Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@zeynepyasar


' Anacığım, kafi '


' Kuzey, beni çıldırtma oğlum. Alacağım terliği elime şimdi '


' Anacığım, Allah aşkına ben evlenince eline ne geçecek? '


' Torun '


Zeliha Hanımın torun özleminin bitmesi için oğlunun bir an önce evlenmesi gerekiyordu. Bir kadınla görüştüğünü biliyordu ama modern bir anne olduğundan müdahale etmiyordu. Gerçi, o kadından kendisine gelin olmayacağını garip bir şekilde hissediyordu. Oğlunu, bu yaşa getirene kadar neler çekmişti. Allah bir daha o günleri kendisine yaşatmasın.


Kuzey, gülümseyerek ' Anne, benden başka oğlunda var. Ona baskı yap ' dediğinde Ozan ' Okların bana dönmesine daha 10 sene var ağabey, başka bir şey dene ' dedikten sonra kahkaha attı.


' Diyorsun? '


Hasan Bey, salona girerken ' OO Yüzbaşı olduktan sonra sıfatunu göstermesun sanaydum. Şaşurdum ' diye sitem eden babası ile ayağa kalkarak ' Estağfurullah baba, ne haddime ' diyerek babasının oturmasını bekledikten sonra geri oturdu.


' Haddinu bilmen güzel '


Ozan ' Şair burada darısı hadsizlerin başına demek istedi ' diyerek kendisini kafasıyla işaret eden babasına baktı.


Zeliha Hanım, elinde çay tepsisinde gelirken ' Çocuklarıma nerede ne konuşmaları gerektiğini öğrettim Hasan Bey, benim çocuklarım hadlerini bilirler ' dedi.


' Bi fışkı demedum uşaklarına, bağa ne çataysun? '


' Çatmıyorum Hasan Bey '


' Çok belli edeysun oni '


Ozan ' Canım ailem, acaba voltajları düşürebilir miyiz? Şurada ders çalışmaya çalışıyorum '


Hasan Bey ' O odayi, sağa ne bok yemeye alduk ' dediği sırada Zeliha Hanım ' Daha sessiz oluruz oğlum, sen dersini çalış ' dedi. E hal böyle olunca, Hasan Bey'e de sessiz olmak düştü.


Kuzey, çayın rengine bakarak bir yudum alırken aklında geçen düşüncelere engel olamadı. Çünkü çay , kırmızıydı. Tıpkı o cadı gibi. Lanet kadın! Hap kadar boyuyla nasıl böyle bir etki bırakıyordu? LANET! Birde o hokka burnunu havaya dikmiyor mu? Kafayı yiyordu Kuzey.


O diktiği burnunu, yere indirmesi iyi bilirdi.


O siktiğim küfürlü ağzını da s- ..


Nasıl olsa eline düşmüştü?


Sırıtarak çayını yudumlamaya devam eden Kuzey'e Zeliha Hanım ' Törene katılamayacağımız kesin mi? ' diye sordu.


' Maalesef anne, tören olmayacak zaten sadece yıldızım verilecek bir de yazı '


' Olsun, sağlık olsun kuzum '


' Aynen ' 


Hasan Bey ' Albay'ın yanına uğrayayım ben bir ' dediğinde Zeliha Hanım ' Eğer ihtimal olsaydı, çocuk ayarlardı Hasan ' diye karşılık verdi.


Kuzey ' İstersen gel bir çayını iç ama fikrinin değişeceğini daha doğrusu elinden bir şey geleceğini sanmıyorum baba '


Zeliha Hanım ' Olsun oğlum, müjden bile yetti bize '


Kuzey, kafasını salladıktan sonra ' Ben karargaha geçiyorum, geç gelirim haberiniz olsun ' dedi ve çayının sonunu içip ayaklandı. Ayaklanmaya hazırlanan annesine ' Sen dur anne, Ozan yolcu etsin beni ' dediğinde Ozan ' Kapının yerini bildiğini var sayıyorum ağabey ' diye karşılık verdi.


' Bende elimin ağırlığını unutmadığını var sayıyorum Ozan '


Ozan, duyduğu tehdit ile oturduğu sandalyesinden kalkıp, referans yaparak ' Kapıya şuradan gidiliyor, lordum ' diyerek kapıyı gösterdi.


Kuzey, hafifçe gülümseyerek ilerlerken annesinin ' Allah'a emanetsin ' dediğini duydu ve ' Siz de ' diye karşılık verdi.


Ozan ' Hayırdır patron? ' diyerek ağabeyinin ardından ilerledi.


Kuzey, ' Hayırdır, hayır ' dedikten sonra ' Paran var mı? ' diye sordu.


Ozan, pişkince sırıttıktan sonra ' Hangi ergen bu soruya VAR diyerek YALAN söylememiş, ağabey? ' diye sordu.


Kuzey, ayakkabısını giyindikten sonra ' Lazım mı? ' diye sordu.


' Hangi ergen bu soruya LAZIM DEĞİL diyerek YALAN söylememiş, ağabey? '


' Ne kadar lazım? ' diye sakince soran Kuzey, cüzdanını çıkardı.


' Yunus Emre'nin çok sevdiğim bir sözü var; Ne olursan ol, yine gel '


' O Mevlana'nın sözü olmasın? '


' Zaten sözlerini değil, bizzat kendisini seviyorum Yunus Emre'nin ' dedi ve tek elini kalbinin üzerine koyup, diğer elini yukarıya doğru kaldırarak hülyalı bir şekilde ' Hele o, bana bakan pembe sıfatı yok mu? ' derken ekledi ' İşte o pembe sıfat, bende yok ağabey '


Kuzey, iki yüzlük bir banknot çıkardıktan sonra Atatürk'ün olduğu kısmı Ozan'ın avucuna koyup ' Bize lazım olan, bu yüzü ' dedi ve ekledi ' Çözdüğün soruları salondaki masanın üzerine koy gelince bakarım, gece geç gelirim bekleme boşuna '


Ozan, parayı cebine koyarken ' Eyvallah Patron ' dedi ve selamı çaktı.


Kuzey, kardeşinin saçlarını karıştırıp ' Ev sana emanet ' dedi ve çıktı. Arabasına doğru yürürken çalan telefonunda gördüğü ismi, meşgule verdi. Kafa dağıtması gerekiyordu kafayı takması değil. Gidip, ihtiyacını karşılayacak ve dönecekti. Söz vermeden, karşılıklı alışverişini yapacaktı.


Eczaneye uğrayıp, alması gerekeni aldı ve Begüm'ün evinin yolunu tuttu. Kapıda, üzerinde Kuzey2in orada bıraktığı tişörtlerinden biriyle beklerken bulunca, vakit kaybetmedi. Hızlı ve sertti. Acımasızdı. Begüm ise halinden memnun bir şekilde kapının dibinde, inlemeleriyle Kuzey'e tutunuyordu. Alması gerekeni aldıktan sonra rahatlayan Kuzey, duşun yolunu tuttu.


Begüm ise hiçbir şey söylemeden ilerleyen adama alıştığından peşinden ilerledi. Duşta da rahat bırakmadığı adamdan alacağını aldıktan sonra yatak odasına geçip kıyafetlerini giyindiler.


' Bugün de diğer günlerden farklı değilsin '


' Başından beri öyleydi Begüm '


Begüm, Kuzey' yaklaşarak ' Değişeceğini düşünmüştüm. Seni etkileyebileceğime emindim ' diye fısıldayınca Kuzey ' O iş, o kadar kolay değil ' derken gülümsüyordu.


' Merak ediyorum '


Kuzey, telefonu cebine koyarken ' Neyi? ' diye gayriihtiyari sordu.


' Seni etkileyecek kadını '


Kuzey, aklına gelen kızıl gölge ile dişlerini sıktı ve ' Boşuna bekleme ' dedi ve odadan çıktı.


Ardından gelen Begüm ' Hemen mi gideceksin? ' diye sorduğunda ' İşimiz bitti ' diye cevap veren Kuzey, ayakkabılarını giyindi ve dış kapıyı açtı.


Begüm ise üzüntü ile ' Görüşürüz ' diye mırıldandı.


Kuzey ise hiçbir şey söylemedi.


Çünkü;


Görüşürüz demek, bir asker için yalandan ibaretti.


Aracına bindikten sonra, rotayı uğrak yeri olan kokoreççiye doğru çevirdi.


Çevirmez olaydı!


Karşılaştığı görüntü ile kapıda kala kaldı.


Bu kızıl cadının, bu mekanda ne işi vardı?


Üstelik, elindeki dürümü büyük ısırıklarla yerken oldukça mutlu görünüyordu. İğrenmediği kesindi. Ama lanet görüntüden normal yaşantısında nefret eden Kuzey, nedense kadının ağzının hareketleriyle tahrik olmuştu. Kısa süre önce rahatlamasına rağmen kasıkları şimdi daha fazla sızlıyordu. Lanet kadın!


Kokoreç yediğine göre göründüğü gibi prenses değildi.


Kuzey, kendisine selam veren Osman ağabeye doğru ilerleyip ' Nasılsın ağabey? ' diye sordu.


' İyidir evlat, sen nasılsın? Nerelerdesin yahu? '


' İş, güç ' dedikten sonra ' Bana her zamankinden yapıver, sana zahmet ' dedi ve boş masalardan birine ilerledi.


Aynı zamanlarda Masal, karşısındaki yakışıklı adama burun kıvırmak ile meşguldü. Bu mekan, askerlerin en uğrak yerlerinden biri olduğundan, babası tek başına gitmesine sıcak bakmıyordu. Gel gör ki, Masal kokoreç bağımlısıydı.


Ali ' Miden ağrıyacak, daha fazla yeme ' derken bir taraftan da ekmeğini yiyordu.


' Karışma bana ya ' derken ağzındaki lokması bitmeden ekmeğinden bir ısırık daha aldı ve ' Zaten sittin sene de bir geliyorum ' dedi. Daha doğrusu demeye çalıştı.


' Eve sipariş verebiliyorsun Masal '


' Hiç bilmiyordum Ali, burada yerken daha lezzetli oluyor ' derken ağzındakileri göstererek konuştuğunda Ali, masadaki peçetelikten bir peçete çıkarıp Masal'a uzattı ve ' Ağzını kapat da ye ' dedi.


Masal, burun kıvırıp ayranından bir yudum aldıktan sonra ' Ağzım kapalı nasıl yiyeceğim? ' dedi.


' Ben nasıl yiyorum '


Omuz silktikten sonra burnunun ucuyla ' Tatlım, senin bir lokman benim on lokmama eşit ' dedi.


' Kokoreç yerken ikimizin de eşit lokmaları oluyor '


' Ha ve ha ' dedikten sonra biten ekmeğine üzgünce bakıp ' Osman ağabey, bana bir çeyrek daha göndersene ' diye bağırdı.


Ali ' Çüş ' derken Masal ' Bunu yemek için bütün gün hiçbir şey yemedim ve yarında aynı şekilde yemeyeceğim, lütfen keyfimi kaçırmaz mısın? ' diye cevap verdi.


' Sonra bana senin yüzünden şiştim neden o kadar yememe engel olmadın diye cırlama da '


( Temsilidir )


' Ben cırlamam bir kere ' derken cırlayan Masal'a tek kaşı havada bakan Ali'nin bir şey söylemesine gerek yoktu.


' Akif de satıcı çıktı '


' Pavyondaki ablalarını özlemiştir ' diye cevap veren Ali, son lokmasını ağzına attı ve ayranını bitirdi.


Gelen ekmek arası ile yeni bir maratona giren Masal, dört masa çaprazında kendisini hayranlıkla izleyen adamdan habersizdi. Tabi aynı durum Ali için geçerli değildi. Adamla bugün tanışmıştı ve kardeşi gibi gördüğü Masal'a ereksiyon olmuş gibi bakmasına inceden ayar olmuştu.


Huysuzca ' Onu da yolda yersin ' dedi ve cevap vermesini beklemeden, hesabı ödemek için kasaya ilerledi. Masal ise bir eline kokoreci alırken diğer eliyle de masadaki telefonunu cebine koydu ve çantasını omzuna asarak ayranını aldı. Dışarı çıkan Ali'nin ardından koşturarak çıkan Masal'ın savrulan kızıl saçları, geride kalanlarda derin bir iz bırakmıştı.


Tabi en büyük izi Kuzey'in malum bölgesinde bırakmıştı.


Bu kadın hakkında düşünebildiği tek şey, seksti.


Lanet kadın!


Elindeki kokorece bir süre bakan Kuzey, rahatsız olduğu bedeni ile homurdanarak ayaklandı ve hesabı ödeyip arabasına bindi.


Lanet kadın!


Lanet cadı!


Lanet kızıl cadı kadın!


Diye söylenmeleriyle eve varıp doğrudan soğuk duşa girdi. Anca soğuk su paklardı. Aklına gelen görüntüleri, dişlerini sıkarak yok etmeye çalışarak geçirdiği sancılı dakikalar sonucunda nihayet, duştan çıkabilmiş ve uykuya dalabilmişti.


Aradan geçen normal rutinde geçen dört günden sonra, sabah erken saatlerde uyanıp üniformasını giyindi ve omzundaki üç yıldıza gururla baktı. Artık Yüzbaşıydı.


Silahını beline yerleştirip, beresini omzuna sıkıştırdıktan sonra odasından çıktı ve doğrudan mutfaktan gelen seslere ilerledi.


' Anacığım, günaydın ' diyerek ocağının başında bir şeyler karıştıran anasının eşarplı başına bir öpücük kondurdu.


Zeliha Hanım ' Günaydın oğlum ' diyerek oğluna aşağıdan bir bakış attı ve ' Geç otur, kahvaltı hazır ' dedi.


' O ne? '


' Domates kebabı. Bol acılı, sen seversin '


' Ellerine sağlık ama çıkmam gerek anne. Bugün yeni birliği teslim alacağım. '


Zeliha Hanım, ekmek sepetinden bir ekmek alıp ikiye böldü ve oğluna uzatarak ' Al bunu, tencereden ye biraz bende diğer yarısı ile ekmek arası hazırlayayım sana ' dedi. Kuzey, annesinin elinde ekmeği alıp, pişmekte olan tencereye kopardığı ekmekleri batırarak yerken ' Ozan'ın dün ki sorularına bakamadım ama bu akşam gelince bakarım, söyler misin? ' dedi.


Zeliha Hanım, peyniri ekmeğe sürerken ' Söylerim oğlum ' diye cevap verdi.


Kuzey, iki dakika içinde elindeki yarım ekmeği bitirip annesinin uzattığı diğer yarım ekmeği aldı ve ' Ellerine sağlık anne, şahane olmuş ' dedi.


' Al bunu da ' diyerek termosa çektiği çayı da uzattığı oğluna ' Aç karnına eğitim veremezsin. Ye ki güçlü kal ' dedi.


' Eyvallah Zeliha Sultan '


Zeliha Hanım, oğlunu kapıya kadar geçirdikten sonra her gün yaptığı gibi dualarını okuyarak ' Allah'a emanet ol, sen de diğer ana kuzuları da ' dedi ve hafifçe üfledi.


Kuzey, gülümseyerek ' Siz de ' dedi ve ' Akşama ne yemek yapacaksın? ' diye sorarken elindekileri annesine verip postallarını giyindi.


' Ne istersin? '


' Ne yapsan yerim '


' Babanda kalksın da, kahvaltısı bitmeden yemek adı verir zaten bana '


Kuzey, ufak bir kahkaha atarak annesinin elindekileri aldı ve alnından öperek ' Haberleşiriz ' dedi ve çıktı.


Kısa süren yolculuk sonrasında vardığı karargah ile arabasını park edip, merkez binaya ilerledi. Albay'ın odasına vardığında kapıdaki askere görüşmek istediğini bildirdi ve bekledi.


' Komutanım, Albay sizi bekliyor '


İçeriye adım atan Kuzey, Albay'a selamını ' Yüzbaşı Şanlı ' diyerek verdikten sonra ' Komutanım, bilişim birliğinin eğitimine bugün başlayacağım ' dedi.


Albay ' Yüzbaşı ' diye mırıldandıktan sonra ' Eğitim odasında olmalılar ' dedi ve ekledi ' Emin olmadan harekat merkezine girişlerini yapmaman gerektiğini biliyorsun '


' Evet, komutanım '


' Toplamda beş asker var. İçlerinden üçü, ana kadroya geçecek '


' Hepsi geçmeyecek mi? '


' Hayır, ona göre bir puan listesi hazırlar ve uygularsın '


' Emredersiniz komutanım '


' Başka bir şey yoksa çıkabilirsin Yüzbaşı '


' Emredersiniz komutanım ' dedikten sonra selamını verip Albay'ın odasından çıktı.


Eğitim odasına giderken yüzünde oluşan gülümsemeye engel olamadı. O kızıl cadı, orada olmalıydı. Ve bilmesi gereken had için ise Kuzey yoldaydı.


Masal ise gelecek olandan habersiz, askeri okuldan tanıdığı Buse ile eğitim merkezinde dedikodu yapıyordu ama aklında biri vardı. O öküz adamı henüz görmemişti ama Allah şahittir ki, gördüğünde operasyonunu başlatacaktı. Aşk hikaye idi. O adamla sevişmeliydi. Bakire değildi ama her önüne gelenle de yatmıyordu. Lise son sınıfta, tüm lisenin aşık olduğu adama aşık olmuştu ve onunla sevişmişti. Bundan pişmanlık duyuyor muydu?


-        Evet


Yine olsa yine yapar mıydı?


-        Evet


Çünkü; o an, öyle olması gerekiyor gibi hissetmişti. Hayatında bir kere sevişmişti ve bir daha istememişti. Deli dolu bir kadındı ama konu seks olunca merak duymuyordu. Tabi, bir hafta önce karşılaştığı devasa yakışıklı, hödük ve öküz adam, içinde uyuyan kadını dürtüklemişti. E haliyle de o kadın uyanmıştı.


Ve şimdi, o adamın altında olmayı hayal ediyordu.


Sonunun kötü bitmesi muhtemel olan bir seks istiyordu tabi bu seksin kötü olabileceği için değildi çünkü adamın duruşundan seks tanrısı gibi olduğunu anlamıştı.


Şu eğitim bir an önce başlayıp bitse de, alayda öküz aramaya başlayabilse


Diye düşünürken açılan kapı ile kala kaldı.


Kuzey, içeriye girer girmez, berenin altına saklanan kızıl saçları ve kadının afallayan sıfatını görmüştü. Yüzündeki ifade sabit kalırken içinden sinsice gülümseyen Kuzey, yeni başlıyoruz kızıl cadı diye geçirdi.


Salona giren Yüzbaşı ile ayağa kalkan askerler, hazır ola geçerken Masal içinde sikerim böyle şansı diye geçiriyordu.


Kuzey, her bir askerin yüzüne bir süre baktıktan sonra, kızıl afetin yüzünde oyalandı ve gözlerinin içine bakarak, sert sesiyle konuştu.


' Ben Yüzbaşı Kuzey ŞANLI. Bundan sonra eğitiminizden ben sorumlu olacağım. Eğer, üzerinizdeki üniforma ile vedalaşmak istemiyorsanız, uymanız gereken tek kural var. Sözümden çıkmayacaksın – ız ve şunu unutmayacaksın - ız'


Kuzey'in hafifçe yukarı çıkan dudaklarına kitlenen Masal, doğrudan gözlerine odaklanan gözlere bakmak gibi bir hata yaptı.


Siktir!


Kuzey de, dudaklarına bakan kadını yakalayınca kımıldanan erkekliğine sövdü.


Siktir!


' Burada. Patron. Benim. '


DEVAM EDECEK!

Loading...
0%