@zeynepclkzc
|
Şu anki az kitlemi çok seviyorum. Siz benim ilk okurlarımsınız iyi ki varsınız. Bu kurguyu kendim bile sevmezken siz sevdirdiniz.
♡♡♡
Davete geldiğimizde vale kapımı açtı ben arabadan inince Arslan'da yanıma gelip elini belime koydu. Sakin ol kızım. Arabanın anahtarını valeye verdi.
İçeriye doğru yürümeye başladık, Arslan'ın eli hala belimdeydi ve bırakacak gibi de değildi.
Kocaman salona girdiğimizde fazla heyecanlıydım, bunu yanımdaki adamda anlamış olacak ki kulağıma doğru eğilip, "Sakin ol." dedi erkeksi tok sesiyle.
Ardından beni şaşırtacak ve tüm bedenimin uyarılmasını sağlayacak o şeyi yaptı. Boynumu öptü.
Biz salona doğru yürürken herkes bize bakıyordu ama benim aklım daha deminki öpücükteydi. Ne diye boynumu öptüyse sanki.
Gerçi ona kızmaya hakkım yoktu. Üç kez birlikte olmuştuk ve üçünüde ben istemiştim. Gerçi ikincisi sayılmayızdı, sonuçta ilk o öpmüştü beni.
Yani 2-1, durumu eşitle.
Nasıl?
Seni arzuladığı her halinden belli. Bu gece sakın ilk adımı sen atma. O zaten seni istiyor ve alacak.
Emin misin? Ya istemezse?
Eminim isteyecek. Her ne kadar ifadesiz dursada seni bu elbiseyle ilk gördüğü anı hatırla.
İç sesim bu kez haklıydı, beni ilk gördüğünde hemen ifadesini toplayıp sert bakışlarına kuşanmadan önce gözlerindeki o beğeniyi görmüştüm.
Ve bu gecenin sonunda beni o istesin istiyordum.
Ne olur istesin.
Bu geldiğimiz yer çok şık ve güzeldi, yuvarlak masalar vardı ve insanlar o masaların önünde durmuş sohbet ediyordu. Arkadan hafif ve güzel bir müzik çalıyordu.
İtiraf etmeliyim ki bu kadar kalabalık beklemiyordum. Arslan'la gözler önündeki bir masanın yanında durduk.
Gözlerimle Hande'yi aramaya başladım ve o sırada Hande'yi gördüm. Arslan'a dönüp, "Ben bir Ümit amacagile selam verip gelsem olur mu?" diye sordum.
"Beraber gidelim." dedi. Zaten ilk beraber gidip selam verelim diye soracaktım ama o gelmek istemez diye öyle sormamıştım.
Handegilin masasına gelince Hande bana düşmanca bakarken Yelda teyze yanıma gelip sarıldı. Bende ona karşılık verdim.
Ümit amcaya baktığımda ise korktuğumun aksine bakışları hala eskisi gibi sıcaktı. Ümit amca beni hep anladığı gibi yine anlamıştı. Ona gülümseyerek yanına gittim ve sarıldım. Kulağına doğru sessiz bir şekilde, "Sen bana öz babamın yapmadıklarını yaptın. Her şey için çok teşekkür ederim."
O da benim gibi sessizce, "Sen benimde kızımsın Duru. Ne zaman istersen kapımın sana hep açık olduğunu bil." dedi kulağıma doğru. Gülümseyip ondan ayrıldım.
Şimdi sıra en zorundaydı. Arslan, Ümit amacıyla sohbet etmeye başlamıştı, bende bu sırada Hande'ye acıklı bakışlar atarak kendimi acındırmaya çalışıyordum.
En sonunda üzümlü kekim dayanamadı ve bana doğru gelip sarıldı. Bende hemen ona sarıldım. Ayrıldıktan sonra, "Affettiğimi sanma sakın." dedi, lama affettiği belliydi. Hande bana hiç küs kalamazdı.
"Her şeyi anlatacağım."
"Bir zahmet." ona gülümseyip bakışlarımı salona çevirdim.
Can kaşları çatık bir şekilde buraya bakıyordu daha doğrusu direkt Hande'ye bakıyordu.
"Can bakıyor."
"Anca bakar."
"Sinirli bakıyor ama. Bir şey mi oldu?"
"Üstündeki elbise, biz sevgiliyken görüp beğenmiştim ve o da bana almıştı, tabi giyince çok fazla açık olduğuyla yüzleşti ve bana söz verdirtti; bu elbiseyi bir tek benim yanımda giyeceksin diye. Biliyorsun zaten o zamanlar ne kadar kıskanç olduğunu."
Hande'nin söyledikleriyle geldiğimizde beri ilk kez elbisesine dikkat ettim. Gerçekten açık ve iddialı bir elbiseydi ama Hande'nin genel tarzı zaten iddialı elbiselerdi ve Hande bu tür elbiseleri çok güzel taşıyordu.
"Ben Can ve Ceyda'nın sevgili olduğunu düşünmüyorum bence o konuda bir yanlış anlaşılma var." dedim birdenbire.
"Ne yanlış anlaşılması olacak Allah aşkına?"
"Bence kesin var. Hem buraya da tek gelişmiş galiba, Ceyda görünürde yok."
"Umrumda değiller."
"Kimi kandırıyorsun? Beni mi yoksa kendini mi?"
"Hala bakıyor mu?" Hande'ye gülüp bakışlarımı tekrar Can'a çevirdim ve evet hala Hande'ye bakıyordu.
"Bakıyor."
"Duru," Arslan'ın ismimi seslenmesiyle ona doğru gittim. Yanına varınca onunla yürümeye başladık. Salonun ortasına geldiğimizde heyecanlsnmıştım.
Arslan gür bir sesle konuşmaya başladı, "Herkes buraya bakabilir mi?" Herkes şimdi bize bakıyordu.
Bundan öncede herkes Polo psize bakıyordu zaten.
Şu an bana laf sokmanın sırası mı?
Haklısın değil.
"Eminim yanımdaki güzel kadın merak edenleriniz vardır. Tanıştırayım, eşim Duru. Duru Kıraç."
Duru Kıraç. Sakin ol Duru.
Salonundaki bir çok kişiden şaşırma nidaları dökülüyordu. Arslan, "Şimdi eğlencenize kaldığınız yerden devam edilebilirsiniz." diyip elimi tuttu.
Ben daha ne olduğunu anlamadan belimden tutup kendine çekti, ne yaptığını anladığım için ellerimi boynuna doladım.
Benimle dans eder misin diye sormak yok zaten anca emrivaki.
Hoşuna gitmediğini söyleme sakın kimse inanmaz.
İyi be. Gitti.
Ne gitti?
Salak, hoşuma gitti.
Biz dans ederken bir çok kişide dansa kalkmıştı. Arslan'la burun burunaydık ve bu hiç iyi değildi.
Unutma Duru, bugün ilk adım ondan.
Gözlerimiz birbirindeyken uzun bir süre dans ettik.
"Duyduklarını rahat bırak."
"Hııı"
Dejavu. Şu an yaşadığım an kesinlikle dejavu.
Arslan birden elimi tutup beni kendiyle beraber yürütmeye başladı.
Ben olanların hızına bir türlü yetişemediğimi anlayınca artık yetişme çabalarımı bırakmıştım.
Ne ara çıkışa geldik, vale arabayı getirdi ve arabaya bindik hiç bir fikrim yoktu. Sadece Arslan'ın elimi tutan elleri vardı ama artık o da yoktu.
Bir süre ne ben konuştum ne de o konuştu.
Sessizliği bozup, "Neden hemen çıktık?" diye sordum.
Bana bakmadan cevapladı, "Daha fazla dayanamadım."
"Neye."
Araba aniden sağa çekip durdurdu. Arslan bana dönüp hızla dudaklarıma kapandı.
Beni sert bir şekilde öpmeye başlayan dudaklara hemen karşılık verdim. İkimizde nefessiz kalan kadar öpüştük, nefes almak için ayrıldığımızda "Sana." diyip arabayı çalıştırdı.
Şüphesiz hayatımın en büyük şoku bu olmuştu. Gözlerim benden bağımsız arabayı süren adama kaydı, yine fazla ifadesizdi yüzü.
Benim yanımda bir türlü gardını indirmiyordu, hep sert hep ifadesizdi. Benimle beraber olduktan sonra bile bu böyleydi.
Büyük ihtimal benim hakkımda hala yanlış düşünceleri vardı. Ona ben söylenmiyecektim gerçeği ama biliyordum elinde sonunda öğrenecekti. İşte o zaman acaba ne yapacaktı.
Doğruyu söyleseydin diyip umursamayabilirdi mesela, ya da söyledikleri için pişman olurdu.
Kendime verdiğim bir söz vardı pişman olsa ki sanmıyorum ama yine de pişman olsa bile onu hemen affetmeyecek ve bana yaptığı şeyleri ödeyecektim ona.
Eve geldiğimizde korumalar büyük kapıyı açtı.
Arslan içeri sürüp kapının önünde durunca hemen arabadan indim o da inmişti.
Eve'in daha doğrusu sarayın kapısının önünde durunca Arslan cebinde bir anahtar çıkardı ve kapıyı açtı. Saat geç olduğu için büyük ihtimal herkes uyuyordu.
Beraber merdivenlerden çıkınca Mert'in odasına doğru yürümeye başladım.
"Nereye?" diye sordu Arslan.
"Mert'e bakacağım."
"Seni odada bekliyorum, çabuk gel."
Mert'in odasına girdim. Yanına uzanıp saçlarını öptüm ve gözlerimi kapattım. Uyumak için.
Seni bekliyorum demişti. Ne için dediği belliydi. Bir kez daha bana o muameleyi yapmıştı ve ben artık dayanamıyordum.
Mert'e iyice sokulup derin bir nefes aldım ve kendimi tamamen uykunun kollarına bıraktım.
Yazım hatalarım için özür dilerim Lütfen oy verir misiniz? 🙏🏼 |
0% |