@zeynepclkzc
|
Ceylan hocanın sınavı tamda tahmin ettiğim gibi kazık bir sınavdı, resmen dersten kalalım diye yapılmış bir sınav. Üniversitede kendini öğrencilerle yatıştıran, gıcık kaptığı kimseyi geçirmeyen bir kadındı zaten.
Bir saat sonra kağıtlar toplanmıştı ve ben yüksek bir puanla olmasa bile geçeceğimi düşünüyordum. Sınav bittikten sonra Uyuz Herifi aramıştım, bekle geliyorum diyip yüzüme kapatmıştı, boşuna Uyuz demiyorm.
Üniversite'nin çıkışında beklerken yanıma Melisa ve Berk geldi,
"Ne kazıktı sınav ya kesin kaldım." dedi Melisa ağlamaklı bir sesle.
"Abartma kızım o kadarda zor değildi." bunu diyen Berk'e ikimizde aynı anda göz devrik. Berk'te benim gibi burslu okuyordu ve ciddi anlamda çalışkan bir çocuktu ama şu an bariz sallıyordu çünkü sınav cidden fena kazıktı ve ben onun geçtiğine emindim ama dediği kadar kolay geçmemiştir.
"Sallama Berk ya, bir ara sana baktığımda kara kara sorulara bakıyordun." dedim.
"Kızım ben orada soruyu beynimden çözüyordum." kafamı kesin öyledir der gibi salladım.
Melisa bana bakıp, "Sana bir şey sormam lazım." dedi.
Yüz ifadesine bakınca az çok neyi soracağını anlamıştım. "Sor."
"Arslan Kıraç'la gerçekten sevgilimsiniz?"
Derin bir nefes alıp "Evet." dedim.
Onlara evlendiğimizi söylememiştim ne olur ne olmaz diye,
Berk birden Melisa'ya dönüp, "500 kağıtımı isterim, ben kazandım." dedi.
"Neyi kazandın?" diye sordum.
"Bu haberlerin ilk çıktığı zamanlar ben olabilir niye olmasın derken Melisa kesin bir yanlış anlaşılma diye tutturunca bizde iddiaya girdik, o kazanırsa ben onun sene sonu ödevini yapacaktım ben kazanırsada o bana 500 tl verecekti ve ben kazandım."
"Duru, doğruyu mu söylüyorsun?" Melisa'nın şok olmuş bir şekilde sorduğu soruya sinirlenmiştim.
"Neden yalan söyleyeyim?"
"Yani ne bilim ilgi çekmek için falan, yanlış anlama ama Arslan Kıraç'tan bahsediyoruz seninle ne işi olur?"
"Melisa ileri gidiyorsun, gitme." diye benden önce uyardı Berk.
"Yalan mı? Cidden koskoca Arslan Kıraç'ın ne işi olur bizim Duru'yla Allah aşkına biraz gerçekçi olalım."
Melisa'yla hiç bir zaman yakın olmamıştık, sadece arada sohbetimiz olurdu o kadar, şimdi ise benimle böyle konuşma cesaretini nereden bulmuştu, tam ağzının payını verecekken önümüzde duran arabaya kaydı gözüm.
Arabanın içinden Arslan tüm ihtişamıyla inip yanıma geldi, hemen kollarımı boynuna dolayıp, "Hoşgeldin sevgilim." dedim. Bu yaptığıma en az benim kadar onunda şaşırdığını kasılan bedeninde anlamıştım.
Ondan ayrıldım, Berk elini uzatıp, "Merhaba ben Berk. Duru'nun arkadaşıyım." dedi. Arslan elini belime atıp, "Arslan Kıraç, Duru'nun eşiyim." dedi. Nee eşiyim mi dedi?
Ha siktir!
"E-Eşimi?" diye sordu Melisa.
"Evet, dememiş miydim zaten?" dedim bende gıcık vererek.
Berk, "Sevgili olduğunuzu söylemiştin, evlendiğinizi bilmiyorduk."
"Aa öyle mi demiştim, ağız alışkanlığı herhalde," dedim lafı çevirmeye çalışarak.
Arslan'a dönüp "Gidelim mi?" diye sordum. Kafa salladı o da.
Giderken Berke dönüp, "Görüşürüz Berk." dedim ve Melisa'ya kısa bir bakış atıp önümüzdeki arabaya bindim.
Arslan'da yanıma gelip beklemeden arabayı çalıştırdı ama sanki bir şeye kızmış gibiydi gerçi onun normal hali böyleydi. Yinede dayanamayıp sordum, "Bir şey mi oldu?"
"Neden sadece o çocuğa görüşürüz dedin?" buna mı kızmıştı? Ben ona sarıldığım için kızlığını düşünmüştüm.
"Melisa, yani yanındaki kız sen gelmeden önce sinirlerimi bozdu."
"Ne oldu?"
"Boş ver."
"Sana ne oldu diye sordum."
"Hanımefendi beni senin yanına yakıştıramamış, sevgili olduğumuza inanmadı bir türlü. Oldu mu?" dedim hafif yükselen sesimle.
"Oldu."
Göz devirip önüme döndüm.
...
Arslan'ın evine gelmiştik, içeri girince "Evde kimse yok mu?" diye sordum.
"Sadece Mert ve çalışanlar var."
"Zümrüt Hanım ve ikizler nerde?"
"Babaannem kendi evine gitti, ikizlerde okulda."
"Zümrüt Hanım burada kalmıyor mu?"
"Hayır. Ne dediysem ikna edemedim."
Bu duruma üzülmüştüm, Zümrüt Hanım gerçektende çok tatlı bir kadındı ve ben koskoca evde tek kalmıştı.
"Gel benimle." diyip ilerleyen Arslan'ın peşine takıldım. Bir odanın kapısını açmıştı.
Odaya girer girmez hayatımın şokunu yaşamıştım.

Mert beni görünce hızla yataktan kalkıp bana sarıldı, "Abla bak yeni odama." dedi sevinçle.
"Evet ablacığım gerçektende çok güzelmiş. Teşekkür ettin mi?"
"Evet Ayslan abi yapmış bende çok teşekkül ettim demi Ayslan abi?"
Arslan hafifçe gülüp başıyla onayladı, odadaki kadını yeni farketmiştim. Arslan kadına dönüp, "Ece, Mert'in hemşiresi, bundan sonra o da burada yaşıyacak. Mert'in hemen yan odasında kalacak." bu duyduklarıma gerçekten inanmıyordum.
Ece'ye elimi uzattım "Merhaba, Duru ben Mert'in ablası."
Elimi tutup gülümsedi. "İçiniz rahat olsun Duru Hanım, Mert'e en iyi şekilde bakacağım."
Bende ona gülümsedim, benden en fazla 3-4 yaş büyük duruyordu ve itiraf etmeliyim çok güzel bir kadındı.
Evet güzle, gerçektende baş döndürücü bir güzelliği var.
Ne olmuş yani?
Kızım aç gözünü, niye böyle güzel bir hemşire, başka hemşire mi yoktu?
Of yine saçmalamaya başladın sen.
Peki sen bilirsin, ileride iç sesim demişti demede.
"Mert sen şimdi Ece ablanla burada biraz dinlen, hem doktoru sende duydun dinlenmen lazım." dedi Arslan.
Daha sonra bana dönüp gözleriyle hadi işareti yaptı. Mert'i öpüp kucağımdan indirdim ve tekrar Arslan'ın peşine takıldım. Kendi odasına girince yine peşinden bende girdim.
"Ben burda mı kalacağım?" diye sordum.
"Evet." dedi tok sesiyle. Odasının içindeki bir kapıyı açtı, burası giyinme odasıydı, boş olan tarafı gösterip, "Eşyalarını buraya koy." dedi. Kaba Herif.
Gösterdiği yer kıyafetlerim için oldukça büyük bir alandı yinede kafa salladım.
"Akşam bir davet var, oraya benimle beraber geleceksin. Evliliğimizi duyuracağız." Gelir misin yok, geleceksin der bende giderim.
Sinirlenme kızım.
Bu adam mı çok gıcık yoksa ben ona gıcık olduğum için yaptığı, söylediği her şey beni sinir ediyor.
"Saat kaçta."
"İki saat sonra başlayacak."
"Bunu şimdi mi söylüyorsun?"
"Evet."
Yok kesinlikle bu adam çok gıcık.
"Yatağın üstünde akşam için giyeceğin elbise var. Ben şimdi çıkıyorum bir buçuk saat sonra seni almaya geleceğim." diyip bir şey dememi beklemeden çıktı.
Allah'ım sen bana sabır ver.
...
Koyu kırmızı tonlarında askılı vücudumu saran ve derin yırtmaçlı bir elbise giymiştim. Makyajmı sade tutmuştum ama dudağıma elbisenin tonlarında iddialı bir ruj sürmüştüm.
Saçlarımı dağınık topuz yapıp işimi bitirmiştim ki, kapı tıkladı, "Gel." dediğim gibi elinde iki üç takı kutusuyla bir kadın girdi içeriye, bu çalışan kadındı. "Efendim Arslan bey bunları size vermemi söyledi," kadına doğru yürüyüp elindeki kutuları aldım.
"Adınız neydi?"
"Sevim."
"Çok teşekkür ederim Sevim Hanım." dedim gülümseyerek
O da bana gülümseyip, "Bir isteğiniz var mı?" diye sordu.
"Hayır. Çıkabilirsiniz."
Sevim Hanım tatlı bir kadına benziyordu.
Elimdeki kutuların içine baktım. Hepsi güzel ve pahalı takılara benziyordu. Aralarından en sade olanları seçip taktım. Artık hazırdım.

Gitmeden önce Mert'in odasına gittim. Minik bebeğim uyuyordu. Yanağına bir öpücük bırakıp aşağı salona indim ve Arslan'ı beklemeye başladım. Bir süre sonra evin kapısı açıldı. Nedensiz yere heyecanmıştım. Ayağı kalkıp çıkışa doğru yürümeye başladım. Arslan arkası dönük bir şekilde bekliyordu.
Topuklu seslerinden geldiğimi anlamış olacak ki önüne döndü. Önce bir kaç saniye bakakakaldı yüzüme sonra en alttan başlayıp gözleriyle taradı her tarafımı. Çok utandım.
Gözleri tekrar gözlerime çıkınca bu kez ifadesiz bakıyordu.
"Gidelim." dedi artık alıştığım sert sesiyle. Arabayla bindiğinizde beklemeden sürmeye başladı. Telefonum çalmaya başlayınca arıyan kişiyle dudaklarımı dişlemeye başladım. Hande arıyordu ve ben ona hala evlendiğimizi söylememiştim, büyük ihtimal Yelda teyzeden duydu şu anda ağzıma sıçmak için arıyordu.
Arslan'ın yanında açmak istemediğim için telefonu sessize aldım. Aklıma gelen şeyle hemen Arslan'a dönüp, "Ümit amcalarda olacak mı? diye sordum.
"Evet." dedi tok bir sesle.
Allah'ım sen beni Hande'nin gazabından koru.
Yazım hatalarım için özür dilerim.
Lütfen oy verir misiniz? 🙏🏼
|
0% |