@zeynepiremm
|
Keyifli okumalar dilerim! "Tamamdır, gün içinde geleceğim. İyi günler." Önce Kumsal'ın ardından da Lalin'in yaptığı telefon konuşması Cenk dışında hepimizi endişelendirmişti. Lalin ve Kumsal Aslı'nın cinayeti için sorguya çağrılmıştı. Cenk'le birlikte gideceklerdi. Cenk korkulacak bir şey olmadığını, Masal'ı ve beni bıraktıkları gibi Kumsal ve Lalin'i de bırakacaklarını söylese de endişelenmemek elde değildi. Deniz ve Burak'ta oldukça gergin görünüyordu. İçten içe Lalin ve Kumsal'ın tutuklanabileceği düşüncesi sanırım onları korkutuyordu. İçlerindeki huzursuzluk gözlerine yansımıştı. Lalin ve Kumsal ise gergindi ama bizi sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Lalin gülümseyerek bana sarıldı. "Hemen gidip gelelim çıksın aradan. Cenk haklı zaten, almazlar bizi merak etmeyin." Onun sarılışına karşılık verirken konuştum. "Bizi mutlaka haberdar edin. Aklımız sizde kalır." Lalin kafasını salladı. "Tamam, haber vereceğiz mutlaka." Lalin Deniz'e sarılıp vedalaşırken bende Kumsal, Masal ve Cenk'le vedalaştım. Masal'da kızlar ve Cenk'le gitmeye karar vermişti. İşleri olduğunu söyleyen Deniz ve Burak'ta bizimkilerle evden çıktığında sokak kapısını kapattım ve mutfağa geçtim. Kahvaltı yaptıktan hemen sonra Lalin ve Masal sorguya çağrıldığı için etrafı toplamaya vaktimiz olmamıştı. Hızlıca masanın üzerindeki yemekleri ve bulaşıkları topladıktan sonra yatak odasına geçtim. Uykumu gece çok fazla alamamıştım. Sorular ve Aslı'nın acısı kafamda dönüp dolaşıyor ve uykularımı kaçırıyordu. Yatağın içine girerek üzerimi boynuma kadar örttüm. Yaz ayındaydık ama ben üşüyordum. Düşüncelerin verdiği ağırlık ve vicdan azabı kanımı donduruyordu, yok olmak, düşüncelerden kendimi soyutlamak istiyordum. Bizimkilere yansıtmamaya çalışsam da kendimi çok kötü hissediyordum. Ortadan kaybolmak, sadece kendi kendime bir kafesin içinde oturup her şeyden ve herkesten soyutlanmak istiyordum. Bir yandan korkuyor bir yandan da ölümüne savaşmak için can atıyordum. Bir yandan Aslı'nın katilini bulabilmek için her şeyi yapmaya hazırken bir yandan kaçıp gitmek istiyordum. İyi değildim ve iyi olmak istiyordum ama bunu nasıl yapabileceğimi bilmiyordum. Her şey beni korkuturken aynı zamanda cesaretlendiriyordu. Dengesizce davranıyordum ve bazen bu halime ben bile şaşırıyordum. Sanki kafamın içinde kocaman cam bir vazo kırılmış ve parçaları her yere dağılmıştı. O cam parçaları canımı acıtıyordu ve temizlenmesi gerekiyordu. Ben o parçaları ellerimle toplamaya çalıştıkça avuçlarımın içi kanla doluyordu. Bir türlü kırık vazonun parçalarını toplayamıyordum... Yorgundum, olabildiğince yorgundum. Kafamın içindeki sesler susmuyordu, bir türlü susmuyordu... Bu beni yorgun ve halsiz biri haline getiriyordu. Zamanım varken dinlenmeye ihtiyacım vardı. Ayaklarımı kendime çekerek büyük yatağın içinde daha da küçüldüm ve kafamın içinde dönüp duran düşüncelerden kurtulmayı dileyerek gözlerimi kapattım.
LALİN Nihayet sorgudan çıkmış ve eve doğru ilerlemeye başlamıştık. Her şey Cenk'in dediği gibi olmuştu, serbest bırakılmıştık. Yıllar önce defalarca duyduğum soruların aynısını duymuş ve cevaplamıştım. Arabayla eve doğru ilerlerken hepimiz sessizdik. Kumsal ve Masal düşünceli bir şekilde camdan İstanbul sokaklarını izleyerek iç geçiriyor, Cenk araba kullanıyor, ben ise düşüncelere dalmış bir şekilde eve varmayı bekliyordum. Cenk'in telefonunun çalmasıyla aramızdaki ölüm sessizliği bozulmuştu. Kısa bir telefon konuşması yaptıktan sonra dikiz aynasından bize bakarak konuştu. "Kızlar şirketten aradılar, Gece'ye bir kargo gelmiş. Aslı'nın annesindenmiş sanırım. Gece telefonunu açmadığı için beni aramışlar. Sizi bırakıp şirkete geçeceğim." Hepimiz kafamızı "Tamam." anlamında salladık. Sonrasında aramızda hiçbir konuşma olmadan, düşüncelerle savaşarak eve vardık. Cenk bizi sitenin önünde bıraktığında hep birlikte Gece'nin oturduğu daireye çıktık...
GECE Çalan kapı ziliyle gözlerimi açarak yataktan doğruldum. Sersem ve hızlı adımlarla yürüyerek kapıyı açtığımda Lalin, Masal ve Kumsal'ın gelmiş olduğunu gördüm. Salona geçtiğimizde Lalin bana dönerek konuşmaya başladı. "Neredesin sen? Aradım açmadın. Uyuyor muydun?" Kafamı salladım. "Evet, uykusuzdum biraz. Telefonum sessizdeydi o yüzden duymamışım kusura bakmayın." Lalin gülümsedi. "Önemli değil, Cenk telefonu sessizdedir duymamıştır demişti zaten." Sahi Cenk neredeydi? "Cenk nerede?" Kumsal konuşmamıza katıldı. "Sanırım Aslı'nın annesinden bir kargo gelmiş şirkete, seni aramışlar ama açmamışsın o yüzden Cenk'i aramışlar. Bizi bırakıp şirkete geçti." "Aslı'nın annesi bana ne göndermiş olabilir ki?" Merakla sorduğum soruyu Masal yanıtladı. "Belki Aslı'nın eşyalarından birini göndermiştir." Lalin ve Kumsal'da Masal'a katıldı. "Olabilir." Söyledikleri mantıklıydı. Belki o gün baktığımız kutuda olan eşyalardan birini bize hatıra kalsın diye göndermiş olabilirdi. Biz bir süre daha Aslı'nın annesinin ne göndermiş olabileceği hakkında teoriler üretirken kapı çaldı. Gelen Deniz ve Burak'tı. Hızlıca onları karşılayıp salona geçtiğimizde olanları anlattık. Biz konuşurken Cenk'te gelmişti. Hepimiz salona geçtiğimizde hızlıca gelen kargo paketini açtık. Küçük bir kutunun içinden kalın bir defter, albüm ve bir zarf çıkmıştı. Zarfı elime alıp açtığımda içinde bir mektup olduğunu gördüm. Lalin heyecanla konuştu. "Sesli oku." Kafamı salladım ve mektubu okumaya başladım. Gece merhaba, Sana gönderdiğim şeylerin ne olduğunu merak ediyorsundur. Bunlar Aslı'nın günlüğü ve fotoğraf albümü. Öncelikle sana ve arkadaşlarına Aslı'nın katilini aradığınız için çok teşekkür ediyorum. Bu konuda kendimi suçlu hissediyorum, Aslı'ya annelik yapamadığım yetmezmiş gibi onun katilini aramak içinde hiçbir şey yapmadım. Arayan insanlara yardımcı olmak yerine önemli sayılabilecek eşyaları sakladım... Kızımdan bana hatıra kalsın istedim ama siz buraya geldiğinizde beni en mutlu edecek tek şeyin kızımın katilinin bulunması olacağını anladım... Sana gönderdiğim bu defterleri hiç kimse görmedi, incelemedi. Aslı yaşadığı sürece hep kendisindeydi, öldüğünde ise sadece ben okudum o satırları, zarar görmemesi için kimseye vermedim... Belki de içinde sizin için büyük ipuçları vardır, bu yüzden bunları sana göndermek istedim. Umarım beni Aslı'ya annelik yapamadığım, onun eşyalarını sakladığım için affedersiniz ve kızımın katilini bulursunuz. Sevgilerimle, Burcu Göktaş. Mektubu okuduktan sonra Masal umutla konuştu. "Sizce günlükten bir şeyler çıkar mı?" Cenk düşünceli bir şekilde Masal'ın sorusunu yanıtladı. "Çıkabilir gibi geliyor. Üstü kapalı bile yazmış olsa bir şeyleri çözeriz bence." Mektubu cam sehpaya bıraktıktan sonra konuştum. "Hızlıca bakmaya başlayalım o zaman. Lalin, Deniz, Burak siz fotoğraf albümüne bakın gözünüze takılan biri veya bir şey olursa bize gösterirsiniz. Masal, Kumsal ve Cenk, biz de günlüğü okuyalım." Hepimiz işe koyulduk. Günlük, yaklaşık iki yüz- iki yüz elli sayfadan oluşuyordu. Okumamız uzun sürecekti ama bir şeyler çıkacağına inanıyordum. Masal, Kumsal, Cenk ve ben tek tek sayfalardaki paragrafları okurken Cenk'in buraya bakın demesiyle merakla onun okuduğu paragrafı okumaya başladık. "İnsan mı kendini öldürür, insanlar mı birini öldürür? İntihar eden biri durduk yere mi kıyar kendi canına? Yoksa ona söylenen onca kırıcı söz ve insanların ona olan davranışlarımı bir insanı uçurumdan aşağıya iter? Ben çok yüksek bir uçurumun kenarındayken insanlar sadece gülerek bunu izledi. Hatta beni o uçurumun kenarına ittiler usulca. Ben kimsenin elini tutarak düşmekten son anda kurtulmadım. Ben kendi elimi tuttum. İnsanlar beni aşağıya atmak isterken ben kendimi o yüksek uçurumun kenarından kurtardım... Şimdi neden böyle olduğumu sorarsan, cevabı burada. Hiçbir zaman neyim olduğunu sormayıp beni acımazsızca “eleştirenler” şimdi benim kişiliğimi sorgulayabilir mi? Beni uçurumdan aşağıya itmek için elinden geleni yapan herkes, şimdi karşıma geçip "Sen neden böylesin?" diyebilir mi? Cevabı tamamen senin vicdanına kalmış..." Cenk şaşkınlıkla konuştu. "Fazla anlamlı... Aslı bazı şeyleri o kadar iyi anlatmış ki!" Burukça gülümsedim. "Aslı her zaman böyleydi. Her ne kadar dışarıdan bakınca sert biri gibi gözükse de öyle değildi. O yalnızca acılarıyla etrafına duvar örmüş ve kendini tamamen sanata adamış birisiydi." Kumsal'da burukça gülümseyerek konuşmamıza katıldı. "Onun bu yönünü hep çok sevmiştim, özellikle sanatın bir çok dalıyla uğraşıyordu ve hepsinde çok iyiydi." Cenk'te burukça gülümsedi. "Keşke onu daha yakından tanıyabilseydim, daha çok konuşabilseydik." Gözlerim dolu doluyken Cenk'in gözlerinin içine baktım. "Keşke... Çok iyi olurdunuz, birbirinizle pek çok ortak noktanız var." Lalin'in seslenmesiyle konuşmayı bırakarak ona döndük. "Bakın ne buldum!" Merakla yanına oturduğumuzda albümdeki fotoğrafa baktık. Bu beşimizin de birlikte olduğu son günlerden bir fotoğraftı. Lalin en solda, yanında ben, benim yanımda Aslı, Aslı'nın yanında Masal ve Masal'ın yanında da Kumsal vardı. Gülümseyerek poz vermiştik. Festivaldeydik. Deniz hüzünle gülümsedi. "Ne mutluymuşsunuz." Aslı ölmeden önce mutluyduk. Hepimizin dertleri, sıkıntıları vardı ama bir araya geldiğimizde bunları unutuyorduk, birimiz üzüldüğünde hepimiz üzülüyorduk, Aslı gittiğinde ise geride sadece acı kalmıştı. Biz günlüğü bırakarak fotoğraflara dalmışken Deniz ve Burak'ta hüzünle fotoğrafları inceliyordu. Hepimiz üzgündük. Onlar hiç tanımasa bile on yedi yaşında hayalleri olan bir insanın öldürülmesi herkesi üzüyordu. Vicdan azabı çekiyordum. Aslı'nın fotoğraflarına her baktığımda, onun yazdıklarını okuduğumda, vicdan azabı çekiyordum. Canım yanıyordu. Onu kurtaramamıştım, yıllarca katilini aramamıştım, unutmaya çalışmıştım. Ama ben unutmayı bile beceremedim... Ben onun için hiçbir şey yapamadım. Ben iyi veya kötü hayatımı yaşarken o toprağın altındaydı... Aslı şimdi gökyüzündeki en parlak yıldız, rüyalarımın başrolü, çocukluğumdu. Tuhaftı belki ama her fotoğraf karesinde kokusu burnuma geliyordu, o fotoğraf karesindeki anı hissediyordum. Önceden etrafta sevdiğin birinin kokusunu duyunca onu hissettiğini düşünürdüm fakat onu hissettiğimde hatırlayamadığım kokusu sanki yanı başımdaydı, kokusu burnumdaydı. Her ne kadar dile getirirsem getireyim asla geçmeyen bir duyguydu özlem. Onu özlüyordum. Onu çok özlüyordum. Hayatın kanunu canımı sıkıyordu, onunla en son konuşmamızda kavga ederek ayrılmış olmak canımı sıkıyordu. Resmen fobim olmuştu, insanlarla her konuşmamda daha çok dikkat ediyordum, kavga etmeneye çalışıyordum. Ölümün ne zaman geleceği belli değildi ve birinin arkasından daha son kez konuşamadığım için, son konuşmamız kötü bittiği için pişman olmak istemiyordum. Cenk'in gözyaşlarımı silmesiyle ağladığımı fark ettim. Küçükken bağıra çağıra ağlayan ben Aslı'dan sonra gizlice o kadar çok ağlamıştım ki artık sessizce ağlayabilmeyi öğrenmiştim. "Gece, ağlamak sana iyi gelecekse ağla, tamam ama sonra kocaman gülümse olur mu? Aslı için, kendin için kocaman gülümse!" Cenk'in sözleri ağlamamı daha da şiddetlendirmişti. Kafamı göğsüne koyarak sessizce ağlarken o da kollarıyla beni sarmalamıştı. Hepimiz bir köşeye çekilmiştik. Deniz Lalin'in, Kumsal Burak'ın dizlerine uzanmıştı. Masal, kafasını koltuk koluna koymuş Aslı'nın günlüğünü okuyordu. Bense Cenk'e sarılıp ağlamaya devam ediyordum. "Buraya bakın, bir şey buldum!" Masal'ın sesiyle hepimiz ona döndük. Merakla sordum. "Ne buldun?" Heyecanla konuştu. "Aslı burada bir kızdan bahsetmiş. İsmi Pamira. O dönem konuştuğu kızlardan biriymiş. Günlükte şöyle demiş; Bugün Pamira'yla kafeye gittik. Okuldan biriyle takılacağımı düşünmezdim -Çünkü hepsi sinir bozucu- ama Pamira iyi birine benziyor. İyi anlaştık. Diğerleri gibi kendini beğenmiş biri değil sanırım. Bana biraz Gece'yi anımsatıyor, ya da ben herkeste onu arıyorum, bilmiyorum..." Merakla sordum. "Bu kızı bulabilir miyiz?" Cenk kafasını salladı. "Evet, hatta ben birkaç kişiyle konuşayım hemen hızlıca bulalım. Aslı bize çok fazla ipucu bırakmış, kızın Aslı'nın okulundan olduğunu öğrenmemiz çok işimize yarayacak." Cenk omzumu sıvazladıktan sonra koltuktan kalktı ve telefonunu alarak koridora ilerledi. O telefonla konuşurken bizimde içimiz bir umut fidanı yeşermişti. Umarım bu kızı bulur ve iyi ipuçları alabilirdik. Cenk birkaç telefon konuşması yapıp yanımıza geldikten bir süre sonra telefonu çaldı. Kısa bir konuşmadan sonra bize dönerek güzel haberi verdi. "Kızın iş adresini bulduk." Lalin heyecanla konuştu. "İstanbul'da mı? Buradaysa gidelim hemen yanına!" Cenk sevinçle konuştu. "Evet burada, İstanbul'da. Hemen konuşalım diyorsanız gidelim." Bende heyecanla konuşmaya katıldım. "Gidelim." Masal, Kumsal, Deniz ve Burak'ta bana katılmıştı. Hızlıca hazırlanıp aşağıya inerek Cenk'in arabasına bindik ve Cenk'in bulduğu adrese doğru ilerlemeye başladık. Sessiz ve kısa bir yolculuktan sonra küçük ve şirin bir kafenin önünde durduk. Cenk arabayı park ederken konuştu. "Burada çalışıyormuş Pamira." Heyecanlanmıştım. Umarım Pamira bize önemli bilgiler verirdi. Hepimiz gerginlikle arabadan indik ve kafeye girdik. Kasada duran kızın yanına ilerlediğimizde bu kızın Pamira olduğunu anladım. Pembe saçları ve gotik kıyafetleriyle kendine özgü bir havası vardı. Lalin hafifçe gülümsedi. "Siz Pamira'sınız değil mi?" Pamira sıcak bir tebessümle kafasını salladı. "Evet, Pamira benim. Bir sorun mu var?" Gülümseyerek konuya girdim. "Biz Aslı Göktaş'ın arkadaşlarıyız. Hatırlıyorsundur belki Aslı'yı, aynı okuldaymışsınız sanırım. Onun ölümü ile ilgili katili bulmak için araştırma yapıyoruz. Bize anlatabileceğin bir şeyler var mı?" "Ah evet, Aslı'yı hatırlıyorum. Çok iyi bir kızdı... Katilini bulmak için benimle konuşmaya geldiyseniz üzgünüm, çok bir şey bilmiyorum. O dönem ailemle birlikte Amerika'ya taşındım. Hatta okul kayıtlarında vesaire görebilirsiniz." Masal buruk bir gülümsemeyle konuşmaya katıldı. "Aslı'nın ölmeden önceki bir yılında sanırım yanındaymışsın, eğer rahatsızlık vermiyorsak bize biraz bahsedebilir misin? Şüphelendiğin birileri, bir şeyler var mıydı? Aslı nasıldı?" Pamira gülümsedi. "Tabii. Siz şöyle masaya oturun ben geliyorum." Kumsal gerginlikle araya girdi. "Seni işinden alıkoymuyoruz değil mi? Meşgulsen bekleyebiliriz." Pamira kafasını iki yana salladı. "Hayır, işim bitmişti zaten. Bu kafeyi ailemle birlikte işletiyoruz müşteri gelirse annem mutfakta, o bakabilir sıkıntı yok." Hepimiz onu onaylayarak duvar kenarındaki boş, büyük masaya geçtik. O da mutfağa geçtikten bir iki dakika sonra gülümseyerek yanımıza geldi ve anlatmaya başladı. "Aslı'yla dediğiniz gibi okulda tanıştık, ikimizde birbirimize baya benziyorduk. Sınıftakiler bizim gibi değildi, nasıl desem... Farklı düşünüyorduk onlardan, hedeflerimiz, hayallerimiz vardı. Aslı'da müzikle ilgileniyordu, bende. İkimizde kitap okumayı baya seviyorduk, okulda odaklandığımız şey sadece derslerdi, arkadaş ortamımız yoktu, ikimizde oradaki insanları sevmiyorduk. Anlayacağınız arkadaş konusunda sahte olacağına hiç olmasın kafasındaydık. Bir gün sınıfa geldiğimde iki kişinin yanı boştu, Aslı ve iticiliğin baş prensesi olan bir kızın. Aslı'nın yanına oturdum bende, sonrasında o gün konuşmaya başladık. Okul çıkışında buraya, kafeye geldik. Kafa dengi biriydi ve iyi anlaşmıştık. Bir hafta sonra Aslı yanıma gelerek arkadaşlığımızı sonlandırmak istediğini söyledi. Hatta şöyle bir cümle kurmuştu; "Gerçekten iyi birisin ve sana çok ısındım Pamira ama bana şu an hayatımda olmayan ve çok özlediğim birini hatırlatıyorsun... Bu yüzden arkadaşlığımızı bitirmek istiyorum, lütfen beni yanlış anlama. Kendine iyi bak..." Belki komik gelecek ama onu anlıyordum. Hayatında olmayan birini özlerken başka birinin sana onu hatırlatmasının ne kadar acı verdiğini biliyordum. Bu yüzden onu anladığımı söyledim ve sarıldık, vedalaştık. Sonrasında hiç konuşmadık. Aslı'nın ölümünden bir ay önce ailemle birlikte Amerika'ya taşındık, bu kafeyi de kapattık dönene kadar. Yaklaşık üç yıl orada kaldık, sonra İstanbul'a taşınıp burayı tekrardan açtık. Yani Aslı öldürüldüğünde burada değilim, dediğim gibi bununla ilgili kanıtta bulabilirsiniz. Aslı'nın ölümünü duyduğumda çok üzülmüştüm, günlerce kendime gelememiştim. Onunla tanışalı az bir zamanda olsa onu gerçekten çok sevmiştim. O her zaman çok mükemmeldi, mükemmel diye bir şey yok bu dünyada ama bence Aslı mükemmeldi. Sanatın her dalıyla ilgileniyor, hayvanlara değer veriyor, sevdiği insanları çok önemsiyordu... Bilmiyorum nasıl ifade edebilirim ama... Onun hep bizden farklı olduğunu düşünürdüm, sanki insan değildi. Yetenekleriyle, düşünceleriyle, hisleriyle bu dünyaya fazlaydı, yaşadıklarının çok daha iyisini her şeyin en iyisini hak ediyordu." Pamira söylediklerinde haklıydı. O her şeyin en güzelini hak ediyordu, etmişti... Hepimiz bir süre sessiz kalarak kendimi toparlamaya çalıştık. Aslı bizi hep dağıtıyordu, onunla ilgili şeyler bizi büyük bir hüzne sürüklüyordu. Kısa süreli bir sessizlikten sonra Lalin burukça gülümseyerek konuştu. "Biz o dönem Aslı'nın yanında olamadık. Bu yüzden çevresindeki insanları da tanımıyoruz, sen diğer arkadaşlarıyla hiç tanıştın mı? Son zamanlarda baya bir arkadaş edinmişti." Pamira'da Lalin gibi burukça gülümseyerek kafasını iki yana salladı. "Hayır. Dediğim gibi ben sadece okuldan arkadaşıydım, okulda konuştuğu kimse yoktu okul dışında konuştuklarını da ben tanımıyorum." Masal gülümseyerek konuşmaya katıldı. "Bizimle konuşmayı kabul ettiğin için teşekkür ederiz Pamira." Masal'ı onayladım. "Aslı'nın cinayetini aydınlatmak için önemli bir adım atmış olduk sayende, teşekkürler." Kumsal'da dolu gözlerini saklamaya çalışarak gülümsedi. "Teşekkürler Pamira." "Rica ederim, ne yaptım ki... Asıl ben teşekkür ederim Aslı'nın katilini aradığınız için. Umarım katili en kısa zamanda bulursunuz." Pamira'yla vedalaştıktan sonra kafeden ayrıldık. Arabayla eve doğru ilerlerken hepimiz sessizdik. Yolda ilerlemeye başladığımızdan kısa bir süre sonra bastıran yaz yağmuru da bu sessizliğimize büyük bir katkıda bulunmuştu. Hepimiz düşüncelere dalmıştık. Arabanın camlarından usulca süzülen yağmur damlalarının çıkardığı ses düşüncelerimin arka fonu olmuştu. Her bir yağmur damlasının çıkardığı naif ses beni düşünce denizine daha çok sürüklüyordu. Düşüncelerim sadece zihnimi değil bedenimi de yoruyordu. Kafamı yanımda oturan Cenk'in omzuna yasladığımda bana kısa bir bakış atıp gülümsemiş, sonrasında da kendi düşünce denizine yeniden dalmıştı. Kafamı tutacak halimin olmadığını bir bakışıyla anlaması bana bir kez daha hayatımızın neredeyse her anını birlikte geçirdiğimizi hatırlattı. Böyle zor bir zamanda böylesine yorgun ve etrafımda ne kadar insan olursa olsun yalnız hissederken kendimi, Cenk'in varlığını hatırlamak iyi geliyordu. Beni burada herkesten iyi tanıyan kişi Cenk'ti ve bu süreçte de yanımdaydı. Daha ne isteyebilirdim ki hayattan? Cenk'e kısa bir bakış atıp gülümsedikten sonra gözlerimi kapattım. Yağan yağmurun sesi ve arabadaki sessizlik daha iyi düşünmemi sağlıyordu. Eve varana kadar sadece kafamı Cenk'in omzuna yaslayıp gözlerimi kapatarak düşündüm. Aslı'yı, katilini, bizleri... Eve vardığımızda hepimiz aynı sessizlikle salona geçtik. Gri renkteki koltuklara oturduğumuzda ilk konuşan Lalin oldu. "Sizce Pamira'nın bahsettiği kişi Aslı'nın katili falan olabilir mi? Aslı'nın onu hatırlatıyorsun diyip Pamira'yla arkadaşlığını bitirmesine sebep olmuş olan kişi..." Dizlerimi kendime çekerek kafamı dizlerime yasladıktan sonra Lalin'e cevap verdim. "Bilmiyorum. Aslı'nın günlüğünü okumaya devam edelim, belki bir sonuca varırız." Deniz konuşmamıza katıldı. "O zaman işe koyulalım." Deniz ve Lalin günlüğü okurken Masal, Kumsal ve Burak'ta tek tek fotoğraf albümündeki fotoğrafları inceliyordu. Cenk ve bende herkesin kendine gelebilmesi açısından kahve yapıp atıştırmalık bir şeyler çıkartıyorduk. Ben kahvelerle, Cenk atıştırmalıklarla salona geçtikten sonra hepimiz sessizce kendi halimizde takılmaya başladık. Deniz ve Lalin hala günlüğü okurken Masal kaldığı misafir odasına gitmiş erkek arkadaşıyla görüntülü konuşuyordu, Kumsal ve Burak fotoğrafları incelemeye devam ediyor ve arada sohbet ediyorlardı. Ben bilgisayarımı almış koltukta oturarak biriken işlere göz gezdiriyordum. Cenk'te benim gibi evinden bilgisayarını getirerek yanıma oturmuş işlere bakıyordu. Bir süre bu şekilde kendi halimizde takıldıktan sonra hepimiz Lalin'in sesiyle onun yanına gittik. "Aslı günlükte Pamira'nın ona kimi hatırlattığından söz etmiş. Anlatmak yerine yazanı okusam daha iyi olur. Tam olarak şöyle yazmış; Pamira iyi biri. Onu gerçekten sevdim. Çok iyi anlaştık, birçok ortak noktamız olduğunu fark ettim. O da benim gibi sanatla ciddi anlamda ilgileniyor. Ama onunla arkadaşlığımı sonlandırmayı düşünüyorum. Çünkü bana ciddi derecede Gece'yi hatırlatıyor. Pamira'yı Gece'nin yerine koymak istemiyorum, bu yüzden Pamira'yla arkadaşlığımı yarın sabah sonlandıracağım..." Aslı Pamira'yla olan arkadaşlığımı benim yüzümden mi sonlandırmıştı? Ne diyeceğimi, ne düşüneceğimi bilemiyordum... "Benim yüzümden mi? Dolaylı yoldan arkadaşlıklarını mahvetmiş oldum değil mi!" Lalin gözlerini devirerek bana cevap verdi. "Saçmalama Gece. Bu Aslı'nın vermiş olduğu bir karar, senin değil. Her konuda kendini suçlama artık!" Söylediklerinde haklı olabilirdi ama kendimi suçlu hissetmekten vazgeçemiyordum, elimde değildi. Cenk moralimi düzeltmeye çalışarak konuştu. "İyi tarafından bakalım. En azından bu kişinin katil olabilecek bir şüpheli olmadığını öğrendik." Kumsal'da Cenk'e katıldığını belirtti. "Evet, Cenk haklı." Bir süre daha Aslı'nın günlüğüyle ilgili konuştuk ve yarın neler yapacağımızı planladık. Uzun bir süre gelen mailleri okuduktan sonra sıkılarak sosyal medyada gezinmeye başladım ve Aslı'nın en sevdiği müzik grubu olan Duman'ın yakın zamanda bir konseri olduğunu gördüm. Aklıma gelen fikirle burukça gülümsedim ve bizimkilere döndüm. "Bir hafta sonra Duman konseri varmış, Aslı'nın en sevdiği gruptu... Onun anısına konsere gidelim mi?" Hepsi gülümseyerek beni onayladı. Bu fikri sevmişlerdi. Hızlıca biletleri aldıktan sonra bilgisayarımı kapatarak cam sehpanın üzerine bıraktım. Cama doğru ilerleyerek bir süre yağmur damlalarının şehre usulca düşüşünün oluşturduğu manzarayı izledim. Sonrasında oturduğum koltuğa geri döndüm. Yanımda oturan Cenk'e baktığımda bilgisayarını sehpaya bırakmış olduğunu ve kafasını koltukta geriye doğru atıp gözlerini kapattığını gördüm. O da bu çıkmaz sokakta kayboluyordu, derin sularda yüzmek için çırpınıyordu. Aslı'nın davasını hepimizi en dibe çekiyordu. Yorgunlukla kafamı dizlerine koyarak uzandığımda kafasını koltuktan kaldırdı, bana baktı ve gülümsedi. Onun gülümseyişine karşılık yorgunca gülümsediğimde elini saçlarımda gezdirmeye başladı. Bu hareketin uykumu getirdiğini biliyordu… Saçlarımı okşamasının verdiği huzur, yağmur damlalarının dinlendirici sesi ve düşüncelerimin verdiği ağırlığı üzerimden atmak isteyen kaygılı yanımla birlikte yavaşça gözlerimi kapattım. Düşündüğüm tek şey yarın ve ilerleyen günlerde Aslı'nın katilini bulmak için yapacaklarımızdı. Her ne kadar ilerlediğimiz yol içimi huzursuzlukla doldursa ve beni korkutsa da Aslı'nın katilini aramaktan vazgeçmeyecektim. Sadece bunun için güçlü durmaya çalışıyordum. Düşünceleriniz neler?
|
0% |