Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@zeynepiremm

Keyifli okumalar dilerim!

"Hayır!" Cenk'in bağırışlarına ve kendini savunmaya çalışmasına rağmen, yüzünde kar maskesi olan şahıs ona vurmaya devam ediyordu. Cenk kendisine acımasızca vuran kişiyi yumruklarıyla savurmaya çalışsa da karşısındaki kişi aniden saldırdığı için adapte olamamış ve kendini yerde bulmuştu. Görüşü bulanıklaşırken tanıdık bir ses duydu. Biraz daha sese dikkat kesildiğinde bağıran kişinin Burak olduğunu anladı. Gözlerini zorlukla açıp bulanık görüşüyle baktığında Burak'ın yanına doğru koştuğunu gördü. Burak yanına doğru gelirken ona saldıran şahısta kaçıyordu.

Burak hızlıca yanına gelip ona neler olduğunu sorduğunda cevap vermek için kendini zorladı fakat başarılı olamadı. Konuşacak hali yoktu, kafasını kaldırmaya çalıştı ama başarılı olamayarak acı nidalarıyla yine yere uzandı. Burak onu yerden kaldırmak için uğraşırken yanlarına Deniz geldi ve Cenk'in ayağa kalkması için yardımcı oldu.

Burak ve Deniz, Kumsal ve Lalin'le buluşmak için siteye gelmiş, arabalarını park ettikten sonra birinin Cenk'e saldırdığını görmüşlerdi. İkisi de telaşla Cenk'in koluna girerek onu kaldırdı ve asansöre doğru sarsak adımlarla yürümeye başladılar.

Sonunda asansöre binip Gece'nin dairesinin bulunduğu kata çıktıklarında Burak hızlıca kapıyı çaldı. Kapıyı açan Gece Cenk'i gördüğünde şok içinde kalmıştı. Ufak bir çığlık attıktan sonra Deniz, Cenk ve Burak salona geçerken Gece'de koşarak ilk yardım çantasını getirmek için misafir odasına gitmişti...

 

CENK


Deniz ve Burak yavaşça beni gri koltuğa bıraktığında gözlerimi kapattım. Canım yanıyordu... Kızlar beni gördüğünde Gece gibi oldukça paniklemişlerdi. Onların sakinleşmesi adına canımın yandığını çok fazla belli etmemeye çalışıyordum.

Gece ilk yardım çantasıyla koşarak salona geldiğinde gözlerimi açtım ve ona baktım. Baya korkmuştu. Elini tuttuğumda buz gibi olduğunu gördüm, bunun üzerine halsizce konuştum. "Sakin ol, iyiyim ben..."

"NASIL SAKİN OLAYIM CENK? ŞU HALİNE BAK!" Ben ona cevap vermeye fırsat bulamadan hızlıca ilk yardım çantasını açtı ve içinden gerekli malzemeleri çıkardı. Pansuman yapmaya başladığında hissettiğim acıyla dişlerimi sıktım.

Gece kaşımdaki yarayla ilgilenirken bir yandan da konuşuyordu. "Bu böyle olmaz, acilen hastaneye gitmen lazım!"

"Gerek yo-" dediğim sırada kaburgalarımda hissettiğim acıyla yüzümü buruşturdum. Bunu gören Gece koluma girerek beni kaldırmaya çalıştı. "Kalk hastaneye gidiyoruz, itiraz istemiyorum!"

Deniz'de Gece'ye yardım ederek beni kaldırdığında Burak ve kızlar arabayı çalıştırmak için aşağıya indi.Hepimiz arabaya bindiğimizde Burak sürücü koltuğuna geçmiş hastaneye doğru ilerliyordu.

Gece panikle arada bir beni yokluyor, nasıl olduğumu soruyordu. "Gece, iyiyim dedim ya az önce sordun zaten! İyiyim, sakinleş..." Gözyaşlarını daha fazla saklayamayarak ağlamaya başladı. "GÖZÜNÜ BİLE AÇAMIYORSUN NASIL SAKİN OLAYIM!"

"Şşt ağlama, gel buraya..." Ona yavaşça sarıldığımda daha çok ağlamaya başladı. Ona sarılırken canım yanıyordu ama canımı en çok yakan şey kaburgalarımdaki ağrı değil, Gece'nin hıçkırarak ağlıyor olmasıydı.

"Seni kaybedebilecek olmak beni çok korkutuyor." Gece'nin cümlesiyle ona daha da sıkı sarıldım. "İyiyim ben, tamam mı? İyiyim, sakin ol..." Burnunu çekerek kafasını salladı, sakinleşmeye çalışıyordu. Hastaneye gidene kadar, kollarımdaki acıyı umursamadan ellerimi saçlarında gezdirdim ve hiç konuşmadık.

 

GECE


Salona geçerek gri koltuğa oturduğumda oldukça yorgun hissediyordum. Bir yandan da Cenk'e daha kötü bir şey olmadığı için mutluydum. Sadece kaburgaları zedelenmişti, doktor krem ve ağrı kesici hap vermişti.

Eve geldiğimizde Burak ve Deniz, Cenk'in uyuyarak dinlenmesi için onu yatak odasındaki yatağa yatırmış sonrasında da Cenk'e kimin saldırdığını bulmak için kamera kayıtlarına bakmaya gitmişlerdi. Biz de kızlarla birlikte salona geçmiş sessizce oturarak onların gelmesini bekliyorduk.

Bir süre sonra geldiklerinde hepimiz gerginlikle ne diyeceklerini bekliyorduk. Koltuğa oturduklarında Deniz konuşmaya başladı.

"Bir şey çıkmadı... Kar maskesinden dolayı yüzü gözükmüyor, siteden yürüyerek çıktıktan sonra arabaya binmiş ama plakası yok arabanın. Bu yüzden bir şey bulamadık."

Merakla sordum. "Peki siteye nasıl girmiş? Ya birinin misafiri olarak girdi ya da burada oturuyor. Kayıtlara baktınız mı?" Deniz kafasını salladı. "Evet, işin garip tarafı da bu zaten. Sana misafir olarak gelmiş Gece. Güvenliğe ismini söylememiş, Gece Kaya'ya misafiriniz geldi derseniz o anlar demiş. Güvenlik seni aramış ve sende içeri almasını söylemişsin."

Beni kimse aramamıştı ve birini de beklemiyordum. "NE? Beni kimse aramadı, ayrıca kimseyi çağırmadım. Güvenlikle de konuşmadım!" Burak merakla kızlara sordu. "Siz açtınız mı diyafonu? " Kızlar kafasını salladı.

Lalin Burak'a dönerek konuştu. "Hayır, zaten Gece bizden önce uyanmıştı bugün, biz uyurken diyafon çalmış olsa o duyardı, biz uyandığımızda da hiç çalmadı." Deniz şaşkınlıkla konuştu. "O zaman kim güvenlikle konuştu?" Bende oldukça şaşkındım. "Bilmiyorum."

"N'oluyor?" Salon kapısında duran Cenk'in sesini duymamızla hepimiz ona döndük. Uyanmıştı. Hızlıca ayağa kalkarak yanına gittim ve koluna girdim. "Neden hemen ayağa kalktın? Dinlenmen lazım..."

Birlikte koltuğa oturduk. "Gece, iyiyim ben. Siz ne konuşuyordunuz?" Deniz Cenk'e ne konuştuğumuzla ilgili kısa bir özet geçtiğinde Cenk'te şaşkın ve düşünceli gözüküyordu. "İyi de o zaman nasıl girdi buraya?"

Deniz gerginlikle konuştu. "Onu bilmiyoruz işte, baya araştırdık ama bulamadık bir şey." Cenk sinirle konuştu. "O zaman her an herkes evimize girip bize zarar verebilir öyle mi?"

Hepimiz Cenk'in çıkışması üzerine sessiz kalmıştık. Gerginlikle konuştum. "Site yönetimiyle konuşmayı düşündüm ama böyle bir durumda güvenliği işten atacaklarına eminim... Bu yüzden site yönetimiyle konuşma taraftarı değilim açıkçası."

Lalin'de konuşmamıza katıldı. "Kendilerince birileri Aslı'nın katilini aradığımız için bizi korkutmaya çalışıyor bence. İyice sona yaklaştığımızı hissediyorum..." Lalin'in söylediklerine Kumsal ve Masal'da katılmıştı.

Cenk sinirle konuşmaya başladı, bu siniri bize değil Aslı'nın katilineydi. "Ben böyle şeylerden korkacak son kişiyim! Canımdan endişe ediyor olsaydım avukat olmazdım. Mesleğim gereği zaten türlü türlü belayla uğraşmak zorunda kalıyorum bazen, en fazla beni öldürürler ondan yana da bir problemim yok."

Cenk'e katılarak kafamı salladım. "Beni birinin gelip öldürmesi ya da öldürebilecek olması zerre umrumda değil, benim için en önemli şey bir an önce Aslı'nın katilini bulmak.” Diğerleri de bizim gibi düşünüyordu.

Bir süre daha Cenk'e saldıran kişiyi konuştuktan sonra, hepimiz kafamızı dağıtmaya çalışarak gündelik konulardan bahsetmeye başladık. Sakinleşip üzerimizdeki siniri ve gerginliği attıktan sonra Lalin ve Kumsal, Deniz ve Burak'la birlikte dışarı çıktı.

Evde Cenk, Masal ve ben kalmıştım. Cenk'i zorla odaya geri göndererek yatırmış ve mutfağa geçerek yemek hazırlamaya başlamıştım. Masal her ne kadar yardım etmek istese de ona izin vermeyerek oturmasını söylemiştim, o da salona geçerek Aslı'nın günlüğünü incelemeye başlamıştı.

Yemek olarak hafif bir şeyler yapmak istiyordum. Çorba, köfte ve salata yapmaya karar vererek kollarımı sıvadım.

Önce çorbadan başlayarak tüm yemekleri hazırladığımda hızlıca tabaklara koydum. Masal'ın tabağını salona götürdüğümde teşekkür etmesiyle gülümsedim ve mutfağa geri döndüm. Cenk'e hazırladığım tabağı tepsiye koymuştum. Tepsiyi alarak yattığı odaya gittiğimde uyuduğunu gördüm.

"Cenk kalk hadi, yemek hazırladım." Cenk'i hafifçe dürtmemle gözlerini açtı ve yatakta doğruldu. "Neden zahmet ettin, acıkınca ben alırdım." Gülümsedim. "Ne zahmeti, saçmalama!" Tepsiyi kucağına koyduktan sonra çorbayı ve kaşığı elime aldım.

"Ne yapıyorsun?" Çorbayı karıştırırken cevap verdim. "Sana yemek yediriyorum?" Cenk çorbaya elini uzatırken konuştu. "Gerek yok yorulma sen, ben yerim." Çorbayı dökülmemesi için hafifçe çektim ve Cenk'e döndüm. "Hayır yorulmuyorum, ben yedireceğim!"

Kaşığı çorbaya daldırarak doldurduğumda dökülmemesi için tabakla birlikte Cenk'e yaklaştırdım ve ona içirdim. Sonrasında Cenk gülerek konuştu. "Her hasta olduğumda bana çocukmuşum gibi yemek mi yedireceksin Gece?"

Kafamı büyük bir ciddiyetle salladım. "Tabii ki evet. Ne yapmamı bekliyorsun seni evine gönderip burada oturup çekirdek çıtlayarak dizi mi izleyeyim? Aklım kalır benim bilmiyor musun beni? Hadi iç şunu..."

Çorbadan bir kaşık daha içirdiğimde Cenk gülmeye devam ediyordu. "Kendimi klişe Türk dizilerinde gibi hissediyorum Gece, ver şu tabağı bana!" Bende onun bu benzetmesine gülmeye başladım. "Klişe bir Türk dizisinde oynasak bile klişe olmayacak kadar iyiyiz bence."

İkimizde bir süre gülüştük ve Cenk'e yemek yedirmeye devam ettim. Yemeği bittikten sonra ağrı kesici hapı ve kremini verdim. Sonrasında salona geçerek yemeğimi yemeye başladım. Ben yemek yerken Masal hala Aslı'nın günlüğünü incelemeye devam ediyordu.

"Bir şeyler bulabildin mi?" Masal sorumla birlikte bakışlarını günlükten kaldırarak bana çevirdi. "Aslı birçok şeyi üstü kapalı yazmış, bu yüzden şimdilik bir şey bulamadım."

Hüzünle gülümsedim. "Çok zorlama kendini, Lalin'ler de gelince birlikte araştırırız." Masal hüzünle kafasını salladı. "Şu sayfaları da okuyayım bırakacağım."

O dikkatlice sayfaları okurken bende sessizce yemeğimi yiyordum. Yemeğim bittiğinde tabağı alarak mutfağa gittim ve etrafı toplamaya başladım. Mutfağı toplamayı bitirdiğim sırada kapının çalmasıyla koridora doğru ilerledim.

Lalin, Deniz, Kumsal ve Burak gelmişti. "Hoş geldiniz." Lalin heyecanla konuştu. "Hoş bulduk!" Çok mutlu gözüküyordu, onu neyin bu kadar çok mutlu ettiğini merak etmiştim.

Hepimiz salona geçerek gri koltuklara oturduğumuzda Cenk'te uyanıp yanımıza gelmişti. Lalin oturduğu yerden heyecanla konuştu. "Erkekler, siz Cenk'e gidin hadi, biz burada kızlarla dedikodu yapacağız!"

Sondaki kelimeyi uzatarak söylediğinde hepimiz gülmeye başladık. Cenk gülerek Lalin'e döndü. "Lalin biz kanka değil miydik ya neden dışlandık şimdi durduk yere!"

Lalin Cenk'e dönerek saçlarını savurdu ve konuşmaya başladı. "Çünkü canım, sizin dedikodunuzu yapacağız! Hadi gidin, kış kış!" Burak Lalin'in zoruyla kalktığında gülmeye devam ediyordu. "Lalin biz kuş muyuz ya? Kış kış ne! Tamam gidiyoruz işte, yapın dedikodunuzu."

Kızlarla birlikte Lalin'e hem gülüyor hem de şok içinde bakıyorduk. Cenk giderken bana göz kırptı. "Ne konuştuğunuzu anlatırsın sen Gece." Lalin cırlayarak araya girdi. "ÇOK BEKLERSİN! Dedikodular anlatılmaz, hadi kış kış!" Hepimiz kahkahalarla gülüyorduk.

Cenk, Burak ve Deniz gittiğinde heyecanla Lalin'in anlatmasını bekliyorduk. "DENİZ BANA, BURAK’TA KUMSAL'A ÇIKMA TEKLİFİ ETTİ!" Masal'la ben oldukça şaşkın bir şekilde Lalin ve Kumsal'a bakıyorduk.

"NE!" Verdiğim tepkiyle Lalin daha fazla gülmeye başlamıştı. Masal ise Kumsal'a sarılmıştı. "ÇOK SEVİNDİM!" Dördümüz ayağa kalkarak sarıldığımızda bir yandan da gülüyorduk. Heyecanla konuştum. "Nasıl oldu? Hadi anlatın!"

Kumsal gülerek konuştu. "İlk Lalin anlatsın. Malum, görüyorsunuz çok heyecanlı!" Lalin Kumsal'ı onaylayarak anlatmaya başladı. "Kumsal haklı, ilk ben anlatayım! Deniz'le bir restorana gittik. Teras katında, baya manzarası ve yemekleri güzel bir yer tabi...

Neyse işte önce yemek yedik sohbet ettik baya, SONRASINDA BANA ÇIKMA TEKLİFİ ETTİ! Beni biliyorsunuz, kabul ettim. Deniz tanışalı az bir zaman olmasına rağmen diğerlerinden farklı gibi geliyor bana kızlar, ona sebepsizce çok ısındım. "

Onun adına çok mutlu olmuştum. Lalin sevilmeyi hak ediyordu, o hayatımda gördüğüm en tatlı, en güzel, en eğlenceli insanlardan biriydi. Hani dizilerde filmlerde ya da kitaplarda görüp keşke böyle bir arkadaşım olsa dediğimiz karakterler vardır ya, Lalin tam olarak öyleydi.

Yeri geldiğinde birlikte güler, yeri geldiğinde birlikte ağlar, eğlenir, dertleşirdik. Aslı'dan sonraki zamanlarda bana en iyi gelen kişi Lalin'di. Onu tanıdığım için, hayatımda olduğu için, çok mutlu ve şanslı hissediyordum.

"Çok mutlu oldum! Umarım birlikte çok güzel anılar biriktirirsiniz!" Gözlerim dolu dolu Lalin'e sarıldığımda gülmeye başladı. "Kız, niye ağlıyorsun? Sevinmemiz lazım bu kısımda, ağlamamız değil, kendine gel!"

Gözlerimdeki yaşları elimin tersiyle silerken konuştum. "Ne bileyim, duygulandım işte. Sonunda doğru kişiyi buldun sanırım..." Gülerek kafasını salladı. "Sanırım buldum..."

Hepimizin duygulandığını görünce bizi dürtmeye başladı. "HEY! KENDİNİZE GELİN! Aa, mutlu olmanız gerekirken ağlıyorsunuz! Hadi konu değiştirelim… Buldum, Kumsal anlatsın şimdi de!"

Kumsal gözleri dolu dolu bize bakıyordu. Birkaç saniye bekleyip kendini toparladıktan sonra anlatmaya başladı. "Bizde önce sahilde yemek yedik, sonra da yine sahilde olan bir çocuk parkına gittik. Salıncakta sallandık, kaydıraklardan kaydık, pamuk şeker yedik... Sonra sahilde yürümeye başladık ve Burak çıkma teklifi etti!

Beni biliyorsunuz, öyle kolay kolay bağlanmam insanlara ama Burak'ta bir şey var, tanıştığımız ilk günden beri onunla yıllardır tanışıyor gibiyim, kendimi yanında iyi ve güvende hissediyorum... Bu yüzden teklifini kabul ettim!"

Hepimiz gözlerimiz dolu doluyken gülümseyerek Kumsal'a sarıldık. "Çok mutlu oldum ikiniz adına da!" Kumsal kurduğum cümle üzerine gülümsedi. "Teşekkür ederiz!"

Gözlerimden mutluluk gözyaşları akarken gülmeye başladım. “Kim derdi ki İstanbul’a dönüp aşkı bulacaksınız? Sanırım gerçekten de her şerde bir hayır var ha?” Kumsal güldü. “Sanırım doğru bir laf etmişler.”

Koltuktaki yerlerimize geri oturduğumuzda Lalin tek kaşını havaya kaldırarak konuştu. Acaba şimdi onlarda bizimle ilgili konuşuyor mudur?" Masal gülmeye başladı. "Unutmayın ki erkekler kadınlardan daha dedikoducu varlıklar!"

 

CENK


"Siz ciddi olamazsınız! Çok mutlu oldum ikinizin adına da!"

Lalin bizi dedikodu yapmak için kovduktan sonra bana geçmiş ve konuşmaya başlamıştık. Deniz ve Burak, Lalin ve Kumsal'a çıkma teklifi etmişti ve kızlar da kabul etmişti. Onlar adına gerçekten çok mutlu olmuştum.

En başından beri aralarında bir çekim olduğu belliydi ve bunu sonunda kabullenmiş olmaları çok güzeldi, umarım mutlu olurlardı.

"Ee Cenk, sen anlat bakalım, biri var mı hayatında?" Burak'ın sorusuyla daldığım düşüncelerden sıyrıldım. "Yok, genel olarak iş hayatım yoğun geçtiği için aşkla pek aram yok."

Deniz gülümsedi. "Öyle deme Cenk, belki de aşk kapını çok yakınından çalar, bilemezsin!" Gülümsedim. "Pek sanmıyorum, yakın olduğum çok fazla insan yok, Gece var sadece..."

Burak merakla sordu. "Gece demişken, onun hayatında var mı biri?" Kafamı salladım. "Bildiğim kadarıyla yok. O da benim gibi, çok yoğun çalışıyor. Aşka vakit ayıramıyor diye düşünüyorum."

Deniz saçlarını karıştırırken gülümsedi. "Çok fazla ortak noktanız var, uzun yıllardır da tanıyorsunuz birbirinizi..." Burak'ta gülerek araya girdi. "Ve iyi de anlaşıyorsunuz..."

İma ettikleri şeyi anladığımda onlara tam cevap verecektim ki kapı çaldı. Oturduğum koltuktan kalkarak koridora ilerledim. Kapıyı açtığımda gelen kişinin Lalin olduğunu gördüm.

"Artık gelebilirsiniz, dedikodumuz bitti."

Gülmeye başladım. "Sizinki bitmiş olabilir ama bizimki bitmedi Lalin Hanımcığım. Bu yüzden sizi karşı daireye kış kışlamak (!) zorundayım." Gözleri şaşkınlıkla açıldığında daha çok gülmeye başlamıştım. "Beni beni, kankanı… Öyle olsun!"

Omuz silktiğinde gülmemi durdurmaya çalışarak konuştum. "Az önce sen de beni kovdun, hatırlatırım." Dudaklarını büzdü. "Ya ama ya! Aynı şeyler değil, acil dedikodu yapmamız lazımdı bizim, temel ihtiyaç gibi düşün!"

Söyledikleriyle daha çok gülmeye başlamıştım. "Tamam tamam, kıyamadım. Geliyoruz." Ellerini çırptıktan sonra Gece'nin dairesine girdi ve kapıyı açık bıraktı. Çocuklara seslendim. "Burak, Deniz, gelin Gece'ye geçiyoruz."

Gece'nin evine geçtiğimizde hepimiz gri koltuklara oturduk ve elinde Aslı'nın günlüğünü tutan Masal'ı dinlemeye başladık. "Sanırım bir şey buldum! Aslı bu sayfada şöyle yazmış;

"Bugün yine Arya'nın yanına gittim. Parkta fotoğraf çekildik, albümümün onuncu sayfasının son fotoğrafı Arya'yla oldu. O çok tatlı ve iyi bir kız. Onunla vakit geçirmeyi seviyorum, yaşadıklarımı ona anlatıp onun yaşadıklarını dinlemek bana bir yandan acı veriyor bir yandan da çok iyi geliyor. Arya Yılmaz son zamanlarda iyi ki tanımışım dediğim insanlardan birisi."

“Arya'yı bulup konuşabiliriz. En azından bize Aslı hakkında bilgi verir."

Gece Masal'a dönerek konuştu. "Bulabilir miyiz ki? Kim bilir kaç tane Arya Yılmaz vardır ülkede." Masal gülümsedi. "Aslı resmen bize iyilik yapmış, kızın fotoğrafı albümde hala duruyor, oradan yola çıkarak bulabiliriz." Gri koltuktan kalkarken konuştum. "O zaman hemen araştırmaya başlayalım..."

 

GECE


Beş katlı bir apartmanın önünde durduğumuzda gerginlikle nefes verdim. Arya'yı bulmuştuk. Umarım bizimle konuşmayı kabul eder ve Aslı hakkında bilgi verirdi.

Hep birlikte arabadan indikten sonra kapısı açık olan apartmandan içeri girdik ve Arya'nın dairesinin bulunduğu kata doğru merdivenlerden çıkmaya başladık. Beşinci kata çıktığımızda Cenk Arya'nın oturduğu dairenin zilini çaldı.

Birkaç saniye sonra kapıyı tahminen kırk yaşlarında bir kadın açtı. "Buyrun?" Gergince gülümseyerek konuştum. "Biz Arya Yılmaz'ı arıyorduk, burada mı oturuyor?"

Kadın merakla sordu. "Evet, siz ne için arıyorsunuz Arya'yı?" Hüzünle konuştum. "Biz on yıl önce bir arkadaşımızı kaybettik. Belki ismini duymuşsunuzdur, Aslı Göktaş... Aslı günlüğünde Arya'dan da bahsetmiş, sanırım arkadaşlarmış. Biz Aslı'nın katilini arıyoruz, bu yüzden Arya'yla Aslı ile ilgili konuşacaktık."

Kadın hüzünle gülümsedi. "Aslı'yı unutur muyum hiç... Çok iyi bir kızdı rahmetli, umarım katilini bulursunuz. Buyrun içeri geçin, Arya içeride."

Biz içeriye geçerken kadın da Arya'ya seslendi. "Arya, kızım misafirlerin var!" Arya'nın annesi olduğunu tahmin ettiğim kadın bir yandan bize salonu gösteriyor, bir yandan da Arya'ya sesleniyordu.

"Aslı için gelmişler..." Kadının sesiyle Arya okuduğu kitaptan kafasını kaldırarak bize baktı ve tekerlekli sandalyesinin tekerlerini elleriyle döndürerek yanımıza geldi. "Hoş geldiniz. Uzun zamandır birinin Aslı'nın katilini araştırmaya başlamasını bekliyordum, sizi gördüğüme sevindim. Buyrun oturun şöyle."

Koltuklara oturduğumuzda kadın hafifçe gülümseyerek konuştu. "Çay mı içersiniz kahve mi?" Lalin gülümseyerek konuştu. "Gerek yok, zahmet etm-" Arya Lalin'in lafını kesti. "Annem Ömür, siz geri çevirseniz üzülür asıl."

Adının Ömür olduğunu öğrendiğim kadın gülümseyerek konuştu. "Evet, bir şey istemeden böyle gergince oturmaya devam ederseniz kırılırım." Cenk gülümsedi. "Teşekkür ederiz, bizim için fark etmez sizin kolayınıza hangisi geliyorsa onu yapın."

Arya'nın annesi gülümseyerek salondan çıktığında bizde Arya'yla konuşmaya başlamıştık. Konuşmaya önce isimlerimizi söyleyerek başladım. "Arya, ben Gece. Bunlar da Cenk, Masal, Lalin, Deniz, Kumsal, Burak..."

Arya gülümsedi. "Tanıştığımıza memnun oldum." Hepimiz gülümsedik. "Bizde memnun olduk." Tanışma faslını geçtikten sonra Aslı'yla ilgili sorular sormaya başladım.

"Biz Aslı'yla uzun yıllardır tanışıyorduk fakat Aslı'nın son yılında bazı sebeplerden dolayı konuşmamaya başladık. Sanırım o dönem seninle arkadaşmış. Bize biraz Aslı'dan ve şüphelendiğin birilerinden bahsedebilir misin?"

Arya kafasını salladı. "Biz Aslı'yla ölmeden birkaç ay önce tanışmıştık. Ben o yılın başında bir trafik kazası geçirdim ve gördüğünüz gibi bende kalıcı bir hasar bıraktı...

Tekerlekli sandalye ile hayatımı sürdüreceğimi öğrendiğimde çok üzülmüştüm, şoktaydım ve birkaç duyguyu aynı anda yaşıyordum. Tedaviden birkaç ay sonra okula gitmeye başladım…"

Arya anlatırken annesi de bizlere kahve getirmişti. Teşekkür ederek tepsiden fincanları aldığımızda Arya anlatmaya devam etti.

"İnsanlar sürekli bana bakıyor, bazıları yargılayıcı bakışlarını üzerimde gezdiriyor ve bana kendimi çok kötü hissettiriyordu. Bir gün okuldan çıktıktan sonra kimseye haber vermeden kendi çabalarımla bir parka gittim.

Hava yağmurluydu, bu yüzden etrafta kimse yoktu. Bunu fırsat bilerek hıçkırarak ağlamaya başladım. O an o kadar çok istedim ki yürüyebilmeyi… Canımı yaşadıklarımdan çok insanların bakışları ve söyledikleri acıtıyordu.

O gün, hasta olacağımı bile bile yağmurun altında ağlarken kimse beni görmüyordu, herkes koşuşturarak yağmurdan kaçıyordu ama kimse beni fark etmiyordu. Parktan geçen tek tük insanlarda gittikten sonra ben ağlamaya devam ederken Aslı geldi yanıma. Kendi ceketini çıkartarak omuzlarıma bıraktı. Yağmur o kadar şiddetliydi ki, insanlar beni fark etmeden ceketlerine ve şemsiyelerine sarılıp kaçarken, Aslı yanıma gelip ceketini bana vermişti..."

Aslı yağmurun sesini bastırmaya çalışarak şiddetli yağmurda ağlayan kıza sordu. "Ne oldu, neyin var?" Kız bir yandan ağlıyor, bir yandan da şaşkınlıkla Aslı'ya bakıyordu. Ağlamaya devam ederken konuştu.

"Bu tekerlekli sandalyeden kurtulmayı istiyorum! İnsanların kötü bakışlarından o kadar sıkıldım ki... Ben mi istedim böyle olmayı? Neden bana kötü bir şey yapıyormuşum veya onlardan çok farklı bir yaratıkmışım gibi bakıyorlar? Bir gün herkesin başına gelebilecek bir olay iken, neden beni dışlıyorlar!"

Aslı kıza sarıldığında kızın ağlaması daha da şiddetlenmişti. "Çünkü insanlar geleceği düşünmeden şu an ki durumlarıyla değerlendirir her şeyi... Sen kötü bir şey yapmıyorsun ve evet, bu senin suçun değil.

Onların seni yıkmasına, üzmesine izin verme. Çoğunluğun içine karışıp 'herkes gibi' olmaktansa istediğin gibi -onlara göre “farklı”- yaşayabilmek çok daha iyi. Kimsenin seni üzmesine izin verme çünkü şuan hayatında kim olursa olsun yarın bir şekilde yanında olmayacak, unutma hayatımızı yaşarken etrafımızda bir sürü insan olsa da tek ölürüz.

Bu yüzden hayatının kıymetini bil ve içinden geldiği gibi yaşa, sana engel olan şey tekerlekli sandalye değil, zihninde kısıtladığın özgürlüğün..."

Kız Aslı'ya sarılırken gülümsedi. "Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim! Kimse beni görmeden, fark etmeden, nasıl hissettiğimi anlamadan geçip giderken sen yanıma geldin, benimle konuştun..."

Aslı'da aynı hüzünle gülümsedi. "Aynı şeyleri ben de yaşıyorum, ama dediğim gibi herkes gibi olmaktansa farklı olmak çok daha iyi. Kalabalıktan biri olup etrafımdaki insanları fark etmemektense farklı biri olup insanlara iyi gelebilmeyi yeğlerim."

Bir süre ikisi de birbirine sarıldıktan sonra Aslı gülümseyerek konuşmaya başladı. "Nerede oturuyorsun veya şu an gitmen gereken bir yer var mı? Gidelim çünkü hasta olacaksın, çok ıslandın!"

Kız burukça gülümsedi. "Benim üzerimde ceket var ama sen ince bir uzun kollu tişörtle duruyorsun, asıl sen hasta olacaksın!" Aslı güldü. "Ben hasta olmam çok, olsam da başımın çaresine bakarım."

Kız da hafifçe gülümsedi ve gideceği yeri tarif etti. Park kızın evine yakındı, bu yüzden hızlıca yola koyuldular.Kız her ne kadar gerek yok dese de Aslı kıza izin vermeyerek tekerlekli sandalyeyi sürmeye başlamıştı.

Bir yandan eve doğru ilerliyor, bir yandan konuşuyorlardı. "Bu arada adın ne? Beni bu kadar sevindiren birisinin adını bilmek isterim." Aslı gülümsedi. "Aslı. Senin adın ne?" Kız da gülümsedi. "Arya..."

Apartmanın önüne geldiklerinde kapıda bekleyen telaşlı kadın hızlı adımlarla Arya'ya doğru ilerledi. "ARYA! NEREDESİN SEN KIZIM?" Arya kısık bir sesle konuştu. "Moralim bozulmuştu, parka gittim oturdum biraz..."

Kadın Arya'ya sıkıca sarılırken bir yandan da söyleniyordu. "Çok korkuttun beni, haber niye vermiyorsun! Hasta olacaksın ayrıca, sırılsıklam olmuşsun!" Aslı kenarda durmuş anne kızı izliyordu. İçinden "Hasta olup olmamasını önemseyecek bir annesi var..." diye geçirdi.

Arya kısık bir ses tonuyla konuşmaya devam etti. "Aslı bana ceketini verdi, o benden daha çok ıslandı!" Kadın gülümseyerek Aslı'ya baktığında kızı Arya'ya sarılmayı bırakarak Aslı'nın yanına geldi ve sıkıca sarıldı. "Teşekkür ederim..."

Kadının sarılışıyla Aslı'nın istemsizce gözleri dolmuştu. Kendini toparlayarak konuştu. "Önemli değil, ayrıca bir şey yapmadım ki." Kadın gülümseyerek kollarını Aslı'dan çözdüğünde aceleci bir tavırla konuştu. "Aslı kızım, gel sende sana Arya'nın tişörtlerinden verelim. İkinizde hasta olacaksınız!"

Aslı gerek olmadığını söylerken Arya'nın ısrarlarıyla kabul etmiş ve onlarla birlikte evlerine çıkmıştı. O günden sonra aralarında çok güzel bir arkadaşlık ilişkisi oluşmuştu.

"İşte böyle tanıştık Aslı'yla... O olmasa şu an hayatta bile olmayabilirdim, o kadar kötü hissediyordum kendimi. O benim hayatımı kurtardı!"

Aslı... Onun için söyleyecek hiçbir şey bulamıyordum, o, o kadar güzel birisiydi ki, onun içindeki iyilik ve güzellik bu dünyaya oldukça fazlaydı.

Hepimiz gözlerimiz dolu dolu Arya'yı dinledikten sonra diyecek bir şey bulamıyorduk. Ortamda düşüncelere dalmamızdan ötürü kısa bir sessizlik oluştuğunda sessizliği bozan Arya'nın annesi oldu. "Aslı çok iyi bir kızdı. Umarım onu öldüren pislik bir an önce bulunur!"

Hepimiz bu sözlere katıldığımızı belirterek kafamızı salladık. Arya biraz soğumuş kahvesinden birkaç yudum aldıktan sonra konuşmaya devam etti.

"Bu arada, benden de şüpheleniyor olabilirsiniz ki bunu çok normal ve doğru karşılarım. Çünkü ortada on yıldır bulunamamış bir katil var, Aslı'yı öldüren çok yakın olduğu biri bile çıkabilir, ki benim düşüncem bu şekilde. Aslı öldüğünde ben hastanedeydim, kayıtlardan da ulaşabilirsiniz. Zaten gittiği dershaneyle herhangi bir bağım yoktu.

Şüphelendiğim kişilere gelirsek, bildiğim kadarıyla Aslı'nın bir erkek arkadaşı vardı. Kim olduğunu ben de bilmiyorum, kimseye söylemiyordu. Ben Aslı öldükten sonra Aslı'nın sevgilisi olabilecek birisiyle hiç karşılaşmadım, insan sevdiği kız öldüğünde hiçbir şeyi düşünmeden acısını yaşamaz mı?

Bilmiyorum bundan haberiniz var mıydı ama ben en çok Aslı'nın sevgilisinden şüpheleniyorum."

Arya'nın söyledikleri hepimizi şoke etmişti. Bunu hiçbirimiz bilmiyorduk. Cenk gerginlikle konuştu. "Arya bu söylediğin bizim için çok önemliydi. Sayende biraz daha yaklaşmış olduk Aslı'nın katilini bulmaya. Bu kişinin ismini bilmediğini söyledin ama hiç karşılaştınız mı? Ya da Aslı nasıl biri olduğunu betimledi mi hiç? Hatırladığın küçük bir detay bile bize büyük ilerleme kaydettirir."

Arya hüzünle konuştu. "Maalesef hayır, Aslı onun hakkında çok konuşmazdı, hiç karşılaşmadık da." Hüzünle gülümsedim. "Çok teşekkür ederiz Arya, bize çok yardımcı oldun."

Arya'da burukça gülümsedi. "Asıl ben sizlere teşekkür ederim, Aslı'nın katilini aradığınız için." Arya'nın annesine de burukça gülümseyerek teşekkür ettiğimizde o da bize içtenlikle gülümsedi. "Ne yaptım ki? Ben de kendi adıma Aslı'nın hakkını savunduğunuz için teşekkür ederim. Yolunuz düşerse yine bekleriz, size her zaman kapımız açık."

⛤⛤⛤⛤

 

Eve geldiğimizde önce biraz konuştuk. Hepimiz Aslı'nın katilini bir an önce bulmak istiyorduk, bu yüzden gün içinde durmadan araştırmaya devam etmeye karar vermiştik.

Konuştuktan sonra hep birlikte araştırmaya koyulduk. Masal ve Deniz günlüğü okuyup önemli bir bilgi bulmaya çalışırken, ben, Cenk ve Lalin Aslı'nın şiirlerini okuyarak anlamlar çıkarmaya çalışıyorduk. Burak ve Kumsal ise fotoğraf albümünü inceleyip Arya'nın anlattığı, Aslı'nın sevgilisini bulmaya çalışıyordu.

Tamamen odaklanıp önümdeki şiirden anlamlar çıkarmaya başladığım sırada telefonumun çalmasıyla elimdeki kalemi bıraktım. Numarası kayıtlı olmayan birisi arıyordu. Lalin kim olduğunu sorduğunda onun sorusunu hızlıca cevapladım. "Bilmiyorum." Gerginlikle telefonu açtığımda konuşan kişinin tanıdık biri olduğunu ses tonundan anladım. "Gece Kaya ile görüşüyorum değil mi?"

"Evet?"

"Gece ben Aslı Göktaş'ın babası, Aral Göktaş." Tahminim doğru çıkmıştı. Arayan Aral Göktaş'tı. Hızlıca telefonu hoparlöre aldım. Cenk fısıldayarak konuştu. "Ses kaydına alıyorum, yasal değil ama belki işimize yarar..." Cenk'i hepimiz sessizce onayladıktan sonra Aral Göktaş'ın diyeceklerini dinlemeye başladık.

"Uzatmadan konuya gireceğim, sanırım siz benim dediklerimizi kafalarınızın içine iyice yerleştirememişsiniz... Size Aslı'nın katilini aramayı bırakmanızı söylemiştim. Aslında anlaşılmayacak bir cümle değil, aklı olan herkesin kavrayabileceği bir cümle! Aslı pislik ve berbat bir insandı ve hak ettiğini buldu, ayrıca onun sizinle herhangi bir kan bağı yok, sizi ilgilendiren bir şey yok, Aslı'yı bırakıp kendi işinize bakın yoksa neler olacağını görürsünüz!"

Bu adam beni delirtiyordu, o kadar sinirlenmiştim ki bağırmaya başladım. "PARDON DA SEN KENDİNİ NE SANIYORSUN YA! SEN KİMSİN DE BENİ TEHDİT EDİYORSUN! SENİN KULAKLARIN DUYUYOR MU NE DEDİĞİNİ, ASLI SENİN KIZIN!

BİR KERE DAHA BENİ VEYA YANIMDAKİ İNSANLARI SAKIN TEHDİT ETMEYE KALKMA, SAKIN! BEN SENİN GİBİ, İNSANLARI TEHDİT EDİP KÖŞEYE SİNMEM, BİR ŞEY YAPACAKSAM YAPARIM, BU YÜZDEN BU SANA SON UYARIM, SAKIN BİR DAHA NE BENİ NE DE YANIMDAKİ İNSANLARI ARAMAYA, KONUŞMAYA HATTA YANIMIZA YAKLAŞMAYA BİLE KALKMA, YOKSA KENDİMİ TUTMAM!"

Sinirle telefonu kapattığımda duvara yumruk attım. Evet, sinirlenince saçmaladığımı bende biliyordum fakat şuan sinirimi alabilecek tek şey buydu. Cenk beni omuzlarımdan tutarak durdurduğunda sinirden burnumdan soluyordum. "CENK, BU ADAM BENİ ÇILDIRTIYOR!"

Cenk omzumdaki ellerini gevşetmeden konuştu. "Sadece seni değil, hepimizi çıldırtıyor ama sakin ol, şu an ona değil kendine zarar veriyorsun." Lalin'de hızlıca aramıza girdi. "Cenk haklı Gece, yanımda olsa o adamın boğazına yapışırım ama o pislik burada değil, sen şu an sadece kendine zarar veriyorsun!"

Haklılardı, bu yüzden bir süre derin nefesler alıp vererek sakinleşmeye çalıştım. "Tamam, sakinim." Dağılan saçlarımı düzelterek derin nefesler alıp vermeye devam ederken telefonum çaldı. "Yine o adam arıyorsa çok kötü olur!" Sinirle telefonumu alıp arayan kişiye baktım. Yine numarası kayıtlı değildi. Sinirle aramayı yanıtladım ve hoparlöre aldım.

"Gece merhaba, ben Aslı'nın annesi Burcu Göktaş... Az önce Aral'ın yaptıklarından ötürü senden onun adına özür dilerim. " Sinirle konuştum. "Özür dilemesi gereken kişi sen değilsin! Ayrıca burada benden özür dileyeceğine kocanla konuşup çağ dışı zihniyetini bir nebze değiştirmeye çalışmak çok daha faydalı olacaktır!

Kusura bakma ama senin kızın öldü! Kim olursa olsun birinin ölen kızın hakkında böyle konuşmasına izin vermemelisin, veremezsin! Bir insan bağırarak haklı çıkmaz, bunu öğren! Bağırıp çağırması, onu haklı çıkarmıyor!

Kendini bir şey sanıp insanlara bu şekilde davranmasının sebebi etrafında olan sen ve senin gibi insanlar! Sırf bağırdığı için çenenizi kapatıp susarsanız böyle insanlar kendini dünyanın kralı sanmaya devam eder! Bir daha Aslı ile ilgili olmadıkça ikinizde beni ve yanımdaki insanları aramaya kalkmayın!" Telefonu yüzüne kapattığımda bir süre gözlerimi kapatarak soluklandım. Kendime gelip sakinleşmeli ve Aslı'nın katilini bulmak için araştırma yapmaya devam etmeliydim. Başımda bekleyen kızlara, Cenk'e, Deniz'e ve Burak'a dönerek konuştum. "Tamam, iyiyim ben! Hadi araştırmaya devam edelim."

Hepimiz yerlerimize dönerek araştırmaya devam ettik. Yaklaşık bir saat sonra Deniz heyecanla konuştu. "Sanırım bir şey buldum!" Merakla yanına gittiğimizde konuşmaya devam etti. "Aslı günlükte Beria Acar diye bir kızdan bahsediyor. Bugün yerini bulup konuşmaya gidelim diyeceğim ama akşam oldu. Yarın görüşmeye gitmek daha mantıklı geliyor bana."

Hepimiz ona katılmıştık. Kafamı sallayarak konuştum. "O zaman şimdi evlere dağılarak uyuyalım, sabah erkenden kalkar Beria'yla konuşmaya gideriz. Burak ve Deniz, siz yine Cenk'e geçin, biz kızlarla buradayız zaten."

Burak oturduğumuz koltuktan kalkarken konuştu. "Tamamdır, iyi geceler herkese." Kumsal ve Masal gülümsedi. "İyi geceler." Lalin her zamanki enerjik sesiyle odaya ilerlerken konuştu. "İyi geceler!" Cenk ve bende iyi geceler dilediğimizde erkekler karşı daireye geçmişti, kızlarla odalara dağılarak yataklarımıza girmiştik. Lalin bana sarılarak uykuya daldığı sırada kötü düşüncelerimden sıyrılmaya çalışarak Lalin'e sarıldım. Umarım yarın her şey güzel giderdi ve Aslı'nın katilini bulma konusunda yol kat edebilirdik.

İçimden bir ses Aslı'nın katiline ve sona oldukça yaklaştığımızı söylüyordu. Tek korkum bu yolun sonunda kaybolmaktı çünkü içten içe Aslı'nın katilini bulmanın beni uçurumun dibinden kurtaramayacağını, aksine o uçurumdan aşağıya iteceğini biliyordum.

Umarım her şey sarpa sarmazdı ve altında kaldığımız enkazdan yavaş ama güçlü bir şekilde çıkabilirdik. Karmakarışık düşüncelerim yerini yorgunluğa bıraktığında uykunun beni ele geçirmesine izin vererek gözlerimi kapattım…

Düşünceleriniz neler?

Loading...
0%