Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@zeynepiremm

Keyifli okumalar dilerim!

"Lalin kalk hadi... Bak bugün zaten yorucu olacak şimdiden yorma beni... AA DENİZ ARIYOR LALİN!"

"NE? DENİZ Mİ? NEREDE? HANİ? TELEFONUM NEREDE?" Lalin'in heyecanla yataktan fırlamasına kahkaha atmaya başladım. "Günaydın!" Lalin şaşkınlıkla bir telefonuna bir bana bakıyordu.

"Hani Deniz arıyordu? Aramamış işte yok!" Ben ise hala gülüyordum. "Seni uyandırmak için öyle söyledim. Bugün Cenk taşınacak, hadi kalk da yardımcı olalım ona."

Lalin dudağını büzmüş bir şekilde bana bakıyordu. "Ama, ama sen beni kaldırmak için mi öyle dedin... BU BANA YAPILIR MI GECE? Bana bana, Lalin'ine bu yapılır mı!”

Onun canlandırdığı replikle kahkaha atıyordum. "Sana bundan sonra seni böyle uyandıracağım demiştim." Lalin kendini yatağa bıraktı. "Yap, kalkmam ki..." Sinsice güldüm. "Ya doğru söylüyorsam ve sen ona cevap vermemiş olursan?" Lalin yataktan doğrularak şaşkınca bana döndü. "Maalesef haklısın... Haklı ve kötüsün!" O dudağını büzmüş bana bakarken ben gülmeye devam ediyordum.

"Çok konuşma da kalk hadi." Yastığı bana fırlatarak ayağa kalktı. "İyi be tamam, kalktık işte." Reflekslerim sayesinde yastık bana çarpmadan tuttum ve gülerek yatağın üstüne bıraktım. Esneyerek banyoya gitti.

Aklıma Lalin'i mutlu edecek bir fikir gelmişti, gülümseyerek telefonunu elime aldım. Telefonunda şifre olduğunu görünce Lalin'e seslendim. "Lalin, telefonunun şifresi ne?" Uykulu olduğu için nedenini sormadan söyleyeceğini biliyordum. Uykuluyken adeta düşünme yetisini kaybederdi. "2662."

Her zamanki gibiydi, hiç değişmemişti. Nedenini sormadan şifresini vermişti. Gülerek telefonunun kilidini açtım ve son aramalara girdim. Tahminim doğruydu, son konuştuğu kişi Deniz'di.

Numaranın üzerine tıklayarak Deniz'i aradığımda bir yandan da umarım uyumuyordur diye düşünüyordum. Telefon ikinci çalışta açıldığında gülümsedim. "Alo, Lalin?"

"Deniz merhaba, ben Lalin'in arkadaşı Gece. Müsaitsen senden bir şey isteyecektim." Sanırım onu uyandırmıştım. Birkaç hışırtıdan sonra sesini duydum. "Tabii, seni dinliyorum."

"Lalin'e ufak bir sürpriz yapmak istiyorum. Bugün bizim için çok yoğun geçecek biraz kafası dağılsa iyi olur diye düşündüm. Sana evin konumunu atsam buraya gelebilir misin? Hep birlikte kahvaltı yaparız, sizde biraz vakit geçirirsiniz. Hatta Burak'ta gelsin."

"Olur. Burak'a haber veririm ben. Evin konumunu biliyorum geçen Lalin'i bırakmıştım. Ama sen bana blok ve daire numarasını atarsan iyi olur."

"Tamamdır, sana telefon numaramı mesaj olarak atıyorum oradan yazarım ama Lalin’in haberi olmasın. Şimdi yanıma geliyor kapatmam lazım."

"Tamam, görüşürüz."

Hızlıca mesajlara girerek Deniz'e numaramı attım ve mesajı sildim. Sonrasında da arama kayıtlarına girerek giden arama kaydını sildim. Lalin sürprizimi anlamasın diye bir iki tane fotoğraf çekildim ve telefonu komodinin üzerine geri bıraktım.

Lalin geldiğinde yatağı topluyordum. "Günaydın, şimdi biraz kendime geldim. Sen benden neden telefon şifremi istedin?" Sırıttım. "Fotoğraflarına bakınca anlarsın."

Cümlenin sonunu uzattığımda o da merakla komodinin üzerinde duran telefonunu aldı ve fotoğraflara girdi. Çektiğim fotoğrafları görünce gülmeye başladı. "Harika çıkmışsın Gece, hatta o kadar harika çıkmışsın ki mankenler görse işi bırakır böyle bir harikalık karşısında biz nasıl çalışalım diyerek(!)"

Bende gülmeye başladım. "Tabii, ne sandın. Mankenlere taş çıkartırım(!)" İkimizde bir süre güldükten sonra yatak odasından çıktık ve salona geçtik. Masal, Kumsal ve Cenk uyanmış salonda oturuyorlardı.

Lalin gülerek salona enerjik bir giriş yaptı. "GÜNAYDINLAR CANIM ARKADAŞLARIM!" Hepimiz gülerek ona "Günaydın!" dedikten sonra hep birlikte hızlıca mutfağa geçerek kahvaltı hazırladık.

Lalin ve Kumsal masayı hazırladıkları sırada Cenk ve Masal'a gizlice sürpriz yapacağımı, Deniz ve Burak'ın buraya geleceğini söyledim. Masaya oturmadan hemen önce Deniz'den mesaj geldiğinde gülümseyerek masadan kalktım ve kapıyı açtım. "Hoş geldiniz."

Deniz ve Burak'ta gülümsüyordu. "Hoş bulduk." Onlar ayakkabılarını çıkarıp içeri geçerken Deniz elindeki poşeti uzattı. "Kahvaltı da iyi gider diye düşündük."

Poşeti aldığımda portakal suyu getirmiş olduklarını gördüm. "Ne zahmet ettiniz? Sağ olun." Lalin'in sesini duymamızla hepimiz gülmeye başladık. "O Deniz'in sesi mi yoksa ben özlediğim için öyle mi duyuyorum? Yoksa delirdim mi?"

Deniz ve Burak'la mutfağa geçtiğimizde Lalin şok içinde bakıyordu. "Ne? Nasıl? Halüsinasyon mu? Ne oluyor? Bunlar buraya nasıl geldi!" Kumsal'da şaşkınlıkla Burak'a bakıyordu.

Hepimiz gülmeye başladık. Lalin'e dönerek konuştum. "Sen banyodayken senden telefon şifreni istedim ya canım arkadaşım... Oradan Deniz'i aradım kahvaltıya davet ettim. Tabi sen uyku sersemliğinden dolayı telefonunla ne yaptığımı çok fazla sorgulamadığın için işim kolay oldu."

Lalin ortamı toparlamaya çalışarak gülümsedi. "Aaaa öyle mi yaptın, canım arkadaşım benim ya... Ne iyi yapmışsın!" Bizde güldük.

Deniz ve Burak masaya geçerken bende onlara hızlıca tabak, çatal, bıçak ve bardak getirdim. Cam şişede olan portakal suyunu da masaya koydum ve yerime oturdum. Kahvaltımızı yapmaya başladığımızda gözüm Cenk’e takıldı.

Evindeki eşyaları yeni mobilyaları gelmeden getirebilmek için yemeğini hızlıca yiyordu. Ona dönerek merakla sordum. "Saat kaçta getirecekler eşyaları?"

"On buçukta. Bende birazdan çıkar evdeki eşyaları getiririm." Kafamı anladığımı belirterek salladım. Deniz merakla sordu "Taşınıyor musun?"

"Evet, karşı daireye taşınacağım." Deniz kafasını salladı. "Hayırlı olsun, yardım lazımsa bizde buradayız." Cenk gülümsedi. "Sağ olun." Araya girerek konuşmaya başladım. "Nasıl yapalım o zaman? Bizde seninle gelelim mi yoksa gelecek eşyaları mı ayarlayalım?"

"Evden getireceğim çok fazla eşya yok zaten, o yüzden siz burada kalın. Ben onları alır gelirim sonra birlikte düzenleriz evi."

Burak gülümseyerek konuştu. "Cenk, istersen Deniz'le bende seninle gelelim yardımcı oluruz." Deniz'de ona katıldı. "Aynen. Hatta itiraz istemiyorum Cenk, bizde yardım edelim." Cenk gülümsedi. "Tamam o zaman. Birlikte gideriz."

Neler yapacağımızı planladıktan sonra havadan sudan sohbet ederek kahvaltımızı yaptık. Kahvaltıdan sonra Cenk, Deniz ve Burak eşyaları almaya giderken bizde teslim edilecek eşyaların gelmesini bekliyorduk.

Bir süre film izleyerek vakit geçirdikten sonra eşyaların gelmesiyle Cenk'in dairesine geçtik. Cenk, Deniz ve Burak hala gelmediği için gelen eşyalarla evi kafamızdaki plana göre düzenledik.

Koltuk takımları, yatak, piyano gibi mobilyalar gelmişti. Perde ve dekorasyon eşyalarını önceden yerlerine yerleştirdiğimiz için çok uğraşmamıştık. Sadece Cenk'lerin getirecekleri ufak tefek eşyalar kalmıştı.

Mobilyaların yerleştirdikten hemen sonra Cenk, Deniz ve Burak gelmişti. Eşyaları bırakarak hep birlikte odaları gezmeye başladık. Salonda siyah koltuklar, beyaz perde, ayaklı lambader, Beyaz televizyon ünitesi ve siyah renkteki büyük televizyon, küçük raflar, çerçeveler birbiriyle uyumlu ve güzel gözüküyordu.

Yatak odası büyük, beyaz yatak, siyah perdeler ve ufak dekoratiflerle sade ve şık bir oda olmuştu. Adını kafa dağıtma odası koyduğumuz odaya gireceğimiz sırada Cenk'i durdurduk ve salona gönderdik. Oranın düzenlemesi daha bitmemişti. Cenk Burak ve Deniz salona geçerken bizde onların getirdiği eşyalardan kitapları ve elektro gitarı alarak odaya yerleştirdik. Ufak tefek dekorlar koyduktan sonra hepimiz odanın kapısının önüne gelmiştik.

Lalin bana dönerek heyecanla konuştu. "Gece Cenk'in gözlerini kapat, Cenk sana sürprizimiz var!" Cenk şaşkınlıkla bize bakarken hızlıca elimle gözlerini kapadım ve ilerlemeye başladık.

"Gece dikkat et bak gözümü kapatayım derken düşeceksin!" Cenk haklıydı çünkü aramızdaki boy farkından dolayı dengesizce yürüyorduk. Dikkatli ve yavaş bir şekilde odaya girdiğimizde heyecanla sordum. "Hazır mısın?" Cenk kafasını salladı."Hazırım."

Gözlerini açtığımda şaşkınlıkla bir bize bir odaya bakıyordu. Bende bir kez daha göz gezdirdiğimde iyi bir iş çıkardığımızı fark ettim.

Gri olan odanın duvarlarına siyah raflar koymuştuk. Raflar tavana yakın duruyordu, üç duvar raflarla kaplıyken bir duvarda sadece çerçeveler ve elektro gitar vardı. Sallanan sade üç lambayla oda aydınlanıyordu. Odanın bir tarafına orta boyda bir masa koymuştuk. Diğer tarafta ise piyano vardı. Masanın çaprazına büyük bir puf koymuştuk.

"Kızlar burası çok, çok güzel olmuş!" Cenk'in şaşkınlığına Lalin gülümsedi. "Fikir Gece'den çıktı. Bizde onun dediklerine uyduk." Gülümsedim. "Siz olmasaydınız yetiştiremezdim."

"Ayrıca piyano için ne diyeceğimi bilemiyorum... Çok güzel, çok teşekkürler!" Cenk'in mutluluğu hepimizi mutlu etmişti, gülümsüyorduk. "Beğeneceğini düşündüm. Haberin olsun her gün sana gelip bu güzel piyanoyu çalabilirim Cenk." dedim gülerek. Cenk'te gülmeye başladı. "Beklerim."

Burak duvarda elektro gitarı işaret ederek merakla konuştu. "Cenk elektro gitar mı çalıyorsun?" Cenk kafasını salladı. "Evet." Burak gülümsedi. "Bende yeni başladım elektro gitara. Klasik gitarda kendimi iyice geliştirdim ama elektro gitarda daha geliştirmem gereken çok şey var."

"Gel bir ara beraber çalalım." Cenk'in fikrine heyecanla atıldım. "Evet, hepimiz burada müzik konusunda yetenekliyiz sanırım. Bir ara toplanıp bir şeyler yapalım."

Kumsal gülerek konuya giriş yaptı. "Müzik grubumuzu hatırlıyor musun? Gece piyano çalıyordu, ben bateri çalıyordum, Masal ve Lalin'de vokallik yapıyordu." Burukça gülümsedim. "Hiç unutur muyum... Yarışmaya katılıp birinci bile olmuştuk. Aslı'da gitar çalıyordu, hep bir rock grubu kurma hayali vardı... Müzikle baya ilgiliydi, hayalini gerçekleştireceğine inanıyordum..."

Biz aklımıza gelen anılarla düşüncelere dalmışken, Cenk'te burukça bize bakıyordu. Deniz ve Burak Aslı'nın ölümünden haberdar olmadığı için ortamdaki hüznü anlamlandırmaya çalışıyordu.

"Aslı nerede şimdi, rock grubunu kurdu mu?" Deniz'in sorusuyla gözlerimin doluşunu gizlemeye çalıştım. "Kuramadı ama yaşadığı yerde mutlu..." Deniz üzüldüğümüzü anlayarak her ne kadar aklında soru işaretleri olduğu belli olsa da konuyu daha fazla uzatmamak adına sadece kafasını salladı.

Lalin ortamdaki buruk havayı dağıtmak için hızlıca konuyu değiştirdi. "Deniz sen bir müzik aleti çalıyor musun?" Deniz kafasını salladı. "Bateri ve piyano çalıyorum. Piyanoyu çok iyi çaldığım söylenemez ama idare edecek kadar çalıyorum diyelim. Daha çok bateride geliştirdim kendimi."

Burak gülerek konuştu. "Benden daha sık çalışıyor. Başka ülkelerde yaşasak da bizde sizler gibi sık sık telefondan görüşüyoruz. Stresli olduğunda veya sinirlendiğinde kendini müziğe ya da spora veren biri. Daha çok bateri dövüyor, öyle değil mi kardeşim?"

Deniz'de gülmeye başlamıştı. "Haklı biraz ne diyeyim." Lalin gülerek konuştu. "Ay, müzik seven ve ilgilenen insanlar kalp ben! Hepinizi çok seviyorum!" Seviyorum kelimesinin sonunu uzatıp bize sarıldığında hepimiz gülerek ona sarıldık. Masal'da Lalin'e sarılarak güldü. "Lalin aşka geldi arkadaşlar."

Hepimiz bir süre gülerek sarıldığımızda o ana odaklandım. Hep birlikteydik ve gülüyorduk. Hepimizin içinde buruk bir mutluluk vardı. Umarım hiç ayrılmayız diye düşündüm. Umarım hayat bizi, Aslı'dan ayırdığı gibi ayırmazdı...

Bir süre daha odada durup sohbet ettikten sonra sohbeti bırakarak hızlıca eşyaları yerleştirmeye başladık.

Evi tamamen yerleştirip düzenlemeyi bitirdiğimizde saat öğlen iki olmuştu. Hepimiz salona geçerek koltuklara oturduğumuzda Cenk bize dönerek konuşmaya başladı. "Çok yordum sizi de, teşekkür ederim yardımız için."

"Ne teşekkürü? Ne zaman ihtiyacın olursa buradayız. Telefon numaram yok sanırım sende, vereyim şimdi sana bir şey olursa bir aramanla gelirim." Burak'ta Deniz'e katıldı. "Benim numaramda yok, Deniz sen benim numaramı da at Cenk'e. Bir şey olursa Deniz'in dediği gibi bir aramana bakar." Cenk gülümseyerek kafasını salladı.

Birbirlerine numaralarını verdikleri sırada Lalin onları izleyerek gülüyordu. "Ay siz ne güzel anlaştınız öyle!" Bizde kızlarla onun tepkisine gülmeye başladık. Bir süre daha koltukta oturup konuştuktan sonra benim evime geçtik. Hepimize birer kahve iyi gelir diyerek mutfağa geçtim ve kahve yapmaya başladım.

Cenk'te yanıma gelmiş atıştırmalık bir şeyler hazırlıyordu. Kızlar, Deniz ve Burak her ne kadar yardım etmek isteseler de Cenk onlara siz misafirsiniz bize bırakın diyerek itiraz etmiş ve mutfağa gelerek atıştırmalıkları hazırlamaya başlamıştı.

Kahveleri kahve makinesine koyduğum sırada kapı çaldı. Lalin içeriden "Ben bakarım!" diye seslendi ve kapıya doğru ilerledi. Birkaç saniye sonra endişeli bir ses tonuyla bana seslendiğinde kahveyi bırakarak yanına gittim.

Yüzündeki endişenin nedeni sorgulayarak kimin geldiğine baktığımda endişelenmekte haklı olduğunu anlamıştım. Üç polis gelmişti. İçlerinden biri düz bir ses tonuyla konuştu. "Gece Kaya siz misiniz?" Endişeyle sorusunu yanıtladım. "Evet?"

Bu sırada Cenk, kızlar, Deniz ve Burak'ta yanımıza gelmişti. "Bizimle karakola gelmeniz gerekiyor." Cenk araya girerek gerginlikle sordu. "Ne için?" Polis yine aynı ses tonuyla konuştu. "Karakolda Gece Hanım sebebini öğrenir." Cenk gerginlikle konuşmasına devam etti. "Ben Gece'nin avukatıyım, ne için karakola gelmesi gerektiğini söyler misiniz?"

"Aslı Göktaş cinayeti için sorguya girecek."

Burak ve Deniz şaşkınlıkla bana döndü. "Ne? Cinayet mi?" Cenk onlara cevap vermeden polislere döndü ve gerginlikle konuştu. "Tamam, gidelim."

Polislerden biri kelepçe çıkardığında Cenk ona dönerek itiraz etti. "Buna gerek yok. Zorluk çıkarmadan geliyoruz. Öyle değil mi Gece?" Kafamı hızlıca salladım. "Evet."

Gergin birkaç bakışmadan sonra kelepçe takılmadan evden çıktık. Kızlar, Burak ve Deniz'de telaşla arkamızdan geliyordu. Siteden çıktığımızda basının burada olduğunu gördüm. Türkiye'de tanınır bir mimar olduğum için haberi alır almaz gelmiş olmalılardı.

"Gece Hanım neler oluyor?"

"Gece Hanım bir açıklama yapacak mısınız?"

"Gece Hanım cinayetten dolayı gözaltına alındığınız söyleniyor, doğru mu?"

"Gece Hanım Aslı Göktaş'ı siz mi öldürdünüz?"

"Sayın seyirciler, yoksa Gece Kaya bir zamanların gündemine oturan Aslı Göktaş'ın katili mi?"

Şoktaydım. Kariyerimdeki itibarımın ne olacağını geçmiş, bu insanların Aslı'yı öldürmüş olabileceğime inanacak potansiyelde olması kanımı donduruyordu. Anksiyetem tutmuştu. Titriyordum, vücudum buz kesmişti. Cenk bunu farkına vararak hızlıca konuşmaya başladı. Basından dolayı polis arabasına zar zor ilerleyebiliyorduk. "Arkadaşlar gerekli açıklama size kısa süre içinde yapılacak. Şimdi lütfen daha fazla zorluk çıkarmayın."

"Cenk Bey açıklama ne zaman yapılacak?"

"Bu durum ile ilgili birkaç bir şey söyler misiniz?"

"Evet, şuan görüyorsunuz, ünlü iç mimar Gece Kaya cinayet suçlamasıyla gözaltına alınıyor... Yanında uzun süredir birlikte çalıştıkları, Türkiye'nin en iyi avukatlarından biri olan Cenk Eroğlu var... Gece Kaya, bir zamanlar gündeme bomba gibi düşen ve yıllardır katili bulunamayan, yakın zamanda cinayet dosyası yeniden açılan Aslı Göktaş cinayetinin büyük şüphelilerinden birisi..."

"Gece Hanım, yıllar önce Aslı Göktaş'la yakın arkadaş olduğunuz doğru mu? Aslı Göktaş cinayetinin işlendiği dershanede, olay yerinde sizde mi bulunuyordunuz?"

"Gece Hanım, Aslı Göktaş'ı öldürdükten sonra hayatınıza nasıl rahatça devam edebildiniz?"

"Gece Hanım, Aslı Göktaş cinayetinin üstünü nasıl kapattınız?"

Duyduklarım canıma tak etmişti. İnsanlar için Aslı sadece bir haberden ibaretken Aslı benim kardeşimdi ve Aslı'yı haber olarak gören insanlar beni onu öldürmekle suçluyordu. Olduğum yerde durduğumda herkes şaşkınlıkla bana bakıyordu. Sinirle konuşmaya başladım.

"Yeter artık! Nasıl böyle konuşabiliyorsunuz? Aslı Göktaş sizin için sadece büyük bir haber ama benim en yakın arkadaşımdı! Her şey konuştuğunuz kadar sıradan değil! Bu şekilde beni suçlamaya hakkınız yok! Siz nasıl insanlarsınız? Neye göre bu kadar kesin ifadelerle konuşabiliyorsunuz?"

Cenk'in omzuma dokunmasıyla ve polis memurlarının arabaya doğru beni ilerletmesiyle sustum. Cenk kargaşanın arasında kulağıma eğilerek güven verici sesiyle konuştu. "Merak etme, şu sorguyu atlatalım hepsine teker teker dava açacağız Gece. Sakin ol." Kafamı salladım.

Zorda olsa polis arabasına bindiğimizde kızlar, Deniz ve Burak'ta, Deniz'in arabasına binerek polis arabasını takip etmeye başladılar. Yaşadıklarımdan sonra gergin ve sinirliydim ama Cenk'in suçlu olmadığımı kanıtlayacağını biliyordum. Ona güveniyordum ve yanımda olduğu için çok şanslıydım.

Hiç kimsenin konuşmadığı, sessiz, gergin, kısa ama bana asırlar gibi gelen bir araba yolculuğundan sonra karakola gelmiştik. Burada da basın vardı ve epey kalabalıklardı. Polisler sayesinde hiçbir soruyu cevaplamak zorunda kalmadan, hızlıca karakol binasına girebilmiştik. Onlara minnettardım.

Kızlar, Deniz ve Burak'ta arkamızdan binaya girmişti. Biz Cenk'le hızlıca sorgu odasına alındığımızda onlar bekleme alanındaki koltuklara oturmuş bekliyorlardı. Birkaç saniyeliğine onları görebilmiştim. Hepsi gergin ve korkmuş görünüyordu.

Kızlar aynı zamanda geçmişte yaşananları Deniz'e ve Burak'a anlatmadığı için ne diyeceklerini bilemiyor gibiydiler. Onları görebildiğim birkaç saniyede hepsi bana moral vermek isteyerek peş peşe konuşmuştu.

İyi olacağımı, çıkacağımı, suçsuz olduğumu bildiklerini söylüyorlardı. Onlara sadece burukça gülümsemeye çalıştım. Dolu gözlerim ve titreyen mimiklerimle bunu başarabildim mi bilmiyorum ama sadece gülümsemeye çalıştım.

Cenk'in desteğiyle de sorgu odasına girdim ve boş sandalyeye oturdum. Ayakta duramıyordum, bayılmak üzereydim. Cenk olmasa yere yığılabilirdim ama ondan destek alıyordum.

O da yanımda duran boş sandalyeye oturduğunda gerginlikle beni sorgulayacak polisi beklemeye başladık.

Cenk bana dönerek konuşmaya başladı. "Sorulara sakince ve kısaca cevap ver, yanıtlamak istemediğin bir soru olduğunda susma hakkını kullanabilirsin. Zaten suçlu olmadığın için soruların sıkıntı çıkaracağını düşünmüyorum. Sadece şüpheli isimleri sorguya çekiyorlar, seni tutuklayamazlar ellerinde herhangi bir delil yok." Kafamı salladım. “Tamam.”

Birkaç dakika sonra içeri tahminen yaşı otuzların başında olan bir polis girdi. Karşımızdaki sandalyeyi çekip oturduğunda gerginlikle onu izliyordum. Siyah saçları hafifçe alnına dağılmıştı, elleriyle saçını düzelttikten sonra konuşmaya başladı.

"Ben Komiser Barlas, buraya sizi Aslı Göktaş cinayeti için çağırdık." Kafamı salladım. "Biliyorum." Ben gergince otururken Cenk sakinliğini koruyordu.

Barlas Komiser konuşmaya devam etti. "Aslı 2010 yılında sınava hazırlanmak için gittiği dershanenin sekizinci katından aşağıya itilmiş. O gün sizde oradaymışsınız, şüphelendiğiniz bir isim var mı?"

Kafamı salladım. "Hayır, kimseyi görmedim." Barlas Komiserde kafasını salladı. "O dönemde Aslı Göktaş'la aranız bozukmuş, ifadelerinde bu şekilde geçiyor. Doğru mu?"

"Evet, konuşmuyorduk ama bu çok büyük bir mesele değildi. Aslı bizden uzaklaşmıştı ve arkadaşlığımızı o dönem bitiriyorduk."

"Biz dediğin kimler? Masal Özdemir, Lalin Asil ve Kumsal Alasoy'dan mı bahsediyorsun?"

Kafamı salladım. "Evet, biz bir arkadaş grubuyduk. O dönem hep birlikteydik ve Aslı ölmeden hemen önce Aslı'yla olan arkadaşlığımızı bitirdik."

"Aslı'yı arkadaş grubunuzdan birinin öldürmüş olabileceğini düşünüyor musun?"

"Hayır, hepsi bu konuda çok üzgün ve hepimiz Aslı'nın katilinin bir an önce bulunmasını istiyoruz..."

On yıl önce defalarca kez duyduğum birkaç klasik sorudan sonra Cenk'in dediği gibi serbest kaldım. Sorgu odasının duvarları üstüme üstüme gelmişti sanki, son birkaç saatte yaşadıklarımı vücudum daha fazla kaldıramıyordu...

Hızlıca Cenk'le birlikte odadan çıktıktan sonra bizimkilerin yanına gittik. Kızlar sessizdi ve gergin görünüyordu. Burak ve Deniz ise olanları anlamaya çalışıyor gibiydi, kafa karışıklıkları dışarıdan bakılınca çok belli oluyordu.

Bizi gördüklerinde hepsi ayağa kalktı. Lalin koşarak yanıma geldi ve bana sarıldı. "Geçti artık bak, sakin ol tamam mı?" Onun beni yatıştırmaya çalışmasıyla hala titrediğimi fark ettim. Sadece eve gidip dinlenmek istiyordum.

Kumsal ve Masal'da yanımıza gelerek bana sarıldığımda kollarımı zorda olsa onlara sarmayı başardım. Elimdeki hafif çantayı bile zar zor tutabiliyordum. Bunu fark eden Cenk çantamı aldı. Her durumda beni anlayabilmesini seviyordum. Yanında güvende hissettiğim insanların başında geliyordu.

Kızlarla bir süre sarıldıktan sonra hep birlikte karakoldan çıkarak Deniz'in arabasına doğru yürümeye başladık. Lalin'le ikimiz diğerlerinin arkasında yürüyorduk.

Ona sessizce sordum. "Deniz ve Burak Aslı'yı biliyor mu?" Lalin kafasını salladı. "Hayır. Sordular tabii ama eve gidince konuşalım dedik onlarda uzatmadı. Hep birlikte konuşmamız daha doğru olur diye düşündüm." Kafamı anladığımı belirterek salladım.

Arabaya doğru yürürken basın yine peşimizi bırakmamıştı. Cenk'le çok kısa bir konuşmadan sonra açıklama yapmaya karar vermiştik. Cenk avukatım olarak açıklamayı yaparken bende onu dinliyordum.

"Sevgili basın mensupları, gerekli açıklama yargı mercileri önünde yapılacaktır. Unutmayın ki bunlar sadece iddia, yargılama süreci devam etmektedir. Bu süreçte, basın tarafından eleştiri boyutunu geçip müvekkilime atılan iftiralar için de dava süreci en hızlı şekilde başlatılacaktır. Teşekkürler."

Cenk'in kısa ve net açıklamasından sonra soruları kabul etmeyerek arabaya bindik. Sürücü koltuğuna Deniz, ön koltuğa Burak, arkaya da ben, Lalin, Kumsal, Masal ve Cenk geçmişti.

Eve doğru ilerlemeye başladığımızda hepimiz sessiz ve düşünceliydik. Aynı zamanda ortamda gergin bir hava vardı. Sanki herkes bir şeyler söylemek istiyor ama cümleleri kuramıyor gibiydi.

Siteye geldiğimizde hepimiz sessizliğimizi koruyarak benim oturduğum daireye geçtik. Sessizce salonda toplandığımızda ilk konuşan ben oldum.

"Deniz ve Burak, biliyorum şaşkınsınız, ne diyeceğimi bilemiyorum... Aslı bizim en yakın arkadaşımızdı ve bir gün hep birlikte gittiğimiz, tanıştığımız dershanenin sekizinci katından aşağıya atıldı. Kim olduğunu hiç birimiz görmedik, bu ayın başında dosya yeniden açıldı. Bizde kendi çabalarımızla Aslı'nın katilini aramaya başladık."

Burak merakla sordu. "Bugün konuştuğumuz Aslı, ölen Aslı mı?" Kafamı hüzünle salladım. "Evet o Aslı..." Deniz'de merakla araya girdi ve bakışlarını Lalin'e çevirdi. "Aslı için Antalya'ya gittik demiştiniz, Aslı Göktaş için mi gittiniz?"

Lalin durgundu, hüznü yüzünden okunuyordu. "Evet, ailesinin yanına gittik." Deniz kafasını salladı. O da durgun görünüyordu. "Belki haddime değil ama bize neden daha önce söylemediniz? Size elimizden geldiğince yardımcı olurduk."

Kumsal araya girerek konuşmaya başladı. "Bir sebebi yok aslında. Lalin'le sizin yanınızda mutlu oluyoruz ve bunu bozmak istemedik, bize şüpheyle yaklaşmanızı istemedik."

Burak oturduğu koltuktan kalkarak Kumsal'ın yanına geçti. "Saçmalama Kumsal, suçlu olduğunu düşünmüyorum. Ne zaman Aslı ismi geçse gözlerindeki hüznü görüyorum..."

Kumsal Burak'a dönerek sarıldı. "Teşekkür ederim. Bana inandığın için teşekkür ederim..." Ağlıyordu, yüzünü Burak'ın omuzlarına saklamıştı ama sesinden anlaşılıyordu.

Burak'ta bunu fark ederek Kumsal'a sarıldı ve onu sakinleştirmeye çalıştı. "Ağlama! En çok senin ağlaman üzüyor beni, hırpalama kendini. Bak bana, gözlerimin içine bak Kumsal... Sana inanıyorum, Aslı'yı öldürmediğine inanıyorum."

Kumsal ellerini yüzüne kapatarak ağlamaya devam etti. Her ağladığında bunu yapar, yüzünü saklardı.

"Sorun bu değil. Evet Aslı'yı ben öldürmedim ama o pislik katilinden bir farkım yok! Ben yıllarca Aslı'nın katilini aramadım, sırf beni kötü etkiliyor diye yapmam gereken şeyi yapmadım! Ben bencilin tekiyim...

Sırf kendim için dosyanın kapanmasını içten içe hep istedim, Aslı'yı öldüren pisliğin elini kolunu sallayarak etrafta dolandığını, Aslı'nın yaşayamadığı hayatı yaşadığını, yaşayabildiğini unuttum.

Buraya geldiğimizde dosya yeniden açılmasaydı hiçbir zaman onun katilini aramayacaktım. Onun yerine ben veya biz ölseydik kendini hiçe sayar katili bulmak için elinden geleni yapardı, ben onun için bunu yapamadım. Bencil pisliğin tekiyim! Onun katilinden bir farkım yok, onun gibi pisliğin tekiyim!"

Kumsal kriz geçiriyordu, bipolar bozukluğunun etkisiyle sinirliydi ama bu seferki siniri insanlara değil kendineydi. Söyledikleri hepimiz için geçerliydi, o bencilse bizde bencildik, o aramadığı gibi bizde aramamıştık bu zamana kadar Aslı'nın katilini. Söylediklerinde haklıysa, hepimiz Aslı'nın sonunu getirmiştik...

Lalin, Kumsal'ın kriz geçirmesiyle hızlıca ona döndü. "Kumsal, ilaçların nerede? Sakin ol lütfen..." Burak merakla Lalin'e döndü. "Ne ilacı?" Masal araya girerek Burak'ın sorusunu cevapladı. "Kumsal'ın bipolar bozukluğu var."

Burak hızlıca Kumsal'a döndü ve ona sarıldı. "Kumsal, geçti artık... Sen suçlu değilsin, duydun mu beni? Bana bak, sen suçlu değilsin! Bunların hepsi Aslı'yı öldüren o şerefsizin suçu! Tamam mı? Sakinleş..."

Burak'ın telkinleriyle Kumsal birkaç dakika içinde sakinleşmişti. Fakat ben hala onun söylediklerini düşünüyordum. İçten içe bu yüzden her zaman vicdan azabı çekmiştim, Kumsal'ın söyledikleri artık bu acıyı içimde tutmamı zorlaştırıyordu.

Bunu fark eden Cenk elimi tuttu ve gözlerimin içine baktı, kelimelerle değil ama gözlerimizle konuşuyorduk. Birbirimizi uzun süre tanıdığımızdan kalabalık ortamlarda çok fazla konuşma gereği duymazdık, bakışlarımızla anlaşırdık.

Beni anladığını hissediyordum. Hafifçe elimi tutan elini sıktım. Yanımda olduğu için ona minnettardım. Birkaç saniyelik bakışmamızdan sonra Deniz'in Lalin'le konuşmaya başlamasıyla hepimiz onu dinlemeye başladık.

Lalin durgundu ve onu sadece birkaç kere görmüş biri bile canının sıkkın olduğunu anlayabilirdi. Tahminimce benim düşündüğüm gibi düşünüyor, canı yanıyordu.

"Lalin, bende sana inanıyorum. Lütfen kendini üzme... Bu yaşadıklarınız sizin suçunuz değil. Kaçtığınızı düşünüyorsunuz -ki bunu yapsanız bile- bir yerde haklısınız. Yaşadığınız şeyler çok zor. Şuan güçlü durup Aslı'nın katilini arıyorsunuz, eminim ki o da gittiği yerde bunları görüyor ve mutlu oluyordur. Siz onu unutsaydınız üzülmekte haklıydınız ama siz yıllarca onun yokluğuyla mücadele etmişsiniz. Bu yüzden kendinizi suçlamayı bırakın."

Cenk'te Deniz'in söylediklerine katıldığını belirtti. "Deniz haklı, kendinizi hırpalamayın artık... Burada suçlu olan tek kişi Aslı'yı öldüren şahıs, siz değilsiniz."

Masal gözleri dolmuş bir şekilde konuşmaya başladı. "Haklısınız ama insan bir süre sonra kendini suçlamaya başlıyor. Bazen oturup düşünüyorum, küsmeseydik, onun yanında olsaydık belki de o gün o camdan aşağıya itilmeyecekti..."

Cenk hızlıca araya girdi. "Masal, lütfen böyle düşünmeyi bırak, resmen kendini suçlamak için elinden geleni yapıyorsun! Bunu kendinize yapmayın." Burukça gülümsedim. "Yanımızda olduğunuz için teşekkür ederim." Cenk' tekrar elimi tuttu. "Saçmalama Gece, her ne olursa olsun her zaman senin yanında olacağım."

Burak ve Deniz'de burukça gülümsedi. Bir süre daha konuştuktan sonra düşüncelerimizden kurtulmak için hep birlikte akşam yemeğini hazırlamaya başladık. Saat yedi olmuştu, uzun uzun konuşmuş, dertleşmiştik.

Hepimize konuşmak iyi gelmişti. Lalin'de morali düzeldikten sonra Cenk'le beni yemek yapmamız için darlamaya başlamıştı. Onun uzun ısrarları sonucunda biz yemekleri yaparken onlarda masayı hazırlamaya başlamıştı.

Cenk'le birlikte hızlıca mercimek çorbası, peynirli makarna, mantarlı tavuk sote ve salata yapmıştık. Cenk ile birlikte yemek yapmayı seviyordum, eğlenceli oluyordu. Bol bol gülüyor ve kafamızı dağıtıyorduk.

Biz yemekleri yaparken kızlar, Burak ve Deniz'de hızlıca masayı hazırlamıştı. Hep birlikte oturup yemeklerimizi yemeğe başladığımızda havadan sudan sohbet ederek kafamızı dağıtmaya çalışıyorduk. Lalin bir yandan yemekleri yiyor, bir yandan bizi övüyordu. "Gece, Cenk, siz yan meslek olarak aşçılık mı okudunuz? Çok güzel olmuş yemekler, BA-YIL-DIM!"

Deniz'de çorbasından bir kaşık aldıktan sonra konuşmaya başladı. "Lalin haklı, çok güzel olmuş ellerinize sağlık." Cenk gülümsedi. "Teşekkür ederiz, afiyet olsun." Masal'da heyecanla konuşmaya katıldı. "Bende bayıldım! Üstelik en sevdiğim yemekleri yapmışsınız, hem de kısa sürede! Özlemişim, ellerinize sağlık!" Kumsal'da iştahla tavuklu et soteyi yerken kafasını Masal'a katıldığını belirterek salladı. "Çok güzeller!"

Burak hiç konuşmadan yemekleri yiyordu. Hepimizin bakışları ona döndüğünde yemeklere o kadar dalmıştı ki bizim ona baktığımızı fark etmedi bile. Lalin gülerek konuşmaya başladı. "Burak, beğenmedi sanırım yemekleri." Burak şaşkınlıkla kafasını kaldırdığında hepimiz gülüyorduk. "Ha? Yemekler çok güzel olmuş dalmışım, ne dediniz? Genelde sevdiğim yemekleri yerken sadece ona odanıp sohbete katılamamak gibi bir huyum var da."

Lalin kahkaha atıyordu. "Bende yemeği beğendin mi diye sormuştum." Burak'ta bizimle birlikte gülmeye başladı. "Beğendim demek yetmez bile! Çok güzel olmuş, ellerinize sağlık." Cenk'le birbirimize bakıp gülümsedik. "Teşekkür ederiz." Hep birlikte sohbet ederek yemeklerimizi yedikten sonra yine hep birlikte masayı topladık.

Salona geçtiğimizde Lalin yine hepimizden heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı. "Cenk, artık tamamen karşı daireye taşındın değil mi? Sürekli sana misafirliğe geliriz haberin olsun, kafa dağıtma odana aşık oldum da." Cenk gülmeye başlamıştı. "Her zaman beklerim, çıkın çıkın gelin."

Bir süre daha sohbet ettikten sonra Deniz burukça gülümseyerek konuşmaya başladı. "Bu arada eğer siz isterseniz biz de Burak'la Aslı'nın katilini araştırmanıza yardım etmek istiyoruz." Kızlarla birkaç saniye bakıştık. Ne kadar çok kişi olursak o kadar iyiydi aslında, Aslı'nın katilini daha hızlı bulabilirdik. Kafamı salladım "Bana uyar."

Ardımdan Lalin, Kumsal ve Masal'da bana katılmış, yardım taleplerini kabul etmişlerdi. Cenk'te gülümseyerek ona uyacağını, sıkıntı olmadığını söyledi. Hep birlikte yarın araştırmaya nasıl başlayacağımızı konuştuk.

Burak telefonundan saatine baktıktan sonra konuşmaya başladı. "Saat on iki olmuş, biz kalkalım artık. Her şey için teşekkürler." Deniz ve Burak ayaklandığı sırada Cenk onları durdurdu. "Bugün zaten yoruldunuz, daha fazla uğraşmayın isterseniz bu gece bende kalın."
Deniz gülümsedi. "Teşekkürler ama sen daha yeni taşındın, rahatsızlık vermeyelim." Cenk bana bakarak gülümsedi. "Saçmalamayın, Gece iki tane harika misafir odasını dekore etti... Boş yerim var, hem benim de kafam dağılmış olur."

Hepimizin ısrarlarından sonra Deniz ve Burak, Cenk'te kalmayı kabul etmişti. Onlar karşı daireye geçtiğinde, kızlarla biraz oturup konuşmuş sonrasında odalarımıza dağılmıştık. Yarın araştırmaya daha detaylı bir şekilde başlamayı planlıyorduk. Aslı için elimizden geleni yapacaktık.

Gözlerimi kapatarak uykuya hazırlandığım sırada Lalin'in sesini duydum. "Gece..." Sağa dönerek ona baktığımda sırt üstü uzanmış tavanı izlediği gördüm. "Efendim?" Gözlerini tavandan çekerek bana baktı. "Ben bazen kendimi çok suçlu hissediyorum. Ona söylediğim sözler kadar söyleyemediğim o kadar çok söz var ki!

Ben o zaman küçüktüm, sinirliydim, ben böyle olsun istememiştim Gece! Aslı ölsün istememiştim. Onun öldüğü günün akşamına ben plan yapmıştım senden gizli, Aslı'yla konuşacaktım ona söylediklerimden pişman olmuştum. Söylediği sözler kalbimi o kadar kırmıştı ki ne dediğimi bilmeden konuşmuştum Gece, ben çok pişmanım...

Onunla elime defalarca fırsat geçmesine rağmen son kez konuşamadığım için, ona bir sürü kırıcı söz söylediğim için çok pişmanım. İnsan yanında olanın kıymetini bilmiyormuş, bunu öğrendim. Aslı'yla konuşabilecekken konuşmadım, bilemedim ben Gece, bilemedim onun öleceğini. Bir daha onu göremeyeceğimi bilemedim, bir süre sonra barışacağımızı, yine gülüp eğleneceğimizi düşündüm ben!"

İkimizde sessizce ağlıyorduk. Gözyaşlarını sildikten sonra ona kollarımı uzattım ve kendime çektim. "Gel buraya... Senin bir suçun yok Lalin." Ona sarıldığımda gözyaşları hızlanmış, tişörtümü ıslatıyordu. Ağlamasını istemiyordum ama ağlamanın onu rahatlatacağını bildiğim için sesimi çıkarmadan saçlarıyla oynamaya başladım.

Bu hareketimle gülümsedi, saçlarıyla oynanması çok hoşuna giderdi, bunu unutmadığımı anlayınca mutlu olmuştu. Lalin hep böyleydi, küçücük şeylerden bile mutlu olurdu. O gece ikimizde birbirimize sarılıp sessizce ağlayarak uykuya daldık. Üzgündük ama yan yana olduğumuz için mutluyduk. Düşündüğüm tek şey Aslı'nın katiliydi, onu bulmak için elimden gelen her şeyi yapacaktım...

Düşünceleriniz neler?

Loading...
0%