Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@zeynepozsoy

Anne!" Mavi annesine sarılarak ağlamaya başlamıştı. İçi dışına çıkmıştı resmen. "Kızım ne oldu? İyi misin?" Kafasını iki yana salladı. Arkadaşlarıyla birlikte gördüklerinden sonra bayılma derecesine gelmişti. "Anne çok kötü şeyler oldu." Kan çanağına dönen gözlerini sildi. Yanında peçete olmadığından her bir tarafı salya sümük olmuştu.

 

"Rıfkı bey neler oluyor? Neden polisler çevirdi okulu?" Etraf karman çormandı. Bir sürü öğrenci bahçedeydi. Polisler şimdi okulun çevresine branda çekmişti. Mavi'nin annesi gibi birçok veli de okula gelmişti ancak onlar buraya giriş yapamamıştı. "Ecem hanım sizi dışarı alabilir miyiz?" dedi sorusuna yanıt vermek yerine. "Kızımı asla yalnız bırakmam." Müdür, Mavi'nin annesiyle muhatap olmak istemediği için durumu direkt polislere bildirmişti. Şu an kimseyi çekemeyecekti. Tek derdi vardı. O da okuluydu. Okulun itibarıydı.

 

"Hanımefendi çocuklar birazdan karakola ifade almak için götürülecek. O zaman kızınızı görürsünüz." Kadın polislerden biri Mavi'nin annesini tutarak oradan çıkarırken Çınar ve Alara Mavi'nin yanına gelmişlerdi.

 

"Mavi kendini parçaladın." Alara arkadaşının koluna girip onu banka oturtmuştu. "Rüzgar gitti. Artık yok Alara." Gözlerinde yaş, bacaklarında hal kalmamıştı. "Bunu yapan kişiyi bulacağız. Rüzgar'ı öldüreni bulacağız." Kendisine inanamayarak kurmuştu cümlelerini. Yaşadıklarına da inanamadığı için arkadaşını da teselli etmeyi başaramıyordu. "Ben Sena Nur'u arayayım. Siz buradan bir yere kaybolmayın. Karakola aynı araba da gidelim." İkisi de onu onaylarken Çınar oradan ayrılmıştı.

 

Rüzgar'ın hırsları yüzünden tüm okul bu haldeydi.

 

Saat gece 12'ye gelmişti.. Okulun ortasında poşete konulmuş bir ceset ve çevresinde bir sürü ekip vardı. Poşet ambulansa yüklenirken Mavi ayağa kalkar gibi olmuş ama Alara onu tutmuştu. "Beni bırak. Alara beni bırak!" Canla başla ambulansa gitmeye çalışıyordu. "Kendine gel." Omuzlarından tutup onu kendisine çevirmişti. "Alara," dedi zorlukla. "Se-sevgilimi götürüyorlar. O benden çok uzaklara gidiyor. Buna izin veremem." Sesi çatlamıştı. Bitap düşmüştü kızcağız. "Mavi çok özür dilerim ama alışmak zorundasın. Gerçekleri kabullenmelisin."

 

"Hayır, Alara yapamam." Gözlerini kapattı ve çeşmelerden daha çok yaş akmasına izin verdi.

 

İkisi oldukları yerde dururken Çınar Efe, Sena Nur'u da bulup getirmişti. "Birbirimizden ayrılmayalım. İfadelerimizi alacaklardır. Ne biliyorsak doğru bir şekilde anlatalım." Çınar kızları uyarırken birkaç polis onlara doğru gelmişti. "Gençler şimdi hep birlikte karakola gidip ifadelerinizi alacağız. Hiç korkmayın. Arkadaşınızı da kim öldürmüşse onu yakalayıp adalete teslim edeceğiz." Polis tek tek onlara baktı ve devam etti. "Sizden tek bir ricamız var o da neler olup bittiğini düzgünce anlatmanız."

 

"Elbette size yardımcı olmak için elimizden geleni yapacağız. Bundan hiç şüpheniz olmasın." Çınar Efe herkesin adına konuşurken polislerle birlikte arabaya ilerlemişlerdi. Sonbaharın rüzgarı ise hiç bu kadar sert ve hüzünlü esmemişti.

.......

"Sıra sen de Mavi." dedi Alara. "Yapabileceğimi sanmıyorum." Olayın üzerinden saatler geçmişti fakat Mavi'nin durumu aynıydı. Dili düğümlenmesine rağmen yine de ayağa kalktı ismi tekrar edilmeden. Ayaklarını sürüye sürüye içeri girilmesi beklenen kapının önüne geldi ve derince bir nefes aldı. Zor dakikalar onu bekliyordu.

Sandalyeyi çekip oturdu. "Arkadaşlarının anlattıklarına göre sen Rüzgar'ın sevgilisisin. Bu doğru mu?" Kafasını aşağı yukarı salladı. "Evet, öyleyim." dedi. "En çok senin ağlamandan belli zaten." Bir bardak su verdi Mavi'ye. "Şimdi olanları güzelce anlat kızım. İddia meselesi geçmiş sanırım. Onların adlarını bir de senden duyalım."

"Bade Gül Avcı, İlker Şimşek ve Poyraz Ali Kılınç. Bu üçü köşke gitmemiz için ortaya iddia attı ama Rüzgar'ı kışkırtan kişi sadece Poyraz Ali'ydi. O, Rüzgar'ın huyunu bildiği için üzerine yürüyüp ortalığı karıştırdı."

"Rüzgar'la bir alıp veremediği mi var?"

"Hayır, yok."

"Belki de sen bilmiyorsundur. Rüzgar sana söylemek istememiştir."

"Olabilir." dedi ve aklındakileri toparladı. Eve girdikten sonra neler yaşadıklarını düzgün bir şekilde anlatması gerekiyordu ancak başarabileceğinden emin değildi.

Sudan birkaç yudum aldı ve boğazını temizledi. "Poyraz'ın kışkırtmasıyla Semercioğlu köşküne gittik. Kendisi Rüzgar'ın Instagram'dan canlı yayın yapmasını istemişti. Neredeyse tüm okul da bizi takip ettiği için Rüzgar yayın yapınca bayağı bir kişi katıldı. Biz de evden izliyorlar zannediyorduk ama onlar da orman da bir yerlerdelermiş. Poyraz'ın saçmalıklarından dolayı buraya kadar gelmişler." Buna hala hayret ediyordu.

"Köşke girer girmez el fenerlerimizi çalıştırdık. Sonra da gruplara ayrılmaya karar verdik. Rüzgar ve Çınar Efe birlikte hareket ederken biz de 3 kız birlikte köşkü gezmeye karar vermiştik. Şu son günler de Rüzgar'la aramız açıktı ve ben de düzeltebilmek için elimden geleni yapıyordum. Köşkte de onunla konuşabilmek için Çınar Efe'ye mesaj attım. Yerlerini sordum ve ondan uzaklaşmasını istedim. Ben gidecektim çünkü." Gözleri yeniden doldu. Saatlerdir ağladığı için acıyordu ama bir türlü gözyaşlarını durduramıyordu.

"Hepsi benim yüzümden! Rüzgar'la konuşmak için bu kadar ısrarcı olmasaydım başına bir şey gelmeyecekti." Artık yağmur bulutlarında ki damlacıklar daha hızlı yeryüzüyle buluşuyordu.

Rüzgar'ın kendisine neler dediğini çoktan unutmuştu. Sadece güzel anıları zihninde tekrar edip duruyordu. "Kendimden nefret ediyorum! Ben iğrenç bir insanım." Saçlarını dibinden tutup çekiştirdi. Canının yanması umurunda dahi değildi. Suçluydu ve cezasını çekmeliydi.

"Sakin ol kızım." Karşısında oturan polis kapıdakine baktı. "Onun daha sonra ifadesini alalım. Bir sakinleştirici almasını sağlayın." diyerek Mavi'yi çıkarttı. Öğrencilerin Rüzgar'dan etkilenip kötü olabileceklerini düşünerek sağlık ekiplerinin de karakola gelmesini istemişlerdi neyse ki.

"Mavi iyi misin?" diyen Sena Nur da onunla gitmek istedi ancak polisler izin vermeyince kalmak zorunda kaldı. Mavi'yi bir odaya götürüp sağlık ekipleriyle yalnız bırakırlarken sıradaki sorgulanacak kişi çağırıldı.

"Mavi çok kötü durumda." Alara pislenen tırnaklarına bakamayacak kadar endişeliydi. Rüzgar'ın o halini gördükten sonra neredeyse fenalık geçirecekti zaten ama Mavi için ayakta kalmaya çalışmıştı. "Şu sorgu işi bitse de bizi bir bıraksalar keşke." dedi Sena. "Bizi kolay kolay bırakmazlar. Rüzgar'la birlikte olan bizdik. Baş şüpheliler de biz oluyoruz."

"Ne yani biz hapse mi düşeceğiz?"

"Alara suçlu olduğumuzu söylemedim. Şüpheli olduğumuzu söyledim. Rüzgar'ı öldüren kişiyi bulana kadar bizi salmazlar. Bıraksalar bile eminim ki bizi gizlice takip edip dinlerler." Çınar, Alara'yı yeterince korkuttuktan sonra sustu ve yere sabitledi gözlerini. Kabus gibi bir gece yaşıyorlardı ve hiç bitmeyecek gibiydi.

"Ben çok korkarım ama." Tek o değil herkes çok korkmalıydı.

Koridorlardan bir sürü polis geçiyordu. Okulda ki tüm öğrenciler de burada olduğu için ekstra kalabalıktı. Koridorda ki klimadan mıdır nedir bilinmez üşümüşlerdi sanki. Hepsi sabit durduğu için bedenleri üşümeye müsait bir duruma gelmiş de olabilirdi.

"Annemle babama haber vermeleri gerekmiyor muydu? Mavi'nin annesi geldi ama bizimkiler hala yok." dedi Sena Nur. "Belki gelmişlerdir. Sorgulama bittikten sonra görüştürürler." Çınar Efe cevap verirken Alara iç çekmişti. Telefonu elinden alınmıştı. Hiçbir şeyle ilgilenemiyordu. Bomboştu. "Müdür bey ailelerimize haber vermedi kesin. O adamı zaten sevmiyordum. Kebap yemekten başka bir şey yapmıyor." Sena Nur kendi kendine söylenmeye devam ederken Poyraz Ali çıkmıştı sorgudan.

"Hepsi sizin yüzünüzden oldu. Rüzgar sizin yüzünüzden şu an yok." Çınar Efe öfkeyle konuşurken polis araya girmişti. "Uzaklaşın birbirinizden! Burası çocuk parkı değil." Çınar Efe o an bir şey yapamasa da daha sonra bunun hesabını onlardan soracaktı.

O sırada da müdür birine ulaşmaya çalışıyordu. Eski arkadaşlarından biri. Onunla çok önemli bir şey konuşması gerekiyordu. Biliyordu burası yeri değildi ama bekleyemezdi de. Polislerden hayır gelmeyeceği için kendi yöntemleriyle katili bulacaktı ama önce o arkadaşına ulaşmalıydı. Veliler başının etini yerken kaçmak zorunda kalmıştı. Şu an tam olarak nerede olduğunu da bilemiyordu. Bir çemberin içinde sıkışıp kalmıştı.

"Alo Ersin? Ersin sen misin?" Sesinin olduğundan yüksek çıkmasıyla yutkunmuştu. "Evet, benim. Siz kimsiniz?" Doğru kişiyi bulduğu için sevinçten havalara uçacaktı. "Benim, ben Rıfkı Şan. Tanıdın mı?" dedi. "Evet, tanıdım Rıfkı. Ne oldu? Hayırdır neden aradın?" Hemen de anlamıştı ona ihtiyacı olduğunu. "Müdürlük yaptığım okuldaki öğrencilerden biri öldürülmüş. Sabahtan beri okulun adı çıkmasın diye görüşmeler yapıyorum ama cinayet açığa kavuşmazsa daha fazla direnemeyeceğim. O yüzden senden yardım istiyorum."

"Ben ne yapabilirim ki?"

"Bana 1 yok o yetmez 2 dedektif bulabilir misin? Bir zamanlar sen de bu işi yapıyordun bulman çok zor olmaz diye düşünüyorum."

"Bu mal mı ki hemen bulayım Rıfkı?"

"Lütfen şu kardeşini dertten kurtar. Ufak tefek bir sorun olsa ben zaten hallederim ama bu sefer ki bir cinayet ve polisler katili bulabileceklerinden emin değiller."

"Şüpheliler belli mi?"

"Baş şüpheliler var fakat okuldan başka birilerinin de yapma ihtimali var. Ben sana kısaca şöyle söyleyeyim tüm okul şüpheli."

"İşimiz zor desene. Ben yine de sorup soruşturayım. Sana sonra dönerim."

"Sağ olasın kardeşim." dedikten sonra kapatmışlardı.

İşleri gerçekten çok zordu.

"Rıfkı bey nerelerdesiniz siz?" Mavi'nin annesi yine bir yerlerden çıkmıştı. Bu kadından kolayca kurtulamayacaktı. "Buradayım, Ecem hanım." Gülümsemeye çalışması onu itici gösteriyordu. "Çocuklarımızın neden burada olduğunu açıklayacak mısınız artık?" dedi. "Açıklanacak bir şey yok hanımefendi. Kızınız arkadaşlarına uyarak köşke gidiyor ve arkadaşlarından biri ölüyor. Şu an sorgu da olması gerek."

“Benimle dalga mı geçiyorsunuz Rıfkı bey?” dedi. “Neden dalga geçeyim? Olanı söylüyorum işte.”

Mavi’nin annesi duyduklarına gerçekten inanamıyordu. Bu okula yıllık olarak verdikleri parayı düşündükçe kriz geçirme raddesine geliyordu. “Sizi şikayet edeceğim. Böyle saçma sapan şeylerin yaşanmasına nasıl izin veriyorsunuz?” Zaten herkes gergindi bu kadının üzerine gelmesi onu daha çok geriyordu. “Ecem hanım olay okul dışında yaşanmış. Ben bu konu da ne yapabilirim?” İnsanlara laf anlatmanın zor olduğunu en iyi öğretmenler bilirdi.

“Ben anlamam Rıfkı bey benim kızımı buradan kurtaracaksınız. Daha çok küçük o. Karakol köşelerinde kalmasına izin veremem.” Kadın konuşurken müdür kendisine gelen mesaja kısaca göz atmıştı. “Siz burada çene çalacağınıza kızınızla ilgilensenize. İfade verirken fenalaşmış. Sağlık ekiplerine teslim etmişler.” dediği an Mavi’nin annesi telaşa kapılmıştı. Kızını Türkiye’nin en iyi kolejlerinden birinde okutuyorlardı ama başlarına gelen şey devlet okullarında bile yaşanmayacak türdendi. Mavi’yi koleje vermekle kötü mü yapmışlardı?

“Sizinle sonra görüşeceğiz müdür bey.” Bakışlarının korkunçluğunu gören Rıfkı korkmuştu. Bu kadın olmasa bile bir başkası kendisini çiğ çiğ yiyecekti. O dedektiflerin bir an önce buraya gelmesi gerekiyordu.

Gecenin bir vakti yüzlerce kişi çaresizce karakolun bahçesinde oturuyordu. Bu soğuk gece sabaha hiç kavuşmayacak kadar kasvetliydi.

Çınar Efe, kız arkadaşlarını koruyabilmek için ayakta duruyordu. Onları salsalar o da bir köşe de oturup için için ağlayacaktı. Arkadaşının cenazesine katılıp katılamayacağından emin bile değildi. Çok fena oyuna getirilmişlerdi. Her seferinde Rüzgar’ın hırsları yüzünden istemeyecekleri şeyler yapmışlardı. Belki de bunu yaptıranlar arkadaşının başına bir şey gelmesini istemişti ve başaramayınca da bir plan kurmuşlardı.

Kafasında kira vermeden yer edinen fikirlerle boğuşmaya devam ederken gökyüzünde kayan yıldız kendisine göz kırpmıştı adeta. Herkesin bir yıldızı olduğunu söylerlerdi. Ölünce de o yıldız kayıp gidermiş. Bu yıldız da arkadaşının yıldızı mıydı?

 

Rüzgar’ı o şekilde gördükten sonra gözlerini her kapattığında saatler önce ki sahne oynuyordu. Mavi’nin çığlıkları ve en yakın arkadaşının kanlı bedeni…

 

“Bu daha ne kadar böyle sürecek? Daha ne kadar burada bekleyeceğiz?” dedi Alara. Bunu ona anlattığını sanıyordu fakat o anlamamış gibi görünüyordu. "Alara söylenmek yerine beklemeni tavsiye ederim. Rüzgar öldü ve yanında biz olduğumuz için bırakmaları çok zor. Dua et de katil yakalansın.” Mala anlatır gibi anlatmıştı. Anlayıp anlamamak da Alara’ya kalmıştı artık.

 

“Sorgular sabaha kadar sürer herhalde.” dedi Sena Nur.

Kantin de sıralarını beklerken ki hallerine benziyorlardı. Evet, bir sıra vardı ancak sonra ki kişinin kim olduğu belli değildi. Bu da işin içine gerginlik katıyordu.

“İkiniz de konuştukça içim kararıyor. Susar mısınız artık?” Alara’nın gereksiz çıkışmasına ikisi de aldırış etmemişti. Memnun oldukları için konuşmuyorlardı zaten. Sustukça delirecek gibi oluyorlardı. Ortada bir ceset vardı ve bunun sorumlusu ya içlerinden biriydi ya da köşkün dışında onları dört gözle bekleyen öğrencilerden biriydi ama işte kimdi? Asıl önemli olan buydu. Suçlu kendisini çok güzel gizliyordu. Şu zamana kadar herkes tek tek girip çıkmıştı. Birini dahi kelepçe ile görmemişlerdi.

Mavi ise şimdi daha iyiydi. İfade sırasında anlattıklarından dolayı aynı şeyleri tekrardan yaşadığını hissedip kötü olmuştu. Sağlık ekipleri sayesinde ayaktaydı ve şu anda annesinin yanında olması ona güç veriyordu.

“Bebeğim merak etme seni en kısa süre de buradan kurtaracağım.” Kızının saçlarını okşadı ve bir öpücük kondurdu. “Ama anne Rüzgar gitti.” Sesi boğuklaşmıştı. Güzel kızı bir çocuk için ne hale gelmişti? Yüzü bir domates kadar kırmızıydı. Gözlerinin altında ise küçük tepecikler oluşmuştu. “Mavi seni anlıyorum kızım ama kendini yeterince mahvetmedin mi? Rüzgar’ın hayatında olmadığı gerçeğini kabullenmek zorundasın. Ne kadar çabuk kabullenirsen senin için o kadar iyi olur kızım.” Mavi annesine baktı gerçekten ciddi mi diye. Gerçekten de ciddiydi. “Seni eve götürelim artık. Hasta falan olacaksın.”

“Kolayca gitmeme izin verirler mi sence? Belki katil benim.”

“Saçma saçma konuşma. Ayrıca tanıdığım var. Bir şekilde hallederim ben.”

“Arkadaşlarım ne olacak?”

“Onların da kendi aileleri yok mu? İlgilensinler bir zahmet.”

En azından arkadaşlarına veda etmesine izin verirdi diye düşünüyordu Mavi. “Sen arabaya geç. Ben de birazdan gelirim.” diyen annesini onaylarken ifade vermek için getirildikleri yere gitti. Arkadaşları bıraktığı gibi duruyordu. Zaman geçmişti ama onlar pozisyonlarını bile değiştirmemişlerdi. “Mavi? Mavi nasılsın?” Alara onu fark eden ilk kişi olmuştu. Sandalyeden kalkıp arkadaşına sarılmıştı. “Daha iyiyim. Merak etmeyin.”

“Nasıl merak etmeyelim?” dedi Sena Nur. Alara da sarılmayı çok uzatmadan Mavi’yi serbest bırakmıştı. Güzelim kız bir gece de kuş kadar kalmıştı. “İlaç mı verdiler?” Çınar Efe’nin sorusuna olumlu bir şekilde kafa sallamıştı. Biraz toparlamıştı ama bu iyi olduğu anlamına gelmiyordu. Zaten annesi de kızının durumunu kullanarak buradan kurtarmaya çalışacaktı.

“Rüzgar’ın annesiyle babası nasıl? Ne durumdalar?” dedi istemeye istemeye. Bunu sormak sanki hakkı değildi. “Bilmiyoruz ki. Buraya geldiğimizden beri kimseden haber alamadık. El pençe duruyoruz.” Hala Rüzgar’ın öldüğüne inanamıyordu Çınar. Aslında o tek değildi. Hepsi inanamıyordu. Arayıp da ‘ben ölmedim.’ diyecek zannediyorlardı.

Aralarında konuşma devam ederken müdür koridorda duran öğrencilerin bir araya toplanmasını istedi. Söyleyecekleri vardı.

 

____

Sizce nasıl gidiyor kitap🥺

Fikirlerinizi lütfen belirtin❤️❤️

 

Loading...
0%