını bilmesem"

 

Artık şarkılar sadece arabanın içini dolduruyordu hala zihnim karmaşıktı ve bunlar beni daha çok yoruyordu hızlıca çalma listesini kapattım benim zihnimi boşaltmak yerine daha çok dolduruyordu. Arabayı park ettim. Yan koltuktaki çantamı aldım içinden kartımı çıkarttım ve arabadan indim. Yavaş yavaş kurumun kapısına yürüdüm ve elimdeki karta baktım

 

AJAN

 

Lavinya ARSLAN

 

Yazıyordu. Son kez ajandım ama ilk kez ajandım. Adımlarım gitmemi istemiyordu sanki. Adımlarım buradan hızlıca kaçmamı söylüyordu direttim ve zor da olsa adım attım . Kararlıydım. Yıllardır olduğum bu yerden kopmak çok acı vericiydi ama burada kaldıkça da acı veriyor bu ikilem 1 yıldır beni o kadar yoruyor ki artık tek istediğim yiğidi hatırlamamak unutmak istiyordum ama bunu bir türlü başaramıyordum. Ve şimdi unutmak adına en iyi kararı verdiğim bir gündeyim. İstifa edecektim. Küçüklük hayalimden. Küçük lavinya bunu görse oturur ağlardı ama o mutlu çocuğa yaşadıklarımı anlatmazdım. Yaşadıklarım küçük bir çocuğun kaldıracağı şeylerden daha ağırdı. Adımlarım ağır hayat hızlıydı. Ben hayata yetişemezken. Bir anda aklıma bu gün gördüğüm rüya geldi. Kahve rengi gözleri vardı kumral dalgalı saçları vardı. Küçük bir çocuktu ama gülüşü her şeye bedeldi. Sanki o gülünce dünya güzelleşiyordu, güller açıyor, güneş parlıyordu. Bir anda kafamı salladım sanki kafamı hızlıca sallayınca zihnimdeki düşünceler gidecekmiş gibi. Rüyanın etkisinde kalmıştım ve bu çok kötüydü içimde garip bir his vardı ve bunu yeni fark etmiştim.

 

Gözlerim adımlarımdaydı tek tek adımlarımı takip ediyordu. Ve sonunda kapıya uzanan merdivene geldim. merdivenlerden adım adım çıktım. Sonunda kartımı kaldırdım ve son kez kapının açılması için bastım ve otomatik kapı yavaş yavaş açıldı. Güm diye ses geldi kafamı kaldırdım. Konfeti patlamıştı.

 

" İyi ki doğdun Lavinya " bu çağlaydı yiğidin sevgilisiydi. Tabii ya bugün doğum günümdü. 10 temmuzdu. Hayatım başladığı günün 24. yıl dönümü pastanın üstünde olduğu gibi 24 yazıyordu. Onlara yalandan gülümsedim haberleri yoktu. Bu pastayı üfleyecek yiyecek birkaç tatlı sohbetle ve herkese açıklayacaktım. Arkadan hala iyi ki doğdun lavinya sesleri geliyordu. çağla " hadi ama lavinya üfle " dedi gülümsedim "tabikide " dedim ve mumları üfledim herkes alkışladı. bende hafifçe alkışlayıp gülümsedim. "teşekkürler arkadaşlar " dedim sıcak bir şekilde. En iyi özelliğim bu idi yada bizim biz ajanlar herkesi kandırabilirdik birbirimizi bile. Çağla "hadi içeriye geçelim " dedi başımla onayladım ve çağlayı takip ettim. Büyük toplantı odasına geçtik Çağla pastayı ortaya koydu ve hepimiz sandalyelere geçtik.

 

*********************************

 

" Evet arkadaşlar asıl konumuz hazır toplantı odasında iken Ateş çetesi " zihnim belli bir süre bu ismi nereden hatırladığımı bulmaya çalıştı sonunda hatırladım bu sabah gelen mektupta yazıyordu nasıl yani bu nasıl tesadüf yada sadece bir şaka doğum günü şakası. Normalde işim gereği hep fazla düşünürdüm ama artık o kadar fazla düşünemeyecek kadar yorgundum. Ah yorgunluk ne kelime. " lavinya! " kendi ismimi duyduğum an yerimden sıçradım. O an kendime sadece şunu söyledim geçecek bunlar da geçecek.

 

"efendim "

 

"İyi misin ? "

 

"Evet" ve sadık bir gülümseme.

 

" O zaman başlıyorum bu çete 5 kişiden oluşuyor isimlerini bilmiyoruz fakat başındaki kişinin takma ismi L evet garip ama kendini böyle tanıtıyor bir çok kez haberlere çıktı dikkat çeken nokta şu ki öldürdüğü kişiler Hakan SOYLU'nun adamları yani korumaları ve artı olarak öldürdüğü kişiler iddia edildiğine göre babası zannettiği adamlar ama hiç biri ile akrabalık bağlantısı yok." çağla ekrana yansıttığı bilgileri okudu. aslında çağla konuya başlamadan önce söyleyecektim ama Ateş çetesi ilgimi çekti ve dikkatlice dinledim.

 

" Arkadaşlar kısa bir mola sonra detaylı konuşacağız " dedi çağla. ayağa kalktım ve toplantı odasından çıktım. Yanımdan geçen Şuleye yani kurumdaki asistanıma bana bir kahve yapmasını söyledim ve odama doğru yöneldim.

 

Adımlarım yavaş zihnim düşünceli ilerledim. Odamın kapısına geldim ve kapıyı açıp yıllardır olduğum odaya geldim her zaman ki yere ceketimi astım masamın üstüne çantamı bıraktım ve içinden istifa dilekçemi çıkardım sandalyeme oturdum. Uzun bir süre dilekçeye baktım bu dilekçeyi yazmak bile beni zorlamıştı ve şimdi bunu verip buradan bir daha dönmemek üzere çıkacaktım ama korkuyordum burayı özlemekten bunun son bulmasından korkuyorum hiçbir şeyin sonunu sevmem sonlar hep kötüdür ne kadar mutlu bitse de sonunda neler yaşadık demek bile üzücüdür ve artık bir devrin sonundayız, bir devrin bitişi zihnim göz yaşlarımı tetikledi ve bir bir döküldüler uzaklara dalmış düşünceli gözlerimden gözyaşlarım dilekçemi ıslatmasın diye kenara koydum gözyaşlarım bunun sonunu belirlemesin diye ve uzun uzun ağladım yanaklarımdan çeneme düşen gözyaşları birer birer masama yaşanmışlıkların olduğu yere düştü.

 

Kapı tıklandı gir dedim içeriye kahverengi saçlı uzun boylu bir çocuk girdi benimle aynı yaştaydı büyük ihtimalle buyurun dedim oturun başını salladı üstünde siyah gömlek siyah pantolon vardı. Ne için geldiniz dedim ben yeni geldim ajan olarak ve size yönlerdiler en iyisi sizmişsiniz bu yüzden benden sizle görüşüp işe alınıp alınmamamı karar vermeniz için. Dedi tabii dedim ve ondan dosyalarını istedim elindeki dosyaları uzun süre inceleyip ona bazı sorular sordum ve sonunda işe alındınız tebrikler yiğit bey arkadaşlara söyleyin size bir oda ayarlasınlar dedim başını salladı ve ayağa kalktı bende ayağa kalkıp el sıkıştık ona gülümsedim ve odadan çıktı.

 

Gözyaşlarımın ardı arkası kesilmedi.

 

Kapım çaldı gir diye seslendim ve elimdeki kalemi bıraktım elinde iki tane kahve ile yiğit içeriye girdi hadi biraz mola ver diye neşesiyle beni gülümsetti iyi olur dedim kahveleri masam bıraktı ve yorgun görünüyorsun dedi bu kadar kaptırma kendini dedi cidden işimi seviyordum yiğidi de seviyordum kahvemden bir yudum alıp masaya bıraktım. Bir süre sonra kahkahaların ardı arkası kesilmedi.

 

Gülümsedim gözyaşlarım gamzemi doldururken.

 

Yiğit kendine dikkat et sakın saçma sapan şeyler yapma dedim bugün zorlu bir göreve gidiyordu ve onun ilk uzun göreviydi ondan ayrı kalmak bu kadar uzun süre hem de bir ay bile olsa benim için zordu inşallah bu ayrılık uzamaz. Seni seviyorum yiğit dedim ve sımsıkı sarıldım oda beni belimden sardı ve bende seni seviyorum çiçeğim dedi bana hep çiçeğim derdi ismimin anlamından dolayı. Yiğit siyah arabaya bindi ve kapısını kapattı ona el salladım.

 

Nerden bilebilirdim bu ayrılığın uzayacağını.

 

Odamın kapısı tıklandı gir dedim içeri girdi üstünde üniforma olan 2 komutan hemen ayağa kalktım aklımım ucundan geçen düşüncenin doğru olmaması için dua ettim Lavinya hanım siz misiniz diye sordu birisi başımı salladım ve hızlıca evet dedim Yiğit KARAHAN 13 mayıs 2023 günü çıktığı görevden 5 gün sonra şehit olduğunun haberini aldık başınız sağ olsun dedi o an yıkıldım.

 

yiğidim ölmüştü

 

yiğit Karahan öldü zihnim bunu kabul etmedi komutanlara başımı salladım ve onlarda odadan çıktılar bir anda kendimi sandalyenin üstünde buldum elim kalbimde sadece karşıya baktım o an ne olduğu anlamadan bir anda bağırarak ağlamaya başladım gözyaşlarım tenimi yakıp geçti ellerimi şakak kısmına bastırdım uyanmaya çalıştım bu kabustan ama o günden sonra o kabustan uyanamadım.

 

Kendimi ellerim şakaklarımda iken buldum yine olmuştu işte ne zaman yiğit ile ilgili bir şey düşünsem hep o gün geliyor aklıma 13 Mayıs. Kafamı salladım ve kapı tıklanması duydum gir dedim şule geldi masama bırak dedim hızlıca masama bırakıp çıktı. Çantamı yanıma alıp ofisimin karşısındaki lavaboya girdim maskaram akmıştı hızlıca peçete alıp sildim ve maskaramı yenilemek için çantamdan çıkardım hızlıca sürdüm son olarak dudaklarıma ruj sürdüm ve lavabodan çıktım. Odama gidip özel şoförümü aradım ben şimdi ofisteyim buraya gel eşyalarımı topla eve götür dedim tam olarak hazırdım şimdi ve çantamı masama bıraktım dilekçemi alıp toplantı odasına yürüdüm herkes oturmuş beni bekliyorlardı. İçeriye gülümseyerek girdim çağla o zaman başlayalım dedi ben ise onu durdurmak için elimi öne doğru uzatım dur işreti yapar gibi " Arkadaşlar birkaç dakika beni dinlemenizi istiyorum. Size söylemem gereken önemli bir şey var. Ben istifa ediyorum " herkesten duymayı bekledim ne neden aa gibi şeyler duydum "Biliyorsunuz ki 1 yıl öne en yakın arkadaşım şehit oldu. " gözlerim doldu dolu gözlerle çağlaya baktım onunda gözleri dolmuştu." Ve burada durmak artık bana sadece yiğidi hatırlatıyor. " bunu derken sesim titredi gözlerimden birer birer yaş aktı. "Buraya gelirken çok zorlanıyorum lütfen beni anlayışla karşılayın ve hepinizden özür diliyorum sizi yalnız bıraktığım için " omzumda bir el hissettim yan tarafa baktım bu çağlaydı bana sarıldı ikimizde ağlıyorduk birbirimize sıkıca sarıldık sonunda ayrıldık ve herkes ayağa kalkmış yanımda duruyordu. O an gülümsedim böyle arkadaşlar edindiğim için. Son kez topluca fotoğraf çekinelim dedim ve şuleyi çağırdım fotoğrafımızı çekmesi için gülümsedim yanımda çağla arkamda arkadaşlarım vardı herkes gülümsedi o gün son kez hep beraber gülümsediğimizi anladım. Arkamı kalabalığa döndüm "Tekrardan her şey için teşekkürler arkadaşlar ben şimdi dilekçemi bırakmaya gidiyorum" dedim ve dilekçemi masadan aldım müdürün odasına doğru gittim. Kapıyı tıklatıp içeri girdim müsait misiniz dedim mesut beye tatbikîde kızım dedi bizden yaşça büyük olduğu için bize böyle derdi kapıyı kapatıp içeri girdim. Masaya dilekçeyi bırakıp ben istifa etmek istiyorum dedim mesut bey niye ne oldu kızım dedi yani şöyle ben yoruldum bu koşturmacadan dedim yorgun kelimesinin altında yatan binlere kelimeyi kenara iterek. Mesut bey sen nasıl istersen kızım dedi ama unutma kapımız sana her zaman açık dedi ve ayağa kalkıp yanıma geldi bana sarıldı ve yolun açık olsun kızım dedi teşekkür ederim diyerek odadan çıktım son kez etrafa baktım gözlerimden yaşlar akarken. Bu ofiste geçen anılarıma rağmen odama ilerledim özel şoförüm eşyalarımı toplamış sadece çantam ve ceketim kalmıştı onları da elime alıp bu odaya son kez baktım hala ağlıyordum dedim ya sonlardan nefret ederim. Odamdan çıktım bu koridorlara geldiğim ilk gün gibi adımlarım yavaş ve meraklıydı. Sonunda otomatik kapıya geldim ve kapı açılı herkes dışarda beni bekliyordu bu sabah farklı yerlerdeydik oysa ki hayat işte. Herkesle tek tek vedalaştım en çok da çağlayla yiğitten sonra bana en çok yardım eden kişi oydu. En son dönüp kuruma baktım herkes dışarıda bana el sallıyordu ben de onlara el salladım ve veda ettim özel şoförüm kapımı açtı ve arkaya oturdum kapımı kapattı ve ben de son kez el salladım. Araba tüm anılarımı yok etmek istercesine hızla eve doğru gitti.

 

***

 

Kapım açıldığı anda uyandım gözleri zar zor açarken karşımda şoförüm vardı. Sen eşyaları odama götür diye zar zor konuştum oda hızlıca önümden çekildi biraz kendime gelmek için gözlerimi ovdum. Yanımdaki koltuktan telefonumu aldım ve saate baktım saat 4 olmuştu. Kendime geldikten sonra arabadan indim ve çantamı aldım. Kapıyı kapatıp ilerledim güvenlik kapımı açtı bende eve uzanan bahçeden eve doğru ilerledim. Evin önüne gelip zile bastım kapıyı lima açtı bende içeri girdim. Merdivene yöneldim sarmal merdivenden çıkıp odama geçtim. Çantamın içini yatağımın üstüne boşalttım içinden makyaj malzemelerimi alıp makyaj masamın üstündeki bölmelere yerleştirdim ve çantamı dolabıma yerleştirdim. Deri ceketimi de dolabıma astım. Yatağımın üstüne oturduğum anda telefonum çaldı ekranda "abim" yazıyordu. Telefonu açtım.

 

"Efendim"

 

"Nasılsın lavinya?"

 

"İyi abi sen?"

 

"İyiyim bende akşama geliyorsun değil mi?"

 

"Nereye?"

 

"Babam akşam yemeğine çağırdı haberin yok mu?"

 

"Yok yok haberim var unutmuşum tamam geliyorum saat kaçta?"

 

"Babam 8'de dedi"

 

"Tamam hadi görüşürüz"

 

"Görüşürüz"

 

Ve kapattım. Doğru ya babam 2 gün önceden haber vermişti unutmuşum. Ayağa kalkıp dolabıma ilerledim ve elbise bakmak için kapağı açtım hızlıca göz gezdirip siyah saten uzun ve askıları olmayan düz bir elbise buldum. Yatağımın üstüne bıraktım. Ayakkabı seçmek için yan taraftaki ayakkabılarımın olduğu bölmeye geçtim. Siyah bir topuklu ayakkabı seçtim yanına ise üstünde siyah simler olan bir kol çantası seçtim. Saate baktım saat daha erkendi 2 buçuk saatlik bir vaktim vardı o süreyi uyuyarak geçirmek istedim ve eşyalarımı yatağımın üstünden alıp masamın yanındaki askılığa yerleştirdim ve ayakkabılarımı çıkarıp yatağa yattım sıcak olduğu üstüme örtü almadan yattım. Gözlerim kapanıp sonsuzluğa uzanana dek

 

**********

 

Gözlerimi yavaş yavaş araladım ve ilk olarak yanımdaki telefonumu elime alıp saate baktım. Saat yedi buçuktu o anlık şokla yatağımda doğruldum ve gözlerimi açmaya çalıştım geç kalmıştım. Yatağımın yanındaki terlikleri ayağıma geçirdikten sonra odamın içindeki banyoma koştum hızlıca elime buz gibi bir soğuk su aldım ve yüzüme çarptım ayıldığımı hissederek odama geçtim ve telefonumu elime alıp lima’yı aradım çünkü sesim bağıramayacak kadar yorgundu. Ona bana bir filtre kahve hazırlamasını söyledim tamam Lavinya hanım diyerek kapattı. Bende üstümü çıkardım ve belimdeki silahı masaya koydum üstüme hazırladığım siyah elbisemi giydim ardından dişlerimi fırçalamak için banyoya gittim dişlerimi fırçalayıp geri döndüm. Makyaj masama oturdum ve makyaj yapmaya başladım. Fondöten mimiklerimi, kapatıcı yorgunluğumu, far gözlerimdeki boşluğu, maskara bakışlarımdaki acıyı, eyerline bakışlarımdaki masumluğu, rujum dudaklarımdan çıkacak bir kaç kelimeyi kapattı. Biz kızlara hep yüzümüzü kapattığımızı söylerler oysa ki biz ruhumuzu kapatırız. Aynadan kendime baktım şahaneydim şimdilik. Sonrasın da topuklu ayakkabımı giydim ve çantama telefonumu, rujumu ve maskaramı koydum. Ardından banyoya geçtim her zaman ki gibi düzdü sadece taramak gerekiyordu saçlarımı da tarayıp odama tekrar geçtim ve masamdan çantamı aldım yanındaki tabancayı alıp çantama yerleştirdim ve çantamın fermuarını çekip odamdan çıktım sarmal merdivenden inip mutfağın oraya doğru ilerledim ve Lima’ya kahve yapmamasını dışarıya çıkacağımı söyledim tamam dedi ve ben kapıya yöneldim kapıdan çıktım. Fakat topuklumun altında bir şey hissettim dönüp topuklumun altına baktım sabahkinin aynısında bir zarf vardı. Eğilip zarfı elime aldım zarfın etrafına baktım ve Ateş Çetesi yazısını aradım ve evet zarfın kenarında yine vardı. Zarfı açıp içindekini okumaya başladım.

 

“ kendine dikkat et ”

 

Ne demekti bu ? Bunlar beni tehdit mi ediyordu ? Kendilerini ne zannediyorlardı. Beni tanımıyorlardı hem de hiç. Bu sinirle zarfı çantama sıkıştırdım. Ve bahçeden kapıya doğu ilerledim. Güvenlik kapımı açtı. Özel şoförüm kapımı açtı ve arka koltuğa oturdum. Babamgile gidiyoruz dedim oda sürmeye başladı. Telefonumdan saate baktım saat 8 buçuktu sadece yarım saat geç kalmıştım. Araba şöhretli evin önünde durdu şoförüm kapımı açtı yavaş adımlarla idim ardımdan bir araba sesi duydum ve arkama baktım bu abimin arabasıydı fakat otoparkta benim arabamla beraber 5 araba vardı annem, babam, abim ve ben fakat artı bir araba vardı kimindi acaba. O sırada abim yanıma geldi üstünde açık mavi bir gömlek altıda ise siyah bir keten pantolon vardı “ n'aber bücür ? ” bana küçüklüğümden beri böyle söylerdi. “ abi be kaç yaşındayım farkında mısın ? ” dedim. Güldü “ olsun sen hala benim bücürümsün” dedi ve kolunu omzuma attı beraber kapıdan geçtik ve bahçeden ve doğru uzanan yolda yürüdük. Aklıma bir anda bir soru takıldı

 

“ abi Ateş çetesi diye bir şeyi biliyor musun ? ”

 

“ evet neden ?”

 

“ haberde gördüm ” deyip yalan söyledim. O da aldırış etmeden elini belime atıp yürümeye başladık. Kapıya gelince zili çaldık kapıyı görevli açtı biz de içeri girdik. Büyük salonun solundaki yemek masasına doğru yürüdük. Annem ve babam ayağa kalktı ve yanımıza geldi ikisine de tek tek sarıldım abim de aynı şekilde. “ beraber mi geldiniz ? ” dedi annem “yok anne kapıda karşılaştık ” dedim. “iyi bakalım hadi geçin masaya ” dedi babam. Hepimiz masaya doğru yürüdük o sırada masanı karşısında bizi bekleyen biri vardı üstünde siyah gömlek ve bir takım elbise vardı. Saçları biraz uzundu ve biçimli bir suratı vardı. Gözleri siyahı andırıyordu. Elleri cebinde bana bakıyordu gözlerimi çevirdim ve abime baktım oda ona bakıyordu ama sanki bakışları sertti. Herkes masaya yerleşti babam ve annem karşılıklı oturdular abim benim çaprazıma karşıma ise o adam oturdu abimin bilerek onun yanına oturduğunu düşündüm. Masada tavuk, bir sürü çeşit salata, bir kaç meze tarzı şeyler vardı ve önümüzde de bir kasede çorba vardı bardakların içinde de büyük ihtimalle alkol vardı. Babama baktım bir şekilde bu adamın açıklamasını yapması gerekiyordu hatta sadece ben bakmıyordum abim de bakıyordu. Babam üzerindeki gözleri hissetmiş olmalı ki konuşma yapmaya geçti. “ lavinya kızım bu aralar senin zor zamanlar geçirdiğini biliyorum ve bir çok kez yaralandığını da ” abim bana hızlı bir bakış attı “ yaralandı mı bunu niye bana söylemediniz ? ” diye çıkıştı. “vakit olmadı ” dedim abim o bakışı attı seninle sonra konuşuruz bakışı. Babam devam etti. “ tamam oğlum sakin ol neyse ben devam edeyim. Bu yaralanmalar görev dışında da oluyor kızım bu yüzden sana koruma tuttum ” dedi “ ne ! Baba neden ben kendi başımın çaresine bakarım küçük çocuk değilim ” “ biliyorum kızım ama sende biliyorsun ki mental olarak iyi değilsin bu yüzden bu koruma senin için iyi olabilir” “ anne bari sen bir şey söyle ” “zaten bu kararı beraber aldık kızım ” dedi annem. Anneme niye dercesine bakış tamam. “tartışma yok kesin kararımız sen de alışsan iyi olur ” “karan uzun bir süre seninle olacak ” dedi babam. Başımı salladım ve karan denen çocuğa baktım ellerini önünde birleştirmiş sırıtıyordu. “merhaba ” dedim ve yalandan gülümsedim. “ merhaba lavinya ” dedi ve oda gülümsedi abim bize bakıyordu. “ hadi başlayalım ” dedi babam. Herkes çorbasını içmeye başladı ara sıra karana bakıyor onun da bana baktığını hissediyordum. E sonunda çorbamı bitirdim hizmetçiyi çağırdım ve tabağımı aldı ardından tavuk isteyip istemediğimi sordu hayır dedim çok fazla şey yiyemiyordum. Diğer kişilerin de çorbasını aldı ve tavuk verdi bende bardaktaki alkolü yavaş yavaş yudumladım bir yandan karana bakıyor bunu nasıl alt edebilirim diye düşünüyordum bir yandan da bu mektuplar hakkında düşünüyordum o sırada babam düşüncelerimi kesti. “ bir de unutmadan lima’ ya söyledim karana bir oda ayarlaması için ” nasıl yani ? “benimle beraber mi kalacak ve neden ” dedim kaşlarım çatık bir şekilde “ buna niye bu kadar şaşırdın sonuçta senin özel korumanım ” dedi karan sinir olmuştum bu duygunun mimiklerime yansıdığını düşünüyordum çünkü karan alay eder gibi güldü. Ve şimdi tam zamanı diye düşünüp konuşmaya başladım “ canım ailem ve karan size söylemem gerek bir kaç şey var ” herkes bana döndü “ ben istifa ettim ” annem ne diye bağırdı babam neden diye sordu abim ve karan ise dikkatlice dinledi “ ya zaten biliyorsunuz işte babamın da dediği gibi mental olarak pek iyi sayılmam bu yüzden işimden yoruldum ne zaman kendimi iyi hissedersem en kısa zamanda geri döneceğim ” dedim karan “ aynen ” dedi kısık bir sesle “anlamadım ” dedim “ bir şey demedim ” dedi ben de aldırış etmedim ve bizimkilerin bir şey söylemesini bekledim babam sen nasıl istersen dedi annem de bunu onayladı abim hata yaptığımı fakat bunu benim fikrim olduğunu ve karışmadığını söyledi. Bende önümdeki alkolü bitirip çantamı alıp salondaki oturma takımlarının olduğu tarafa yöneldim. Koltuğa oturup biraz telefonla ilgilendim. Herkes tek tek koltuğa oturdu babam çay istedi hizmetçiden. Çaylar geldi yanında da ismini bilmediğim bir tatlı vardı. Babam ve abim askerlik hakkında konuştu abim askerdi ve görevden yeni dönmüştü. Fakat tek anladığım askerlik konuştuklarıydı. Etrafta sesler dönerken ben sadece elimdeki çaya bakıyordum ve bir anda kafamı kaldırdım bu düşüncelerim zihnimden gidince sesler artmaya başlamıştı. Kafamı kaldırıp bir yudum çay aldım sonra etrafa baktım yanımda abim çaprazımda karan diğer çaprazımda annem ve babam oturuyordu. Kara bana bakıyordu bede kafamı çevirip saate baktım saat on buçuk olmuştu babama ve anneme bakıp “ ben kalkıyorum benim için yorucu bir gündü ” dedim babam ve annem ayağa kalktı sonra onlara sarıldım ardından abime sarıldım “ görüşürüz ben kaçtım ” dedim ve hepsine öpücük attım sonrasında elimde çanta yürümeye başladım. Kapının önüne geldiğimizde hizmetçi kapıyı açtı kapıdan çıkıp derin bir nefes aldım “ oh be ” dedim arkadan bir ses geldi “ne oldu sıkıldı mı ? ” dedi karanın sesi “ah pardon unutmuşum senin olduğunu ” dedim oda elleri cebinde yanıma geldi. Beraber bahçeden çıkıp arabalarımıza doğru yürüdük ona yolu bilip bilmediğini sordum oda bildiğini söyledi ve arabalarımıza bindik.

 

******

 

Evin önünde durduk ve arabadan indim oda arkamdan geldi. Ben çantamı açıp telefonumu çıkarırken o da yanımdaydı

 

“ neden yanında tabanca taşıyorsun ? ”

 

“ neden taşımayım ki ”

 

“sonuçta bir koruman var ”

 

“ ben kendime güvenmiyorum sana mı güvencem” dedim alay edercesine. Ses çıkarmadı kapıya geldik o zili çaldı kapıyı lima açtı. Lima’ya karana hazırladığı odayı göster dedim karanı yukarı çıkarttı be de arkalarından geldim karanın odası benim odamın yanındaydı. O odasına geçti ben de kendi odama geçtim hızlıca bu kıyafetlerden kurtulmak istediğim için anında pijamalarımı giydim kırmızı parlak çizgileri olan kısa kollu bir gömlek gibi düğmeleri ola bir pijamaydı. Topuklularımı çıkarıp yerine koydum ve terliklerimi giydim. Hemen banyoya geçtim ve yüzümü makyaj çıkarıcı ile yıkadım ardında dişlerimi fırçalayıp çıktım banyodan. Yatağımın üstünde duran çantayı aldım ve içinden makyaj malzemelerini çıkardım yerine koydum sonra tabancamı alıp yatağımın yanındaki çekmeceye koydum ardından içinden çıkan zarfı da diğer zarfın yanına yani yatağımı yanındaki çekmeceye koydum sonra da dolaba koydum çantamı. Ve lambamı kapatıp kendimi direk yatağa attım. Gözlerim yorgunluktan kapandı.

 

 

 

 

Loading...
0%