@zeynepss0_0
|
💥Yazarın gözünden💥
Elfida, sabah gözlerini zar zor açtığında saatin daha erken olduğunu fark etti ama yapacak bir şey yoktu. Çünkü bir kere uyandı mı bir daha uyuyamazdı, biraz yatakta sırt üstü uzanıp tavanla bakışmaya başladı. Birden zihnine dün gece, evinin karşısındaki sokak lambasının altında uyuya kalan adam geldi. Işık hızı ile yataktan çıkarak sokak lambasının olduğu sokağı gören pencereyi açıp, genç adamın hala orada olup olmadığına baktı. Haliyle genç adamı orada göremeyince içinde bilmediği bir sebepten dolayı burukluk oluşu verdi. Oysa ne çok isterdi, genç adamı orada görmeyi... Ama olsundu belki bir gün tekrar görüverirdi. Bir müddet sonra bahçeden gelen ses ile bu sefer gözlerini sesin kaynağına çevirdi ve genç adamı orada köpeği ile oynarken gördü. Birden deyim yerinde havalara uçacak gibi oldu ama durdu çünkü neden adamı gördüğüne bu kadar sevindiğini anlayamadı. Gözleri köpeği ile oynayan adama takılırken bir yandan da düşüncelere daldı, ona seslenen adamı dahi fark etmedi. Sahi adam hangi sırada pencerenin önüne gelip Elfida'ya seslenmişti ki? Elfida sonunda düştüğü rüyalar aleminden çıkıp genç adama döndü. Tam ağzını açıp konuşacakken genç adam önce davrandı "Öncelik olarak günaydın, ben hem teşekkür etmek hem de battaniyenizi vermek istedim." Diyerek ufak bir tebessüm sundu Elfida'ya, Elfida ise zorla da olsa adamın çehresinden gözlerini çekip kehribar rengi olan gözlerine dikerek. "Size de günaydın, teşekkür etmenize hiç gerek yok kim olsa aynısını yapardı." Genç adam çiçek bahçesinde ki solmuş çiçekleri bile canlandırabilecek olan güzel tebessümünü ortaya bırakıp " Olsun" dedi sonra ise, " Ayrıca hayır, yanlışınız var böyle bir mahallede kimse sizin gibi yapmaz. Gerçi mahallede yaşayan sadece siz varmışsınız gibi duruyor? size daha fazla rahatsızlık vermek istemem, tekrardan teşekkür ederim iyi günler." Deyip arkasını dönerek suç mahallinden uzaklaşmaya başladı, ama Elfida ''Teşekkür etmenize gerek yok gerçekten, evet haklısınız mahallede yaşayan tek insan benim. Size de iyi günler.'' Hafif bir tebessüm ederek elinde tuttuğu battaniyeyi de içeri alarak camı ve pencereyi kapatıp sırtını yan duvara yasladı. Gözlerini kapattığı gibi içinde oluşan his ile de kalbini tutup derin bir nefes verdi. Bir yandan da adamın nazik davranışı karşısında şaşırıp kalmıştı daha önce hiç kimse Elfida'ya teşekkür etmemiş veya bu kadar nazik bir davranış göstermemişti. Hafif bir şekilde silkelenip kendine geldi ve elindeki battaniyeyi odasına giderek aldığı yere düzgün şekilde katlayıp geri koydu, üstüne en sevdiği hırkası olan uzun siyah ince hırkasını aldı ve ninesinin de en sevdiği çiçekten yani papatyadan bir demet alarak onu ziyaretine gitti. En sonunda hiç sevmediği, ama içinde ninesi var diye sevmek zorunda olduğu mezarlığın kapısına geldi. Kucağında ki papatya demetine sarılarak gözlerini kapattı, hem titrek hem de korku dolu bir nefes alarak ağır bir tempoda nenesinin yanına gitti. "Nineciğim ben geldim, biricik kuzun. İçimdekileri sana nasıl anlatacağımı bilmiyorum ama bir yerden başalamam gerekirse şöyle anlatabilirim. Hani dalgalar hırçın bir rüzgar gibi kayalıkları parçalamak istiyor ya, benim içinde de öyle bir his var yani düşüncelerim de seri bir katil gibi etrafta gezinip benimsediğim benliğimi öldürmek için, beni arıyor... Kızma ama nineciğim, ben sen gittikten sonra hiç mutlu olamadım sanki, sanki yapayalnız kalmış gibi hissediyorum ama sonra senin bana küçükken dediğin "Ben senin ne olursa olsun her zaman kalbindeyim, yanında olamasam bile o yüzden sakın korkma tamam mı benim güzel kuzum." Geliyor ve ben yalnız olmadığımı anlıyorum. Seni çok özledim nineciğim sen benim kahramanımsın ha, kahraman demişken aklıma yeni geldi bana bu zamana kadar çok kötü davrandılar. Sende biliyorsun, çok bunalmıştım, dün gece hava alma ihtiyacı hissederek bahçeye çıkmıştım daha sonra da Ateş yorgunluktan uykuya dalana kadar onunla oynadım daha sonra içimden bir his evin karşısındaki sokak lambasına bakmamı söyledi anlamlandıramadığım bu hissi dinleyerek baktım, tam lambanın altında uyuya kalmış bir adam gördüm. O adam, bana senin beni bulduğun günü anımsattı. Hayatımın merkezi olarak gördüğüm prensimi kaybettiğim günü... Bir süre öylece adamı seyrettim ne kadar zaman geçti bilmiyorum, o sıra sanki zaman kavramını yitirmiştim, yavaştan yavaştan uykumun geldiğine dair sinyaller aldığım an yatmak için odama gitmiştim ama bir türlü uyuyamadım, aklım dışarıdaki adamda kalmıştı, çünkü dışarısı dondurucu derecede soğuktu. Benimde adamı öyle bırakmaya vicdanım el vermedi. Evden en kalın battaniyeyi kaptığım gibi adamın yanına gidip üstünü örttüm daha sonra, eve geçip uyudum sabah kalktığım gibi pencerenin oraya gittim adamın orada olup olmadığını kontrol etmek maksatlı. Ama adamı görememiştim biraz zaman geçtikten sonra evin bahçesinden gelen ses ile o tarafa baktığımda ise adamı köpeğimle oynarken buldum, genelde köpeğim yabancı birini gördüğü an havlardı adamı görünce niye havlamadı ki? Neyse nineciğim adam öyle nazik bir şekilde konuştu ki benimle. Sanki, sanki yeni doğan bir bebeğin saflığı, tertemiz beyaz sayfası gibi benim de geçmişim temizlenip yeni bembeyaz bir sayfa açıldı hayatımda, içimdeki şiddetli bir şekilde kopan fırtına gitti yerine sakin sakin dalgalanan bir deniz geldi. Sadece adamın sesini duyup yüzünü gördüm, nasıl biri olduğunu bilmiyorum... Çok garip değil mi böyle hissetmem? Hem de hiç tanımadığım birisine karşı.... Zihnim çok karışık Nene, düşünemez oldum artık lütfen bana yardım et yüreğim ağrıyor. O adamı bir gün tekrar görmek isterim..." Diyerek konuşmasına son noktayı da koydu, ninesinin mezarını öpüp Erdem'in onu izlediğinden habersizce ayağa kalkarken sildi yerine yenileri gelen göz yaşlarını. ------------------------------ Arslan, şu an bir kafede oturmuş ağabeyinin gelmesini beklerken, hem kahvesini içiyor hem de düşence havuzunda boğuluyordu... O gün uykusu olduğu için istemeden de olsa sokak lambası altında uyuya kalmıştı, sabah ise üstünde nereden geldiğini bilmediği bir battaniye ile uyanmıştı. Battaniyeyi kimin örttüğünü düşünürken geldiği mahalleye göz ucuyla şöyle bir baktı, histerik bir gülüş atıp. Tam karşısında ki evde yaşayan genç kızın örtüğünü anladı. Aslında takip ederken kötü bir niyeti yoktu sadece bir an da içinde oluşan his, kızın eve sapa sağlam gittiğini görmesi gerektiğini söylemişti. Arslan da o hisse koşulsuz şartsız güvenip kızı takip etmişti. Kızın evinden gelen havlama sesi ile orada ki köpeği fark edince, sevmek için üstünde ki battaniyeyi ayağa kalkıp katladı ve karşıdan karşıya geçti bir dokunuşla kırılacak olan tahta kapıyı sessizce açarak bahçeye girdi. Belli bir süre sonra açılan pencere sesi ile sesin kaynağına doğru döndü. Yavaş bir şekilde ayağa kalktı pencerenin önünde durup genç kıza seslendi, ama bir türlü genç kızdan cevap alamadı. Arslan son kez şansını denemek istedi ve bir daha seslendi bu seslenişi ile Elfida kendine geldi, tam bir şey diyecek iken. Arslan hafif tebessüm ederek konuşmaya başladı. Ama genç kız pek Arslan'ı dinliyor gibi durmuyordu. Çünkü o sırada Arslan'ın kehribar gözlerini incelemek ile meşguldü. Arslan'da farksız değildi, o da genç kızın mavi-yeşil karışımı olan harelerini izliyordu. Ufak bir konuşma sonrası Arslan arkasını dönerek evine gitmeye başladı. İçinden "Eğer elimde olsaydı, genç kızın o naif ve masumluk akan sesini ses kaydına alır, her mutsuz olduğum zaman diliminde dinlerim." Diye geçirdi. Arslan bir an da gelen sandalye sesi ile dünyaya döndü ve karşısına oturan Ağabeyi Erdem'e baktı, buraya çağırılma sebebini öğrenmek amacıyla ile tabi o sırada arka fonda ise Kolpa Ölünmüyor Mutsuzluktan çalıyordu. Ağabeyi birden bire " Maviyi buldum." Diye konuya girdi. Arslan usulca sandalyede dikleşti ek olarak da kalbinde ufak bir heyecan çırpıntısı hissetti. Konuşmaya devam etmesi için bir şey demeden abisine bakmaya devam etti. ''Şu an karşısına çıkmak için iyi bir zaman olduğunu düşünmüyorum. Acele etmeye gerek yok henüz erken bir zaman. Hem galiba kötü bir zamandan geçiyor, böyle bir zamanda karşısına çıkarsak hiçte yumuşak bir tepki vermez.'' Arslan ellerini masada birleştirip hafif olacak şekilde öne ağabeyine doğru eğildi. "Zor bir dönemden geçiyor olabilir diyorsun. Asıl bu dönemde yanında olmamız gerekmez mi? Tamam sende haklısın bir anda karşısına çıkıp biz geldik, yıllar sonra seni bulduk Mavi diyemeyiz." "Bak Koçum, Maviyi ne kadar sevdiğini, değer verdiğini biliyorum seni de anlıyorum ama emin ol karşısına çıkmamız için hiç iyi bir zaman değil, her ne kadar şu an iyi desem de inanmayacak ve kendi gözünle görmek isteyeceksin biliyorum. Zaten yakın bir zamanda karşı karşıya gelip geçmişi ortaya dökeceğiz ama daha zamanı değil inan bana ağabeyim henüz değil, ama emin ol ki Mavi iyi." Ağabeyi böylelikle de son noktayı koymuş oldu, beklemek dışında yapacak başka bir şey olmadığını anlayan olan Arslan tamam manasında kafa sallayıp içtiği kahvenin parasını bırakıp gitmeden önce ağabeyine son sözlerini de söylemeyi unutmadı. "Sen nasıl diyorsan öyle olsun ağabey. Sana sonsuz güven içerisinde olduğumu biliyorsun, umarım yakın zamanda karşılaşırız Mavim ile." Susmayan düşüncelerine çare bulmak için her zaman yaptığı gibi gene uçurum kenarına gittiği bir gün karşılatıklarını nereden bilebilirdi ki... |
0% |