Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@zeynepozsoy

“Bugün öğle yemeğinde karnabahar varmış. Şaka gibi insanlar gerçekten.” Alara’nın şikayetçi olduğu konuyu dikkate almayıp tabldotta ki yemeği yemeye devam ettim. Bir gün bir şeyi beğendiğini görürsem dişimi kıracaktım. “Alara otur ye.” Sena Nur benim gibi yemeği kabullenip yerken Alara telefonuyla ilgileniyordu. “Yemek mi söylesem?” diye düşünmüş ve bakışları yön değiştirmişti.

“Canım!” deyip sevimsiz bir gülümsemeyle arka tarafa ilerledi. “Senin baban lokanta da çalışıyordu, değil mi?” Şu an o ne alakaydı? “Babana söylesene bana bir hamburger getirsin. Parası neyse 2 katını öderim.” Yemek yiyen sessiz bir kıza neden bulaşıyorlardı? Hem böyle gereksiz bilgileri nereden biliyordu?

Alara’nın bulaştığı kız kafasını eğmiş bir şekilde yemeğini yerken aslında ne kadar zorlandığını görebiliyordum. Ağlamamak için kendisini zor tutuyordu.

“E hadi arasana babanı. Ne duruyorsun? Hak ettiğinden fazlasını vereceğim ona.” Yeterince saçmaladığı ortadaydı ama neden kimse sesini çıkarmıyordu? Bu rezilliğe tahammül edemeyecektim. Kızı korumak istiyordum ama bunu yaparsam da onları karşıma alacaktım. Ne yapacaktım ben? “Babam buraya gelemez.” dedi yutkunarak. “Neden gelemez? Ben parasını verdikten sonra her yere gelebilir.” Kıza doğru eğildi. “Özel okulda tam burslu okuduğunu unutup bizi kendinle bir tutma. Aptal burslu!” Korkunçtu!

“Alara neden böyle davranıyor?” dedim Sena’ya. “Geçenler de bu kız yanlışlıkla üzerine su mu ne dökmüş. O da hırsını alamadığı için onunla uğraşıyor. Boş ver birazdan susar.” Gereksiz bir meseleyi büyütmeye gerek var mıydı?

“Murat! Bu tarafa gelsene.” Mavi, Alara’yı takmadan o şahsı çağırınca parmaklarımı kütletmiştim. İster istemez bir raunda hazırlamıştım kendimi. “N’aber?” Mavi’ye yönelttiği soruya Sena da cevap vermişti. Murat Yalçın’ın suratını dahi görmek istemiyordum ama katil hakkında oturup konuşmamız gerekiyordu. Biliyorum içten içe o mu katil diye düşünüyorum ama yani onun bu kadar saçmalayacağına cidden inanmıyordum. Kafam da kuruyordum sadece. Bir de üstüne balo da kendisini affettirme çabasına girip bir de üstüne şarkı söyledikten sonra bir ne arayıp ne de sormuştu. Erkekler işte. Ben de ne bekliyordum ki?

“Ben de hamburger istiyorum Alara. Siparişi 2’ye çıkaralım.” Bade Gül’ün de ona katılmasıyla kızın üzerinde ki baskı artmıştı. Telefonumdan müdür beye mesaj çekmiştim bile ama o daha buraya gelmemişti. Zengin çocukların canı sıkılmasın diye susuyorsa cidden onu şikayet edecektim.

“Duygu ne yapıyorsun?” diyen Sena’ya, “Videoya alıyorum. Bunu internette paylaşıp tıklanma rekoru kıracağım.” dedim. Asla yapacağım bir şey değildi. “Hayır, bunu yapma.”

“Sana ne oluyor Murat Yalçın?” Tüm gözler ona dönmüştü. “Eğlencesi bu Murat. Bırak da kız videoya alsın.” Sena da beni destekleyince içim parçalanmıştı. “Öyle demek istemedim. Videoyu bu açıdan çekmesin. Güzel çıkmayabilir.”

“Haklısın. Duygu ayağa kalk. O şekilde daha net çıkar.” Haftalardır tanıdığım kızlar bugün beni şaşırtmak için mi böyle davranıyorlardı? Yoksa onlar hep böyle miydi? “Tamam, kalkıyorum.” dedim zorla. Ellerimin titrediğine yemin edebilirdim. Kızın ailesinin durumu iyi olmadığı için onunla alay ediyorlardı. Bu gerçekten berbat bir şeydi. Dayanamıyordum.

“Canım hamburger siparişi gelene kadar öğle arası bitecek. Biliyorsun öğretmenlerimiz dersteyken bir şeyler yememizi istemiyorlar.” Bade Gül konuşurken Alara da ona hak vermişti. Onların birbirini sevmediğini herkes biliyordu ama neden şimdi kankalarmış gibi hareket ediyorlardı? Konu zorbalık olunca güçlerini mi birleştiriyorlardı?

“Babamla dalga geçemezsiniz!” diyerek ayağa kalktığında Alara onu alkışlamıştı. “Varoş ve aynı zamanda gururlu. Geriye bir tek zengin koca kaldı. Onu da buldun mu tam bir yaz dizisi! Sen şimdi kendini Feriha falan da zannediyorsundur. Baban seninle iftihar ediyordur.”

“Ailem hakkında konuşmayı hemen kesmezseniz-“

“Kesmezsek ne olur? Ne yaparsın, ha?” Bade onun yakasını kavrayınca artık gerçekten de bir şeyler yapmam gerekiyordu. “Yoksa bizi susturur musun?” İkisi duruma gülerken beşlik çakmışlardı.

“Duygu güzel çekemiyorsun.” diyen Murat telefonu elimden aldı. “Ne yapıyorsun sen?” dedim sessizce. O da konuşmak yerine kaş göz işareti yaptı. Kızı kurtarmamız için küçük bir plan yapmıştı. Saniyeler içinde anlaşmayı başarmıştık.

“Alara! Ben de hamburger istiyorum ama ıslak olanından.” Aralarına ben de katılırken küçük düşürdükleri kızı onların elinden kurtardım. “O yüzden bu kızı bir güzel sulayalım.” Bir bardak suyu kızın yüzüne fırlatırken kendimi sıktım. Çok özür dilerim senden. “Bakın şimdi ıslak hamburger oldu!” deyip kahkaha atıp kızı kapıya doğru itmiştim. O da durmayıp koşarak çıkmıştı.

“Islak hamburger fikri hiç de fena değilmiş.” Alara kolunu omzuma koyup beni tebrik etmişti. İşte şimdi onlardan biri gibi olmuştum. “Duygu sende de hiç fena şeyler yokmuş.” diyen Bade Gül’e, “Ben de daha ne numaralar var bir bilsen.”

“En kısa zamanda görmek isterim.”

“Ben de göstermek istiyorum zaten.”

Yemeği yarıda bırakıp en yakın kızlar tuvaletine koştum. Tam da tahmin ettiğim gibi buradaydı ve ağlıyordu. Beni görünce de kendisini geri çekmişti. “Neden geldin? Yeterince eğlenemedin mi?” Çekinerek ona yaklaştım. “Amacım sana zorbalık yapmak değildi. Affet beni.”

“Hadi ya değil miydi? Bu da yeni numaranız mı? Bu sefer de kafamı klozete mi sokacaksın?” Cesaretini az önce gösterseydi durum şu an çok farklı olabilirdi. “Hayır, bir şey yapmayacağım. Sana yardım etmek için geldim.” Sakince ona yaklaşmaya çalışıyordum. Benden de korksun istemiyordum. “Kimseden yardım istemiyorum! Çık buradan.”

“Ben o zorbalardan biri değilim. Sana daha kötü şeyler yapmasınlar diye önlerine geçmeye çalıştım. Gerçekten kötü bir amacım yok.” Yavru bir ceylan kadar savunmasızdı. “Sana neden inanayım ki?”

“Haklısın ama sana kendime inandıracağım.”

Rıfkı bey olaya çok sonra dahil olsa da herkes dağılmıştı. Kendisi de bir kahraman gibi tam da zamanında yetişmişti neyse ki(!)

Ben de şu anda sırama geçmiştim. Bugün Melih ve Çınar Efe gelmemişti. Çınar hasta olduğu için gelmemişti. Melih’i ise bilmiyordum.

“Duyguuu! Videoyu bana atsana.” diyen Alara hırsını alamamıştı. “Murat kaydetmemiş. Artık başka zamana.” dediğimde gözleri o şahsı bulmuştu. “Murat sana inanamıyorum!” Abartılı bir tepki verirken çantamı karıştırmıştım. O durumla hiç alakadar olamayacaktım ki elime bir kağıt gelmişti. Yeni katlanmış beyaz bir kağıt…

İçini açıp sadece bir cümleden ibaret olan kağıdı okudum.

Okul çıkışı bahçe de buluşalım. -Murat Yalçın

Onunla inatlaşmak her zaman yapmak istediğim şeydi ama bu sefer yapmayacaktım.

“Merhaba gençler!” Matematik dersi de şimdi başlamıştı. “Benden sonra ki dersiniz felsefeydi, değil mi?” Hep bir ağızdan öğretmeni onaylarken dersi için çantasından bir şeyler çıkarmıştı. “Öğretmeniniz izin almış kendisi gelemeyecek. Ders bittikten sonra dağılabilirsiniz.” Maçlar da gol atıldığı zaman yaşanan sevince benzer bir sevinç yaşanmıştı. Sevinç dalgası sınıfın duvar tarafından başlayıp cam kenarına doğru sürerken ben de onlara ayak uydurdum.

Ve ardından da derse geçmiştik. Konuların cidden bu kadar zorlaşmış mıydı? Yoksa ben mi unutmuştum?

“Bu konuyu da bitirdikten sonra sizi bırakacağım.” dediği an tam bir öğrenci gibi matematik kitabını elime alıp konunun bitmesine ne kadar kaldığını kontrol etmiştim. 10 sayfaya yakın vardı. Çok güzel. Elimi yanağıma yaslayıp çok bir derdim varmış gibi dersi dinlemeye çalıştım.

Murat benimle ne konuşmak istiyordu acaba? Yine saçmalayacak mıydı?

Dersin bitiminde çantamı sırtıma taktıktan sonra sınıfın boşalmasını beklemiştim. Bizim sınıf haricinde herkes teneffüse çıktığı için bahçe de rahatça konuşamazdık.

Dersin boş olması bir nevi iyi olmuştu. Erkenden şununla işimi halledip evime dönerdim.

“Evet, ne istiyorsun?”

“Duygu ben okulun deposunda bir şey buldum.” Birdenbire merak sarmıştı etrafımı. “Ne buldun?” Bu bizi katile götürecek miydi? “Söyleyeceğim ama ondan önce sana anlatmak istediklerim var. Bunu kabul edersen bulduğum şeyden bahsedeceğim.”

“Ne anlatacaksın?”

“Bizim hakkımızda bilmen gereken şeyler var.”

“Murat yıllar öncesinde kapanan bir konuyu açmak sadece yüzümde kırık bir gülümseme oluşturur. Fazlası olmaz. Boşuna bir beklentiye giriyorsun.”

“Duygu yaptığım çocukça şeyden sonra çok pişman oldum. Sana yalan söyleyerek kendimden uzaklaştırmamalıydım çünkü bu benim suçum değildi. Babamın yüzünden olan bir şeyin suçlusu ben olamam.”

“Murat ya bulduğun şeyi bana söylersin ya da ben şimdi buradan giderim.” Benimle konuşmak için yine yalan söylüyordu. “Tamam, gitme. Ne gördüğümü söyleyeceğim.” Önüme geçip beni durdurdu. Çaresizliğini görebiliyordum.

“Hadi söyle bekliyorum.”

“Bir el feneri ve anahtarlık buldum.” dedi. “Önemli mi bu şimdi?” Hemen çantasına yöneldi ve bir şeyler aramaya başladı. “El feneri değil ama anahtarlık kana bulanmış.” Cümlesini bitirir bitirmez bir anahtarlık çıkardı. Lacivert, beyaz renkli ve T harfinde olan bir anahtarlıktı bu.

“Bence bu kan Rüzgar’ın kanı.”

T harfi yeniden karşımdaydı. Bir yerlerden çıkmaya devam ediyordu.

“Ama neden buraya koysunlar ki?” diye sordum. “Bilmiyorum.” Katil acaba polislerin geleceğini düşünüp bir kenara mı atmıştı?

“Sen neden depoya gittin ki?”

“Okulu aramak aklıma bir anda geldi. Öğrencilerin az tercih edeceği yerlere gezmeye karar verip bunlara denk geldim. Hatta Rıfkı bey de benimleydi. O da çok şaşırdı.” Yani bu katilin o olmadığı anlamına mı geliyordu? Yine de hemen güvenmemeliydim. “Okul da ne kadar T harfine sahip isim ve soy isimli insanlar varsa hepsinin bir listesini çıkarmalıyız.”

“Müdür beye söyleyelim bize hazırlasın o zaman.”

“Konuya çok ilgisiz gibisin. Bir problem mi var?” dedi. “Evet, var.”

“Peki sorun ne?”

“Sensin.” deyince sustu. Böyle yapınca üzerine giden de onu kıran da benmişim gibi görünüyordu ama kendi ağzıyla itiraf ettiği gibi beni aldatmıştı. Hala aldatmıştı diyorum. Biz hiç sevgili olmamıştık ki. O zaman aldatmış olmuyordu.

“Duygu bana izin verirsen ben aslında sana her şeyi açıklayacağım. O zamanlar çok küçüktüm ve bilmeden yanlış kararlar aldım. Şimdi de cezasını çekiyorum.” Kafasını eğdi. Suçlu olduğunun farkındaydı ama kurdukları cümle geçmiş ile bağdaşmıyordu. Saçmalıyordu. “Murat beni görünce geçmişi hatırlayıp pişmanlık duymuş olabilirsin ama yeni bir yalana gerek yok. Sana bundan sonra inanamam mümkün değil.”

“Anlıyorum ama ben de beni dinlemek isteyeceğin günü bekleyeceğim.” Havada ki oksijeni bitirmek istercesine içime çektim. “Tamam, sen bildiğini oku.”

Anahtarlık, Bade Gül’e gelen mesajlar, elektronik çakmak…

Katilin kısmen bir erkek olduğunu düşünüyordum.

“Adım adım yaklaştığımızı hissediyorum. Çok yakında onu yakalayacağız.” dedi. Benimle konuşmak için çabaladığını görüyordum. “Daha çok başındayız.” Gözüm hala anahtarlıktaydı. Cinayet senaryosuna eklemeler yapmalıydım. Bir çakmaktan sonra da bir anahtarlık yoluma çıkmıştı. “O kanın Rüzgar’a ait olup olmadığını öğrenmek için teste göndermeliyiz. Ondan sonra yapacaklarımızı düşünürüz.”

“Müdür bey de birilerini ayarlıyor. Ona verecektim ama önce senin görmeni istedim. Belki aklına bir şeyler gelir diye.”

“İyi yapmışsın.”

“Tamam, ben şimdi bunu müdüre vermeye gidiyorum.”

“Tamam, git.” Aramızda geçen saçma diyalogdan sonra o giderken ben de evimin yolunu tutmuştum. Doğru düzgün oturup gerçekten de birileri hakkında iyice düşünmeliydim ama ben bunu yapmıyordum. Yapamıyordum. Her yerden sesler geliyordu. Kafamda bir sürü ses dönüyordu.

Şimdi elimizde neler var bir bakalım!

Elektronik bir çakmak. Üzerinde de bir T harfi var.

Ve sonrasında bir anahtarlık.

Böyle düşününce de sanki biri beni oyalamak için bunları ortaya atıyormuş gibi geliyordu.

Hem mantar panomda ki fotoğraflara hem de elimde ki çakmağa bakarken bir anlık dalmıştım. Tam o sıra telefonum çalmış ve ben de irkilmiştim.

Yabancı bir numaraydı. Temkinli bir şekilde açıp kulağıma götürdüm.

“Alo? Duygu sen misin? Ben Bade.” Bade mi? Neden beni arıyordu ki? “Evet, benim. Nasılsın Bade?” dedim. “İyiyim canım. Sen nasılsın?” Şu faslı çabuk geçip direkt sadede gelmesini istiyordum. “Ben de iyiyim.” Ne gibi bir amacı vardı acaba? Yoksa telefonunu kurcaladığımı anladı mı?

“Senden bir iyilik isteyecektim.”

“Buyur canım ne isteyeceksin?”

“Şu çektiğin video var ya. Onu bana atabilir misin? Editleyip atacağım.” Videoyu aslında kaydetmediğimizi herkesin duyduğunu sanıyordum. Bu video da ne vardı da bu kadar çok istiyorlardı? “Biliyorsun o kızı yemekhaneden atmak için telefonumu Murat’a vermiştim. O da videoyu kaydetmemiş maalesef.”

“Neyse bir tane daha çekeriz. Ben aslında sana başka bir şey söyleyecektim. Mavi’yle çok takılma. O kız biraz kaçık.”

“Anlamadım. Kaçık mı?”

“Sevgilisiyle benim onu aldattığımızı sanıyordu. Son zamanlar da Rüzgar’a o kadar sardı ki çocuk hayatından bezdi. Hatta Rüzgar’ı öldüren o bile olabilir.” Durup dururken neden böyle bir şey anlatma gereği duymuştu? Tam da ben cinayeti düşünürken. Beni yönlendirmek istiyordu sanki. “Yok canım o kadar da değil.”

“Ben çok ciddiyim Duygu. Okulda ki kime sorsan sana durumdan bahseder.” Ama benim kulağıma hiç böyle şeyler gelmemişti. Yalan söylüyor olabilir miydi? “Yani onunla arkadaşlık etmememi mi istiyorsun?” dedim emin olmak için. “Senin iyiliğin için söylüyorum. Yine de sen bilirsin tabii.”

“Anlıyorum.” diye mırıldandım. “Aslında bir şey daha söylemek istiyorum.” Sesi biraz sinirli gibi geliyordu. “Hepsi İlker yüzünden! Ama o benim arkadaşım söylemek zorundayım.” Bu sefer de ağlamaklıydı. Bir karar ver Bade Gül. “İlker’le seni balo da tanıştırdım ya. Seninle görüşmek istiyor. O gün sen onu reddedince çok üzülmüş.”

Başımda ki erkeklerin sayısı an itibariyle 2’den 3’e çıkmış bulunmakta. Tebrik ederim Duygu. Bu yaşta 3 erkek!

“Şu anda biriyle görüşmeyi düşünmüyorum. Bunu İlker’e iletirsen sevinirim.”

“Benim için bir şans ver lütfen. Çok ısrar etti. En azından bir kafe de kahve için.”

“Ama-“

“Lütfen Duygu. Bir şans ver.” Reddetmeye devam edersem o da ısrarcı olmaya devam edecekti ve ben akşam akşam kimseyi çekemeyecektim. 1-2 saat idare edebilirdim sanırım.

“Tamam, bunu bir düşüneceğim.”

“Teşekkür ederim.”

Aslında bu durum biraz da işime yaramaz mıydı? İlker bilmeden bana yardımcı olabilirdi. “O zaman ben şimdilik kapatıyorum. Sonra siz İlker’le konuşursunuz aranızda.” Tabii konuşurduk.

“Görüşürüz.” deyip telefonu kapattım. Birçok şey üzerime geliyor gibiydi. Dur durak bilmeyen hayatım her zaman ki gibi hızlıydı. Genç erkeklerin sevgilisi konumuna gelivermiştim bilmeden. Amma ballıydım!

 

 

 

 

 

 

 

 

______

Bir bölümün daha sonuna gelmiş bulunmaktayız💞

❤️✨

Loading...
0%