
Bölüm 2
Gerçek Biz
İşte şimdiki biz.
Artık yirmi dört yaşına gelmiştik. Şimdi bizim güzel meslekler edineceğimizi sandınız değil mi? Ama öyle olmadı. Sadece Ela hemşire, Alper avukat olmuştu. Onlar bizi olaylardan sıyırabilmek için bu meslekleri olmuşlardı. Ama onların zaten hayalleriydi. Kalanlarımız ajandık.
Artık bizim kulübemiz masum değildi. Gizli bir dolabımız vardı tablonun arkasında. Orada keskin nişancı silahından elektroşok cihazına kadar her şey vardı. Biz suçsuzların değil, suçluların canını yakıyorduk. Bugünkü suçlumuz Selman Gündüz.
Selman’ın iki kız çocuğu vardı. Selman’a ‘Şeyh’ deniliyordu. Şeyh, tasavvufta, kendisine bağlanan insanları tarikat kuralları içinde eğiten mutasavvıf mürşit demek. Ancak bu adam pek öyle değildi. Öyle sırları vardı ki…
Bu adam sırlarını öğrenen herkesi teker teker öldürüyordu. Ben de onu öldürecektim. Bu görev için siyah çarşaf aldım. Gözlerime yeşil lens takacaktım. Saçlarım her ihtimale karşı görünürse diye sarı peruk takacaktım. Ben şeyhin yanına giderken Dalya beni izleyecekti. Barbaros benim eşim rolündeydi. Kutay da Şeyhin yardımcılarının arasına sızacaktı. Gülçin ve Birce benim gibi giyinip dosyaları çaktırmadan alacaklardı. Ama tabii ki silahlarımız vardı. Ben dizimin biraz altına bıçak saklamıştım. Diğerleri ise silah saklamıştı. Emirhan keskin nişancıydı. Kutay aynı zamanda benim abim rolünü oynayacaktı. Sahte kimliğim Gülsüm Çorak. Kutay da Adem Çorak olacaktı.
Nihayet içeri girmiştik.
“Merhabalar Sayın Selman Şeyhimiz. Ben Adem Çorak, bu hanımefendi de kardeşim Gülsüm Çorak.”
“Maşallah ne kadar güzel kardeşiniz var.” dedi yarım yamalak ağızlı Selman. “Çok memnun oldum. Ne için geldiniz benim yanıma?”
“Şeyhim, maalesef tatsız bir konudan dolayı geldik. Kardeşim Gülsüm’ün eşi ona üç kez boş ol demiş. Biz imam nikahını nasıl tazeleyebiliriz?” diye sordu Kutay. Yani Adem.
“Kardeşiniz pırlanta gibi bir kız. Eğer bu sözleri kocası sinirle söyledi ise ve barışmak ister ise önce başkalarıyla nikah kıyıp boşandıktan sonra tekrar evlenmelidirler.”
“Şeyhim bu yüzden size geldik. Size güvenerek kız kardeşimi emanet etmek istiyorum.”
Aslında bildiğim kadarıyla insanların boş ol denilince tekrar evlenmesi gerektiği hakkında net bir bilgi yok. Ama şeyhin beni görünce bunu diyeceğini biliyordum. Daha önceki araştırmalarıma göre daha önce yapmadığı bir şey değildi.
“Tabii ki ben kız kardeşinize en iyi inananlarımdan birini bulacağım. Aklınız kalmasın.” yalancı.
Üstümdeki kayıt cihazı sayesinde beni her an dinleyebileceklerdi. Kayıt cihazı kolyemin taşındaydı.
“Görüşürüz Gülsüm. Umarım gelince yüzünü gülen bir halde görürüm. Yoksa burayı yıkarım.”
Kutay dışarı çıktıktan sonra şeyh bana bakarak gülümsedi. Hadsiz. İçerideki ölümü bekleyen kızların hepsini senden kurtaracağım.
“Sen beni odamda bekle. Arkadaş seni götürsün.”
Tahmin ettiğim gibi beni odaya tıkmışlardı. Planımı uygulama vakti geliyordu. Odada küçük bir balkon vardı. Onun canını alacak balkon. Ve balkonun yanında bir boru vardı. Bu borudan aşağı inecektim. Elimde siyah eldivenler vardı. Siyah çarşafın burnuma kadar olan bölümünü şeyhin karşısında çıkarmıştım. Ama bu borudan inerken takacaktım.
Saat sekize on vardı. On dakika sonra cehennemi yaşayacaktı. Ben iki saat boyunca odasında neler var diye bakmıştım. Tahmin ettiğim gibi benimle aynı kafadaydı. Tablonun arkasında dosyalarını saklıyordu. Dosyaların hepsini aşağıya iple Kutay’a saldım. İçlerinde sözleşmeler ve daha niceleri vardı.
Bir dakika sonra odaya gelecekti. Ben balkonda öylece dışarıyı izliyormuş gibi yapacaktım.
Ve geldi.
“Birileri beni bekliyor galiba.” dedi şeytan yüzlü.
“Evet. Merak ediyorum da. Benimle ne konuşacaktınız?”
“Seninle ben nikahlanacağız güzelim.”
“Ne diyorsunuz şeyhim?”
“Gel yanıma.” dedi.
Şimdi tam vaktiydi.
“Eh! Yeter be! Ben senin ne haltlar yediğini bilmiyor muyum? Bu odada videolarını çekip onları tehdit ediyorsun! Sırlarını öğrenenleri öldürüyorsun. Şimdi de ben senin ecelin olacağım.” Dedim bacağımdan bıçak çıkararak.
“Dur sakin ol. Sana ne istersen veririm. Beni öldürme. Milyon dolarlar veririm!”
“Senin canını almak daha kıymetli değil mi Selman? O kızların ne suçu vardı? Seni burada öldürsem kimse duymaz. Kimse kızların bağırdığını duymasın diye ses yalıtımı yaptırmışsın!”
“Tamam dur. Yeter. Evet yaptım ama gerçekten pişmanım.”
“O zaman beni neden bu odaya çektin Gerizekalı!”
Onu balkona doğru çektim. Önce bıçakla şah damarını kestikten sonra aşağıya attım. Sonra hızlıca borudan aşağıya indim. VIP araca binmiş beni bekliyorlardı. Hemen yanlarına bindim. Tüm ekip oradaydı. Kanlı bıçak ve eldivenlerim hala elimdeydi. Bıçağı tekrar sıkıca tuttum ve ilk kattaki kızları kurtarmak için Gülçin’le beraber camı kırdık. İki genç kızı da kurtarıp hızlıca araca bindik. Onlar sesi duyup odaya girinceye kadar biz kaçmıştık. Çocukları ne mi yapıyorduk? Önce onları Kartal’daki villaya götürüyorduk. Orayı minik bir yurt olarak kurmuştuk. Ama bizim değildi. Bir arkadaşımızdan rica ediyorduk. Her ay yüz bin lira bağışlıyorduk. Yurdun özel dört tane psikoloğu vardı. Travmalarını azaltamaya çalışıyorlardı. Bizim de Sarıyer’de bir villamız vardı ama burasını yeri başkaydı. Şu an ailelerimiz tatildeydi. O yüzden Sarıyer’e gidebiliriz.
“Hazır aileler tatildeyken Sarıyer’e gidelim mi?” dedim.
“Evet gidelim.” dedi Kızlar.
“O zaman Alper ve Ela’yı kulübeden alıp gidelim.”
“Tamam olur.”
Ela ve Alper’i kulübeden aldık. Gerekli eşyaları ve köpeğimiz Paskal’ı alıp Sarıyer’e gittik.
Sarıyer’e az kalmıştı. Villamızın önündeydik. İşler yüzünden üç aydır buraya gelemiyorduk. Burayı özlemiştim. Havuzunu, kokusunu…
Tek kelimeyle harikaydı.
Hemen valizimi arabanın arkasından çıkarıp yukarıdaki odama çıktım. Vay be! Özlemiştim. Eskiden Dalya uyuyamazdı da gece gelirdi odama. Yatağıma baktım. Yuvarlak yatağımın uykusunu hiçbir yatak bana veremiyordu. Kapını yanında kitaplığım vardı. İçindeki kitaplarım gerçekten hala duruyordu. Ama çok tozlanmışlardı. Bir de kıyafet dolabım. Eskiden ne kadar zayıfmışım. İki yılda iki kilo aldım. Sürekli spor yapmama rağmen formda olmalıyım. Benim gibi güzel bir ajanın fiziği de güzel olmalıydı. Havalar soğumaya başlamıştı ancak havuz beni çekiyordu. Valizimden çıkardığım siyah bikinimi giydim ve üstüme bir havlu aldım. Havuzun kenarına geldiğimde soğuk havuz suyuna atladım.
Birkaç dakika sonra Kutay yanıma geldi.
“Neden böyle yapıyorsun Alara?” dedi, sorgularcasına.
“Ne yapıyorum Kutay? Yüzüyorum.”
“Onu ben de biliyorum ama hasta olacaksın. Bak yeni bir görevimiz var.”
“Ben artık çok yoruldum. Daha dün birini kestim yine ne olacak? Bir ay yok size.”
“Tamam. Sen nasıl istersen öyle olsun ama o sudan çık.”
Bir ay burada dinlenecektim. Sadece biz olacaktık. Havlumu alıp kurulandıktan sonra odama çıktım. Odamdaki küvete sıcak suyu doldurdum ve içine köpük koydum. Telefonumdan çalma listemi açtım ve keyif yapmaya başladım. Vanilya gibi kokan duş jelimi life sürdüm ve omuzlarıma yedirdim.
Duşum bittiğinde çantamdan çıkardığım yüz maskelerinden birini aldım ve yüzüme yaptım. bu sırada eşofmanlarımla yatağımda video izlemekle meşguldüm. Tam maskemi çıkaracağım sırada Ela bağırdı.
“Alara! Haydi gelsene artık be! Yemek yiyeceğiz, seni bekliyoruz.”
“Geliyorum.” dedim. Merdivenlerden mutfağa indim ve gelen tarhana kokularını görmezden gelemedim.
“Hoş geldin sevgilim” dedi Kutay. Ona gülümseyip karşısına oturdum. Kızlar ve erkekler karşı karşıyaydı.
“Of keşke sarma olsa da yesek ya!” dedi Kutay. En sevdiğimiz yemekti. Ama Kutay sarmayı çok severdi.
“Siz yaptığım yemekleri mi beğenmiyorsunuz şimdi de? Aşk olsun size.” dedi Dalya
“Bence de olsun.” dedi Batu Dalya’ya gülümserken.
Bu aklımdaydı. Sarma. Ben sevgilime sarma yapacaktım. Ama kimden öğrenecektim ki? Ben en iyisi yarın babaanneme sormalıydım. Bir akrabamız vardı. Annem hep yaprakları ondan alırdı. En iyisi yarın onu arayıp getirmesini söyleyecektim. Ben sadece tatlı ve makarna yapmayı biliyordum ama Kutay’ın annesi hamarat gelin istiyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |