@zeynepclkzc
|
"Abla bak bana yakışıklı olmujmuyum." diyen Mert'in sesiyle bakışlarımı Merdivenlerden inen Mert'e çevirdim.
"Mert koşma." dememe rağmen beni dinlemeyip koşarak yanına geldi, "Bak yakışıklı olmuş muyum?" Minicik boyuyla karşımda bu soruyu sorarken o kadar tatlıydı ki kucağıma alıp tombiş yanaklarına öpücük kondurdum, "Tanıdığım en yakışıklı erkeksin." Mert cevabımdan memnun olmuş gibi gülümsedi.
Üstünde ona yeni aldığım küçük bir takım vardı, saçları ise her zamanki gibi dağınık değildi. Özenle yana atılmıştı. Mert'i böyle hazırlayanın hemşiresi Ece olduğunu anlamak zor değildi. Ece iyi bir kadındı ve Mert'e değer verdiği belliydi. Ona güveniyordum.
"İrem'de beni beğeniy demi abla." Hiç bir R harfini söyleyemeyip İrem'in isimin doğru bir şekilde söylemesine hep şaşıracaktım.
"Beğenir tabi." verdiğim cevapla daha çok mutlu oldu. Birden bire yüzü düştü ve gözleri hızla dolarken eli göğsüne gitti. "Mert ne oldu?" diye sordum. Panik ve korku tüm bedenimi sarmıştı.
"ECE." diye bağırdım tüm gücümle.
Merdivenlerden hızla inen Ece hemen yanımıza geldi "İyiyim abla biy şeyim yok." Yüzü ve sesi söylediklerinin aksini söylüyordu.
Yanımıza gelip Mete'ti kontrol eden Ece'ye döndü bakışlarım.
Bana bakıp güven vermek ister gibi gülümsedi, "Endişelenmeyin bu tür ani reaksiyonlar genelde olur, kendini yormaması ve dinlenmesi lazım biraz uyuyorsa eğer düzeleceğine eminim."
"Doktora gidelim."
"Abla hayıyy."
"İnanın bana gerek yok." deyip Mert'i benim kucağımdan aldı.
"Biz şimidi odaya gidip biraz dinleneceğiz."
"Bende geleceğim." deyip peşlerine takıldım. Ece haklıydı bu tür ani ataklar hep vardı hayatımızda ver her seferinde doktora götürdüğüm için Mert hastaneden nefret ederdi. Doktorların elinde olan bir şey yoktu sadece kontrol eder ve zamanının azaldığını söylerlerdi.
Gözümden akan bir damla yaşı hızla silip merdivenleri çıkmaya devam ettim. Tek isteğim artık bu kabustan uyanmaktı, bu tek bir kişiye bağlıydı elim usulca karnımı buldu. Mert'in tek şansıydı. Benim tek şansımdı.
***
Arslan bir hafta önce gelen telefonla küçük bir valiz hazırlayıp gitmişti. Acil bir durum olursa aramam için bir numara vermişti ve o dönene kadar acil olmadıkça evden çıkmamamam gerektiğini çıkacaksamda korumaların yanından ayrılmamam gerektiğini söylemişti.
Bizi korumak için yapılan bir şey olduğu için sorun çıkarmadan kabul etmiştim. Merak etsem bile ne zaman geleceğini sormamıştım.
Hiç bir şey yapmamaktan sıkıldığım içim mutfaktakilere yardım edip yemek yapıyordum. Sevim abla bir çok kez biz hallederiz sen otur desede dinlememiştim.
Sevim abla dışarıda ufak bir işi olduğunu söyleyip 20 dakika önce çıkmıştı ben ve Elif tek kalmıştık mutfakta. Aslında uzun bir süredir Elif'le tek kalmak istiyordum ama şu an nereden başlayacağımı, ne diyeceğimi kestiremiyordum. 18 yaşında genç bir kızdı ve onu korkutmak istemiyordum.
Konuya nasıl gireceğimi düşünürken mutfağa Yiğit ve İrem girmişti. Her zamanki gibi bir şey tartışıyorlardı ve bizi henüz görmemişlerdi.
Göz ucuyla Elif'e baktığımda heyecanlandığını görebiliyordum.
İrem'in "Yenge." diyen sesiyle onlara döndüm. Bana şaşkın şaşkın bakıyordu "Sen niye yemek yapıyorsun?" diye sordu.
Ona gülümseyip, "Canım sıkılıyordu öyle oyalanmak için." dedim. Bu kadar şaşırmalarını anlıyordum. Küçüklükten beri elleri sıcak sudan soğuk suya değmemişti haliyle benim yaptığım şeyin aslında çok normal olduğunu anlamıyor ve şaşırıyorlardı.
"Siz yine neden tartışıyorsunuz?" diye sordum.
Yiğit'in "Abim ben gelene kadar okul dışında bir yere gitmeyin diye tembih etmesine rağmen İrem hanım bir arkadaşıyla yemeğe gidecekmiş." diyen sesi en az abisi kadar sert çıkmıştı.
"Yenge ya 2 saat gidip geleceğim hem Korumalarda olacak yanımızda lütfen izin ver."
"İrem abin eğer öyle söylediyse bir bildiği vardır ama eğer istersen arkadaşını bize davet edebilirsin."
İrem'den "Vallahı mı?" diye bir tepki beklemediğim için gülmüştüm.
"Vallahı." dedim.
"Şey aslında bir kişi değil üç kişi sorun olmaz demi?" diye sormuştu bu kez. Ev onlarındı yinede bana sorup izin alması çok hoşuma gitmişti.
"Olmaz."
Yiğit bu durumdan pekte mutlu değildi İrem'e dönüp oldukça ters bir şekilde "Kim bu arkadaşlar?" diye sordu.
İrem, "Sanane." deyip Elif'e döndü. "Altay'da gelecek senin için sorun olmaz değil mi?" diye sordu.
Elif "O-Olmaz" demekle yetinmişti. Aynı saniyede Yiğit'in de "Olur." diyen sesi yükselmişti.
"Yenge abim zaten eve arkadaş getirmemize sıcak bakmıyor bence sende izin vermemelisin." dedi.
Bunu bilmiyordum eğer bilseydim en başından İrem'e izin vermezdim yinede İrem'in bana yalvaran bakışlarla bakmasına dayanamayıp, "Bir defalık istisna yapılabilir bence." dedim. İrem "Yenge sen harikasın." deyip yanıma geldi ve kollarını boynuma doladı. Sarılışına karşılık verdim hemen. Göz ucuyla Yiğit'e baktığımda onunda Elif'e baktığını gördüm fakat Elif ise ona bakmıyordu.
İrem yanağıma bir öpücük koyup geriledi. "Ben arayıp akşam gelmelerini söylüyorum." deyip mutfaktan çıkmıştı.
Ardından Yiğit'te çıktı. Bu durumdan son derece rahatsız gibiydi ve içimden bir ses bu rahatsızlığının Atalay denen çocukla dahası Elif'le ilgili olduğunu söylüyordu.
Önümdeki patatesi doğarken sanki öylesine meraktan soru soruyormuş gibi "Siz aynı okuldaydınız demi?" diye sorudm.
Elif "Evet." demişti.
"Sınıflarınızda mı aynı?"
"Evet."
Bakışlarımı Elif'e kaldırıp öylesine bir merkakmış gibi, "Peki Atalay kim? İrem neden sana rahatsız olup olmayacağnı sordu?" diye sorudm.
"Şey,"
"Elif istemiyorsan anlatmak zorunda değilsin ben sadece merak ettiğim için soruyorum." dedim.
"Bana çıkma teklifi etmişti bende kabul etmedim o yüzden." dedi bir çırpıda. Taşlar yavaş yavaş yerine oturuyordu.
Yiğit ve Elif'in arasında herkesten sakladıkları bir şey vardı. İrem'in bile bilmediği bir şey.
Elif yeni 18 yaşına girmişti. Yiğit ise 19 yaşındaydı ikiside gençti birbirlerinden hoşlanmış olabilirlerdi bu konuda onları rahat bırakma kararı almıştım.
***
Kapı çalınca İrem ayaklandı misafirleri gelmiş olmalıydı. Bir süre sonra üç genç Sevim abla eşliğinde salona gelmişti. Bende ayağı kalktım.
İrem arkadaşına sarılırken yanlarına ilerleyip, "Hoş geldiniz çocuklar Duru ben İrem'in yengesiyim." dedim.
Bir kız ve iki erkekti, erkeklerden sarışın olanı "Tanıştığımıza memnun oldum. Buğra ben." dedi.
Kumral olanda Atalay olmalıydı. "Bende Atalay." diyen sesiyle tahminim doğrulandı.
Kız olan anlamadığım şekilde tuaf bakıyordu bana. İrem, "Bu da Selin. En yakın arkadaşım. Hatırlıyor musun Irmak abla gelmişti bize işte onun kız kardeşi."
Duyduklarımla kısa çaplı bir şok yaşamıştım şahsen unutmam mümkün değildi. Irmak, Arslan'ın eski sevgilisiydi ve kardeşi büyük ihtimal o yüzden bana soğuk bakışlar atıyordu.
Yiğit'te sonunda ayağı kalkıp yanımıza gelmişti. Bir tek Buğra'ya selam verdi. Ortamdaki gerginliği hissedebiliyordum.
"İsterseniz yemeğe geçelim." deyip yemek masanın doğru ilerledim.
Hemen arkamdan gelen çocuklarla beraber sofraya oturduk. Bu kadar gencin arasında olmak tuhaftı Mert uyuyordu Ece'de onun yanındaydı.
Bir süre sonra ortamdaki gerginlik azalmaya başlamış ve derin bir sohbet başlamıştı. Buğra çok tatlı ve komik biriydi, sayesinde uzun zamandır gülmediğim kadar gülüyordum.
Yemekler yenildikten sonra tatlı servisi başlamıştı. Normalde Sevim abla yapmıştı servisleri fakat bu kez Elif gelmişti. Kimseyle göz temsı kurmadan tatlıları dağıtıyordu. İrem'de, bende isterse bize katılabileceğini söylemiştik ama o istememişti.
Masadaki herkesin gözleri Elif'teydi Atalay, "Elif sende bize katılsana." dedi. Yiğit tam konuşacakken Selin ondan önce davranıp, "Ne münasebet. Bir hizmetçi ile aynı masada yemek yemem." diye yükselmişti.
"Saçmalama Selin, Elif sınıf arkadaşımız." diye benden önce gerekli uyarıyı yapmıştı İrem. "Ne yani Arslan abi sayesinde bizimle aynı okulda okuyor diye aynı sofrada yemektemi yiyecek. Bence herkes yerini bilsin."
Yiğit en sert ses tonuyla "Bencede herkes yerini bilmeli. Benim evimde Elif'le böyle konuşamazsın Selin." dedi.
"Anlamıyorum ki nedir sizin bu varoş sevdanız?"
"Selin yeter." diye bir uyarıda daha bulundu İrem. O sırada Elif işini bitirip hızla yanımızdan gitmişti.
Yiğit'te baktığımda yumruklarını sıktığını gördüm. O da ayağı kalkıp Elif'in gittiği yere gitti.
...
Yemekler ve tatlılar yenildikten sonra gençleri yanlız bırakıp mutfağa kaçmıştım. Sevim abla ve Ece'yle çay içip sohbet ediyorduk.
Bir süre sonra aramıza Elif'te katıldı. Ece, Elif'e bakıp "Senin gençlerin yanında olman gerekmiyor mu?" diye sordu. Sevim ablada kızına dönüp "İstersen gidebilirsin yapılacak bir şey kalmadı zaten zaten." dedi. Fakat Elif istesende gidemezdi sofrada Selin'in söyledikleri bir hali gururunu kırmış olmalıydı.
"Sizin yanınız bin kat daha iyi." diyip yanıma oturdu. Hepimiz gülmüştük bu cevaba. Uzun bir süre sohbet ettik. Gerçekten iyi insanlardı hepsi. Bundan sonra daha sık onlarla vakit geçirecektim.
Her şey normal ilerliyodu ta ki içeriden kızların çığlıkları gelene kadar. Hıza ayağı kalkıp salona koşmuştum ve gördüklerimle bugün yüzüncü kez bir şok daha yaşadım.
Yiğit ve Atalay kavga ederken Buğra onları ayırmaya çalışıyordu kızlarsa bir köşeye çekilmiş çığlık atıyordu.
"DURUN ÇABUK. " diye bağırmam hiç bir etki etmemişti.
Fakat, "YİĞİT DUR!" diye bağıran Arslan'ın sesiyle ikiside durmuştu.
Lütfen oy verir misiniz? 🙏🏼
|
0% |