Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Bölüm

@zeynepclkzc

 

Bir kitapta okumuştum, sana yapılanları affet ama asla unutma diyordu. Bu zamana kadar bana yapılanların hiçbiri affedilecek türden değildi unutmak zaten mümkün değildi. Zaman bana ne gösterecek bilmiyorum ama ileride Arslan'ı affetsem bile bu yaptıklarını unutacağımı sanmıyorum.

 

Aslında uzun zamandır uyanmıştım ama gözlerimi yeni açtım. Mert bana gülümseyerek bakıyordu, işte bu görüntü için yapmıştım her şeyi, Mert bana hep gülerek baksın diye.

 

"Günadın abla"

 

"Günaydın aşkım." diyip yanağından öptün.

 

Mert'le beraber yataktan çıktık. Üstümde dünkü kırmızı elbise vardı. Mert'in elini yüzünü yıkayıp onu giydirdim. Benim kıyafetlerim burda değildi.

 

Birden kapı tıkladı ve içeriye Mert'in güzel hemşiresi Ece girdi. Güler yüzle yanımıza gelip Mert'in elini tuttu "Duru hanım Mert'in kontrollerini yapmaya geldim siz dilerseniz çıkın biz işimiz bitince kahvaltıya ineceğiz. Demi Mert?"

 

"Evet abla şen çık bij inicez."

 

Mert'in bu haki beni güldürmüştü,

"Peki o zaman ben çıkıyorum." diyip odadan çıktım.

 

Arsalan'ın odasına doğru ilerlediğim sırada içimden nedensizce inşallah odada değildir diye dua ediyordum.

 

İçeri girdiğimde odada değildi ama banyodan su sesi geliyordu. Hızlı hızlı giyinme odasına girip üstümde ki elbiseden kurtuldum, bu sıcakta pantolon girmek istemediğim için zamanında Hande'nin zoruyla aldığım ama bir türlü giymediğim yazlık elbiselerden birini giydim.

 

Giyinme odasının kapısını açmamala Arslan'ın çıplak bedeniyle çarpışmam bir oldu. Hemen bir adım geriledim. Arsalan'a baktığımda altında sadece bir havluyla ve yine sert bakışlarıyla bana bakıyordu.

 

Tek sorun şu an gözüme her zamankinden daha fazla yakışıklı gözükmesiydi. Banyodan yeni çıktığı için saçları ıslaktı ve her zamankinin aksine dağınıktı.

 

Onu biraz fazla incelediğimi fark edip hemen önüme döndüm.

 

Arslan tam olarak içeriye girince bende hemen çıkmak için hareketlendim ama adım attığım an kolumdan tutup beni tekrar kendine çevirdi.

 

"Dün neden gelmedin?" diye sordu sert ama bir o kadar da sakin ses tonuyla.

 

Sorduğu soru karşısında afalladım.

Ne sanıyordu bu adam kendini?

Daha önemlisi beni ne sanıyordu; gel deyince gelecek git deyince gidecek biri mi?

 

Belkide bu soruya bu kadar sinirlenmem benim abartmamdı ama bana karşı sözleri ve davranışları başka türlü düşünmeme izin vermiyordu.

 

Ona karşı kullandığım en sert ses tonumu kullanark, "Canım gelmek istemedi." dedim.

 

"Bir an önce çocuk yapama hayallerine ne oldu?" dalga geçer gibi söyledikleri yine beni sinirlendirmişti.

 

Sakin ol kızım.

 

"Hayallerime bir şey olduğu yok."

 

"Sana bahsetmiştim gerektiği zaman bir çocuk yapacaktık ve artık gerekli." bunun nedenini az çok tahmin edebiliyordum. Mafyayik işler.

 

"Benlik sıkıntı yok biliyorsun zaten hemencecik doğurup yerimi sağlamlaştırmam lazım."

 

"Neden rol yapıyorsun?" aniden söylediği şey karşısında afalladım.

 

"Ne?"

 

"Sana neden rol yapıyorsun diye sorudum Duru."

 

"Neden bahsediyorsun anlamıyorum." derin bir nefes verdi ya sabır der gibi.

 

"Beni aptal bir adam mı sanıyorsun sen? En başından beri her şeyi Mert için yaptığını biliyorum. Neden bana gerçekleri söylemek yerine rol yapıyorsun?" sert bir şekilde söyledikleri sözlerle neye uğradığımı şaşırdım.

 

En başından biliyorum dedi.

 

Biliyorum duydum.

 

"Madem biliyordun niye o sözleri kullandın bana?" tüm bedenim şaşkınlığın yanında sinirde kaplandı.

 

"Bu oyunu daha ne kadar devam ettireceksin görmek istedim. Sınır ne bilmek istedim ama şu an anlıyorum ki bana asla gerçeği söylemeyecektin. Neden?"

 

"Sırf bunun için mi bana bir fahişeymişim gibi davrandın? Pisliğin tekisn."

 

Tuttuğu kolumu ondan kurtararak bir kez daha gitmeye yeltendim ama yine izin vermedi.

 

Gözlerine aynı onun gibi bakıyordum. Sert.

 

Tam konuşacağım sırada Arslan aniden dudaklarıma eğilip beni öpmeye başladı.

 

Yoğun ve sert öpüşüne karşılık vermemek elde değildi. Altı dudağımı dişlerinin arasına alıp çekiştirince ağzımdan kaçan inleme onun ağzında kayboldu.

 

Dudakları, dudaklarımdan çeneme ordanda boynuma doğru indi tekrar bir inleme kaçtı dudaklarımın arasından. Arslan elini elbisemin yırtmacından baldırıma çıkardı.

 

"Bilerek mi sürekli yırtmaçlı elbise gidiyorsun?"

 

O bunu söyleyene kadar ilk sevişmemiz hariç diğerlerinde sürekli elbisemin ve ya eteğimin yırtmaçlı olduğu detayına takılmamıştım ama anlaşılan Arslan takılmıştı.

 

"E-Evet." dedim zar zor çıkan sesimel birden eli baldırımı sıktpı "Ahhh"

 

"Beni deli ediyorsun." tekrar dudaklarıma kapanmadan önce söylediği şey bu olmuştu.

 

Dudaklarımı hoyratça öpüyor, emiyor ve arada ısırıyordu.

 

Biz yoğun bir tutkunun esiriyken birden kapı tıkladı, ardından dün tanıştığım Sevim hanımına sesi geldi, "Efendim Irmak Hanım geldi, sizi bekliyor. "

 

Giyinme odasında olduğumuz için sesi az gelsede ne dediği tam anlamıyla duyulmuştu.

 

Arslan, "Geliyorum." dedi.

 

Ona hiç bir şey demeden hızla giyinme odasından çıktım, daha sonrada hemen odadan çıktım.

 

Elimi kalbime koyup sakinleşmeye çalıştım. Neden bu kadar heyecan yapmıştım ki. Daha öncede kaç kez beraber olduk ama neden hala ilk günkü gibi heyecanlanıyorum.

 

Merdivenlerden inip salona geçtiğimde içeride ikizler, Mert, Ece ve tanımadığım bir kadın vardı, büyük ihtimal Irmak denilen kadındı.

 

Irmak olduğunu düşündüğün kadın benim geldiğimi görünce ayağı kalkıp yanıma geldi. Elini uzatıp, "Merhaba ben Irmak, Kıraç holdingin Avukatı aynı zamanda Arslan'ın yakın arkadaşıyım."

 

Uzattığı eli tutup, "Duru, Duru Kıraç. Arsalan'ın eşiyim." dedim.

 

Irmak her ne kadar gözlerindeki şeyi saklamya çalışsada ben görebiliyordum ve gördüğüm şeyler ondan uzak durmam gerektiğini bana söylüyordu.

 

Irmak sahte bir gülümsemeyle bana bakıp yerine geri oturdu, açıkçası bana karşı bu sahteliğini beklemiyordum neden diye düşünerek Mert'in yanına gidip oturdum. Ortama anlamsız bir sessi

sessizlik çökmüştü. Arslan bir süre sonra solana geldiğinde tüm bakışlar ona döndü.

 

Üstüne yeni jilet gibi oturan bir takımın içindeydi ve kesinlikle kusursuz gözüküyordu.

 

Kendine gel!

 

Hemen önüme döndüm.

 

Irmak ayağı kalkıp "Konuşmamız lazım, acil olmasaydı gelmezdim." dedi.

 

"Çalışma odasına geçelim." Arslan'ın söylediklerinin ardından ikisi beraber buradan uzaklaştı.

 

Saçma bir şekilde kendimi rahatsız hissettim. Yiğit bana bakıp "Merak etme yenge aralarındaki şey uzun zaman önce bitmişti zaten şu an sadece arkadaşlar. "

 

"Aralarındaki şey?"

 

İrem, Yiğit'in koluna vurup, "Afferin geri zekalı şu an harika bir pot kırdın."

 

Yiğit bana üzgün gözlerle bakıp, "Sen bilmiyor muydun yenge?" diye sordu.

 

Kafamı olumsuz anlamda salladım.

 

Yakın arkadaşıyım demişti eğer eski sevgiliyseler nasıl sonradan yakın arkadaş olmuşlardı ki ben eski sevgilimle yakın arkadaş oluyor muydum?

 

Salak mısın kızım? Senin eski sevgilin mi var?

 

Hayır yok. Hem niye yok?

 

Sana sormak lazım.

 

Elime telefonun alıp Hande'ye yazdım,

 

Irmak kim?

 

Çok beklememe gerek kalmadan Hande'den cevap geldi.

 

Arsalan'ın eski sevgilisi

Ve tam bir sürtük.

 

Sen tanıyor musun?

 

Evet. Eskiden arkadaştık.

 

Ne oldu sonra?

 

Can'dan önceki sevgilimle yattı.

 

Ohaa!

Uzun hikaye sonra anlatırım.

Sen niye sordun?

 

Şu an burda.

    

Uzak dur ondan ama gözün

üstünde olsun, bence gözü

hala Arslan'da

 

Salona giren Arsla ve Irmak'a kısa bir an bakıp Hande'ye,

 

Tamam. Sonra konuşuruz. Yazdım.

 

Tamammmm.

 

Telefonu bırakıp Arslan'a baktım. O da doğrudan bana bakıyordu.

 

Irmak bozulmuş bir suratla Arslan'a bakıp, "Ben gidiyorum." dedi.

 

Arslan, "Kahvaltıya kal." deyince en azından emir kiplerinin bir tek bana ait olmadığını gördüm.

 

"Gerke yok, gelemeden önce yapmıştım. Size afiyet olsun." diyip çıkışa doğru ilerledi.

 

Arslan bize doğru dönüp, "Kahvaltıya." dedi.

 

Hep beraber ayaklanıp Sevim Hanım'ın hazırladığı koca kahvaltı masasına geçtik.

 

Arslan en başta otururken, soluna ben sağına İrem oturdu, İrem'in yanında Yiğit, benim yanımda Mert vardı. Mert'in yanında ise Ece.

 

Pek iştahım yoktu yinede iki üç şey yemeye çalıştım.

 

Mert İrem'e bakıp, "Abla ne yeysem hıjlı hıjlı büyuÿum?" dedi.

 

Bunu neden dediği belliydi, hafifçe gülerek, Mert'in tabağına hazırladığım ballı ekmeği koydum.

 

Mert çikolata dışında tatlı yemezdi ve çikolatada ona yasak olduğu için zorla kahvaltıda bal yediriyordum.

 

"Tabi ki ballı ekmek." dediğim an yüzü düştü sonra tekrar İrem'e bakıp, "Tamam şenin için yicem İrem." dedi. Bu kez benimle beraber masadaki herkes gülmüştü.

 

Arslan'a baktığımda herkesin aksine gülmüyordu ve bana bakıyordu, benim gülüşüme.

 

Hemen önüme döndüm.

 

Utanmıştım. Neden bana öyle bakmıştı ki, gidip Irmak'a baksındı.

 

Ne diyorsun yine sen?

 

Of bilmiyorum.

Loading...
0%