@zeynepclkzc
|
Gözlerimi açtığımda kafamı yavaşça Arslan'ın göğsünden kaldırdım. Ona baktığımda hala uyuyordu. Birçok kez beraber yatmıştık ama ne zaman gözlerimi açsam bu yatakta tek başımaydım hep, fakat bu kez öyle olmadı. Saat'e baktığımda normalden çok daha erken bir saatte uyanmıştım. Saat henüz 05.30'du.
Yataktan sessizce kalkıp banyoya gittim işlerimi halledip çıktığımda Arslan hala uyuyordu. Bunu fırsat bilip hemen giyinme odasına gittim ve çabucak seçtiğim kıyafetleri giydim.
Aşağı indiğimde Sevim abla ve Elif kahvaltı hazırlıyorlardı. Sevim abla beni görünce şaşırıp, "Kızım bu saatte niye kalktın sen?" diye sordu.
Haklı bir soruydu çünkü ben buraya geldiğimizden beri hep geç kalkıyordum. Oysaki normalde erken kalkardım.
Yalancı.
"Öyle uyandım işte dahada uyku tutmadı size yardıma geleyim dedim bende." dedim. Sevim ablanın her zamanki, gerek yok sen otur biz iki dakikaya hazırlarız laflarına gülümseyip Mert için kruvasan yapmaya başlamıştım bile. Mert çok seviyordu kruvasan'ı.
"Elif, kızım sen yavaştan masayı kurmaya başla." Sevim ablanın söyledikleriyle Elif kafa sallayıp salona masayı kurmaya gitti.
Fırından pişen kruvasanları çıkarırken Sevim abla tekrar söyleyemeye başladı "Ah be kızım ne zahmet ettin canın çektiyse deseydin iki dakikaya yapardım ben."
"Aman abla ya sanki ne yaptım Allah aşkına." dedim hafif sitemle. "Buyur Arslan oğlum bir şey mi istedin." diyen Sevim ablayla hemen arkamı döndüm. Onu görmemle kalbim anlamsız bir şeklide hızlanmaya başladı yine.
Bana olan bakışlarında yine sertlik vardı, anlaşılan her zamanki gibi özüne dönmüştü. "Bize biraz müsade eder misin abla?" Arsalan beyimizden beklenmeyen bir şekilde emir kipi kullanmamış ve izin istemişti.
Buna şaşırsamda belli etmemeye çalıştım. Sevim abla manidar bir şekilde gülümseyip "Tabi oğlum." dedi ardındanda mutfaktan çıktı. "Niye buradasın?" diye sorduğunda bir an bocaladım.
"Kahvaltıya yardım ediyorum." dedim. Kaşlarını çatıp "Bu senin işin değil." dedi her zamnki sert sesiyle. Onun gibi ters bir ifadeyle "Biliyorum." dedim. Şu an neden sorguya çekildiğimi bilmiyordum. Allah aşkına bunun sabah sabah derdi neydi böyle.
"O zaman?" dedi sorarcasına.
"Sadece yardım etmek istedim."
"Etme."
"Niye?"
"Kendini yormanı istemiyorum." dediğinde bir an duraksadım. Büyük ihtimalle bebek için diyordu. Hafifçe gülümseyip, "Merak etme bebeğime iyi bakıyorum ve onu yoruyorum."
"Bebeğimize."
"Efendim."
"Bebeğin değil Bebeğimiz ve farkındaysan bebeğimizi yorma demedim kendini yorma dedim."
"Alt tarafı bir kruvasan yaptım ne yorulmasından bahsediyorsun?" Ne söylese itiraz edeceğimi anlamış olacak ki sesli bir nefes verdi.
"Niye erken uyandın?" diye sordu bu kez. Kesinlikle bugün onda bir tuhaflık vardı.
"Yaptığım her şey için hesap mı vereceğim." dedim aksi bir sesle.
"Hesap sormuyorum sadece soruyorum."
"Niye soruyorsun."
"Merak ediyorum."
"Neden?'
"Karımla ilgili şeyleri merak edemez miyim?" yok kesinlikle bu adamda bugün bir şey vardı normalde benimle konuşmayan adam yok olmuştu. Korktuğum gibi geceden sonra eski haline dönmemişti bu kez.
"Sabah erken uyandım dahada uyku tutmadı."
Bana doğru yavaşça yaklaşmaya başladı, o yaklaşırken istemeden bende gerilemeye başladım. Yaklaştı, geriledim. Yaklaştı, geriledim en sonunda kalçam dezgaha değdiğinde kaçacak yerim kalmamıştı zaten neden kaçtığımıda bilmiyordum.
"Sabah uyandığımda, yatakta seni görmemeyi sevmedim." söyledikleriyle kısa çaplı bir şok yaşadım ardından bana ikici bir şok yaşatıp yanağımdan öptü ve gitti. Normalde dudağımda öpse bu kadar şaşıramazdım ama yanak...
Bir dakika boyunca kendime gelmeyi bekledim. Karnımda uçuşan şeyler inşallah bebeğimize zarar vermezdi. Demek sabahtan beri olan karın ağırısı buydu. Uyanınca beni yatakta görememek.
...
"Abla bugün İrem bana dedi ki ablandan ijin al beyaber şinamaya gidelim. Bana ijin veyecen demi?" Mert'in kahvaltıda aniden sorduğu soruyla bakışlarımı İrem'e çevirdim.
"Evet yenge izin ver Mert'e de beraber şinamaya gidelim." dediğinde masadaki herkes gülmüştü. Arslan'a baktığımda herkesin aksine gülmeyip sadece benim gülüşüme odaklanmıştı.
Utandığım için hemen önüme döndüm ve "Ece'yi de aranıza alırsanız neden olmasın." dedim.
Mert hemen Ece'ye dönüp ona çipil çipil bakmaya başladı, "Ece sende bizimle geliy misin? Olaylayı biliyosun bana yaydım etmelisin."
Ece gülüp, "Tebi ki gelirim." dedi. Mert'in olaylardan kastı İrem'e olan çocuksu duygularıydı.
Bir anda çalan telefonla bakışlarım kimin aradığında gitti ve arayanın numara olduğunu görünce gerildim.
Benimle beraber Arslan'ın da bakışları telefonumu bulmuştu. Arayan kişinin o adam olduğunu düşünmek bile beni çok korkutuyordu. Titreyen elimle telefonu sessize aldım.
Eğer arayan o adamsa Mert'in yanında onunla konuşmak istemiyordum. Aslında ben onla hiç konuşmak istemiyordum. O adam benim hayatımı mahvetmişti. O adam benim katilimdi.
Kafandaki düşünceleri atmaya çalışıp masada dönen sohbete kulak veridim fakat hiç bir şey duymuyordum sanki. Midem bulanıyor ve başım dönüyordu en son duyduğum şey ise "DURU." diye endişeyle bağıran Arslan'dı. Gerisi koca bir karanlık.
...
Gözlerimi hafifçe aralamaya çalıştım fakat başaramadım. Tekrar deneyeceğim sırada duyduğum seslerle denemekten vazgeçtim.
"Ablama biy şey olmaz demi Ayslan abi."
"Ablana hiç bir şey olmayacak."
"Olmasın. Ben ablamı çok seviyoyum ona biy şey oluysa ben ne yapayım." diyip ağlamaya başlayan Mert'in sesiyle gözlerimi bu kez tekte açmayı başardım. Bizim odadaydık ve karşımdaki koltukta Mert ve Arslan oturmuş bana bakıyordu.
Mert, "Ablaaa." diye bağırıp hızla boynuma atladı yavaşça doğrulup bende ona sarıldım. Ne kadar korktuğunu hissetmek kalbimi sızlatmıştı.
"Ablam çok koyktum." diye ağlamaya devam etti. O an içimde bir şeyler koptu, ona bu korkuyu yaşattığım için kendimden nefret ettim.
Arslan'ın "İyi misin?" diye sorduğu soruyla ona döndüm. İfadesinde bariz bir endişe vardı. Sorduğu soruya evet anlamında kafa salladım.
Odanın kapısı açıldı ve Ece içeri girdi. Benim uyandığımı görünce gülümseyip yanıma doğru geldi, "Duru, nasıl hissediyorsun?"
"İyiyim." demekle yetindim.
"Bundan sonra geceleri geç saatte uyuma sonra sabah sabah aniden uykuya dalıyorsun." diye devam ettiğinde Mert'e böyle söylediklerini anladım.
"Mert hadi gel biz gidelim ablanda iyice uyusun." dedi bu kez Mert'e doğru.
Mert bana bakıp istemeye istemeye Ece'nin ona uzattığı eli tuttu. "Abla iyicemen uyu tamam mı?"
"Tamam ablacığım." diyip onu öptüm. O da beni yanaklarımdan öpüp Ece'yle birlikte odandan çıktılar. Arslan'a dönüp "Ne oldu bana?" diye sorudum. Ardından elimi hemen karnıma attım.
"İyi, merak etme." diyen Arslan'ın sesiyle rahat bir nefes aldım. "Aniden bayıldın eve doktor çağırdığımda stresten bayıldığını ve hamilelikte aşırı korku, stres gibi duygular hissettiğinde bayılmanın normal olduğunu söyledi şimdi sen söyle bana neyden korktun?"
"H-Hiçbir şeyden korkmadım."
"O arayan numara kimindi? Her şey onadan sonra oldu."
"Hiç bir alakası yok."
"Neden bana doğruyu söylemiyorsun? Bilmediğimi falan mı düşünüyorsun? Senin hakkında o yanlış ve çirkin ithamları yaparkende her defasında yalanlamanı ve kendini savunmanı bekledim fakat sen yine sustun ve bana hiçbir şey söylemedin buda yetmiyormuş gibi sehin hakkında kötü düşünmem için yalan yanlış şeyler söyledin. Ben gerçekleri bilmiyor olsaydım şimdi hala o oyununa devam ediyor olurdun değil mi?"
"Ne yani onların suçlusu ben mi oldum şimdi? Asıl sen neden her şeyi bilmene rağmen bana o çirkin sözleri söyledin?" diye sordum öfkeyle. O zamanlar her şey çok hızlı oluyordu ve içimden bana o tür imamlarda bulunan adama karşı kendimi savunmak gelmemişti. Madem her şeyi en başından biliyordu da ne diye bana o kadar hakaret etmişti buradaki asıl suçlu oydu.
"Konuyu değiştirme ve bana o adamla ilgili her şeyi anlat."
"Hangi admla ilgili?"
"Mert'in babasıyla ilgili."
Başımdan geçen bir olay yüzünden bir haftadır yoktum bu bölümüde sizi daha fazla bekletemek istemediğim için hızlı hızlı yazıp attım inşallah beğenmişsinizdir. Kısa olduğu için özür dilerim.
Yazım hatalarım varsa affola.
|
0% |