1. Bölüm

1. Bölüm

Zeynep Ela Yıldız
zeynepelayildizz

Bölüm 1

Dehşetin Yüzü

Ben Alara Lema Akmaz, Bu dünyaya kaosu yaşatıp, dünyayı Kaostan kurtarmaya geldim.

 

Ben dünyayı dışlamaya geldim. Size eskilerden gireyim böylece anlarsınız.

 

 

Alara’nın küçüklüğü:

Biz bir gruptuk.

Ben, Dalya, Gülçin, Ela, Birce, Kutay, Alper, Batu, Emirhan, Barbaros. Ortaokulda tanıştık. Ben ilk Dalya’yı tanıdım, dostum oldu. Dalya ve ben Ela’yı bahçede gördük. Birce ve Gülçin ile oturuyorlardı. Onları aramıza aldık. Bizim sınıfta kafamızın uyuştuğu üç erkek vardı. Kutay, Batu, Emirhan.

Ela, Gülçin, Birce, Barbaros ve Alper ise karşı sınıftaydı. Ben ve Dalya okulda yaşanan her şeyi biliyorduk. Aynı sırada oturuyorduk. Hep konuşsak da belli etmiyorduk. Biz derste konuşup, sınav zamanı eşek gibi çalışan kızlardık. Bizi kimse yıkamazdı. Kutay bizim arkamızda oturuyordu. Yanına Batu ve Emirhan dahil kimseyi almazdı. O arka sırada uyumakla meşgul olurdu. Batu bizim önümüzde tek oturur, Emirhan benim çapraz sıramda otururdu. Ela gözde öğrenci olduğundan sınıflara defter bırakmaya giderdi. O sırada en önde oturan Batu’ya bir kağıt fırlatırdı. Batu bana verirdi. Dalya ile beraber bakardık. Sonra Kutay’ın parçasını verirdik ve son olarak Emirhan’a yollardık.

Artık sekizinci sınıf olmuştuk ve sonunda haylazlıkları bırakma vakti gelmişti. Resmen özel okulda iki kere disiplin, 1 kere tutanak yemiştim. Aslında iki tutanak çünkü Kutay beni korumak için tutanak yemişti. Onun ailesi çok zor bir aileydi. Ertesi gün gözünü kapatarak okula geldi.

“Kutay gözüne ne oldu?” dedim telaşla.

“Alara, dün evde dövüldüm yine.” dedi gülmeye çalışarak. Ona yarım bir gülümsemeyle baktım sonra sırama döndüm.

“Bak var ya siz sevgili olmadan ölmeyeceğim yaz buraya.” demişti Dalya. Sürekli birbirimizi biriyle yakıştırırdık.

“Siz de Batu’yla sevgili olmadan ölmeyeceğim kızım ya.” dedim. Dalya Batu’yu seviyordu. Batu’dan da onu seziyordum.

LGS zamanı gelmişti. Bizim evin arka bahçesindeki minik kulübeyi toplantı evi olarak belirlemiştik. Orası çok küçük değildi o yüzden bizim evimiz gibiydi.

Bir L koltuk iki küçük koltuk bir minik raflı dolap vardı. Bir rafta kitaplar vardı. Diğer rafta hepimiz için yedek giysiler vardı. Alt dolapta mini buzdolabı vardı. Erzak ve abur cubur vardı. Eski kahve makinesi için priz yaptırmıştık. Zaten hepimiz Latte içtiğimiz için tek latte yapan bir makinemiz vardı. En güzel günlerimiz bu şekilde geçti. Burada der kitapları dahil her şey vardı.

Haftada bir dost gecesi olurdu. Bir film açardık. Dalya bana yakın otururdu o yüzden genelde her gece bizdeydi. Dalya’nın bende ayrı bir yeri vardı. Benim de onda.

Dalya resmen günlüğüm gibiydi. Her günüm onunla geçiyordu. O yüzden her şeyimi biliyordu.

LGS sürecimiz genelde Batu’nun küfürleriyle geçiyordu. Özellikle sayısal derslerle arası çok kötüydü.

Ara sıra fazlasıyla sessiz kalırdık çünkü derslere çok odaklanırdık. Barbaros’un fazlasıyla gülmesiyle sessizliğimiz bozuluyordu.

Okulda zaten beş saat ve artı olarak iki saat etütte kalıyorduk. Eve gelince hunharca ödev birikiyordu. Hepsini yaptığım zaman yarım saat kitap okuyordum. Yarım saat telefonuma baktıktan sonra yatardım. Ara sıra yattıktan sonra aklım kitapta kalırdı ve odamdaki okuma köşeme gidip led ışığımı açınca kitabıma devam ederdim. Annemler kolay kolay odama girmezdi. O yüzden genelde rahattım.

Artık LGS sınavına girmiştik. Hepimiz okulun fen lisesini hedefliyorduk. Umarım artık sonuçlar açıklanır. Artık hepimiz sabah kalktığımızda ‘açıklanmış mı?’ diye bakardık. Aradan on-yirmi gün geçti. LGS sonuçları açıklanmıştı. O gün saat bire kadar uyumuştum. Kapı çalmış. Dalya sabah sabah odama dalmıştı.

“Alara! Kalk çabuk! LGS açıklandı.” dedi.

“Ne? Bekle hemen bakıyorum.”

“Ben dört yüz altmış iki puan.”

“Ben dört yüz seksen iki puan almışım.”

“Oha kızım nasıl yaptın?”

“Kutay kaç almış?”

“Dört yüz elli.”

“Batu?”

“Dört yüz elli.”

“Diğerleri?”

“Onlar da aynı liseyi kazandı!”

“Çok iyi ya!”

“Ben diğerlerini çağırdım, sen de hemen hazırlan aşkım ben seni kulübede bekliyorum.”

“Tamam bebeğim.”

Altıma gri eşofmanımı giydim ve üstüme beyaz bir tişört giydim. En sevdiğim gri hırkayı aldım, saçımı saldım. Siyah saçlarımı taradım ve kulübeye gittim. Hepsiyle güzelce konuştuk. Bir anda bombayı patlatan Gülçin oldu.

“Unutmayın bir hafta sonra mezuniyet var.”

“A doğru ben daha elbisemi bile seçmedim.” dedim.

“Sen nasıl gidersen git güzelsin bebişim.” dedi Dalya.

Hafifçe ona gülümseyip sarıldım. Biraz konuştuktan sonra evlere dağıldık. Ciddi anlamda elbise seçmem lazımdı. Kahvaltı yaptıktan sonra elbise bakmaya gidecektim.

Aşağıya kahvaltıya indim. Sonra Dalya’ya mesaj attım.

-Canım saat üç gibi benimle elbise bakmaya gelir misin?

-Gelirim tabii. Çok heyecanlıyım.

-Tamam o zaman saat iki gibi buluşuruz balım.

-Tamam bir tanem.

Saat üçe vurduğunda üstüme siyah, rahat bir elbise giydim. Spor ayakkabılarımı giydim ve Dalya’nın kapısının önüne gittim. Dalya çoktan çıkmıştı. Bize yakın butikten başladın başladık.

“Dalya sence bulabilecek miyim?”

“Bulursun bebeğim. Ayrıca senin yanında zevki çok güzel bir dostun var.”

“Dalya, çok teşekkür ederim. Gerçekten.”

“Ne demek balım. Ben hep senin yanındayım kuzum.”

Beraber bir butiğin önüne geldik.

“Merhabalar biz mezuniyet elbisesi bakıyorduk.”

“Ah tamam üst kata alıyım sizi buyurun.”

Üst katta yüzlerce elbise vardı.

“Beden söyleyin.”

“On dört.”

“Böyle alalım.”

Bir sürü elbise vardı. Dalya’nın tavsiyesiyle ilk pembe rengi denedim. Pek kötü durmadı ama fazla değişik bir yapısı vardı. Sonra benim aklımda bir beyaz elbise vardı. Elbise dizlerime kadar geliyordu. Sırtımda ipler vardı ve hoş duruyordu. Ama sonra Dalya’nın gözüne lacivert bir elbise takıldı. Onu aldım.

Elbise bana tam oturmuştu. Sırtında hafif bir dekoltesi vardı. Ön kısmı çok güzeldi. Saten bir kumaştan oluşuyordu. Üstümde çok güzel bir hava veriyordu. Elbise uzun bir elbiseydi. Elbisem çok içime sinmişti. Bunu alacaktım. Elbiseyi aldık ve sıra makyaj ürünlerimdeydi. İlk olarak elbiseme uygun bir far paleti aldık. Hatta Dalya’nın önerisiyle bir palet içinde beş ton mavi renk vardı. Bir eyeleiner aldım. Dalya bana bir kapatıcı aldırdı ve takı bakmaya gittik. Bana bir takı gösterdi. Camdan bir lacivert ay kolyesi. Bu kolye hayallerimdeki takılar gibiydi. Parmağım için altın rengi yıldızlı bir yüzük aldık. Şimdi ayakkabı almaya gidecektik. Dükkana geldiğimizden Dalya’nın gözüne bir ayakkabı takıldı. Lacivert, tam elbisemin renginde, taşlı bir ayakkabı aldık ve Dalya’nın evine gittik. Dalya odasındaki kapının arkasından elbisesini çıkardı. Elbisesi mordu. Sol bacağını açık, saten bir elbisesi vardı. Mor renk bir far paleti vardı. Mor takılar, mor yatan örtüleri, her şeyi mordu.

“Bebeğim sen odada takıl ben tuvalete gidip geliyorum.” dedi Dalya.

“Tamam aşkım.”

Dalya çok tatlı ve süslü bir kızdı. Makyaj masasının her yeri doluydu. Bir de parfümleri vardı. O kadar fazla parfümü olmasına rağmen sadece bir parfümünü kullanıyordu. O sırada Dalya geldi.

“Dalya ben artık gideyim kuzum.” dedim.

“Kız otur ne oldu?”

“Biraz hazırlık falan yaparım ya.”

“Tamam canım gel seni geçireyim.”

 

Eve geldim ve hemen odama çıktım. Elbisemi yatağımın üstüne koydum. Elbisem çok güzeldi. Üstüme ilk denediğim an kendimi peri gibi hissediyordum.

“Alara! Kızım elbiseni göster gel.”

“Geliyorum anne.”

 

Annemin yanına indim. Annemin yanında hiç sevmediğim komşumuz vardı. Bize senede bir bile uğramazdı Esma teyze. Esma teyze, elli üç yaşındaydı.

“Kız Alara ne büyümüşsün.”

“Sağ ol Esma teyze.”

“Kızım sen kaç yaşına geldin şimdi?”

“On dört Esma teyze.”

“Benim oğlan da on altı yaşında.”

“Ne güzel.”

“Siz şimdiden tanışın.”

“Yok Esma teyze ben almayayım. Anne ben odama çıkıyorum.”

“Lütfen beni salın artık ya.” dedim fısıldaşma tonuyla.

 

 

Aradan bir hafta geçmişti. Yarın mezuniyet vardı. Havuzlu bir otel kiralamıştı okulumuz. Bu gece öğrenciler olarak aynı okulda kalacaktık. Kıyafetlerimi aldım ve valizime koydum. Elbisemin ütüsünü bozmamak için narince koydum. İhtiyacım olabilecek her şeyi valize koyduktan sonra on kişilik grubumuz olan “Hem Deli Hem Kurnaz Tilkiler” grubumuza mesaj attım.

Ben: Çocuklar nerede kaldınız? Hani bizim kulübede buluşacaktık?

Kutay: Ben geliyorum. Marketten Batu’yla bir şeyler alıyoruz.

Dalya: Ben şimdi valizimi kapatıyorum kuzum beş dakikaya kapının önündeyim.

Gülçin: Ben Birce’yle otobüsteyiz.

Ela: Ben de Barbaros’la geliyorum.

Alper: Emirhan’ın gelmesini bekliyorum.

 

Sonunda herkes gelmişti ve terminale gitmiştik. Servis bizi aldığından bir saat sonra otele vardık. Bir odada beş kişi kalabiliyordu. O yüzden kızlar olarak biz aynı odada kalacaktık. Bir tane iki kişilik, üç tane tekli yatak vardı ama biz kızlarla beraber yatakların hepsini birleştirip ‘Girls Night’ yapacaktık. Ben içecekleri almıştım. Tam olarak beş tane iki litrelik içecek almıştım. Ben bir kahve bağımlısı olduğum için herkese iki tane latte almıştım.

Dalya kurabiye, kek ve pasta yapmıştı. Gülçin cips almıştı. Ela bir sürü bakım maskesi almıştı. Birce de film CD’leri getirmişti. Tam bir kız gecesi olacaktı.

 

Artık yerleşmiştik ve erkeklerin odası tam karşımızdaydı. Ela, sevgilisi Emirhan ile koridorda buluşuyordu. Sonra gülerek içeri giriyordu.

“Ay insanın öyle bir sevgilisi olması ne kadar da güzel.” dedi iç çekerek.

“Kocam da kocam diyorsun yani” dedim.

“Tabii kızım.”

“Haydi ben film açıyorum, Dalya içecekleri hazırlıyor, Ela sen kek ve pastaları kes, Alara sen de maskeleri hazırla tatlım.” dedi Birce.

 

Maskeleri koydum ve yatakları birleştirdik. Elimize acı tatlı bir sürü yiyecek içecek aldık. Yüzümüzde maskelerle bir sürü fotoğraf çekildik.

 

Biraz filmi izledikten sonra ağlamaya başladık.

“Birce ne yaptın? Hani mutlu mutlu izleyecektik?” dedi Gülçin.

“Ne bileyim? Abi bana öyle dedi.” ağlayarak söylüyordu bunları.

 

Bir süre sonra hepimiz uyumuştuk. Dalya’nın beni kaldırmasıyla uyandım.

“Canım, saat geç oldu kalk hazırlanalım.” dedi.

Kalkıp duş aldım. Saçımı kuruttuktan sonra diğerlerini uyandırdım. Saat üç olmuştu. Mezuniyet yedide başlıyordu. Kızlarla Dalya’nın kahvaltılıklarıyla kahvaltı ettik. Dışarıdan gizlice pizza söyledik ve hazırlanmaya başladık. Elbiselerimizi giydik. Dalya benim makyajımı yapacaktı. Ben pek anlamıyordum ama Dalya fazlasıyla hakimdi.

Farımı, rujumu, glossumu, eyeleinerimi ve her şeyimi sürdü. Çok güzel bir parfüm sıktı ve hazırdık. Saat altı olmuştu. Takılarımızı takıp mezuniyetimizin olacağı yere indik.

Müdürümüz konuşma yaptı.

“Evet çocuklar. Ben müdürünüz Selen. İstek üzerine ailesiz bir mezuniyet yaptık. Havuzumuz var. Yedek eşyalarınızı odamıza koydunuz zaten. Mezuniyet törenimizin sonunda havuza atlayabilişiniz. Kavga çıkmadığı sürece serbestsiniz. Yarın akşam da buradasınız. Yarın sabah saat dokuzdan altıya kadar otellin asıl havuzuna girebilirsiniz. Can kurtaran orada olacak. Yarın eğlenebilirsiniz. Yarın değil sonraki günün akşamı yola çıkacağız iyi eğlenceler.”

 

Ela ve Emirhan çifte kumrular olarak dans ediyorlardı. Bir anda romantik bir müzik çaldı ve Kutay yanıma geldi. Benimle aynı renk takım elbisesiyle yanıma geldi.

“Evet Alara, sana bir şey itiraf edeceğim. Ben altıncı sınıftan beri seni seviyorum ve söyleyemiyordum. Elbisenin rengini Dalya söyledi ve ben de o renk aldım. Seni seviyorum.”

“Ben de Kutay ben de.” dedim. Ona aşıktım. Onu seviyordum.

Cebinden bir paket çıkardı ve bana bir sürü takı aldığını, istediğim kitabı aldığını gördüm. Çantama koydum ve ona sarıldım.

“O zaman gecenin en güzel kızı bu dansı bana lütfeder mi?”

“Gecenin en yakışıklısına edebilir.” dedim ve dans ettik.

 

 

Gecenin karanlığı ve müziğin ritminde dans ettik. Dansı bitirdikten sonra gülümseyerek ayrıldık. Ben hemen kızların yanına gittim. Kızlar yerinde zıplıyordu. Ela hariç. O hala sevgilisi Emirhan’ın yanındaydı.

“Ela! Buraya gel çabuk.” dedi Dalya.

“Ay ne var be? Ben ne güzel odun gözlümün yanındaydım. Bu kadar önemli olan ne?”

“Açıklıyorum. Alara ve Kutay artık sevgili!” dedi sözcükleri heceleyerek.

“Ya abartma daha yeni seni seviyorum dedik.”

“Tamam o da seni seviyor, dans ettiniz bu da ne demek?”

“Ne demek Dalya?”

“Siz artık sevgilisiniz demek!” dedi heyecanla. Dalya bu konularla yakından ilgilenirdi. Biz bunları konuşurken Batu da Dalya’ya çaktırmadan bakıyordu. Dalya ve ben, bu okulda sekiz yıldır vardık ve liseyi de bu okulda kazanmıştık. Sekiz yıllık okul hayatımızda tam olarak on iki kişi için çöpçatanlık yapmıştık.

“E Dalya, Kutay ve ben sevgili olduğumuza göre sıra Batu ve sende ha?” dedim Dalya’ya.

“Ya deme öyle utanıyorum.” dedi Dalya. Dalya utangaç biriydi. Özellikle utandığında tatlı yanakları pembeleşirdi. Ve şu an tatlı yanakları pembeleşmişti.

“O müziği tekrar isteyelim. Kutay benimle olacak, Ela ve Emirhan dans edecek, Gülçin Alper’i kaldıracak gibi duruyor, Birce’den rica ederiz ve korkusunu yener belki. O da Barbaros’la dans eder. Batu ve sen de yalnız kalınca birbirinize bakarsınız ve Batu seni dansa kaldırır!”

“Ya Alara utanıyorum ama.”

“Aman be kızım, utanacak ne var ki? O sana teklif edecek sen ona değil.”

Batu zaten dünden razı gibi bakıyordu. Batu, Dalya’yı sevdiğini çok açık ima ediyordu ama söylemiyordu.

“O zaman biz kaçar Dalya.” dedim ve ona el hareketi yaptım. Ela müziği tekrar istedi ve müzik başladı.

Tam düşündüğüm gibi oldu. Kutay tekrar bana baktı ve pisti işaret etti. Bu az önceki değildi. Daha hızlı ve partner gerektiren bir danstı. Kutay beni dansa kaldırırken ben Dalya ve Batu’ya bakıyordum. Batu yavaşça Dalya’nın yanına gitti ve onun elini tutup dansa kaldırdı.

Dalya bana ‘sen var ya sen!’ dercesine bir bakış attı. Ben o sırada Kutay ile dans ediyordum.

Dansın hareketlerini biliyordum ve Kutay’ın bilmediğini düşünüyordum. Ama profesyonel gibi dans ediyordu benimle. Batu ve Dalya da beni şaşırtmıştı. Birbirlerine hemen uyum sağlamışlardı.

Önce ayağım önde yaylanıp sonra ayağımı geriye atıyordum. Bu hareketten sonra Kutay beni döndürüyor ve dans etmeye devam ediyorduk.

Dans bitmişti ve selamımızı vermiştik. Yaylanarak pistten çıktık. Masaya geçmeden Kutay bana sorular sordu.

“Bu kadar iyi dans ettiğini bilmiyordum.” dedi Kutay gülerek.

“Ben de senin için aynı şeyi düşünüyordum Kutay.”

 

O sırada bir ses geldi. Ses müdüre aitti.

“Çocuklar mezuniyetimizin bitmesine bir dakika kaldı. Elbiselerinizle suya atlayacaksınız.” Dedi.

Bir tarafımda Kutay bir tarafımda Dalya vardı. Dalya’nın yanında müstakbel sevgilisi Batu vardı. Önce Dalya’ya sonra Kutay’a baktım ve geriye saydık.

“Üç, iki, bir!”

Ve suya atlayıp donduk. Su çok soğuktu ama Dalya ve Kutay’a baktıkça içim ısındı. Sırılsıklam olmuştuk. Ben hemen bir havlu kapıp havuzdan çıktım. Ardından bizim kızlar da çıktı.

“Dondum resmen!” dedi Ela.

“Ay neden atladık ki?” dedi Gülçin, ağlamaklı bir şekilde.

“Haydi bırakın konuşmayı da kabinler boşken giyinelim.” dedim.

Yedek kıyafet çantama bir baktım. Hem gece rahat edebileceğim bir şey giymeliydim. Altıma gri eşofmanımı geçirdim üstüme de beyaz bir tişört giydim. Gri eşofmanımla uyumlu, gri bir hırka giydim. Ben çıktığımda Dalya ve Birce çıkmıştı. Gülçin ve Ela da çıktıktan sonra odalarımıza döndük. Dağılan perçemlerimi düzeltip kurutmuştum odada. Hemen bir story attım ve kız gecemize devam ettik. Ben kendime tavşanlı bir maske yaptım. En sevdiğim noodle’ı yaptıktan sonra televizyonu açıp tekrar film açtık.

 

İşte bu da bizim hikayemizdi.

  

 

                                                 

 

 

Bölüm : 30.11.2024 19:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...