@zeynepiremm
|
Keyifli okumalar dilerim! O sırada kızlar ve Cenk'te odaya gelmişti. Çığlığımla hepsini uyandırmış olmalıydım. "Gece iyi misin?" Hepsi telaşla ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Onları sakinleştirmeye çalışarak konuştum. "Kabus gördüm. Özür dilerim sizi de uyandırdığım için." "Ne gördün, anlatmak ister misin?" dedi Masal. Kumsal'da Masal'a katıldığını belirterek konuşmaya başladı. "Anlat rahatla biz seni dinleriz." Cenk'te kızlara katılmıştı. "Sakinleş ve anlat, rahatlarsın." Birkaç dakika bekleyerek baş ucumdaki komodinde duran suyu içtim ve biraz sakinleşmeye çalıştım. Gözyaşlarımı tutmaya çalışarak konuşmaya başladım. "Yine Aslı'yı gördüm rüyamda, onun katilini bulmamızı istiyordu, o bulunmadıkça ben her gün ölüyorum dedi, avazı çıktığı kadar çığlık attı. Karanlığa sıkışmış ve oradan kurtulamıyor gibiydi. Ben... Ben onu çok özledim, o benim en yakın arkadaşımdı, sizde öyleydiniz ama hepinizin yeri ayrıydı. Aslı üzgündü, mutsuzdu, ben elimden geleni yaptım ama onun benden çok ailesine ihtiyacı vardı, bunu o zamanlar fark edemedim. Aslı'nın son zamanlarını böyle geçirmesini istemezdim. Ben… Ben çok üzgünüm..." Hepsi yanıma oturdu ve bana sarıldı. Beni anlıyorlardı. Aslı benim için boğazda oluşan, yutkununca geçmeyen o acı verici yumru gibiydi. Aslı her geçen gün kalbimi parçalıyordu. Onun katili bulsak azda olsa rahatlayacaktım, huzura kavuşmasını sağlayacaktım, bu benim ona yapmam gereken son şeydi. O benim için arkadaştan da öteydi. Manevi kardeşimdi, onun katilini bulamazsam asla içim rahat etmeyecekti. "Bulacağız onun katilini Gece." dedi Kumsal bana sarılarak. Masal'da kafasını salladı. "Evet, canını sıkma, er ya da geç bulunacak katili." Lalin omzumu sıvazladı. "Başaracağız tamam mı? Üzülme canım benim." Cenk'te onlara katılmıştı. "Sana söz veriyorum Gece, o pisliği bulmak için her şeyi yapacağım, bunu sakın unutma." Burukça gülümsedim. "Hepinize teşekkür ederim, iyi ki yanımdasınız." Birkaç dakika sarıldıktan sonra "Tamam hadi, madem kalktık kahvaltı yapalım, bir kendimize gelelim. Hadi kalkın, yok üzülmek! Ne yapıyoruz, kocaman gülüyoruz!" dedi Lalin kocaman kelimesini uzatarak. Bu kız her zaman bizim enerjimizi yükseltmeyi başarıyordu. "Durun önce bekleyin..." diyerek odadan çıktı ve bir dakika sonra elinde telefonuyla geldi. Sena Şener'in yeni çıkan “Benimle Yan” şarkısını açarak yatakta zıplamaya başladı. "Hadi gelin biraz açılalım!" diyerek bizi de yatağa çıkardı. Kızlarla zıplayıp gülerek şarkıya eşlik ederken Cenk'te gülerek bize bakıyordu. Şarkı bitene kadar saçma sapan danslar yaparak zıpladıktan sonra saçımız başımız dağılmış bir halde yatağa oturduk. Kumsal gülerek Lalin'e döndü. "Lalin sen her anımda yanımda olsan benim moralimin bozulduğu bir an olmaz, enerjimi yükseltiyorsun hep!" Masal ve bende Kumsal'a katılarak güldük. "Evet, Lalin'i yanıma alacağım artık. Bıraksın Amerika'yı bana taşınsın, enerjimi yükseltir." dedim gülerek. Lalin'de gülüyordu."Ay teşekkür ederim iltifatlarınız için, hepinize yeterim ben benim için kavga etmeyin canım arkadaşlarım!" Hepimiz gülmeye başlamıştık. Biraz daha konuşup moralimizi düzelttikten sonra ihtiyaçlarımızı giderdik ve mutfağa geçerek hep birlikte kahvaltı hazırlamaya başladık. Saat yediydi. Cenk omlet yapıyor, Masal ve Kumsal domates, salatalık ve biber kesiyor, Lalin ve ben de çatal, bıçak ve tabakları mutfaktaki masaya yerleştiriyor, kahvaltılıkları getiriyorduk. El birliğiyle yaptığımız için hızlıca kahvaltıyı hazırlamıştık. Her şey hazır olduğunda hep birlikte masaya oturduk ve kahvaltı yapmaya başladık. Bir yandan da sohbet ediyorduk. Merakla konuşmaya başladım. "Cenk, sen eski komşularımı ne zaman ararsın ev için?" "Kahvaltıdan sonra ararım, sen bana at numarasını." Gülümsedim. "Tamam, atıyorum." Kumsal araya girerek konuşmaya başladı. "Cenk sen almazsan ben alırım orayı, çok güzelmiş cidden burası!" Masal'da ona katılmıştı. "Bir daire daha boşalsın da ben alayım diye dua ediyorum." Güldüm. "Eğer boşalan daire görürsem sitede ilk size haber vereceğim, şimdilik burayı kendi eviniz gibi kullanabilirsiniz." Lalin "Beni unutma, hepsinden önce ben alacağım gel anlaşalım ilk bana haber ver. Yoksa küserim. Ya da yok ya küsmem, evini istila ederim!” dedi. Hepimiz gülmeye başladık. Sohbet ederek kahvaltımızı yapmaya devam ederken telefonum çalmaya başladı. Yatak odasında bıraktığım için "Siz devam edin, geliyorum." diyerek masadan kalktım ve yatak odasına gittim. Arayan kişinin adını görünce heyecanlanmıştım. "Alo... Gerçekten mi? Hemen geliyorum... Siz ofistesiniz değil mi? Tamamdır... Hemen geliyorum çok teşekkür ederim haber verdiğiniz için... Benim için çok önemliydi, biliyorsunuz... Çok sağ olun... Görüşmek üzere, iyi günler." Telefonu kapattığımda mutfağa koşarak "Cenk, inanamayacaksın, çok mutluyum!" diye bağırdım heyecanla. Hepsi, mutfağa geldiğimde şaşkınca bana bakıyordu. Heyecanla konuşmaya başladım. "Eski evim, Cenk seninle komşu olduğumuz... İnanamıyorum! Sen biliyorsun uzun zamandır orayı satın almak istiyordum, ne kadar teklif ettiysem de bana satmamışlardı, şimdi satılığa çıkarmışlar! Bana haber vermesini istediğim emlakçılardan -daha doğrusu tüm mahalledeki emlakçılarla konuşmuştum- neyse işte oradan bir emlakçı aradı. Ev satılığa çıkmış, sahibiyle konuşmuş, bana satacaklarmış!" Olduğum yerde heyecanla zıplıyordum. Cenk heyecanla konuşmaya başladı. "Orayı ne kadar istediğini biliyordum, hayırlı olsun." Kızlarda hep bir ağızdan iyi dileklerini söylemişlerdi. Gülümsedim. "Teşekkür ederim! Ben hazırlanıp çıkıyorum emlakçının ofisine gideceğim, siz kafanıza göre kendi evinizmiş gibi takılın." Masal merakla "E kahvaltı yapmayacak mısın?" diye sordu. "Yok, zaten yedim bir iki bir şeyler. Gideyim hemen. Çok heyecanlıyım! Hadi afiyet olsun size." Onlar yemeklerini yerken bende üzerimi değiştirmek için giyinme odasına geçtim. Biraz dolaba bakındıktan sonra beyaz askılı bir bluz ve siyah bol pantolon giyindim. Hızlıca makyajımı yaptım ve odadan çıktım. Koridora geldiğimde Cenk'in beni kapıda bekliyor olduğunu gördüm. "Bende geleyim dedim seninle. Özledim oraları. Sonra da gider eski komşularınla konuşuruz karşı dairendeki ev için. Sana uyar mı?" Gülümsedim. "Uyar. Çıkalım o zaman geç kalmayalım." Kızlarla vedalaştıktan sonra benim arabama bindik. Bu sefer sürücü koltuğuna ben geçmiştim. Kemerlerimizi taktık ve radyoyu açtım. Sonrasında arabayı Cenk'le oturduğumuz eski mahalleye doğru sürmeye başladım. "En son ne zaman gittin?" diye sordum Cenk'e. "Seninle gittiğimiz günden sonra hiç gitmedim. Zaten çocukken de sen oradan taşındıktan sonra oranın tadı tuzu kalmamıştı." Burukça gülümsedim. "O, baya olmuş gitmeyeli. Gerçi bende en son seninle gitmiştim. O zamanlar sapık gibi eski evimi dikizlemek bana iyi geliyordu. Gerçi şimdi olsa şimdi de iyi gelir…" Cenk güldü. Orayı seviyordum. Aslı'nın olayı yüzünden başka semte taşınmıştık ve orada kazandığım bir okula gitmiştim. Üniversiteyi kazandıktan sonra Cenk'in ailesi ve benim ailem İzmir'e taşınmışlardı. Burası onlara çok kalabalık ve yorucu geliyordu. Bizde burada kalmış kendi hayatlarımızı kurmuştuk. Yılda bir onlar bize geliyor biz onlara gidiyorduk. Cenk iç çekerek konuşmaya başladı."Bu mahalle hep bizim için özel olacak... Burada tanışmasak hayatlarımızda ne büyük eksiklikler olurdu." Gülümsedim. "Kader bence bizi bir yerde, bir şekilde yine bir araya getirirdi." Biraz daha sohbet ederek ve müzik dinleyerek ilerledikten sonra mahalleye girmiştik. İkimizi de bir heyecan basmıştı. Emlak ofisinin önünde durarak arabayı park ettim ve inerek mahalleye bir göz attık. Hala sokakta top oynayan çocuklar, az katlı apartmanlar ve balkonlarında oturan, sohbet eden insanlar vardı. Bu şehir sürekli değiştiği ve mahalle kültürü yavaş yavaş yok olduğu için hala böyle yerler beni çocukluğuma götürüp mutlu ediyordu. Emlak ofisinin kapısını açarak beni bekleyen emlakçıya doğru ilerledim. "Hoş geldiniz. Buyurun." diyerek karşıladı bizi. Tahminen kırk-kırk beş yaşındaydı. Masasında duran kartlardan adının Mehmet olduğunu anlamıştım. Zamanında buraya geldiğimde ofisinde olmadığı için yerine başka biri bakıyordu bu yüzden kendisiyle sadece telefonda görüşebilmiştim. Biz oturduktan birkaç dakika sonra yaklaşık on beş yaşlarında bir çocuk çay getirdi ve Mehmet Bey ile ev hakkında konuşmaya başladık. "Sanırım oranın eski sahibi sizin ailenizmiş, şu an satan kişi onlardan almış." dedi. Kafamı salladım. "Evet, önceden biz oturuyorduk sonra orayı sattık. Zaten bu yüzden orayı almak istiyorum çok fazla anım var orada. " Gülümsedi. "O zaman size iyi bir haberim var, sattığınız kişi orada hiç oturmamış. Oğlu evlenince orada oturacakmış sonra başka bir yere taşınmışlar. Adam da zaten Almanya'da oturuyor. Birkaç mülkü daha olduğu için sizin evinize hiç dokunmamış, ev sattığınız gibi eşyalarıyla kalmış öyle." "İnanamıyorum! Çok mutlu oldum." dedim sevinçle. Taşınırken daha fazla eski anılardan etkilenmemek için hiçbir eşyamızı almamış, sıfırdan bir hayata başlayıp yeni eşyalar almıştık. Ama artık kaçamazdım, eski anılarla yüzleşmeliydim. İnsanın geçmişini bitiremezse geleceği de olmazdı, geçmişteki her iyi ve kötü her olay geleceği doğururdu. Geçmişimle yüzleşmezsem hep oraya takılı kalıp geleceğimi kendi ellerimle yok edecektim. Mehmet Bey ile biraz daha konuştuktan sonra işlemleri halletmek için birkaç yere gittik ve sonrasında parayı yatırdım. Birkaç saat içinde ev benim üstüme geçmişti. Cenk'le arabaya binip eve doğru ilerlerken konuşmaya başladık. "Aşırı yükseğe sattılar sırf evi istiyorsun diye. Normal fiyatının beş katını verdin... Keşke istediğini çok belli etmeseydin. İnsanlar fırsatçı biliyorsun." Haklıydı, evi normal fiyatından çok daha fazla bir fiyata almış, üstüne emlakçıya da para vermiştim. Gülümsedim. "Haklısın ama para o evin manevi değerinin yanında hiç kalır. Beni maddi açıdan sıkacak olsa o kadar vermezdim, biliyorsun ticarette iyiyimdir fiyatı düşürürdüm ama sırf anılar için değer o eve. Bu yüzden çok takılmadım. Hem her şeyi bırak, seninle tanıştığım yer. O anıları tekrar tekrar yaşayabilmek için trilyonları bile veririm." Cenk'te gülümsedi. "Yine komşu olduk ha?" Cenk'in ailesi oturdukları evi satmamıştı ve anahtarları Cenk'teydi bu yüzden dediği gibi yine komşu olmuştuk. Güldüm. "Evet, eskisi gibi..." Biraz daha ilerledikten sonra ikimizin evinin önünde durduk. "Hiçbir şey değişmemiş resmen!" dedi Cenk şaşkınlıkla. "Evet." dedim burukça gülümseyerek. Arabayı park ettim ve indik. Cenk heyecanla konuşmaya başladı. "İçeriye girmeden önce, sana bir hediyem var. Daha önce sana söylemediğim için üzgünüm, evin satılacağını eski, tatlı ama dedikoducu yaşlı bazı komşularımızdan öğrendim. Dün arayıp söylediler sağ olsunlar. Sana bir sürpriz yapmak istedim, umarım mutlu olursun görünce." Bende heyecanlanmıştım. Cebinden çıkardığı şeyle şaşkınlıktan ve mutluluktan ağlamaya başladım. Biz taşınırken anahtarlığımı ona vermiştim ve "Büyüyünce bu evi alacağım, seninle birlikte yine buraya geleceğiz, bu sende kalsın evi alınca bana vereceksin tamam mı?" demiştim. Başkası olsa saçmalama der veya gülerdi ama Cenk "Tamam, o gün terasa çıkar yıldızları da izleriz olur mu?" demişti. O gün sözleşmiştik. Ben anahtarlığı ondan alacaktım sonra da akşam terasa çıkıp yıldızları izleyecektik. Mutlulukla ona sarıldım. "Cenk... İnanamıyorum sana! Gerçekten sakladın mı? Benim bile aklıma gelmemişti! Nasıl unutmadın?" Güldü. "Seninle ilgili şeyleri asla unutmam, unutamam... Mutlu olmana çok sevindim." "Deli misin sen çok mutlu oldum tabii ki! Nasıl mutlu olmayayım? " dedim omzuna vurarak ve gülerek sarıldık. "Hadi içeriye geçelim mi?" diye sordu Cenk. "Geçelim, ama bir dakika..." Cenk'in verdiği anahtarlığı evin anahtarlarına taktım. “Şimdi geçebiliriz!” İkimizin evi de mahalledeki küçük sokakta, iki katlı müstakil bir evdi. Bahçe denilemeyecek kadar küçük bir bahçesi vardı. Bahçe kapısını açarak içeriye girdik. İkimizde iyice heyecanlanmıştık. Daha sonra evin kapısına geldik ve anahtarları çevirerek kapıyı açtım. Gördüğüm manzarayla istemsizce yeniden gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Hala inanamıyordum. Her şey... Şakasız her şey aynıydı! Duvarda duran saat, tozlanmaması için koltuklara serdiğimiz örtüler, avize... "Cenk... Hiç değişmemiş burası!" dedim şaşkınlıkla. O da şaşkındı. "Evet..." Yürüyerek giriş katın içinde dolandım. Salon, mutfak, odalar... Her yere sanki son kez görüyor gibi baktım, görmeyeli yıllar olmuştu. Cenk sırtımı sıvazladı. "Burası artık senin. İstediğin zaman gelebilirsin." Yaşadığımız anı farkına vararak konuştum. "Evet... Hala inanamıyorum!" Daha sonra birlikte üst kata çıktık. Zamanında o kat tamamen benimdi. Odalar, mutfak, banyo her şey vardı bu yüzden alt kata sadece annemlerle oturmak,vakit geçirmek için iniyordum. Odama girerek baktığımda hüzünle gülümsedim, her şey aynıydı. Yatağım, kitaplığım, çalışma masam... Her şey yerli yerindeydi. Açıkçası burayı alırken böyle olacağını düşünmüyordum, evi almamın yanında iki kat bir mutluluk yaşamıştım. İkinci katı da gezdikten sonra merdivenlere yöneldik ve terasa çıktık. Terasta sadece salıncak vardı. Başka bir şey yoktu, tamamen boştu. Cenk'le salıncağa oturduk ve sallanmaya başladık. Gülümsedim. "Akşam buraya gelelim, yıldızları izleyelim." Cenk güldü. "Olur, ama yanımıza battaniye ve atıştırmalık bir şeyler alalım, soğuk olur akşam, sende acıkırsın bir süre sonra." Güldüm. "Bak ya, sanki bu dünyada acıkma özelliğine sahip olan tek insan benim!" Cenk kulağıma eğildi ve usulca fısıldadı. "Sana büyük bir sır vereyim, bende acıkıyorum... Birde böyle terasta oturunca daha da acıkıyorum... Bak şuan acıktım!" Gülmeye başladım. "Fark edebiliyorum acıktığını, kabul et sende benim gibisin, Şanlıurfa'ya falan gidip sağlam bir yemek yememiz lazım. Çok benziyoruz birbirimize." "Urfa dedin daha da acıktım. Bence bir ara binelim arabaya gidelim Urfa'ya, Antep'e, Hatay'a falan, sağlam yemek yiyelim gelelim." Gülümsedim."Ölmeden önce yapılacaklar listemde birinci sırada bu fikir..." Cenk'te gülümsedi. "Tamam o zaman söz ver bir ara gideceğiz." Gülmeye başladım. "Sen bana bir komşu ol, seni sabahın dördünde hadi kalk kebap yiyelim diyerek Urfa'ya götürebilirim, haberin olsun." Cenk'te gülüyordu. "İşte gerçek komşuluk! Unutmam bu sözünü haberin olsun." "Unutursan hatırlatırım." dedim gülerek. Biraz daha salıncakta sallandıktan sonra ayağa kalktık ve aşağı kata indik. Eve son kez bir göz attıktan sonra Cenk'le beraber evden çıktık. Birkaç saniye durarak top, seksek, saklambaç oynayan çocukları izledik. Bu mahalle çok güzeldi. Burayı hep çok sevmiştim. Top oynayan çocukların topu bize doğru geldiğinde Cenk ayağıyla topu tuttu ve "Çocuklar, bende oynayabilir miyim?" diye sordu çocuksu bir heyecanla. "Ne? Top mu oynayacaksın?" dedim şaşkınca. "Evet, sende git seksek oyna bak ne güzel oynuyorlar! Biraz çocuk olsak ne olur? Tüm gün iş güç, stres, biraz da biz eğlenelim. Ne dersin?" dedi Cenk. Heyecanla konuştum. "Olur!" Çocuklar da oynamamıza izin vermişlerdi. Ben seksek, Cenk futbol oynuyordu. "Ay baya oldu oynamayalı, unutmuşum." dedim zıplayıp dengemi kaybetmemeye çalışırken. Cenk'te kaleye geçmiş çocukların attığı topları yakalamaya çalışıyordu. Zıplayarak ilerlemeye çalışırken oyun oynadığımız tatlı küçük kız "Yandın, çizgiye bastın." dedi kıkırdayarak. Gülümsedim. "Ben sizin gibi usta değilim, unutmuşum baya. Sizi izleyeyim de bir şeyler kapayım!" Çocuklarda güldü ve oynamaya devam ettik. Hepsi çok tatlıydı. Tüm hayatımı işime adadığım için çocuklarla vakit geçirmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Biraz daha seksek oynadıktan sonra çocuklarla Cenk'in yanına gittik. Ben geldiğim sırada topu kaçırmıştı. "Defansa geçte nasıl top tutulurmuş öğreteyim." dedim gülerek. Top tutma konusunda gerçekten iyiydim. Cenk'te gülmeye başladı. "Bak sen... Gel bakalım." Kaleye geçtim ve oynamaya başladık. Yaklaşık yarım saattir Cenk topu kaleye atmaya çalışıyor, bende atmasına izin vermeden topu yakalıyordum. Çocuklarda bu halimizi gülerek izliyorlardı. Merdivende oturmuş çekirdek çıtlatarak dedikodu yapan teyzelerden birinin "Gençlere bakın, kıyafetlerine, arabasına baksanız bu mahalleye uğramazlar bile gelmişler burada çocuklarla oynuyorlar. İşte insan yaşı kaç olursa olsun nereden geldiğini unutmamalı. Helal olsun!” dediğini duydum. Yanındaki yaşlı teyzelerde ona katılmıştı. Gülümseyerek onlara döndüm. "Teyze önemli olan insanın dışı değil içi, biz burada bu mahallede büyüdük arkadaşımla." Ben teyzelere dalmışken Cenk'te topu sonunda kaleye atabilmişti. Gülmeye başladım. "Sonunda atabildin!" "Attım mı? Attım. Sen ona bak. Hem sen çok iyisin normalde bu kadar kötü oynamadığımı biliyorsun geldiğin maçlardan!" Arada arkadaşlarıyla halı saha maçına gidiyor, beni de çağırıyordu. "Evet, ama beni yenemezsin." dedim gülerek. Biz konuşurken merdivende oturan teyzelerden biri bizi çağırdı. "Gelin bakalım buraya çocuklar." Bizde yanlarına gittik ve merdivene oturduk. "Siz burada mı oturuyordunuz önceden?" dedi bizi çağıran teyze. Diğer teyzeler bize çekirdek veriyordu. Çekirdek çıtlatarak konuşmaya başladım. "Evet, biz küçükken burada oturuyorduk, şu binada arkadaşım, Cenk, şurada da ben oturuyordum." Teyze merakla sordu. "Çocukluk arkadaşı mısınız siz?" Cenk gülümsedi. "Evet, bizde bu çocuklar gibi bu sokaklarda birlikte oyunlar oynardık, sonra taşındık, ama arkadaşlığımız kopmadı hiç." Başka bir teyze konuşmaya katıldı. "Bizde diyorduk bu evler kimin acaba, gelip gitmiyorlar hiç diye. Görünce sizi şaşırdık." Gülümsedim. "Teyzeciğim bizim evi ailem satmıştı ben bugün aldım orayı, artık sık sık karşılaşırız." Teyze de gülümsedi. "Hayırlı olsun kızım, aferin ne güzel genç yaşta belli ki iyi yerlere gelmişsiniz." Cenk'le ikimiz birbirimize bakarak gülümsedik. "Teşekkür ederiz." Teyzelerle oturup biraz daha sohbet ettikten sonra kalkarak arabaya doğru yürümeye başladık. Yürürken ikimizin de dikkatini iki çocuk çekmişti. Ellerinde bilyeler vardı ve misket oynuyorlardı. Bir yandan birbirleriyle konuşup gülüyorlardı. "Hatırladın mı?" dedik Cenk'le birbirimize aynı anda. Daha sonra ikimizin aynı anıyı hatırlamış olmasıyla gülümsedik. Cenk "Gel." diyerek beni çekiştirmeye başladı. Gülerek onunla birlikte çocuklara doğru ilerlemeye başladık. Cenk gülümseyerek konuşmaya başladı. "Merhaba, bizde oturabilir miyiz?" Çocuklarla arası her zaman iyi olmuştu. Çocuklarda gülümsedi. "Evet." Yanlarına oturduğumuzda Cenk "Adınız ne?" diye sordu. Kız gülümseyerek Cenk'in sorusunu cevapladı. "Ben Mine bu da Efe." Cenk'te gülümsüyordu. "Ben Cenk, yanımdaki arkadaşımda Gece. Tanıştığımıza memnun olduk." Bende gülümseyerek araya girdim. "Biliyor musunuz bizde sizin yaşınızdayken birlikte misket oynuyorduk." Efe merakla sordu. "Sizde bizim gibi arkadaş mıydınız o zaman?" Cenk oturduğumuz evleri göstererek konuşmaya başladı. "Evet, bizde bu sokakta Gece'yle oyunlar oynardık. Şu evlerde oturuyorduk." Mine araya girdi. "Ne güzel! Arkadaşlığınız kopmadı mı hiç?" Gülümsedim. "Hayır, hep arkadaş kaldık, iyi ki kalmışız." Cenk bilyelere bakarak konuşmaya başladı. "Bilyelerininiz ne güzelmiş, bakabilir miyim?" Çocuklarda gülümseyerek Cenk'e izin verdiler. Bilyelerden birini eline alarak baktı ve bana dönerek gülümsedi. "Hatırlıyor musun buna benzer bir bilyem vardı." Bende ona bakarak gülümsedim. "Evet, bana hediye etmiştin." Efe gülümsedi. "O benim en sevdiğim bilye, bir tane daha var onu Mine'ye verdim. Fazla bilyesi olunca çok mutlu oluyor!" Cenk gülümseyerek araya girdi. "Bende Gece'ye sevdiğim bilyelerimi veriyordum. O da çok mutlu oluyordu..." Bende ona anıların geçmişte kalmasının verdiği hüzünle gülümsedim. Çocuklarla biraz daha sohbet ettik. Aynı bizim çocukluğumuzdaki gibiydiler. Gülümsedim. "Umarım arkadaşlığınız hiç kopmaz." Çocuklar da gülümsedi. Onlarla vedalaşarak arabaya doğru ilerledik. Ben sürücü koltuğuna, Cenk ise ön koltuğa geçtiğinde kemerlerimizi takarken "Nereye gidelim şimdi?" diye sordum. Cenk saçlarını düzeltirken konuşmaya başladı. "Acıktım." Gülmeye başladım. "Bana aç diyene bak!" Cenk bana döndü. "Tam kahvaltı yapmadım, acıktım." Daha çok gülmeye başlamıştım. O da gülmeye başladı. "Sanki sen acıkmadın, ben tanıyorum sizi Gece hanımcığım, en az benim kadar açsınız." Kafamı salladım. "Tamam, tamam. Bende acıktım. O zaman gidip yemek yiyelim, o sırada da komşularımı arar ev hakkında konuşuruz. Sonra duruma göre ne yapacağımıza bakarız." Cenk'te bana katılarak kafasını sallamıştı. "Bugün konuştuk canım çekti, kebap yemeye gidelim mi?" diye sordum. "Olur, benimde canım çekti." dedi Cenk. Arabanın haritasından en yakın kebapçının konumuna baktım ve oraya doğru sürmeye başladım. "Seninle kafa dengi olmamızı seviyorum, başkası olsa kebap mı yiyeceğiz derdi." Cenk gülmeye başladı. "Kebap yenilmez mi hiç? Bayılırım biliyorsun! Bırak o “Hıh! Kebap mı!” diyenler başka yemek yesin, biz kebapçıda mis gibi kebaplarımızı yiyelim." Türk mutfağını seviyordum, yemeklerimiz gerçekten güzeldi. Ayrıca yemek ayrımı yapmayan bir insan olduğum için birkaç şey hariç tüm yiyecekleri yiyebiliyordum. Cenk'te benim gibiydi, bu yüzden iyi anlaşıyorduk. Birkaç dakika sonra kebapçının önünde durdum ve arabadan indik. Burası arka tarafında bahçesi olan büyük bir mekandı. Bizde bahçedeki boş masalardan birine oturduk ve iki kebap, iki kola söyledik. Yemeklerimizi beklerken bir yandan sohbet etmeye başladık. Telefonumdan saatte baktım. "Saat üç olmuş." Cenk kafasını salladı. "Evet, zaman çabuk geçiyor." Heyecanla konuşmaya başladım."Ben sana şimdi komşumun numarasını atayım, sabahki karmaşayla unuttum… Yemeklerimiz gelmeden ara bakalım ne diyecek." Cenk gülümsedi. "Tamam at arayayım şimdi." Mesajlara girerek Cenk'e numarayı attım ve o da numarayı telefonuna kaydettikten sonra eski komşumu aradı. "Merhaba... Ben eski karşı komşunuz Gece Kaya'nın arkadaşıyım, satılığa çıkardığınız ev için aramıştım... Evet, evi müsaitseniz gün içinde gezmek isterim sonrasında hemen tapu işlemlerini vesaire halledebiliriz... Tamamdır... Gece'yle birlikte geleceğim şu an dışarıdayız yaklaşık bir saate orada oluruz... Tamamdır bize de dört uyar... Tamam, teşekkürler... İyi günler." Merakla "Ne dedi?" diye sordum. "Saat dörtte gelecek evi gezeceğiz. Sonra beğenirsem hemen işlemleri halledeceğiz." dedi Cenk. Kafamı salladım. "Tamam o zaman hemen yemeğimizi yer kalkarız." Cenk'te bana katılmıştı. "Aynen. Bu arada ben eski evimdeki eşyaları almak istemiyorum, orası kalsın öyle sadece önemli eşyalarımı alacağım. Buraya yeni mobilyalar almak istiyorum." Gülümsedim. "Tamam o zaman işlemleri hallettikten sonra kızları da alır alışverişe gideriz. Sonra da senin evine gider önemli eşyalarını toplamaya başlarız." Cenk'te gülümsedi. "Akşam yıldızları izleyeceğiz, unutma." "Tamam, o zaman biz akşam seninle mahalleye geliriz kızlarda işleri yoksa ve isterlerse eşyaları toplarlar." Telefonunu masaya bıraktı. "Olur." Daha sonrasında kebaplarımız geldi ve iştahla yemeye başladık. Kebap yemeye daldığım sırada Cenk'in gülmesiyle ona baktım ve "Neye gülüyorsun?" diye sordum. O da telefonunu bana verdiğinde şaşkınca ona döndüm. "Ne ara çektin bunu?" Kebabı iştahla yerken fotoğrafımı çekmişti. Gülmeye başladı. "Az önce. O kadar daldın ki fark etmedin bile. Sanırım sen yemeklerle evleneceksin Gece, ne bu yemek aşkı? " Bende güldüm. "Ben yemeklerle evleniyorum zaten senin haberin yok mu? Düğünümüze bir tam altın getirirsin artık." İnsanlar dönmüş bizim neye bu kadar güldüğümüzü anlamaya çalışırken bu duruma daha fazla gülmeye başladık. Sonrasında yemeğimizi yemeye devam ettik. Yemeklerimizi bitirdikten sonra hesabı istedik. Tam hesabı ödeyeceğim sırada Cenk beni durdurarak kendisi ödedi. İtiraz edeceğim sırada anlayarak konuşmaya başladı. "Bırak bir günde karşındaki ödesin Gece." İtiraz etmekten vazgeçtim. "Tamam, tamam. Bir şey demedim!" Ayağa kalktık ve çalışanlara iyi günler diledikten sonra mekanın kapısına doğru yürümeye başladık. Tam mekândan çıkarken ayağım takıldı. Düşeceğim sırada Cenk elimi tuttu ve düşmemi engelledi. Ona gülümsedim. "Teşekkür ederim." Elimi daha sıkı tuttu."Dikkat et düşeceksin canın acıyacak." Cenk'in elini tutmaya devam ettim ve arabaya doğru ilerledik. Gülerek konuşmaya başladım. "Aklıma küçükken ayağımı çatlattığım zaman geldi. O zamanda tutmuştun beni, tutmasaydın ayağım kırılacaktı ucuz atlattım sayende." "Tutmam bir işe yaramamıştı yine de ayağın çatlamıştı." Cenk'e döndüm. "Olsun, sonrasında da çok yardım ettin bana. Ben oyun oynayamıyorum diye sende oynamayıp benim yanımda oturuyordun Cenk!" Güldü. "Sensiz sıkıcı oluyordu, ben en çok seninle eğleniyordum." Daha sonra arabaya bindik. Ben yine sürücü koltuğuna geçmiştim. Kemerlerimizi taktıktan sonra eve doğru sürmeye başladım. Kısa bir sessizlikten sonra Cenk konuşmaya başladı. "Bu arada dün iyice araştırdım, bugün de tekrardan bakacağım, Aslı'nın ailesinin adresini bulmama çok az kaldı diyebilirim. Ama şimdiden söyleyeyim sanırım İstanbul'da oturmuyorlar. Şehir dışındalar ise ne yapacağız?" Ona döndüm. " Arabaya atlar gideriz hep birlikte." Biliyorsun ben her an her yere gidebilirim. Cenk kafasını salladı. "Tamamdır o zaman. Bugün dediğim gibi bakacağım, bulduğumda hemen çıkarız yola." Bende kafamı salladım. "Olur." Daha sonra sessizce radyodaki müziği dinlemeye başladık. Barış Kocatürk ve Batu Akdeniz'in Vurdum Kendimi Yola şarkısı çalıyordu. Cenk camdan dışarıyı izlerken konuşmaya başladı. "Bu şarkıyı çok seviyorum." Gülümseyerek sesini daha çok açtım. "Bende." Cenk'te gülümsedi. "Müzik zevklerimizin hemen hemen aynı olmasını da çok seviyorum." Güldüm. "Alnı öpülesi cümlelerde bugün diyebilirim. Seninle Aslı'nın katilini bulduktan sonra konsere gidip deli gibi eğlenmek istiyorum." Cenk'te gülmeye başladı. "Seninle konsere gitmek mi, var bir hayalimiz..." Biraz daha sohbet edip müzik dinledikten sonra eve gelmiştik. Arabayı otoparka park ettim ve asansöre binerek yukarı çıktık. Saat tam dört olmuştu. Komşum gelene kadar bizim evde bekleyecektik. Zile bastığımda kapıyı Lalin açtı ve gülerek bizi karşıladı. "Gelin gelin, parti yapıyoruz!" İçeri girdiğimizde hareketli müzik etrafımızı sarmıştı. Lalin çekiştirerek bizi salona sürüklediğinde Masal ve Kumsal isyan etmeye başladı. "Alın şu kızı enerji patlaması yaşıyor, bize de yaşatmaya çalışıyor ama bizde o kadar enerji yok!" Cenk'le ikimiz onların bu haline kahkahalarla gülmeye başladık. Lalin hepimizi azarlamaya başladı. "Ne var dans edelim dediysem, çok uyuşuksunuz. Sizde gülmeyin orada!" Daha çok gülmeye başladık. Hepsi çok komik görünüyordu. Gülmekten konuşamıyordum. "Ay... Tamam... Yeter gülmekten bayılacağım..." Gerçekten kendimi durduramıyordum! Cenk'te gülmeye devam ediyordu. "Bende... Karnım ağrıdı gülmekten..." Bu sefer kızları bırakmış Cenk'le birbirimize bakarak gülmeye başlamıştık. Bu halimizi gören kızlarda bize gülmeye başlamıştı. Lalin karşımıza geçip işaret parmağını sallamaya başladı. "Gülmeyin demiyor muyum ben size? Gülmesenize be! Ne var bu kadar gülünecek?" Biz onun söyledikleriyle daha çok gülmeye başlayınca o da kendini tutamayarak gülmeye başladı. Kendimi düşmemek için koltuğa bıraktım ve sakinleşmeye çalıştım. Cenk'te yanıma oturdu ve benim gibi sakinleşmeye çalıştı. Sakinleştikten sonra "E neler yaptınız?" diye sordu Kumsal. Cenk anlatmaya başladı. "Gece eski evini aldı, teyzelerle dedikodu yaptık, yemek yedik." Araya girdim. "Birde çocuklarla oyun oynadık, sohbet ettik." Cenk güldü. "Evet." Lalin yanımıza otururken konuşmaya başladı. "İşte benim eğlenceli ve çılgın arkadaşlarım. Biraz örnek alın!" Hepimiz güldük. Cenk'in telefonunun çalmasıyla hepimiz ona döndük. "Tamam... Yok ne kusuru... Biz evdeyiz... Tamamdır, zili çaldığınızda çıkarız... Görüşürüz." Konuşmalarından eski karşı komşumla konuştuğunu anlamıştım. "Karşı komşun gelmiş, arabayı park ediyormuş. Trafiğe takıldığı için biraz geç kalmış. Gelince zili çalacak, hep birlikte gider bakarız." "Olur. Hatta bence sen evi almak için işlemleri halledeceğin sırada biz alışveriş merkezine geçelim kızlarla, senin için küçük eşyalara bakarız sen gelene kadar, sen gelince de mobilyalarını seçersin. Ama bize hangi rengin daha ön planda olmasını istediğini söyle ona göre bakalım." dedim. Cenk gülümsedi. "İç mimar olan sensin, tamamen sen kendi zevkine göre al eşyaları senin zevkine güveniyorum." Bende gülümsedim. "Kızlar size uyar mı? Alışverişe gidelim mi?" Hepsi kafasını salladı. "Uyar." Masal merakla sordu."Cenk evindeki eşyaları almayacak mısın?" "Almayacağım, orayı bozmak istemiyorum. Burayı baştan düzenlemem daha iyi olacak gibi." Daha sonra zilin çalmasıyla hepimiz kapıya ilerledik. Gelen tahmin ettiğim gibi karşı komşumdu. Selamlaştıktan sonra komşum "Gelin evi göstereyim." dedi ve anahtarla kapıyı açtı. Benim evimden çok farkı yoktu, geniş ve ferah bir evdi. Cenk'inde içine sinmişti. Komşum ve Cenk fiyat konusunda anlaştıktan sonra işlemleri halletmek için çıktılar. Bizde kızlarla benim evime geçtik. Kızlar kıyafetlerini değiştirip hazırlanırken bende salonda oturmuş onları bekliyordum. Bir süre sonra hepsi hazırlanıp salona gelmişti. Masal siyah renkte bol bir tulum giyinmiş, saçlarını dağınık topuz yapmıştı. Kumsal kısa kollu beyaz bir tişört altına da siyah, bol eşofman altı giyinmişti. Saçlarını açık bırakmıştı. Lalin ise gri renkte bol bir eşofman takımı giyinmiş, saçını yukarıdan at kuyruğu yapmıştı. Gülümsedim. "Çok güzel olmuşsunuz." Kumsal'da gülümsedi. "O senin güzelliğin." Çantamı alırken konuşmaya başladım. "Hazırsanız çıkalım." Lalin yine heyecanlıydı. "Hazırız!" Onun enerjisini çok seviyordum. Ne olursa olsun herkesin ve kendinin yüzünü güldürmeyi başarıyordu. Bu da onun güçlü kalabilme şekliydi. Kimimiz bağırır, dağıtır sonra sakinleşir toparlanırdık, kimimiz ise olayları içinde kabullendikten sonra gülerdi, her şeye ve herkese rağmen. Kimimiz ise tamamen içine atar kendini yer bitirirdik. Bence en iyisi kabullenmek ama içimize de atmamaktı. Bağırıp çağırsak bile kabullenemediğimizde olayları sürekli sürekli kafamızın içinde yaşar, hayatı kendimize cehennem ederdik. Susmamalı ve olayları kendi içimizde kabullenip, kendimize cehennemi yaşatmadan yaşadığımız olayların üstesinden gelmeliydik. Bu konuda Lalin'de tam olarak bunu yapıyordu ve o çok güçlüydü. "O zaman çıkalım." dedim oturduğum koltuktan kalkarak. Hep birlikte kapıya yöneldik ve evden çıkarak asansöre bindik. Otoparka indik ve çantamdan arabanın anahtarını çıkararak kapıları açtım. Ben sürücü koltuğuna, Lalin yanımdaki ön koltuğa, Kumsal ve Masal'da arka koltuğa oturmuştu. Kemerlerimizi taktıktan sonra arabayı çalıştırdım ve otoparktan çıktık. Lalin yine telefonunu arabanın hoparlörüne bağlamış, hareketli çalma listelerinden birini açmıştı. Bir yandan dans edip bir yandan sohbet eden kızlara gülerek baktım. Onları ne olursa olsun gerçekten özlemiştim. Keşke Aslı'da yanımızda olsaydı diye düşündüm. Ne kadar zaman geçerse geçsin hala inanamıyordum Aslı'nın öldüğüne. Ölüm Aslı'ya yakışmıyordu, sanki o başka bir yerde hala yaşıyormuş ama konuşmuyormuşuz gibi hissediyordum... O benim en yakın arkadaşımdı ve hala içten içe ben onu kaybettiğimi kabullenmek istemiyordum. Alışmıştım ama kabullenememiştim... Bir süre sonra alışveriş merkezine gelmiştik. Arabayı açık otoparka park ettim ve hep birlikte alışveriş merkezinin giriş kapısına doğru yürümeye başladık. Giriş kapısındaki x-raydan geçtikten sonra kızlarla ilk neye bakacağımıza karar vermek için konuşmaya başladık. Masal heyecanla konuşmaya başladı. "İlk nereden başlayalım?" Lalin güldü. "Bence bu işi uzmanına bırakalım, Gece'ciğim, sendeyiz!" Kumsal'da gülümseyerek ona katıldı. "Aynen, hem daha iyi tanıyorsun Cenk'i, tarzını bizden daha iyi bilirsin." Gülümsedim. "Aslında biz Cenk'le baya benziyoruz. Siyah, gri gibi koyu renkleri severiz, küçük detaylar ikimizi de mutlu eder bu yüzden çerçeve gibi dekorlara da bakalım. Aslında aklımda bir taslak oluşturdum. Salon siyah ve beyaz ağırlıklı, koltuklar siyah, perdeler beyaz. Ayaklı lambader de çok güzel durur diye düşünüyorum. Yatak odasının duvar rengi çok hoşuma gitti. Siyah duvarlara beyaz mobilyalar güzel gider. Ayrıca evin bir odasını Cenk için bir “kafa dağıtma odası” yapmak istiyorum. Gitarını orada çalabilir ve ona yeni ev hediyesi olarak güzel bir piyano alabilirim. Duvarlarına raflar alır kitaplarını oraya dizeriz ve estetik duracak fotoğraflar asarız. Hem kitap okuyabildiği hem müzik yapabildiği bir alan yaratmış oluruz. Diğer odaları da misafir odası olarak sade bir şekilde tasarlarız. Banyoya gerekli eşyaları alırız. Ve mutfakta da birkaç ufak dokunuşla işimiz biter." dedim sondaki biter kelimesini uzatarak. Lalin heyecanla gülümsedi. "Çok güzel olacak!" Kumsal'da başını salladı. "Gerçekten işinde çok iyisin." Masal'da ona katıldı. "Evet Gece, bu yaşta kendini şirketini açman çok normal, işini çok güzel yapıyorsun." Güldüm."Daha bir şey yapmadım ki." Lalin'de güldü. "Harikalar yaratacağını biliyoruz tatlım." Gülümsedim. "Teşekkür ederim." Konuştuktan sonra hep birlikte salonun perdelerini alacağımız mağazaya doğru yürümeye başladık. Beyaz, uzun tül ve perdeleri almıştık. Mağazada işimiz bitince koltuklara bakmak için bir başka mağazaya doğru yürümeye başladık. Telefonumun çalmasıyla duraksadım ve çantamdan telefonu çıkararak arayanın kim olduğuna baktım. Cenk arıyordu. "Alo... Aldın mı? Hadi hayırlı olsun... Biz alışveriş merkezindeyiz... Tamamdır konumu atıyorum... Perdeleri aldık... Cenk saçmalama, önemli değil benimde aklıma gelmedi... Ne olacak, saçmalama diyorum sana... Koltuklara bakacağız... Tamamdır... Görüşürüz..." Masal merakla sordu. "Ne diyor neye bu kadar saçmalama dedin?" Alışveriş merkezinin konumu Cenk'e atarken konuşmaya başladım."Para kartı verecekmiş bana alışveriş için unutmuş onu söylüyor, delirtecek bu çocuk beni! Ne var ben alsam ne olacak sanki!" Bir yandan da söyleniyordum. Kızlarda gülmeye başladı. Aklıma gelen düşünceyle panikledim ve heyecanla konuşmaya başladım. "Kızlar! Cenk geliyor koltukları bırakalım şimdi, piyanoyu sipariş verelim hemen sürpriz olsun ona eve gelince görsün." Birlikte yürüyen merdivenlere bindik ve yukarı kata çıktık. Müzik aletlerinin satıldığı mağazalara aşıktım. Mağazanın içinde dolaşırken gülümsedim. "Burayı çok seviyorum." Lalin'de enerjik sesiyle konuşmaya başladı. "Müzik kalp ben! Yerim olsa tüm müzik aletlerini alır, çala çala öğrenirim." Güldüm. "Piyano istiyorum, ama yer açamıyorum evde, terzi kendi söküğünü dikemezmiş... Artık Cenk'in evinden çıkmayı düşünmüyorum sürekli piyano çalacağım." Kızlarda gülmeye başladı. Daha sonrasında görevliyle konuşarak mağazadaki en güzel piyanoyu bize göstermesini istedim. Tahmin ettiğim markanın piyanosu idi ve gerçekten çok güzeldi. Görevliye dönerek "Alıyoruz." dedim ve parmaklarımı piyanonun tuşlarında gezdirdim. İki elimle çok fazla çalamıyordum ama tek elimde gayet iyi bir şekilde piyano çalabiliyordum. Kasaya geçtik ve işlemleri hallettim. Cenk umarım bu sürprizime mutlu olurdu. Birçok müzik aletini çalabiliyordu. Bu yüzden onu piyano çalarken dinlemek için sabırsızlanıyordum. Piyano birkaç gün sonra eve teslim edilecekti. Mağazadan çıkarken "Cenk gelene kadar bir şeyler içelim mi?" diye sordum. Kumsal kafasını salladı. "Olur, bir kahveye hayır demem." Kızlarda ona katılmıştı. Kahve içmek için hep birlikte en üst kata çıktık. Kafelerden birine girdik ve kapıdan geçerek terasa konulan masalardan birine oturduk. Garson yanımıza geldi ve bize menüyü verdi. Biraz menüyü inceledikten sonra hepimiz türk kahvesi ve çikolatalı pasta söylemeye karar verdik. Garson yanımıza gelerek siparişlerimizi elindeki küçük not defterine yazdı ve içeriye geçti. Hafif esen rüzgar eşliğinde oturarak sohbet etmeye ve siparişlerimizi beklemeye başladık. Sohbete daldığım sırada telefonumun zil sesini duymamla çantamdan çıkardım ve Cenk'in aradığını gördüm. "Alo... Geldin mi? Biz en üst kattayız, kahve içiyoruz... Evet orası... Tamamdır... Bekliyoruz seni... Görüşürüz..." Telefonu kapattığımda kızlara dönerek "Cenk gelmiş arabayı park ediyormuş. Şimdi yanımıza geliyor kahvelerimizi içer öyle alışverişe devam ederiz." dedim. "Olur, sonra ne yapacağız?" dedi Lalin. "Cenk'in önemli eşyalarını toplamamıza yardım eder misiniz?" diye sordum. Kumsal gülümsedi. "Gece soru mu bu! Tabii ki size yardım ederiz." Kızlarda Kumsal'a katılmıştı. Masal'a araya girdi. "Böyle durumlarda bizi düşünme bile, yardımcı oluruz her zaman." Gülümsedim. "Teşekkür ederim. Bizim Cenk'le birbirimize verdiğimiz bir söz vardı küçükken. Onun için akşam bugün aldığım eski evime gideceğiz. Sizin için sıkıntı olur mu?" Lalin sesli bir şekilde nefes verdi. "Of Gece, sormana gerek yok diyoruz hala soruyorsun! Gidin tabi, bizde eşyaları toplarız hızlıca. Cenk daha çabuk taşınır." Gülümsedim. "Sağ olun kızlar." "Selam." Cenk'in sesini duymamızla hepimiz ona döndük. Sandalye çekerek oturdu ve gülümseyerek "Nasılsınız?" diye sordu. Bende gülümsedim. "İyiyiz, neler yaptın bakalım?" Neler yaptığını anlatmaya başladı. "İşlemleri hallettim, şuan oturduğum eve gidip üzerimi değiştirdim sonra buraya geldim. Siz neler yaptınız?" Kumsal gülümseyerek araya girdi. "Daha perdeleri aldık sadece. Ama evin çok güzel olacak emin olabilirsin, Gece'nin aklında çok güzel fikirler var." Cenk Kumsal'a dönerek gülümsedi. "Biliyorum, gözüm arkada kalmadı o yüzden. Anladığım kadarıyla hepiniz zevkli insanlarsınız. Evi güvenli ellere teslim ettiğime eminim." Masal gülmeye başladı. "Ya batırırsak ve hiçbir şey yapamazsak?" Cenk'te güldü. "O zaman Gece'nin evine ben geçerim, Gece'de benim evime taşınır ama eşyaları değiştirmeyiz." Hepimiz gülmeye başladık. "Sana bir kahve söyleyelim de öyle devam edelim sohbete." dedim Cenk'e. Gülümsedi. "Ben söyledim geçerken, siz kahve dediniz canım çekti benimde. Daha doğrusu yedinci masada oturan hanımefendiler ne söylediyse bende ondan istiyorum dedim umarım türk kahvesi söylemişsinizdir." Hepimiz kıkırdamaya başladık. "Yok ya, biz karar değiştirip milkshake söyledik. Sende artık içersin ne yapalım." Cenk'te gülüyordu. "Gece sen kahve söylemişsindir, biliyorum seni. Sayende kahve bağımlılığım oldu benimde kahve içmeden kendine gelemezsin kesin kahve söylemişsindir." Lalin gülerek "Siz birbirinizi nasıl bu kadar iyi tanıyabiliyorsunuz?" Cenk gülümsedi. "E biliyorsunuz biz Gece'yle kendimizi bildik bileli arkadaşız. Daha doğrusu sizin bilmediğiniz bir bilgi vereyim, biz doğmadan önce ailelerimiz oraya taşınmış ve arkadaş olmuş, sonra biz doğmuşuz, bebekken bile birlikte büyüdük diyebilirim. Aramızda sadece bir yaş var." Güldüm. "Evet, bu yüzden Cenk'i çok iyi tanıyorum, tabi o da beni çok iyi tanıyor. Kendisi ben doğduğumda ziyaretime gelmiş insan!" Cenk'te benimle birlikte gülmeye başladı. Evet, öyle. Her ne kadar küçük bir bebek olsam da gelmişim altını takıp bu berbat dünyaya hoş geldin demeye." Biz konuşurken kahvelerimiz ve çikolatalı pastalarımız gelmişti. Siparişlerimizi getiren garsona teşekkür ettikten sonra sohbet etmeyi bırakarak iştahla pastalarımızı yemeye ve kahvelerimizi yudumlamaya başladık. Bir süre daha sohbet ederek kahvelerimizi içtikten sonra hesabı istedik ve kafeden çıktık. Önce koltukları aldık, sonrasında salon için halı, televizyon gibi eşyalar baktık. Küçük dekoratif eşyalara daha sonra bakmaya karar vermiştik. Bugün sadece en önemli eşyaları alacaktık. Cenk her şeyi bize bırakmıştı, eşyaları biz seçiyorduk. Salon için önemli olan eşyaları aldıktan sonra yatak odasına geçmiştik ve yatak, dolap, komodin gibi eşyaları almıştık. Hepsi bu hafta içerisinde gelecekti. Adını kafa dağıtma odası koyduğum odayı Cenk öğrenmeden yapacaktık, kızlarda ona sürpriz yapmak istemişti. Diğer birkaç eşyayı daha aldığımızda saat sekiz olmuştu. Alışveriş merkezinden çıkıp arabaya doğru ilerlerken " İyi gezdik bugün." dedi Lalin. "Evet." dedim gülerek. "Şimdi Cenk'in evine mi gidiyoruz?" diye sordu Masal. "Kızlar sizde mi yardım edeceksiniz bize?" dedi Cenk. "Evet, hem kafamız dağılır hem de çorbada bir tuzumuz olmuş olur." dedi Kumsal. "Teşekkür ederim. O zaman ben kendi arabamla gideyim Gece sende beni takip et." dedi Cenk gülümseyerek. "Tamamdır." dedim ve çantamdan arabanın anahtarını çıkararak kapıları açtım. Yine alışveriş merkezine geldiğimizdeki gibi oturmuştuk. Yolculuk boyunca Lalin'in yaptığı enerjik çalma listelerini dinledik ve sohbet ettik. Cenk'in oturduğu siteye ulaştığımızda otoparka girerek arabayı Cenk'in arabasının yanına park ettim ve hepimiz arabadan indik. Hep birlikte asansöre bindik ve Cenk'in evine çıktık. kırk katlı bir binanın otuz yedinci katında oturuyordu. Cenk cebinden anahtarı çıkararak kapıyı açtı ve eve girdik. Lalin evi merakla incelemeye başladı. "Vay, bekar evine göre gayet temiz, derli toplu ve düzenli bir evin var." Güldüm. "Benim tam aksim, ben dağınığım biraz o ise derli toplu. Bazen eve temizliğe çağırıyorum." Cenk'te bana bakarak güldü ve Lalin'e döndü. "Teşekkür ederim." Daha sonrasında salondan başlayarak Cenk'in önemli eşyalarını kolilere yerleştirmeye başladık. Saat on olduğunca Lalin Cenk'le bana dönerek konuşmaya başladı. "Siz ne zaman gideceksiniz? Saat on oldu." Cenk saçlarını karıştırdı. "Bilmem, sizin için sıkıntı olmazsa çıkabiliriz." Masal Cenk'e döndü. "Çıkın çıkın, bizim için ne sıkıntı olacak! Aklınız burada kalmasın." Kumsal önüne gelen sarı saçlarını kulağının arkasına sıkıştırırken "Zaten evde canımız sıkılıyor, kafa dağıtmış olduk böyle, çıkın siz." dedi. Cenk bana dönerek gülümsedi. "E o zaman biz çıkalım Gece." Bende gülümsedim. "Çıkalım." Evden çıkmadan önce soğuk olursa diye üzerimize örtmek için bir battaniye ve iki şal aldık. Kızlarla vedalaşıp evden çıktıktan sonra asansöre bindik ve otoparka indik. Cenk'in arabası ile gidecektik. Eve gitmek isterlerse gidebilsinler diye arabamın ve evin anahtarlarını kızlara vermiştim. Cenk sürücü koltuğuna bende onun yanına geçmiştim. Kemerlerimizi taktıktan sonra mahalleye doğru ilerlemeye başladık. Yaz mevsiminde olmamıza rağmen hava kapalı ve soğuktu. Üzerimize bir hüzün çökmüştü. İkimizde sessize radyoda çalan müziği dinleyerek dışarıya bakıyorduk. Bir süre sonra yağmur yağmaya başladı. Yağmuru severdim, insanlar kaçarken altında durup sırılsıklam olur kahkahalar atardım, bazen de sessizce ağlardım. "Baya iyi yağıyor." dedi Cenk bana dönerek. Hafifçe gülümsedim. "Evet." Birkaç dakika daha aramızdaki sessizlik devam ettikten sonra Cenk çocuksu bir heyecanla konuşmaya başladı. "Aklıma bir fikir geldi!" Onun bu çocuksu heyecanına gülümsedim. "Ne geldi?" Bir yandan araba kullanıyor, bir yandan aklındaki fikri bana anlatıyordu. "Bakkalın önüne park edeyim arabayı, atıştırmalık bir şeyler aldıktan sonra yürüyerek gidelim evine. Yağmurda ıslanmayı seviyorum. Biraz ıslanmış oluruz. Sana da uyar mı?" Güzel fikirdi. İkimizde biraz aptal olduğumuz için ıslandıktan sonra hasta olsak bile bunu umursamazdık. "Uyar tabii. Biliyorsun seviyorum yağmuru." dedim gülümseyerek. Gülümsedi. Siyah uzun kirpiklerinin daha fazla öne çıkardığı bal rengi gözleri cevabımla ışıldamıştı. Bakkalın önüne geldiğimizde Cenk arabayı bakkalı kapatmayacak şekilde park etti ve arabadan indik. Yağmur biraz hafiflemişti. Hızlıca içeri girdiğimizde kasaya bakan amcaya selam verdik. Cenk bana dönerek "Sen atıştırmalıkları al bende içecek bir şeyler ve plastik bardak alayım." dedi. Başımı salladıktan sonra atıştırmalıkların olduğu bölüme ilerledim. Birkaç tane cips ve çikolata aldım. Çekirdeklerin olduğu bölüme gelerek bir paket ay çekirdeği de aldıktan sonra elimdekileri kasaya bıraktım. Cenk'te benim arkamdan kasaya gelmişti. Aldıklarımızın parasını kasada duran, tahminen altmış yaşlarında olan amcaya verdikten sonra Cenk arabayı buraya park etmesinin sıkıntı olup olmayacağını sordu. Amca güler yüzlü biriydi. Bir sorun olmayacağını söylediğinde teşekkür ederek bakkaldan çıktık. Yavaş yavaş yağan yağmurun altında elimizde poşetlerle yürüyorduk. Akşam saatleri olduğu için sokakta sadece birkaç kişi vardı. Tahminimce çoğu çalışan insanlardı ve evlerine dönüyorlardı. Sokak sessiz ve loştu. Birkaç tane sokak lambasının sarı ışığı ve yağmurun da etkisiyle bulunduğumuz sessiz sokak huzurlu bir yere dönüşüyordu. Eve yaklaştığımız sırada yağmur şiddetini arttırdı. Etrafımızdaki insanlar koşuşturarak ıslanmamaya çalışıyordu. Biz ise Cenk'le yavaş yavaş, yağmurun altında ıslanarak yürüyorduk. Evin önüne geldiğimizde Cenk bana dönerek konuşmaya başladı. Siyah saçları yağmur damlalarından dolayı alnına yapışmıştı. "Gece evin anahtarını ver beni burada bekle, geliyorum." Şaşkınlıkla ona evin anahtarını verdim. Elimdeki poşetleri alarak eve girdi ve poşetleri içeriye bıraktı. Sonra koşarak yanıma geldi ve elini uzattı. "Dans edelim mi?" Gülümsedim. Böyle bir teklifi reddedemezdim. Cenk'in uzattığı elini tuttum. "Olur." Gülümsedi ve cebinden telefonunu çıkararak bir şarkı açtı. Bu şarkı "Cem Adrian'ın" seslendirdiği "Her Şey Seninle Güzel" şarkısıydı. Şarkının sesini son ses açtıktan sonra hoparlörü üste gelecek şekilde telefonu cebine koydu. Böylelikle müziğin sesi tüm sokakta yankılanıyordu. Diğer elini de tuttum ve dans etmeye başladık. Gözlerim Cenk'in bal rengi gözlerine takılı kalmışken sokaktan geçen insanların bize bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Ama bu bakışları ikimizde umursamıyorduk. Muhtemelen herkes deli olduğumuzu düşünüyordu, sırılsıklam olmuştuk. Cenk beni etrafımda döndürdüğünde güldüm. Benim gülüşümle onunda yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. Belki insanlar düşüncelerinde haklıydı, deliydik ama uzun bir aradan sonra ilk defa mutluyduk. Şarkı bittikten sonra Cenk beni elimden tutarak eve doğru çekiştirmeye başladı. Gülerek ve koşarak peşinden ilerledim. Eve girdiğimizde Cenk'te gülmeye başladı. İkimizde bir süre sonra kahkahalarla gülüyorduk. Yağmurda dans edip sırılsıklam olmuş, buna rağmen evin koridorunda durmuş bu yaptıklarına kahkahalarla gülen iki kişi düşünün. Biz o iki kişiydik, dışarıdan bakınca deli ama mutlu olan iki insandık. "Hasta olmazsın umarım." dedi Cenk bana dönerek. Güldüm ve saçlarını karıştırdım. "Sen kendi haline bak, sırılsıklam olmuşsun." O da gülerek benim saçlarımı karıştırdı "Sende benden geri kalan değilsin. Yirmi altı-yirmi yedi yaşında insanlarız halimize bak." Omuz silktim. "Ne varmış halimizde? Yirmi altı-yirmi yedi yaşındayız diye eğlenemez miyiz? Hatta bak seksen yaşımıza gelirsek bunu tekrar yapalım, söz mü?" Cenk gülerek kafasını salladı. "Haklısın. Yapalım, söz." Koridorda dikilmeyi bırakarak salona ilerledik. Etraf toz içindeydi, ev yıllardır kullanılmamıştı. "Cenk o değil de, gerçekten üzerimizi değiştirmezsek hasta olacağız. Evden kıyafet alıp gelsek mi?" Cenk güldü. "Ben hazırlıklı geldim. Bagaja kıyafet koydum. Sabah seninle konuştuktan sonra hava durumuna bakmıştım. Sen bekle burada getireyim." Gülümsedim. "Tamam, bekliyorum. Sonra da terasa çıkarız." Cenk'te gülümsedi. "Tamamdır. O evden çıktıktan sonra bende salonu turladım. Burayı gerçekten özlemiştim. Cenk gelene kadar terası hazırlama düşüncesi mantıklı gelmişti. Terasa çıkmadan önce yağmurun azaldığını görmüştüm. Yağmurun hafiflemesi güzel olurdu. Aksi takdirde yıldızları görmemiz zordu. Bakkaldan aldığımız ürünlerle dolu olan poşetleri terasa çıkardım ve salıncağa bıraktım. Salıncağın üzerinde tente olduğu için salıncak ıslanmıyordu. Poşetleri bıraktıktan sonra aşağıya inerek evin üst katını gezmeye başladım. Bu sabah her odayı teker teker gezmiştim ama özlemim geçmiyordu. Yıllar önce içinde kaldığım odama girdim. Yatağımın üzerine tozlanmaması için serilen örtüyü kaldırdım ve yatağa oturdum. Çok şey değişmişti ama hiçbir şey değişmemiş gibiydi. Ben değişmiştim, on altı yaşındaki Gece değildim. On altı yaşımdaki gibi hissedemiyordum, o zamanki kadar mutlu olamıyordum. On altı yaşındaki Gece gülerdi, eğlenirdi, mutlu olurdu. Şimdiki Gece ise kaldırmaya çalıştığı yüklerin altında eziliyordu... Odam aynı kalmıştı ama ben bambaşka birine dönüşmüştüm. On altı yaşındaki Gece'yi kaybetmiştim, onu bulamıyordum. Aslı'yla kendi gençliğimi, çocukluğumu da gömmüştüm. Düşüncelerle ve geçmişimle boğuşurken kapı çaldı. Cenk gelmiş olmalıydı. Aşağıya inerek kapıyı açtığımda tahminimin doğru çıktığını gördüm. Gelen Cenk'ti. Elinde kıyafetler ve battaniye vardı. O içeri geçtikten sonra elinden bana getirdiği kıyafetleri aldım. O alt katta üzerini değişirken bende eski odama çıkarak üzerimi değiştirmiştim. Üstümüzdeki ıslak kıyafetlerden kurtulduktan sonra getirdiği battaniyeyi de alarak terasa çıktık. Yağmur durmuştu. Hava ısınmıştı. Cenk gökyüzüne şaşkınca baktı. "Çok çabuk değişiyor havanın durumu." Başımı salladım. "Evet.Bizim gibi dengesiz biraz." Cenk güldü. “Bizim kadar olamaz.” Şansımıza yıldızları görebiliyorduk. Birlikte salıncağa oturduk. Bakkaldan aldıklarımızı poşetten çıkarttık. Ben cips paketini açarken Cenk'te plastik bardakları çıkararak kolaları dolduruyordu. Her şeyi birkaç dakika içinde hazırlamıştık. Bir yandan aldıklarımızı yiyor bir yandan gökyüzündeki yıldızları izliyorduk. Yıldızlara bakarken konuştum. "Hiç düşünmezdim." Cenk bakışlarını gökyüzünden çekerek yüzüme indirdi. "Neyi?" Hüzünle gülümsedim. "Bu anı, başaracağımı, burayı alabileceğimi... Bir yandan mutlu bir yandan da şaşkınım. Hayatımdan çok insan çıktı, neredeyse kimse kalmadı. Sen ve kızlar dışında. Çok çekilebilecek biri değilim ben, karamsarım, işkoliğim, zor bir insanım. Herkes gitti ama sen kaldın. Nasıl çekebildin beni yıllarca?" Cenk gözlerimin içine baktı. "Sen zor biri değilsin Gece, karamsar biri değilsin, aksine şu hayatta en çok senin yanında eğleniyorum, en çok senin yanında gülüyorum, en çok senin yanında mutlu oluyorum. Sen herkesin hayatında keşke böyle biri olsa denilen türden birisin. Yardımseversin, sevdiklerin için ölmeyi bile göze alırsın. Bazı insanlar vardır Gece, bilirsin, güldüklerinde içine yaşama sevinci gelir, güldüklerinde istemsizce sende gülersin, mutlulukları mutlu eder insanı. Hayran olursun bazen yaptıklarına, başarılarına ama en çokta kalplerine. Öyle güzel, hayran olunası kalpleri vardır ki insanın içi gider, gözleri kamaşır nasıl bu kadar güzel olabiliyorlar diye. Güzellik sadece dış görünüş değil, kalpleri güzeldir öyle insanların. Kalplerinin güzelliği yüzlerine de yansır ama orası ayrı konu. Sende öylesin Gece, sende o insanlardansın. Güldüğünde mutlu oluyor insan, üzüldüğünde üzülüyor. Kalbinin güzelliği yüzüne yansıyor." Gözlerim dolu dolu gülümsedim. Söyledikleri o kadar anlamlıydı ki... İyi ki diyordum hep, iyi ki Cenk hayatıma girmiş. "Teşekkür ederim. Sende öylesin benim için, mutlu olduğunda mutlu oluyorum, üzüldüğünde üzülüyorum." Gülümsedi. Kafamı omzuna koydum ve yıldızları izlemeye devam ettik. Bugün yirmi altı yaşındaki Gece ve yirmi yedi yaşındaki Cenk değildik, bugün on yıl önceki bizdik. Biz yılların değiştirmediği tek şeydik. Herkes gelip gitmişti, çok şey yaşanmıştı, geriye biz kalmıştık... Umarım her şeyin sonunda yine geriye biz kalırdık. Bir süre daha salıncakta sallanarak yıldızları izledik ve sohbet ettik. Cenk'le iş dışında vakit geçirmeyi özlediğimi bir kez daha fark etmiştim. Terastan inerek evden çıktığımızda saat on iki olmuştu. Elimizde poşetlerle arabaya doğru yürüyorduk. Arabaya geldiğimizde poşetleri bagaja koyduk ve Cenk sürücü koltuğuna, bende ön koltuğa geçtim. Radyoda çalan melankolik şarkı eşliğinde Cenk'in evine doğru ilerlemeye başladık. Biz eve doğru ilerlerken telefonum çaldı. Lalin arıyordu. Aramayı cevaplayarak telefonu kulağıma götürdüm. Kızlarla benim evime geçtiklerini söylüyordu. Bizimde bana geleceğimizi söyleyerek telefonu kapattım ve Cenk'e döndüm. "Kızlar bana geçmiş." Cenk'te bana döndü. "O zaman sana gidelim." Kısa bir araba yolculuğundan sonra eve gelmiştik. Kapıyı çaldığımızda Lalin sevinçle kapıyı açtı. "Hoş geldiniz." Her bir harfi uzatarak söylemişti. Cenk'le güldük. Salona geçtiğimizde Kumsal ve Masal'ın oturduğunu gördüm. Film izliyorlardı. Geldiğimizi gördüklerinde gülümseyerek "Hoş geldiniz." dedi ikisi de. Lalin bizi karşıladığındaki sevinçli haliyle salona girdi. "Film izliyorduk oturun birlikte izleyelim." Gülümsedim. Bir komedi filmi izliyorlardı. "Olur." Gri koltuklara oturduğumuz sırada Cenk'in telefonu çaldı. Ayağa kalkarak salondan çıktı. Birkaç dakika sonra geri geldiğinde merakla ona bakıyorduk. "Kusura bakmayın filmin sesinden dolayı çıktım. Aslı'nın ailesinin adresini bulmasını istemiştim bir arkadaştan. Bulmuş." Hepimizin merakı iyice artmıştı. Kalp atışlarım hızlanmıştı. Gerginlikle sordum. "Nerede oturuyorlarmış?" Kızlarda Cenk'ten bir cevap bekliyordu. "Antalya'da." Lalin merakla bize döndü. "Yanlarına gidecek miyiz?" Kafamı salladım. "Evet, yoksa bize asla bilgi vermez onlar." Kumsal araya girdi. "Nasıl gideceğiz? Uçakla gideceksek bilet bakmaya başlayayım hemen." Masal'da ona katıldığını belirterek kafasını salladı. "Hemen bilet almak iyi olur." Araya girerek konuşmaya başladım. "Bence güzel olur. Ulaşımda da rahat ederiz orada." Lalin güldü. "Bana her şey uyar." Kumsal ve Masal'da ona katıldı. "Bize de uyar." Hemfikir olmamız iyi olmuştu. "Sabah yola çıkalım ne dersiniz?" Hepsi bana katıldığını belirtti. Hızlıca gidip gelmemiz işimi hızlandırırdı. Vakit kaybetmeye gerek yoktu. Düşünceleriniz neler? |
0% |