Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@zeynepclkzc

"Sen böyle bir şeyi nasıl kabul ettin hala aklım almıyor." yaklaşık yarım saattir aynı şeyi söyleyen Hande'ye derince oflafım.

 

"Dedim ya Hande, başka çarem yoktu. Ya yarın öbür gün bir yerde beni görse hamile bir şekilde, o zaman çocuğun ondan olma ihtimalini düşünerek DNA testi yaptırırsa, ne bileyim çocuğumu benden alsa ve daha bunun gibi bir çok ihtimal. Tüm bunları düşünmek zorundayım. Elime böyle bir fırsat geçmişken geri tepemezdim."

 

"O adam çok tehlikeli."

 

"Biliyorum."

 

"Duru lütfen bir daha düşün. Emin misin?"

 

"Eminim. Bunu yapmak zorundayım."

 

"O zaman Arslan'a her şeyi anlat, seni yanlış tanımasın."

 

"Bunu yapmayacağım, istersen saçma bir gurur de ama o adam beni tanımada bana en çirkin benzetmeyi yaptı ve halada öyle düşünüyor bunda benimde payım var ama yinede hemen öyle düşünmesi gerekmezdi, şimdide beni istediği kadar para göz bir orospu sanmaya devam edebilir çünkü umrumda değil."

 

"Aslında tanıdığım kadarıyla öyle bir adam gibi değildi neden sana böyle davranıyor bende bilmiyorum ve şaşırıyorum."

 

"Neyse ne dediğim gibi istediğini düşünsün."

 

Böyle diyorsun ama bir yanın kırgın.

 

Yine başlama iç ses.

 

"Benim sebebim belli de acaba o niye hemen evlenmek istiyor?" diye sordum.

 

"Ben galiba biraz biliyorum."

 

"Anlat."

 

"Bak şimdi babamgilin camiada herkesin bir ailesi var sende gördün zaten, bölge liderlerinin hepside Arslan'dan yaşça büyük çünkü Arslan 2 yıl önce ölen babasının yerine geçti tabi ilkte herkes mutluydu çünkü onlara kök söktüren patronları öldü yerine genç oğlu geçti diye ama bu mutlulukları babamda dahil hepsinin boğazında kaldı, çünkü Arslan ölen babasından bile katı, acımasız ve dediğim dedik biri, onlara babasından bile fazla kök söktürdü ve buna devam ediyor. Bunları babamdan biliyorum, arada annemle konuşurken bende yanlarında olurdum. Neyse işte herkesin bir ailesi var ve galiba Arslan'ın da olması gerekiyormuş normalde bu konu hep vardı ama şimdi artık daha da ciddiye bindi ve eğer ailesi olmazsa liderliği sallanabilir gerçi bence o her türlü halleder ama duyduğuma göre babaanneside bir an önce evlenmesi için baskı yapıyormuş." Hande'nin bu hafta içinde evleneceğim adamla ilgili söyledikleri dikkatimi çekmişti.

 

"Gerçekten o kadar kötü biri mi?"

 

"Yani, aslında yine babamdan bildiğim kadarıyla başa geçtikten sonra bazı kirli işleri yasaklamış, uyuşturucu ticareti gibi kirli işler, ve buna benzer bir çok şeyi daha."

 

"Yani iyi Mafya mı?"

 

"Hiç sanmıyorum. Bayağı acımasızmış ve hata, yalan, ihanet üçlüsünü asla affetmezmiş, babam derdi ki onun yanındaysan hata yapamazsın, en ufak bir yalan söyleyemezsin hele ihanet alsa edemezsin. Herkes ondan korkuyor zaten, yemektekilerin sana sevgililik olayını sormama nedeni bile Arslan'a olan korkuları."

 

Duyduklarımla derin bir nefes daha aldım. Şu an ilk defa kararımı sorguluyordum.

 

Gece boyu Hande'yle konuştuk ve birazda içtik. Arslan, Can, Ceyda ve daha bir çok konu konuşmuştuk Uzun zamandır yapmadığımız dedikoduyu yapmıştık en sonunda da koyun koyuna uyuya kalmıştık.

 

                                  ...

 

Gözlerimi zar zor açıp ayağı kalktım. Hande hala uyuyordu. Saate bakınca öğlen olduğunu gördüm. Dün gece bayağı dağıtmıştık ve benim yine de bu saatte kalkmam normal sayılırdı, Hande akşama kadar uyurdu kesin.

 

Dolaba doğru gidip bakındım, hava çok sıcaktı beni bunaltmayacak beyaz crop ve uzun bir etek aldım dolaptan. Ettek çiçekli ve yırtmaçlıydı. Hızla giyindim.

 

 

Üstümü giyindikten sonra aşağı doğru inmeye başladım. Büyük ihtimal Ümit amca yoktu, o bu saate kalmadan işe giderdi. Mert ise çoktan uyanmıştır.

 

Dün Mert'le bugün için plan yapmıştık, önce gidip dışarda beraber öğle yemeği yiyecektik sonra sinemaya gidecektik planımız maalesef bu kadardı çünkü Mert'i asla yormamam lazımdı.

 

Solona doğru giderken Yada teyze bana seslendi "Duru kızım, sen normalde sabah kuşuydun?" diyip göz kırptı. "Dün uyku tutmadı Yelda teyze, bizde Hande'yle biraz dağı-" cümlemin yarıda kesilmesinin sebebi, kesinlikle burada olmasını beklemediğim bir kişiydi, Arslan. Onun burda ne işi var?

 

Yelda teyze salonun başında o ise Yelda teyzenin karşısında oturmuştu, onun biraz ilerisinde ise Ümit amca vardı.

 

"Gel Duru, gel yanıma otur şöyle." dedi Ümit amca, onun yanına gidip oturdum. Bu kez Yelda teyze konuştu, "Arslan Bey'de yeni geldi, seni öğle yemeğine çıkarmak için gelmiş." kaşlarım benden bağımız havaya kalktığında ifademi hemen toplayıp Arslan'a döndüm.

 

Dudağıma kondurduğum sahte bir tebessümle "Bana niye haber vermedin?" diye sordum.

O ise her zamanki sert sesi ve ifadesiz bakışlarıyla "Telefonlarını açsaydın haber verecektim." dedi.

 

Tam cevap verecekken Mert'in "Ablaaaa" diyen sesi doldurdu salonu. Mert bana doğru koşuyordu, hemen ayağı kalkıp onu kucağıma aldım. "Mert, koşmak yok demedim mi?" tabiki Mert uyarımı hiç dinlemeyip hemen yanağımı öptü, hafifçe gülümseyip onunla beraber geri oturdum koltuğa. "Ablaaa naşıl olmuşum, lakışıklı olmujmuyum." Onu haftaya kaldırıp baktım "Hayatımda gördüğüm en yakışıklı erkek olmuşsun." diyip yanağını öptüm. Onu tekrar kucağıma oturttum. "Yelda teyjee lakışıklımyım, bu gün ablamla dışalı çıkıcaz." Yelda teyze'de kocaman gülümseyip "Benimde gördüğüm en yakışıklı erkek olmuşsun." dedi. Mert kocaman gülümserken Ümit amaca yalandan öksüürüp boğazını temizledi. Yelda teyzede çocukla çocuk olma bakışı attı ona. Mert bu kez Ümit amcaya döndü, beklenti dolu gözlerle ona bakmaya başlayınca Ümit amca "Niye bu kadar yakışıklı oldun oğlum şimdi tüm kızlar sana bakacak." dedi.

 

Mert tekrar gülümseyip "Bakşınlar, ben bil tek ablama bakalim." dedi. Onun bal yanaklarını tekrar öptüm.

 

Mert salonda ki yabancıyı sonunda fark etmiş gibi sessiz olduğunu düşündüğü bir sesle "Abla bu abi kim?" diye sordu, salondaki herkes onu duymuştu. Benimde bir an için varlığını unuttuğum adamın yüzündeki buzdan ifade eskiye nazaran biraz kırılmıştı. Mert'e bakıp konuştu,

 

"Ben Arslan Kıraç, tanıştığıma memnun oldum."

 

"Bende Melt Yılmaz, tanıjdığıma memun oldum." Mert'in bu hali beni güldürmüştü.

 

Arslan bu kez ayağı kalktı "Biz artık gidelim, hadi Duru." bende kafa sallayıp ayağı kalktım.

 

Arslan önce Ümit amcanın elini sıktı sonra Yelda tezeye teşekür etti. Beraber evden çıkarken Mert kucağımdaydı. Kulağıma eğilip "Bu abidemi bijle gelecek?" diye sordu.

"Evet ablacığım." bu Mert için yerleri bir cevap olmuştu.

 

Onun arabasının önünde durunca önce Mert'i bırakmam için arka koltuğu açtı. Ben Mert'i koltuğa bırakıp kemrini bağlandıktan sonrası kapıyı kapattı, bu kez benim için ön koltuğu açtı, hemen bindim. O da önden dolaşıp yanıma bindi.

 

"Niye geldin?" diye sordum. Sesimi bilerek yumuşak tutuyordum, Mert endişelenmesin diye.

 

"Dün konuştuğumuz konunun üstünden geçeceğiz." Arslan'ın cevabına kafa salladım, yaklaşık 15 dakikalık bir yolculuğun ardından güzle bir restoranda durmuştuk.

 

Vale gelip hemen kapımı açtı. Bende inip arka koltuğun kapısını açtım. Mert'in kemerini açıp yere indirdim. Hemen elimi tuttu.

 

Arslan anahtarı valeye verince beraber restoranda doğru yürümeye başladık. Burası çok özel bir yere benziyordu. İçeri girince gereksiz yere getirmiştim çünkü öğle saati olmasına rağmen buradaki herkes çok şıktı ve ben kesinlikle buraya yakışmıyordum. Hatta şu yanımdaki adamada yakışmıyordum. Normalde asla kendimi küçük görmezdim, gayret güzel bir kadındım ama Arslan aşırı yakışıklı ve şıktı ve doğrusu gerçektende asla ona yakışmıyordum. Peki ya bu beni niye şu an üzmüştü ki. Duru kızım kendine gel!

 

Biz içeriye girdikten hemen sonra bir adam gelip "Hoşgeldiniz" dedi. Arslan başını salladı hoş bulduk analmında. Adam, bize oturacağımız yere kadar eşlik etti. Neden yine tüm gözleri üstümde hissediyordum. Galiba buna alışmak zorundaydım çünkü bu adamın yanında ki kadın olmak, tüm gözleri üstüme çekiyordu.

 

Oturup siparişlerimizi verdik. Mert çocuk menüsünden köfte patates, bense mantarlı spagetti istemiştim.

Arslan'da kesinlikle daha önce adını bile duymadığım bir yemek istemişti.

 

"Şen ablamı nelden tanıyosun?" diye sordu Mert.

 

"Ablanla yakında evleneceğiz." şaşkınca Arslan'a baktım. Nasıl pat diye söylerdi bunu. Mert'in aniden gözleri doldu "Ablaaa Arslan doğyu mu diyo?"

 

"Evet ablacığım." yalan söylemenin bir anlamı yoktu. "Bırakacak mısın beni?" duyduklarıma şok oldum.

 

"Hayır tatbiki. Sen böyle bir şey nasıl düşünürsün Mert? Seni asla bırakmıyacağımı bilmiyor musun?"

 

"Ama evlenince gidilmiyolmu?"

 

Bu kez benden önce Arslan cevap vermişti, "Evet giriliyor, o yüzden ablan ve sen benim yanıma taşınacaksınız."

 

"Bende gelebiliymiyim kii?"

 

"Tabiki gelebilirsin."

 

"Şen ablamı sevilomusun?"

 

"Evet."

 

"Abla sen peki, Arslan'ı sevilomusun?"

 

"Evet kuzum seviyorum, yoksa niye evleneyim ki?"

 

"Tamam o jaman evelenin izjin verdim." Mert'in bu çıkışı ikimizde güldürmuştu ve ben onu gülerken ilk defa gördüm ama keşke görmeseydim, nerden bilecektim ki bugünden sonra gülüşünün müptelası olacağımı.

Allah'ım bir insan nasıl bu kadar güzel güler ki?

 

Arslan'ın bakışları baba dönünce gülüşü hızla soldu. Yüzü tekrar eski sert ifadesini aldı. Bana bir tebessümü bile çok görüyordu, ama görecekti, bundan sonra o bana karşı nasılsa bende öyle olacaktım.

 

 

 

 

 

Yazım hatalarım olduysa özür dilerim.

 

Lütfen oy verir misiniz? 🙏🏻❤️‍🩹

 

Oy ve okunma çok olunca benimde hevesim çok oluyor ve hemen yazmak istiyorum. Bide yorumda yaparsanız sevinirim. Kurguyla ilgili önerilere açığım. Hatta bizzat rica ediyorum, kurgunun nasıl ilerlemesini isterseniz?

 

 

Loading...
0%