@zeynepclkzc
|
Arslan'ın beni kıskanıyor olma düşüncesi kalbimi hızlandırmaya yetmişti. Mantıklı düşününce onun eşiydim ve karnımda onun çocuğunu taşıyordum, yani beni başka erkeklerden kıskanması bu durumda normal sayılabilirdi eğer bizim normal bir evliliğimiz olsaydı.
Arslan, "Sana kimdi o adam dedim." diyince sanane dememek için zor tuttum kendimi. Bir dakika niye tutmuştum ki kendimi?
Bende onu Irmak'tan kıskanmıştım ve şimdi düşünüyorumda o bana herhangi bir açıklama yapmamıştı. Irmak'ın eski sevgilisi olduğunu bile ondan değil kardeşinden öğrenmiştim.
Yani şuan ona sanane dememek için hiç bir sebebim yoktu.
"Sanane." Afferin Duru.
Zamanı geriye alma şansım olsa hiç şüphesiz 3 saniye öncesine alır ve sanane demezdim çünkü Arslan ani bir firenle sağa çekip durmuştu ve bana her zamankinden daha sert bakıyordu.
Onun bu sert hallerine alıştığımı düşünüyordum ta ki şuana kadar. "Neden durdun?" diye sordum olabildiğince sert çıkarmaya çalıştığım sesimle.
Fakat beni her türlü tekliyecek olan sesiyle, "Hastaneye geldik." dediği an ufak çaplı bir şok yaşadım. Kafamı önüme çevirip gerçektende hastaneye geldiğimizi gördüğümde dudağımı ısırmaya başladım.
"İn." Her zamanki gibi kurduğu emir cümlesine göz devirerek arabadan indim, inerkende kapıyı çarpmayı ihmal etmemiştim. O da arabadan inip gözlerimin içine bakarak kapıyı olabildiğince yavaş kapatıp yanıma geldi.
Elimi tutup yürümeye başladığında ona ayak uydurdum. Toplum içindeki temaslarına alışmıştım. Ani bir evliliğimiz olduğu için her şeye dikkat ediyorduk. Hiç bir açık vermemeliydik.
Hastaneye girip direkt asansöre doğru ilerledik. Asansöre bindiğimizde kapılar tam kapanacakken bir elin araya girmesiyle kapılar tekrar açıldı.
İçeriye giren kişiyi gördüğüm an yine ve yine şok yaşadım. Ayşe teyze, eski ev sahibimiz. Kocası bizi apar topar evden atmıştı fakat daha öncede defalarca çıkmamızı istediğinde her defasında Ayşe teyze engel olmuştu.
Bana ve Mert'e zamanında çok yardımı dokunmuştu ve gerçektende hakkını ödeyemezdim. Onu burada gördüğüme çok şaşırmıştım, o da şaşırmış olacak ki asansöre bindiğinden beri şok olmuş bir ifadeyle bana bakıyordu.
Bu şaşkınlığı üstünden ilk atan o olmuştu ve bana yaklaştı. "Duru kızım," diyip sarıldığı an hiç bende hemen karşılık verdim.
Ayrıldığımız zaman hala şaşkın gözüküyordu. Bir bana birde Arslan'a baktı, o an ikisini tanıştırmam gerektiğini düşünüp, "Ayşe teyze, benim eski ev sahibim ve gerçektende teyzem gibi. Çok emeği vardır üstümde." dedim.
Arslan'ı tanıtacağım zaman, Arslan benden önce davranıp, "Arslan Kıraç. Duru'nun eşiyim." diye kendini tanıttı.
Ayşe teyzeye baktığımda şaşırmışa benzemiyordu. "Magazinde görmüştüm ama ihtimal vermemiştim meğer doğruymuş." dedi.
Mahcup bir şekilde, "Her şey çok ani oldu yoksa sana haber verirdim. Çok özür dilerim." dedim. Başka ne diyeceğimi bilmiyordum.
"Ah güzel kızım benim. Asıl ben senden özür dilerim, benim bey sizi evden çıkarmış inan bana son ana kadar haberim yoktu."
Gözlerim Arslan'a dediğinde sorgular şekilde bana bakıyordu. Bu konuyu onun yanında konuşmak istemiyordum.
"Sorun değil. Zaten tahmin etmiştim haberinin olmadığını." diyip konuyu kapatmaya çalıştım fakat Ayşe teyze hiç ama hiç yardımcı olmuyordu.
"Ne demek sorun değil be kızm. Hasta kardeşinle evden atılır gibi çıkmak zorunda kaldın. Hakkını helal et."
"Senin elinde olan bir şey değildi. Asıl sen Hakkını helal et." Asansör bizim ineceğimiz katta durunca, "Benim şimdi gitmem lazım sonra haberleşiriz." dedim.
Ayşe teyze, "Tamam kızım." diyip gülümsemişti. Asansörden inmek için haraketlendiğim an Arslan'la hala el ele olduğumuzu gördüm.
Bugün daha fazla şaşıramazdım.
...
Kontrol için önceki doktorun yani Derya'nın yanına gitmiştik. Bu süreçte benimle ilgilenecek olan doktor oydu. Her şeyin normal olduğunu bu zamanlarda biraz bulantı ve ara ara hafif sancılar olacağını söylemişti. Bebek henüz çok küçüktü, anne karnına iyice tutunabilmesi için belirli bir zamanın geçmesi gerektiğini ve o zaman geçene kadar daha dikkatli olmam gerektiğini söylemişti.
Arslan'ın su almak için odadan çıktığı ilk an kendime engel olamayıp, Derya'ya cinsel ilişkiye girebilir miyim diye sormuştum. Bunu yapacağımdan değil sadece merak etmiştim ve ne olur ne olmaz sormak istemiştim. Utana sıkıla sorduğum soruya gülerek verdiği cevap, "Bunu genelde babalar sorar ama sen istisnalardan oldun. Sorduğun soruya gelecek olursak hamilelikte cinsellik son 4 haftaya kadar son derece normal ve pek çok çift için güvenlidir." olmuştu.
Bu cevap beni hem utandırmış hemde nedensiz yere mutlu etmişti. Gerçektende uslanmaz bir insandım.
Akşam yemeğini Arslan'la dışarıda yemiştik ve eve gelene kadar tek kelime konuşmamıştı benimle. Normaldede konuşmazdı fakat bu kez ki suskunluğunun nedeni hiç şüphesiz sabahki sanane olayıydı.
Eve geldiğimizde hemen Mert'in odasına gitmiştim. Her zamankinden erken uyumuştu bugün. Sebebini ise tahmin etmek zor değildi, Arslan'ın aldığı araba ile çok oynayıp kendini yormuştu.
Uzun sayılabilecek bir süre Mert'i izledim. O kadar masum ve güzeldi ki ona bakınca tüm dertlerim yok oluyordu. Bu yola onun için çıkmıştım ve iyi ki çıkmıştım. Hayatım bir anda değişmişti fakat ilk başları saymazsak çok kötü bir değişiklik değildi. Evet gururum incinmişti bu yolda ama hiç bir şey Mert'in mutluluğundan daha önemli değildi ve Mert mutluydu, bunu tüm kalbimle hissediyordum.
O bu hayatta başıma gelen en güzel şeydi. Aniden gözünden akan yaşlara engel olamadım. Mert'e bakınca yüzümde hep derin bir tebessüm olurdu fakat şimdi gözlerimde yaş, kalbimde bir ağırlık vardı.
Onu uyandırmamak için sessizce odadan çıkıp kendi odama doğru ilerlemeye başladım.
Odaya girdiğim anda Arslan'la göz göze gelmem bir olmuştu. Beni görür görmez kaşlarını çatıp yanıma geldi. "Neden ağladın?" diye soran sesinde merak vardı.
"Ağlamadım."
"Sana neden ağladığını sordum."
"Bende ağlamadığımı söyledim."
Burnundan sertçe nefes verdi, benden bıktığı çok belli oluyordu. İstediği kadar bıkabilirdi umrum dışıydı tabi bakmasa daha güzel olurdu
"Son kez soruyorum eğer söylemezsen evdeki herkesi sorguya çeker onlara sorarım."
Gözlerine bakınca söylediği şeyde ne kadar ciddi olduğunu görmüştüm.
"Off, bilmiyorum bu aralar duygusalım işte Mert'in odasından geldim ona bakınca elimde olmadan gözlerim doldu." dedim tek nefeste.
Bakışlarındaki yumuşama kalbimi ısıtıyordu. "Mert en kısa zamanda sağlığına kavuşacak." demesiyle gözümde akmak için bekleyen yaşlar daha fazla beklemdi.
"O y-yaşıyacak demi?"
"Yaşıyacak."
Söylediği sözle derin bir nefes aldım. Bunu her defasında kendime söylüyordum zaten fakat başka birinin söylemesine bu kadar ihtiyacım olduğunu bilmiyordum.
Elleri yanaklarıma çıktı ve göz yaşlarımı sildi. Bu yaptığıyla kalbim ağzımda atmaya başlamıştı. Bana aniden şöyle şeyler yapmamalıydı. "Ağlama artık. Ağlayınca çirkin oluyorsun."
Söylediği şeyle hemen kaşlarımı çattım.
"Ha ha ha çok komik."
"Şaka yapmıyorum. Ciddiyim."
Bu olayı kendi lehime çevirmek adına, "Ne yani normalde güzel olduğumu mu söylüyorsun?" dedim.
"Öyle bir şey demedim."
"Ağlayınca çirkin oluyorsam bu demek oluyor ki ağlamayınca güzelim."
"Belkide ağlayınca dahada çirkin oluyorsun demek istemişimdir."
"Bana çirkin mi diyorsun?"
"Tam olarak öyle bir şeyde demedim."
"Ama dedin. Ağlayınca daha çirkin oluyorsun dedin."
"Belki öyledir dedim yani kesin değil."
"Sen benimle oyun mu oynuyorsun."
"Evet."
"Bana çabuk güzel olup olmadığımı söyle."
"Bunu gerçekten bilmek istiyor musun?"
"Evet."
"Güzelsin. Aklımı başımdan alacak kadar güzel, seni sadece kendime saklamak isteyeceğim kadar güzel, seni herkesten deli gibi kıskanmama sebep olacak kadar güzel."
Dudaklarıma kapanmadan hemen önceki sözleri bu olmuştu. O beni arzuyla öpmeye başlarken benim aklımda bana söylediği sözler vardı.
Aklımı başımdan alacak kadar güzel.
Seni sadece kendime saklamak isteyeceğim kadar güzel.
Seni herkesten deli gibi kıskanmama sebep olacak kadar güzel.
Kendime gelemeyi başardığım an öpüşüne karşılık vermeye başladım. Her zamanki gibi sert ve tutkulu öpüyordu beni.
Elini kısa elbisemin içine atıp kalçamı sıktı. Dudaklarımız nefes almak için ayrıldığı an, "Bebek için sağlıklı olamaya bilir." dedim.
Sonuçta Derya'ya sorduğum soruyu bilmiyordu ve onu biraz süründürmekten zarar gelmezdi.
"Derya'ya sorduğun soruyu duydum ve cevabıda duydum." diyip tekrar dudaklarıma yapıştı.
|
0% |