Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@zeynepclkzc

Yemekleri yedikten sonra bir kafeye gelmiştik, burada çocuklar için oyun alanı vardı Mert'i oraya bırakmıştık daha rahat konuşmak için.

 

Şuansa elimde ki kağıta bakıyordum. İlkte evlilik sözleşmesi sanmıştım ama değildi bu daha çok yaptığımız anlaşmayla ilgili bir sözleşmeydi.

 

Fakat sadece 3 madde vardı;

 

1) Arslan Kıraç istediği zaman boşanma davası açacak ve karşı tarf zorluk çıkarmayacak.

 

2) Duru Yılmaz, Arslan Kıraç'in istediği her yere gidecek.

 

3) Aralarındaki evlilik sahte bir evlilik olacak ve taraflar bunun bilincinde olacak fakat bu evliliğin iç yüzünü kimseye söylenmiyecek.

 

"Eğer istediğin bir madde olursa söyle, yapabileceğim bir şeyse avukata söylerim ekler."

 

Bir süre düşündüm ama aklıma hiç bir şey gelmiyordu.

 

"Hayır yok ama ben Hande'ye her şeyi anlattım." yalan söyleyemezdim, yarın öbür gün ortaya çıkarsa benim başım yanardı, en iyisinin şimdi söylemek olduğunu düşünüyordum ta ki karşımdaki adamın bakışlarını görene kadar.

 

Gözlerini yumup burun kemerini sıktı, büyük ihtimal sakinleşmek için yapmıştı bunu, gözleri tekrar gözlerime bakınca yutkunamadım.

 

"Ailesine söyler mi?"

 

"Hayır, asla söylemez. Bundan eminim."

 

"Sakın başka kimseye söylemek gibi bir aptallık yapma ve arkadaşını uyar. Kimse bilmeyecek."

 

"Tamam." bu adamın her dediğini yapmak veya kabul etmek artık katlanılmaz bir boyuta ulaşmıştı.

 

"İmzala."

 

Göz devirip hızla imzaladım.

 

"Birazdan kalacağız. Sizi benim eve bırakacağım, ailemle tanışmanız için. Sakın orada pot kırma eğer nerede, nasıl tanıştınız gibi şeyler sorulursa bir şeyler uydur."

 

"Sen orada olmayacak mısın?"

 

"Hayır. Önemli bir işim var."

 

"Peki."

 

"Kalkalım mı?"

 

"Olur."

 

                               ...

 

Arabada ilerlerken daha önceden tanıdık gelen yollara bakıyordum. Evleri şehrin içindeydi ama değil gibiydi. İtiraf etmem gerekirse Arslan'ın ailesiyle tanışacağım için çok gergindim üstelik adi herif yalan söyleme işini bana bırakmıştı.

 

"Abla neyeye gidiyoluz?" Mert'in sorusuna ben cevap vermeden Arslan vermişti.

 

"Bundan sora yaşıyacağınız eve gidiyoruruz. Benim ailemle tanışacaksınız."

 

"Şenin kaldeşin valmı?"

 

"Var, iki tane."

 

"Kaç yaşındalay?"

 

"İkisinde 18."

 

"Ama çok bülüklelmiş. Benimle arkadaş olmazlar ki?"

Mert'in bu tatlı üzüntüsü Arslan'ı güldürmüştü.

 

"Olurlar merak etme, hatta eminim seni çok severler."

 

"Gelçekten mi?"

 

"Gerçekten."

 

Bir süre daha gittikten sonra araba sonunda ev demenin günah olduğu saray yavrusunun önünde durdu.

 

"Siz inin, geleceğinizden haberleri var zaten, sizi bekliyorlar. Benim gitmem lazım."

 

"Tamam."

 

Arabadan indip arka koltuğun kapısını açtım.

 

Mert'in kemerini çözerken gözlerim dikiz aynasına kaydı. Arslan'ın gözleri dikiz aynasından eğildiğim için ortaya çıkan göğüslerime bakıyordu.

Boğazını temizleyip önüne döndü, bende Mert'i hemen indirip kapıyı çarptım. Sapık herif!

 

Biz Mert'le ev pardon sayar yavrusuna doğru ilerlerken Arslan'da arabayı çalıştırıp hızla gitti.

 

"Abla Ümit amcagilin kinden bile kocaman."

 

"Evet ablacığım gerçektende kocaman."

 

Mert'le kapının önüne gelince zile bastım kısa bir süre sonra kapıyı orta yaşlarında bir kadın açtı, üstündekilerden bu evin çalışanı olduğunu anlamıştım. "Hoşgeldiniz efendim. Buyrun içeri lütfen."

 

"Hoşbulduk." diyip gülümsedim.

 

İçeri geçip kadını takip ettik. Bizi devasal büyüklükteki salona getirmişti. Biz içeri girer girmez Arslan'ın babaannesi ve kardeşleri ayağı kalktı.

 

Babaannesi bana doğru yürütüp elini uzattı. Yaşlı kadını kırmayıp hemen eline uzandım ve öpüp başıma koydum. "Hoşgeldiniz kızım. Ben Zümrüt Kıraç, Arslan'ın babaannesiyim."

 

"Hoşbuldum Zümrüt hanım. Duru Yılmaz." bakışlarımı Mert'e çevirip "Kardeşim Mert." dedim.

 

Bu eve geldiğimde bir daha ne zaman göreceğim diye büyük ayıp ettiğim kız konuştu bu kez. "Bende İrem, şu yanındaki şahıs da Yiğit maalesef ikizim olur kendisi."

 

"Ha ha ha çok komik." dedi Yiğit. Gerçektende çok benziyorlardı.

 

Onlara gülümseyip "Tanıştığıma çok memnun oldum." dedim. İkisinde aynı anda gülümseyip "Bizde." dedi.

 

"Gel kızım şöyle oturalım ayakta kaldınız." diyen Zümrüt hanım'ın gösterdiği yere oturduk, o da hemen yanımıza oturdu ikizlerse karşıya.

 

"Duru abla, abimle nasıl tanıştınız. Anlatsana, çok merak ediyorum." bu soruyu bekliyordum ama bu kadar çabuk değil. Allah'tan arabada bunla ilgili kısmen yalan bir cevap bulmuştum.

 

"Biz gece kulübünde tanıştık. Ben yanlışlıkla abinin üstüne içecek döktüm. işte daha sonra biraz sohbet ettik. Ayrılırken birbirimize numaralarımızı verdik. Ertesi gün abin beni yemeğe götürdü bir süre böyle devam ettikten sonra sevgili olduk." söylediğim yalana ben bile inanmıştım. "Abime bak sen." diyip güldü İrem.

 

İnşallah gece kulübünde falan dedim diye Zümrüt hanım benimle ilgili yanlış şeyler düşünmezdi.

 

Sen niye gece kulübü dedin? Başka yer mi yoktu?

 

Aklıma gelmedi.

 

Gerçi çok tatlı bakıyordu bana, buda demek oluyor ki torunu gibi önyargılı değil.

 

Bir süre sonra ikizler Mert'e evi gezdirmek için gitmişlerdi. Ben ve Zümrüt hanım sohbet etmeye devam ediyorduk beni şaşırtan şeyse Zümrüt hanımdan ailemle ilgili soru gelmemiş olmasıydı.

 

"Kızım bir şey soracağım özel olmazsa." işte bendeki de böyle bir çom ağızlılıktı.

 

"Buyrun tabi."

 

"Annen ve baban, onlar neredeler."

 

"Annem sizlere ömür, babamsa ben küçükken bizi bırakıp gitmiş."

 

"Kusura bakma kızım bilmiyordum, basın sağolsun."

 

"Siz sağolun." diyip gülümsedim. Annem öldü diye hiç üzülmemiştim bu beni kötü bir evlat yapacaksa yapsındı. Onu bana yaptığı her şeye rağmen çok seviyordum taki Mert doğana kadar, bana yaptıklarını unuturdum ama Mert daha bebekken ona yaptıklarını asla unutmamıştım, unutmayacaktım. Anneme olan sevgim Mert doğduktan sonra nefrete dönüşmüştü. Bir anne, bir insan bu kadar kötü olmamalıydı.

 

                                 ...

 

Zümrüt Hanım'ın kesin emriyle bu gece burda kalacaktık, her ne kadar itiraz etsemde asla kabul etmiyordu zaten bir hafta sonra burda yaşıyacaksınız ne olmuş diye tüm itirazlarımı görmezden gelmişti bende el mecbur kabul etmiştim ve Hande'ye de haber vermiştim merak etmesinler diye.

 

Akşam yemeklerini beraber hazırlamıştık, galiba ne kadar bu işlere yatkınım onu görmek istemişti, bende en iyi bildiğim şey olan karnıyarığı yapmıştım.

 

Kapı çaldı, bu gelen Arslan olmalıydı ve evet içeriye giren kişi Arslan'dı. Yanıma gelip saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu.

 

Bismillahirrahmanirrahim ne oluyor kız?

 

Rol icabı başlama yine.

 

"Oğlum hiç oturma, yemek hazır seni bekliyorduk biz." dedi Zümrüt hanım.

 

"Siz geçin, ben üstümü değiştirip geleceğim."

 

Masaya geçmiştik, kısa bir süre sonra Arslan'da gelmişti. Takım elbisesi yerine daha sportif bir tişört altında pantolon giymişti ve inanılmaz yakışıklı duruyordu. Lanet olsun!

 

"Arslan abi, şimdi şen ablamla evlenicen ya bende şenin kaldeşinle evlenebiliymiyim?"

 

Birden masadaki herkes gülmeye başladı. "O nerden çıktı ablacığım?"

 

"Abla İrem çok güjel, zaten o da istiyo, bana dedi ki abime sol, o ne delse o. Demi İrem."

 

"Evet ufaklık abim ne derse o."

 

Arslan, İrem'e sen uslanmazsın bakışı atıp Mert'e döndü, "Bak şimdi Mertl, ablan ve ben çok büyüğüz o yüzden evlenebiliriz ama sen daha çocuksun, biraz daha büyüyünce bu konuyu bir daha konuşalım olur mu?"

 

"İrem şen benim büyümemi bekleymisin?"

 

"Bence beklemelisin, bu zamana kadar R harfinin içinde olduğu tek bir şeyi doğru söyledi o da senin adın." dedim.

 

"Ya yerim. Tabi ki beklerim."

 

Mert kolay kolay hiç bir kızı beğenmedi varsa yoksa bendim onun için, herkesi benle kıyaslar ablam daha güzel derdi şimdiyse hem şaşırmış hem kıskanmıştım yinede çok tatlıydı.

 

Arslan önündeki karnıyarığı yerken "Sevil Hanım ne koydu buna, bundan sonra böyle yapsın." dedi.

 

"Duru kızım yaptı onu." diye cevap verdi Zümrüt hanım.

 

Arslan bana baktı, tabiki her zamanki sert ifadesiyle bakmıştı,

 

"Ellerine sağlık."

 

"Afiyet olsun."

 

                                  ...

 

Yemekleri yedikten sonra ikizler ve Mert yukarı çıkmıştı bizde bahçede çay içip sohbet etmiştik Zümrüt hanımla, tabi Arslan bey kafasını elindeki telefondan asla kaldırmamıştı. "Eee artık bana müsade, odama gidip biraz dinlemeceğim. Malum yaşlılık yoruyor."

 

"İyi akşamlar." diyip gülümsedim bende. Zümrüt hanım çıktıktan sonra Arslan kafasını telefondan kaldırmadan koştu, "İstediğin oldu, babaannem sevdi seni, artık sırtın yere gelmez."

 

"Yine ne diyorsun sen."

 

"Amacına her geçen gün daha çok yaklaşıyorsun."

 

"Neymiş benim amacım."

 

"Para."

 

"Nasıl bunu dersin? Beni tanımıyorsun bile."

 

"Bir gece barda yanıma geliyorsun ve benimle bir gece geçirmek istediğini söylüyorsun, bir hafta sonra yakından tanıdığım ama seni yanlarında daha önce hiç görmediğim insanlarla önemli bir yemeğe geliyorsun, sana söylediğim ithamları inkar etmeyip üstüne bir daha benimle beraber oluyursu, yaptığım teklifi hemen kabul edip üstüne çocuk istiyorsun, ve en son nokta hiç kimseyi beğenmeyen babaannemin gönlünü fethediyorsun. Ne yaptın? Yemek falan yapıp etkilemeyemi çalıştın?"

 

Bunları söylerken kafasını telefondan kaldırmış en sert bakışlarıyla gözlerime bakmıştı.

 

Böyle düşüneceğinin az çok farkındaydım ama insan sorardı, o ise şimdide daha öncede hemen yapıştırmıştı damgayı.

 

"Evet aynen öyle." kendimi açıklamak istemiyordum böyle düşünmeye devam edebilirdi.

 

Ayağı kalkıp ona doğru ilerledim, tam önünde durup kucağına oturdum,

 

"Şimdi kalkta şu çocuğu yapalım, biliyorsun kendimi hemen garantiye almam lazım."

 

 

 

 

 

Aslında bu bölüm daha farklıydı, Arslan, Duru'nun neden bunları yaptığını öğreniyordu çünkü Mert hastalanıyordu falan ama sonra o yazdığım bölüm silindi bende istemeye istemeye tekrar yazarken birden vazgeçtim ve böyle yaptım ama kızmayın bana Arslan elinde sonunda öğrenecek zaten. Neyse diğer bölümle ilgili çok araftayım ne yazacağımı kara kara düşünüyor aklıma fikir gelmesini bekliyorum, şeytan diyor bölümün tamamında bunları seviştir sende kurtul bende kurtulayım ama adı üstünde 😈

 

Ayy ama cidden biraz fikre ihtiyacım var, istediğiniz sahneler varsa lütfen yazın ve nasıl ilerlemesini istiyorsunuz onuda yazın sizin fikirlerinizde önemli benim için.

 

Yazım hatalarım için özür dilerim. Telefondan yazıyorum ve ne kadar kontrol e

 

Merhaba, bölümler çok geç geliyor diyenler var ama bölümler 2 günde bir geliyor çok nadir 3 güne uzuyor. Evet kısa olduğunu kabul ediyorum ama aklıma geleni yazıp sizi çok bekletmemek için hemen paylaşıyorum. Fakat itiraf etmem gerekirse ilginiz çok güzel. Açıkçası benim bu kurgudan çok beklentim yok sadece eğlenmek amacıyla yazdığım klişe bir kurgu. Kendimi biraz daha yeterli hissettiğimde gerçekten kaliteli, güzel bir kurgu yazmak istiyorum. Yaşım henüz 17 ve ilk deneyimim olan bu kurgudan hiç memnun değilim ama siz seviyorsanız ve ben eğleniyorsam sorun yok sonuna kadar yazmaya devam edeceğim. Sadece klişe ve basit bir kurgu olduğunu kabul ettiğimi bilin ona göre okuyun.

 

Artık bölüme geçiyorum. 🫠

 

                                ...

 

Yemekleri yedikten sonra bir kafeye gelmiştik, burada çocuklar için oyun alanı vardı Mert'i oraya bırakmıştık daha rahat konuşmak için.

 

Şuansa elimde ki kağıta bakıyordum. İlkte evlilik sözleşmesi sanmıştım ama değildi bu daha çok yaptığımız anlaşmayla ilgili bir sözleşmeydi.

 

Fakat sadece 3 madde vardı;

 

1) Arslan Kıraç istediği zaman boşanma davası açacak ve karşı tarf zorluk çıkarmayacak.

 

2) Duru Yılmaz, Arslan Kıraç'in istediği her yere gidecek.

 

3) Aralarındaki evlilik sahte bir evlilik olacak ve taraflar bunun bilincinde olacak fakat bu evliliğin iç yüzünü kimseye söylenmiyecek.

 

"Eğer istediğin bir madde olursa söyle, yapabileceğim bir şeyse avukata söylerim ekler."

 

Bir süre düşündüm ama aklıma hiç bir şey gelmiyordu.

 

"Hayır yok ama ben Hande'ye her şeyi anlattım." yalan söyleyemezdim, yarın öbür gün ortaya çıkarsa benim başım yanardı, en iyisinin şimdi söylemek olduğunu düşünüyordum ta ki karşımdaki adamın bakışlarını görene kadar.

 

Gözlerini yumup burun kemerini sıktı, büyük ihtimal sakinleşmek için yapmıştı bunu, gözleri tekrar gözlerime bakınca yutkunamadım.

 

"Ailesine söyler mi?"

 

"Hayır, asla söylemez. Bundan eminim."

 

"Sakın başka kimseye söylemek gibi bir aptallık yapma ve arkadaşını uyar. Kimse bilmeyecek."

 

"Tamam." bu adamın her dediğini yapmak veya kabul etmek artık katlanılmaz bir boyuta ulaşmıştı.

 

"İmzala."

 

Göz devirip hızla imzaladım.

 

"Birazdan kalacağız. Sizi benim eve bırakacağım, ailemle tanışmanız için. Sakın orada pot kırma eğer nerede, nasıl tanıştınız gibi şeyler sorulursa bir şeyler uydur."

 

"Sen orada olmayacak mısın?"

 

"Hayır. Önemli bir işim var."

 

"Peki."

 

"Kalkalım mı?"

 

"Olur."

 

                               ...

 

Arabada ilerlerken daha önceden tanıdık gelen yollara bakıyordum. Evleri şehrin içindeydi ama değil gibiydi. İtiraf etmem gerekirse Arslan'ın ailesiyle tanışacağım için çok gergindim üstelik adi herif yalan söyleme işini bana bırakmıştı.

 

"Abla neyeye gidiyoluz?" Mert'in sorusuna ben cevap vermeden Arslan vermişti.

 

"Bundan sora yaşıyacağınız eve gidiyoruruz. Benim ailemle tanışacaksınız."

 

"Şenin kaldeşin valmı?"

 

"Var, iki tane."

 

"Kaç yaşındalay?"

 

"İkisinde 18."

 

"Ama çok bülüklelmiş. Benimle arkadaş olmazlar ki?"

Mert'in bu tatlı üzüntüsü Arslan'ı güldürmüştü.

 

"Olurlar merak etme, hatta eminim seni çok severler."

 

"Gelçekten mi?"

 

"Gerçekten."

 

Bir süre daha gittikten sonra araba sonunda ev demenin günah olduğu saray yavrusunun önünde durdu.

 

"Siz inin, geleceğinizden haberleri var zaten, sizi bekliyorlar. Benim gitmem lazım."

 

"Tamam."

 

Arabadan indip arka koltuğun kapısını açtım.

 

Mert'in kemerini çözerken gözlerim dikiz aynasına kaydı. Arslan'ın gözleri dikiz aynasından eğildiğim için ortaya çıkan göğüslerime bakıyordu.

Boğazını temizleyip önüne döndü, bende Mert'i hemen indirip kapıyı çarptım. Sapık herif!

 

Biz Mert'le ev pardon sayar yavrusuna doğru ilerlerken Arslan'da arabayı çalıştırıp hızla gitti.

 

"Abla Ümit amcagilin kinden bile kocaman."

 

"Evet ablacığım gerçektende kocaman."

 

Mert'le kapının önüne gelince zile bastım kısa bir süre sonra kapıyı orta yaşlarında bir kadın açtı, üstündekilerden bu evin çalışanı olduğunu anlamıştım. "Hoşgeldiniz efendim. Buyrun içeri lütfen."

 

"Hoşbulduk." diyip gülümsedim.

 

İçeri geçip kadını takip ettik. Bizi devasal büyüklükteki salona getirmişti. Biz içeri girer girmez Arslan'ın babaannesi ve kardeşleri ayağı kalktı.

 

Babaannesi bana doğru yürütüp elini uzattı. Yaşlı kadını kırmayıp hemen eline uzandım ve öpüp başıma koydum. "Hoşgeldiniz kızım. Ben Zümrüt Kıraç, Arslan'ın babaannesiyim."

 

"Hoşbuldum Zümrüt hanım. Duru Yılmaz." bakışlarımı Mert'e çevirip "Kardeşim Mert." dedim.

 

Bu eve geldiğimde bir daha ne zaman göreceğim diye büyük ayıp ettiğim kız konuştu bu kez. "Bende İrem, şu yanındaki şahıs da Yiğit maalesef ikizim olur kendisi."

 

"Ha ha ha çok komik." dedi Yiğit. Gerçektende çok benziyorlardı.

 

Onlara gülümseyip "Tanıştığıma çok memnun oldum." dedim. İkisinde aynı anda gülümseyip "Bizde." dedi.

 

"Gel kızım şöyle oturalım ayakta kaldınız." diyen Zümrüt hanım'ın gösterdiği yere oturduk, o da hemen yanımıza oturdu ikizlerse karşıya.

 

"Duru abla, abimle nasıl tanıştınız. Anlatsana, çok merak ediyorum." bu soruyu bekliyordum ama bu kadar çabuk değil. Allah'tan arabada bunla ilgili kısmen yalan bir cevap bulmuştum.

 

"Biz gece kulübünde tanıştık. Ben yanlışlıkla abinin üstüne içecek döktüm. işte daha sonra biraz sohbet ettik. Ayrılırken birbirimize numaralarımızı verdik. Ertesi gün abin beni yemeğe götürdü bir süre böyle devam ettikten sonra sevgili olduk." söylediğim yalana ben bile inanmıştım. "Abime bak sen." diyip güldü İrem.

 

İnşallah gece kulübünde falan dedim diye Zümrüt hanım benimle ilgili yanlış şeyler düşünmezdi.

 

Sen niye gece kulübü dedin? Başka yer mi yoktu?

 

Aklıma gelmedi.

 

Gerçi çok tatlı bakıyordu bana, buda demek oluyor ki torunu gibi önyargılı değil.

 

Bir süre sonra ikizler Mert'e evi gezdirmek için gitmişlerdi. Ben ve Zümrüt hanım sohbet etmeye devam ediyorduk beni şaşırtan şeyse Zümrüt hanımdan ailemle ilgili soru gelmemiş olmasıydı.

 

"Kızım bir şey soracağım özel olmazsa." işte bendeki de böyle bir çom ağızlılıktı.

 

"Buyrun tabi."

 

"Annen ve baban, onlar neredeler."

 

"Annem sizlere ömür, babamsa ben küçükken bizi bırakıp gitmiş."

 

"Kusura bakma kızım bilmiyordum, basın sağolsun."

 

"Siz sağolun." diyip gülümsedim. Annem öldü diye hiç üzülmemiştim bu beni kötü bir evlat yapacaksa yapsındı. Onu bana yaptığı her şeye rağmen çok seviyordum taki Mert doğana kadar, bana yaptıklarını unuturdum ama Mert daha bebekken ona yaptıklarını asla unutmamıştım, unutmayacaktım. Anneme olan sevgim Mert doğduktan sonra nefrete dönüşmüştü. Bir anne, bir insan bu kadar kötü olmamalıydı.

 

                                 ...

 

Zümrüt Hanım'ın kesin emriyle bu gece burda kalacaktık, her ne kadar itiraz etsemde asla kabul etmiyordu zaten bir hafta sonra burda yaşıyacaksınız ne olmuş diye tüm itirazlarımı görmezden gelmişti bende el mecbur kabul etmiştim ve Hande'ye de haber vermiştim merak etmesinler diye.

 

Akşam yemeklerini beraber hazırlamıştık, galiba ne kadar bu işlere yatkınım onu görmek istemişti, bende en iyi bildiğim şey olan karnıyarığı yapmıştım.

 

Kapı çaldı, bu gelen Arslan olmalıydı ve evet içeriye giren kişi Arslan'dı. Yanıma gelip saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu.

 

Bismillahirrahmanirrahim ne oluyor kız?

 

Rol icabı başlama yine.

 

"Oğlum hiç oturma, yemek hazır seni bekliyorduk biz." dedi Zümrüt hanım.

 

"Siz geçin, ben üstümü değiştirip geleceğim."

 

Masaya geçmiştik, kısa bir süre sonra Arslan'da gelmişti. Takım elbisesi yerine daha sportif bir tişört altında pantolon giymişti ve inanılmaz yakışıklı duruyordu. Lanet olsun!

 

"Arslan abi, şimdi şen ablamla evlenicen ya bende şenin kaldeşinle evlenebiliymiyim?"

 

Birden masadaki herkes gülmeye başladı. "O nerden çıktı ablacığım?"

 

"Abla İrem çok güjel, zaten o da istiyo, bana dedi ki abime sol, o ne delse o. Demi İrem."

 

"Evet ufaklık abim ne derse o."

 

Arslan, İrem'e sen uslanmazsın bakışı atıp Mert'e döndü, "Bak şimdi Mertl, ablan ve ben çok büyüğüz o yüzden evlenebiliriz ama sen daha çocuksun, biraz daha büyüyünce bu konuyu bir daha konuşalım olur mu?"

 

"İrem şen benim büyümemi bekleymisin?"

 

"Bence beklemelisin, bu zamana kadar R harfinin içinde olduğu tek bir şeyi doğru söyledi o da senin adın." dedim.

 

"Ya yerim. Tabi ki beklerim."

 

Mert kolay kolay hiç bir kızı beğenmedi varsa yoksa bendim onun için, herkesi benle kıyaslar ablam daha güzel derdi şimdiyse hem şaşırmış hem kıskanmıştım yinede çok tatlıydı.

 

Arslan önündeki karnıyarığı yerken "Sevil Hanım ne koydu buna, bundan sonra böyle yapsın." dedi.

 

"Duru kızım yaptı onu." diye cevap verdi Zümrüt hanım.

 

Arslan bana baktı, tabiki her zamanki sert ifadesiyle bakmıştı,

 

"Ellerine sağlık."

 

"Afiyet olsun."

 

                                  ...

 

Yemekleri yedikten sonra ikizler ve Mert yukarı çıkmıştı bizde bahçede çay içip sohbet etmiştik Zümrüt hanımla, tabi Arslan bey kafasını elindeki telefondan asla kaldırmamıştı. "Eee artık bana müsade, odama gidip biraz dinlemeceğim. Malum yaşlılık yoruyor."

 

"İyi akşamlar." diyip gülümsedim bende. Zümrüt hanım çıktıktan sonra Arslan kafasını telefondan kaldırmadan koştu, "İstediğin oldu, babaannem sevdi seni, artık sırtın yere gelmez."

 

"Yine ne diyorsun sen."

 

"Amacına her geçen gün daha çok yaklaşıyorsun."

 

"Neymiş benim amacım."

 

"Para."

 

"Nasıl bunu dersin? Beni tanımıyorsun bile."

 

"Bir gece barda yanıma geliyorsun ve benimle bir gece geçirmek istediğini söylüyorsun, bir hafta sonra yakından tanıdığım ama seni yanlarında daha önce hiç görmediğim insanlarla önemli bir yemeğe geliyorsun, sana söylediğim ithamları inkar etmeyip üstüne bir daha benimle beraber oluyursu, yaptığım teklifi hemen kabul edip üstüne çocuk istiyorsun, ve en son nokta hiç kimseyi beğenmeyen babaannemin gönlünü fethediyorsun. Ne yaptın? Yemek falan yapıp etkilemeyemi çalıştın?"

 

Bunları söylerken kafasını telefondan kaldırmış en sert bakışlarıyla gözlerime bakmıştı.

 

Böyle düşüneceğinin az çok farkındaydım ama insan sorardı, o ise şimdide daha öncede hemen yapıştırmıştı damgayı.

 

"Evet aynen öyle." kendimi açıklamak istemiyordum böyle düşünmeye devam edebilirdi.

 

Ayağı kalkıp ona doğru ilerledim, tam önünde durup kucağına oturdum,

 

"Şimdi kalkta şu çocuğu yapalım, biliyorsun kendimi hemen garantiye almam lazım."

 

 

 

 

 

 

Aslında bu bölüm daha farklıydı, Arslan, Duru'nun neden bunları yaptığını öğreniyordu çünkü Mert hastalanıyordu falan ama sonra o yazdığım bölüm silindi bende istemeye istemeye tekrar yazarken birden vazgeçtim ve böyle yaptım ama kızmayın bana Arslan elinde sonunda öğrenecek zaten. Neyse diğer bölümle ilgili çok araftayım ne yazacağımı kara kara düşünüyor aklıma fikir gelmesini bekliyorum, şeytan diyor bölümün tamamında bunları seviştir sende kurtul bende kurtulayım ama adı üstünde 😈

 

Ayy ama cidden biraz fikre ihtiyacım var, istediğiniz sahneler varsa lütfen yazın ve nasıl ilerlemesini istiyorsunuz onuda yazın sizin fikirlerinizde önemli benim için.

 

Yazım hatalarım için özür dilerim. Telefondan yazıyorum ve ne kadar kontrol etsemde hep gözden kaçan bir şey oluyor.

Son olarak

Lütfen oy verir misiniz? 🙏🏻

 

 

 

Loading...
0%