@zeynepclkzc
|
Onu arzuluyordum, dokunuşları aklımı başımdan alıyordu. Her zerrem onu istiyordu, yinede bu kez olmaz dedim kendime. Bu kez ipler benim elimde olmalıydı.
Arslan'ın dudakları boynumdan geceliğin açık bıraktığı göğüslerime doğru yol aldığı sırada bedenimde ki tüm gücü toplayıp onu üstümden ittim. Eğer istemeseydi itemiyeceğimin farkındaydım.
Hızla üstüne oturdum, beklediği şey zaten buymuş gibi yüzünde kendinden emin bir gülümseme oluştu. Yüzüne doğru yaklaşıp dudaklarının üstüne hafif bir öpücük kondurup biraz geri çekildim. Hala çok yakındık konuşursak dudaklarım tekrar dudaklarına değecek kadar yakın.
"Çok uykum var." dedim. Tahmin ettiğim gibi dudaklarım dudaklarına değmişti. Bunu der demez üstünden inip yan tarafa uzandım, inerkende kendimi erkekliğine bastırmayı ihmal etmemiştim. Ona arkamı dönüp, "İyi geceler." dedim hemen sonra ise pikeyi kafama kadar çekip gözlerimi kapattım.
Arslan'dan uzun bir süre ses gelmedi. Büyük ihtimal bu yaptığıma şaşırmıştı. Oh olsundu. Yataktan kalkıp giyinme odasına gitmeden önce dediği şey, "Öyle olsun bakalım." olmuştu. Sesi sert ve kalındı.
Bir süre sonra yatakta hissettiğim hareketlikle tekrar geldiğini anladım.
Bana doğru gelip elini arkadan karnıma doladı, bu yaptığı hareketle nefesim kesildi, bunu o da anlamış olacak ki "Nefes al." dedi.
Ben tekrar nefes almaya başladığımda bu kez, "İyi geceler geceler Duru." dedi. Sesinde farklı bir tını vardı yada uykuya dalmak üzere olan beynimin bana bir oyunudu bu ses tonu.
Kendimi tamamıyla uykunun kollarına bırakmadan önce hatırladığım son şey omuzumu öpmesiydi.
...
Sabah karnıma giren keskin bir sancıyla gözlerimi açtım. Arslan yanımda değildi. Elimi karnıma atıp yataktan kalkmaya çalıştım fakat bunu yaparken gerçekten zorlandım. Sancı inanılmazdı. Gözümden akan yaşları silerek lavaboya doğru ilerledim. Ben tam kapıyı açacakken Arslan içeriden çıktı.
Üstününde her zaman ki gibi ben kaliteyim diyen takımlardan vardı. Benim üstümde ise gece onu çıldırtmak için giydiğim gecelik. Şansımı seveyim.
Gözleri, beni baştan aşağı süzdü, özellikle göğüslerim ve bacaklarımda fazlasıyla oyalandı en sonunda ise elimle tuttuğum karnımda durdu.
"İyi misin?" diye sordu.
"İyiyim. Ufak bir sancı girdi o kadar."
"Hazırlan doktora gideceğiz."
"Gerek yo-"
"Aşağıda bekliyorum." dedi ve yanımdan geçip gitti.
Göz devirmekle yetindim. Bu adamın sornu neydi böyle. Gece bana sarılıp uyuyan o değilmiş gibi sabah doğru düzgün konuşmuyordu bile benimle. Varsa yoksa emir cümlesi.
Lavaboda ki işimi hızla halledip giyinme odasına gittim. Kıyafetlere bakarken ne giyeceğimi düşünüyordum, normal hayatımda asla ne giyeceğimi by kadar düşünmezdim hep elime ilk gelen şeyleri üstüme geçirip çıkardım ama artık daha çok dikkat ediyordum.
Acaba neden? diyen iç sesimi duymamazlıktan gelip elimi beyaz, çiçekli elbiseme uzattım. Genelde pantolon şort giyen ben, buraya geldiğimden beri Hande'nin zoruyla aldığım ve çok az giydiğim elbiseleri giyiyordum.

Çok fazla düşünmemeye çalışarak elbiseyi giyip odadan çıktım. Aşağı indiğimde herkes salondaydı. Mert beni görünce yanıma doğru koşmaya başladı, yanıma ulaştığında ise hemen eğilip onu kucağıma aldım. Ne olduğunu anlamadan birden Mert kucağımdan gitti.
Arslan yanımıza gelip Mert'i kucağımdan almıştı. "Ya Ayslan abi bılak ben ablama gidicem." diye huysuzlanan Mert'e hak veriyordum çünkü bu hayatta en gıcık olduğu şey kesinlikle ikimizin arasına girilmesiydi.
"Ablan biraz hasta o yüzden seni kucağına alamaz." diyen Arslan'a tip bir bakış attım.
Mert'in üzgün bakışları beni buldu. "Abla şendemi hasta oldun." dedi ağlamaklı bir sesle. Mert'in bu üzüntüsünü gören Arsalan benden önce davranıp, "Aslında hasta değil ben yanlış söyledim. Sadece azıcık beli ağrıyor o yüzden hiçbir şey kaldırmaması lazım. Eğer bir süre hiçbir şey kaldırmazsa hemen iyileşecek." dedi.
Mert rahatlamış bir şekilde tekrar bana baktı, "Abla biy şey kaldıyma ve hemen iyileş tamam mı?"
"Tamam ablacığım." dedim.
Arslan'ın bu hareketine şaşırmıştım. Mert henüz 4 yaşındaydı ve zaten hastalığından dolayı kendi yaşıtı çocuklardan daha zayıftı. Yinede beni ve bebeğimizi düşünmesi içimde farklı duygular hissetmeme sebep olmuştu.
Arslan bendeki bakışlarını Mert'e çevirip "Sana bir sürprizim var küçük adam." dedi. Mert heyecanla "Nee?" diye sordu.
Arslan "Mikail." diye seslendiği anda salona iki koruma ellerinde siyah bir akülü arabayla girdi.

Mert ve ben şaşkınlıkla arabaya bakarken bu şaşkınlığı ilk atlatan kişi Mert olmuştu. "Bu benim mi?" diye sordu. Sesindeki heyecan içimi titremişti.
"Evet. Şimdilik bununla idare edeceksin. Biraz daha büyü o zaman gerçeği senin olacak." diyen Arslan'a şaşkınlıkla bakıyordum. Beni kendime getiren şey Mert'in attığı sevinç çığlığı oldu. Daha sonra ise küçük kollarını sıkı sıkıya Arslan'ın boynuna doladı.
"Çok teşekküyley Ayslan abi." dedi Mert. Arslan ise buna cevap olarak Mert'in kafasına bir öpücük kondurdu. Onları izlerken içimde bir şeyler hareketlendi. Kalbim sanki göğüs kafesime sığmıyordu artık.
Hissettiğim bu karmaşık duygunun adı bende yoktu sadece çok sıcak çok huzurlu bir duyguydu bu.
...
Arabada giderken ikimizde sessizdik. Daha fazla dayanamayıp sessizliği ben bozdum. "Mert'e aldığın araba için çok teşekkür ederim. Gerek yoktu zahmet etmişsin." dedim.
"Teşekkür edilecek bir şey yok." dedi.
Bal gibide vardı kim bilir nasıl pahalıydı aldığı araba gerçi milyon dolarlık adamdı eminim o paranın Arslan için hiçbir önemi yoktu fakat benim için vardı.
Daha önce Mert için bu arabaların fiyatlarına bakmıştım ikinci el ve daha külüstür gibi olanların fiyatı bile dudak uçuklatıcıydı Allah bilir bu ne kadardı...
Ben arabanın fiyatını düşünürken birden telefonum çalmaya başladı. Çantamdan telefonu çıkartıp arayan kişiye baktığımda ufak çaplı bir şok yaşadım.
Arayan kişi Can'dı. Hande'nin büyük aşkı. Hande ile çok yakın olduğumuz için Can'la da yakındım. Can 1 yıl önce Türkiye'den gitmişti o zamandan beri konuşmuyorduk. O gittikten sonra Hande çok zor toparlamıştı normalde olsa arkadaşımı o hale getirdiği için Can'dan nefret ederdim ama aralarındaki olaylar çok karışıktı ve ben her zaman Hande'nin yanında olsamda anlamadan dinlemeden Can'ı suçlamak istemiyordum.
Onu en son Handegille gittiğimiz yemekte görmüştüm ve o gece bir sevgilisi olduğunu öğrenmiştim. O gece Hande'yi yanlız bırakmak zorunda kaldığım için içten içe kendime bir küfür savurarak en sonunda ısrarla çalan telefonu açtım.
"Alo,"
"Bir an açmayacaksın sandım."
"Kusura bakma sadece biraz şaşırdım." dedim. Başka ne diyeceğimi bilmiyordum.
"Nasılsın Duru?"
"İyiyim. Seni nasılsın"
"Sağol bende iyiyim. Ben aslında eğer aramızda kalacaksa sana bir şey sormak için aradım." diyen Can'la dudağımı ısırdım. Kesinlikle Hande ile ilgili bir soru gelecekti ve benim bunu Hande'den saklamamı istiyordu.
"Nasıl bir soru?" diye sordum.
"Kolay bir soru,"
"Can bak ben Ha-" Hande'den bir şey saklayamam diyecekken sözümü kesti. "Lütfen Duru. Hiç mi hatırım yok sende?" dedi.
Hatırı vardı bende. İyi bir arkadaştı, çokça beraber anımız vardı. Hande, o ve ben.
"Pekala sor." dedim kabullenmiş bir sesle.
"Şu Serdar Atmaca lavugunu tanıyor musun?"
"Hayır."
"Eğer Hande'nin sevgilisi olsaydı tanırdın ama değil mi?"
"Kesinlikle."
"O zaman Hande bana yalan söyledi. O piçle sevgili falan değil."
"Şu an beni ne kadar zor bir duruma soktuğunun farkındasın değil mi?"
Onun yüzünden istemedende olsa en yakın arkadaşımın yalanını ortaya çıkartmıştım.
"Farkındayım ve sana minnettarım."
"Peki ya Ceyda?" diye sordum hafif bir sitemle. Hande ve Can sevgiliyken Ceyda, Can'ın arkadaş grubundaydı ve açıkçası Can'a bariz bir ilgisi olduğunu hep hissediyordum fakat Can, Hande'ye çok aşıktı ve gözü Hande'den başka hiç bir şey görmüyordu. Yemekte ise Ceyda ve Can'ın sevgili olduğunu öğrenmiştik. Hande o gün yıkılmıştı ve ben yanında olamamıştım.
"Hayır Ceyda ile aramda hiç bir şey yok. O yemeğe çok istediği için geldi ve gelmesi için belli bir yakınlığın olması gerekiyordu. Babamda arkadaşı diyeceğine kız arkadaşı dedi hepsi bu."
"Buna sevindim."
"O böyle bir şey olacağına inandı mı gerçekten?" O dediği kişi Handeydi. "Sencede inanması normal değil mi?"
"Değil. Ona hala deliler gibi aşık olduğumu nasıl bilmez?" diye yükseldi, daha sonra ise pot kırdığını anlayıp, "Bu konuştuklarımız aramızda kalacak değil mi?" diye sordu.
El mecbur, "Aramızda." dedim.
"Çok teşekkürler Duru. Şimdi kapatmam lazım sonra konuşuruz."
"Tamam. Görüşürüz." diyip telefonu kapattım.
Telefonu kapatır kapatmaz "Kimdi o?" diye yükselen Arslan'la göz göze gelmek durumunda kalmıştım. Fakat keşke gelmeseydim şayet hiçte iç açıçı bakmıyordu.
Gözlerinden sanki alev çıkacaktı. Çoğunlukla sinirli veya ya ifadesiz olurdu bakışları fakat ne zaman bir erkekle en ufak bir konuşmam olsa gözlerinde daha önce görmediğim büyük bir öfke olurdu? Bunun nedenini neydi?
Yoksa beni kıskanıyor muydu?
Yazım hatalarım varsa affola.
Size zaten söylemiştim üniversiteye başladım ve bu yıl hazırlık diye fazla zorlayacağımı hiç düşünmemiştim fakat başlar başlamaz bu yoğunluğu asla beklemiyordum yinede merak etmeyin dediğim günler bölümler gelmeye devam edecek.
Sizi seviyorum iyi ki varsınız gerçekten yazmaya devam etmek için tek sebebimsiniz.
Son olarak oy verir misiniz? 🙏🏼🤍
|
0% |